25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
rgŞAYFA CUMHURİYET 29 KASIM 2005 SALI HABERLERIN DEVAMI TURKİYE ll-stanbj Y 1 9 Sınop B 20 Adana PB 24 HEdirne Y 19 Samsun B 22 iKocaeı Y 23 Trabzon B 21 Y 18 Giresun B 23 lLzmir Y 21 Ankara B 16 IIManısa Y 21 Eskişehir B 17 Y 23 Konya B 17 IDenızl PB 22 Sıvas S 14 Y 21 Antalya B 23 Kars Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Sıırt Hakkâri . Van PB B B B B PB PB 23 19 22 18 18 14 12 S 10 Yurtijn kozev. »ç ve ba- tı kesımlen parçalı çok bulutlu. oğle saatlenn- den itıbaren Marmara, Kuzeyve Kıyı Ege ıle ak- şaTi saatlennden sonra Bolu Duzce ve Zongul- dak çevrelen yağmur ve sağanak yağışlı dığer yerter parçalı ve az bu- lutlu geçecek Sabah saatlenrtde yurdun ıç ve dogu kesımlerınde sıs gorulecek. DIS MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn K K K Y K K K PB -1 7 0 4 5 4 3 2 Berlın PB 2 Münih PB 1 Zünh Budapeşte Madnd viyana Belgrad Sofya Roma Atına K Y K Y Y Y Y 4 8 3 9 10 13 21 K 3 Şam Moskova Aşkabat Astana Taşkent Bakû Bışkek Tiflis Kahire K B PB B Y PB PB B 4 14 -1 12 14 8 8 29 B 26 Parçalı Diılulu i Sıslı ~b BuLtlu ^ Çok btlutlu p Yağmurtu > Sutj kar h Gök gunJltülü CrİJİNCELcÜNEYT ARCAYÜREK U Baştarsft 1. Sayfada öğretrrenlerir bir bakanı var; ulusallık taşıyan bir bakan ğın bakanı, Milli Eğitim Bakanı. öğret- menlerın şikâyetlerine sahip çıkacağına, öğret- îmenleri kamuoyuna şikâyet ediyor. öğr etrrenlerın idareyle anlaşıp zamanlarının çoğunu e.de geçirdiklerini, aralarında dersi biti- rip öğretrrenevndeki okey masasına gitmeyi dü- şünenler jlduğunu öne sürdüğü gibi neredeyse aldıklan raaşı bile hak etmediklerine varan kimi savlar da öne sürüyor. öğ'etrrenler /ılda 1500 saat çalışıyorlarmış. Maaşiı haîalık saati 15 saat ve bu da iki gün de- mektj-, dı,or. öğretmenin zaten haftada iki gün çalıştğı ıçn neredeyse daha fazla ücret talep et- mesine hayret ettiğini savlayacak bir ME Bakanı kimliği segiliyor. • • • Peki arra bir başbakanı, eğitime emek veren in- sanlai aşağılayacak kadar hiddetlendiren; ilgili bakanı öÇretmenleri bu denli küçümseyen de- meçler verneye zorlayan nedenler nelerdir? Sıralayaım: Ikili eğitimden tekli eğitime geçil- mesi-sınıfarın rnevcutlarının azaltılması-öğret- menlerin czlük haklarının arttırılması-2006'da öğ- retmenlerıçin 50 bin kadro çıkanlması-okullarda öğrercilerden katkı payı adı altında para alınma- rnası-düşâk ücretle öğretmen çalıştınlmaması, ek ders Jcrellerinin arttırılması. Hicdete. hakarete varan irdelemelere yol aça- cak nevar bu isteklerde? Polıs ba r ikatı önünde başkent kapılarında bek- letilenler, 'öğretmen burada, Tayyip nerede?" di- ye haykırnışlar. • • • Nerede olacak? Ispanya'da. Uçağına seçerek aldığı bırkaç gazeteciye yine inciler saçıyor, yine akılları kanştıracak, türiü olasılıklan gündeme ta- şıyan açıkıamalar yapıyor. Uçaktakı gazeteciler RTE'nin sözlerini teybe al- madan belleklenne güvenerek yazdıkları için bi- rinin habenndeki cümleler diğerini tutmuyor. So- nuçta, iktıdar başının söyledikleri, örneğin Hürri- yet'te başka, Sabah'ta başka anlamlara gelen ıçerikte yayımlanıyor. örneğir Maoculuktan dönerek özgürlükçü de- mokrasiye hayran olan Hadi Uluengin'in haberi ile Sabah ta Ankara temsilcisı Aslı Aydıntaşbaş haberi; yorumlama veya yazım açısından değişik anlamlar çıkmasına yol açan bir biçimsellik taşı- yor. HaoVnin haberinden kaynaklanan başlık şöyle: Ne Özal akıl hocam ne de Özkök adayım. Bu başlığa koşut bir haber metni. Sabah'ta Aslı Hanım'ın haberi ise Kürt'üm de- meyi öne alıyor. Büyükanıt'a önyargıları olmadı- ğını söylemeyeçalışıyor. Ne ki, Aslı Hanım RTE'nin Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı açıklamaları "son derece" önemliydi diye başlı- yor ve şöyle sürdürüyor: "Ancak dikkatli seçilmiş ketimelerinde 'bağlayıcı' birifadeyoktu. Ne kesin birdüle 'Büyükanıt Genelkurmay başkanı olacak' ne de 'özkök cumhurbaşkanı adayımız' dedi. (Bu iki konuda) llen geri konuşarak siyasi spekülasyon yaratan AKP milletvekillerine mesaj verdi. Açıkça "Bunun zamanı değil' dedi." örneğin RTE, Genelkurmay başkanının "alışı- lagelmiş teamüller içinde seçileceğini" söylüyor; amaHilmi özkök'ten sonra AKP'nin de Büyüka- nıt'ı Genelkurmay Başkanlığı'nda görme isteğini vurgulayan, özkök'ün cumhurbaşkanlığını uygun gören veya görmeyen bir ifadesi yok! Buaçıdan bakıldığında, "herhangi bir milletve- kilininyonjmunun" kimseyi bağlamayacağına de- ğinirken RTE; yann bu söylediklerinin tam tersini söyleyebıleceği beklentisini ve alışkanlığını anım- satıyor. RTE, bir kez daha tavşana kaç, tazıya tut oyu- nu oynuyor. AL GÖZÜM SEYREYLE IŞIL ÖZGENTÜRK Sinema sadece sinema belkide hayat • Baştarafı Arka Sayfa 'da açık. bilmenizi isteriz. 25 Kasım'da Kars'ta gö- rüşmek üzere..." Ben Erdal Timur'la, ilk gördüğüm andan iti- baren sevdiğim kentler arasına giren Kars'ta kar- şılaştım. "Ani Harabeleri'ni, kenti daha sonra gezerim'' diyerek tam üç gün birbirinden çarpı- zı, biıbirinden heyecan verici filmleri izledi. So- nunda bir sabah kahvaltısında yakalayıp sorulan- mı sormayı başardım. Çok mutlu, hayatından çok hoşnuttu, ama keşke bütün bir yıl festi\'ali gözle- yen arkadaşlan da yanında olsaydı. Fümlerden çıktıktan sonra demli çaylannı içip her gölgeyi, her ışığı, her cünleyi yeniden anımsasalar, yeniden u- mut dolu, sıcacık. mavi bir dünyadan söz etseler- di... Ama Gezici Festival söz vermişti, kayıtsız şartsız söz vermişti, 20O7'de Van'da yeniden ma- vi bir bulutun içinde o güzelim film günlerini ya- şayacaklardı. Bu arada Erdal'la neredeyse akraba çıkacaktık. "Bensiziçokiyitanıyorum" dedi. "Nereden?" "Hakkâri'den, Sanat Köprüsü'nden, hani gel- miştiniz, ressamı, müzikçisi, tiyatrocusu, yaza- rı. sinemacısı Hakkârililerle çeşitli work-shop- lar yapmıştınız. O günlerde ben lise öğrencisiy- dinı. belki de bu sinema sevgisi, bu mavi bulut- lara duyulan özlem bana o giinlerden kaldı." Vay canına Gezici Festival günleri her zaman sürprizlerle doludur. Işte gene ben naçiz kulunu- zu heyecanlandıracak, sevindirecek ve herkesle paylaşılacak bir olay gelip buluvermişti. Erdal ya- nımdan aynlıp sinemaya koşarken, kendi kendi- me gülümsedim. Yaşasm sinema! Yaşasm hayat!.. isilozgenturk(Ş superonline. com AB'den copuyansı Polisin öğretmenlere uyguladığı şiddeti eleştiren Genişleme Komiseri Rehn, 'Reformlarda yavaşlama var. İlerleme olmazsa müzakere iklimi değişir' dedi ÖZLEM YÜZAK BRÜKSEL - Avrupa Komis- yonu'nun Genişlemeden Sorum- lu Komiseri Olli Rehn. Türki- ye'nin reformlan yerine getirme- de ciddi bir yavaşlama süreci içi- ne girdiğini ve insan haklan ihlal- lerinin sürdüğünü belirterek "Eğer yavaşlama sürerse, be- lirli ilerleme olmazsa bu, bütün müzakere iklimini değiştirebi- Ur" uyansında bulundu. 10. yılını kutlayanTürkiye-AB Karma Istişare Komitesi'nin (KİK) 20. Toplantısı'na katılarak bir konuşma yapan Rehn, hükü- mete ağu- eleştiriler yöneltti. Rehn'in eleştirilerinin ardmdan toplannlar oldukça gergin bir ha- vada geçti. "Avrupa'ya gitmek için kestirme yol yok, tek bir y- ol var o da reformlan yapmak ve bunları uygulamak diyen Rehn, eleştirilerini ve önerilerini şöyle sıraladı: "Ifade özgürlü- ğü ki medya da bunun içinde, tamamen sağlanmalı. Orhan Pamuk, Hrant Dink, Burak Pek- dil gibi yazarların, Haluk Ka- boğlu gibi akademisyenlerin, Fatih Taş ve Ragç Zarakolu gibi yayıncılann yargılanması bizi ciddi olarak kaygılandırıyor. Kadın özgürlükleri konusunda yeni mevzuat geliştirilmeli. Di- ni cemaatlerin, vakıflann kar- şüaştığı güçlükler hâlâ sürüyor. İşkenceye ve kötü muameleye karşı sıfır tolerans, sendikal haklann tam olarak sağlanma- sı, grev ve toplusözleşme hakla- nnın sağlanması şart." Geçen hafta sonu öğretmenlere karşı po- lisin zor kullanmasına değinen Rehn, "Polisin banşcı gösteriye bu kadar şiddet kullanarak müdahale etmesi bize üzüntü veriyor'" dedi. Rehn konuşma- sında, stratejik, ekonomik ve nü- fus açısından bakıldığında Tür- kiye'nin kriterleri yerine getirme- si halinde birliğe ciddi katkıda bulunacağuım kesin olduğunu \-urgulayarak "Türkiye'nin ka- tılımı AB müktesebatına uyup uyamayacağı meselesi değil, ne zaman bu müktesebata uyaca- ğı meselesidir" dedi. 'Türkiye'ııin imajı zorda' Türkıye-AB KPK Eşbaşkanı Joost Lagendijk de 2004 Aralık ayından bu yana birtakım olayla- nn, kadrnlann dövülmesi, Orhan Pamuk olayı, Ermeni konferansı ve sendikalarla ilgili gelişmelerin Tûrkiye'ye yardım etmediğini, Avrupa medyasımn da bu olayla- n daha geniş verdiğini, bunun da Avrupa kamuoyundaTürkiye'nin imajını zora soktuğunu belırtti. Türkiye'de AB yanlısı reformcu- lar ve üyeliğe karşı çıkanlar ara- sında çatışmanın yaşandığına dikkat çeken Lagendijk, _"Tür- Idye'de oyun oynanıyor. Önem- li karariar alınacağı zaman provokasyon oluyor.AB karşıt- ları iktidara sahip olduklannı ve hükümet dışında hareket edebildiklerini göstermek isti- yor" dedi. Toplantı sonunda eski sanayi bakanlanndan Tahir Köse'nin Belçika'da yargılanan terörist Fehriye Erdal örneğini göstere- rekAB'nin çıfte standart uygula- masına yönelık eleştırisini de ya- nıtlayan Lagendijk, "Türkiye'de işlerin nasıl yapıldığını siz bili- yorsunuz, biz ise Avrupa'da ne yapılacağını biliyoruz'' şeklın- de konuştu. Toplantıdaki konuş- masında, özellikle Türkiye'deki ekonomik gelişmelere değinme- mesinden Türk katılımcılann ra- hatsızlık duyduğunu da belirten Lagendijk kendisini şöyle savun- du "Başbakan Merkel, mutla- ka ekonomik gelişmelerin ne denli iyi olduğundan bahsede- cektir. Çünkü onlann savundu- ğu imtiyazlı ortaklıkla hakiki ortaklık arasındaki sorun siya- si bir sorun. Biz hakiki üyeliği savunduğumuz için siyasi so- runları gündeme getiriyoruz." AİLE FOTOĞRAf 1 - Barselonada 40 ülkenin liderleri ve uluslara- rası örgütlerin katılımıyla düzenlenen 10. AB-Akdeniz Zirvesi sona erdi. İki gün süren zirve sonunda liderler toplu fotoğraf çekririrken sonuç bildirisinde terorizmle mücadele ve göçmen konuları ön plana Ve dağ fare doğurdu • Baştarafı 1. Sayfada Devlet Başkanı Mahmud Ab- bas'ın zirveye gehnesi, 10 yıüık Barselona nîhunun buharlaşmak üzere olduğunun bir işareti olarak algılanıyor. Ancak dün Avustur- ya tarafının itirazlanna karşın Al- manya'nın olumlu yaklaşımıyla EuroMed sürecinin basın özgür- lüğünü çok önemseyerek ön planda tutması gerektiği oybirlı- ğiyle karara bağlandı. Öte yandan, Avrupa - Akdeniz Süreci'nin liderleri, özellikle de Kuzey tarafi, artık 1990'lardaki gibi Güney ülkelerinde sadece ekonomik kalkınmaya odaklan- manın demokrasiye hiçbir katkı sağlamadığı, bundan sonra de- mokratik gelişım için iyi yöneti- şime ağırlık verilmesi gerektiği görüşünde. Çok üzerinde duru- lan bir konu da terorizmin tanımı. Bu konuda farklı görüşler ortaya çıkıyor. Esas olarak da Kuzey ve Güney. terorizmin tanımında or- tak bir noktada buluşamıyor. Bu arada Barselona sürecinin neden başansızlığa hızla gittiği sorusu, burada herkes tarafından soruluyor. Benim bu soruya aldı- ğun yanıt ise çok çarpıcı: "AB, Barselona sürecine yılda 30 milyar dolar ayırdı. Ama bu yüklü paranın getirisi hiç de görülmüyor. Yatırılan bu para- lar havaya mı uçtu?" Avrupa Komisyonu'nun Avru- pa - Akdeniz ruhunu kurtarmak için yeni bir atağa kalkması da , dikkat çekiyor. Sadece lafla pey- nir gemisinin yürümediğini gö- ren ve nereye gittiği belli olma- yan paralarla Kuzey, şimdı dört yeni girişime odaklandı. Bunlar îsyanın sesi ve ötekilerI Baştarafı 1. Sayfada şanlar ve karar verenler. Kararlannı kimi zaman uyjnılayanlar, kimi zaman uygulamayanlar... "Ötekiler" genellikle konuşmayanlar, konuş- tuklannda seslerini duyuramayarilar, duyurduk- lannda başlanna iş açılanlar... Ötekiler sesleri- ni duyurabilmek için öfkeye sanhnak zorunda kalanlar... Barcelona EuroMed (Avrupa -Akde- niz) zirvesine Arap liderlerin katıhnaması kadar. ötekilerin isyanı da damgasım \iordu. Zirvenin ilk günü sayılan bini bulan ötekiler ya da öfke- liler, son gününde sayıca belki azaldılar ama is- yanlan azahnadı. Rengârenk ülke bayraklannın karşısında, sirenler, polis düdükleri arasından hızla geçen zırhlı arabalann gerisinde gün boyu öfkelerini dile getirdiler. Zirve boyunca en çok şu sözleri haykırdılar: "Sermayenin, savaşın, şiddetin egemenliğindeki Avrupa'ya hayır!" Dışanda onlar sermayenin pek "temiz" olma- dığından, şiddeti beslediğinden, şiddetlebeslen- diğinden söz ederken, içerideAvrupa Parlamen- tosu ve EuroMed Parlamentosu Başkanı Joseph Borell, "Her yd MEDA projeleri ve Avrupa Yatırım Bankası aracüığıyla yapılan İ milyar Euro yatırıma karşın Akdeniz, hâlâ iki yaka- yı eşitsizlik uçurumuyla ayıran sınırdır" di- yordu. (Akdeniz'in kuzeyinde insan başına dü- şen milli gelir 30 bin dolarken, güneyinde 5 bin dolar olduğunu hatırlatayım.) Hayrr hayır, dışandaki öfkeli kalabalık sayı- lan söylemiyor, istatistikleri söylemiyor... On- lar çocuklan söylüyor, çocuklann gözbebekle- rini, gözbebeklerdeki umutsuzluğu söylüyor... tşsizliği, açhğı, iş ve aş peşinde yollara dökül- meyi söylüyor... Altlannda blucinleri, saçlan rüzgârda uçuşan dışandaki darmadağmık ve genç kalabalık; içerideki takım elbiseli, kravat- lı ve boyunlannda hangi uluslararası komitenin hangi komisyonunda, hangi görevde olduklan- nı belirten kocaman yafta asılı kalabalıktan öy- lesine farklı ki... Dışandakiler, "FUistin'i bölen. parçalayan utanç duvanna hajır!" dıye hay- bnyor. îceride Tony Blair, yanında Filıstın Dev- let Başkanı Mahmut Abbas, her şeyin ne kadar yolunda gittiğini anlatıyor. "Biz Ortadoğu'da bağımsız, özgür, yan yana, eşit iki devlet isti- yoruz: Bağımsız tsrail ve bağımsız Filistin devletleri" Nasıl mı gerçekleşecek bu ış° Blair formülü açıklıyor: "Bir Kuartet'le!" "Avrupa Birliği. Birleşmiş MUletler, ABD ve Rusya... Bu dörtlü. İsrail ve bağımsız Filistin devletinin yan yana, güvenlik ve huzur için- de yaşaması gerektiğine inanıyor... Bu amaç- la her türlü ekonomik yardım..." Kendine hay- ran, söylediklerinin büyüsüne kapılmış Blair'in söyledikleri, hep dinlediğimiz bir müziğe dönü- şüyor... Kuartet'in yıllardır çaldığı müziği sür- dürdügünü görüyorum, duyuyorum... Dışandakiler bu müziği duymuyor neyse ki. Haberlerde görecekler ve yine öfkelenecekler... Ve yann da "Önce yol açtığınız şiddete son ve- rin!" diyehaykıracaklar... Dışanyakoşuyorum. Protestoculardan ilk önüme çıkana sanlıyorum... Kız şaşkın şaşkın bana bakıyor... Avrupa - Akdeniz Parlamenter- ler Asamblesi, Avrupa Yatınm Bankası bünyesınde bölge yar- dımlanna yönelik FEMtP girişi- mi, kültürler arası diyalog için oluşturulan Anna Lindth Vakfı ve iyi komşuluk ilişkilerine ağırlık verilmesi. Avrupa - Akdeniz Süreci ülke- leri, özellikle de Kuzey ülkele- rinde yasadışı göçün büyük sorun haline geldiği \Tirgulaniyor. Bu konuda Güneyliler şu yaklaşımı benimsiyorlar: "Yasadışı göç bugün çok büyük bir sorun. Özellikle de nüfuslarının ço- ğunluğu yoksulluk sının altın- da yaşayanAfrika ülkelerinden yasadışı göç var. Bugün için bu konuda mucize sayılabilecek radikal çözümler beklenemez. Öte yandan Avrupa ülkeleri- nin nüfusları ise hızla yaşlanı- yor. Çauşan nüfusu ayakta tu- tabilmekiçin Kuzey Afrika'dan 20 yıllık süre içinde yılda bir milyon kişiyi kabul etmek zo- runda. Yani Kuzey'in, kontrol- lü bir göçe 'olur' verebilmesi la- zım. Bu da Afrika ülkelerinin kalkmmasına yardımcı olacak- tır. Bu mesele silahla ya da ka- ba güçle çözülemez. Duvarlan örmekle de bir yere varıla- maz." Eşi Avrupa - Akdeniz zirvesin- de göruşmelerden başını kaldıra- mazken, Emine Erdoğan'a bu- rada ayn bir program uygulanı- yor. Barselona'da neler yaptığı basından titizlikle gizlenmeye ça- lışılan Emine Erdoğan'ın önce kentin alışveriş ve eğlence mer- kezi La Rambla çevresinde do- laşmak istediğini, ancak daha sonra programa müze gezilerinin de eklendiğim öğreniyorum. Emine Erdoğan'ın ayakkabıya çok meraklı olduğunu, Barselo- na'ya gelir gehnez, tercih ettiği ve özellikle süslü sandalet kreas- yonlanyla tanınan Manolo Blah- nik marka pabuç aramaya çıktı- ğını birileri bana fısıldıyor. çıkanldı.Terorizmle mücadelede yeni kurallar belirlcnmesini karar- laştıran liderler.Akdenizin iki yakası arasında eşitsizliğin giderilme- si, dolayısıylaAfrika ülkelerinin kalkınması için 5 yılhk kalkınma pla- nı hazırlanması konusunda anlaştı. ı Fotoğraflaı RELTERS AA) GUNDEM MLSTAFA BALBAY • Baştarafı 1. Sayfada duyacaktır... Kanşmer, Semih Idiz'e verdiği seri demeçte şu noktaların altını üstünü çizdi: - Şemdinli ile ilgili güçlü kuşkularımız var. Bu bir sınavdır. - Lozan'ı geniş yorumlayın. Avrupa standartla- n açısından Lozan Antlaşması'na dayanan bir sa- vunmacı tutum kabul edilemez. - ümanlarınızı Rum gemilerine açmanız gerek- li. - Başörtüsü meselesi AİHM kararından sonra tartışmalı hale geldi. Bu, her şeyin sonu değil. Tür- kiye'deki hukuki durum değişirse ileride açılacak bir davadan başka karar çıkabilir. Bu değerlendirmelerin tümüyle ilgili Türkiye'nin söyleyebilecekleri var. Şemdinli zaten soruştur- ma aşamasında... Lozan, Türkiye'nin tapu sene- di. Kanşmer, bunu değiştirmelisiniz, asıl olan AB'nin bakışıdır, diyor, ama türban konusunda da Türkiye yeni bir yasa çıkarırsa işin değişeceğini söylüyor. Yani AİHM kararını hafifletiyor. Üstelik AİHM'nin ısrarla ayırdığı türbanla başörtüsünü bir- birine karıştınyor. Kıbns konusunda da AB'nin KK- TC'ye verdiği sözlerden ses yok, ama limanlann açılması dayatması var. • • • Türkiye'nin geleneksel politikası açısından ge- nel doğruları içeren bu saptamaları kimin anımsat- ması gerekiyor? Normalde hükümetin... Ama AKP ortada yok. Karışmer'e Dışişleri Ba- kanlığı resmi olarak yanıt veriyor ve "Lozan'ı tar- tıştırtmayız" diyor. Dışişleri sadece Lozan'ı söz konusu yapıyor, Karışmer'in öteki saplamalan, affedersiniz sapta- malarıyla ilgili bir görüş yok! Her şey bir yana, AB Türkiye Temsilcisi'nin Tür- kiye'nin içişlerine bu kadar karışma hakkı var mı? Egemen bir ülkenin buna izin vermemesi gerekir. Türkiye-AB ilişkilerinin bir dizi zemini var. AB'nin Ankara'yagönderdiğitemsilcilerözel bir eğitim mi alıyor bilmiyoruz, ama arasına kopya kâğıdı konulmuş gibi ortak davranış sergiliyorlar. Her konuya karışma haklarını kendilerinde görü- yorlar. önceki temsilci Fogg hâlâ belleklerdeyken yeni temsilcinin adeta bir "sömürge valisi" hava- sında konuşması, hükümetin değilse de toplu- mun önemli bir kesiminin tepkisini çekiyor. • • • Yeri geldikçe yaptığımız bir saptama var. AB ile AKP, Tûrkiye'ye karşı anlaştı! Karışmer'in demecine yönelik AKP tepkisizliği bunun en somut örneklerinden biri. Dışişleri Ba- kanı Abdullah Gül, geçen günlerde yine Kanşmer bir şeye karışmışken "Ona ne oluyor, her dediği- ne yanıt mı vereceğim" türünden bir çıkış sergile- mişti, ama "O uluorta konuşamaz, Türkiye kendi politikalannı kendisi üreten egemen bir ülkedir" diyememiştı. Gül işlevini yerine getirmeyince Dı- şişleri yetkilileri de yazılı açıklama yaparak, tele- fon ederek Karışmer'i bazı şeylere kanşmaması gerektiği konusunda uyarıyorlar. Adam zaten uyanık, bu uyanlan dinler mi? Türban konusunda AKP'nin istediğini söyleyen Kanşmer, böylece hükümeti cebine koyup Tûrki- ye'ye her türlü dayatma yapma hakkını kendisin- de görüyor. AB Türkiye Temsilciliği'nin yer sorunu olursa, AKP Genel Merkezi'nde bir katı çoktan hak etti! ankcumcv cumhuriyet.com.tr Kretschmer'e 'dikkatli ol' uyansı M.\HMUT GURER ANKARA - Dışişleri Bakanlı- ğı'nın. AB Türkiye Delegasyonu Başkam Hans Jörg Kretsch- mer'e üst düzeyde uyanda bulun- duğu öğrenildi. Edinilen bilgiye göre Dışişleri Bakanlığı Müste- şarYardımcısı Ertuğrul Apakan. Kretschmer ı arayarak açıkla- malanna dikkat etmesini istedi. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgile- re göre Kretschmer' in açıklamalanmn ardın- dan Dışişleri Bakanlığı durum değerlendir- mesi yaparak AB Büyükelçisi'nin uyankna- sı karannı aldı. Bunun ardından ise Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcılanndan Apa- kan, Kretschmer'i atayarak açıklamalarmı yaparken daha dikkatli olması konusunda uyanda bulundu. Telefon görüşmesinde Apa- kan'm özellikle Lozan Antlaşmasf nın değiş- tirimıesinin söz konusu olmadığına yönelik vurgu yaptığı öğrenildi. Dışişleri Bakanlığı kaynaklan da Kretschmer'in Türkiye'nin ku- ruluşunu ilgilendiren temel antlaşma ile ilgi- li olarak yaptığı açıklamalann anlamsız oldu- ğunu ifade etti. Kaynaklar, temsilcinin daha önce yaptığı açıklamalar nedeniyle bir kez de bakan tarafından uyanldığmı anrmsattı. 'Kim oluyor Kretschmer?' Dışişleri Bakanı Abdullah Gül. Kretsch- mer'in daha önce de Türkiye'nin AB uyum sü- recindeki çalışmalan yavaşlattığı yönündeki eleştinsi üzerine, "Ne yani, ben Dışişleri Ba- kanı, Başbakan Yardımcısı olarak Kretsch- mer'in her söylediğine cevap mı verece- ğim?" diyerek tepki göstermiş, "Kim olu- yormuş Kretschmer.. " diye konuşmuştu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear