22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 OCAK 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Sağlık sigortası! AKP iktidarının hazırladığı "Genel Sağ- lık Sigortası Yasa Taslağı"n\n 27. mad- desinin ikinci fıkrası: "Kurumdan sağlık yardımı almakta olanlar, hekim veya diş hekimi tarafından alınması istenen ön- lem ve önerilere uymakla yükümlüdür- ler. Hekim veya diş hekimi tarafından istenen önlem ve önerilere uymamasıyü- zünden tedavi süresinin uzamasına, ma- lul kalmasına veya malullük derecesinin artması nedeniyle oluşan ek masrafla- nnyüzde 50'si sigortalıdan tahsil edilir." Izmir'de oluşturulan "Hekim Güçbir- liği" grubu, bu hüküm yürürlüğe girdiği andayurttaşların başınagelecekleri şöy- le yorumluyor: "Örneğin, bir muayene- den ya da tanısal bir girişimden korka- rak -ya da çok yüksek tutacak ilaç be- deli veya ekonomik güçsüzlük nedeniy- le kendisini yeterince besleyememek yüzünden- hastalığının ilerlemesine ne- den olan bir kişi ek masraflann yüzde 50'sini ödemek zorunda kalacak, belki de bu yüzden tedaviye devam edeme- yecektir." Gelelim taslağın aynı maddesinin son fıkrasına: "Kurumun yazılı bildirisine rağ- men, teklif edilen tedaviyi kabul etme- yen sigortalıya bu hastalığı nedeniyle sağlık yardımı tedaviyi kabul edinceye kadaryapılmaz." Onun da hekim diliyle açık anlatımı şu: "örneğin, teklif edilen tedavi ame- liyat olsun ve hasta da bunu kabul et- mesin. Taslağın öngördüğü hüküm, böy- le bir durumda 'Ağrısını dindirmeyerek ya da rahatsızlık veren başka bir bulgu- yu gidermeyerek hastayı cezalandıralım mı?' gibi tartışmalara olanak tanıyor. Bunlar, hekimlik etiği ile bağdaşmaz ve hekimler ile hastalar arasında sorunla- ra yol açar." Haydi gel de, taslakların uyanık sim- sarlar, acımasız tefecilerce hazırlanmış olabileceğinden kuşkulanma... IŞIK KANSU CHP'de yurtseverlik tartışması2002 yılında seçime gidilirken "işle- rinin yoğunluğu" nedeniyle parti mec- lisi üyeliğinden istifa ettiği bilinen Istan- bul Milletvekili Zülfü Livaneli, bu kez iş- lerini Kemal Derviş'in de desteğiyle CHP lideri olma üzerinde yoğunlaştır- dı. Livaneli, 1 Aralık 2003'te Zaman ga- zetesinde yayımlanan söyleşisinde, CHP'nin "Türkiye'yikutuplaşmalardan kurtanp demokratik bir ortamda, öz- gürlüklerle AB 'ye sokma" önerisini be- nimsemesi gerektiğini dile getirmiş ve eklemişti: "Partibu ideolojiyi benimse- meli, buna doğru yürümeli. Katiyen sol değil. Özgürlükçü, demokrat, Türki- ye'de bütün kesimlerin kardeşçe yaşa- masını öneren ve AB'ye yönelen bir yapı. Partinin kurtuluşu burada. Solun ne anlam içerdiğini artık kimse söyle- yemez. Sol ne demek, hangi sol? Kam- boçya'da birmilyon kişiyi öldüren Pol Pot solu mu, Tony Blair gibi Irak'ta sa- vaşan sol mu? Solu bana kimse anla- tamazartık. Sol dedikten sonra sorv işa- retleri başlıyor." Aynı Livaneli, 10 Ocak 2005'te ise Radikal'den Neşe Düzel'e, bir "solcu" olarak "Türkiye'nin kurtuluşunun sol politikalarda" olduğunun altını çizmiş, solun "milliyetçi" olamayacağını belirt- miş ve "Bütün dünyada sol, yurtsever olur. Nasyonalist olmaz, patriot olur" de- miş bulunuyor. Hem solcu hem de yurtsever Livane- li, aynı söyleşide kendisinin destekledi- ği, hattauğrunaYeşil Hat'takonserver- diği Annan Planı'nı CHP'nin "Kıbns'ı satma planı" olarak gördüğünü, yine partisinin AB'ye karşı yaptığı muhalefe- tin Türkiye gerçekleriyle uyuşmadığını da ifade etmiş bulunuyor. Biz de, geçen hafta içinde CHP Ge- nel Başkan Yardımcısı Onur Öymen ile küçük bir söyleşi yaptık. Yayımlıyoruz: - Sayın Zülfü Livaneli solun milliyet- çi değil, yurtsever olacağını belirtiyor. Ne diyorsunuz? - CHP'nin altı okundan biri olan mil- liyetçiliği, ülke çıkarlarını savunmak ola- rak da anlıyoruz. Bütün sosyal demok- rat partiler de dünyada bunu yapıyor. Dünyada bir sosyal demokrat parti gös- terin ki, kendi milletinin, ülkesinin çıkar- larını savunmasın... Bunun örneği yok. - CHP'nin 'Türkiye'nin Irak savaşına sokulmasına karşı çıktığından beri ulu- sal çıkarları savunmasıyüzünden karış- tırıldığı' savına ne diyorsunuz? - Onda kuşku var mı? Bizim partinin karıştırılmak istenmesinin sebebi, par- tinin ülke çıkarlarına sahıp çıkmasıdır. CHP, bugünkü kadrosuyla, bir kişiyi de- ğiştirmeden teslimiyetçi politikalar izle- se, AKP'nin dümen suyuna girse; ok- larına bir yedinci oku, teslimiyetçilik oku- nu ekleseydi, kimi çevrelerde bizden iyisi olmayacaktı. Herkes CHP'yi öve- cekti. Ama Türkiye'nin çıkarlarını sa- vunduğumuz için, yurtsever olduğumuz için boy hedefi haline geliyoruz. Çünkü bazı ülkelerin oyununu bozduk. Irak'ta olduğu gibi, Kıbrıs konusunda da di- rendik. Biz, "9 bin sayfalık Annan Pla- nı'nda Türkiye ve KKTC açısından tu- zaklarvardır. Bu metin oylanmadan hal- ka sunulamaz" dedik ve tuzakları tes- pit ettik. Dediklerimizde de haklı çıktık. - Avrupa Birliği'ne ilişkin tutumunuz da yurtsever çizgide değil miydi? - Diğer adaylarla eşit muamele yapıl- dığı takdirde AB üyeliği bizim için he- defti zaten. Ayrımcılık, çifte standart is- temediğimizi, başka ülkeler için getiril- meyen koşulların Türkiye'nin önüne ko- nulmasına karşı çıktığımızı ifade ettik. Yanlış mı söylemişiz, dediklerimiz doğ- ru çıkmadı mı? AB taraftarı olmak için bütün haksızlıklara boyun mu eğmek la- zım? Hiç tepki göstermemek midir yurt- severlik? Sosyal demokratlık bunu mu gerektirir? Amaç, köye hizmet değil ki AKP tutturdu, Köy Hizmet- leri Genel Müdürlüğü'nü (KHGM) kapatacak. Işin uzmanlarının uyarıları boş birtını sanki... Ziraat Mü- hendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, KHGM'nin "mahalli müşte- rek ihtiyaçlar"aöeğ\\, "ulusal- ortak hedeflere" hizmet et- tiğini söylüyor. Dahası KHGM'nin "ülke topraklan- nın hangi amaçlarla nasıl ve kimlerce kullanılacağına ka- rar veren", "tarımsal amaç- lı nüfus yerleştirme gibi son derece hassas nüfus işleri- neyönelikişleryapan", "hiç- bir yerel grubun uhdesine geçiremeyeceği yerüstü ve yeraltı su kaynaklarının hal- kın gereksinimleri doğrultu- sunda kullanılmasını yöne- ten", "yerel çıkar gruplaş- malarının etkisiyle bir başka nüfus grubunu cezalandır- ma amacıyla kullanabilecek olan yol açma ve yol güven- liğini sağlama işlerini yürü- ten" bir kurum olduğunu vur- guluyor. Dikkat ederseniz, Günay- dın'ın her bir tanımı, KHGM'nin kapatılıp görev- lerinin yerelleştirilmesi halin- de neler olacağını da şimdi- den gösteriyor. Gösteriyor göstermesine de, bu tür uyarıların hepsi, akılları yabancılaştırılmışla- nn bir kulağından giriyor, öbür kulağından çıkıyor... KurdakuTla Yolcuhık SONMEZTARGAN Emekli Kurmay Albay Raif Kurdakul'un Kayak Federas- yonu Başkanlığı yaptığı yıllarda bizler de Dağcılık Federasyo- nu'nda görev ve sorumluluklar almıştık. Kayak Federasyonu ile aramız pek iyi değildi. Hatta Sa- yın Raif Kurdakul'la zaman za- man tartışırdık. Asker kökenli olmasına karşın yine de yumu- şak ve kibar bir yanı vardı. 9O'lı yılların başında bir Diki- li Şenliği'nden ören'deki bir başka dinletiye gidiyorduk. Be- nim kullandığım arabada Asım Bezirci, eşim Ayten ve kızı- mız Emek'in yanı sıra Şükran Kurdakul da vardı. Raif Kur- dakul'un Şükran Kurdakul'un kardeşi olduğunu bu yolculuk sırasında öğrenmiştim. Ve söz dağlardan açılınca koyulaşan sohbetimizi Ayvalık'ta bir kıyı lo- kantasındaki rakı sofrasında ancak sonlandırabildik. Daha sonraları Şükran Kur- dakul'la birlikte yaptığımız ni- ce gezilerimiz oldu. Yemek mo- lalannda kafayı bulunca devrim- ci şiirlerokur, ezgiler mırıldan- dığımız da olurdu hani... MimarlarOdasf nın düzenle- miş olduğu bir Bulgaristan ge- zisinde yine birlikteydik. Uzun ve yorucu bir yolculuktan son- ra Plovdiv'e (Filibe) gelmiştik. Nehrin kenarında kentin en bü- yük ve beş yıldızlı otellerinden birinde konakladık. Herkes oda- sına çekilmiş, yol yorgunu... Ben aşağıya, bir şeyler öğ- renmek için resepsiyona ini- yorum. Yumuşak birel, arkam- dan omzuma dokunuyor. Biraz da irkilerek arkama dönüyo- rum. Yüzü gibi yumuşak bu elin sahibi Şükran Kurdakul... "Sen dinlenmiyor musun?" diye soruyor. "Şekerim yük- selmezse pek uyku tutmaz be- ni" diyorum. Kenti tanıtıcı birkaç broşür aldıktan sonra birlikte bara ge- çiyoruz. Çevremizde süslü-bo- yalı kızlar var... Içkilerimizden daha birkaç yudum alır almaz Kurdakul'un gözleri dalıyor. Adeta mırıldanırcasına: "Bulga- ristan 'ın sosyalist geçmişi gel- di usuma "diyor. Gerçekten de Bulgaristan'ın sosyalist geçmişini çok iyi bi- liyor Şükran Kurdakul... Bul- garistan YazarlarBirliği'nin da- vetlisi olarak geçmişte sık sık gelmiş-gitmiş buralara. "Ka- dın ticareti ne demek, sözü bi- le edilmezdi o yıllarda " diyerek konuşmasını sürdürüyor bo- yalı kızlara bakarak. Yüreğinin sızladığını duyum- suyorum. Sızlayan bu yüreğin Sofya'da patlayacağını nereden bilebili- rim... Sofya'nın devlet binala- rının yeraldığı alanayaklaştık- ça gözlüklerinin altında sürek- li gülümseyen bu gözlerin bir şeyler aradığını seziyorum. Bü- yük alanın ortasında, açık ha- va dinletilerinin verildiği bir plat- form kurulmuş, gençler müzik çalıyor. "Bu kadarı yeter doğ- rusu" diyerek koluma girip be- ni bir yerlere çekmek istiyor. öğreniyorum ki bu dinleti plat- formunun bulunduğu yerde da- ha önce Sosyalist Bulgaris- tan'ın kurucusu, 1944 devri- minden sonraki ilk Başbakanı Georgi Dimitrov'un anıt-me- zarı varmış! Karşıdevrimden sonra bu anıt-mezar buradan sökülerek Sofya'nın dışında bir yere taşınmış. Birbirimizi çeke çeke, ayak- larımızı sürüye sürüye Balkan Oteli'ne doğru yürüyoruz. Ote- lin roof'unda ısmarladığı kan- yakları içerken dışarıda karya- ğıyor. Ama benim içim gibi sa- nırım Kurdakul'un da içi yanı- yor. Bir zamanlar komünistle- rin toplanıp sohbet ettiği Sof- ya'nın ortayerindeki bu otelin, Balkan Oteli'nin yeni adı She- raton olarak değiştirilmiş... Gezi boyunca fazla söz et- miyoruz, gözlerimizle bir şey- ler anlatmanın dışında... Türkiye'ye varışımızda, el sı- kıpayrılmazamanıgeldiğinde, bir tümceyle her şeyi özetliyor Şükran Kurdakul: "Bundan böyle asıl bize çok görev dü- şüyor anayurdumuzda. Sos- yalizmin en güzelini biz kura- cağızbu topraklarda. Umudu- nu yitirme!.." Bu umutlarla yaşadı, bu umutlarla sonsuzluğa uzanıp gitti. KÎM KİME DUM DUMA HEIHÇAK behicak'ıı turk.net ÇİZGlLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraciuı mynet.com HARBt SEMİH POROY semihporoyuı yahoo.com HAYAT EPtK TİYATROSU MUSTAFA BÎLGÎN YAKAMOZ MOTEL KÜÇÜKKUYU(ASSOS) Tüm odakırdu kümu - duş - wc - sıcak su, restaunmt KURBAN BAYRAM1 PROGRAMI 20 - 23 Ocak 3 gece 4 gün Y.P. Iki kişilik odada kişı başı 125 YTL (125.000.000 11) Üçüncü kişiye % 25 indırim. 0-6 yaş ücretsiz, 7-12 yaş çocıık % 50 indirim. Yakamoz Motcl Limaniçiraevkii- KÜÇÜKKUYU Tel: 0 286 752 68 94 - 99 TANRI İLE IUÜSKİSÎ OLMAYAN BIRI NASIL BAŞKANLIKYAPAR ANLAMIYORUM!.. hayatepiko mynet.com BU ADAMIN BAŞKAN OLARAK TANRISIYLA "İLÎŞKf Sî" NASIL BİR ÎLISKIDÎft? A- SEVİYELİ ÎLİSKİ Q_ "f-c •j*j "t"Qt^T<5T C-RÜSVET İLISKİSİ D-ALT ÜST ÎLÎŞKİSİ E- HEPSİ. 1 T 1 TARİHTE BUGUN MÜMTAZ ARIKAN 15 Ocak www.nuuntuz-urikun.eotn İLAN ANKARA ASLİYE 10. HUKUK MAHKEMESİ EsasNo: 2004/165 Karar No: 2004/303 Davacı Yücel Özkan tarafından davalı Nüfus Müdürlüğü aleyhine açılan isinı tashihi davasının mahkememızce yapılan yargılaması so- nunda: Antalya ili, Kaş ılçesı Çukurbağ köyü cilt 16, hane 75'te nüfusa kayıtlı yücel Özkan'ın nüfusta Yücel olan isminin Nesrın olarak dü- zeltılmesıne karar verılmışlır. M.K.'nun 26. maddesi gereğincc ılan olunur. 13.7.2004. Basın: 1190 SEZ4R'/N HAKM SEZAR'A!. M.Ö. 44 YILMPA, UNLU ROMALf JUUUS SEZA/Z, SE- NATOAJUN i/Eeo/Sr £>ıtCTATt}/ÇLU/£ PAyeSlNl KA- BUL ET7IA/ŞTI. gUTTJN ZAA/IANLA/SrN EN ÖNDE GELEN KıŞ/LE&NDEN g/&/ OIAN Ll/O-E ÜÇ yÖA/Ûy^E İZ SlfSAHM(Ç7T : X 6i, POUrtfCAÇILtSt I/EYA DBVLE1 "' Ç , Ht2U HAKeKET £TMESİ l/e ÇOtC SAPftC OLAN o/eoasi/y^A BAÇA/SIYA UIAÇM/ÇTT. Pourfe^pA AMACI /Ç/M HE/e yOLU PeMEMrŞTf- YfAJB P£ yöNer/Cf OLPUGUMPA sosyAc VE' £*Z?A/OM/K SOG.UA/CJ4RA Pay/ıeLiıcLA Y/İKLAÇMAYA M/fT7. yAZfLA&MA G£LİAJCE', SON fEHT^ &£ GöeClŞLE KÂLEAte AU> SAGNAK NİLGUN CERRAHOGLU Rusya Çıkarması... Rusçada rüşvete "vzjatka" dendiğini biliyor musu- nuz? Bu yaygın sözcük, "almak" anlamına gelen "vzjat" fiilinden türemiş. Hammadde piyasasını dahi teslim alan "paralel etonom/"nin girmediği, el atmadığı alan yokmuş. "özelleştirme"dalgasındapaha biçilmezser- vetler ve güç elde eden Berezovskij, Gusinskij, Kho- dorkovskij, Yukos gibi patronlara "yolsuzlukla müca- dele" adına bayrak açan Putin; "oligarkların" gücünü törpülemiş törpülemesine ama asıl derdi yolsuzluktan çok, farklı güç odaklarının başını ezmek ve çokseslili- ği öldürmekmiş. Rus Devlet Başkanı'nın ilk önceliği 70 farklı etnik grubun yaşadığı 17 milyon kilometrekarelik Rusya Federasyonu'nu bir aradatutmakolduğundan; birincil önem atfettiği konu "Çeçen aynlıkçılığı" imiş. "Daha çok demokrasi" gibi talepleri olmayan "Rus hal- kı" ise, Putin'in "demiryumruğundan" memnunmuş. Putin'in kendisi, Rusların yüzde 95'inden daha liberal addediliyormuş. "Petro-rublelerle" rezervler şişerken GSMH yılda yüzde 6.4 civarında artıyormuş... Uçağımız Moskovasemalarındaalçalırken "Com'ere della Sera"da çıkan bu başyazıyı (10 Ocak) okuyordum. "Putin'in Esrarlan" başlığını taşıyan yazı; "Batılıların anlamakta zorlandığı Putin Rusya'sının" aydınlık ve karanlık yüzüne ayna tutuyor ve "Böyle bir ülkeye gü- venilebilir mi" sorusuyla noktalanıyordu. Rusya'ya belli ki Batılılar kolayına akıl sır erdiremi- yor. "Nasıl olur da Ruslarhâlâ demir yumruktan hoş- lanabilir?" diye düşünüyorlar. "Comere"nin yazısına si- nen baş tespit şu: "Ne zaman, ne yapacağı kestirile- meyen Rus despotizmi tehlikelidir!.." Bizim için "metafizik" sayılabilecek bu tür kaygılara pabuç kaptıran ve bu konulara kafayı takan tek bir işa- damına rastlamadım üç günlük Moskova çıkarmasın- da. Bilakis sık ifade edilen değerlendirme şöyleydi: "Zorluklar olabilir. Rusya ne de olsa çoğumuz için ye- ni bir alan. Ama Rus mantalitesi bize uzak değil. Bir- birimizi anlayabiliyoruz..." Tatillerini Türkiye'de geçiren Rus rehberimiz Na- dia'nın da, tanışırtanışmaz vurgu yaptığı konu buydu: "Türkler bizi çabuk kavnyor. Ne istediğimizi, ne bek- lediğimizı çabuk anlıyor!" Popüler bir tatil destinasyo- nu olarak Rusların Türkiye'yi seçmesinin ardındaki baş nedenlerden biri olarak bunları sıraladı Nadia. 'Las Vegas'tan 'Cafe Pushkin'e Moskova'ya bu üçüncü gidişim. ilk kez '92'de Gor- baçov'la görüşmek için gitmiştim. Sonra, '9O'lı yılların ikinci yarısında bir IPI toplantısı için gittim. Ve en son şimdi Türkiye dışındaki ilk mağazasını 6000 metreka- relik Mega Khimki Alışveriş Merkezi'nde açan "Boyner Moskova"n\n açılışı vesilesiyle, Moskova'da üç gün geçirdim. "Boyner Moskova" TOBB-TIM ticaret mer- kezinin açılışı ile eş zamanlı yapıldığından; -Başbakan dahil gazetecisi, siyasetçisi, işadamı- herkes oraday- dı. Her iki heyetten, değişik kesimlerle görüşme fırsa- tımız oldu. On üç yıllık arayla, üç değişik vesileyle gördüğüm Mos- kova çok değişmiş, '90'ların başında gördüğüm Mos- kova açlık, fakirlik ve yokluktan kırılan bir kentti. İkinci gidişimde kırılgan bir "fafce-off"ageçmişti. Son gördü- ğüm Moskova ise 'las Vegas" olmuş. Neon ışıklardan geçilmiyor. Oteller, dükkânlar, restoranlar ve "casino"\a- rın birbirinden iddialı ve abartılı aydınlatması; köklü bir Avrupa kentinden çok "Vahşi Batı" sermayesiyle yok- tan var edilen Amerikan kentlerini andırıyor. Işıkların da, gösterişin de ölçeği çok büyük... Moskova'nın kısa sü- rede değişen bu çarpıcı fizyonomisi bile Rusya'nın Av- rupa'dan çok, Amerika'ya öykündüğünü ve '20'li, '30'lu yılların ABD kapitalizmini örnek aldığını gösteriyor. İlk gece dışardaki ortamdan bir hayli farklı, rafine bir Çarlık Rusyası atmosferinde "Cafe Pushkin"üe yemek yedik. Burası Moskova'nın en "/n"restoranıymış. Res- toran dediysem aristokrat, 19. yüzyıl tarzında eski bir Rus evinden restore edilmiş. Pushkin'e ithaf edilse de, devrim öncesi ruhunu yaşatan evin, ünlü Rus şairi ile uzak yakın bir ilgisi yok gerçekte. "Cafe Pushkin"\n isim babası Fransız şarkıcı Gilbert Becaud imiş aslında. Bir zamanlar dillere destan olan "Nathalie" şarkısında Becaud, hayali bir "Cafe Push- kin" yaratmış. Uyanık bir işadamı da Moskova'ya ge- len tüm Fransızların arayıp arayıp bulamadıkları "Cafe Pushkin"e hayat verdiği takdirde, kapıda kuyruk ola- cak Fransızları kafadan toplayacağı düşüncesiyle beş yıl önce bu mucizeyi gerçekleştirmiş. Antika kitaplar ve lambri duvarlarla kaplı restoran adam almıyor şimdi... Rusya böyle bir yer. "Doğru fikri" yakaladığınızda ke- sin iş yapıyorsunuz. Yeniliğe ve lükse acayip açlık var. Devamı pazartesiye... B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDANSAĞA: 1/ Mardin'in Dargeçit ilçe- 1 sindebirkap- 2 lıca. 2/Borç... "Dayakatma, dövme" anla- mında eski sözcük. 3/Kü- kürtle demir bileşimlerin- denbirL.Etek 8 ucuna doğru 9 genişleyen giysiler için kullanı- lan sözcük. 4/ Birbi- rini izleyen halkalar, dolamalar. 5/Namaz çağrısı... Çeşitlipar- çaların birleştirilme- siyle türlü şekillerin 6 elde edildiği bir oyun. 7 6/ Yaşamsal sıvı... 8 Briç, poker gibi 9 oyunlarda, oyunu oynayan dört kişilik grup. 7/Af- yon'un bir ilçesı... Bir nota. 8/ Afyondan elde edilen ve hekimlikte kullanılan bir tür alkaloit. 9/ Kendisine inanılan, sır verilen kimse... Teşhis. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Amasya ilinde bir kaplıca... Çemberin çevresi- nin çapına oranını gösteren sayı. 2/ Tavır, davra- nış... "Su sesi ve kanat şakırtısından/ Billurbiravi- ze Bursa'da—" (A.H. Tanpınar). 3/Üstünlük,yeğ- lik... Eski dilde ayak. 4/Manganez elementinin sim- gesi... Hayvanlara vurulan damga... Taşlık yer, çıplaktepe. 5/Mersin ilinin eski adı... Şarapmah- zeni. 6/ Sözünü geçirme, otorite. II Bir tür spor ceket... Eski Mısır'da güneş tanrısı. 8/ Kırmızı mercimekle yapılan bir tür çorba. 9/ Çabuk yaz- maya elverişli bir yazı yöntemi... Yaşanmış olay- ların anlatıldığı yazı türü.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear