23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 ARALIK 2005 PAZAR CUMHURİYET SAYFA Tuğla 1 Aralık'taTRT'nin radyosunda Türk sanat müziği programı başlıyor. Sunucu konuk sanatçıyla sohbete başlıyor. llk konu sanatçının Umre'ye gidip gelmesi otuyor. Sunucu konuyu 'Allah herkese nasip etsin' diye kapatıp ılımlı islam cumhuriyetine bir tuğla daha taşımanın huzurunu yaşıyor. Bektrofiık posta: denizsomecumhwiyetcom.tr Tefc 0.212.343 72 74 Faks: 0.212,343 72 60 17 - Kerkük, 2007'de Kürtlerin olacakmış... "Kürtler kimin olacak!" Vergide yeni yöntem: 3 Şirketlere indirim çalışanlara bindirim! FIKRAYI bilirsiniz. Bektaşi babasını yaka paça kadı efendinin önüne çıkanp niye namaz kılmadığını sorduklarında "'Kuran'da yeri var" demiş ve Nisa Suresi'nin 42. ayetindeki "Namaz kılmayın" buyruğunu bir çırpıda okumuş. Ayetin başındaki "Sarhoş iken" uyarısını hatırlattıklarında da Baba Erenler, "Orasını bana öğretmediler" demiş. Ayet, "Ey iman edenler! Saıtıoş iken ne söyiediğinizi bilmedikçe namaza yaklaşmayın" diyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, belediyeler eliyle kentlerde içkili lokantaları kapatarak, kentlerin dışında "kırmızı noktalı bölgeler" yaratma çalışmalan için anayasanın 58. maddesine sığınıp, "Belediyeler bir devlet kuruluşudur ve anayasanın 58. maddesi ile devlete gençleri alkolden koruma görevi verilmiştir. Belediyeler anayasanın emrini yerine getiriyor" diyor. 58. maddeBaşbakan, doğru söytüyor ama Bektaşi Babası gibi işıne geldiği gibi konuşuyor. Çünkü anayasanın 58. maddesi, "Devlet, gençleri alkolden korumakla görevlidir" şeklinde beş sözcüklü tek bir cümleden oluşmuyor. 58. maddenin iki ayn paragrafı var. ilk paragraf şöyle: "Devlet, istiklal ve cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müspet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılaplan doğrultusunda ve devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbiıieri alır." ikinci paragraf: "Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten konımak için gerekli tedbirleri alır." Sokaklarda kapkaç almış başını gidiyor; bırakın gençleri beş yaşındaki çocuklar kapkaççı olmuş. Uyuşturucunun gençler arasında giderek yaygınlaşması bir yana sahipsiz çocuklar sokaklarda tiner ve yapıştıncı ile kafa buluyor. Hırsızlık deseniz, vatandaş artık evinin soyulduğunu polise bildirmiyor. Cehalet diz boyu. Gençlerin pozitif bilimlerle yetiştirilmesi, Atatürk ilkeleri hak getire. Ülkenin bölünmezliğinin ise aynlıkçı teröre bulaşan gençlerle ne durumda olduğunu herkes görüyor. Böytesi bir tablo karşısında Başbakan, anayasanın 58. maddesinden "alkol"ü cımbızla çekip alıyor. Olayın öteki boyutu ise daha vahim. Sen, gençleri banane ederek yetişkinlerden ne istiyorsun kardeşim! Başbakan'ın anayasayı iyice öğrenmesı gerekiyor. Kaladan Anıl öçal: "AKP'nin düzenlediği, engelliler arası yasa ezberleme yanşmasının ödülü; Başbakan'la yemekmiş. Eşi yan masada oturacak kafadan sakatlara duyurulur." Tarife Göksel Kaya: "ABD 50dolara Irak'taki bazı gazetelerde istediği başlığı attınyormuş. Türkiye'deki tarife nedir acaba!" Altından girilip üstünden çıkılan kimlik BAŞBAKAN'IN "alt" ve "üst" diye özenle ikiye bölerek başlattığı kimlik tartışması konusunda Reşit Çağın şöyle diyor: "Başbakan, altından girip üstünden çıktığı Türk kimliğini yeterince hırpaladığına ikna olmamış olacak ki, şimdi bir de dedesinin nasihatinden yola çıkarak birleşttrici unsurun 'Müslümanlık' olduğundan dem vuruyor. Elbette inanç birliği bir toplumu yakınlaştıran unsuriardan biridir. Ama sadece biri. Hiçbir zaman çağdaş bir devletin 'vatan, bayrak, ulus' koşulunun yerini alamaz. Diyelim ki aldı. Peki, ¥ Müslümanlann kendi içinde mezheplere, mezheplerin tarikatlara, tarikatların kollara aynlmasını nasıl açıklayacaksınız? Onun da mı 'alt'ı ve 'üst'ü olacak? Bir dinin, tarihsel süreci içinde kişilerin iktidar hırslannın hazin sonucu olarak getirildiği bu garabetle milletin birliğini sağlaması mümkün mü? Sizler istediğiniz şeyhin dizinin dibinde oturun ama bırakın da bizler inancımızı özgürce yaşayalım. Bireysel huzurun vasıtalanndan olan bir kavrama siyaset bulaştırarak onu, toplumsal huzursuzluk nedenlerinden biri haline getirmeyin." . > Yüksek Yerilim Hattı erdincutku « yahoo.com 5N, 1 K diyoruz; dinlemiyoriar. Onlann ilkesi sadece Ka Ka! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Akdeniz'de 'mimarlık sanatı' Hükümetin "yeni üniversite- ler" karannı desteklemek ola- naksız... Çünkü üniversiteler. topluma ve ülkeye kuşaktan kuşağa "uz- man" ve "bilgili" kadrolar ye- tiştiren; bu özelliğiyle de "uhı- sal kalkmmami7in güvenceleri" kılınmalan gereken bilim ve kültür kurumlanmız. Siyasilerin, halka ve yandaş- lanna "yaranmak" adına nere- jdeyse tüm kentlere sözde "ar- mağan"(!) ettikleri "yetersiz kadrohT üniversiteleT ise bili- me katkı bir yana, bulunduklan yöreye bile yararlı olamıyorlar... Bu gerçek artık "yaşanarak" kanıtlandığı halde, aynı aymaz- hğa yeni örneklerle devam edil- mes» ı$e çağdışı bir eğitim anla- yışının "siyasaliktidarfarkT gö- zetmeyen egemenliğini kanıtlı- yor... Mimarhkta MnfiaU Bu politikanın en çok eleştiri- len okullan arasında "mimartak" da var... 0 kadar ki, bazıla- rındaki öğ- retim üyesi yoksunlu- ğu "mimar olmayan bö- )l lûm başkanla- n"yla doruğa çıkmış durumda. Mimarhğın sanatsal özü ve tasanm ilkeleri şöyle dur- sun, "teknik resim" bilgilerini bile öğrencilere aktaracak aka- demik kadrolar hâlâ yeterince oluşamadı... Bu nedenle, Mimarlar Oda- sı'nın yanı sıra köklü mimarhk okullanmız da artık "infiaT içindeler. Her yeni okul için YÖK'le tartışmaya girerek "mi- marfak tarihi ülkesinin. rrûmar- fağl bilmeyen mimarlara teslim edilmemesi"ni istiyorlar... tşte bu kaygılar giderek yük- selince* kimi "olumhT girişim- ler bile 1htiyat'"la karşılanır ol- du. Trpkı, Akdeniz Üniversitesi "Güzel Sanatlar Fakültesi"ne bağlı olarakkurulan "Mimarhk Bölümü"ne bile duyulan çekin- celergibi... Ülkemizin hem tarihsel hem de çağdaş mimarhk örnekleri bakımından en zengin bölgele- rinden olan Akdeniz kuşağında bir mimarhk okulunun kurulma- sı, Antafya'nın öteden beri gün- demindeydi. Bu okulun, özellikle "güzel sanatlar" kapsamında gerçek- leşmesi ise mimarhğın giderek unutulmayabaşlanan "sanatsal" niteliğini "kurumsallaşbnnak" açısından çok anlamh olacaktı. Işte bu niyetlerle yola çıkan Mimarlar Odası Antalya Şube- si'ndeki çalışmalan yürüten Se- def Altun, ilk önemli engelin. "mühendislik fakültesine bağh bir mimarhk bölümii düşünce- si" olduğunu söylüyor. Bu "kültür yoksunu" dayat- ma üniversite senatosunda, Rek- tör Prof. Dr. Mustafa Akaydın' ın desteğiyle aşılmasına rağmen bu kez de YÖK'te karşılanna çı- kıyor. Çünkü YÖK. de mimarh- ğın. ille de "mühendisBğe" bağ- lı ohnasını şart koşuyor. Neyse ki hem Mi- marlar Odası Antalya Şu- besi"nin, s hem de rektörlü- ğün ısrarla- n sonucun- da, "sanat ta- rihinin* bezediği Akdeniz bölgemize "güzel sanatiar" kapsamındaki bir mimarlık okulu nıhayet ka- zandınhyor... "Akdeniz İJniversitesJ Güzel Sanatlar Fakühesi Mimarhk Bö- lümü", 15 Temmuz 2005 tarih- li Yükseköğretim Genel Kurul toplantısında kabul edildiğinden bu yana artık "kuruluş" süre- cinde... Akademik kadrolanm oluşturup, düzeyli ve yetkin bir eğitim verecek altyapısmı oluş- turmadan, öğrenci almayı da dü- şünmüyorlar. Bu nedenle köklü mimarlık okullarımızın ve birikimli hoca- lanmızın Antalya"daki bu örnek duyarhhğa destek ohnalan gere- kiyor. Tarihin başkentlerini ba- nndıran bir coğrafyadaki "mi- marhk" eğitiminin bu "sanat- sal" heyecanını şimdiden kut- luyoruz... KÎM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakia yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MİSARACI kamilmasaraciia mynet.com H A R B İ SEMtH POROY fcl&üM ofcr/|UK'W... o 0 m ...ı\l'T\Jv' fvTs.; o o o HAYAT EPİK TİYATROSL MISTAFA KÜRESEL ISINMAYA RASMEN KYOTO SÖZLESMEStNÎ İMZALAMAYAN BASKANLARA NE bİYOSUN?.. Safranbolu'ya başsağlığı Anadolu'daki mimarlık kül- türünün yaşatılmasında öncü olan Safranbolu'nun aydınlık isimlerinden Yücel Nakipoğ- lu'nu yitirdik. Tarihi ilçemizi "konımanın baskenti* yapan hemen tüm ça- balarda aklı ve emeği olan Yü- cel Bey. eşi Fatma Hanım'la birlikte evlerini pansiyonculu- ğa da açarak "kültürd turiz- min" neferliğini üstlenmişti... 1970'lerdeki, kenti "bütü- nüyle" korumayı öngören efsa- nevi belediye meclisinin de üyesi olan Nakipoğlu'nun anı- lan. tarihi çevre bilincinin "ye- rel duyarhlıklar"la gelişmesi- ne önder olacak... Işıklar için- de yatsın... oekincia cumhuriyet.4om.tr hayatepiktn mynet.com "KARBONDtOKSÎT BA£IAMXSX OLMUŞ VARATIiaARDIR" ONLAR. DtYORUM. 1 1 I TARİHTE BUGLN MiMTAZ ARIKAN 4Arabk wicir.mumtas-arikan.com SON ELÜ YILIN EN İYİ İNGİLİZ BESTECİSİ 137i 'DA BÜ6ÜN, ÜULÜ İU6İUZ S£STBC/Sr B£NJAMIN 8&ITTSKJ (sesi- CltoifJ SRİnj) 63 YAŞINDA ÖlöÛ.PİrAHO I/B KOUPCOJSYON OBHSLE- RiYLE KÛÇÛK YAÇTA MÜZJ6B gAÇLAVAN SBfrrEU, APIMt, 19T?'P£ yORuULAUAN *FdANIC SRIO&E ÜZEBİKie ÇEŞİTLEUCLBZ''ADU W>t- TTYLA MJYUBMUÇnj. 8£HJ>WW gieiTTSfJ, PAHA ÇOK OPEKA Mil- ZI&İ ALAMNDA ÇAUÇMŞ g/£ geCrECİYDİ- BUAlPA M, HEM YAPrrLA/S/MfN MÜZİK KAÜTESl, HEM D>E UAL - KIN İL6ISİNİ TOPCAİMS/ 4Çt£tfJPAN BAÇAEIYA (JLAÇ- MIÇTI. "PETERGRMeS*, "VEMBDIIcrE ÖUJM", "B/U.Y SVPP" BiR YAz eecşsi Kûma"^OPEHALAIZINOAN e*z/L/i&pte. BfVTTEN'lN &İR Dİ&eZ OİKKME De&ER YMJI M,6ENÇLE- RE ICIASİK AAÜZığr SEVP/BM&K IÇİU UZUN YlllAR UĞ- RAÇ VEZMESİYDİ- "HAYPİ BİR OPEJSA YAPALIM* ADLI OPERASl VE'GENÇÜğE Ol&eSmA K1AVU2U'ADU OdlCESTKA YAP/ri, BUNÜN SSÜH&İN KANITlAIZIblfZ Kus çellısfi R i i PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Tarihten... Deniz Karabaca*. 3 Haziran 2004 tarihli izinsiz Gösteri sitesinde yayımlanan "Bûyük Uygeuiık Pro- jesi ile Mollalar Arasına Sıkışmış Bir U/usa Ağıt" başlıklı yazısının bir yennde şöyle diyor "Şahlann şahı Rıza Pehlevi, olmayan bir hanedanın, olma- yan birvarisiydi. (Hanedan) Batı'nın Iran'a attığı en büyük kazık olarak bizzat Ingiltere tarafından başa geçirildi, halkın Bati'ya °lan kızgınlığının ilktemel- leri de böylece atılrvış oldu. Iran resmi tarihiniyaz- boz tahtasına çeviren, çocuk doğuramayan ilk ka- nsı Süreyya'y/ boşadıktan sonra medyanın gözbe- beği Farah Diba ile evlenen, çelimsiz yapüı, utan- gaç karakterli Rıza Pehlevi, altından dökme tuva- letinde taharetini giderirken, çamuriu kulübelerin- de aç bi-ilaç yaşayan halkını görmezden gelecek kadarda yüreksizdi. 'Devrim'/n başlamasıyla birlik- te ülkesinden kaçan Şah, birsüre Enver Sedat'/n konuğu olarak Mısır'da hayatını sürdürdü. Ardın- dan sağlık nedenleriyle kadim dostu Jimmy Car- ter'/n ülkesine gitmek istedi, ancak Amerika o sı- ralarda, Humeyni rejimiyle kurduğu ilişkiyi bozma- mak için Şah'a giriş izni vermek konusunda istek- siz davrandı ve önce Meksika, ardından Panama gibi ülkelerde, artık kendisi için bir sorun olarak gördüğü bu adam için turist vizesi aradı. (Sonun- da) Devrilmiş bir şah unvanıyla Mısır'da öldü." Ayetullah'il Uzma Imam Humeyni, 1 Şubat 1979 günü on beş yıllık Paris sürgününden Iran'a geri döndüğünde yoksul ve yoksun halk tarafından bir "ilahi kurtancı" olarak coşkuyla, umutla karşılan- mıştı. En yakın müttefiki ise "ne pahasına olursa ol- sun" Şah rejiminden kurtulmak isteyen solculardı. 1976 yılında yayımlanan Uluslararası Af örgütü ra- porunda, Iran hapishanelerinde 7 bin 500 siyasal mahkûm bulunduğu yazılıyordu, resmi olmayan bil- gilere göre ise bu sayı 100 bin 000 civanndaydı. Şah'ın gizli polisi SAVAK muhalefete kan kusturu- yordu. Halk, "SAVAK mı? Mollalar mı?" seçenegi arasında sıkışmış, tercihini mollalardan yana yap- mıştı. Solcu kesimin temsilcisi olan ve 29 Temmuz 1981 günü ülkesini terk etmek zorunda kalan Be- ni Sadr, halkın oyunun yüzde 72'sini alarak 4 Şu- bat 1980'de Iran Devlet Başkanı koltuğunaoturdu- ğunda, özgüriük yanlılan kendilerine yakın bir insa- nın, mollalar ise Imam Humeyni'nin sağlam bir müt- tefikinin o koltuğa oturmasından çok hoşnuttular. • • • Ne var ki takke düşüp kel gözüktüğünde solcu- lar, özgürlükçüler için çoktan iş işten geçmişti. "Dev- rim"de büyük emeği geçmiş olan solcular, kafala- nnı bu kez deAyetullah rejimine kaptınyoriardı. Ha- pishaneler yeniden solcularia, özgürlükçülerte dol- muştu. Kara çarşafa sokulan kadınlann haklan el- lerinden alınmış, evlilik yaşı kızlarda 18'den 13'e düşürülmüştü. Dört ay gibi kısa bir zamanda hazır- lanan "Ayetullah Anayasası" Şah dönemi yasalan- nı mumla aratacak hükümlerie doluydu. "Devrim" sonrasının en radikal gazetesi olarak kabul edilen, bir milyon tirajlı Ayendegah gazetesi kapatılmıştı. Eski sistemin adı değişmiş, birçok kurum yeni re- jim tarafından devralmmıştı. SAVAK'ın adı değişmiş SAVAMA olmuş, Şah ordusunun yerini de "Devrim Muhafızları" almıştı. "Devrim" öncesi muhalif mollalara SAVAK tara- fından ağır işkenceler uygulanmış, birçoğu öldürül- müştü. Orneğin, Ayetullah Talegani'nin, önünde kızının ırzına geçilirken gözlerini kapattığı için göz kapaklan kesilmişti. "Devrim" sonrasında ise SA- VAMA'cılar ve Devrim Muhafızlan baskılara karşı gösteri yapan genç kızlan toplayıp işkence evleri- ne götürüyorlar, tecavüz ettikten sonra öldürüyor- lardı. Çünkü Şii inancına göre bakire kızlar cenne- te gidiyorlardı, rejim karşıtı bu kızlann ise cennete gıtmeye haklan yoktu. • • • Tahran'ın Şahreno semti, Şah döneminde baş- kentin eğlence merkeziydi. Mollalann baskılanyla oluşturulmuş bir "fuhuş ve/çto"gettosuydu. "Dev- rim " sonrasında bu semt mollalann avlağı oldu; tüm meyhaneler, içkili lokantalar, eğlence yerleri molla rejiminin "neferieri" tarafından yıkıldı, yakıldı, yerle bir edildi, günahkâriar yerierde sürüklendiler, işken- celerden geçirildiler, öldürüldüler. Böylece Tahran "günahlanndan anndınldı". Kıssadan hisse: Hertüriü "getto/aştırma" dün- yanın her yerinde ve her zaman "masum", "anlaşı- Iabilir" gerekçelerle hayata geçirilir, sonu ise hiçbir zaman "iyi" olmaz. e-posta: dkavukcuoglua superonline.com 1 2 3 4 5 6 7 8 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDA.N SAĞA: l/"Bakal"da denilen ötücü bir kuş. 2/ Asıksurath... Birduvardaki taş ya da tuğ- la sırası. 3/ Mikroskop camı... Asur- lular tarafın- dan kurulan ticaret kolo- nilerine veri- len ad. 4/Utanç duy- ma... Yumurta biçi- minde olan. 5/ Hm- diba bitkisine ve-i- 3 len bİT başka ad. 6/ Edremit Körfezi cı- 5 yısında turistik r>ir 6 yörc.Birbağlaç 7/ 7 Büyükpulluk...Va- 8 den külçelerinin tri- 9 tilip anndınlmas.. 8/ Püînç ve şekerkamışından elde edilen bir tir rakı... Afhka'da bir ülke. 9/ Uzun gagalı bir cfeniz kuşu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tezek yığını... Vleyve kurusu. 2/ Toprak, kum ve saman elemeyt yarayan iri delikli kalbur... Sı- nır nişanı. 3/ Müjlüman ülkelerde oturan Yunan asılh kimse... Ge;ikme. 4/tskambilde birkâğıt... "Alay. istihza" aılamında argo sözcük. 5/Kavun, karpuz, kabak goi bitkilerin toprak üstünde ya- yılan dallan. 6/Caziantep'in bir ilçesi... Eski dil- de su. 7/ Bir köşelen karşı köşeye doğru kesilmiş ya da katlanmış >lan... Tabaka. 8/ Afrika'ya öz- gü, testiye benze- vurmalı bir çalgı... Düdenden daha geniş olan <ukurluklara verilen ad. 9/ Kötü, fena... Eski ayakcabı. " *
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear