Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 20 EKİM 2005 PERŞEMBE
HABERLER
Demokrasi ve hak savaşımının Trabzon'daki simge ismi 100 kez yargılandı ama mahkûm olmadı
Kıdemli demokrasi zanlısıAHMETŞEFtK
TRABZON - Türkiye'de ınsan
haklan, demokrası ve hak
savaşımının ne denli zorlu
olduğunun ve ne çok bedel
ödemeyi göze almak gerektiğinin
yaşayan canlı tanıklanndan biri o.
Yüzlerce öykü... Açılan 100'ün
üzerinde dava... Kovuşturmalar,
sorgulamalar... Hele bir de
Karadenız'de ise. Karadeniz'in o
kendine özgü baştan çıkancı
fikralan gıbı çoğu. Kahraman da
Trabzonlu olunca ve Türkiye'deki
akıl almaz bazı uygulamalarla
Karadeniz'in o kabına sığmayan
pratik zekâsı yan yana gelince
ortaya tam bir kara mizah çıkıyor.
Üzerken güldüren, güldürürken
ağlatan yaşam kesitleri.
Kahramanımız Gültekin
Yücesan... Trabzonlu... Emekli
öğretmen. Solcu kimlıği hep
başına bela olmuş. Kamu çalışanı
hareketının önemli ısımlennden.
Uzun yıllar Trabzon'da Eğitim-
Sen'in başkanhğını ve KESK
sözcülüğünü yapmış. Şimdı de
Insan Haklan Derneği Trabzon
Şube Başkanı. Kısa boyu, göbegi,
elinden eksık olmayan sigarası,
kemennden dışan firlamış
gömleğı ve tükenmek bilmeyen
yaşam sevıncı ve fikralan ile
sevimli bir adam. Uzun yıllann
baskı ve ko\
r
uşturmalanna karşın
hâlâ koşuşturan, Karadeniz'in o
direngen yapısuıın, inadının bir
simgesi gibi. Onu bazen bir
sokak toplantısında konuşur ya
da yürürken, bazen bir panelde
ironi yaparken, bir anmada
Nâzım Hikmet şıiri okurken,
akşamlan bir meyhanenin
karanlık bir köşesinde şıır
yazarken bulabilirsiniz.
Düşüncelerini beğenir ya da
begenmezsiniz, ama Gültekin
Yücesan hep bir dostça yaklaşım,
hep bir coşkudur. Ve onun
yaşantısı, hepımizüı şu ya da bu
biçimde karşılaştığı çarpıklıklann
bir toplamı gibidir.
Balıflın denoesl
Gültekin Yücesan'ın yüzlerce
öyküsünden ilk aklına gelen, 12
Eylül sonrasında bir sorudur.
Trabzon valisiyken emekli olan
ve Uluslararası Tiyatro
Festivali'nde salladığı söylenen
tekmeyle manşetlere taşınan
Yıldınm Aslan, Of
kaymakamıdır. Yücesan da
Sanbey llköğretim Okulu'nda
öğretmen. Bir okul açılışı
dolayısıyla buraya gelir Aslan ve
öğrencilerden birine "Bahğm
dengesini ne sağlar" diye sorar.
"Yüzgeçler" yanıtını alınca,
"Kim bunun öğretmeni" diye
kükrer. Öğretmenin derhal açığa
alınmasını ister.
Yücesan, Milli Eğitim
Müdürü'ne gider ve konunun
kapanmasını rica eder. Ama içi
içini yemektedir. Kaymakamın
kızgınhğı ve açığa alrna karan
değil, aklında balığın dengesini
neyin sağladığı sorusu vardır.
Müdüre sorar, o da bılmez. Uzun
araştırmalar sonrasında balığın
dengesini sırtındaki pullann
dibinde bulunan noktalan
birleştiren yanal çizgılerin
sağladığı ortaya çıkar. Yıldınm
sayesinde artık herkes balığın
dengesini neyin sağladığını
öğrenmiştir.
Cldllmesl yasak mezarlar
Ama Yücesan'm en matrak
öyküleri tabii ki siyasal içerikli
olanlandır. 12 Eylül öncesınde çok
sayıda devnmci genç saldınlarda
yaşamını yıtırdi. Bunlann bazılan
da devlet içindeki karanlık güçlerin
hedefı oldu. Bunlardan bin,
Istanbul'da öldürülen Ahmet
Tîryaki. Tiryaki'mn mezan şimdi
Sürmene'de Zarha Dağı'na çıkan
yolun üzerinde.
Ahmet Tiryaki'mn kardeşleri
SiUeyman ve Cemal Tîryaki, anma
amacıyla dostlanyla birlıkte
mezara giderler. Ama mezara
gidenlerin birkaçı hakkmda dava
açılır. Açılan davada ise Ahmet
Tiryaki ıçin "devletie ginügi silahh
mücadelede öldürülen DHKP-C
militanı" nitelemesı kullanılır.
Yücesan, ölen bütün arkadaşlannı
ziyarete gittiği gibi Ahmet
Tiryaki'yı de ziyarete gittiğini
söyler. Ve şöyle bir savunma
yapar:
"Gerek valiük ve gerekse emniyet
müdürtiiğünün, gidilmesi
• Gültekin Yücesan... Trabzonlu... Emekli öğretmen.
Solcu kimliği hep başına bela olmuş. Kamu çalışanı
hareketinin önemli isimlerinden. Uzun yıllar
Trabzon'da Eğitim-Sen'in başkanhğını ve KESK
sözcülüğünü yapmış. Şimdi de Insan Haklan Derneği
Trabzon Şube Başkanı. Kısa boyu, göbeği, elinden
eksik olmayan sigarası, kemennden dışan firlamış
gömleği ve tükenmek bilmeyen yaşam sevinci ve
fikralan ile sevimli bir adam. Uzun yıllann baskı ve
kovuşturmalanna karşın hâlâ koşuşturan, Karadeniz'in
o direngen yapısınm, inadının bir simgesi gibi.
DSP'ye 'solcu değflsin' davası
Yücesan, 1999 Aralık aymda herkesi şaşkınlığa
uğratan bir dava açar. Kendi deyimiyle
"Milenyuma böyle bir parti ile gjrilmemelidir**
gerekçesiyle açılan davada. iktidardaki
Demokratik Sol Parti'nin "Demokratik" ve
"Sol" sözcüklerine itiraz edilmekte ve bu
nitelendirmelen
kullanamayacağı
belirtilmektedir.
Yücesan şöyle der:
"Belde,Uçe,il
örgüderi,
milletveküi ve
belediye başkan
adaylan genel
merkezden
betirienen,
diktatörce yönetilen
bir parti
demokratik
olamaz. Sol bir
parti olmak içinse
emeği savunmak ve onun haklaruu koruyup
geliştirmek gereldr. Oysa DSP bunu
yapmamakta, haklan almaktadır. Dolayısıyla
demokratik ve sol kelimeleri manipüJe
edilmektedir." Trabzon'da açılan dava üç celse
devam eder. DSP'nin avukatı ile Yücesan
arasında şu konuşmalar geçer: "Partinin genel
merkezi Ankara olduğu için yargılama burada
yapılamaz."
Yücesan: "Yapıhr. Çünkü örgütleri ve
Ankara'da aküğı kararlar burada da geçerli."
"Parti 1986'da
kuruldu.
Zamanaşunı var."
Yücesan:
"Zamanaşunı yok.
Çünkü partinin son
politikalanna
yönelik dava açtun."
"Parti üyesi
olmadığınız için
parti haklanda
düşünce
befirtemezsiniz."
Yücesan:
"Belirtirim.
Almanya'da
Nazilerin, Şili'de Pınochet'nin faşist olduğunu
söylemek için o partilere üye olmam mı gereldr.''
Sonuçta dava Ankara'ya gider, ama Yücesan
davayı izlemez. Gerekçesi de şudur: "Bu partiyi
zaten halk vüzde 1.5'e indirerek cezalandırdı."
Çelenk davası
Yücesan, bütün aşamalan Cumhuriyet'te de
yayımlanımş ünlü "Çelenk davası"nı anlaür. Yd
2001.1 Eylül Dünya Banş Günü dolayısryla
Trabzon'daki insan haklan savunucuİan ve kitle
örgütü temsilcileri Trabzon"un Ganita bölgesinden
denize bir çelenk bırakırlar. Çelengin üzerinde
"Yiırtta banş dünyada banş" yazmaktadır.
Clkedeld banş özlemine vurgu yapan ve banşı
çağıran bu eylem üzerine 7 kişi hakkmda dava
açılır. Savcıhk bu törenin "şenlik, karşılama,
uğuıiama, tören" kapsamı dışında olduğunu söyler.
Yücesan ve arkadaşlan "Banş istemek
geleneğimizde vardır" diyerek itiraz ederler. Bu 7
ldşi 3'er yüdan toplam 21 yıla mahkûm edihnek
istenir. Ama mahkeme beraat verir. Savcıhk temyize
gider. Gerekçe "birden fazla kişinin denize çelenk
bırakmasrdır. 6 ay önce sonuçlanan davada
Yargıtay mahkeme karannı onar ve denize toplu
olarak çelenk armak suç olmaz.
yasaklanan mezarlar Hstesi
yayunlamaması nedeni>1e
mezariara gitmeye devam
edeceğim. Bundan böyle ilgili
kurumlann, gidilmesi yasaklanan
mezarlar üstesi yapmasını talep
ediyorum."
Mezar zıyareti dolayısıyla
Süleyman Tiryaki'ye de dava
açılır. Tiryaki'nin yanıtı ise gözleri
dolu dolu söylediği kısa bir
cümledir: "O gardaşım idL."
100 dava
Yücesan'a bugüne kadar 100'ün
üzerinde dava açılmış. 800
civannda davayı da izlemış.
Davalann büyük çoğunluğunun
gerekçesi Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Yasası'na muhalefet.
Hiç mahkûm olmamış. Son l
Eylül'de sicim gibi yağmurun
altında "Banş yürüyüşü"
yapmışlar. Taşıdıklan pankartta da
"Arük anneler ağjamasin, banş
istiyoruz" yazılıymış. "Yolu trafiğe
kapamaktan" haklannda dava
açılmış. Oysa sicim gibi
yağmurda, üstelik de kaldınmdan
yürüdükleri görüntülerde yer aldığı
halde.
Yücesan, Türkiye'de Kürt
sorununun çözümü konusunda
büyük sıkıntılar bulunduğunu,
ancak bunun kardeşlik ve banş
temelinde çözülmesı gerektığini
soylüyor. ÎHD'de Kürtlerin
ağırlıklı olmasının, bu derneğin
sadece Kürtlerin haklan
çerçevesinde hareket ediyormuş
izlenimi doğurduğunu belirtiyor.
Oysa insan haklan sorununun çok
geniş ve bir olaya
sığdıralamayacak denli acil ve
gerekli olduğunu savunuyor.
Tunceli'de PKK'lilerce kaçınlan
Akçaabatlı er Coşkun Kırandi'nin
serbest bırakıhnasına ilişkin
süreçte ciddi çabalar harcadıklannı
heyecanla anlatıyor. "Kırandi olayı
bizim varhk nedenimizdi" diyor.
Yücesan'ın bir de şıkâyeti var:
"Liberaller bizi daha çok
sahipleniyor. Ama demokrat ve sol
kesimden o kadar destek
göremiyoruz."
'Yaşasın
savaş'Gültekin Yücesan'ın yüzlerce
öyküsü arasmda bir tanesi var ki
ülkemizde yaşananlar açısından
çok çarpıcı. Trabzon'un Atapark
bölgesinde bulunan Devlet
Tiyatrosu salonunda bir anma
günü yapılıyormuş. Programın
sonuna doğru bir semah gösterisi
sırasında 15 yaşındaki iki kız
çocuğu zafer işareti yaparak
"Yaşasın halklann kardeşbği" diye
bağırmış. Polıs de çocuklan alarak
karakola götürmüş. Yücesan
karakola gitmiş ve zafer ışaretinin
evrensel bir işaret olduğunu,
herkes tarafindan kullanıldığını
anlatmış. Komiser, "lyi de yaşasm
halklann kardeşfiği drye
bağntülar" demiş. Yücesan'ın
sözlen de şöyle olmuş: "Komiser
Bey, sen affet onlan, cahil çocukiar.
Yaşasın halklann kardeşKgi olur
mu, yaşasm halklann düşmanhğı
demenydikn." Komiser
söyleyecek bir şey bulamamış ve
Yücesan, çocuklan alarak
karakoldan çıkmış.
Alkolik
polis
Yücesan, özellikle Eğitim-Sen
başkanlığı döneminde sürekli
izlendiğini söylüyor. Öyle ki
izleyenlerle neredeyse arkadaş
olmuş. Iki günde bir dava
açıhyormuş, bu durum aile ve iş
ilişkilerinı de olumsuz etkilemiş.
Hatta öyle hale gelmiş ki,
kendısini izleyen bir görevli,
onunla birlikte meyhaneye de
takılmaya başlayınca neredeyse
alkolik olmuş. Bir gün bir dava
dolayısıyla savcıya demiş ki
"Dava açıhyor, ama hep beraat
oluyor. Bir kiza her gün bakireKk
muayenesi yapürsanız, ama hep
bakire çıksa, sizce çevre bu konuda
ne düşünür" Aynı soruyu
polislere sormuş. Onlar da "Ola ki
söylediklerinizde bir suç vardır ve
kaçmnz diye dava açıyoruz"
demışler.
Irmağa da
mühürGültekin Yücesan'm en önemli
özelliklerinden bıri de
duruşmalarda konuya ilişkin
fikralar anlatması. Trabzon'un
Tonya ilçesınde fıkralardan çıkıp
yaşayan bır kişi var; adı Şadi. Bir
gün Şadi'nin fıkrası mahkemeyi
kahkahalara boğmuş. 12 Eylül
ohnuş. Tonya'da meyhaneler
kapatılmış. O sırada bir söylenti
çıkmış; "Asker gelecek, 83 kişiyi
gözalüna alacak". Bunun üzerine
Şadi arkadaşlanna telefon etmiş
ve son kez herkesi rakı içmeye
çağırmış. Herkes toplanmış, Şadi
gelenleri sıraya dizmiş. Aşağıdan
saymış, yukandan saymış ve
demiş ki "Yahu nereden sayarsam
sayayun hepimiz 83'ün içindeyiz.
GeHn son kez Kale Irmağı'nda
rakı içeöm". Toplanmışlar
gitmişler. Aradan yanm saat
geçmiş ki asker gelmiş. Arama
yapmışlar. "Vurdi, vurdi,
vuruldi'' fikrasımn yaşandığı,
silaha düşkünlüğü ile bilmen
Tonya'da aranan şey tabii ki
tabanca. Hiçbir suç aleti
bulunamamış. Ama Şadi'ye
kelepçe vurulmuş, diğerlerini de
toplamışlar. Şadi itiraz etmiş;
"Komutan ne yapûk? Tbnya'daki
meyhaneleri kapattuuz, biz de
buraya geldik".
"Burada içld içiyorsunuz" demiş
komutan. Bunun üzenne Şadi
atılmış: "Orada içki içseydik ne
yapacakünız?" Komutan,
"Meyhaneyi kapatacaktık" diye
yanıt vermiş. Şadi, "O zaman
Kale Irmağı'm da mühürievin"
demiş. Şaşkına dönen komutan
herkesi bırakmış.
PERŞEMBE
ORHAN BURSALI
Oyun Teorisi ve Türkiye-3
Iki kez Nobel Ekonomi Ödülü verilen "Oyunlar Te-
orisi"ne yapılan katkılan Türkiye ile ilişkilendiren ya-
zılara, beklediğım gibi, bazı ekonomi bilimcilerimiz-
den "bilgi aktaran" yanıtlar ve meraklı okurlardan da
yankılar geldi.. Bunlardan bazılannı sizlere duyur-
mak isterim. Amacım bu çalışmalardan, soaı yönel-
ten okurlanmızı da haberdar etmek..
önemli iktisat bılımcılerimizden Dr. Oktar Türel,
"Oyunlar Teorisi Çerçevesinden Türkiye-AB llişkile-
rine Bakış" başlıklı makalesinin, Çankaya Vakfı'nın
yönetimindeki www.krizyonetimi.com internet site-
sınde yayımlandığını anımsatıyor. Haziran aymda
yazdığı makalesını ekim ayındaki gelişmelere göre de
yenılemiş. Türel'in makalesinı ilgi ileokudum. Maka-
le, ekım öncesi ve sonrası gelişmeleri de gerçekçi bir
"matriks" ıçinde inceliyor.
Türel, Türkiye'nin ve AB'nin tam üyelik müzakere-
leri öncesinde izledıkleri stratejıleri ve Kıbrıs ve Ege
sorunu, Ermeni sorunu, Kürt sorunu ve Avrupa fn-
san Haklan Mahkemesi'nin Öcalan karan gibi önem-
li sorunlan dataktıkaçıdan inceliyor. Sonra, "özelsta-
tülü ortaklık" tartışmalarını ve olası gelişmeleri araş-
tırıyor.. Olasılıkları, sorunlan, tarafların politikalanna
ve birbııierine göre yarar-zarar hesaplarını ortaya ko-
yuyor. Şiddetle okunmasını öneriyorum..
• • •
Inönü Üniversitesı'nden Dr. Irfan Kalaycı, "Sap-
tamalannız isabetli" diyor ve konunun karmaşıklığı-
na ve genışliğıne dıkkat çekıyor. Kalaycı, Oyunlar Te-
orisi ile ilışkilı olarak aynı konuda bır makale, edıtor-
yal bir kitapta yayımlanmak üzere yeni yazmış (ika-
laycilinonu.edu.tr).
• • •
Eskişehir Osmangazı Üniversitesi Endüstri Mü-
hendisliği Bölümü'nden Dr. Müjgan Özdemir (muj-
ganologu.edu.tr), daha çok bır fenbilimci olarak Av-
rupa Birliği ve Türkiye konusunu araştıranlardan:
"Son yıllarda özellikle kararproblemlerine sayısal ol-
mayan etkenlerin nasıl katılabileceği konusuna ilgi
duymaktaydım. Çünkü bizlere bilimsel teknikler, ma-
tematiksel formüller ne kadar öğretillrse öğretilsin
gerçek hayattaki problemler sadece rakamlarla çö-
zülemiyor... Rakamlann dışında kalan bu çok önem-
li etkenleri sistematik bir şekilde ve aralanndaki iliş-
kileri de dikkate alarak işin içine katan yaklaşımlara
ihtiyacımız var.. 'Analıtık Hıyerarşı ve Serim Süreç-
leri' üzerine birdoktora dersi açtım. Projelerarasın-
da gerekAvrupa Birliği ve Türkiye gerekse Kıbns me-
selemiz de var.. Iki arkadaşımızla birlikte Oyunlar
Kuramı'nı Kıbnsproblemine uyguladık, Avrupa Bir-
liği problemine ise; birliğe girmek mi, girmemek mi
yoksa özel statüye sahip olmak mı; hangisi en iyi
seçenektir sorusuna yanıt bulmak amacıyla çözüm-
leme getirdik. Bu problem gerek Avrupa Birliği açı-
sından gerekse Türkiye açısından iki ayn model ku-
rarak ele alındı. Avrupa Birlığı konusu TUNAECS'in
(Avrupa Etüdleri Biıiıği) düzenlediğı biryanşmada 68
makale arasından 2. 'lik ödülüne layık görüldü".
Sayın özdemir'e bılgıler ıçın teşekkür ederım.
• • •
ANKA Ajansı yöneticılerınden Sayın Nazrf Ekzen
de bilgıleraktardı. Ekzen, Ankara'da başkanhğını Ze-
keriya Temizel'in yaptığı Ülke Politıkaları Vakfı'nın
3 Haziran 2005 tarihinde flkbahar Dönemi Konferans-
ları içinde; Oktar Türel'in sunumunu anımsatıyor. Bu
sunumların kitap halıne getırildiğine, hatta Cumhu-
riyet ıçin hazırlanan ıki günlük bır diziye de yayımlan-
ma fırsatı bulunamadığına dikkat çekiyor.
Sayın Ekzen'e de aktardığı bilgiler için teşekkür ede-
rim.
• • •
Böylece Oyunlar Teonsi konulannda meraklı, az sa-
yıda da olsa fen ve ekonomi bilimcilerimizin varlığı-
nı okurlarımıza duyurmaktan sevinç duyuyoaım...
Nedemiştik: "Bilimsiz polrtika olmaz"..
Türkiye politikası bilimselleşebildiğı, bilimin üretti-
ğı bilgileri ve kuramlan dikkate alabildıği ve politika-
sını "rasyonelleştirebildiği" ölçülerde, başarılı olabi-
lecek; şu sıralarda özellikle lıberal veya "solcu" ay-
dınların dılinde tu kaka edılen ve yerlere batırılan
"ulusal çıkar"ların savunulması ve bu savunmadan
azami yararların sağlanması mümkün olabilecektir.
Ulusal yararın olmadığını öne sürenlerin, gerçek-
ten de başkalannın ulusal yararianna bılgilı-bilgisiz hiz-
met ettıklerine gıderek daha çok "inanmaya" başla-
dım!
AB'ye girmekten yana olmanın "ulusal yarahan"
güverteden okyanusa atma anlamına geldiğini, bu "si-
yah-beyazcı" anti-bılimcilerden öğreniyoruz...
Aynca ulusal yararları savunanlan toptan "Kızıl El-
ma cephesi"ne dahil etmeleri de, onların bu bilim
karşıtlığı gözü karalığının içine ne derece saplandık-
larının da işaret saymak gerekır!.. Biraz daha gayret
ederlerse, bütün Türkiye "Kızıl Elmacı" olacak!
obursalifg cumhuriyet.com.tr.
AZARATANER YILDIRIM:
Siyaseti 12 Eyliil
darbesi kirletti
tstanbul Haber Servi-
si - Eğitımcı-yazar Ata-
nerYıkhnm, Türkiye de
sıyası kirlenmenın 12
Eylül'le birlikte yoğun-
laştığını behrterek "12
Eylül'lebirükte gecekon-
dularda 'maganda" ül-
kemizde de "manda" zih-
niyeti egemen oldu" de-
dı! SHP Istanbul II Ör-
gütü'nce düzenlenen "Si-
yasette khienme ve Üke-
K Siyaset" konulu konfe-
rans Taksım'dekı Maki-
na Mühendısleri Oda-
sı'nda gerçekleştınldı.
Her ay değişik bir konu-
yu işlemeyi ve değişik
bir konuğu ağırlamayı
düşündüklerini söyleyen
SHP Istanbul Jl Başka-
nı Beyzade Özkahra-
man. ilk konferansın içe-
nğınin siyasetteki kirli-
lik olmasının özel ve
güncel bir önemi olduğu-
nu vurguladı. Eğitim ve
seminerlenyle tanınan
Yıldınmda, "12Eyhine
birlikte, adalet, hukuk
büyükyara ahnışür. Ab-
laki değerier ters-yüz edfl-
miş. insan haklan gas-
pediuniş, küMrsüz, du-
yarsız, Dgisiz, kayıtsız ve
apolitik bir gençükyetiş-
tirflmiştir'' dedı.
MÜ tktisadi ve îdari Bilimler Fakültesi
Dekanlığı tarafindan adıma düzenlenmiş olan
22.07.1996 tanhli ve 570 9876 No'lu geçici
mezumyet belgemı kaybettım. Hükümsüzdür.
ERTANÇOLAK
Nüfus cüzdanımı ve ehliyetimi kaybettim.
Hükümsüzdür. MURAT ÖZKAN