23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14 OCAK 2005 CUMA HABERLER DUNYADABUGUN ALİ SİRMEN Yirmi Birinci Yüzyıl Dünyasında Tünkiye 17 Aralık'ın eli kulağındaydı, bütün Türkiye gözü- nü AB'ye dikmişti. "Aı/sa/a/("lardurmadan umut pom- palıyor, AB ile ilişkiler konusundaki gelişmelerin şu ya da bu biçimde en hafifinden bile sorgulanmasını ade- ta bir vatan ihaneti olarak görüyor, kendi gaflet uyku- larının ninnilerine katılmayanları fena halde suçluyor- lardı. 17 Aralık'ta ne olacağını ise bakmasını bilen göz- lergörüyorlardı. Böyle bir ortamda, Denizli'de AB ve Türkiye konu- lu birkonuşmaçerçevesindeTürkiye'nin 150yıllıkAv- rupahlaşma serüvenini ve bizi Brüksel zirvesinde ne- lerin beklediğini anlatmaya çalışıyordum. Konuşmanın soru yanıt ya da karşılıklı görüş alış- verişi bölümüne geçtiğimiz zaman, ilgisi hep canlı ka- lan dinleyiciler arasından biri sordu: - Şu anda, Türkiye'nin başbakanı olduğunuzu farz edin, Brüksel'deolumsuzbiryanıtçıkması halindeal- ternatif politikanız ne olur? - Hiç merak etmeyin, Brüksel'den yüzde yüz ret çık- maz ve verilecek karar, onu olumlu göstermeye ça- balayacakların, medyanın dadesteğiyle işlerini kolay- laştıran bir doğrultuda olacaktır, dedim. Sonra da ekledim: - Altematif politikaya gelince... Altematif politikalar bugünden yarına oluşturulmaz, zaman içinde doku- nup meydana getirilirler. Başbakan'ın hakkını da yememek için ilave ettim: - Türkiye'nin son yıllardaki alternatifsiz avsalak po- litikası hiçbir seçenek bırakmamıştır ve Türkiye, hal- kı ve medyası ile Brüksel'den çıkacak kararı hak et- miştir. ••• HâlâdaTürkiye'nin Brüksel'den çıkan 17 Aralıkka- rarını, halkı ve medyası ile hak ettiği görüşümü koru- yorum. Nedenlerini başka biryazıda açıklayacağım. Bu arada, Türkiye'nin dış politikasında, 21. yüzyı- lın beşinci yılına girerken bir tıkanıklık ya da yetersiz- likolduğu yadsınamaz. Müttefikimiz ABD'de Bush'un BOP politikası, Türkiye'nin bölgedeki sorunlarını çöz- müyor, arttırıyor. Bölgede gittikçe artmakta olan ve ya- kın gelecekte içine Suriye'yi de alacak gibi görünen Bush politikası, Türkiye'yi ciddi olarak tehdit etmek- tedir. Üstelik VVashington, Türkiye'ye hiç de ülkemizin yararına görünmeyen yeni yükümlülükler binditmek peşinde. AB ile ilişkilerimiz, hepsi de bizim yapısal bozuk- luklarımızdan kaynaklanmayan, bir bölümü AB'nin önyargısından doğan, Avrupalıların art niyetleriyle bi- zi yönlendirmek istedikleri yetersiz ilişkilere doğru yönleniyor. Kısacası, Türkiye'nin hiçbirinden vazgeçmesi ge- rekmeyen, ama dikkatle ve kendi çıkarlarının doğrul- tusuna büyük özen göstererek yürütmesi gereken dış bağlantıları yetersiz kalmakta. Bugünden yarına, Ankara'nın yeni seçenekler bu- larak bunları yaşama geçirmesini beklemek hayalci- lik olur. •*• Tek süper güç ABD'nin dışında hiçbir ülke de bu- günden yarına politikasında önemli rota değişiklikleri yapıp eski tercihleri bir yana bırakarak yeni seçenek- leri devreye sokma olanağına sahip değildir zaten. Türkiye'nin dış politikadaki en büyük seçeneği, var olan ittifak ve ilişkilerine yenilerini ekleyerek, dış iliş- kiler yelpazesini genişleterek, önce bölgesel, sonra da gelişmiş ilişkileri sayesinde, orta çapta evrensel bir güç olabilecek diplomatik atakları yapabilmesidir. Türkiye'nin tarihi boyunca başına büyük dert açmış olan jeopolitik konumu, bu kez iyi okunduğu ve usta- ca değerlendihldiği takdirde bir koz olabilecektir. Türkiye, hem Akdeniz, hem Ortadoğu, hem Balkan, hem Asya ülkesidir; aynı zamanda da coğrafi olarak Avrupa'ya bağlı, günümüz koşullarınagöre, onun gü- venlik ve ekonomi açısından vazgeçemeyeceği bir uzantısı olması hasebiyle bir Avrupa ülkesidir. Bütün bunlar, dünyadaki aktüel gelişmeler de de- ğerlendirildiği takdirde, Türkiye'nin dış politikasına yeni olanaklar, boyutlar ve zenginlikler kazandırabilir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın son Rusya gezisinde elde edilen neticeler bu konuda iyi bir ör- nek oluşturuyor. Bu gelişmelerden şimdilik çok çarpıcı sonuçlar bek- lemek belki yanlışolur, amaönümüzeaçtığı ufku gör- memek de mümkün değildir. Yalnızca Kıbrıs konusundaki gelişme bile, sonuçla- rı ne denli sınırlı kalırsa kalsın, önemli bir başlangıç ol- ması açısından zenginleştirilmiş dış ilişkilerin neler sağ- layabileceğinin çarpıcı bir örneğini oluşturmaktadır. Şimdi bütün sorun, AKP iktidarının bu olanakları kul- lanma isteğine ve özgürlüğüne sahip olabilmesidir. asirmen@cumhuriyet.com.tr MEB YÖNETMELİĞİ DEĞÎŞTİ Nevruzkutlaması okullara da girdi ANKARA (Cumhuri- yet Bün)su)-Milli Eğitim Bakanlığı, ilk ve ortaöğ- retim kurumlarında kut- lanan belirli gün ve haf- talann içerisine Nevruz'u da ekledi. Bakanlık, 21 Mart'ın Türk Dünyası ve Topluluklan Haftası kap- samında okullarda res- men kutlanmasını karar- laştırdı. Veremle Savaş Eğitimi Haftası, NATO ve Avrupa Günü ile Kah- ramanlık Günleri'ni ele- yen bakanlık, Lösemili ÇocuklarHaftası'nıkut- lama programına ekledi. Milli Eğitim Bakanh- ğı'nın "İlköğretimveOr- taöğretim KurumlanSos- yal Etkinlikler Yönetme- liği", Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bakanlık, yeni il- köğretim müfredatında da yer verdiği "toplum hizmeti" çalışmalanna yönetmelikte geniş yer verdi. Buna göre velile- rin okulla işbirliğini art- tıracak, çevrelerindeki yaşlı ve bakıma mııhtaç insanlara günlük işlerin- de yardımcı olacak; kim- sesiz, engelli ve sokakta yaşayan çocuklara yar- dım edecek öğrencilerin bu çalışmalarındaki ba- şanlan karnelerine yan- sıyacak. Yönetmelikle, eski yö- netmelikte 27 adet olan belirli gün ve haftalann sayısı da 36'ya çıkarıldı. Bakanhğın eklediği ye- ni günler arasında en dik- kat çekeni 21 Mart'ta kut- lanacak olan Nevruz ol- du. Bakanlık, Veremle Savaş Eğitimi Haftası, Dünya Çocuk Kitaplan Haftası, NATO Günü, Avrupa Günü, Sağlık Gü- nü ile Anneler Günü'nü kutlamalardan çıkardı. Okkan suikastmda Fidancı'ya ömür boyu hapis cezası verildi. Avukatı, ilginç bir savunma yaptı: DevletHizbullah'agöz yumduDtYARBAKIR(CumhuriyetBüro- su) - Diyarbakır'da yaklaşık 2 yıl önce 5 görev arkadaşıyla birlikte şehit edi- len Emniyet Müdürü Gaffar Okkan suikastmda ilk karar çıktı. Suikasta ka- tıldığı iddiasıyla yargılanan Hizbul- lahçı terörist Mehmet Sait Fidancı, ömür boyu hapisle cezalandınldı. "Salim" kod adlı Fidancı'nın 24 Ocak 2001 'de yapılan Okkan suikas- tının yanı sıra 14 öldürme ve yarala- ma eylemine katıldığı gerekçesıyle TCY'nin 146. maddesi uyannca yar- gılanmasına dün Diyarbakır 6 No'lu Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edil- di. 13 Nisan 2001'de Diyarbakır'ın Bağlar beldesinde bir hücre evine gir- mek üzereyken yakalanan Fidancı, em- niyet, savcılık ve sorgu hâkimliklerin- de verdiği ifadelerde, Okkan suikastı- na katıldığını kabul etmiş, suikast ya- pılması talimatını eylemden bir gün önce aldıklannı belirtmişti. Ancak Fi- • Hizbullahçı terörist Mehmet Sait Fidancı, "İslamiyet için bir canım değil, bin canım olsa feda ederim" derken avukatı Sıdkı Zilan, "Müvekkilim hasbelkader örgüt içerisine girmiş ve devlet de zamanında bu örgüt tarafından yapılan eylemlere göz yummuştur" diye konuşru. dancı, mahkemeye çıkmasının ardın- dan bu ifadelerinı reddetmişti. Dünkü duruşmada da Hizbullah adına hiçbir silahlı eylemde bulunmadığını öne sü- ren Fidancı, 3 yıldır süren yargılama sırasında kendisine hiçbir şey sorulma- dığını anlattı. Diyarbakır'ın Silvan il- çesine bağlı Yolaç (Susa) köyüne 1992 yılında baskın düzenleyen PKK'lilerin 12 kişiyi öldürdüğünü belirten Fidan- cı şöyle konuştu: "PKK benim köyümde cami haslı. Ölenlerden 4'ü aıncamın oğluydu. Be- nim eğilimim vardı ve bu olaydan son- ra örgütün içerisine girdim. Bunun dı- şında hiçbir Uişkim yoktur. İtiı afçılar devlete iyi görünmek için böyle ifade- lerveriyorlar. Ben 4.5 ay gözaltında kal- dım, her türlii işkenceye maruz kal- dıın. Dosyamda kabul ettiklerinıin tü- mü zorla kabul cttirilnıiş şeylerdir. Sil- van'da sözde işlediğim bir cinayetle il- gili olarak askerde yakalandığını öğ- rendiğinı bir kişi var. Onun dinlenme- sini ve savunmamı yapmak için süre verilmesini istiyorum." 'Hizbullah'a yakııılığını olriV Bunun üzerine mahkeme kısa bir ara verdi. Sonra yeniden söz alan Fi- dancı, şunları söyledi: "Müslümanım ve Hizbullah da Müslüman bir cema- at olduğu için yakııılığını oldu. Cami- ye gittim, camiye gkmek, Kuran oku- mak örgüt üyeliğiyse ben örgüt üyesi- yiııı. İslamiyet için bir canım değil, bin canım olsa feda ederim. Polis ifadesine göre beni cezalandıı ırsanı/ adalet ye- rini bulmaz. Ama bu dünyada adalet yerini bulmazsa bileöbür dünyada bu- lacakür." Fidancı'nın avukatı Sıdkı Zilan ise müvekkilinin Okkan suikastıyla bir ılişkısi bulunmadığını savunarak "Mü- vekkilim sadcce Gaffar Okkan suikas- tıyla üişkilendiriliyorsa maktuller ara- sında aynm yapılmıştır'' dedi. Fidancı gibi, PKK'nin Yolaç köyü baskınına değinen Zilan şöyle devam etti: "O zaman terör örgütü PKK ile Hizbullah arasmda çaüşmalar başladı. Müvekkilinûn de aralannda bulundu- ğu bazı kişiler o dönemde örgütie iliş- ki içerisine girmiş olabilir. Ele geçirilen silah ve benzeri malzemeler son olarak Mardin'in Kıaltepe ilçesinde meyda- na gelen olaydaki gibi polis tarafindan rahatça hırakılabilir. Bizdava duruşma- lannda aynıbombanmfotoğraflanm bir- çok dosyada gördük. Müvekkilimin yargılanması TCY'nin 168/2 maddesi gereğinceyapılabilir ama 146. maddey- le yapılnıaması gerekir. Kültürü, eğiti- mi bir örgütün içerisinde bu şckildebıı- lunnıası için yeterli değil, hasbelkader içerisine girmiş ve devlet de zamanın- da bu örgüt tarafindan yapılan eylem- lere göz yummuştur." Savunmalann ardından mahkeme Fidancı'yı ömür boyu hapisle cezalan- dırdı. SAKIKIN İDDİASI 'Kulp'taid 11 ceset PKK'lüere ait olabilir9 HaberMerkezi-PKK'li Arif Sakık, Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde bulunan top- lu mezarda bulunan 11 kişinin köylülerdeğil, "ör- gütiçi hesaplaşma sonucu" öldürülen eski PKK'liler olabileceğini ileri sürdü. Sakık, can güvenliği sağlan- dığı takdirde yer gösterme yapabileceğini söyledi. Diyarbakır 1 No'lu DGM tarafindan ömür boyu ha- pis cezasına çarptınldıktan sonra "Topluma Kazandır- ma Yasası"ndan yararlan- dınlarak cezası 14 yıla in- dirilen Arif Sakık, Diyar- bakır' ın Kulp ilçesine bağ- lı Alacaköyü yakınlannda- ki Keper Mezrası'nda bir süre önce ortaya çıkanlan toplu mezarla ilgili ceza- evi savcısına başvurarak ifade verdi. Sakık ifadesinde "Toplu mezamı bulunduğu bölge- de örgüt içi hesaplaşma so- nucu 11 kişi, 'ajan' olduk- lan gerekçesiyle iııfaz edil- di. Bu Idşilerin cesetleri da- ha sonra 'Andok bölge- si' ııdeki bir ceviz ağacuun altındaki yamaca gömül- dü" iddiasında bulundu. Daha sonra köylüleri öl- düren 4 kişi hakkında da örgütün idam karan çıkar- dığını anlatan Sakık, şahıs- lardan ikisinin örgüt tara- findan öldürüldüğünü, iki- sinin de kaçtığı öne sürdü. Olay yerinde yer göster- me yapabileceğini kayde- den Arif Sakık, "Kemik- ler sözünü ettiğim nokta- da,yaniceviz ağacının alnn- daki yamaçta bulunmuşsa bunlarköylü degil PKK li- dir. Başka yer ise köylüler olabilir" dedi. Sakık'ın ifa- desi, Kulp Cumhuriyet Sav- cılığı ile Diyarbakır 6'ncı Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. IĞNELt FIRÇA ZAFER TEMOÇİN BAŞSAVCI NURİ OK Yargıtay Yasası'nda değişildikönerisi ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı NuriOk, Hâkimler ve Sav- cılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyelerinin, gö- revleri süresince veya üye- likleri sona erdikten son- ra 5 yıl süreyle Yargıtay'da yapılacak hiçbir seçimde aday olamaması, aday gös- terilememesi ve seçileme- mesi yönünde değişiklik yapılmasını istedi. Yargıtay Başkanlığı, 1 Nisan'da yürürlüğe gire- cek olan Adli Yargı ilk De- rece Mahkemeleri ile Böl- ge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hak- kında Kanun, Türk Ceza İstiklal Marşı'nın okunmadığı DEîiAP Kongresi'nde Öcalan sloganı atıldı Bakırhangenel af istediANKARA (Cumhuriyet Büro- su) -DEHAP 3. Olağan Kongre- si'nde Tuncay Bakırhan, başkan- lığa yeniden seçildi.Bakırhan, Kürt sorununun çözümünün daha faz- la ertelenmemesi gerektiğini belir- tirken Kürtçenin okullarda oku- tulması, genel af çıkanlması, "Tür- kiyelilik tanımınm yapılacağı" ye- ni bir anayasa yapılmasını istedi. "Sayın" diye hitap ettiği Abdullah Öcalan'ın yasalara aykın olarak tecrit altında tutulduğunu savunan Bakırhan, "Demokratik Toplum Hareketi"ne destek verdiklerini söyledi. DEHAP 3. Olağan Kogresi, dün Selim Sırn Tarcan Spor Salonu'nda yapıldı. istiklal Marşı'nın okunma- dığı kongrede, "Biji serok Apo", "Selam, selam tmralı'ya bin se- lam", "Ortadoğu yanıyor, Öca- lan'ı anyor", "Banşa bir ses, çift taraflı ateşkes", "Tecride hayır, Öcalan'aözgürtük" sloganlan atıl- dı. Bazı partililerin ellerinde, Öca- lan'ın posterleriyle Kızıltepe'de öldürülen Ahmet Kaymaz ile oğ- lu Uğur'un resimleriyle "12 ya- Partililerin ellerinde Uğur ve Ahmet Kaymaz'ın fotoğraflannın yer aldığı '12 yaşında 13 kurşun neden?' yazuı dövizler dikkat çekti. (KORAY AVCI) şında 13 kurşun, neden?" yazısı- nın yer aldığı dövizler dikkat çek- ti. Salona, "AB'nin yolu Kürt so- rununun çözümünden geçer", "Ba- rışta ve Kürt sorununun demok- ratik çözümünde ısrariıyız" yazı- lannın yer aldığı afişler asıldı. Leyla Zana dışındaki eski DEP milletvekilleri, Abdullah Öcalan'ın kardeşi Fatma Öcalan ile Uğur Kaymaz' ın annesi de kongreye ka- tıldı. Hastalığı nedeniyle tedavi al- tında tutulan Zana, kongreye me- saj gönderdi. DEHAP Genel Baş- kanı Tuncay Bakırhan, F tipi ce- zaevlenni eleştirirken "Sayın Ab- dullah Öcalan, lıalen hiçbir yasal dayanagı ohnayan özel güvenlildi, tek kişilik ada cezaevinde ağır tec- rit altında tutulmaktadır" dedi. Pişmanlık yasasının istenilen sonucu vermediğini, genel af çı- kanlması gerektiğini kaydeden Bakırhan, Başbakan TayyipErdo- ğan'ın Kürt sorunu konusunda de- mokratik banşçıl çözüme yanaş- madığını, tam tersine banşçıl çö- zümü zora sokacak arayışlara gir- diğini, Kongra-Gel'e yönelik as- keri operasyonlann sorunu çöze- meyeceğini belirtti. AB'nin Tür- kiye'ye müzakere tarihi verme- sinde DEHAP'ın çok önemli bir rolü olduğunu anlatan Bakırhan şu görüşleri dile getirdi: "Kürtsorununun zaman yitiril- nıeden bütün yönleriyle çözülme- sizorunludur.Anadildeeğitim,öğ- renim veyayuı serbestisi tannıma- lıdır. Devletin resmi dilinin Türk- çe olınasının yanuıda Kürtçevedi- ğer isteklilerin dilleri de okullarda okuhılmalıdır.Bütünbunlariçinye- ni bir anayasa çıkanlmalıdır." Bakırhan yeniden seçildi Kongredeki ilk iki tur oylama- lannda 736 kayıtlı delegenin sait çoğunluğu sağlanamadı. Üçüncü turda, Bakırhan 202 oy alarak ge- nel başkanlığa yeniden seçildi. Kanunu ve Ceza Muha- kemesi Kanunu nedeniy- le Yargıtay Kanunu'nda değişiklik yapılması ama- cıyla bir komisyon kurdu. Yargıtay Cumhuriyet Baş- savcısı Nuri Ok, bu kap- samda, Yargıtay Kanu- nu'nda yapılmasını iste- diği değişiklikleri Yargıtay Başkanlığı'na sundu. Baş- savcı Ok'un önerilerinde son dönemde yargıda ya- şanan tartışmalann etkisi görüldü. Ok, Yargıtay Yasası'nda, Yargıtay'ın, aynı zamanda bölge adliye mahkemele- rince verilen kararların da son inceleme mercii ol- masmı içeren birdüzenle- me yapılmasını istedi. Yar- gıtay'ın karar organlann- dan olan yüksek disiplin kurulunun isminin "Yük- sek Disiplin veEtikKuru- lu" olarak değiştirilmesi- ni talep eden OÎc, kurulun görevleri arasına, "görev- le ilgili etik kuralları belir- lenıekvebukurallaramııl- masınıMemek, kendiliğin- den veya yetkili kişilerce haberdar edildiği durunı- da konuyla ilgili inceleme ve araşbrma yaparak ve- receği kesin kararla ilgfli- nin dikkati çeknıenin" de eklenmesi gerektiğini kay- detti. Ok, kurulun, "dikkat çekme" dışındaki her tür- lü kararına karşı yetkili ki- şilere itiraz hakkı tanın- masını önerdi. Yargıtay'ın 11 olan ce- za dairesi sayısının 5 'e, 21 olan hukuk dairesi sayısı- nın ise 10'a indirilmesini öneren Ok, buna, bölge adliye mahkemeleri faali- yete geçtiğinde temyiz in- celemesi için Yargıtay'a gelmesi beklenen dosya sayısının yaklaşık yüzde 60 oranında azalacağını gerekçe gösterdi. Ok, birinci başkanhk kuruluna, Yargıtay Cum- huriyet Başsavcısı'nın da katılmasını istedi. FIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr Nâzım Hikmet ve Peyami Safa, 1930'lu yılların iki önemli gazetecisi ve yazarıydı. Peyami Safa'nın Alkım Ya- yınları'ndan çıkan "Dokuzuncu Hari- ciye Koğuşu" adlı ünlü romanını okur- ken bu iki yazarın geçmiş polemikle- rini ve yaşam çizgilerini de yeniden anımsadım. "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu", Cumhuriyet dönemimizin önemli kla- siklerinden birisi. Bu roman 7 Kasım- 10 Aralık 1929 tarihleri arasında bir ay- dan fazla bir zaman Cumhuriyet ga- zetesinde tefrika edilmişti. Roman ilk kez 1930 yılında Resimli Ay Yayınları tarafindan da kitap haline getirilmiş- ti. Roman, sakat bir gencin hastane ka- pılarındaki çilesini, aşkı, umudunu ve umutsuzluklarını anlatıyor. Toplumsal gerçekçilikdiyetanımlayabileceğimiz türde bir roman. Çok güzel hastane ve insan tasvirleriyle, insanların çek- tiği acılarla, yoksullukla zenginlik ara- sında gidip gelen sorunlarla dolu ilginç ve etkileyici bir roman. Peyami Safa, Nâzım Hikmet'in ar- Peyami Safa ve Nâzım Hikmet kadaşı ve dostuyken karşı saflara ge- çip büyük bir kalem mücadelesine başlıyorlar. Buna rağmen Nâzım Hik- met, Peyami Safa'nın özellikle "Doku- zuncu Hariciye Koğuşu" romanın- daki pırıltıyı takdir edip, bunu yazıla- rında belirtmekten kaçınmıyor: "Ben Peyami'nin bu son romanını üç defa okudum, otuz defa daha oku- yabilirim ve okuyacağım. Bu kitabın karşısında ben, yıldızlı göklerin son- suzluğuna bakan ve o layetenahi (son- suz) âlemde yeni pırıltılar, o zamana kadar hiçbir gözün görmediği acayip, fakat hakiki âlemlerkeşfeden münec- cimin hayranlığını duymaktayım. Eğer ıstırabı, azabı ve neşeyi coşkun bir cid- diyetle duyan öz ve halis halk kitlele- ri okuma yazma bilselerdi, bu roma- nın, on bin, yüz bin, hatta bir milyon satması işten bile değildir." Nâzım Hikmet'in bu satırları yaz- masının üzerinden 75 yıla yakın bir zaman geçti. Kaderin garip cilvesi ki- tap günümüzde 250 bin basılarak oku- yuculara sunuldu. Nâzım'ın çağrısı 75 yıl sonra gerçek oldu. Peyami Safa, düzenli bir öğrenim görmeyen ve yaşamının uzunca bir bölümünü gazetecilikle geçiren bir yazardı. 1961 yılında çok sevdiği oğ- lu Merve'yi askerliğini yaptığı sırada yitirmeye dayanamamış ve 62 yaşın- da Son Havadis gazetesinin başya- zan iken yaşamını yitirmişti. Düzenli eği- tim görmemesine karşın Fransızcayı Fransızca gramer kitabı yazacak ka- dar iyi öğrenmişti. Peyami Safa polemikçi bir yazardı. Nâzım'la polemikleri kadar Nurullah Ataç, Zekeriya Sertel ve Muhsin Ertuğrul'la da polemikleri ünlüdür. Peyami Safa 1930'lu yıllardan yükse- len faşizme yakın bir siyasi çizgiyi ter- cih etti. Bu nedenle Nâzım Hikmet'le arala- nnda çok sert siyasi polemikler yaşan- dı. Peyami Safa, bu polemikler sıra- sında Nihal Atsız'ın ve Abdülbaki Gölpınarlı'nın da desteğini almıştı. Nâzım Hikmet, 17 Temmuz 1935'te bu polemiklerin birinde Peyami Safa'yı Yedigün dergisinde şöyle eleştirmiş- ti: "Peyami'nin Babıâli Caddesi'ne düştüğü andan bugüne kadar geçen fikir hayatını tetkik edersek şunu gö- rürüz: O boyuna sağ ve sol arasında bocalamıştır. Bir kapıya kapılandığı, cebipara gördüğü müddetçe sağa git- miştir. Her kapılandığı kapıdan kovu- luşunda, hermaddisıkıntıya düşüşün- de sollaşmıştır. Fakat sağa gittiğiza- manlar, sola karşı provokasyonlar ter- tip eden üstat, en sollaştığı vakitler- de bile sağı kollayacak kadar kurnaz- lık göstermiştir... Peyami'nin o kara günlehnde benimle yaptığı dostluk, 'hatır için Marksist olma' temayülle- ri, benim 'biryere' sırtımı dayamış ol- duğumu tevehhüm etmesiyle (sanma- sıyla) başlamıştı. Ve sonra, bana düş- manlığı da bu vehmin bir hakikat ol- madığını anlamasıyla tebellür etti (açıklığa kavuştu). Işte, bugüne kadar, Peyami'nin bende affedemediği şey, onu böyle birsukutu hayale düşürü- şümdür." Zekeriya Sertel bu iki yetenekli ya- zar arasındaki polemiği bir yazısında şöyle değerlendirmişti: "Nâzım daha çok komünizmi yaymak ve etrafında- kileri komünizme kazanmak meraklı- sıydı. Onun için bu tartışmaların en önemli ve devamlı konusu komünizm- di. Peyami çok zeki ve kabiliyetli bir gençti... Fakat Peyami zeki olduğu kadar da kötü ruhlu bir adamdı. Bu bakımdan da Nâzım'ın tam zıddı bir tipti... Sonunda Peyami faşizmiseç- ti ve bizlerden ayrıldı... Nâzım'a ve bize karşı uydurmadığı iftira, yapma- dığı jurnalcilik kalmadı." Nâzım da, Peyami Safa da yete- nekli yazarlardı. Nâzım, daha adil ve eşit bir düzen istediği için ilahlara kur- ban edildi. Peyami Safa ise güçlünün ve iktidarın yanında olmayı tercih et- ti. Aradan 40 yıldan fazla zaman geç- ti. Şimdi onları eserleriyle anıyoruz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear