02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURtYET 8KASIM2006SA OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/ HA OKTAYAKBAL f* \\ AIÇOC lar "Avru$a Birth sılgir&ü?" îormaşlar.. Işte verilen yanıt- "Çok çalışarak (ierslerimize.." "Onlar birtiklerine almazJarsa, biz büyük devle- tiz, kendimiz bir biriik kuranz.." Ama en ilginç yanıt: "Yalvararak.." Kırk yıldır, daha doğrusu yüz yıldır Avrupa Birii- ği'ne girmek isteğindeyiz. Kimi der ki, "SizAvrupalı değilsiniz, kûçücük bir parçanız Avrupa 'da". Kimi der ki, "Istanbul, Ege, Akdeniz bötgeleri- nizialabilihz, gerisi kalsın"'. Kimi der ki, "HıristiyanAvrupa 'da işiniz olamaz". Kimi der ki, "özel ayncalıklı bir ülke olarak ye- dekte kalın"... Ama en güzel, belki de en doğru, şu günlerde- ki tutumumuza en yakışanı o çocuk söylemiş.. Av- rupa Birliği'ne nasıl gireriz: "Yalvararak." Bir zamanlar Ismet Paşa, Johnson ABD'sine şu sözlerie meydan okumuştu: "Yenibirdünya kurulur, biz oraya katılınz." Yeni birdünya nasıl kurulur? Dünya devletleri izin verir mi? Bir çaresini bulur, içten dıştan yıkartar.. kendi dünyalannın dışında başka bir dünyanın, çok daha iyi, çok daha insancıl, çok daha mutlu birdünyanın kurulmasını... llle sömürecekler, ille bas- kı üstüne baskı yapacaklar, para güçleri yetmez- se askerlerini, toplarını, tanklannı, uçaklarını yol- layıp insanlan acımasızca öldürecekier, sonra da kalkıp "Size demokrasi getirmekiçin bunlanyap- tık" diyecekler... Ben, işin başından beri şu Avrupa Birliği'ne gi- receğiz masalına inanmadım. Kim inanıyorsa, bi- lin ki, hem kendini hem de başkalannı bile bile al- datıyor. Nedenini sorarsanız, siyasal iktidannı güç- lendirmek içindir, özel çıkannı korumak içindir, boş bir hayale kendini kaptırmaktan hoşlandığı içindir. Yüzyıllarca Avrupa'nın neredeyse yarısına ege- men olmuş bir devlet, tüm Avrupa koşullanna uy- muş, Avrupalı olarak anlaşmalar imzalamış, Avru- pa'nın hemen her alanında, özellikle sporda yeri var, ama birileri kalkıyor, "Sen Avrupalı değilsin" diyor!.. Yada "Verdiğimiz derslere çalış, sonrako- nuşalım, on yıl mı yirmiyıl mı geçsin, o zaman dü- şünürüz..." 0 ilkokul öğrencisi, boşuna mı demiş "Yalvara- rak!.." Yalvararak değilse de, dünya büyüklerinin her dediğine, her istediğine boyun eğerek, içimi- zesindirefek!.. Hertüriü horianmayakatlanarakAB'li olacağımıza, yine başka bir çocuğun dediğı gibi, "Biz büyük devletiz, kendi biriiğimizi kuranz" di- ye düşünmek daha doğru olmaz mı?.. "Yalvarmak!.." sözcüğünü duymak bile tüyleri- mizi ürpertmiyor mu? îbret Alınacak Konferans İZMİR CUMOK ÇAĞIRIYOR 10KASIMETKİNLİĞİ RASATTEPE'DEN 10 KASIM'A ANITKABtR BELGESELİ Yönetmen: Tunç Boran Konuşmacı: AJi Muzaffer Tunçay Izmır Konak Belediye Başkanı 10 KASIM 2005 Yer: Dr. Selahattin Akçıçek Kültür Merkezi Eşrefpa$a ' İ2MİR Saat: 14.00 Önderımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün 67. yıldönümünde Arutkabir belgeselimizi izlemeye tüm halkımız davetlıdir. Izmir CUMOK (C umhuriyet Okurlan) - Konak Bdedivesi - ADD lzmir Şubeleri Dr. Ferruh DEMİRMEN Ç ok gürültü-patırdıdan sonra 24- 25 Eylül'de Istanbul Bilgi Üni- versitesi'nde yapılan "Imparator- luğun Son Döneminde Osmanlı ErmenUeri: BilimseJ Soramlu- luk ve Demokrasi Sonınlan" başlıklı kon- ferans çok açıdan ibret verici oldu. Konfe- ransla ilgili gelişmelere bakıldığında utanç verici olaylan görmemezlikten gelmek im- kânsız. Ilk darbe, Türkiye'nin hukuk devleti ni- teliğine oldu. Başlangıçta 23-25 Eylül'de Boğaziçi Üniversitesf nde yapıJması plan- lanan konferansın 22 Eylül'de yargı kara- nyla durdurulmastna karşın konferansın bir gün gecikmeyle acele Bilgi Üniversitesi "nde yapılması hukuku çiğnemek oldu. Yargı, 30 günlük bir bekleme süresi öngörmüş ve bu süreçte Boğaziçi Üniversitesi'nden bir takım bilgiler talep etmişti. Bu istemler gör- memezlikten gelindı. Gerçi yargının konferansı durdurma ka- ran tartışılabilirse de yargı karanna uymak hukuk devletinin ana ilkelerinden bindir. Karara itiraz var ise bunun yolu üst yargı ma- kamına başvurudur, karan hiçe saymak de- ğildir. Konferansın başlığındaki "çöküş" sözcüğünin "son" ile değiştirilmesi ve top- lantı yerinin Bilgi Üniversitesi "ne kaydınl- ması ile yapmacık bir gerekçe uydurularak konferansa hukuksal kılıf giydirilmeye ça- lışıldı. Oysa yargı. konferansın başlığını ya da yapılacağı yeri değil. konferansın özii- nü sorguluyordu. Hukuka olan saygısızlık, Başbakan Tay- yip Erdoğanın yargı karannı eleştirmesi ile daha büyük bir boyut kazandı. Işine gel- diğı zaman yargı aşamasındaki bir konuda yorum yapmaktan çekindigini dile getiren Başbakan, bu kez bu çekınceyi kenara itti. Dışişleri Bakanı AbdullahGül de konferan- sa kutlama mesajı göndererek toplantıya resmi destek verdi. Amaç, 3 Ekim görüş- melerinın arifesinde AB"ye hoş gÖrünmek idi. Tabii AB'nin Ermeni sorununda ne ka- dar önyargılı olduğu ve çifte standart uygu- ladığı büyük siyasiler için önemlı değildi. AB 'ye hoş görünmek. hukuka saygısızlık pa- hasına da olsa önemliydi. Dört ay önce konferansın ulusa ihanet olacağını öne süren Adalet Bakanj Cenül Çi- çek de ne yazık ki bu kez 180 derece dö- nüşle -şüphesiz baskj sonucu- konferansı des- tekliyor göründü. Bir hukuk devleti olarak görmeye çahştığımız Türkiye'de bu tür dav- ranışlar büyük talihsizlik. Konferansın ya- pılmasında idari yönden baş rolü oynayan Boğaziçi, Sabancı ve Bilgi Üniversitesi rek- törleri bilimden, araştırmadan ve ifade öz- gürlüğünden söz ederek konferansa akade- mik kılıf giydirmeye çalıştılar. Bunlar kla- sik, güzel sözlerdi. Oysa, geçen yazımda da (Cumhuriyet, 22.09.2005) belirttiğim gibi toplantının bu kavramlarla bir ilgisi yoktu. Özellikle, tar- tışmaya açüc bir konuda tek yanlı bir top- lantuun bilimsel olduğunu savlamak gü- lünç olur. Rektörlerin bu hususu bilmeme- lerini düşünmek zor. Buna karşın konferan- sın yapılmasına yönelik direnmelerinin ar- dında ne olduğunu kestirmek daha zor. Bilimsel olduğu savlanan konferansta ka- nıtlayıcı tarihi belge sunulmadı. Ashnda, konferansa katılan akademisyenlerin Er- meni sorunu konusunda kapsamh araştırma yaptıklan da şüphelı. Savlaruıın çoğunluk- la seçılmış yabancı kaynaklara dayandığı an- laşüıyor. Içlerinden hangıleri Osmanlı arşh - lerinden yararlanabilmeye yetenekli? Kon- feransın ileri gelenlerınden Taner Akçam - Osmanlıca bilmediğı için olacak- "araşör- malannT Türk gazetelerine dayanarak yap- mış. Yeteneklik biryana. sözde Ermeni soykı- nmı konusunda uluslararası ortamlarda yay- gara koparan Ermeni diasporası. Osmanlı arşivlenne başvurmak gereksinimini bile duymaz. Bu lobinin önde gelenlerınden VVashington'daki "MilB Smkınm Müzesi" yöneticisi VViüiam Parsons, geçen mayıs ayında yaptığı bir konuşmada sözde Erme- ni soykinm savının Rus ve Alman arşivle- n gibi "orijinal" kaynaklara dayandığını iti- rafetti. Osmanlı arşivlerine ıtibar eden yok. Ba- tılı aydınlann bu konudaki "biHmsel" yak- laşımı böyle! Onlardan ömek almış. onJa- ra ayak uydurmuş Türk aydınlannın yakla- şımı degışik mı ki? Şurası gerçek ki, Ermeni sorunu her şey- den önce siyasi bir sorundur. Şimdiye dek hangı ülke parlamentosu "soykmm" kara- n ahrken olaya bilimsel yönden bakmıştır? Bu karan onaylayan parlamenterlerin kaç ta- nesı Birleşmiş Milletler'ın soykınm tanımı- nı hukuksal yönden irdelemiştir? Ermeni lo- bisınin hangi propaganda ortamında (kon- ferans, dergi, vb.) soykınm tezine karşıt te- ze yer venlmiştir? Nitekim Ermeni sorunu geçmişte de tü- müyle siyasi boyutta kendini göstermiştır. SevT, Lozan, Paris konferanslan, sanıklarin serbest bırakılmasıyla sonuçlanan "Mafta yargılamalan". propaganda amacıyla ka- lerne alındığının sonradan yazar (Ariond Toynbee)tarafindan itiraf edildiği ünlii "Ma- \iKJtap."... Hepsi siyasi içerikJi, siyasi gü- dümlü_. Taşnak ideolojisinin gerçekleştiril- meye ya da hortlatılmaya çalışıldığı girişün- ler. Bilgi Üniversitesi konferansının da temel anlamda siyasi ya da ideolojık nitelikte ol- duğu yadsuıamaz. Konferansta ileri sürülen ana tez, Ermeni lobısinın yıllardır Batı'nın kışkırtması ve desteğı ile Türkiye'ye da- yatmak istediği tez idi. Amaç, önce sözde soykınmın TürkJer tarafindan tanınması, ardından tazminat ve toprak istemlerinin gündeme taşınması. Konferansta Türk aydınlan Ermeni tezi- ni savunurken "Avrupa Ermeni Federasyo- nu" Ermeniler arasında karşılıklı dayanış- ma karan alıyor, Avnıpa Parlamentosu söz- de Ermeni soykınmını Türkiye'ye dayatma önergesini onaylıyor, 23 Eylül günü Avru- pa baskılı u International Herald Tribune" gazetesinde u Lluslararası So\1anm Bâfan İn- sanlan Derneği''nın \erdıgı bir sayfalıkbir ilanda, Türkiye'nin "soykmmı'' tanıması gerektiği mesajı veriliyordu. Planlanan se- naryo kusursuz idi. Talihsiz gelişmeler bununla kalmadı. Kon- feransa katılamayan ve haksız olarak aşa- ğılandığını hisseden birçok Türk, duygula- nnı ancak sokakta pankartlar asarak, do- mates ve slogan atarak dile getirebildi. Bun- lara bazı kesimlerden "fa^st" damgası vu- ruldu. Ermenilerin o günlerde yaşadığı olay- lar konferansta göz yaşlan arasında anılır- ken aynı dönemde Müslümanların çektiği acılardan, son yıllarda ASALA terörünün geride bıraktığı Türk dul ve yetimlerinden söz eden hemen hiç olmadı. Gazeteler Prof. Erdal Inönü'nün konfe- ransa geldiğini yazdılar, ancak Sayın Inö- nü'nün açıhş konuşmasından hemen sonra konferansı terk ettiğini yazmadılar. Acaba Erdal Bey, babasının Lozan'da imzaladığı antlaşmamn delinmeye çalışıldığını hisset- tiği için mı konferansı terk etti? Konferansa çağnlanlar o kadar özenle se- çihnişti ki, dinleyiciler arasında söylenen- lere açıkça tepki gösteren topu topu iki ki- şiydi. Bunlardan biri, salonda duygu sömü- rüsü yapıldığı görüşünü ileri sürerek Türk- leri savunmaya başlayınca dinleyiciler ön- ce itiraz etti. sonra salonu terk etmeye baş- ladılar. TürkJeri sa\TUian bir teze fazla ta- hammül yoktu. Türk ulusu sanık sandalye- sine oturtulmuştu, ancak kendisine sa\-un- ma hakkı tanınmıyordu. Öteki dinleyici -bir bayan- Fransız ünifor- masıyla talim yapan gönüllü Ermeni tabu- runun resmıni salonda gösterince oturum baş- kanı Prof. AhmetİnseL "Hanunefendi ken- dinizi küçük düşürmeyin" uyansında bulun- du. Rektör Bey de daha sonra bayanın ya- nına gelerek "Birdahamüdafaaleederseniz sizi yaka paça dtşan atüracagun'" tehdıduı- de bulundu. Oysa, bu akademik kimlikJi kişiler, o dö- nemde Kafkaslardaki Rus ordusunda 150 bin Ermerünin resmen görev aldığını, ek olarak Rus ordusunun yüzde 40'ından faz- lasının Ermeni gönüllüsü olarak "Doğu Cephesi"ndeki vilayetleri "kurtardığını''. Filistin ve Suriye'deki Fransız ordusunun ya- nsından fazlasının Ermeni gönüllüsü oldu- ğunu, bilir mi? Bu gerçekleri Paris Banş Kon- feransı'nda (1919) Ermeni heyetinin lideri "Boghos Nubar", Fransız dışişleri bakanı- na sunduğu resmi bir mektupta dile getir- miştir. (Mektubun fotokopisi için, bak re- ferans, s. 102-103). Bu gerçekleri sergilemek "küçük düş- mek" mi oluyor? "Küçükdüşmek" deyimi şüphesiz bu bayana değil, profesör beylere yakışıyordu. Işte, "bffimseffik," "araşürma," "ifade öz- gürtüğü," "demokrasi'' teraneleriyle açılışı yapılan Ermeni konferansının içyüzü. Kon- feransın ardından çok geçmeden "Türkler ErmeniKatnamnu Taröşı\t)riar" ve "Türk- lerErmeni Soykmmıvia Yüzieşiyorlar" baş- lıklı yazılar yabancı basında yer aldı. Konferans sonrası, Istanbul Üniversitesi 2006 Mart ayında hukukçulann, bilim in- sanlannın ve politikacılann davet edilece- ği geniş kapsamh, tarafsız birkonferansı yap- mayı planJadığını açıkJadı. Istanbul Üni- versitesi'ni bu girişıminden dolayı kutla- mak gerekir. Bilgi, Sabancı ve Boğaziçi üniversitelerinin rektörleri umanm bu ve- sileyle bilimsel, dengeli konferansm ne ol- duğunu öğrenirler. Referuns: Erich Feigl, "A Myth ofTerror - Armenian Extremism: Its Causes andlts Historical Content". Austria, 1986. İstediğiniz Accord, beklediğiniz avantaj! The Povver of Dreams Honda Accord 2.0, Kasım boyunca 2.000 YTL'ye varan avantajlarla... PENCERE Unlü Sykes-Picot Anlaşmalan Neydi?.. Dış basında yerli yersiz Sykes-Picot anlaşma- lanndan söz edilmeye başlandı... Nedir bu Sykes-Picot anlaşmalan?.. • Osmanlı Imparatoriuğu'nun paylaşılması için Bi- rinci Dünya Savaşı sırasında Ingiltere - Fransa - Rusya arasında üç anlaşma imzaJandı. Görüşme- leri Ingiltere adına Sir Mark Sykes. Fransa adına Georges Picot yürüttüğü için anlaşmaiar onlann adıyla anıldı. Ilk anlaşma 3 Ocak 1916'da Büyük Britanya ile Fransa arasında yapıldı. 26 Nisan 1916'da irnzalanan ikinci anlaşmaya Rusya da katıldı. Üçüncü anlaşma 9-16 Mayıs 1916'da Fransa - Ingiltere arasında gerçekleşti. Anlaşmalar gizliydi. Sykes-Picot anlaşmalanna göre Rusya, Erzurum, Van, Bitlis ile Van'ın güneyinde Fırat, Muş, Siirt ara- sında kalan topraklarla Trabzon'un batısında da- ha sonra saptanacak bir sınıra dek Karadeniz kı- yılannı alıyordu. Fransa'ya Lübnan, Suriye, Adana, Antep, Urfa, Mardın, Diyarbakır, Musul ve Iran'da Urmiye Gö- lü'ne dek uzanan bölge veriliyordu. Ingiltere Güney Mezopotamya, Akdeniz'de Ak- kâ ve Hayfa lımanlanna el koyuyordu. Fransız ve Ingiliz bölgelen dışında, bu devletle- rin gözetimınde Arap Devletleri Federasyonu ku- rulacaktı. Filistin'in kutsal yerleri ortak bir rejimle yönetilecek, Iskenderun serbest liman olacaktı. Gizli anlaşmaya göre Hicaz'da Türklere başkal- dırması için Emir Hüseyin e vaat edilen toprak- lar Ingilizler ve Fransızlar arasında paylaşılacaktı. . • Sykes-Picot anlaşmalan, zamanında, bir tür 'Bü-, yük Ortadoğu Projesi' (BOP) idi. Rusya'da 1917 Devrimi patlayınca Sovyet Hü- kümeti gizli anlaşmalan açıkladı. Araplar gerçek- leri öğrendiler, Türkiye'nin Millı Kurtuluş Savaşı yengisı Anadolu'nun paylaşılmasını engelledi. Peki, bugün durum ne?.. AB üyesi Ingiltere ile ABD'nin Ortadoğu anlaş- masında tasarlanan harita nedir?.. • Türkiye'nin çok iyi tanıdığı Talabani'yi, ABD, iş- gal ettiği Irak'a Cumhurbaşkanı yaptı; Bush, Bar- zani'yı Beyaz Saray'a davet ederek 'Başkanım'di- ye ağırfadı. Amerika Kuzey Irak'ta Türk askerinin başına çuval geçirtfi ve PKK'yi himaye ediyor. Tüm göstergeler yeni Sykes-Picot'nun siyasal coğraf- yasında Amerika'ya bağlı kukla bir Kürt devletiy- le bölge haritasının yeniden çizileceğini gösteriyon bu süreç Türkiye'nin parçalanmasını mı öngörü- yor?.. Amerikan tezgâhı seçimle iktidara geçenlerin gözleri körelmiş, koltukta oturmaktan başka kay- gıları yok... Bu nedenle içerde halkı ve Meclis'i oyalama taktiğiyle uyutuyorlar, dikkatleri başka yönlere çekiyorlar... Daha ne kadar sürecekbu 'gaflet've 'dalâlet'?.. siberex.com EL EMEĞİ, GÖZ NURU TAKILAR (ISMEK MEZUNLARINOAN) Üstün Honda teknolojisinin ürünü Accord... Kompakt tasarımı, olağanustü performansı ve eşsiz konforuyla Accord'un üç farklı modelinden biri tam size göre. • 190 PS • DOHC ı-VTEC • 16 supap Honda Accord 2.4 Executive • 140 PS •DOHC 16 supap • Common Rail Turbo Dieset, Intercooler Honda Accord 2.2 Dizel Honda Acoofd Dlzsl 2 2 ı-CTDı. kofnpakt yapısı yjksek pertcrmansı y akıt lasarru^ ^e sessız ! tğtvle yılm öızei moıofu seç'laı Hcnda ûtcmooıiie<inın -rtcGel, :eknıl« özelAfc ve rerttemde de^ışıkfin yapna hakK nı saMN tutar 01 01 2O0O tarıtı#nden ıtıbaren satı an •JT Honda rrıodel-en 3 yi; 10OHJO0 kjr ga/a-1 Tısr e sahıp'r TesfiT tarıhınde^ tav$ı^e edıler peraKende satış "ıyat geçertıdır Araç üzermoetıı 'urn ^ergıler ve .ergı Tievzua' nûa oljşan îûm d $ ' t k l l d û t d k ' k HONDA TÜRKİYE A.Ş. www.honda.com.tr Cumhuriyet K İ T A P L A R I LAİKLİKTEN ŞERİATA MI? Meriç Velidedeoğlu Meriç Velıdcdeoğlu'nun 1980'terden günümüze dek 24 yıl boyunca Cumhuriyet Gazetestnde vavımlanan yazılarından scçilerck oluşturulan bu kitapta. aciım adınn şenata doğru üstıi örtülü bır gidişın t/!erint sürebıîirsınİ7. Öteki tek tanrılı iki dinin şenattannm da dikkate alındıgı yazılarda tslam şeriaD ile yapılan karşılaşıırmalar \e dünün olaylanndan günümüze geçişler ilgiyie okunacak ıçienlikıe 1923 Devrimi*nin temel yapı taşlanndan bin olan "Laıklık" gıbı "Dii De\Timı"ni de aynı boyutta gören Velıdedeoğlu'nun yalın Türfcçesi fcitabın ayn bir özelligini oluşturmaktadır. Prof. Necla Arat'a göre de '"Laiklikten Şeriata mı''" şeriatın gizlenmeye çahşılan ayak scslennı duymayan kulaklara duynrmak için tarihsel bir uyarı. İNGfLİZ GtZLİ BELGELERİNDE TÜRKtYE Erol Ulubelen Bu kitap ülkemız üstünde korkunç planlan açıûa vuran gîzlt belgelen sergılemektedir. Ingiliz K.ralı>et matbaasında 1927 ve 1947 yıilannda basılıruş olan belgelerden Erol Ulubelen tarafindan tıtiz bir araştırma sonucu seçılmiş ve dılimi7e çeviriimiîtir. Eml Uhıbefen; "„ Bugün bûtün canlılığıyla bir Ermeni sorunu vardır, Geçmişıe Ermenilerin nasıl tahrik ve teşrik edildikteri bu Mgeierde eıt açı* bir biçimde gSrûlmektedir. Bu tahrik ve tejvikJer kammca bugüm 4e aynen nürmektedir." Sami KARAÖREN Mvlnr r9rlt«oj)ı C»d. No: 39/41 CağokHfiu-İSTANIUL - M : 0212 5U 01 % btiklo! loi. Zmbak iok 4A TJaim-ISTAKIUt - M : 0212 252 38 I I A««nV lulnn No 125 Kat: 4 ManlıUv-MIUM W: 0312 419 50 20
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear