23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 20 EKİM 2005 PERŞEMBE HABERLER Demokrasi ve hak savaşımının Trabzon'daki simge ismi 100 kez yargılandı ama mahkûm olmadı Kıdemli demokrasi zanlısıAHMETŞEFtK TRABZON - Türkiye'de ınsan haklan, demokrası ve hak savaşımının ne denli zorlu olduğunun ve ne çok bedel ödemeyi göze almak gerektiğinin yaşayan canlı tanıklanndan biri o. Yüzlerce öykü... Açılan 100'ün üzerinde dava... Kovuşturmalar, sorgulamalar... Hele bir de Karadenız'de ise. Karadeniz'in o kendine özgü baştan çıkancı fikralan gıbı çoğu. Kahraman da Trabzonlu olunca ve Türkiye'deki akıl almaz bazı uygulamalarla Karadeniz'in o kabına sığmayan pratik zekâsı yan yana gelince ortaya tam bir kara mizah çıkıyor. Üzerken güldüren, güldürürken ağlatan yaşam kesitleri. Kahramanımız Gültekin Yücesan... Trabzonlu... Emekli öğretmen. Solcu kimlıği hep başına bela olmuş. Kamu çalışanı hareketının önemli ısımlennden. Uzun yıllar Trabzon'da Eğitim- Sen'in başkanhğını ve KESK sözcülüğünü yapmış. Şimdı de Insan Haklan Derneği Trabzon Şube Başkanı. Kısa boyu, göbegi, elinden eksık olmayan sigarası, kemennden dışan firlamış gömleğı ve tükenmek bilmeyen yaşam sevıncı ve fikralan ile sevimli bir adam. Uzun yıllann baskı ve ko\ r uşturmalanna karşın hâlâ koşuşturan, Karadeniz'in o direngen yapısuıın, inadının bir simgesi gibi. Onu bazen bir sokak toplantısında konuşur ya da yürürken, bazen bir panelde ironi yaparken, bir anmada Nâzım Hikmet şıiri okurken, akşamlan bir meyhanenin karanlık bir köşesinde şıır yazarken bulabilirsiniz. Düşüncelerini beğenir ya da begenmezsiniz, ama Gültekin Yücesan hep bir dostça yaklaşım, hep bir coşkudur. Ve onun yaşantısı, hepımizüı şu ya da bu biçimde karşılaştığı çarpıklıklann bir toplamı gibidir. Balıflın denoesl Gültekin Yücesan'ın yüzlerce öyküsünden ilk aklına gelen, 12 Eylül sonrasında bir sorudur. Trabzon valisiyken emekli olan ve Uluslararası Tiyatro Festivali'nde salladığı söylenen tekmeyle manşetlere taşınan Yıldınm Aslan, Of kaymakamıdır. Yücesan da Sanbey llköğretim Okulu'nda öğretmen. Bir okul açılışı dolayısıyla buraya gelir Aslan ve öğrencilerden birine "Bahğm dengesini ne sağlar" diye sorar. "Yüzgeçler" yanıtını alınca, "Kim bunun öğretmeni" diye kükrer. Öğretmenin derhal açığa alınmasını ister. Yücesan, Milli Eğitim Müdürü'ne gider ve konunun kapanmasını rica eder. Ama içi içini yemektedir. Kaymakamın kızgınhğı ve açığa alrna karan değil, aklında balığın dengesini neyin sağladığı sorusu vardır. Müdüre sorar, o da bılmez. Uzun araştırmalar sonrasında balığın dengesini sırtındaki pullann dibinde bulunan noktalan birleştiren yanal çizgılerin sağladığı ortaya çıkar. Yıldınm sayesinde artık herkes balığın dengesini neyin sağladığını öğrenmiştir. Cldllmesl yasak mezarlar Ama Yücesan'm en matrak öyküleri tabii ki siyasal içerikli olanlandır. 12 Eylül öncesınde çok sayıda devnmci genç saldınlarda yaşamını yıtırdi. Bunlann bazılan da devlet içindeki karanlık güçlerin hedefı oldu. Bunlardan bin, Istanbul'da öldürülen Ahmet Tîryaki. Tiryaki'mn mezan şimdi Sürmene'de Zarha Dağı'na çıkan yolun üzerinde. Ahmet Tiryaki'mn kardeşleri SiUeyman ve Cemal Tîryaki, anma amacıyla dostlanyla birlıkte mezara giderler. Ama mezara gidenlerin birkaçı hakkmda dava açılır. Açılan davada ise Ahmet Tiryaki ıçin "devletie ginügi silahh mücadelede öldürülen DHKP-C militanı" nitelemesı kullanılır. Yücesan, ölen bütün arkadaşlannı ziyarete gittiği gibi Ahmet Tiryaki'yı de ziyarete gittiğini söyler. Ve şöyle bir savunma yapar: "Gerek valiük ve gerekse emniyet müdürtiiğünün, gidilmesi • Gültekin Yücesan... Trabzonlu... Emekli öğretmen. Solcu kimliği hep başına bela olmuş. Kamu çalışanı hareketinin önemli isimlerinden. Uzun yıllar Trabzon'da Eğitim-Sen'in başkanhğını ve KESK sözcülüğünü yapmış. Şimdi de Insan Haklan Derneği Trabzon Şube Başkanı. Kısa boyu, göbeği, elinden eksik olmayan sigarası, kemennden dışan firlamış gömleği ve tükenmek bilmeyen yaşam sevinci ve fikralan ile sevimli bir adam. Uzun yıllann baskı ve kovuşturmalanna karşın hâlâ koşuşturan, Karadeniz'in o direngen yapısınm, inadının bir simgesi gibi. DSP'ye 'solcu değflsin' davası Yücesan, 1999 Aralık aymda herkesi şaşkınlığa uğratan bir dava açar. Kendi deyimiyle "Milenyuma böyle bir parti ile gjrilmemelidir** gerekçesiyle açılan davada. iktidardaki Demokratik Sol Parti'nin "Demokratik" ve "Sol" sözcüklerine itiraz edilmekte ve bu nitelendirmelen kullanamayacağı belirtilmektedir. Yücesan şöyle der: "Belde,Uçe,il örgüderi, milletveküi ve belediye başkan adaylan genel merkezden betirienen, diktatörce yönetilen bir parti demokratik olamaz. Sol bir parti olmak içinse emeği savunmak ve onun haklaruu koruyup geliştirmek gereldr. Oysa DSP bunu yapmamakta, haklan almaktadır. Dolayısıyla demokratik ve sol kelimeleri manipüJe edilmektedir." Trabzon'da açılan dava üç celse devam eder. DSP'nin avukatı ile Yücesan arasında şu konuşmalar geçer: "Partinin genel merkezi Ankara olduğu için yargılama burada yapılamaz." Yücesan: "Yapıhr. Çünkü örgütleri ve Ankara'da aküğı kararlar burada da geçerli." "Parti 1986'da kuruldu. Zamanaşunı var." Yücesan: "Zamanaşunı yok. Çünkü partinin son politikalanna yönelik dava açtun." "Parti üyesi olmadığınız için parti haklanda düşünce befirtemezsiniz." Yücesan: "Belirtirim. Almanya'da Nazilerin, Şili'de Pınochet'nin faşist olduğunu söylemek için o partilere üye olmam mı gereldr.'' Sonuçta dava Ankara'ya gider, ama Yücesan davayı izlemez. Gerekçesi de şudur: "Bu partiyi zaten halk vüzde 1.5'e indirerek cezalandırdı." Çelenk davası Yücesan, bütün aşamalan Cumhuriyet'te de yayımlanımş ünlü "Çelenk davası"nı anlaür. Yd 2001.1 Eylül Dünya Banş Günü dolayısryla Trabzon'daki insan haklan savunucuİan ve kitle örgütü temsilcileri Trabzon"un Ganita bölgesinden denize bir çelenk bırakırlar. Çelengin üzerinde "Yiırtta banş dünyada banş" yazmaktadır. Clkedeld banş özlemine vurgu yapan ve banşı çağıran bu eylem üzerine 7 kişi hakkmda dava açılır. Savcıhk bu törenin "şenlik, karşılama, uğuıiama, tören" kapsamı dışında olduğunu söyler. Yücesan ve arkadaşlan "Banş istemek geleneğimizde vardır" diyerek itiraz ederler. Bu 7 ldşi 3'er yüdan toplam 21 yıla mahkûm edihnek istenir. Ama mahkeme beraat verir. Savcıhk temyize gider. Gerekçe "birden fazla kişinin denize çelenk bırakmasrdır. 6 ay önce sonuçlanan davada Yargıtay mahkeme karannı onar ve denize toplu olarak çelenk armak suç olmaz. yasaklanan mezarlar Hstesi yayunlamaması nedeni>1e mezariara gitmeye devam edeceğim. Bundan böyle ilgili kurumlann, gidilmesi yasaklanan mezarlar üstesi yapmasını talep ediyorum." Mezar zıyareti dolayısıyla Süleyman Tiryaki'ye de dava açılır. Tiryaki'nin yanıtı ise gözleri dolu dolu söylediği kısa bir cümledir: "O gardaşım idL." 100 dava Yücesan'a bugüne kadar 100'ün üzerinde dava açılmış. 800 civannda davayı da izlemış. Davalann büyük çoğunluğunun gerekçesi Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'na muhalefet. Hiç mahkûm olmamış. Son l Eylül'de sicim gibi yağmurun altında "Banş yürüyüşü" yapmışlar. Taşıdıklan pankartta da "Arük anneler ağjamasin, banş istiyoruz" yazılıymış. "Yolu trafiğe kapamaktan" haklannda dava açılmış. Oysa sicim gibi yağmurda, üstelik de kaldınmdan yürüdükleri görüntülerde yer aldığı halde. Yücesan, Türkiye'de Kürt sorununun çözümü konusunda büyük sıkıntılar bulunduğunu, ancak bunun kardeşlik ve banş temelinde çözülmesı gerektığini soylüyor. ÎHD'de Kürtlerin ağırlıklı olmasının, bu derneğin sadece Kürtlerin haklan çerçevesinde hareket ediyormuş izlenimi doğurduğunu belirtiyor. Oysa insan haklan sorununun çok geniş ve bir olaya sığdıralamayacak denli acil ve gerekli olduğunu savunuyor. Tunceli'de PKK'lilerce kaçınlan Akçaabatlı er Coşkun Kırandi'nin serbest bırakıhnasına ilişkin süreçte ciddi çabalar harcadıklannı heyecanla anlatıyor. "Kırandi olayı bizim varhk nedenimizdi" diyor. Yücesan'ın bir de şıkâyeti var: "Liberaller bizi daha çok sahipleniyor. Ama demokrat ve sol kesimden o kadar destek göremiyoruz." 'Yaşasın savaş'Gültekin Yücesan'ın yüzlerce öyküsü arasmda bir tanesi var ki ülkemizde yaşananlar açısından çok çarpıcı. Trabzon'un Atapark bölgesinde bulunan Devlet Tiyatrosu salonunda bir anma günü yapılıyormuş. Programın sonuna doğru bir semah gösterisi sırasında 15 yaşındaki iki kız çocuğu zafer işareti yaparak "Yaşasın halklann kardeşbği" diye bağırmış. Polıs de çocuklan alarak karakola götürmüş. Yücesan karakola gitmiş ve zafer ışaretinin evrensel bir işaret olduğunu, herkes tarafindan kullanıldığını anlatmış. Komiser, "lyi de yaşasm halklann kardeşfiği drye bağntülar" demiş. Yücesan'ın sözlen de şöyle olmuş: "Komiser Bey, sen affet onlan, cahil çocukiar. Yaşasın halklann kardeşKgi olur mu, yaşasm halklann düşmanhğı demenydikn." Komiser söyleyecek bir şey bulamamış ve Yücesan, çocuklan alarak karakoldan çıkmış. Alkolik polis Yücesan, özellikle Eğitim-Sen başkanlığı döneminde sürekli izlendiğini söylüyor. Öyle ki izleyenlerle neredeyse arkadaş olmuş. Iki günde bir dava açıhyormuş, bu durum aile ve iş ilişkilerinı de olumsuz etkilemiş. Hatta öyle hale gelmiş ki, kendısini izleyen bir görevli, onunla birlikte meyhaneye de takılmaya başlayınca neredeyse alkolik olmuş. Bir gün bir dava dolayısıyla savcıya demiş ki "Dava açıhyor, ama hep beraat oluyor. Bir kiza her gün bakireKk muayenesi yapürsanız, ama hep bakire çıksa, sizce çevre bu konuda ne düşünür" Aynı soruyu polislere sormuş. Onlar da "Ola ki söylediklerinizde bir suç vardır ve kaçmnz diye dava açıyoruz" demışler. Irmağa da mühürGültekin Yücesan'm en önemli özelliklerinden bıri de duruşmalarda konuya ilişkin fikralar anlatması. Trabzon'un Tonya ilçesınde fıkralardan çıkıp yaşayan bır kişi var; adı Şadi. Bir gün Şadi'nin fıkrası mahkemeyi kahkahalara boğmuş. 12 Eylül ohnuş. Tonya'da meyhaneler kapatılmış. O sırada bir söylenti çıkmış; "Asker gelecek, 83 kişiyi gözalüna alacak". Bunun üzerine Şadi arkadaşlanna telefon etmiş ve son kez herkesi rakı içmeye çağırmış. Herkes toplanmış, Şadi gelenleri sıraya dizmiş. Aşağıdan saymış, yukandan saymış ve demiş ki "Yahu nereden sayarsam sayayun hepimiz 83'ün içindeyiz. GeHn son kez Kale Irmağı'nda rakı içeöm". Toplanmışlar gitmişler. Aradan yanm saat geçmiş ki asker gelmiş. Arama yapmışlar. "Vurdi, vurdi, vuruldi'' fikrasımn yaşandığı, silaha düşkünlüğü ile bilmen Tonya'da aranan şey tabii ki tabanca. Hiçbir suç aleti bulunamamış. Ama Şadi'ye kelepçe vurulmuş, diğerlerini de toplamışlar. Şadi itiraz etmiş; "Komutan ne yapûk? Tbnya'daki meyhaneleri kapattuuz, biz de buraya geldik". "Burada içld içiyorsunuz" demiş komutan. Bunun üzenne Şadi atılmış: "Orada içki içseydik ne yapacakünız?" Komutan, "Meyhaneyi kapatacaktık" diye yanıt vermiş. Şadi, "O zaman Kale Irmağı'm da mühürievin" demiş. Şaşkına dönen komutan herkesi bırakmış. PERŞEMBE ORHAN BURSALI Oyun Teorisi ve Türkiye-3 Iki kez Nobel Ekonomi Ödülü verilen "Oyunlar Te- orisi"ne yapılan katkılan Türkiye ile ilişkilendiren ya- zılara, beklediğım gibi, bazı ekonomi bilimcilerimiz- den "bilgi aktaran" yanıtlar ve meraklı okurlardan da yankılar geldi.. Bunlardan bazılannı sizlere duyur- mak isterim. Amacım bu çalışmalardan, soaı yönel- ten okurlanmızı da haberdar etmek.. önemli iktisat bılımcılerimizden Dr. Oktar Türel, "Oyunlar Teorisi Çerçevesinden Türkiye-AB llişkile- rine Bakış" başlıklı makalesinin, Çankaya Vakfı'nın yönetimindeki www.krizyonetimi.com internet site- sınde yayımlandığını anımsatıyor. Haziran aymda yazdığı makalesını ekim ayındaki gelişmelere göre de yenılemiş. Türel'in makalesinı ilgi ileokudum. Maka- le, ekım öncesi ve sonrası gelişmeleri de gerçekçi bir "matriks" ıçinde inceliyor. Türel, Türkiye'nin ve AB'nin tam üyelik müzakere- leri öncesinde izledıkleri stratejıleri ve Kıbrıs ve Ege sorunu, Ermeni sorunu, Kürt sorunu ve Avrupa fn- san Haklan Mahkemesi'nin Öcalan karan gibi önem- li sorunlan dataktıkaçıdan inceliyor. Sonra, "özelsta- tülü ortaklık" tartışmalarını ve olası gelişmeleri araş- tırıyor.. Olasılıkları, sorunlan, tarafların politikalanna ve birbııierine göre yarar-zarar hesaplarını ortaya ko- yuyor. Şiddetle okunmasını öneriyorum.. • • • Inönü Üniversitesı'nden Dr. Irfan Kalaycı, "Sap- tamalannız isabetli" diyor ve konunun karmaşıklığı- na ve genışliğıne dıkkat çekıyor. Kalaycı, Oyunlar Te- orisi ile ilışkilı olarak aynı konuda bır makale, edıtor- yal bir kitapta yayımlanmak üzere yeni yazmış (ika- laycilinonu.edu.tr). • • • Eskişehir Osmangazı Üniversitesi Endüstri Mü- hendisliği Bölümü'nden Dr. Müjgan Özdemir (muj- ganologu.edu.tr), daha çok bır fenbilimci olarak Av- rupa Birliği ve Türkiye konusunu araştıranlardan: "Son yıllarda özellikle kararproblemlerine sayısal ol- mayan etkenlerin nasıl katılabileceği konusuna ilgi duymaktaydım. Çünkü bizlere bilimsel teknikler, ma- tematiksel formüller ne kadar öğretillrse öğretilsin gerçek hayattaki problemler sadece rakamlarla çö- zülemiyor... Rakamlann dışında kalan bu çok önem- li etkenleri sistematik bir şekilde ve aralanndaki iliş- kileri de dikkate alarak işin içine katan yaklaşımlara ihtiyacımız var.. 'Analıtık Hıyerarşı ve Serim Süreç- leri' üzerine birdoktora dersi açtım. Projelerarasın- da gerekAvrupa Birliği ve Türkiye gerekse Kıbns me- selemiz de var.. Iki arkadaşımızla birlikte Oyunlar Kuramı'nı Kıbnsproblemine uyguladık, Avrupa Bir- liği problemine ise; birliğe girmek mi, girmemek mi yoksa özel statüye sahip olmak mı; hangisi en iyi seçenektir sorusuna yanıt bulmak amacıyla çözüm- leme getirdik. Bu problem gerek Avrupa Birliği açı- sından gerekse Türkiye açısından iki ayn model ku- rarak ele alındı. Avrupa Birlığı konusu TUNAECS'in (Avrupa Etüdleri Biıiıği) düzenlediğı biryanşmada 68 makale arasından 2. 'lik ödülüne layık görüldü". Sayın özdemir'e bılgıler ıçın teşekkür ederım. • • • ANKA Ajansı yöneticılerınden Sayın Nazrf Ekzen de bilgıleraktardı. Ekzen, Ankara'da başkanhğını Ze- keriya Temizel'in yaptığı Ülke Politıkaları Vakfı'nın 3 Haziran 2005 tarihinde flkbahar Dönemi Konferans- ları içinde; Oktar Türel'in sunumunu anımsatıyor. Bu sunumların kitap halıne getırildiğine, hatta Cumhu- riyet ıçin hazırlanan ıki günlük bır diziye de yayımlan- ma fırsatı bulunamadığına dikkat çekiyor. Sayın Ekzen'e de aktardığı bilgiler için teşekkür ede- rim. • • • Böylece Oyunlar Teonsi konulannda meraklı, az sa- yıda da olsa fen ve ekonomi bilimcilerimizin varlığı- nı okurlarımıza duyurmaktan sevinç duyuyoaım... Nedemiştik: "Bilimsiz polrtika olmaz".. Türkiye politikası bilimselleşebildiğı, bilimin üretti- ğı bilgileri ve kuramlan dikkate alabildıği ve politika- sını "rasyonelleştirebildiği" ölçülerde, başarılı olabi- lecek; şu sıralarda özellikle lıberal veya "solcu" ay- dınların dılinde tu kaka edılen ve yerlere batırılan "ulusal çıkar"ların savunulması ve bu savunmadan azami yararların sağlanması mümkün olabilecektir. Ulusal yararın olmadığını öne sürenlerin, gerçek- ten de başkalannın ulusal yararianna bılgilı-bilgisiz hiz- met ettıklerine gıderek daha çok "inanmaya" başla- dım! AB'ye girmekten yana olmanın "ulusal yarahan" güverteden okyanusa atma anlamına geldiğini, bu "si- yah-beyazcı" anti-bılimcilerden öğreniyoruz... Aynca ulusal yararları savunanlan toptan "Kızıl El- ma cephesi"ne dahil etmeleri de, onların bu bilim karşıtlığı gözü karalığının içine ne derece saplandık- larının da işaret saymak gerekır!.. Biraz daha gayret ederlerse, bütün Türkiye "Kızıl Elmacı" olacak! obursalifg cumhuriyet.com.tr. AZARATANER YILDIRIM: Siyaseti 12 Eyliil darbesi kirletti tstanbul Haber Servi- si - Eğitımcı-yazar Ata- nerYıkhnm, Türkiye de sıyası kirlenmenın 12 Eylül'le birlikte yoğun- laştığını behrterek "12 Eylül'lebirükte gecekon- dularda 'maganda" ül- kemizde de "manda" zih- niyeti egemen oldu" de- dı! SHP Istanbul II Ör- gütü'nce düzenlenen "Si- yasette khienme ve Üke- K Siyaset" konulu konfe- rans Taksım'dekı Maki- na Mühendısleri Oda- sı'nda gerçekleştınldı. Her ay değişik bir konu- yu işlemeyi ve değişik bir konuğu ağırlamayı düşündüklerini söyleyen SHP Istanbul Jl Başka- nı Beyzade Özkahra- man. ilk konferansın içe- nğınin siyasetteki kirli- lik olmasının özel ve güncel bir önemi olduğu- nu vurguladı. Eğitim ve seminerlenyle tanınan Yıldınmda, "12Eyhine birlikte, adalet, hukuk büyükyara ahnışür. Ab- laki değerier ters-yüz edfl- miş. insan haklan gas- pediuniş, küMrsüz, du- yarsız, Dgisiz, kayıtsız ve apolitik bir gençükyetiş- tirflmiştir'' dedı. MÜ tktisadi ve îdari Bilimler Fakültesi Dekanlığı tarafindan adıma düzenlenmiş olan 22.07.1996 tanhli ve 570 9876 No'lu geçici mezumyet belgemı kaybettım. Hükümsüzdür. ERTANÇOLAK Nüfus cüzdanımı ve ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. MURAT ÖZKAN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear