Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 29 MART 2005 SALI
14 JVLJl-jJ. LJJ\ kultur(Scumhuriyet.com.tr
TİYATRO DÜNYASINDAN DİKMEN GÜRÜN
Tıyairönııızdan şiddetgörünümleriEsen Çamurdan'ın, Mitos Boyut
Yayınlan'ndan çıkan'ŞiddetileOyna-
mak: Çağdaş Türk Tiyatrosunda Şid-
det Görünümleri' adlı kitabı yaşam-
larımızın bir parçası haline gelen şid-
det konusunda önemli bir çalışma. Ya-
zar, "Bu kitap, bugün dünyanuzda ve
ülkemizde giderek çeşitlenen, genişle-
yen, ince avarlı boyutlar kazanan, ade-
ta bir yaşam biçinıine dönüşmüş olan
şiddet kavramınm yerli oyıınlar için-
deki yansınıalannı araşürıyor" der-
ken, açık şiddetten çok örtiik şiddet
kavramı üzerine odaklanır.
20. yüzyıla damgasını vuran şiddet
olgusu günümüzde birçok yazann in-
celeme konusu olmuş ve gidişe bakı-
lacak olursa olmayı da sürdürecektir.
Bu kavramı kültürel, dilsel, düşiinsel
sistem içine yerleştiren Simon Gold-
hill (Cambrıdge Ünıversıtesi) çıkış
noktası olarak Yunan tragedyalannda-
ki sofistike, güçlii ve "açık" şiddetten
ve onun toplum üzenndeki etkisin-
den söz eder. Şiddetın bir diğer tanı-
mı Thomas Gould (Yale Ütıiversite-
si) tarafından toplumların ve bireyle-
rin kendı alanlan dışına taşarak ger-
çekleştırdiklerı tecavüzler üzerine
odaklanmıştır. I
*Araştırmacıya göre, Shakespeare
tragedyalanndaki şiddet Yunan tra-
gedyalarından farklı bir boyut taşır.
Örneğin, "KralLear"de Qoucester'in
gözlerinin oyulduğu sahne şiddetin
ulaşabıldiği uç noktalardan birıdir.
Aynı şekilde, geçen yıl Tiyatro Festi-
vali'nde izlenen "Blush" adlı dans
gösterisınde bedenler arasındaki sert
yüzleşmeler de günümüzde şiddete
yönelik bakışlardan bir örnektir. Şid-
det, açık ve örtük biçimiyle savaş alan-
lanndan siyaset arenalanna, ekono-
mik polıtıkalardan kişisel yaşamlara
uzanırken Edvvard Bond'un sözlerini
bir kez daha anımsamamak olanaksız:
"Yönetenlere baknğımızda şiddetin
sokaklara taşnıasını bekleımkolağan-
dır." ı
Örtük şiddet
Esen Çamurdan ise "ŞiddetüeOy-
namak
r>
ta, yukarıda da belirtildiği
gibi, doğmdan uygulanan şiddetten
daha tehlikeli ve yaygın olarak ta-
nımladığı "örtük" ve "dolaylı" şid-
deti içeren oyunları titızlıkle ınceli-
yor. Bu bağlamda altı yazar üze-
rinde yoğunlaşıyor; Sabahattin
KudretAksal, Melih CevdetAnday,
Murathan Mungan,AdaletAğaoğ-
lu, Sevim Burak, Turgay Nar, üs-
luplarını belirginleştiren farklı dil
ve çizgilerine karşın kıtapta yer
alan oyunlarıyla ('Kahvede Şen-
lik Var', 'Önemli Adam', 'Ölüler
Konuşmak İsterler', 'Müfettişler',
'Kozalar", 'Sahibinin Sesi', 'tşte
Baş İşte Gövde tşte Kanatlar', 'Ta-
ziye', 'Mahınud ile Yezida', 'Çöp-
lük') şiddete yönelik olarak kimi
ortak noktalarda buluşturulur. Şid-
detin ana kaynağını, ayak uyduru-
lanıayan veya becenksizce uydu-
rulmaya çalışılan dayatmacı top-
lumsal düzen, otorıte ve ıktıdar
olarak değerlendiren Çamurdan,
oyunlardaki açılımları da bu geli-
şim çizgisıni takıp ederek ortaya
koyar. Bu şekilde oluşturulan ba-
kış açısı, derinlere ınildikçe, uzam-
zaman ilişkisi, bcdenin kıstınlmış-
lığı gibı durumları açığa çıkanr. Bir
anlamda kültürel, dilsel, düşünsel
şiddet, toplumsal düzen, otorite ve
iktidar alanlarında yayılmacı bir
yapı kazanır. Esen Çamurdan ele
aldığı oyunlarda kişilerin ıçine ka-
patıldıklan/kapandıklan uzamdan
dışanya çıkma çabalarını ('Mü-
fettişler', 'Önemli Adam', 'Sahi-
binin Sesi', 'İşte Baş İşte Gövde İş-
te Kanatlar'), buna yelten(e)meyış-
lerini ('Çöplük', 'Ölüler Konuş-
mak İsterler') veya kendi ıçleri-
ne/uzamlarına kapanmışlıklarını
('Kozalar') işlerken 'Kahvede Şen-
lik Var'da bunların tersine, düze-
nin dayattığı ortama/toplumsal ya-
şama girme çabası izlenır. Sonuç-
ta, ele alınan oyunlarda bir çeşıt
kendini soyutlama, çevreden kop-
ma, içe dönme, tekbaşınalık ve bu
oluşumların, bu durumların tetik-
lediği şiddet gözlemlenir. Çamur-
dan, bu bağlamda Murathan Mun-
gan'ın ana kadın karakterleriyle
de (Yezida, Fasla Kadın) paralel-
likler kurar. Bu ıkı kadının ölüme
gıdışleri ile BiM('SahibininSesi'),
Nıvart ('İşteBaş İşte Gövde İşte Ka-
natlar') veya 'Çöplük'te dev çöp
yığınlan içine gömülmüş insanla-
rın yalnızlıkları da kopukluklan-
na neden olacak ve giderek şidde-
te daha çok yakınlaştıracaktır.
İçselleşen baslcı
Incelenen yapıtlara yönelik il-
ginç bir saptama da toplumun bas-
kının varlığını onaylayan ve hatta
onu destekleyen bir yapıya sahip
olmasıdır. Yazarın sözleriyle 'bas-
kı veya şiddet özümsennıiş, içselleş-
tirilmiştir; toplumsal bir olguya,
kültürün bir parçasına dönüşnıüş-
tür.' Bu açıdan bakıldığında, 'Şid-
det ile Oynamak' adlı çalışma, içın-
de yaşadığımız toplumda çeşitli
alanlarda dolaylı veya dolaysız ya-
şadığımız şiddet olgusunun yazar-
'sen Çamurdan'ın
'Şiddet ile Oynamak' adlı
kitabı, çağdaş tiyatro
metinlerimizden yola
çıkarak şiddet ile bilinçli
veya bilinçsiz, ne denli iç
içe yaşadığımızı bir kez
daha, çarpıcı bir biçimde
gözler önüne seriyor.
dan seyirciye aktarım sürecınde
kullanılan kodlar üzerinde odak-
lanırken şiddetin (açık veya örtük)
bir yaşama biçimine dönüşmesin-
dekı etmenleri irdelemeye yönelir.
Esen Çamurdan, seyircıyle baş-
lar ve seyirciyle bitirır ınceleme-
sinı. Son sözün seyırcide olduğu-
nu belırtir. Çünkü, sahneden ona
gösterilen fotoğrafı, kendı bilgi ve
birıkimiyle çerçeveleyecek olan
yine seyircidir. 'Şiddet ile Oyna-
mak' kitabı, çağdaş tiyatro metin-
lerimizden yola çıkarak, şiddet ile
bilinçli veya bilinçsiz, ne denli ıç
içe yaşadığımızı bir kez daha, çar-
pıcı bir biçimde gözler önüne se-
riyor.
* Londra Ünıversitesi tarafından
1991 'de düzenlenen 'Tiyatro ve
Şiddet' başlıkh konferansta çeşit-
li bildiriler sunulmuş ve bu bildi-
riler aynı yıl Cambridge Universıty
Press tarafından yayımlanmıştır.
16. Ankara Uluslararası Film Festivali'nde profesyonel ve amatör dalda toplam 33 yapım yarıştı
Belgeselfihnlernıardmdan...
ASLISELÇUK
Profesyonel dalda 13, amatörde 21
ulusal yapımın yarıştığı 16. Ankara
Uluslararası Fılm Festivali'nin ulusal
belgesel seçicıler kurulundaydım. Bir
hafta süresince her giin sabah 10.00'dan
akşam 19.00'a dek değişik konulara de-
ğinen belgeselleri öteki jüri üyelerı fo-
toğrafçı-öğretım üyesi fbrahim Demi-
rd, film dağıhmcısı MüjganDerviş, sı-
nema yazan Burçin Yalçın'la birlikte
büyük bir dikkat ve yoğunlukla ızle-
dim. Amatör ve profesyonel yönet-
menlerimız ne çok politık, sosyal, eko-
nomik, sanatsal konulara değinmişler-
di.
Farklı konular...
Belgeseller bu açıdan da aynca önem-
liydiler. Van'daki Irakh, Iranlı sığın-
macılar, OrhanKemarinpolitikkim-
liğı, politik göçmenlik, Istanbul'daki
NATO zirvesı, depremle yok olan Bam
kentı, Köy Enstıtülen gerçeği, Kon-
ya'daki kadın-erkek sığınma evlerı,
marjınallerın zoryaşamları, kapalı ce-
zaevlerindekı koşullar, fotoromanla-
nn toplumsal etkisı, yabancılaşma duy-
gusu, sinemamızın ustalan Ömer Ka-
vur ve Yavuz lurgul, İstanbul'un tak-
sicileri, 'Agora Meyhanesi'nin son mı-
rasçısı, dövrnelerin sosyolojik boyutu,
Çanakkale destanı, Elazığ'da iki ço-
cuklu bir dul annenın yaşam savaşımı,
gözleri görmeyen naif sanatçı, son Ka-
ragöz ustası, Eskişehir hamamlan, mo-
tosıklet tutkusu, midyeciler, zihinsel
engelli çocuklar, köydeııkente göç ol-
gusu... Bu dopdolu, her biri ayn ileti
ve uzantı taşıyan belgeseller içinden
amatör dalda birincı seçtiğimiz Meral
Özçmar'ın 'Hayattan Kareler Sinero-
man'ı (2004) 1970'lerde Türk toplu-
munda bir ilgi odağına dönüşen foto-
roman kültürünü nükteli, zeki bir an-
latımla hem eleştıriyor hern de vazge-
çilmezliğini irdeliyor. lkinci 'EksikDi-
lek' (2004) üç yönetmenlı bir yapım.
DuyguAlüngöz,Meryenı Gültabak ve
SelinYıldız, kadın olmak isteyen erkek
Buse'yle, erkek olmak isteyen kadın
Derya'nın sıra dışı öykülerini ve dost-
luklannı bize çok doğal bir biçemde ak-
tanyorlar. 'Notasyon' (2004), 26 Eylül
1999'da Ankara Merkez Kapalı Ceza-
evi'nde yaşanan ve on siyası tutuklu-
nun ölümüyle sonuçlanan olayı bu kez
karşı tarafın gözünden anlatıyor. Me-
det Dilekbu üçüncü belgesel çalışma-
sıyla üçüncülüğu aldı Uk filmleri Jü-
rı Özel Ödülü'yle değerlendirılen Ser-
kan Şavk, Barış Şahin, Şevket Onur
Cihan, 'Arka Bahçenin İnsanları'nda
(2004) Van sınırımızdaki Iraklı ve lran-
lı sığınmacıların şaşırtıcı yaşam ko-
şullannı, yerel halkla gündelık ilişki-
lerini, BM'nin vurdumduymazlığını
sergiliyorlar. Profesyonel bölümde bı-
rincıliğı Coşgül Yüksel'le GütfemGür-
ses'in 'MandolinliKız'ı (2004) kazan-
dı
Cumhurıyet'in ilk yıllannda kurıılan
Köy Enstıtülen'nın tarıhçesini ve ge-
lişimini Köy Enstitüsü çıkışlı kadınla-
nn ağzından dınleyerek yaptığımız bu
hüzünlü nostaljik yolculuk, günümüz-
de çoktan yitirdiğimız değerlerimizin
ne kadar uzağına düştüğümüzün, de-
ğer bilmezliğimizin altını önemle çi-
ziyor Ikinciliği alan 7 yönetmenli (Gü-
zeDaBayındır,Ayhan Dinç,Gülzerin Kı-
zıler, Onur Küçükarslan, Kaya Özka-
racalar, Özge Ozyıimaz,A.Şule Süzük)
SineGöz Fılm Atölyesi'nın ikinci ya-
pımı 'Akınüya Karşı Orhan Kemal:
Bereketli Topraklar Üzerinde' (2005)
Türk edebiyatının bu önemli adının
politık savaşımını, bıraktğı değerli ya-
pıtları Uğur Polat'ın duru seslendir-
mesiyle izleyiciye sunuyor.
zorlu yaşam sava$ımı
1994'tenberiTRT Ankara TV'sı
eğitim-kültür bölümünde çalışan
DemetKayıran, 'Yannım Aydınlık
Olsun: Bir Gül, Bir Yaprak, Bir
Damla'da (2004) Elazığ'da zorlu ya-
şam savaşımındaki Resmigül Ha-
nım'ın etkileyıci öyküsünü aktarı-
yor. Üçüncü seçilen çalışma da ül-
kemizin doğusunda dul bir kadının
yetişkin kızlannı okutmak uğruna
Amatördalda birind olan MeralÖzçmar'ın "Hayattan Kareler Sineroman"
adlı belgeseli.
neleri göze aldığını, kızlarla anne-
leri arasındaki güçlü dayanışmayı
gözlemliyoruz. Çağla Zencirci -
GuillaumeGiovanetti'nın Jüri Özel
Ödüllü dördüncü belgeseli 'Kayıp
Kentin Izinde'(2005) Iran'ın güney-
doğusunda Bam'daki Ekim 2002
depreminin sonrasında yerel halkın
yaşama dört elle sanlışı, yaraları-
nı sarma çabalan üstüne...
Bienal için İstanbulfotoğraflanıyor
KültürServisi-İtalyan fotoğraf sanatı ustası Gab-
ııele Basilico, "9. Ulııslararası İslanbul Bienair için
bir seri fotoğraf çalışması yapmaküzere lstanbul'a
gelıyor. Basilico, İstanbul'daki çalışmasının yanı
sıra "Beyrut 1991-Berlin 2000: Yıkılma ve yeni-
den yapılanma arasında iki fotoğrafîk yolculuk"
başlıklı konıışmasını bugün ÎKSV ile Italyan Kül-
tür Merkezı'nin işbirliğınde düzenlenecek olan kon-
ferans ve kokteyl, saat 19.00'da Italyan Kültür
Merkezı Tiyatro Salonu'nda yapacak.
27 yıllık blrlkim
Kent fotoğrafçılığı üzerine konuşacak olan Ba-
silico, 27 yıllık birıkıminı Istanbullu sanatse-
verler ile paylaşacağı konuşma simültane çe-
viri ile ücretsiz olarak gerçekleşecek. 1973 'te
Milano Politecnico'dan mezun olan sanatçı, ay-
nı yıllarda kent ve kent manzaralanna yoğun-
laşarak fotoğrafçılığa başladı. 1983'te Milano
PAC'da Milano, fabrika manzaralan adlı ilk
sergisini gerçekleştirdi.
Napoll'den gelen davet
1984'te Fransız hükümeti tarafından, ulusun
çağdaş değişimini belgeleyen fotoğraflar çekmek
üzere 'Mission Photographique de la DATAR'e
davet edildi. 1990'da gerçekleştırdıği "DenizLi-
manlan" adlı sergiyle Paris'te "Prix Mois de la
Photo" ödülünün sahibi oldu. "Bord de mer" ad-
lı sergiyi ve kitabı yazdı. 1991 'de savaştan büyük
zarar gören Beyrut'u fotoğrafladı, 1994'te Luga-
no'da Gottardo Vakıf/Galeri, sanatçının 1978-
1993 yıllan arasındaki çalışmalarını kapsayan 15
yıllık bırikimini bir sergi hazırlayıp L'Esperienza
dei luoghi adlı kitapta topladı. 1996'daki Venedik
Bıenali'ndeki VI. sergisiyle çağdaş mimari fotoğ-
rafı dalında "Osella d'Oro" ödülünü aldı. 1999'da
1984'ten bu yana olan çalışmalarını kapsayan 330
fotoğrafı Cityscapes adlı kitabı hazırladı. Bu ki-
tapta yer alan yapıtlar, 2000 yılında Amsterdam
Stedelıjk Museum, Portekiz CPF, Trento ve Ro-
vereto da MART (Modern Sanat Müzesi) ve Bu-
enos Aıres'te MAMBA'da açılan sergilerde sanat-
severlerle buluştu.
Campanya bölgesi tarafından 2005 'in mart
ayında Kraliyet Sarayı Dorık Salonu'nda açılan
"Hedef NapolL Yerier, hafizalar ve göriintüler"
adlı sergiyi gerçekleştırmek ve çalışmalar yapmak
üzere Napoli'ye davet edildi. (0 212 293 98 48)
YAZIODASI
SELİM ÎLERİ
İstanbul'un Bir Vapuru
Mucizeden sonra Federico Fellini olup şu sah-
neyi beyazperdeye yansıtmak ısterdim:
1950'lenn Istanbul'unda, anneannemin baba-
annesinin Arnavutköyü'ndeki kira evindeyiz.
Pencereden içeriye, perdeler arasından sızarak,
yaz güneşinin sularla kaynaşmış ışınları, yansı-
ları dökülüşüyor. öğle uykusuna yatırıldığım ya-
takta doğrulur doğrulmaz, koyu sarı bacayla
karşılaşıyorum. Ve keskin birdüdük ötüyor, du-
manlar savruluyor. (Son tümce, belki dış çe-
kim...)
Kim bilir kaç numaralı vapurdu...
Yine Fellini'lik bir vapur sahnem daha var:
Akşam vakti, bir Boğazıçi iskelesinden buhar-
lı vapura biniyoruz. Tam iskeleler alınmışken
şişman bir hanım güçlükle koşarak geliyor, ama
yetişemiyor. Umarsız çabası, vapurdaki yolcu-
ların kahkahalar savurmasına sebep oluyor. Şiş-
man kadına herkes güldü diye haykıra haykıra
ağlamaya başlıyorum ve şişman kadının bir da-
ha evine dönemeyeceğini düşünüyorum...
Eski vapurlar: Onlar da bir rüya bugün.
Gelgelelim 1986 sonbaharında, bu rüya za-
manını bir vapur hâlâ koruyordu.
İşte Beşiktaş'tayız, Barbaros Hayrettin Iske-
lesi'nde. Yoğun akşam trafiği Boğaz Köprü-
sü'nde hıncahınç birikmişken biz vapur saye-
sinde Üsküdar'a on dakikada ulaşacağız.
Şirket-i Hayriye mirasından son vapur Güzel-
hisar usul usul yanaşıyor, 7.95 metre. Yapım
yerı Ingiltere, 1911 yılında yapılmış. Pervanesa-
yısı 2, güverte sayısı 1. Yolcu sayısı, yaz mev-
sıminde 903 kişi, kış mevsiminde 773.
Demin de söylediğim gibi, mevsim sonbahar
olduğundan, şöyle böyle sekiz yüz kişi Güzel-
hisar'a biniyoruz. Kimi yolcular güverteye çıkı-
yorlar. Şimdiden üşümeye başlamış olanlar ka-
palı salonlarda.
Yetmiş beş yaşındaki Güzelhisar, yılların yor-
gunluğuna rağmen, sessiz sedasız, kömürü-
nün isinden yakınmayarak yola koyulmuştu. Tı-
kır tıkır mırıldanarak bizi Üsküdar'a götürmüş-
tü o akşam.
Bir iki hafta sonra seferden kaldırılacağını bi-
liyordum. Ziya Osman Saba'nın eşsiz hikâye-
si "Neveser"\ hatırlıyordum boyuna. Necatigil
hikâyeyi şöyle özetler:
"Neveser, uzun yıllar Köprü ile Kalamış ara-
sında işlemiş birkörfez vapurudur, bütün birço-
cukluğu taşır, anılarhazinesidir; sonunda eskir,
çürüğe çıkar."
Ziya Osman Saba, birçok hüzünle söz açıyor-
du Neveser'den.
Bizse, seferden kaldırılıp, alınyazısının meç-
hul karanlıklarınateslim ediiecek Güzelhisar'ı hiç-
bir üzüntüye kapılmaksızın terk ediyorduk. Onun-
la pek çok akşam Üsküdar'a geçmiş yolcular
hep günün yorgunluğuyla dalgın ve umursa-
mazdı.
Zaten Güzelhisar'ın seferden kalkacağını, iş-
lemlerden geçe geçe, kim bilir hangi kılığa gi-
receğini belki de birçok yolcu bilmiyordu.
Bana gelince, Güzelhisar'dan ayrıldığımızı
Çelik Gülersoy'dan öğrenmiştim. Herzaman-
ki içliliğiyle bir akşam telefon etmiş, "Habehniz
varmı, bu defa da Güzelhisar'ı kaybediyoruz..."
demişti.
önce anlayamamıştım. Hemen ardından sa-
yıklanırcasına söylenmiş Sarayburnu, Altınkum,
Kalender, Göztepe adları, özellikle son ikisi be-
ni çocukluğuma götürmüş, İstanbul'un güzel
vapurlarını görür gibı olmuştum.
Çelik Bey, "Hepsi deniz müzesi vapurlardı"
diyor, sanki gözyaşlarını tutmaya çalışıyordu...
Güzelhisar'ı ne yaptılar bilmiyorum.
"Neveser"] arada bir yeni baştan okurum.
Duyarlı şairin bir vapura hayat öpüşü sunmaya
çalıştığını düşünürüm.
Bu yazı da, Güzelhisar'a bir kez daha veda ediş
olsun istedim.
Öneriler:
Dergi/Adam Sanat, Mart 2005 sayısı. (özellik-
le Inci Asena'nın şiiri ve Uğur Kökden'in "Ka-
dın Çeşmeleri" yazısı için...)
Müzelerde kaliteli müzik yayını
• GAZİANTEP(AA)- Gazıantep
Üniversitesi (GAZÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi
Arkeoloji Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Dr.
Rıfat Ergeç, müzelerde, sergilenen yapıtlara
uygun kaliteli müzik yayını yapılması
gerektiğini söyledi. Ergeç yaptığı açıklamada,
dünyadaki gelişmiş müzelerde, yapıtlann
izleyici tarafından daha ıyı algılaıımasını
sağlamak amacıyla müzik yayını yapıldığını
belirtti. Türkiye'deki müzelerde yapılacak
bilinçli bir müzik yayınının ziyaretçilerin
eserlerle bünlnleşmesi açısından önemli
olduğunu ıfade eden Ergeç şöyle konuştu:
"Yapıtların dönemine ve niteliğine göre
yapılacak kaliteli müzik yayını ziyaretçileri
etkileyecek ve eserlerin yapıldığı döneme
götürecektir. Müzelerde sergilenen yapıtların
içeriğine uygun, hatta varsa doğrudan onunla
ilgili yapılmış Yunus Emre Oratoryosu, Türk
Marşı, Genç Osman Destanı veya Büyük
lskender, Troia film müzikleri gibı
hatırlamakta yardımcı olacak tanınmış müzik
parçaları yayımlanmalı."
lale Devri'konseri
• Kültür Servisi- Sabancı Ünıversitesi
öğrenci ve çalışanlanndan oluşan Türk Sanat
Müziği Korosu, Lale Devri'nin meşhur
eğlence anlayışınm yansıtılacağı konserle
tstanbul için yazılmış en güzel şarkıları
seslendirecek. Sabancı Üniversitesi Müzik
Kulübü'nün (MÜZİKUS) bünyesindeki üç
korodan biri olan Türk Sanat Müziği Korosu,
30 Mart Çarşamba gecesi 'Istanbullu Olmak
ve İstanbul Sevgısi' temasının işleneceği bir
konser verecek. Türk müziğinin genç
kuşaklara öğretilmesi, sevdirılmesi, usul ve
makama uygun icra edilmesi amacını taşıyan
ve Sabancı Üniversitesi öğrenci ve
çalışanlanndan oluşan koro, 11 'inci
konserinde İstanbul için yazılmış en güzel
şarkılan Üsküdar Musiki Cemiyeti üyesi Alı
Naci Erol yönetiminde seslendirecek.