23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18MART2005CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Geç Kopan Kıyamefler TÜRK CEZA YASASI'NIN yeni metninde ga- zeteciliğe ilişkin hükümlerdolayısıyla başlayan tar- tışma sürüyor. Televizyon konuşmaları, başyazılar, köşe yazıları bu düzenlemenin basın özgürlüğünü hapis cezalarıyla sınırlayışına karşı tepkilerle dolu. Aslına bakarsanız, yeni bir konu değil bu. Tasa- rı en az bir yıldır Meclis'in komisyonlarında ve Ge- nel Kurulu'nda görüşülürken parlarnento muha- birleri bunları Ankara bürolarına, onlar da Istan- bul'un medya merkezlerine duyurmamışlar mıy- dı? Başlangıçta Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ni yönetenlerin başkente gelip görüşlerini iktidar çev- relerine iletmeleri de mi haberdeğeri taşımıyordu? Şimdiki tepki o zaman niçin gösterilmedi? Böyle- ce, tasarı yasaya dönüşmeden gerekli değişiklik- lerin yapılması sağlanamaz mıydı? Ne oldu da bu yapılamadı? Şimdi ne değişti de kıyamet koparılıyor? Büyük satışlı medyadaki değişme belki şöyle açıklanabilir: O zamanlar bu medya-iktidar flörtü sürmekteydi; gazeteleri yönetenler herhalde sa- hiplerin iktidar ilişkilerine zarar vermemek için An- kara haberlerini büyütmemişlerdi. Şimdi, bıçak ke- miğe dayanırken iktidar da tekleyip yıpranmaya başlamıştır. Artık, hafiften hafife rota değiştirmenin zamanı- dır. Tipik. Çünkü başka konularda da aynı davranış seziliyor. örneğin, AB ve Kıbrıs konularında büyük tirajlı gazetelerin sahipleri ve yöneticileri ile iktidar ara- sındaki yakınlık şimdilik sürmekte. Iktidarın destek- lediği ya da destekleyicisi olan dış çevrelerle de sü- ren biryakınlık bu. öyle ki, rnilletvekili seçilirken "dev- letin varlığını ve bağımsızlığı koruyup anayasaya bağlılıktan ayrılmayacağma" namus andı içip son- ra Annan Planı'nı kabul etmiş bir Kıbrıslı poiitikacı devlet başkanlığına soyunuyor, Istanbul medyasın- da tık yok; AB'nin Ankara temsilcisi Türkiye'nin yapması gerekenler üzerine bir işgal komutanı eda- sıyla konuşuyor, yine ses yok. Ama sonra? Halkla birazcık teması olanlar bilir ki, şu günler- de bütün bunlar Kıbrıs ve AB konularında gitgide büyüyen bir genel tepki doğurmakta. Bu yaygın tep- ki "reyting"\ ve tirajı etkilemeye başlayınca, ters tu- tumdaki medyanın davranışı da olumlu yönde bir kıyamet tepkisine dönüşür inşallah. Şimdiye kadar "Medya doğruları tam yansıtma- yarak halkı yanıltmakta" diye endişelenenleri- mız vardı. Ama bu yanıltma artık öyle boyutlara var- dı ki, iğrençliğinin yarattığı tepkiyle hem kendi et- kisini azaltmakta hem de tam karşıt düşünceleri bes- leyip güçlendirmektedir. Istanbul'un 16 Mart işga- lindeyaşanan acıları anmayı bile "eski düşmanlık- ları anımsatıyor" diye eleştiren bir yazıyı ancak ya- ratacağı böyle bir tepkiyi düşünüp teselli bularak okumaz mısınız? Yoksa, bu gidişle, böyle bir 18 Mart günü, Ingi- liz ve Fransız zırhlılarını batırışımızı "Avrupa'yı kız- dırırız" diye gururla anmaktan çekinerek "Ah, biz bu Ermeni soykınmını niçin yaptık" diye dövünme- ye başlayacağız. tSTANBUL ÜNİVERSİTESİ MEZUNLARIDERNEĞİ «ATIIRKÇU DL'ijUNCb Dl RNLĞl KADIKOY $> DhMOKRAI İK DAYANIŞMA DFR AYDINLANMA SÖYLEŞİLERİ 2004-2005DönemiNo:7 onu KAMU YÖNETİMİ VE DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ Yönetmen Prof. Dr. BÜLENT BERKARDA Konuşmacılar Prof. Dr. BİRGÜL AYMAN GÜLER Prof. Dr. MUSTAFA ERKAL ŞABAN ALİ YAŞAROĞLU Giin : 19 Mart 2005 Cumartesı, saat 10.30 -13 00 Yer : Bcşıktaş Belediyesi Orlaköy Kiillür Merke/ı Dcreboyu Caddesı, Dere (,'ıkma/ı, No. I - Ortaköy lletişim : IIJ. Mezunlar Derneğı (ratoş Taştan) 0 212 238 03 21 Aydınlık Yannlar Özlemi Içindeki Tüm Yurttaşlarımız Davetlidır. Giriş Serbest ve Ücretsizdir. 1915'in Çanakkale'si. Çanakkale Savaşları her geçen yıl artan bir ilgi ve saygıyla anılmakta, yapılan araştırmalar süregelmektedir. Yeni belgeler ışığmda yapılan çahşmalar bu savaşın sadece ulusal değil evrensel boyutlarmı da daha açık bir biçimde ortaya koymakta, ona ayn bir önem, anlam ve değer katmaktadır. Prof. Dr. A. Mete TUNCOKU Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi • çinde bulunduğumuz 2005 yılı, Çanak- I kale Deniz ve Kara Savaşları Zafer- lerinin 90. yıldönümüne rastlamakta ve bu yönüyle ayn bir önem ve anlam taşımaktadır. Aradan neredeyse bir v ü/yıl (asır) gibi ıızun bir zaman geçmesine karşın her geçen yıl daha da artan bir ilgi, takdir ve saygıyla anılan başka kaç savaş vardır bilemiyorum... Avustralya ve Yeni Zelanda'dan Türkiye'ye, Ingiltere ve Irlan- da'dan Kanada'ya dek uzanan çok geniş bir coğrafyada, Çanakkale Savaşlanna katılıp kan ve canlarını veren o kahraman insan- lar, özel tören ve etkinliklerle anılıyorlar. Bir- çok ülke üniversitelerinde bugün de Çanak- kale Savaşlan araştmlıyor, tezleryazılıp ki- taplar yayımlanıyor. Sanki bu savaşların tarihi dev bir buzda- ğı da insanlar, su altında kalan ve pek bilin- meyen boyutlarını yeniyeni keşfediyor; keş- fedip tanıdıkça olayın büyüklüğü ve önenıi daha da artıyor. O zaman şu soruya yanıt aramak gereki- yor: Nedir Çanakkale Deniz ve Kara Savaş- larını benzerlerinden böylesine farklı ve önemli kılan özellikler?.. • llk akla gelen, birbirlerini hiç tanıma- yan ve çok uzak ülkelerden gelmiş ulusla- rın, Çanakkale'deve karşı siperlerde, insan- lık tarihinin tanık olduğu cn kanlı savaşlar- dan birine katılmalandır. Düşünün bir ke- re, bazen sekiz metreye yaklaşan siperler- de bir tarafta Türkler, Arnavutlar, Araplar, Kürtler, Almanlar; karşı taraftaysa Ingiliz- ler, Fransızlar, Anzaklar, lrlandahlar, Hint- liler, lskoçlar, Maoriler, Senegalliler ve Su- danlılar... Yüz binlerce insan Gelibolu Ya- rımadası'nın daracık kıyılarında, dik ya- maçlı tepelerinde ve derin vadilerinde ay- lar süren şiddetli ve kanlı bir mücadele ser- giliyor. • Üstelik fuzeler, roketler, gelişmiş si- lahlar ve zehirli gaz kullanımı yoktur Ça- nakkale'de. Uçaklar bile çok sınırlı kulla- nılmış, savaşın kaderini, göğüs göğüse yü- rütülen süngü nıücadelesi belüiemiştir. Bin- lerce genç, doğruluğuna ve evrenselliğine inandıkları ilkeler uğruna kan ve canlannı vermekten kaçınmamışlardır. Onuniçindir ki, taraflann sonuna dek dürüstçe, mertçe ve kahramanca savaşüğı; savaşırken de bii- yüyüp yüceleştiği bir devler savaşı gibidir Çanakkale 1915. • Aylarca süren ve tarihin tanık olduğu bu son şövalye ruhlu savaşlar boyunca ta- raflar, birbirlerini tanıyacak, tanıdıkça da tak- dir edip saygı duyacaktır. Öyle ki, siperler- de yazılan günlük ve mektuplarda Anzak Johny ya da Irlandalı Tommy, Türk askeri Mehmetçik'ten, "Dürüst, mert, insancd ve kahraman; ona karşı nefret değil, saygı du- yuyoruz" diye bahsedecektir. Aynı şekilde Mustafa Kemalde ülkesini işgale gelen ya- bancı askerleri, "...kanlannı bizim toprak- larınıı/da döken kahramanlar, onlaröldük- ten sonra, bizim de çocuklanmız olnıuşlar- dır" diye tanımlayabilecektir. Sormak ge- rekir, çarpışanlann birbirine kahraman de- yip saygı duydukları kaç savaş vardır diin- ya savaş tarihinde?.. • Çanakkale'de taraflann verdiği toplam kayıpların (zaiyatın) 500 bin gibi çok bü- yük bir sayıya ulaşması, bu savaşların bir başka önemli yönüdür. Bizde, neredeyse her aileden bir kişi, "Çanakkale'de kalmış, dönmemiştir". Yüzlerce doktor, öğretmen, mühendis gibi, okuyup yetişmişgençbeyin, Gelibolu Yarınıadası gibi daracık bir toprak parçasında ve sekiz ay gibi kısa bir süredc can vermiştir. Bu büyük beyin kaybının il- gili ülkelerin sosyopolitik gelişmesine uzun dönemdeki olumsuz etkileri, günümüzde bile duyumsanmaktadır. • Kuşkusuz bu savaşlann önemli ulusla- rarası bir başka yönü, çok farklı ulus ve et- nik kökenden gelen, çoğu da sömürgelerde yaşayan yüz binlerce insana, kendilerini ta- nımakiçin de fırsatyaratnıasıdır. Bu insan- lar bir yanda inanılmaz zor koşullarda kan- lı bir savaşım verirken; orada ne aradığıııı, kim için kanını canını verdiğini ve ülkesini kahramanca savunup mertçe çarpışan Tür- ke karşı neden savaştığını da sorgulamaya başlayacakür. Bilindiği gibi bu sorgulayış Bi- rinci Dünya Savaşı sonrası güç kazanan nül- liyetçi akunlaruı ve bağunsızlık hareketleri- nirı mayasuu, özünü oluşruracakhr. Bu ay- nı zamanda, dönemin emperyalist devlet- lerinin çöküşüne varan sürecin de başlan- gıcıdır. Aynca, 19 Mayıs 1919'da başlatılıp 29 Ekinı 1923'te Çumhuriyetin kuruluşuyla taçlandırdığımız Milli Mücadele'nin Uk temeüerinin de yine Çanakkale Savaşlann- da aukuğı ve Mustafa Kemal'in ulusun karan- lık yazgısını aydınlatmak için ilk kez yine Çanakkale Savaşları sırasında parladığı anınısanırsa bu savaşlann etki ve sonuç- lannın bizler için neden bugün de çok büyük bir önem ve anlam taşıdığı daha iyi an- laşılabilir. Işte bu nedenlerledirki Çanakkale Savaş- lan her geçen yıl artan bir ilgi ve saygıyla anılmakta, yapılan araştırmalar süregelmek- tedir. Yeni belgeler ışığında yapılan çalış- malar bu savaşın sadece ulusal değil evren- sel boyutlannı da daha açık bir biçimde or- taya koymakta, ona ayn bir önem, anlam ve değer katmaktadır. Çanakkale geçilmez! Çanakkale; üstün düşman kuvvetlerine karşı sergilenen büyük bir direniş, umutsuzluğun değil umudun, tükenişin değil dirilişin sembol isimler üstünden gerçekleştiği bir büyük zaferdir... Prof. Dr. Muzaffer ERYILMAZ Çankaya Belediye Başh S avaşlar; elbette ki ordulan, acılan, se- vinçleri, yengileri ve yenilgileri hatırlatan bir bilançolar toplamıy- la kendilerini toplumun hafızalanna depolarlar... Türkiye, 20. yüzyılın ilk çeyreğini, deyim yerin- deyse sinsi ve planlı sal- dınlara karşı nefsi mü- dafaa ile geçirdi... Bal- kan Savaşlan'ndan Bi- rinci Dünya, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'na ka- dar bir dizi zorlu uğrak- ta, ellerini ve yürekleri- ni birlikte siper ederek, yurtlannı savunma adına, kendilerini ortaya koyan- ları anmak ve anlamak, tarih bilincinin ve tarihi doğru okumanın da adı olsa gerek... 18 Mart'ın 90. yıldönümünde Ça- nakkale Savaşı'nın sebep ve sonuçlarını çok iyi gör- mek ve anlamak zorun- dayız. Bir yanda bu top- rakları parçalamayı he- def tahtasına oturtmuş YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası Konferans ve Seminerler Dizisi Itilaf Devletleri, öte yan- daysa bu saldırılara kar- şı öz savunmasını yap- maya kalkışan ve yurdu- nun parçalanmaması için ulusal bir seferberlikle karşı koyanlar var... Bu savaşın mazlumlarla sö- mürgeciler arasındaki bir bilek güreşi olduğu orta- dadır... Osmanlı'ya ittifak yap- tığı Almanlardan yardım gelmeyeceğini düşünen Itilaf Devletleri, Ruslar- la ortak paylaşım plan- lan çerçevesinde Çanak- kale'den geçerek, Osman- lı'yı canevinden vurma- yı planhyorlardı... Osmanlılar, sürekli ola- rak geriletilmiş, Anado- lu'ya sıkıştınlmış bir hal- deyken, onu dışardan, In- gilizler, Fransızlar, Ital- yanlar, içerdense Erme- ni komitacıların Rus- ya'dan destek almış si- lahlı birlikleri sıkıştırı- yordu... Bu ortamda Ça- nakkale Boğazı'ndan ge- çen Göben ve Breslau ad- lı savaş gemilerinin Os- manlı bayrağı takmalan, ardından Karadeniz'e ge- çerek Sivastapol ve No- vorosisk limanlarını bom- balaması, aslında hazır olan planlara işlerlik ka- zandırması için bir ba- hane oluşturdu. Bunu Ercüment Behzat Lav şöyle dizelere döker: anı "Göben'le Breslau bize sığınmış / mış nuş da mış mış / Çanakkale içinde vurdular beni..." Itilaf kuvvetlerinin o zamana kadar orada, Ça- nakkale ağzında hazır bekletilen kuvvetlerinin nedenini sorguladığımız- da, işin, iki savaş gemisi ile görünürde ilgili, ger- çekte ise ilgisiz, bir bü- yük dağıtma operasyo- nuyla bağlantılı olduğu- nun açık bir itirafı ile kar- şılaşırız... Nitekim, Ermeni kal- kışmalanyla -Ennenile- rin aynı yılın 24 Nisa- nı'nda Van'ı işgali ve hü- kümetin buna karşı ted- bir olarak aynı gün 2000 ileri gelen Ermeniyi Is- tanbul'da tutuklaması ile- 25 Nisan'da Çanakkale'de başlayan harekât aslında üst üste gelen, çakışan tarihleri işaretlemekte- dir... Çanakkale; üstün düş- man kuvvetlerine karşı sergilenen büyük bir di- reniş, umutsuzluğun de- ğil umudun, tükenişin de- ğil dirilişin sembol isim- ler üstünden gerçekleş- tiği bir büyük zaferdir... Mustafa Kemal'in ve Anadolu'dan adeta akıp gelmiş on binlerce nefe- rin ortaya koyduğu şanlı destanın hakkını Ingiliz- ler de sonradan vernıiş- lerdir. Ingilizlerin savaşın hemen ertesinde Lond- ra'da kurduklan Gelibo- lu Harekâtı Araştırma Komisyonu'nun sonuç bölümünde, harekât için "Başlangıçtan beriteşeb- büsün başansızlık şansı, başanşansından ağır bas- nıaktadır" denmektedir... Komisyonbu sonuca, Ça- nakkale Savaşı'na katı- lan Ingiliz askerlerinin tanıklığı sonucunda var- mıştır... Ingiliz askerleri Türklerin üstünlüğünün savaş teknolojisindeki avantajda değil, inatçı ka- rarlıhklannda ve yurtla- rını savunma inançların- da yattığını belirtmişler- dir... Çanakkale'yi des- tansı zaferle buluşturan gerçeğin yalınhğı işte bu raporda saklıdır... Türk insanı, kendisini kuşatmış, parçalamaya ant içmiş güçler karşısın- da ancak onurlu bir kar- şı koyuşla çıkış yolu bu- labileceğini biliyordu... Çanakkale'de ortaya ko- nan mücadele azmi, ya- şanan büyük insan kay- bını da beraberinde getir- miştir... Özellikle toplu- mun aydın tabakasından binlerce insanın gönüllü katıhmı ve orada topra- ğa düşmeleri, şehit olma- larını unutmamalıyız... Nitekim, Necmettin Ha- lUOnanın Gelibolu sırt- lanndayazdığı 'DurYol- cu' başlıklı şiirin giriş mısralan tam da bu onur- lu mücadeleyi betimler: Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığuV Bu toprak, bir devrin batüğı yerdir/ EğU de kulak ver, bu ses- siz yığuıv' Bir vatan kal- binin attığı yerdir. Çanakkale Savaşı, ye- ni topraklar peşinde ko- şan sömürgeciliğin he- saplaşmasının, Boğaz- lar'ın önemi üzerinde kendisini açığa vurma- sıydı... Çanakkale'de dur- durulan üstün Itilaf Kuv- vetleri aslında, gerçek za- ferin, topu, rüfeği elinde tutanda değil, yürek gü- cünü elinde tutanlarda ol- duğunu göstermiştir... Bu yönüyle de 20. yüzyıl bo- yunca devam eden ba- ğımsızlık savaşlannın ilk laboratuvarının Çanak- kale'de kurulduğu söyle- nebilir... Çanakkale, aslında haksızhğa karşı direnme- nin bir hak, zaferin hak- lılar için kaçınılmaz oldu- ğunu göstermektedir... Yoksa savaşın kendisi ve insan kaybı, asla bir övünç vesilesi değildir... Şairin dediği gibi, ger- çekte 'Ölüm sevilecek şey değil... Ölümün güzeli yok'... Çanakkale için de- nizler aşarak gelen An- zak'ların (Avustralya-Ye- ni Zelanda Cephesi), bu- rada toprağa düşmüş as- kerlerine gösterdiğimiz saygı da bunun en iyi gös- tergesidir... Çanakkale Savaşı, yaşanan acılarla, tarihi yerli yerine oturt- muş, bu toprakların ebe- di sahiplerinin kim oldu- ğu sorusunu tartışmasız yanıtlayarak kalplerimiz- de ölümsüzleşmiştir... Çünkü Çanakkale geçil- memiştir! Accesslon Crlterla, Procedure for the Negotiations, Important Chapters of Negotıatıons (Internal Market, Erternal Relations and specific topics concerning Turkey) Dr Frank Hotfmeıster, Lega! Seıvıce oi the European Commıssıon I 21,22, 23, 21 25 March 2005 Turkey and European Unlon: VVomen's Rights RıghtHon Dr Karın Rııs Jorgenssen, Member of European Parlıament I 24 March 2005, 11 00 h EU's Future: Limits ol Europe ? Dr Rıcbard Lewıs, Former Commısston Ottıcıal Senıor Researcher, Vrı/e Unıversıteıt Brussel, European Instıtute 7 Aprtl 2005 15 30 h EU Law: General principles - Proportlonallty, Legitimate Expectations, Fundamental Rights Prof Dr Cari Otto Lenz, Fotmer AoS/ocate General & Judge, European Court ot Justıce Dırector of European Law Center Baker & Mckemıe, Bruxelles 15Aprıl-2May2005 Current Issues of Comparative Legal Studies Common Law in Actlon Prof Dr Fiın Orucu, Profeisor of Latı Glasgow Unıversıty, FacultyofLaw Chaır of Comparative Law, Valedıctory Lecturer, Erasmus Unıversıty of Rotterdam 29 March-28 Aprıl 2005 Tuesdays & Thursdays European Competltion Law Prof Dr Mıohel Waetbrook, ULB-Unıversıte Ubre de Bruxelles 9,10,11,12,13 May 2005 European Competltion Law II - The Law of State Aids Dr Olıvıer Speeldoom, European Court of Justice, Luxembourg 16,17,18,1920 M a y 2 0 0 5 Konterans ve semınerler ıngllece gerçekleştırılmektedır Ya Cumhuriyet?!.. Ayrıntılı bilgi için, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Sekreterl Sayın Arzu Denlz'e başvurulablllr e-posta: adenız@yeditepe edu.tr Tel: (0216) 578 0792 veya (0216) 578 07 05 Hukuk Fakültesi ptogram ve dlğer etkınlikierı ıçın www.yedHepe.edu.tr tsmet Kemal KARADAYI "Müdafaa-iHukuk"larla, "Ku- vafyıIVIilliye''lerle, "Kurtuluş Savaş- ları" ile ve "Misak-ı Milli" sınır- ları içinde yeniden kurulmuş bir devlet, Türkiye Çumhuriyeti!.. Bu devlette birileri çıkıp Atatürk dev- rimve yönetimi için, "Ahirzaman dehşetidir, kurucusu da Ebusüf- yan!.. Laiklikle dinsizlik arasında farkyoktur" diyebiliyor. O "biri- leri"nin atardamarlarında zehir zemberek "müneccim"lerin "dn"leri dolaşıyor çünkü... Ve on- lar, o küçük dünyalanyla fısıl fısıl fısıldaşıyor, örgütleniyor; bol pa- ra ve yayınlarla iyi niyetli, saf hal- kımızı "hilafet"e, "cihat"a çağın- yor... Sinsi sızıntılanyla yer yer dev- let kadrolarının içine giriyor ya da Hukukçu girmeye çalışıyorlar. Ak örtüler üzerinde kara mürekkep gibi ya- yılıyorbu "bedhah"lar. Zaman za- man yokuşun başını tutuyor, ülke aydınlanmalarını getirecek olan her sabahı puslandınyorlar... Hayır! Onlar, hiç kimse, aklı- mızı başımızdan, onurumuzu ya- pılanmızdan, yurt ve insan sev- gimizi, çağdaş ve uygar yaşantı- mızı elimizden, içimizden ala- mazlar... Öte yandan, "yurtta banş dün- yada barış"ın yerini sanki "her yanda sömürii" aldı. "Eşkıyadev- leflerin, "süper"lerin siyasal, eko- nomik, dinsel ve de küresel bas- kılan, geliştirilmiş teknikleri ve silahlarıyla bir araya getirilip "az- gelişmiş ülkeler"i, "nıazlum ulus- lar"ı ezmeye, sömürmeye başla- dı. Bu eziş, bu sömürü çoğaldık- ça da her yan kirlendi, "terör yu- valan" açıldı, türlü dengesizlikler kendini gösterdi. Sonuçta, önce yavaş yavaş gelen yıkımlar, şimdi "birden"e dönüştü... Özet: Laik, sosyal, demokratik, cumhuriyetçi, halkçı, devrimci, ulusalcı ilkeler, anayasal devlet yönetimimiz!.. Sürekli (kımı "taktik"li, "takıy- ye"li) olarak çağdaşlıktan, uygar- lıktan, özgürlüklerden dem vuruş, "insan haklan"nı dillerden düşür- meyiş!.. Bağımsızlık, "plan ve program"!.. Bunlara karşın ABD, AB, IMF, ARAMCO vb. "işgal" ve sömürüleri; içte ve dışta karan- lık emeller, "yeniden Sevr" hayal- leri?.. Ya Curnhuriyetimiz?!. Umut, bizim de ekmeğimizdir... PENCERE Tarih Nasıl Yonumlanıp?.. Oscar VVilde güzel bir laf etmiş: "- Tarihe borçlu olduğumuz tekgörev, onu baş- tan yazmaktır." Ne demek bu?.. VVilde'ın özdeyişindeki anlamı belki Bernard Shaw dile getiriyor: "- Büyüklskender sarhoşken en yakın dostu- nu öldürmüştü; ama ona duyduğumuz hayranlı- ğın nedeni bu değil. O, sayısını bilemeyeceğimiz kadar insanı öldürttüğü için tarihin en saygın ki- şilerinden biri oldu." La Rochefoucauld diyor ki: "- Tarihin en büyük bölümü dedikodudan baş- ka bir şey değildir." • Ikinci Dünya Savaşı'nda Macaristan tam birtra- jediyi yaşadı. İki arada bir derede kalıp ne yapa- caklarını şaşıran Macarlar 194O'lı yıllarda kahrol- dular. Naziler yaklaşık 400 bin Macarı, Yahudi ol- duklan gerekçesiyle, gaz odalannda öldürdüler. Sov- yet ordulan Doğu Macaristan'a ulaştıklarında Bu- dapeşte Almanların elindeydi. Birdüşünürder ki: "- Biryabancı gücün eline düşmek acıdır; ama, bir başka yabancı güç tarafından kurtarılmak da- ha acıdır." Sovyetler Macaristan'ı 'kurtardılar'. Budapeşte'de Moskova'ya dayanan bir hükümet kuruldu. Ancak 1956'da Macarlar başkaldırdılar. Sovyettanklan Bu- dapeşte'ye girdi. 'Ayaklanma' bastırıldı; adı da kondu: 'Karşıdevrim'. Okullarda Macar çocuklarına '1956 Başkaldırı- sı' uzun süre 'karşıdevrim' diye belletildi; ama, bu- gün iş değişti, kuşkusuz tarih kitaplan da değişti. • 'Fetih' sözcüğünün dinsel bir içeriği var, Ku- ran'da 'Fetih suresi' 29 ayettir; Istanbul'un Türk- lerce ele geçirilmesi Islamda 'Feth-i Celil' diye kutsanır. Biz garip insanlar olduğumuz için her yıl iki bay- ram yaparız; bunlardan biri 6 Ekim 'Istanbul'un Kur- tuluşu'dur, ikincisi 29 Mayıs 'Istanbul'un Fethi'dlr. Bu iki kutlama birbiriyle çelişir... Neden?.. Çünkü çağlarla birlikte kavramlar da değişiyor; Istanbul bizim vatanımızın bir kentidir; insan yurt bilincine eriştikten sonra kendi vatanının bir ken- tini fethetmekle övünebilir mi, davul zurna, ban- domızıkaçalabilirmi?.. Atatürk döneminde yalnız '6 Ekim' kutlanırdı; tstanbul'un düşman işgalinden kurtuluşu gündem- deydi; Demokrat Parti iktidarında 'Fef/7? Bayramı' gündeme girdi; çağdışı bir mantık sardı kafaları... • Tarihi nasıl yorumlayacağız?.. 21 'inci yüzyılın başındayız, 20'nci yüzyılın başın- da yaşanan 'Ermeni Tehciri'ne bakışın çağdaş mantığı nedir?.. Ermenistan Azerbaycan'ın bir bölümünü işgal et- mişken ve bu işgal sürerken, Batı neden geçen yüzyılın başında yaşandığı ileri sürülen "Ermeni soykırımı" iddiasını güncelleştiriyor, Osmanlı dö- nemindeki bir tarihsel olayın hesabını yaklaşık bir yüzyıl sonra Türkiye Cumhuriyeti'nden sorabiliyor?.. • Tarihsel olayların yorumunu günümüzde yapar- ken insanların birbirlerini suçlamaları kadar çağ- dışı, gerici, ilkel birtutum olamaz!.. "Senin baba- nın dedesi, benim anamın ninesinı birtarihte kes- miş" diye 21 'inci yüzyılda hesap sormanın hukuk- la bir ilgisi olamaz!.. Bu bir ilkel kan davasıdır. ÇAıMAKKALE ADD ÇANAKKALE CUMOK ISTANBUL CUMOK TEK YÜREK HAYKIRIYORLAR ÇANAKKALE GEÇİLMEZ DÜN, ZIRHULARLA, ORDULARLA BEÇBVIBIİLfll. BUGÜN, ABD VE AVRUPA BİRÜĞI'NİN MÜŞTCREK A1J)ATMA, Z0RİAMA, DAYA1MALARI İl£ DOLU PLANLARI DA GEÇMELERİNE YETMEYECEK. ONLARIGENE YENECEGİZ "Çanakkale Savaşlannın Diinü ve Bugiinii" Konuşmacı: Doç. Dr. Yaşar HACISALİHOGLU l.Ü. Stratejik Araştırmalar Enstitüsii Tarih : 20 Mart 2005 Pazar Saat 14.00 Yer : Belediye Sosyal Tesisleri 2. Kat ÇANAKKALE lletişim: 05322815454-05322821393 c u m n k . o r i] ISTANBUL CUMOK ÇAGRISI 19-20 Mart 2005 ÇANAKKALE ETKİNLİĞİMİZE KATILMAK İSTEYEN CUMHURİYET OKURLARI, LÜTFEN AŞAĞIDAKİTELEFON NUMARALAR1NA REZERVASYON YAPTIR1NIZ. Rezervasvon-Bilyi NamıkK. Boya : 532 281 54 54-0 21636833 56 UfukValçın : 542 65215 00-0 216 32649 21 e-posla: islanbul» cumok.org
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear