Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
5 KASIM 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Kimsesiz
çocuklar piyasası
Recep Tayyip Erdoğan'ın vazgeçilmez
nüsteşan Ömer Dinçer, "Türkiye Cumhu-
nyeti'nin laiklik, cumhutiyet, milliyetçilikgi-
bi ilkelerinin daha adem-i merkezi, daha
Müslûman yapıya devretmesi zorunlulu-
ğu"nu dile getirdiğ o ünlü konuşmasında şun-
lan da söylemiş:
"...ademi merkezileştirme ve toplumun
caha aft birirntenneyetki verme temayülü gi-
oerek sosyal ve siyasal hayatımızda da ken-
csini göstermekte, böylece dolayısryta dev-
letyapısının da değişmesini ve hatta birta-
kTi fonksiyonlannı özelsektöreya da üçün-
cj sektöre devretmesini gerektirmektedir."
Malatya'da kimsesiz çocuklann dövül-
mesi olayı sonrası AKP'nin Çocuk Esirgeme
yurtianiçinapartopargündemetaşıdığı "ye-
nı model" de bu:
Çocuk yurtlannı ya da kimsesiz çocuk
bakma görevini, önce yerelleştirecek (adem-
i meri<ezileştirecek), sonra özelleştirecek ve
sözde sivfl topluma (üçüncü sektör) aktara-
caklar. Büyülü moda formül bu zaten: Tüm
kurumlan, hizmetleri özelleştir, sözde sivil
topfum örgütlerine ver, kurtul!
Sanki özelleştirdin ya da sözde sivil top-
luma devrettin mi, her şey "düzgün, şeffaf,
hesap verilebilir" gibi, artık o gına getiren bey-
lik, afdatıcı dizge ile yürüyecek!
Sanki kimsesiz çocuklann bakımı konu-
sunda yardıma ve samimi gönüllülüğe is-
tekli özel sektörün ya da o kutsanan sivil
toplumun elini tutan var... Herşeyi bir yana
bırakın, devletin kimsesiz çocuklara bakma
gibi bir sosyal görevi, doğası gereği temel
güdüsü "kâretmek" olan özel sektöre ya da
hemangi bir sorumluluğu olmayan gönüllü
kuruluşlara nasıl devredilebilir?
AKP iktidardaysa devredilir. Onlann gö-
zünde kimsesiz çocuklar da, Türkiye gibi,
KKTC gibi bir "marketıng a/an/"dır. Bu alan,
özel sektöre ya da tarikatlann ve şirketlerin
güdümündeki üçüncü sektöre pazarlanabi-
lir, hiçbir sakıncası yoktur.
IŞIK KANSIİ
HidrofilBiliyorsunuz Pamuk Orhanı-
mız, Alman Yayıncılar Biriiği Ba-
rış ödülü törenine Türkiye'den
kimsenin katılmadığınısanmıştı.
Oyüzden Türkdevletinden hiç-
biryetkili törene katılmadı. Kim-
senin katılmamasından şeref
duydum" demişti ki, o şeref du-
yuş yanlış aniaşılmıştı. Nitekim,
Türk devletinin Frankfurt Baş-
konsolosu Boğaç Güldere nin
törene katıldığı ve kendisini kut-
ladığı ortaya çıkınca Pamuk Or-
hanımız, tıpkı "Birmilyon Erme-
ni, otuz bin Kûrt kestik" sözleri-
nin yanlış anlaşılması gibi "Yine
mi yanlış bir şey olmuş?" de-
miş...
Tahsin Yücel de, "Yeniden
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i
Hukuk" dergisinin son sayısında
Pamuk Orhanımızj yazmış:
"Yanlış kullanımlanyta üstger-
çekçiliğin doruklanna çıkarak
pencerelere 'kulp' takar, adam-
ların başlannı incecik söğüt dal-
lan gibi 'bükûverir', tek bir eli,
hangi yüksekJiklerden ve hangi
mucizeyle, bilinmez, aynı anda
iki omuza birden 'sarkıtır', atlı
tramvaya bindirdiği adamı va-
purdan indirir, kimi kahraman-
lannın azıdişleri o kadar uzun-
dur ki ağızlan kapanmaz, kimi
de canım kurtarmak için 'ağa-
cın köküne kendini siper eder',
sonra tutar, kişilerin gözlerini
'sonsuz bir noktaya' diktiklerini
kesinleyerek Euclides'i beş bin
yıllık tahtından indiriverir. Olun-
tuları da özgün mü özgûndür:
Adamın kansı evden kaçmıştır,
ilk işi gidip arşivlerde aramak
olur."
An, an... Hep yanlış anlaşılıyor
Pamuk Orhanımız, hep...
Oysa, pamuklar içine alınıp
özenle korunması gereken çok
nadide bir yazanmız o.
Hem nadide, hem nazenin!
Baksanıza, en son Hollanda'da
demiş ki, "Türkiye'deaşın milli-
yetçilik, aşın Islamcılık veya as-
keri müdahale olursa yurtdışına
kaçanm..."
Aman ayağımızı denk alalım,
aşın milliyetçilik de yapmayalım,
aşın Islamcılık da, askeri müda-
hale de... Yanlış anlamayalım,
üzmeyelim, ürkütmeyelim, kor-
kutmayaJım Pamuk Orhancığı-
mızı, küser, kaçargider sonra...
0 2AMftW ÖDUL DE
Barış ÖdüliTnün
Düşiuıdürdükleri!
FATMAESİN
Almanya'nın Türk işçileri ile
yeni tanışmaya başladığı 196O'lı
yıllann başlan. Turistik geziler
de henüz çok az. Türkiye'yi
masalımsı bir imajla özdeşleş-
tirmişlerAlmanlar Harem! Fre-
iburg kentindeki bir araştırma
merkezine gittiğimde, sanıyo-
rum o merkezde çalışanlann
hemen hepsinin yaşamlannda
gördüğü ilk Türk bendim. Ta-
nıştınldıktan sonra, başka bir
dünyadan gelmiş biryaratıkmı-
şım gibi, tepeden tırnağa ince-
ledikten sonra ilk sorulannı so-
ruyorlardı: Harem!
Cumhuriyetin kuruluşu ile
birlikte harem yaşamının tari-
he gömüldüğünü; çünkü Me-
deni Yasa gereği ülkemde ar-
tık tekeşli evliliklerin geçerli ol-
duğunu söylememe karşın bu
sorunun sonu gelmiyordu. Hem
de aynı kişiler tarafından tek-
rartekrar...
Aylar sonra, sanıyorum 8-9
ay sonra, 6-7 kişiyie bir akşa-
rnüzeri çayı içip sohbet eder-
ken, içlerinden biri yeniden sor-
du bu soruyu. Hemen yanıt
vermedim; çünkü, içlerinden
bir başkasının benden önce
davranıp daha önce söyledik-
lerimi anımsatacağını ummuş-
tum. Fakat öyle olmadı. Tam ak-
sine, sorunun yanıtını ilk kez
duyacaklarmış gibi meraklı ba-
kışlarbanayöneldi. Onlann bu
konuda gerçeği değil, kafala-
nnda yarattıklan haremi duymak
ıstediklerini fark ettim. Beklen-
tilerine uygun yanttlan sıraladım.
Haremdeki kadın sayısı mı?
Oooooo! Erkeğin parasal gü-
cüne bağlı... 2-3 de olabilir, 30-
40 da...
Birbirlerini kıskanmaz mı ka-
dınlar? Yoooo! Kıskanmazlar,
hiç kıskanmazlar. Kardeş gibi
severier birbirlerini... Araların-
da iş bölümü yapariar; onun
çin boş vakitleri çoktur, bol bol
eğlenirier...
Sonunda biri, benim böyle_bjr_
laremde yaşayıp yaşayamaya-
oağımı sordu. "Ben nişanlıyım"
dedim. "Nişanlımın iki eşi var;
öen üçüncü olacağım."
"Sa/onyapma"dedibiri, 'bu-
ralan tanıdıktan sonra harem-
de mutlu olamazsın". Bu gö-
'üşün aksini savunanlar da ol-
du: Yaşadığım toplumun ge-
enekleri neyse ona göre yaşa-
mamın uygun olacağım, ancak
öyle mutlu olabileceğimi söy-
leyerek.
Çok neşeli, herkesi memnun
ve mutlu eden bir sohbet oldu
böylece! Tabii sonunda bunun
bir şaka olduğunu, böyle bir
şakaya neden gerek duydu-
ğumu açıkladım.
Arada geçen yıllarla beraber
ülkeler arasındaki iletişim ola-
naklan, turistik geziler arttı ve
"harem" gündemden düştü.
Fakat onun yerine siyasi sav-
laria oluşturulan başka imajlar
yerleşti veya yerleştirildi Batı-
lılann kafalanna. Hepimizin bil-
dikleri... 196O'lı yıllarda hiç sö-
zü edilmeyen savlar... Siyasi
amaçlı savlannın güncelliğini
yitirmemesi için her fırsattan
yararlanıldığı ve hep gündem-
de tutulduğu bilinmekte. Bu
uğurda onlarca diplomatımı-
zın öldürülmesi bile göze alın-
dı ne yazık ki! Bu koşullarda,
savlannın bir Türk vatandaşı
tarafından doğrulanmasından
memnun olmalan çok doğal!
23 Ekim 2005 günü Sayın
Oıtıan Pamuk'aAlman Yayın-
cılar Birliği tarafından "Barış
ödülü" verildi. Hiç kuşkusuz
Sayın Orhan Pamuk yaprtlan ile
ödülü hak eden, gurur duyulan
bir romancı. Bir yabancı ülke-
den ödül alması, kendisi kadar
ülkesinin insanlan için de gu-
rur verici. Fakat ödülün adı °Ba-
nş ödülü" olunca ve de kısa bir
süre önce Sayın Pamuk'un,
efinde somut bir belge olma-
masına karşın somut sayılar
vererek yaptığı açıklama anım-
sanınca (hani şu Türkler şu ka-
dar Ermeniyi, şu kadar Kürt'ü
öldürdüler açıklaması!) doğal
olarak bir kuşku duyuluyor Ba-
tılıların gözü ile barışa katkı
sağlayan Sayın Pamuk'un ro-
manlar mı, yoksayaptığı o açık-
lama mı, diye.
Sayın Pamuk ödül günü yap-
tığı muhteşem konuşmasını şu
sözlerie noktalamış:
"Bu ödülün bana roman sa-
natınaotıuytkürssdakatie hiz
met ettiğim için verildiğini dü-
şünüyor, hepinize içtenlikle te-
şekkür ediyorum."
Demek ki okuyuculannın, va-
tandaşlarının duyduğu kuşku-
yu kendisi de duymuş. Yine de
ülke insanlannın bu ödülden,
buruk da olsa, kıvanç duyduk-
larından kuşku duymamalı.
Ama keşke katıksız olsaydı bu
kıvanç!
Eski Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel,
TMSF'nin, kardeşi
Şevket Demirel e uygulanan haciz
işlemini genişletmesi üzerine çok
sert çıkmıştı:
"Hak ararken haksızlık yapılıyor.
Bunun hesabı mutlaka sorulur.
Benimle uğraşanı pişman ederim."
Herkes, Demirel'in TMSF'yi.
dolayısıyla AKP iktidannı nasıl
pişman edeceğini merakla
Pişmaniye bekliyordu. Birkaç
gün geçti geçmedi,
Demirel, Sabah
gazetesinde Yavuz Donat'a içini
döktü: "Silahlı Kuvvetler'e ihtilal
yapma hakkı veren Türk Silahlı
Kuvvetleri Iç Hizmet Kanunu'nun
35. maddesi dünyada yok.
Kaldınlsın."
AKP, TMSF aracılığıyla Demirel'in
üstüne gittiğine bin pişmandır
herhalde...
Emek gazetesi
Genel-lş Sendikası'nın
Emek gazetesi, kalın
puntolu şu başlıkla çıkmış:
"Memleketi pazariamak
isteyenlere karşı Türkiye
işçi sınıfı, memleketi
savunmakla mükelleftir."
Devam ediyor Emek
gazetesi:
"Başbakan Tayyip
Erdoğan kamuoyuna
Türkiye'yi pazariadıklannı
açıklamıştır. Bu açıklamayı
ve bu ifadelerin ardındaki
zihniyeti kınıyoruz,
protesto ediyonız.
Türkiye iktidardaki
partinin malı değildir,
alınıp satılamaz,
pazarianamaz. Ülkeler
arasındaki ekonomik
ilişkiler tüccar siyaset
anlayışıyla yönetilemez.
Bu zihniyefm
yönetimindeki
ekonominin ortaya
çıkardığı tablo,
milyonlarca işsiz, ikiye
katlanarak 300 milyar
dolann üzerine çıkan
borçlar, 40 milyar dolan
aşan cari açık, eğitim ve
sağlık alanında yaşanan
sefalettir. Halkına
mutluluk vermeyen hiçbir
yönetimin başanlı
olmadığı tarihte
görülmüştür. AKP de bu
alanda başansızdır.
Başbakan'm ifadeleri
yakışıkstzdır,
reddediyoruz ve bir kez
daha protesto ediyoruz."
Karamsarlıkla kavrulan
yüreklere işte böyle su
serpilir...
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK befiicak(ayahoo.com.tr
ÇİZGİLÎK KÂMIL MASARACI kamilmasaraci iı mynet.com
HARBİ SEMİHPOROY semihporoyqyahoo.com
I , ' l ' \
I
ı ı ı !
I ı ' " ' J. I
I I
n'.ı \ı
' I ' I . ' ı
I ı ı ı .
1
' , ' . l \ ', . . ' * ,',. ,
HAYATEPÎK itYATROSU MUSTAFA BÎLGİN
F^BAiacı
I (giz/i kamcro)
hayatepik'g mynet.com
TUZLAİCRA MÜDÜRLÜĞÜ
2004 1499 TAL.
Bir borçtan dolayi hacizb buiunan ve aşağıda cıns, miktar ve kıymetleri yaa-
1J mallar satışa çıkanlmıştır
Bıruıci artımıa 18.11.2005 CUMA saat 11.00-11.10 arasında TUZLA ORG.
DERJ SAN. 1 YOL H-6 PARSEL adresınde yapıiaeak ve o günü kı>-meünın
%60'ıııa ıstekii bulunmadığı takdiıde 23 11.2005 ÇARŞAMBA günü aynı yer
ve saatler arasında 2. artırma yapılacagı. ju kadar ki, artırma bedelınin malın
tahnun edilen taymeönin %40"ını bulması ve satış ısteyenın alacağına rüçhanı
olan alacaklann toplammdan fazia oimasının ve bundan başka paraya çevirme
\e paylaşnrma masraflannı geçmesınin şart oldugu, mahcuzun sanş bedelı üze-
nnden alınacak KDV alıcıya ait olacağı ve saüş şartnamesının lcra dosyasından
göriilebileceğı, masrafi verildığı takdırde şartnamenın bir örneğının ısteyene
gönderilebıleceğı fazla bılgı almak ısteyenlerin vukanda yazılı dosya numara-
sıyle Müdürlüğümüze başvurmalan ilan olunur 24.10.2005
iira Adet Malın cinsi (Önemli nitelik ve özellikleri)
26.000,00 1 adet Boya Ezme Makınesı Tomavitı Purmıl
25.000.00 1 adet Boya Ezme Makınesı Tomaviti Dikey Purmıl
42.000,00 1 adet Bilgisayarlı Bastı Kontrol Ayar Makınesı
55 000,00 1 adet Draıs Bıl> elı Beze Eacı Maİdnesı
Basın. 51867
BUNUN
OKTAS1
YOK
DEMEK Kî!..
TARİHTE BüGÜN MÜMTAZARIKAN 5 Kasun wtnr.mumtas-arikan. com
S/A/£A44ÛÂ B/R GULDURU USTASI
136O 'TA 8USÛAİ, ÜAIlâMiEfitKALJ SESSİ2 SİMEMA PEVKİ yâfJETTUEUf VS ;
(KEYSTOME CDMPAttf) A4ACH SENNET, 8O YAŞIHDA ÖU>Ü.
OMUN YAPrrLARl//CA/ZACTEK,D'yAljOS Y* •
6ÜLOÜRÛLERİ DB&/İ-, YALIN A/JLAMDA
GÜUHJREN PÎLMLE&CH. SUKA7* /O££J14A-
KÖmKLİ, KOVAIAMACALI, "SL4PST7CK" OEA/BV
OBKJ 8U ftLMLEBPE, Z4MAM/N EAJ ÜUUJ OYUN-
CULA& ROC AUROt. &UNLAR AOHStMDA,
04APUN(ŞARLO), MAOC SVVAIH, FHTTY AS-
8UCKL£, MA8EL A/O*MAAO> Ğ/'gt ADLAR SAYILA-
BİUROİ. AYg/C/l, 'BATHINiS BEAUTtes*(PlAJGÜ-
Big GKİIP GEfJÇ GÜL£WfUJ OYUNCU-
SJJAMJAİ OLUŞTtJKPUÖÜ "tCEYSTONE COPS " PA
AYKI BİH ÖZEUJK
SAGNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
'Avrupa AmaçDeğil, Araçtrn7
Sahneyi gözünüzün önüne getirin:
Biri tesettürlü, diğeri başı açık iki kadın. Arabadan
iniyorlar. Başı açık olan ayağını dışan uzatırken, iki
tacizci yanaşıyor. Makyajlı, frapan kadın başına bela
olan adamlan savmaya ugraşırken, tesettürlü olan
da arabadan çıkıyor. "Sersehler" birden, nur yüzlü
bir azizeyte karşılaşmış gibi hazır ola geçiyor, "tesettürlü
bacıdan"özürdiliyoriar. Yalnrz "örtü/ü/cad;n/"muhatap
alıyor; "affedersiniz" deyip ordan uzaklaşıyorlar.
Bitmedi. "Açık kadın" gerzek bir ifadeyle
"tesettürtüye" dönüp: "Ne oldu şimdi? Ne bu? Ben
birşeyanlarnadım..." diyor. Tesettürtünün cevabı şöyle:
"Anlamayacak ne var? Her şey ortada!"
Örtünmeyene sarkıntılık mubah mı?
Evet sevgili okuriar, "herşey ortada!": Saygıdeğer
kadın; örtünen, dinin emirterine göre giyinen kadındır.
Tesettüre girmeyen; şahsına yapılan her türlü
saygısclığa davetiye çıkanr, sonucuna katlanır. Kadına
uluortasarkanerkek "masum"; "saygıyalayıkkadın"
karşısında "hürmetkâr"... Suç, erkeği "tahrikeden
kadındadır"\
"Mesaj" bu. Bu "mesa/" neredeveriliyor? "TGRT"
ekranında Nezaman? "Kad/rGeces/." Nasıt? 22.151e
yayına sokulan, "Danimarkalı Gelin" isimli bir Türk
filminde.
Ben de tesadüfen rastladım. Kanallar arasında
gezinirken ras gele karşıma çıktı. "Laikyaşam tarzı"
ve "laik kesimi" karikatürize ederek yeren ve "sinema
filmi formatı" içinde sunulan bu "Islamcılık
propagandasını" seyrederken güleyim mi, ağlayayım
mı şaşırdım.
Izlediğim bölümün "özeö"(!) şöyle: "Danimarkalı
gelin, Müslûman olmuştur. Ama Türkiye'de dinin
gereklerini yaşayamaz. Türkkoca, 'Avrupai yaşamı
taklit eden' bir aileden gelmektedir. Işyeri, ev,
mahallede cümleside 'stğ' ve 'beyinsiz' olan kadıntann
hepsinin başı açıktır. Bu beyinsiz takım; seve seve
tesettüre giren Avrupalıyı 'çağdışı' bulmakta,
kendilerince dışiamaktadıriar. Ama gelin görün ki
'Danimarkalı gelin', 'özbeöz Avrupalı olduğundan',
'din özgürlüklerine' sonuna dek sahip çıkar ve
'başörtüsünü' fawz vermeden savunur. Kocası ile bu
uğurda kavgayı dahi göze alır ve Müslümanlığını
'özgür biçimde yaşamak uğruna' ülkesine döner
vs."
'Içki içilen sofraya oturulmaz!'
Keyfi ve yanlı bir "Avrupa takıyyesi" üzerinden
sunulan "türban davası", her sahnede ayrı bir
damardan giriyor ve baştan sona yalnız "Islamcılık
propagandası" yapryor. Filmin başka teması, kurgusu
yok. Bir akşam mesela "Danimarkalı gelin", aile
yemeğine davet ediliyor. Ziyafet masasında -
kameranın "zoom'yaptığı- "iki şarap şişesi'öüruyor...
Şişeleri fark eden "gelin" sofraya oturmuyor. lyi bir
Müslümanın, içki sofrasına "oturması dahi" caiz
görülmüyor!
"Müslûman içki sofrasına oturmaz!" mesajı, AB
kapısındaki Türkiye'de artık "çembersakallıyobazlar"
yerine, "mavigözlü, sanşın Avrupalı kadın" uzennden
veriliyor. Dörtdörtlük bir "Avrupa amaç değil, araçtır!"
durumu.
Filme dönecek olursak; "içki sofrası" bardağı
taşıran son damla oluyor. Zorla masaya oturmasını
talep eden akrabalar ve kocaya isyan bayrağı çeken
"gelin"; "inancını doya doya yaşamak adına " üIkesi
Danimarka'ya dönüyor!
Türkiye yoz, Danimarka değil! Deli saçması deyip
geçmek de mümkün ama geçemedim. TRT
ekranlarında yapılan "şeriatpropagandasına" bir de
şimdi, öykünülecek "tek kadın modeli" olarak
"tesettürü" sunan propaganda filmleri ekleniyor.
Bu, "ifade özgüriükleriyle" açıklanabilecek bir
durum değil.
"Sınırsız din özgüriükleri" adına sürekli referans
verilen "Avrupa"da, böyle "tektipinsan" modellerine
verilen isim "faşizm "dir.
"Din özgürlüklehnin ütopik cenneti" Danimarka
TV'lerinde; böyle bir sözdefilmekrana taşınsa, kadın
örgütleri hop oturup hop kalkardı. "Kadın-erkek
eşitliğini hiçe sayan, din kurallan dışında giyinmiş
kadınlan 'meşru taciz objesi' yapan" filme ve buna
aracılık eden kanala karşı, hukuki kanallardahil olmak
üzetB, demokratik tepkiler her düztemde dile getirilirdi.
Bizim de bu tür olaylar karşısında artık RTÜK ya
da generalleri göreve çağırmak yerine, sivil toplum
örgütleri kanalıyla demokratik tepkı göstermeyi
öğrenmemiz lazım. Saygısızlık ve densizliğin de bir
sının olmalı.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAy
1 2 3 4 5 6
SOLDANSAĞA:
îyEskidende-
ğerli eşya alı-
nıp satılan ka-
palı çarşı. II 3
Müzikteüçya
da daha çok
sesınbırarada
tınJaması...
Çeşitli ülke-
lerde daraıtılc
içkilere veri-
lenad. 3/Ge- 9
milerde borda
kaplamalann en üst
bölümü. 41 Uzak...
Çeşitli bitkilerin yap-
râk ve kabuklanyla
kokulandınlmış
acımtırak bir içki. 5/ 5
" — Basinger": 6
ABD'liaktris...Üaç... 7
Suudi Arabistan'ın 8
plakaimi. 6/Içgüdü. 9
7/Tann bağışlamasından yoksun kalma... Iskam-
bildekoz. 8/Akıl... Zilsizbüyüktef. 9/Meşrubat...
Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre.
YUKARIDAN AŞAĞIY4:
1/ Osmanlılarda vergi denetimi ve tahsili ile ma-
liyeye ilişkin soruşturmalan yapan memur V Ay-
nı ahır adına koşan yanş atlanna verilen ad... ts-
yankâr. 3/Eksikliği Parkinson hastalığına yol açan
azotlu organik bileşik. 4/Maksat... Kitap getirme-
miş peygamber. 5/ Güzeli en üstün, en yüce de-
ğer sayan kişi. 6/Pirinç saplanndan yapılan ve ju-
do, karakteri gibi dövüş sporlannda minder ola-
rak kullanılan kalın halı. 7/Bir işe gönlü olma...
Eski Türklerde yağmuryağdınp yel estirdiğine ina-
nılanbüyütaşı. 8/Sodyumelementininsimgesi...
Mitoloji. 9/Anadolu'nun bazı yörelerinde gece-
leri insanlaruı üstüne çöküp korkuttuğuna inanılan
düşsel yaratık.