22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 MART 2005 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Minnoş'a Kınlıp mı? Minnoş'labirhaftaberaberdim.Torunumunkedisi!.. Odadan odaya dolaşır. Evin sahibidir. Her şey onun- dur. Her koltuk, heryatak!.. Kişilik, nitelikondadır. Min- noş'lar, Sarman'lar, Tekir'ler... Uzun uzun seyrettim, baş- koltukta oturmuş yalanırken. Biraz dokundun mu, tüy- leri bozulmuştur. Güzelliğine dokundurmaz. Isterse kucağınagelir. Zorlarsantırnaklannı çıkarır. Dosttur, de- ğildir, canı isterse dosttur, istemezse asla!.. Politikacıları neden kedi yaparlar? Elli yılı geçen ba- sın yaşantımda ünlü ünsüz karikatür ustalarının poli- tikacıları kedi olarak canlandırdıklarını o kadar çok gördüm ki... En başta Menderes'i anımsıyorum. Onu nedense dişi kedi yaparlardı! Bizim Musa Kart da Başbakanımızı eli, ayağı, başı ipliklere dolanmış bir ke- di olarak çizmiş... Hep öyledir, kediler yumaklarla oy- namayı sever, dolayısıyla karmakarışık ederler iplikle- ri, içinden çıkayım derken daha kördüğümleştirirler. Ha- ni çözdükçe dolanıyor, derler ya!.. Kedilerle dostluğum eskidir. llkokulun ilk sınıfların- dayken evdeki kedilerimi özler, arka kapıdan sıvışır- dım. Doğru Kumkapı'dan Şehzadebaşı'ndaki eve, ke- dilerime, Pamuk, Sarman, Aslan'a... Her birinin ayrı özel- liği vardı. Aslan, en beceriklisiydi. Etlerin saklandığı tel dolabı kolaylıkla açardı. Mutfağın kapısındaki manda- lı bastırdı mı içeri dalardı. Bir kez Fatma Hanım almış onu, Ahırkapı yakınındaki kayalıklara bırakmıştı. Bir daha gelmez diye!.. Ama üç gün sonra koşup evine kavuşmuştu. Biraz yorgun, biraz üzgün, bizlere de ha- in hain bakıyordu. Bu mu sevginiz diye!.. Karikatürlere neden kızar politikacılar? Yok, iyi po- litikacı kızmaz! Ne kedilere, ne karikatürlere ne de eleş- tirilere!.. Anlayışlı, kavrayışlı olmak gerçek politikacı- nın niteliğidir. Kızan bir politikacı, kötü bir politikacıdır. Kötü olunca da başarısızdır. Geçici olarak yerleştiril- diği koltukta bir konuktur. Büyük politika ustaları eleş- tiriye kızmaz, hatta benimle uğraşmıyorlar, yoksa be- ni adam yerine koymuyorlar mı, diye düşünür, üzülür... Nedense bizim politika dünyamızda, politikacıları- mızda birazcık olsa da mizah keyfi yoktur. Yıllardır par- lamentomuzda şöyle tadında tuzunda bir konuşma duy- dunuz mu? Suratı asık olmadan konuşan birini gör- dünüz mü? Hep öfke, hep kızgınlık, hep bağırma ça- ğırma!.. Tayyip Bey'in her konuşması ilk heceden baş- layan bir gümbürtü!.. Alçak sesle konuşursa sözleri- nin önemi kalmayacak mı sanıyor? Doğrusu Baykal da onun gibi!.. Şimdiye dek en ciddi, en yaşamsal so- runları bile sesini yükseltmeden anlatan, dile getiren birkaç kişi tanıdım! Ismet Paşa, Erdal Bey, bir de Bü- lent Bey... Köydeki bahçemize heryaz birkaç kedi yavrusu ge- lir. Ya birileri kapıdan atar ya da anne kedi yavrularını enselerinden tuttuğu gibi, teker teker getirir bırakır... Çaresiz benimseriz, bakarız. Büyürler, kendi yazgılarına giderler. Bir yıl sonra geldiğimizde bambaşka olmuş- lardır, yine de bize eski dost gibi bakarlar... Musa Kart, Başbakan'ı ipliklerle kendini sarmalamış bir politikacı olarak çizdi. Şimdi bütün karikatür ustaları onu türlü biçimlerde çiziyorlar, çizecekler... Mizaha, nükteye, espriye, takılmaya ne yasa karşı çıkar ne de hükümet buyruğu... Olgunluk, zekâ, ustalık eleştiriyi sineye çekebilmektedir. Zekâ kıvılcımlanna aynı nitelik- te zekâ oklarıyla yanıt verebilmektedir. VerebilirseL 'San Baca' Efsanesinin Sonu... Yedi denizi, gönderindeki bayrağımızla ömür boyu dolaşmış o değerli insanlar ve gemiler nasıl zaman denilen ufkun ötelerinde kayboldularsa, sözünü ettiğimiz o hepimizin malı efsane kuruluş da son yılların estirilen ve hâlâ sürüp giden "özelleştirme" rüzgârında sona erdi. Oktay SONMEZ Denizci Yazar E lli yılı aşkın kesintisiz deniz- de çalışmanın, o güzellikle- rin, o tarifsiz çile ve güçlük- lerin oluşturduğu derin çiz- gilerle doluydu yüzü. Nice ölüm kalım olaylarının, acıların, yok- sunlukların, yaşanmış nice sıra dışı mut- lulukların, coşkuların romanı gibi zen- ginliklerle yüklüydü. Doksan yaşına doğ- ru yol alırken artık soluk resimlerde gör- düğümüz o görkemli ve hâlâ delikanlı du- ruşlu eski gemilere benziyordu. Davranışları, sesi, konuşması her şe- yi ile. Hele gözleri, o zeki ve hiç yaşlan- mamış bakışları ile gözlerinde uzak de- nizlerin bin bir feneri çakıyordu. Onu son görüşümde ondan da öncekilerin bize, de- nize yeni çıktığımız günlerde bizim ku- şaklardakilere verdiği öğüdü yinelemiş, hafif ve ağır salınımlarla yalpalayan yor- gun bir gemi gibi yürüyüp gitmişti. "Sa- n Baca'dan ayrılma sakın. Ata yadigân- dır." Onu bir daha görmek kısmet olma- dı. Hepsi artık o kıyıları olmayan Büyük Deniz'in sonsuzluğundalar şimdi. Işık- lar içinde yatsınlar. Yaşamlarını denizde geçirmiş, bu ül- ke için, "denizcilik" denilen o güc, acı- masız ama türlü güzellik ve coşkularla da dolu, doğanın en tehlikeli arenasın- da ömür boyu emek vermiş kişilerdi her biri. Hepsi aynı öğüdü verirlerdi bize. "Sa- rı Baca'dan ayrılma." Ben, o hiç ayrılmamışlardan biri ola- rak kendi kendime de olsa değeri ölçül- mez bir onuru ama aynı büyüklükte bir acıyı da yaşıyorum şimdi. Sözünü etti- ğim o değerli, unutulmaz insanlar, ömür- lerince emek verdikleri bir devlet kuru- luşunun uzak yol kaptanlarıydı. Hepimizin yuvası olan bir efsane ku- ruluşun, önemli bir tarihi sürecin cum- huriyet yıllarında halk diline en çok yer- leşmiş adıyla "Denizyolları"nın. Yedi denizi, gönderindeki bayrağımız- la ömür boyu dolaşmış o değerli insan- lar ve gemiler nasıl zaman denilen ufkun ötelerinde kayboldularsa, sözünü ettiği- miz o hepimizin malı efsane kuruluş da son yılların estirilen ve hâlâ sürüp giden "özelleştirme" rüzgârında sona erdi. 1773, "Mekteb-iŞahane-iFünunu Bah- riye" bugünkü Deniz Harp Okulu'nun (Dikkat, yalnız denizcilik değil, deniz bi- limlerinin de okulu) Heybeliada'daki ilk binasının, göğsünde hak ettiği şeref ma- dalyasını gururla taşıyan yaşlı bir de- nizcinin hiç yaşlanmayan delikanhlığı gi- bi durur. Bu tarih, Osmanlı'nın aynı zamanda te- melini attığı o eğitim yuvası ile birlikte açılan "Tersane-i Amire"nin de kuruluş tarihidir. Bu ad, iki yüz yılı aşkın bir sü- re içinde Fevaid-i Osmani (1843-1870), îdare-i Mahsusa (1870-1923), T.C. Şeh- ri Sefain ldaresi (1923-1938 Denizyol- ları, Akay, Fabrika ve Havuzlar'ı da kap- sayan), Denizbank (1938-1939), Devlet Denizyolları ve Liman İşletmesi (1939- 1952. Denizcilik Bankası ve 1954'te D. B. Deniz Nakliyatı TAŞ olarak ayrılan Şilepçilik Işletmesi'ni, Şehir Hatları îş- letmesi'ni de içine alan) gibi dönemler- den geçerek değişecek ve bugünlere ula- şacaktır. Benim otuz yıl çahştığım D.B. Deniz Nakliyatı TAŞ (Yabancılar kısaca "DBCARGO" derlerdi), bir ara çeşitli tip ve tonajda tam 79 parça gemisinin dün- ya denizlerinde dolaştığı bir kuruluştu. O yıllarda dünyada bunca gemiyi tek bir bayrak ve o ünlü "San Baca"sı altında, yani bir ad altında toplayan bir başka denizcilik şirketi dahayoktu. Galibabu- gün de yok. Bu dev kuruluş yıllar önce başlatılan ve gittikçe sert bir fırtınaya dönüşen "özelleştirme" rüzgârında deposu, bina- sı ve çalışmakta olan gemileriyle birlik- te yok pahasına, inanılmaz bir fiyata sa- tıldı (Nisan 2000). Birkaç kez açılan, sonra iptal edilen ve yılan hikâyesine dönen ihalelerden sonra... Personelinin işine son verildi. Bazıla- rı şimdi önemli ve uluslararası başanla- ra erişmiş denizcilik kuruluşlarının üst düzey yöneticileri oldular. Çünkü de- yim yerindeyse tüm varlığı nerdeyse beş kuruşa satılan DB Deniz Nakliyatı TAO uluslararası denizcilik işinin bir okulu du- rumundaydı. Deniz endüstrisindeki tüm yeniliklerin de kaynağı olmuştu. Ulus- lararası deniz taşımacılığının teknoloji- deki en önemli ve öncü modelleri, örne- ğin konteyner ve Ro/Ro gemilerinin ül- kemizdeki başlangıç noktası bu kuru- luştu. Yerindeliği, haklılığı ve uygulamayön- temi her yönü ile tartışılır oladursun özelleştirme rüzgân günümüzde de üs- telik bir fırtınaya dönüşerek sürüyor. De- niz sektöründe ise sıra yukarda çok kı- sa olarak özetlediğimiz evrim zinciri içindeki öbür kamu kuruluşlarına geldi. Geçmişi Mühendishane-i Bahr-i Hü- mayun'a uzanan tersanelere, nice savaş ve barış yıllarının türlü lojistik sorunla- rını yüklenmiş limanlara el atıldı. Der- ken ismi çoktan TDl'ye (Türkiye De- nizcilik îşletmeleri) dönüşmüş eski De- nizyollan'nın kala kala üç beş parçaya indirgenmiş gemileri de fırtınaya tutul- du. Bir zamanlann Akdeniz'inde tüm gör- kemi ve her bakımdan hak ettiği ünü ile dolaşan, bugün kapısında "ucu açık" oyalamalarla bekletildiğimiz AB 'lilerin o günlerdeki kuşaklan tatil yapmak için dış ülkelerdeki acentelerinde kuyruk oluşturdukları Denizyollan'nın "Sarı Baca"h gemileri artık yok. Anadolu kıyılarında inci denizi gibi sıralanmış koy, kasaba ve illeri Istan- bul'a, Hopa'yı Iskenderun'a bağlayan Posta Gemileri de yok. Bir süre önce onlar da satıldı. Şimdi o ünlü sarı bacanın son kalıntısı, Istan- bul'u Istanbul yapan görünümleri, günün her saatinde bu dev ve gizemli metropo- lün yaşam kültürüne yerleşmiş Şehir Hatları'na sıra geldi. Böylece, aynı acı- masız rüzgârın değişik bir yönde eserek önüne kattığı "Sarı Baca efsanesi"nin ufkun ötelerinde kaybolup gittiğini de sey- redeceğiz. Yazıma kendilerinden söz ederek baş- ladığım o anılası insanların, iki yüz yıl- lık efsanenin (günümüz Türkçesiyle 'söy- lence'nin) çoktan unutulmuş değerleri, çilekeş deniz kurtlarının, o altın yürek- li delikanlı "Beybaba"ların(*), o söy- lenceyi yaratanların her birimize verdi- ği öğüt yine kulaklanmda: "Sarı Ba- ca"dan ayrılma. Ata yadigârıdır." Ağla- maklı oluyor insan. Hangi Sarı Ba- ca'dan?.. (*) Bizim ticaretfılomuzda yaşlı, de- neyimli uzak yol kaptanları, gemiciler arasında 'Beybaba'diyeanılır. Kaptanın kişiliği ile çevresinde oluşan bir saygı, sevgi ve bağlılığın geleneksel simgesidir. PENCERE Kalıbı Değiştirmek.. Karikatüristimiz Musa, Recep Tayyip'i yuma- ğa dolanmış bir kedi gibi çizince, Başbakan çize- rimizi dava etti... Kıyamet de koptu... Basınımız konuyu birinci sayfalardan ele aldı, kö- şelerde basın özgürlüğü üstüne ahkâm kesildi, demokrasi dersleri verilmeye başlandı... Göz yaşartıcı bir tablo ortaya çıktı, demek ki Türk medyası fikirözgürlüğünü savunabilecek bir düzeye ulaşmıştı. • Derken bir şey daha oldu... Arkadaşımız Hikmet Çetinkaya'fiın Şeyh Fet- hullah Gülen'e ilişkin röportajının yayını mahke- me kararıyla durduruldu... Olur mu canım!.. Hem de gerekçesiz bir kararla bir gazetenin ya- yını durdurulabilir mi?.. Girmek istediğimiz AB'de böyle bir marifet var mı?.. Basına sansür mü uy- gulanıyor?.. • Gazetede arkadaşlarla toplandık, Fethullah'ın insana parmak ısırtan görünmez -ya da çarpıcı- gücü üzerine laklak ediyoruz. Sen Şeyh'e bak Amerika'ya postu sermiş, Türkiye'ye kendisi ge- lemiyor; ama, eli kolu uzanıyor... Üstelik Musa'nın kedisi üzerine haberler ve de yorumlar üreten medya bu kez sus pus... Içimizden biri sordu: - Neden?.. Biri yanıtladı: - Neden olacak, geçenlerde çok satışlı bir ga- zetede açıklandı, Nakşi Şeyhi'nin denetlediği top- lam parasal gücün 15-20 milyar dolar dolayında olduğu söyleniyor; hiçbir gazete Şeyh ile arayı bozmak istemiyor... • Bizim medya kalıbı değiştirdi... "Kalıbı değiştirmek" deyişinin güzelim Türkçe- mizde çeşitli anlamları var. Alevi-Bektaşi kesimin- de kalıbı değiştirmek öteki dünyaya göçmek de- mektir. Bektaşi çoktan beri gitmediği komşu kasabaya uğramış, eski dostlanndan birini görmek istemiş, omuzdaşının evine varmış, kapıyı çalmış, pence- reden bir kadın kafasını uzatmış: - Kim ooo?.. Bektaşi: - Hanım, Hüseyin Baba evde mi?.. - Hüseyin Baba kalıbı değiştirdi... - Vah vah, siz nesi oluyorsunuz?.. - Hanımıydım, ama yeniden kocaya vardım... Bektaşi: - Demek öyle, demiş, desenize, asıl kalıbı sizde- ğiştirmişsiniz!.. • Bizim medya da adamına göre sık sık kalıp de- ğiştiriyor; haydi hayırlısı... Sigortalı vatandaşlarımızın bilgisine Sağlık kuruluşlarımızda daha kolay hizmet almak için: Çalışıyorsanız sağlık karnesi ve vizite kağıdı, emekli iseniz sağlık karnesi ile başvurmalısınız. • Kayıtlarınızı ilgili tek bankodan yaptırabileceksiniz. Hekiminizden reçetenizi aldıktan sonra doğrudan eczaneye gidebileceksiniz. Sağlık kuruluşlarımızda sizden: • Kimlik^ Fotokopi üı • • I • • onayı istenmeyecektir. B u u y g u l a m a S a ğ l ı k B a k a n l ı ğ ı ' n a b a ğ l ı b ü t ü n s a ğ l ı k o c a ğ ı v e h a s t a n e l e r i ç i n g e ç e r l i d i r . Her türlü sorununuz için AL0184 SABİM'i arayabilirsiniz. T.C. SAĞLIK BAKANLlCl H e r k e s e S a ğ l ı k www.saglik.gov.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear