23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26 OCAK 2005 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL CHP'nin Muhalifleri KENDİLERİNE, "Anlaşıldı, 'Baykal gitsin1 di- yorsunuz, peki o gidince partiyi nereye götürecek- siniz?" diye sorulduğunda, "O, partinin içinde tar- tışılacak bir konudur; zaten Baykal böyle bir tar- tışmaya izin vermediği içindir ki gitmesini istiyo- ruz" demekteler. O zaman, ister istemez "Ama şimdiden, birara- ya gelip o gidince ne yapacağınızı, partiye nasıl bir yön vereceğinizi tartışsanız daha iyi olmaz mı" di- ye soruyorsunuz. Çünkü, dıştan bakıldığındaen bü- yük sıkıntılarının harekete kimin öncülük etmesini bir türlü kararlaştıramayış olduğu anlaşılıyor. Oy- sa, bu söyleneni yapıp bir araya gelseler ve tartış- salar, o tartışma büyük olasılıkla harekete kimin öncülük etmesini de belirleyecek. Ama, hayır, bölük bölük, küme küme, birilerinin, hem de birbirinden çok farklı birilerinin peşine ta- kılıp kurultaya öyle gitmekte diretiyorlar. Baykal düşürülür ve birinden biri başa geçerse partinin nasıl daha da bölük pörçük durumlara dü- şeceğini önceden ilan edercesine. Kimileri Şişli Belediye Başkanı'nın çevresindeya da peşinde. Isterseniz, bunun ne anlama gel- diğini Bekir Coşkun'un satırlarından okuyalım: "'Allah-din-iman' sözcüklerini ağzından düşür- müyor. Türbanı savunuyor. Hakkında yeterince iddia var, ama öyle durup du- rurken hesap vermeyi fazla sevmiyor. Misal; kaçak kata izin vermesi ne kadar da çe- kici. Şov yapmaya bayılıyor. Diyelim ki 'Anaların elini öpmeye geldim' diyor, arkasından 'Kokunuzu özledim' diyorterlidelege- lere, peşinden 'Amerikan Büyükelçiliği beni izli- yor' diye mutlu haberi veriyor ve Ce Ha Pes'liler yıllarca 'Amerikan uşağı' diye sağcıları suçladık- tan sonra, bu kez ABD Elçiliği'nin 'Mustafa'yı iz- lemesine' bayılıyorlar ve basıyorlar alkışı. Liderliğe soyunduğunu, ABD'yegidip oradan 'Ge- liyorum...' diyerek haber veriyor ve 'başbakan' ol- ma kulisini Türkiye'deki değil, önce ABD'deki lo- bilerle yapıyor." Sonra, Kemal Derviş de var. Onun üzerine ayrıca açıklama gerekir mi? Ba- ğımsız bakanken, DSP'li, YTP'li yolculuğun ardın- dan CHP'ye gelirken "hakkında" yeterince yazıldı, çizildi ve her şey herkesçe yeterince duyuldu, gö- rüldü. Daha, daha? Nasıl oluyorsa, Ikinci Cumhuriyetçi CHP'liler var. Hatta, CİHP'yi "demokratpartileştirme" g\nş\m\- nin mirasçıları. Yetmez mi? Bir kurultay toplamaya fazlasıyla ye- ter ama, Mustafa Kemal'in partisini silkeleyip di- riltmeye herhalde yetmez. CumhuriYet kitap kulübü MERÎÇ VELÎDEDEOĞLU Laiklikten * Şeriata mı? Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 (34334) Cağaloğlu-lstanbulTel:(0212) 514 01 96 KARŞIYAKA CUMHURİYET OKURLARIDUYURUSU 1 - Karşıyaka CUMOK. - Türk Kadınlar Birliği Izmir Merkez Şubesi - Cumhuriyet Kadınlan tzmir Şubesi'nin ortaklaşa düzenledikleri PAIMEL Türkıye'nın Gündemindekı Sorunlar ve Medya Konuşmacılar ERSALYAVt-fcar HAYATİÖZCAN - Ulusal Kanal tzmır Temsilcisi Türkiye'nin sorunlarıyla yakından ilgılenen ulusalcı lüm bay ve bayanları bekliyoruz. tkram: 6.5 mılyon Yer: Konak Otel (Sabancı Kültür Merkezı yanı - Konak). Tarih: 27 Ocak 2005 Perşembe, Saat: 14.30. 2 - Atalürk'ün öncülüğünde kurulan lzmit SEKA, TÜPRAŞ, Telekom, TEKEL'i savunuyor, SSK Sağlık Tesislerine ve Köy Hizmetlerine yönelen saldınları şiddetle kımyoruz. 3- Karşıyaka CUMOK - Türk Kadınlar Birliği tzmır Merkez Şubesi - Cumhunyet Kadınlan Izmir Şubesi. Bayraklı A.D.D.'nm katkılarıyla düzenlediklen SÖYLEŞİ -BAŞKANL1K YÖNTEMİ- Konuşmacı: SEDAT İLHAN (Emekli Oramiml) Sunuş. ISMAİL YAZGI - Tütün Teknolojı Mühendısi (Tütün Eksperi). Yer' Bayraklı Atatıirkçü Düşünce Derneği Anadolu Caddesi No: 61 Karşıyaka / Bayraklı. Tarih: 28 Ocak Cuma, Saat: 18.30. Tüm Cumhunyet okurlannı ve tüm vatandaşlanmızı bekliyoruz. iletişim: Deniz Sapmaz 0 232 - 362 09 75 / 0 544 - 249 24 91 HOŞ GELDİN EKİN BERKAY BEBEK Arkadaşlarımız Şenay-Ali Rıza BARAN çiftinin bir erkek çocuğu dünyaya merhaba dedi. Ekin Berkay/ bebeğe uzun, sağlıklı ve, mutlu bir hayat dileriz. Cumhuriyet çalışanları.., 24 Ocak'm Söndürdüğü Ocaklar Ekonomik sistemin erken ya da geç doğumlara neden olmayacak biçimde ussallaştınldığı (rasyonalize edildiği) ve tarihsel gelişimin doğal eğrisini izlediği ölçüde, savaş ve barış arasındaki çelişkiyi de dümdüz bir kesinlik -ya da olacaksa olur- çizgisini izlemekten uzaklaştınr. Savaş gücü, banşı güçlendirmede başatlaşır. Vedü BlLGET Em. Amiral H er ekonomik sistem, kendi doğ- rultusunda bir askersel siyasa koşullar. Bu askersel siyasa, o ekonomik sistemin gelişimine koşut olarak evrim gösterir, yet- kinleşir. Yetkinleşme ise yeni siyasalar üretme aşa- masıyla bütünleşir. Bu bütünleşme, askersel alanda "kavram değjşimi" demektir. Askersel kavram değişimi, ekonomik/siya- sal gelişimin doğasıdır aynı zamanda. Yeni kavram önermeleri ile karşı önermelerinin ça- tışmasmdan yeni bireşimlerin oluştuğu nok- tadır. Bu nokta, gelinen siyasa ile vanlması he- deflenen arasındaki sıçrayışın hareket nokta- sıdır da. Böyle olduğu için de banş ile savaş arasındaki çelişkinin, kavramsal aydınlanış evresidir. Ekonomik sistemin erken ya da geç doğum- lara neden olmayacak biçimde ussallaştınldı- ğı (rasyonalize edildiği) ve tarihsel gelişimin doğal eğrisini izlediği ölçüde, savaş ve banş arasındaki çelişki de dümdüz bir kesinlik -ya da olacaksa olur- çizgisini izlemekten uzak- laştınr. Savaş gücü, banşı güçlendirmede ba- şatlaşır. Süreç içinde, savaş gücünün banşı pe- kiştirici sorumları özümsemesi, savaş-barış ikilemini giderek aynileştirir. Bu aynileşme ve bütünleşme, değişen askersel kavramın, bir önceki evreden nitelikçe farklı yeni bir asker- sel siyasa evresine ulaşımı demektir. Ekono- mik gerekirliklerin savaş dengesini saptama- sından, savaşın gerekmezliğinin siyasal den- geleri saptaması evresine vanştır bu. Ama hiç unutmamak gerekir ki, bu evreyi belirleyecek olan, çıkış noktalannı koşulla- yan ekonomik sistemin tarihsel gelişimin do- ğal eğrisini izleyip izlemediği olgusudur. Tür- kiye'nin ekonomik sistemi nedir acaba? Bu sorunun yalın yanıtı "sistemsizliği''dir hiç kuşkusuz. Böyle olduğu için de "sistem" ye- rine konulan marjinal istikrar önlemleri, dö- nemsel olduklan savına karşın, yöntemleri sü- rekli değişe değişe, sürekli kılınmaya çalışı- lır. Kaldı ki, son yöntemsel değişikliğe "24 Ocak ekonomisi ya da 24 Ocak'm söndürdü- ğü ocaklar ekonomisi" adını perçinleyen "mo- netarizm" kavramı altındaki "istikrar" savı, ancak "istikrarsızlığın istikran"nı sağlamak- tan öteye gidememiştir. Gidemedi de. Çünkü, "yenitiberliznr ya da "çağdaş libe- ralizm" etiketli bu yöntem "liberal" kökenli kıta Avrupası'nın terimcesinde bile "nean- derthal economy/taş devri ekonoınisi" olarak nitelendirilmektedir. Bu yöntemin yapısında insan öğesi yoktur. Bu bakımdan, içindeki diğer öğelerin gücü yetersizdir. Dahası, ekonomi doğal yasalara bo- yun eğer. Insanın, hem doğanın bir parçası olup hem de doğayla çatışıp onu egemenliği- ne alması gibi, insansal bir eylem olan siyasa da ekonominin doğal yasalanyla çatışıp onu toplumsallaştınr. Ama insan öğesini yadsıyan bu "monetarist" yöntem, siyasayı da bir yana itmiştir. Siyasal yeğlerden uzak bir ekonomi dayatması da elbet toplumsal yöneylem ola- rak ulusal yetkinliği sağlanmış bir planlama- yı olası kılmamıştır. Plansızlık, doğasıyla 24 Ocak anlayışının te- mel özelliğidir. Bundan dolayıdır ki, bu yön- tem, "bir bütünlük içinde uygulanması ola- naksız önlemler dizisi"nden oluşmuştur. Bü- tünlüğü yadsıyan bu eğilim, bir bütünlük olan ekonomik ve siyasal yapılanmayı da olanak- sız kılmıştır. Belirsiz bulgulann içinden o gün için işine geleni seçmekten ibaret Özal'cı uy- gulama, yok olan iç siyasa ile ağır baskısı olan dış siyasanın iki ucu arasındaki bir dizi ara du- rumlann kıskacına düşmüştür. Bütünlükten yoksun bu uygulama -12 Eylül'le birlikte ise yaptınm- şimdi, savaş banş kavramlanmn ay- nileşmesi/bütünleşmesi evresini de engelle- yici olmuştur. Başka bir deyişle, piyasadaki gün- lük dalgalanmalann etkisinde kendi de hep dalgalanan Özal ekonomisi, dış siyasa dalga- lanmalanmn tam çekim alanma demir atmış- tır bugün. "Taş devri ekonomisi" bir sistem olmadığı için, ancak dış dalgalanma doğrultulannın ko- şulladığı bir taş devri anlayışıyla, savaşı banş- tan soyutlamaya saplanmıştır. Kerkük-Musul üzerindeki haklar spazmı ve bundan umulan ekonomik çıkarlar zorlaması da tam bu aşamada gündemlenmiştir. Oysa bu, yakın tarihten ve güncelliğin her an olumsuzladığı bir büyük yamlgıdır. Menderhausen ve Steiner'in -daha 1940'lar- daki- "Yakm Savaşın Ekonomik Sorumları" üzerine savlanndan FrederickShorter'inkile- re(*) değin uzanan ve hatta Eliyahu Ka- nosky'nin mantığından süzülen bir süreçte de, aynı konuya değin girişimler gözlenmiştir. 1965 yılında, ABD'nin dönemin başbaka- nının ağzını aradığı ve Iran-Irak-Türkiye Kürt- lerini içeren ve Türkiye'ye bağlanacak bir fe- deral cumhuriyetten, bunun ekonomik yarar- lanndan dem vurduğu; başbakanın da Genel- kurmay'daki brifingde bu konudan söz açtığı hâlâ askersel belleklerdedir. Ancak Silahlı Kuvvetler yetkililerinin bu önerinin içyüzünü kavrayıp anında tepki gösterdikleri de unutul- mamış olsa gerekir. Göreceli bir kalkınma çabası ve siyasal ya- şamm örgütlendiği 1965'ler sonrasında öne- ri uyutulmuştur. Türkiye dışında yakılan ateş- ler sınırlarımızı ısıtırken, bu eski ABD öneri- si -Musul/Kerkük özendirmesi ile- yeniden yinelenerek canlandınlmaya çalışılmakta, çe- şitli kesimlerin ağızları aranmaktadır. Uzun yıllardan sonra "deneyimli" sanılan -ama deneyim alanlannın niteliği önemli bir toplum kesımince iyi bilinen- kimi eski dip- lomatlar ile "bir kıza copla tecavüz" yerine ay- nı eylemin "eldeki 20-21 yaşındaki taş gibi de- likanlılara yaptınlınasının daha praük olaca- ğT savında eski bir generalin de Kerkük-Mu- sul üzerine girişimi olumlu bulmalan, "mo- netarizm" eşittir "militarizm" olgusunun doğ- rulanmasından başka şey değildir. Taş devri ekonomisi, taş devrinin savaş mantığı koşul- lanmıştır. Ne var ki, TSK'nin 1965'lerden süzdüğü askersel siyasa bilincinin, bugüh de bu oyuna karşı tepkili olduğuna değin işaret- ler olması sevindiricidir. Evet; Özal ekonomisi iç siyasa boşluğunu koşullamıştır. Bu boşluk her geçen gün daha belirsizleşmektedir. Ancak Silahlı Kuvvetler, iç siyasayı değil, kendi askersel siyasasım, sa- vaş/banş dengesinin olumladığı çağdaş kav- ramlar bütününde belirlemekle sorumludur bugün. Hem de geçmiş evrelerden daha da çok bir gerekirlilikle. Böyle olduğu süreçte de, yazımızm başında vurguladığımız gibi, savaşın gerekmezliği, siyasal dengeleri sapta- yacaktır. Bu çağdaş edim ise toplumsal baskı güçlerinin yeniden dengelenmesini ve iç siya- sada belirsizliklerin giderilmesini gerektirecek- tir. Kısacası, Kerkük-Musul tuzağına düşme- mek, "mutlakmilitarizm"i yetkinlikle yadsı- mak olacaktır. Ve yanhzca ona eşit olmakla ken- dini dayatan "monetariznı"i de götürecektir. Öte yandan da monetarizm'e karşı çıkan sömürülen tüm uluslar, sömüren tüm ulusların taş devri ekonomisinin tuzağına düşmesini yadsımaktadır. Yurdun'Tarih'i ve 'Talih'i Üzerinde... Umit SARIASLAN Sanat Tarihçisi A KDemir(75), buyaşlan- maz Anadolu yurttaşı, yurt ve yurt insanınm incelikli ve içtenlikli türkücü- sü, toprağımızın şiirine, kede- rine sinmiş kızılm, kahve ve sa- rının tonlan ile bezeyedurdu- ğu yurt resimleriyle bir "tarih"i geleceğe, bir yakın yarını insa- rumızın ve insanhğın büyük ya- nnına bağlamayı sürdürüyor. Ali Demir, ilki Cumhuriyet'in Onuncu Yıh'nda Ankara'da dü- zenlenen "Birinci İnkılap Gü- zel Sanatlar Sergisi''nin bağlam ve içerimi dolayırmnda üretegel- diği sergilerini katlayarak götü- rüyor. Onuncu yıl onuruna An- kara'da açılan o sergide yer alan, bugün çoğu klasik olmuş res- samlarımızın ana izleği (tema- sı), elbet "milli mücadele" ve cunıhuriyetin onuncu yılında başanlmış devrim aülımlan idi. Resimlerin hemen hemen tü- mü bu bağlam ve paydada üre- tilmiş, tümü de cumhuriyet dev- riminin coşkulu bir türkülen- mesine adamp özgülenmiş ya- pıtlardı. 1936'ya değin sürdürülen ve kurulacak bir "devrim müze- si"nde saklanması tasarlanan bu yapıtlardan oluşan sergiler dönemini, ünlü "yurt gezüeri" ve "yurt resimleri" dönemi iz- leyecektir. 1938'de başlayıp 1943'e değin sürecek olan bu uygulamada üretilen resimlere altlık oluşturan ana izlek ise Anadolu'dan notlar, saptama- lar, pastoral görünümler.. ola- caktı. Belki biraz daha roman- tik idealizmle besli ve daha iz- lenimci olarak. Bir ressam-düşünür Kısaca gönderme yaptığımız iki erken cumhuriyet dönemi resim koridorundan geçmemi- zin nedeni, Ali Demir'in bu iki sanatsal serüven ve deneyimi kendince, kendi resim dili ve an- latımıyla günümüzde sürdürü- yor olmasına vurgu içindir. Ali Demir'in resmi, yanda bıraktı- nhnış, hızı kırılmış, giderek iç- lem, içerik ve doğrultusu aşın- dırmalara uğratılmış, "inkı- lap"ın, deyiş yerindeyse, cum- huriyet devrimitemelinde, 1946 sonrasmı irdeleyip-işleyen bir ressam düşürürün resmidir. Ali Demir, çok partili siyasal süreçle birlikte içine girilen gö- reli bağımlılık ilişkilerinin top- lumun düşünsel yönelimini, ye- niden Tanzimatçı bir eğilime soktuğunu; bunun cumhuriyet- le başlatılmış çağdaşlaşma gi- rişimlerinin hızmın kesilmesin- de önemli etkenlerden biri ve başhcası olduğunu imler. tmle- diği bu süreci besleyen toplum- sal büeşenlerin ülkeye ve insa- nımıza taşıdıklanna ayna tut- tuğu bu resimlerinde, sanatı da aynı bağımlılık üişkileri içinde sorgular. Bağımlılaştuılan, ken- di deyişiyle Tanzimatçılaştın- lan kafa ile, öykünücü eğilim- lerle beslenen düşünsel ve sa- natsal verimlerin de aynı sayrı- lığın ayracına kaçınılmaz ola- rak daralacağını söyler. Yanm yüzyıldır dirençle yapageldiği resimleri aracılığıyla, resimle- ri üzerinden vurguladığı, bu yurdun tarihi ve talihinin, bu yurdun ve insanın dili, dağları, "dahaçiçeğe duranı kökleriya- nında deryada damladu*" dedi- ği, Anadolulu yaratmalar gö- müsünün diriltilip sanat ve dü- şünce dünyamızı besleyen can- h bir kaynak ve esin pmanna dö- nüştürülmesi gerekliliğine vur- gu yapar. Adaşı AH Yüce'nin yanm yüzyıldır şiirde, şiirle yaptığını bir başka bağlam ve biçimde Ali Demir de resimde, resimle yapıyor. Ortak yanlan, Anadolu'nun ve Anadolu insanının günü ve yarınını çiçekleyenle zehirle- yeni şiirli bir gerçekçilikle, kök- leri kültürel dağanmızın derin dip sulanndan emmiş yaratma- larla anlatıyor olmalandır. Ocak 2004'te Doku'da açtığı sergisi için yazdığımız yazıda, onun böyle bir "bağlam" üzerinden resim yaptığını belirtmiş, bu bağlamın resmini kurmadaki behrleyiciliğini vurgulamak için de şöyle demiştik: Karanlıkta renk yoktur! Ali Demir, cumhuriyet renginin ressamıdır Resmini kuran atkı ve çözgü- lerin toplumsal karşıhğı apa- çıktır. Türkiye Cumhuriyeti, bir Ulu- sal Kurtuluş Savaşı'yla kurul- du. Teokratik feodal bir impa- ratorluğun kadavrasından gö- veren laik demokratik yeni dev- let, "müttefîk" dünyasının ana- yasası Sevr'i; bizim için karan- lığınbubelgesini Lozan'layır- tan bir sürecin ürünüdür. Sevr karanhk, Lozan aydınlıktır; cumhuriyet aydınlanması Lo- zan'ın ışıttığı yolda yürüyecek- tir. Laik demokratik cumhuriyet aydınlanması, nasıl ulusal po- tada, ulus kültür paydasında var olabilmekliğimizin altyapısını biçimleyerek dil ve tarihimizi bi- ze verdi ise renklerimizi de ver- miştir. O cumhuriyet renginin ressamıdır. Ne var ki bu "renk" yer yer resimlerinde kullandığı ikinci araç olan pastelin klasik man- tığını taşısa da gerçek değiş- mez. "Matlık"la vurgulamak istediğimiz, ustanın "kozmo- polit" Galata'ya bakan pence- resinde, yüzünü tarihe yasla- mış îstiklal Savaşı gazisinin portresinde dillenir. Kurtuluş Savaşı'nı yapan bu ulus, uygarlık savaşımında, 1946'dan bu yana ne yazık ki yalnız ve yaya bırakılmıştır. Sevr karanhğından cumhuriyet aydınlığına bir devrimle sıçra- yan ulus, 1946 sonrası girilen yeni süreçte, "gelenekselvebü- rokratik gericiliğin r> Sevr gü- dücülerinin ardıllarıyla "itti- fak" oluşturduğu bir kumpas- ta boğulur edilmiştir. Halk, cum- huriyet trenini rayından çıka- ranlann ayartı ve yönlendirme- sinde geldiği yolu unutur edil- miştir. "Kozmopolit'' Galata'ya pen- ceresinden, bugünün Istan- bul'undan bakan Kurtuluş Sa- vaşı Gazisi'ni betimlediği resim, Osmanh'yı "hacamat" eden Galata bankerleriyle, günümü- zün "gayri milli" onca sapma- sı arasında tarihsel bir buluş- manın göstergesine dönüşür. Galata ve Sultanahmet imgesi pencereden taşar, günümüzün sularına karışır. Osmanh'nın görkemi ve gö- vermesinin simgelerinden Sul- tanahmet'le; çöküşünün ve ta- rihin karanhğına gömülüşünün simgesi Galata birleşir. Resme bakanı, bugünün IMFTi, Dün- ya Banka'lı küreselleşmeci dün- yasına bağlar. Ancak bu bağlantıyı, biz tab- lodaki yaşlanmış gazinin yaka- sında takılı "tstiklal madalya- sı"ndan ve devrim önderi Mus- tafa Kemal'in duvarda asılı fo- toğrafından yansıyanla birleş- tirerek algılarız. Her iki resim- sel göstergeden yansıyanla, pen- cereden taşınan etkileşir, elekt- rikleşir; dünden yarına akışın es- tetik düzlemde var olmuş ta- rihsel imgesine dönüşürler ve Ali Demir, Yunus'ça bir anlık ve söyleyiş ustahğı, anlatımı tutturmuştur. Çerçevesinden taşan resimler Ali Demir'in resmine bir "gi- riş" denemesi yapmaya çalıştı- ğımız "Galata'ya Bakan Kur- tuluş Savaşı Gazisi" kompozis- yonu, salt ressamın duruşunun açıklanıp, açımlanmasına bir "anahtar" olmakla kalmaz, eş- zamanlı olarak cumhuriyet son- rası Türk resminin yürüyegitti- ği "yol"un da irdelenmesinin kendi eşiğinden bir anahtannı verir. Bu da uluslaşmak teme- linde çağdaşlaşma ile zorun- lanrmş bir varlık arayışı cephe- sinden resim sanatının sorgulan- masına açık bir çağrıdır. Yet- miş yıl öncesinin "inkılap resin»- leri"yle kurtuluş ve kuruluşun sanatsal tutanak ve tutamakla- nnı kurmak benzeri bir çaba. Bu kez tersine, "inkılap"ın kağşa- tılması, gide gide yok edilme- si tehlike ve kuşatması karşısın- da sanatın tanıklığını, tutamak olmaklığını yeni "cephe"ye ta- şıma!.. Ali Demir, cumhuriyet treni- ni kör hatta çekenlerin çizdiği bir çerçevede bunalan resme Anadolu'nun tarihi ve duyarlı- ğından -çok haklı olarak- yeni bir kan ve taze soluk arayan çağdaş ressamlarımızdandır. Resmi düşüncesinin gövdeleş- miş örneği; düşüncesi resünle- rinde göveren bu aydınlık savaş- çısı yaşlanmaz ressamın Türk resmine katkısı, en çok da bu- günlerde -a'dan z'ye kendimi- zi arar edildiğimiz(l) şu gün- cellikte- bakılmayı ve algılan- mayı bekliyor. tyice edilgin bir kulvarda, ko- layın ve kalıbın olumsuz olum- lamanın yaşamlanmızı ağırlaş- tınp örseleyegittiği günümüz- de, Ali Demir'in resmi karan- lıkta ışıyan cevher gibi bakıyor. PENCERE Türkiye Bıçak Sırtındayken ••• Yurtsever diyor ki: - Durum ciddi!.. - Ne var?.. - Türkiye bıçak sırtında!.. - Nasıl?.. - Bush'u okumadın mı?.. Attığı nutku dinleme- din mi?.. Adam yıldızların ötesinden talimat alı- yormuş, iyice oynatmış, Ortadoğu'yu tümüyle ka- na bulayacak, Irak'ı işgal etti, Afganistan'a girdi, Iran'ı vuracak, Türkiye kanlı bir Hıristiyan - Müs- lüman harbinin çekim coğrafyasının göbeğinde... - Eeee?.. - Sovyetler yıkıldığından bu yana devletler ya rejim değiştiriyor, ya parçalanıyor... - Sonra?.. - ABD Türkiye'ye ıltmlı Islam Devleti modelini yakıştırıyor... - Hımmm... - ABD Kuzey Irak'ta Kürt Devleti kuruyor, Bush ile komşu olduk, Türkiye'de llımlı Islam Iktidarı ta- sarımı gerçekleşti; şimdi llımlı Islam Devleti kur- mak için 'Başkanlık Sistemi' gündemde. - Sen ne demek istiyorsun?.. - Türkiye'de AKP iktidarına karşı doğru dürüst muhalefetyok!.. Herkesin aklını başınatoplama- sında yarar var diyorum. • Biilent Ecevit evinde bir basın toplantısı yap- tı, söylediklerini bu köşenin elverdiği kadar akta- rıyorum: - ABD Irak'ı işgalden sonra şimdi de Iran'ı teh- dit ediyor. Türkiye iktidarı ve muhalefetiyle birlik- te bu saldırıya kesin tavır almalı. Olası bir savaş- tan en fazla zarar görecek ülke Türkiye olur. Sayın Ecevit sözlerini şöyle sürdürüyor: - Türkiye 'de artık CHP diye bir güç yoktur. Tür- kiye'de güçlü bir iktidar vardır; ancak CHP etki gösterememektedir. CHP'nin ömrü dolmuştur. • Peki, neyapmalı?.. Akıl ne söylüyor?.. Muhalefette birbirinin hıh deyip burnundan düş- müş üç parti var: CHP, DSP, SHPL önce bu üç parti birleşmeli!.. Türkiye Ecevit'in söylediği kadar büyük birteh- like altındaysa -ki herkes bu noktada birleşiyor- Ecevit, Baykal ve Karayalçın bir araya gelip ger- çeğin altını çizmek zorundadırlar: "- Türkiye bıçak sırtındadır!.. Parçalanma tehlikesi.. Islamcı devlet tehlikesi.. Savaş tehlikesi.. AB'nin dayattığı siyasal baskılar ve koşullar, Kıbrıs ve Ermeni soykırımı iddiaları kaygılan yo- ğunlaştırıyor. IMF'nin ekonomiyi yönetmesine karşı bir seçenek oluşturulamıyor, llımlı Islam Ik- tidarı devlet düzenini değiştirmek yolunda yürü- yor. Bu durumda programları bir ve dünya görüş- leri aynı olan partiler arasındaki çekişme, çatış- ma, kavga anlamını yitirmiştir... Birleşiyoruz!.." • Rüya mı?.. Evet... Ancak kusura bakmasınlar, her biri laik, sosyal demokrat, demokratik solcu, Atatürkçü kimliğe sa- hip Bülent Ecevit, Deniz Baykal, Murat Karayal- çın bu sağduyu ve bilgeliği gösteremezlerse, dip- ten gelen halk dalgası gereğini yerine getirecek- tir... Çünkü Türkiye Cumhuriyeti bir varoluş sınavı kar- şısındadır... Kısır liderlik sultaları ve particilik iddiaları "bı- çak sırtındaki Türkiye"de artık aşılmış siyasetle- rin dünden artakalmış mirası olarak değerlendi- rilmelidir. Yoksa Türkiye, llımlı Islam Devleti mo- delinde parçalanmaya müstahak bir bilinçsizliğin peşinde sürüklenip gidecek... 12. ADALET VE DEMOKRASI HAFTASI BUGÜN 26 OCAK 2005 ÇARŞAMBA Yer • Çankaya Beledıyesi Çağdaş Sanatlar Merkezı Kennedy Caddesi No.4 Kavaklıdere Belgesel Film Gösterimi - Duvarların Ardında (Jules Buerjes/Almanya/1998) Saat 12.00 Düzenleyenler: BSB Sınema Eserlerı Meslek Birliği,Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecılık Vakfı Açıkoturum - Psikolojlnln Penceresinden Terör ve Şiddet Yöneten . Prof. Dr. Ayşe YALIN Konuşmacılar. Yrd. Doç. Dr Doğan KÖKDEMİR, Uzm. Psk. Banu YILMAZ, Uzm. Psk. llgın GÖKLER Saat 16.30 Düzenleyen • Türk Psikologlar Derneği ETKİNLİKLERİMİZ ÜCRETSİZDİR. KIRMIZIBALIK ÇOCUKEVİ AİLE OKULU - 3 / 2005 14. YIL Sunuş: Dr. Erdal ATABEK Konuk: Yazar Aytül AKAL "ÇOCUK GELİŞİMİNDE KİTAP..." Tarih: 30 Ocak 2005 Pazar Saat: 12.00-14.00 Yer: Kadıköy Evlendirme Salonu üst salon - Söğütlüceşme KADIKÖY TÜM VELİLERtMtZ VE İLGt DUYANLAR ÇAĞRILIDIR. Bostancı - Tel: 0 216 / 41716 36 Telefaks: 0216/36614 31 Mecidiyeköy -Tcl: 0212/0 212 213 95 88 Telefaks: 0 212 213 87 40 www.kirmizibalik.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear