23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12 OCAK 2005 ÇARŞAMBA HABERLER Maliye Bakanlığı, sosyal güvenlik kuruluşlanna bir malzemenin, 10 katı fiyata satıldığını belirledi Neşter'inboyutu 2.5trilyonANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Maliye Bakanlığı, Neşter davasına ko- nu edilen sosyal güvenlik kuruluşla- nna malzeme alımındaki yolsuzluk- ta Hazine'nin uğradığı zararın 2 tril- yon 382 milyar lira olduğunu bildir- di. Maliye'nin raporunda, Medistar şirketinin bir balonlu stenti 2001 yı- lında 433 nıilyon 102 bin lira yerine 3 milyar 754 milyon liraya sattığı be- lirtildi. Küçükçekmece Müttülüğü'ne satılan 1 defibrilatördeyse Hazine'nin 36 milyar 377 milyon lira zarara uğ- radığı vurgulandı. Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürlüğü'nce sosyal güvenlik kuru- luşlanna fatura edilen stent, kalp pili ve defibrilatör bedelleriyle ilgili rapor, davanın görüldüğü Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Ra- porda, Medim Dış Ticaret'e 615 mil- yar 504 milyon, Medistar firmasına • Maliye'nin raporunda, Medistar şirketinin bir balonlu stenti 2001 yılında 433 milyon 102 bin lira yerine 3 milyar 754 milyon liraya sattığı belirtildi. Küçükçekmece Müftülüğü'ne satılan bir defibrilatördeyse Hazine'nin 36 milyar 377 milyon lira zarara uğradığı vurgulandı. 635 milyar 151 milyon, Mutlu Medi- kim firmasına 284 milyar 500 mil- yon, Onmed Tıbbi Ürünler firmasına 379 milyar 984 milyon, Remed Me- dikal'e 58 milyar 718 milyon, Sesa Elektronik'e 270 milyar 731 milyon, Tarcem Tıbbi Ürünler'e 38 milyar 112 milyon lira olmak üzere toplam 2 tril- yon 382 milyar 700 milyon lira fazla ödeme yapıldığı bildirildi. Raporda, genel bütçeden yapılan fazla ödeme- nin 1 trilyon 926 milyar 696 milyon, katma bütçeden yapılan fazla ödeme- ninse 456 milyar 5 milyon lira oldu- ğu kaydedildi. Fazla ödemelerin he- saplanmasında stentin bırım fiyatı SSK ile firmalar arasında belirlenen 300 dolar olarak baz alındı ve bunun üzerinde fatura edilen miktar fazla ödeme olarak hesaplandı. Defibrila- törler için markalara göre 4 bin 133 dolarla 11 bin 850 dolar arasında de- ğişen protokol fiyatlannın üzerinde yapılan ödemeler, kalp pilleri için mar- kalara göre 890 dolarla 2 bin 650 do- lar arasında belirlenen rayiç bedel üze- rinde yapılan ödemeler hesaplanarak kurum zaran ortaya çıkarıldı. Medim firmasının 1999 yılında Ankara Is- mail Enderuni tlköğretim Okulu adı- na fatura ettiği bir stenti, o dönemde- ki döviz kuruna göre 159 milyon 770 bin 700 liraya satması gerekirken 1 mil- yar 312 milyon 4 bin 400 liraya sattı- ğı belirlendi. Firmanınhastanelere fa- tura ettikleri stentlerdeyse daha az Ha- zine zararı doğduğu ortaya çıktı. Bir stente 2.5 milyar fazla ödeme Medistar firmasının tzmir Atatürk EğitimHastanesi'ne 7 Ağustos 20O0'de fatura ettiği bir defibrilatörü 7 milyar 463 milyon 792 bin 880 lira yerine 23 milyar 201 milyon 496 bin liraya sat- tığı ve 15 milyar 737 milyon 703 bin 120 lira Hazine zaranna neden oldu- ğu kaydedildi. Firmanın aynı hastane- ye 10 Arahk 2001 'de fatura ettiği bir balonlu stentiyse 433 milyon 102 bin 500 lira yerine 3 milyar 754 milyon 823 bin 439 liraya satarak 2 milyar 490 milyon 5 lira Hazine zaranna yol aç- tığı belirtildi. Firmanın İstanbul'daki Koşuyolu Kalp Hastanesi'ne 2 Ka- sım 2000'de fatura ettiği aynı marka balonlu stentteyse Hazine zaran 910 milyon lira olarak belirlendi. Rapora göre Medistar firmasının, Küçükçek- mece Müftülüğü'ne 18 Temmuz 2001 'de fatura ettiği defibrilatörüyse 17 milyar 252 milyon 451 bin 785 li- ra yerine 53 milyar 629 milyon 992 bin liraya satması sonucu 36 milyar 377 milyon 540 bin lira Hazine zaran doğ- du. Raporda, Mutlu Medikim firma- sının Yüreğir Yavuzlar tlköğretim Okulu'na 24 Ekim 2001 'de fatura et- tiği bir nabız düzenleyici satışından Ha- zine'nin 6 milyar 889 milyon 251 bin lira fazla ödeme yaptığı bildirildi. Yurtdışına kaçışından sorumlu tutulan eski Yargıtay Başkanı'nın 'Alevi olduğu için onuruyla oynandığını' ileri sürdü Çakıcı, Ozkaya'yı savunduHİLALKÖSE Organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı, eski Yargıtay Başkanı Eraslan Ozkaya'nın Alevi olduğu için onuruyla oynandığını ileri sürerek "Yargıtay'da cezamın onanacağına dair karan Anka- ralı avukatımdan öğrendim" dedi. Çakıcı, borsacı AdilÖngen'e "suikast girişiınineaznıettinneiddiası" ile ilgili ola- rak dün Istanbul 3. Ağır Ceza Mahkeme- si'nde görülen davada susma hakkını kullandı. Mahkeme başkanınınmesleği- ni somıası üzerine "demir tüccarüğı'' yaptığını söyleyen Çakıcı, Yargıtay, MİT ve kendisi ile ilgili iddialan yanıtladı. Çakıcı'nın, ertelenen duruşmada yaptı- ğı açıklamalar sırasında ar- goya kaçan ifadeler kullan- ması dikkat çekti. Çakıcı, yurtdışına kaçmasından so- rumlu tutulan Eraslan Öz- kaya'dan hiçbir bilgi alma- dığını belirterek "Insanlar Kürt olabilir, Alevi olabilir. Ama bu ülkede Yargıtay Başkanı'nın (eski),Alevi ol- duğu için onuruyla oynadı- lar" dedi. Yargıtay Başka- nı'nın tek suçunun dostla- nnı seçememesi olduğunu öne süren Çakıcı, ifadesi- ni şöyle sürdürdü: "Süha Hakkı Şen kinı? Senonun- la arkadaşlık yapıyorsun. Yargıtay'dan bilgisayarla bi- le bilgi ahnabiliyor. Yargı- tay'da avukanm var. Bilgi- yi avukaümdan aldım. AK lah şahit, Yargıtay Başka- nı'ndan bilgi aldıysanı oğ- lunı kurşunlara gelsin." mış bırkişiyle ilgili konuştuğunu söyle- yen Çakıcı, "Devlete her zaman saygılı oldunı. Yaşam dilinüniin sonuna kadar da saygılryım. Devletin varlığı hanımı- nun, oğlumun namusıından daha önem- lidir" diye konuştu. Çakıcı, Ergin kardeş- lere ilişkin olarak da şu ifadelerde bulun- du: "Sulukuleli Nuri ve Vedat diye iki kardeş var. Güya ben onlan şikâyetetmi- şim. Onlar beninı için hiç önemli değil- ler. Onlar zurnanuı son deliğL" Çakıcı, UğurMumcu'nun öldürülme- si ile ilgili olarak, "Hiram Abbas, Yavuz Ataç, Korkut Eken, Mehmet Eymür ile bir yolculuga çıkarkcn gazeteci Uğur Dün- dar denen adamla tanıştırdılar. Ben Gü- neyAmerika'dayas^rkenTürldye'dega- zeteci Uğur Mumcu'nun 61- dürülmesi ile ilgili olarak çeşitli spekülasyonlar var- dı. Dündar'a Mumcu'yu kim öldürmüşse anası esİci- miştir' dedim. Amaobunu inkâr etti" diye konuştu. 'Derin devletin cılkıçıktf Kozinoğlu'nu suçladı Çakıcı, "Cumhurbaşkanı Sezer'e su- ikasttehdidi üzerine Çakıcı'yla görüştü- ğunü" söyleyen MÎT Dış tlişküer Sorum- lusu Kaşif Kozinoğlu'nun basına yansı- yan açıklamalarına yönelik de böyle bir ihbarda bulunmadığını söyledi. MIT Da- ire Başkanlığı'nı kastederek "bu teşki- lata boynum kddan ince" diyen Çakıcı, açıklamalanna şöyle devam etti: "Ama teşkilattaki görevli beni ispiyoncu yerine sokup, i... diye bir kelinıe kullanırsa ben de ona 'anası babası belli olmayan gibi konuşuyorsun. Devlet göreylisisin' de- rinı. Bcniöldürteceklermiş. Öldürtmeye- nin nanıu$undan şüphe etlerinı." Devletle, MtT'le ilgili değil, Kaşif Ko- zinoğlu denen kişilik erozyonuna uğra- • Devletini koruduğıınu söyleyen Çakıcı, Özkaya'danhiçbir bilgi almadığım belirtti. Çakıcı, "Yargıtay'da cezamın onanacağına dair karan avukatımdan öğrendim " dedi. Dünyanın her yerinde, demokrasisi gelişmiş ülke- lerde bile derin devletin ol- duğunu ifade eden Çakıcı, "Derin devlet vardır ve ol- nıası gerekir. Ülkenin gii- vcnliği için. Ama bi/dekile- rincdkıçıkmış'' dedi. "\urt- dışında hi/n letinı olıııuşola- bilir, olnıanıış olabilir. Tür- kiye Cumhuriyeti'ne iğne- nin ucu kadarzararverme- dim" diyen Çakıcı, bugüne kadar hep sustuğunu, an- cak bundan sonra konuşa- cağını belirtti. Duruşmadan önce Çakı- cı'nın avukatlanndan Bozkurt Nuhoğ- lu tarafından Çakıcı imzah bir basın açıklaması dağıtıldı. Açıklamada, 7 Ocak 2005 tarihli Vatan gazetesinde "Her şey Cumhurbaşkanı Sezer'e suikasttehdidi ile başladı" başlıklı haberde bir ihbar mektubundan bahsedildiği ifade edile- rek "Ben hiç kimseyi ihbar etmedim. Böyle bir olaydan da haberim olnıamış- nr" denildi. Haberin içeriğinde yeralan telefon dökümlerinde Kozinoğlu ile Sü- ha Hakkı Şen'in Çakıcı'ya hakaret etti- ği ve küfrettiği belirtilerek şöyle denil- di: "Resmibirsıfattaşıyanbirkişininonun bunun çocuğu gibi değil de adam gibi ko- nuşması gerektiğini sayın kamuoyunun dikkatinc sunanm." İĞNELİ F1RÇA ZAFER TEMOÇİN Atasagun'a soruşturma izni istendi Yargıtay, Vedat ve SedatErgin 'in üst düzeyMİTgörevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmalan üzerine 4 kişi hakkında Başbakanlık'a başvurdu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Milli Istihbarat Teşkilatı (MİT) Müs- teşarı ŞenkalAtasagun'un da arala- rında bulunduğu, 4 MİT görevlisi hakkındaBaşbakanlık'tan soruştur- ma izni istedi. Soruştunnanın kamu- oyuııda "Ergin Kardeşler" olarak bi- linen Vedat ve SedatErgin'ın suç du- yurusu üzerine başlatıldığı bildiril- di. Ergin kardeşler, MİT görevlile- rini çete lideri Alaattin Çakıcı'yı "kollamakla" suçladılar. Tekirdağ F Tipi Cezaevi'nde ya- tan Vedat ve Sedat Ergin kardeşler Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na MİT görevlileri hakkında suç du- yurusunda bulundular. Edinilen bil- giye göre, suç duyurusunda MÎT Müsteşarı Şenkal Atasagun, MİT- Yargı eksenli tartışmalann odağın- daki Dış Operasyonlar Daire Baş- kan Yardımcısı Kaşif Kozinoğlu, pasaportu Çakıcı'nın üzerinden çı- kan ve bu suçtan halen tutuklu olan Faik Meral ve eski MİT'çi Yavuz Ataç suçlanıyor. ^Çakıeıyı kolladılar' savı Ergin kardeşler, MlT'ın üst dü- zey görevlilerinin Çakıcı'yı "kolla- dıklarını" öne sürerek bu nedenle de Çakıcı'nın cezaevinde güçlendi- ğini ve kendilerinin de bundan do- layı baskı gördüklerini iddia ettiler. Kozinoğlu'nun, Çakıcı'nın Yargı- tay'da görülen dosyasını geciktir- mek için girişimlerde bulunduğu ortaya çıkmıştı. Yargıtay'ın yanlış yorumu sonucu yurtdışına kaçan Çakıcı, Avusturya'nın Graz kentin- de yakalandığında üzerinde MİT'çi Faik Meral'e ait pasaprot çıkmıştı. Meral, Çakıcı'ya yardım etmek su- çundan hâlâ tutuklu bulunuyor. An- kara Cumhuriyet Başsavcılığı, dos- yayı görevsizlik karanyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na iletti. Yargıtay Başsavcılığı da suçlanan MİT görevlilerinin soruşturulması için Başbakanhk'tan izin istedi. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr Ikinci Gazeteciler Konferansı'nın ikinci gününde ilk oturum "Medya Çalışanlarının Sorunları" üzerineydi. Marmara Üniversitesi öğretim Üye- si Prof. Dr. Müjdat Şakar'ın akade- mik sunumunu yaptığı oturumu Na- il Güreli yönetti. Katılımcılar ise şu isimlerden oluşuyordu: Türkiye Gaze- teciler Sendikası Başkanı Ercan Ipek- çi, Çağdaş Gazeteciler Derneği Baş- kanı Doç. Dr. Doğan Tılıç, yazar Umur Talu, Maltepe Üniversitesi öğretim görevlisi Atilla Özsever. Raportör Bi- anet'ten Eroy Önderoğlu'ydu. Konuşmacılar, haklı olarak gazete- cilerin örgütsüzlüğü sorununu öne çı- karan birsunumyaptılar. Gazetecile- rin, haklarına, sorumluluklarınasahip çıkamadıklarını, mesleğin yozlaştığı- nı belirttiler. Umur Talu, üniversitele- rin ve gazetelerin otoriter bir kurum- laşma içinde olduklarına dikkat çek- ti. Doğan Tılıç, gazetecilerin sınıf bi- linciyle hareket etmediklerini söyledi. Herkesin üzerinde birleştiği nokta- lardan birisi de konferansa katılımın az olmasıydı. Üniversitenin iletişim Medya Çalışanlarmm Sorunlan fakültesi öğrencileri bile oturumlarda yok denecek kadar azdı. Konuşmaların ardından Zafer Atay'ın yönettiği tartışmalar yapıldı. Sözalan katılımcılardan Mehmet De- mir, muhabirlerin çeşitli olaylarda, olaylara nasıl yabancılaştıklarına iliş- kin çarpıcı örnekler verdi. Nazım Alp- man, Abdi Ipekçi'nin yaşadığı ilginç bir örneği aktardı: Abdi Ipekçi, gaze- tenin yöneticisi olarak çeşitli görüş- melere ve yemeklere gittiğinde para- yı cebinden ödediği için gazeteye borçlanmak zorunda kalmıştı. Bu onun üzerinde büyük bir baskı oluşturmuş- tu. O dönemde gazetenin idare mü- dürü Nurettin Demirkol'a bu sıkın- tısını aktardığında şöyle bir çözüm önerisiyle karşılaşmış ve kabul etmiş- ti: Abdi Ipekçi borçlarının karşılığı ola- rak kullandığı arabasını gazeteye sa- tacaktı. Gazete satın aldığı bu araba- yı ona makam arabası olarak tahsis edecekti. 1979 yılında içinde vurula- rak öldürüldüğü BMVV işte bu ara- baydı. Araba kendisinin değildi. O dö- nemde Türkiye'nin en önemli gaze- telerinden birisinin en tepesindeki ga- zeteci işte bu koşullarda yaşıyordu. Türkiye'nin en etkin gazetecisinin ma- kam arabası, makam şoförü ve ko- ruması da yoktu. Nereden nereye gel- diğimizi belki de en güzel bu örnek açıklayabilirdi. Muhabirlere yöneltilen eleştiriler üze- rine Göksel Özköylü söz aldı ve mu- habirlerin içinde yaşadığı sıkıntıları di- legetirdi. Gazetecilerin örgütsüz oldu- ğu bir gerçekti, ancak bu örgütsüzlü- öün nedenı yalnızca çalışanlar mıydı? Orgütlerin, bu konudafikirsahibi olan etkili gazetecilerin hiç mi günahı yok- tu? Belki de artık eski usullerle örgüt- lenmek ve haklara sahip çıkmak da mümkün değildi. Yöntemleri gözden geçirmek söz konusu olamaz mıydı? Bilgi Üniversitesi öğretim görevlisi Esra Arsan, medyada demokratik- leşmenin önemini vurguladı. Ayrıca medya çalışanlarının durumlannı açık- layabilecek araştırmaların yeteri ka- dar yapılmadığını belirtti. İki günlük Ikinci Gazeteciler Konfe- ransı 50 yıl sonra da olsa, önemli bir başlangıç olarak da kabul edilebilir. Medyanın birçok sorunu enine bo- yuna konuşuldu, tartışıldı. Yeni tar- tışma ve araştırmalar için yeni düşün- celer geliştirildi. Unutmayalım ki Türkiye "düşükyo- ğunluklu" birsavaştan geçti. 15 yıl bo- yunca gazetecilik mesleği savaş ko- şullarında ağır yara aldı. Gerçekleri yazmak, devletin belirlediği sınırların dışında habercilik yapmak için bir- çok tehlikeyi göze almak gerekti. Bir- çok meslektaşımız ölüm tehditleri al- tında gazetecilik yaptı. Birçok mes- lektaşımızı faili meçhul cinayetlerde yi- tirdik. Bu konuda en büyük acıyı ise muhabirler çektiler. Onlar gerçeği, yalnızca gerçeği yazmaları için değil, muktedirlerin istediğini yazmak için yönlendirildiler. Haklarını savunama- dılar, düşüncelerini ifade etmeleri mümkün olmadı. Sendikalaşmaları yasaklandı. Böyle bir dönemi geride bırakırken yanı başımızda yeni bir savaşın tanı- ğı haline geldik. Yanı başımızda bü- yük bir acı yaşanıyor. Bu acının en yakın tanıklarından birisi yine gazete- ciler. Orada da gazeteciler yaşamla- rını yitiriyorlar. Ikinci Gazeteciler Konferansı'nın, ilginç eleştirilerinden birisini de Bi- anet'ten Nadire Mater yaptı: Otu- rumlara katılan konuşmacıların yüz- de yüze yakınının erkek olmasını, ra- portörlük görevlerinin ise kadınlara verilmesini haklı olarak eleştirdi. Ay- şe Arman, Sabiha Sertel karşılaş- tırması yoluyla yine kötü örnek olarak bir kadın gazetecinin gösterilmesinin de erkek egemen anlayışın bir sonu- cu olduğunu söyledi. Gazetecilik mesleği zor bir dönem- den geçiyor. Zorlukları aşmaçabamız sürüyor. GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGIN YILDIZOĞLU Filistin'de 'Ertesi Giin' Filistin yönetiminin başına, silahlı direnişe karşı, ABD ve Israil tarafından desteklenen Mahmut Ab- bas seçildi. Israil'deŞaron yönetiminin, "barışsü- recini" askıya almak için ileri sürdüğü, "Barış gö- rüşmesi yapacak meşru bir liderlik yok... Arafat te- rörü destekliyor..." gibisinden mazeretler daya- naklarını yitirdi. öyleyse şimdi, "Barış görüşmele- ri yeniden başlayabilir" diye düşünebilir miyiz? Sanmıyorum. Barışın koşulları Barış sürecinin başlayabilmesi için önce Isra- il'de, "ara çözüm" hayalinesaplanmamış, "ikidev- letli nihai çözüm" yaklaşımını kabul eden bir yö- netimin iktidara gelmesi gerekiyor. Şaron'un, "Ba- kın Gazze'den tek taraflı olarak çekiliyorum, ama Batı Yakası bizde kalacak", "Nihai çözüm formal- dehite yattı" yaklaşımı geçerliliğini korumaya de- vam ettikçe bir adım ileri atmak olanaklı değil. Ama Gazze'den tek taraflı çekilme saçmalığı ol- masaydı da "Barış sürecine" başlamak olanaklı değildi. Israil'in halen inşa etmekte olduğu "utanç duvarı", Filistin topraklarını parçalamaya, işgal et- meye, gettolaştırmaya devam ediyor. Bu "duvar", herhangi bir nihai çözümün gündemde olmadığı- nın, Israil'in tek taraflı olarak Filistin'le ilişkisini kes- meye hazırlandığının kanıtı. Ama bu duvar, uzun dö- nemde Israil'e barış ve güvenlik getiremeyecek. İş- gal edilmiş topraklardaki Arap nüfus, hiçbir neden- le olmasa bile, salt demokratik nedenlerle Şaron'un stratejik danışmanlarından, nüfus bilimci Arnon Soffer'in sözleriyle "israil'i boğmaya başlayacak". O zaman da Israil, "Yaşayabilmek için bütün gün ve her gün öldürmek, öldürmek ve öldürmek zo- runda kalacak" (Sun-Sentinel, 09/01). "Duvar" olmasa da "barış sürecinin" yeniden başlaması çok zor. Çünkü iki devletli nihai çözü- mün, kalıcı barışın gerçekleştirilebilmesi için üçte- mel sorunun çözülmesi gerekiyor: Birincisi, Israil'in 1967'den sonra işgal ettiği topraklardan çıkması, dolayısıyla Batı Yakası'ndaki 200.000'den fazla yerleşimciyi buradan çıkarması gerekiyor. Ikincisi: Doğu Kudüs'ün Filistin Yönetimi'ne verilmesi ge- rekiyor. Üçüncüsü, 1948 yılında sürgüne gitmek zo- runda bırakılan 500.000 Filistinlinin evlerine geri dönme hakkının tanınması ya da belki de bir taz- minat almaları gerekiyor. Oslo süreci, Taba barış gö- rüşmeleri bu üç talebin ağırlığı altında çöktü. Şa- ron birçok kez vurguladığı gibi taleplerin hiçbirini kabul etmeye niyetli değil. Israil ve ABD boşa ümitleniyor Peki öyleyse, geçen haftaki seçimleri kazanarak Arafat'tan sonra Filistin yönetiminin başına geçen Mahmut Abbas, Israil, ABD ve hatta Avrupa'da ne- den bu kadar heyecan yaratıyor? Burada ya bir ya- nılgı ya da bilerek zaman kazanmak için yaratılan bir illüzyon var. ABD ve Israil, Abbas'ın bu üç di- kenli talebi rafa kaldırabileceğini, onların yerine, Is- rail için daha uygun kimi talepleri koyabileceğini dü- şünüyorlar; Abbas'ı bu amaçla desteklediler. Abbas bunları gerçekten yapmak ister mi bil- mem, ama Filistin halkı ne kadar savaş yorgunu olur- sa olsun, hâlâ ve uzun bir süre için bu üç noktada bir uzlaşmaya hazır değil. Bu, halk arasında dola- şan tüm gazetecilerin ve sosyal bilimcilerin ortak izlenimleri. Diğertaraftan Abbas'ın seçilmiş olmasını ve meş- ruiyetini de abartmamak gerekiyor. Seçim günü sandıkların kapanmasına yakın, katılım hâlâ yüz- de 30 düzeyindeydi (New York Times, 10/01). Bu- nun üzerine, oy kullanma süresi uzatıldı ve listeler- de olmayanların da oy kullanmasına izin verildi. Abbas'ın karşısındaki 'muhalefetmankeni' Bargu- ti bile, listede olmayanların birden fazla sandıkta oy kullandığından, parmağa sürülen boyaların yı- kanınca çıktığından yakınıyordu. Bunları bir araya koyunca, seçimlere katılım oranını iki saat içinde yüzde 30'dan yüzde 65'e yükselten "mucizenin" de hikmeti anlaşılır. Eğer daha gerçekçi olup, ka- tılım oranının yüzde 50 civarında bir yerde kalmış olabileceğini varsayarsak, Abbas'ın daaslında top- lam seçmenin yalnızca yüzde 30'unun oyunu ala- bildiğini görürüz. Bu sonuçlar, başkanlık seçimle- rine katılmayan Hamas'ın Filistin halkı içindeki des- teğinin yüzde 30 civarında olduğunu gösteren ve- rilerle de uygunluk halindedir. Bu koşullarda Abbas, Hamas, Islami Cihat ve diğer silahlı direniş örgüt- lerini imha edemeden ya da değişime zorlama- dan, yukarıda değindiğim üç konuda, taviz verme yolunda, istese bile hiçbir gerçek adım atamaz. Yılmaz, Taner ve Aydın YüceDivany da ilk duruşma 16Şubafta ANKARA (Cumhu- riyetBürosu) -Eski Baş- bakan Mesut Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Gü- neş Taner'in 16 Şu- bat'ta; eski Bayındırlık Bakanı Koray Aydın'ın ise 24 Şubat'ta Yüce Di- van'da yargılanmasına başlanacak. Anayasa Mahkemesi Başkanvekili HaşimKı- hç, dünkü toplantıda Yıl- maz, Taner ve Aydın'ın Yüce Divan'a sevk dos- yalannın ön incelemesi- ninyapıldığını ve tensip tutanağının düzenlendi- ğini bildirdi. Mesut Yıl- maz ve Güneş Taner'in Yüce Divan'daki yargı- lamasının 16 Şubat Çar- şamba günü saat 10.00'da başlayacağını belirten Kılıç, Koray Ay- dın'ın yargılamasının ise 24 Şubat Perşembe günü saat 10.00'dayapı- lacağını söyledi. Bu süreçte iddianame yerine geçecek olan TBMM Soruşturma Ko- misyonu Raporu, Yar- gıtay Çumhuriyet Baş- savcılığı aracılığıyla Yıl- maz, Taner ve Aydın'a göndeıilecek. Davanın ilk duıuşmasında usule ilişkin itirazlar olursa değerlendirilecek. Yüce Divan'a sevk kararında, Yılmaz ve Taner'in "Türkbank ihalesi sürecinde ihale- nin yapımında ve iîyal oluşumunda fesat ka- rıştırmak suretiyle gü- dümünde bir medya dü- zeni kurmak için tüm organizasyonları ger- çekleştirdiği,böylecesi- yasi rantamaçladığı, ay- rıca Türkbank ihalesi ile doğrudan ilişkisi bıı- lunmayan üçüncü şahıs konumundaki Kamu- ran Çörtük'eihaledeüst- lendiği aracıhk nıisyo- nıınıın karşılığı olarak Genç TV'nin bedelsiz olarak verilmesini sağ- ladığı" öne sürülüyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear