23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 EYLUL 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA MUZIK ABDÜLCANBAZ TURHAN SELÇUK İSTAS3ÜL EPENDÎ5Î ABDÜLCANBAZ' KARİKGİAD2 MAC2RAIAHI $ÜJ?FC£|c V 'Gönül telleri aynı tınlayan' müzisyenlerin oluşturduğu İncesaz, dinleyiciye öyküler anlatıyor îstanbıü'ımve yaşamınresmi I H C G S d Z ! satmayacağını , genel trend olmadığını bile bile kendimizi en doğru rfade ettiğimiz müziği yaptık. Kimse yayımlamasa bile biz yine de yapacaktık. Para için yapmadık bu işi, biz sadece kendi istediğimiz, sevdiğimiz, inandığımız ifadeyi kullanıyoruz. Biz devraldığımız, sahip olduğumuz değerleri Istanbul'la bağdaştırıp onunla kendimizi ifade etmeye çalışıyoruz. Bizim gördüğümüz resim budur, bir başkası da başka bir resim görür. HATÎCE TUNCER § stanbul'dan ilham alan, klasik Türk mü- I ziğiyle bugünü kaynaştınrken "dosthıkla- ruu" yoğurduklan bir gruptur "tncesaz". "İkinci Bahar" adlı televızyon filmıne yaptıklan müzikle geniş dınleyici kitlesı tarafından keşfedıldiler. Oysa 1997'de çı- kardıklan ilk albümleri "Eski Nisan"dan bu yana eski günlere götürüp bazen huzur ve- ren, bazen kıpır kıpır duygular yaratan ala- turka tınılarla Istanbul'un ve yaşamın resmi- ni yapıyorlardı. "Eylül Şarkıları"ndan son- ra "tstanbul'a Dair" albümlennde yine îs- tanbul'un hıkâyelenni anlatıyorlar. CöNÜL YOLCULUĞU incesaz, "gönül telleri aynı ünlayan" mü- zisyenlenn birbırlenyle müziklı yollarda kar- şılaşmalanyla oluşmuş. tstanbul Teknik Üni- versitesi Türk Musikısi Devlet Konservatu- van'nda öğrencılıkJen sırasında tanışan Mu- rat Aydemir ve Derya Türkan bir Amenkan yapım şırketınden aldıklan teklıf üzerine "Ahenk" adında bir albüm hazırlarlar. Albü- mün kayıtlan ıçin 1985-1997 yıllan arasın- da 11 albümünde çalıştığı Yeni Türkü gru- bundan tanınan bir müzisyen Cengiz Onu- ral'a giderler. Cengiz Onural'ın "Zaten içim- deki müziği Murat ve Derya'ya anlattığım zaman gönlümüzün sesi o gibi geldi bize. O paylaşım bizi ortak bir şeyler yapmaya gö- türdü" sözleriyle ıfade ettıği tncesaz'ın gönül yolculuğu böylece başlar. A$KI HİSSETMEK Gruba daha sonra konservatuvardan ar- kadaşlan Taner Sayacıoğlu kanunuyla, îs- tanbul Şehir Tiyatrolan müzisyenlerinden Akm Aralbasgitanyla. İstanbul Üniversite- si Devlet Konservatuvan'nda perküsyon ho- cası olan Engin Gürkey de perküsyonuyla ka- tılır. tncesaz'ın üç kurucusuyla, Salacak'taki Cengiz Onural'ın stüdyosunda görüştük. Kendilerini anlatmadaki isteksizliklerini Cen- giz Onural açıkladı: "Adam ressamsa resmi- ni yapnuşür, kendiniifade edip biürnıiştir. Mü- zisyen müziğini bitirmiştir. Röportaj 'Arka- daş, böyle bir şey yaptık bunu alın kardeşim' demektir. Yoksa yapnğınız müziği anlatmak birazcık da yapüğını/ işi sulandırmak gibi bir şey gibi gefiyor." Murat Aydemir de "Kendi müziğiniizi ken- dimiz anlatıp, dayatmayahm" düşüncesiyle röportaj vermek ıstemıyor: "Kendi kendi- mizi sınıriayıp müziğimizi parmakla göster- mek istemiyoruz. Bu albümün kapağı ohna- dan alıp dirüeyenkr ilgilerini kendileri bula- cak. Yunanistan'da dinlediğinde başka bir duygu bulacak bolki. Dinleyen o anda aşk hissetmek istiyorsa aşkı hisseder, neşeliyse ne- şe\i bulabilir, çok hüzünlüyse hüznü bulabi- Kr." YüZ KELİMENİN ALTMIŞI Biz de bu görüşlere karşı yaptıklan ışlerin kalıtesi tartışmalı -eğer bir şey üretıyorlar- sa- magazin tiplerinin kendilerini medyada Grup müziği evlilik kadar özel Incesaz'ın kuruculan Derya Türkan (oturan), Murat Aydemir (solda) ve Cengiz Onural, Salacak'taki stüdyoda görüştük. (Fotoğraf: KAAN SAĞANAf^ Cem Çetin'in objektifinden İncesaz grubu (altta). uzun uzun sunmalanna karşın güzel şeyler üreten insanlann da eserlerini anlatmalan gerektiğini savununca Cengiz Onural'dan yanıt geldi: "Müzikte veya başka alanlarda bozobna genellikle kırsakian kente göçle ifa- de edilhor. zamanlama olarak da denk geü- yor. Ama galiba Türk insanı ^ejim ne kadar kısıtladıysa kendini az ifade etmeye başhyor. ÖzeDikle 1980'den sonra insanlann kendini ifade edebilecek hiçbir şeji kalnıadı. Yüz ke- lime konuşuyorsa 60"ı elinden ahnınca an- cak günlük ihtiyaçlannı söyleyebilecek ka- dar ifade yolu kaldı. Ben de söz ettiğinizo mü- zikkri dinlemiyorum. ama onlan daha aşa- gı bulduğum anlamına gelmiyor. Çünkü in- sanlar, ancak o kadaruu ifade edebilme şan- sı bulabilhorlar. Daha ıyisini ifade edilseydi belki onu da tercih ederkrdi, zaten zaman za- man ediyorlardL Onlarca yıl bir miDetin te- pesine binerseniz, kendini hiçbir şekilde ifa- de etmemesi için ne gerekhorsa yaparsanız, • ncesaz elemanlanmn birbirine T duyduklan saygı, sevgi ve dost- M. luk duygusu sohbetimiz sırasın- da da belirgindi. "Grup elemanlan hiç mi kavga etmryor, diğeıîerine baskın oi- maya kalkışan kimse olmuyor mu" so- rumuzu Murat Aydemir yanıtladı: "Grup müziği yapmak zor bir şey tabii. AJtı ki- şinin müzikzevki, eğitimi, kültürü fark- h. Bizim de aramızda bazen anlaşmaz- hklar, değişikfikirlerdoğuyor. Grup mü- ziğivapma\ıdaev1üiğebenzeti\orum.tki müzisyenin bik biıükte müzik yapma- a evBİik kadar özel bence. Bütün duy- gulanmzı, o anki elekrriğinizi. enerji- nizi pay1aşı>orsunuz. Gönlünü, kalbi- ni her şevini açıyorsun, o da sana açı- yor; açmazsan zaten müzik olmu- yor.'' BiRLİKTE ÇALMAK Grup müziği yapmanın zorluğu- na neden katlanıldığını da Cengiz Onural "Bir üretimin, birkaç kişinin ortak enerjisi, ortak ifadesi obnası çok güzel bir şey. Bunun parçası olma- nın gurunı, ortak üretimin getirdiği zevk\ıe sinerji, huzur, sevinç" sözleriy- le anlattı. Sohbetimize sonradan katılan Derya sonunda adamm diK tutuhır. Ondan sonra 'Bil- mem kımın kasetı yüzbınlerce nasıl satar' di- ye kızmava da hakkuuz yok. Biz hiç satma- yacağını. genel trend oonadığnu bile bile ken- dimizi en doğru ifade ettiğimiz müziği yap- tık. Kimse yayımlamasa bile biz yine de ya- pacaknk. Para için yapmadık bu işi, biz sa- dece kendi istediğimiz, sevdiğuniz, inandığı- mız ifadeyi kullanryoruz." İSTANBUL'A DAİR Son albümlen "tstanbul'aDair"ı bu yıl ya- yımlayan încesaz'ın dığer albümlerindeki çalışmalan da hep istanbuFa bırer gönder- me gibidir. "îstanbul müziği nedir" sorumu- zu kimin yanıtlayacağı konusunda birbirle- rine söz verirken sonunda Murat Aydemir ka- zandı ve söz Cengiz Onural'da kaldı• "İstanbul müziği üzerine konuşmak a\ nı zamanda tstanbul kimliği üzerine konuşmak demek. Bizim yaklaşmumız tstanbul kinıli- Türkan, Incesaz'ın "grup" olarak ad- landınlmasını istemiyor: "Grup sözcüğünü sevmi>orum. Biz biıükte çalmaktan zevk abvoruz. Ne ben Murat'm üstünde, ne Murat Cengiz Abi'nin üstünde. Manevi bir baskı yok, manevi bir haz var. Biz burada beraber çalmaktan mutlu oluyoruz. Sadece mü- zik birtikteligi degil bizim ihşkimi/, Bir- tikte oturup yemek yenıek, sohbet et- mek de müziğimizi beslnor." Derya Türkan, konservatuvar eğitımin- den sonra îstanbul Devlet Türk Müzi- ği Topluluğu'nda 7 yıl kemençe çalmış. Kudsi Ergüder'in grubunda 13 yıldır çalıyor: "Müziğimizde hem bugünün anla\> şı hem de klasik müziğimizi ammsatan çeşitü beürtiler \ar. Bestelerde özel makamlan kullanma- >a çahşı> oruz, ama ama bugünün anla- yışıyla müzik yapıyoruz. Bugünün for- munda yine saz eseri, vine makamlar önde, vine tambur, kemençe klasik stil- leridevam edi>or. tncesaz adını da bu yüz- den kendimize yakışardık. İncesaz, sa- ray müzkyenleri için kullanılan eski bir terim. Hem o kültürü anımsatmak isti- yoruz hem de günün müziğini vapmak istiyonız." ğini sadece tarihsel perspektiften ya da sade- cebugünü görmekgibi degil. Biz"Istanbul'la kendimizi nasıl ilışkılendınyoruz, biz İstan- bul'u nasıl görüyoruz' yaklaşumndayız. Biz devTaldığunız, sahip olduğumuz değerleri İs- tanbul'la bağdaştınp onunla kendimizi ifa- de etmeye çalışıyoruz. Bizim gördüğümüz resim budur, bir başkası da başka bir resim görür. tstanbul'u da sadece geleneksel de- ğerleriyle, tarihi değerlerij le tanımlamak ts- tanbul'u budamak ohır. tstanbul'un şimdi ya- şayan değerleri var. Tarihi değerlerinden bir kısmı bu yaşayan değeriere girebilmiş. Bazı- lan da girenıenıiş. Biz işte yaşayan tarafım temsil ediyoruz." Murat Aydemır'den Onural'ın iözlerıne küçükbirekgeldi: "tncesaz'uımüziği"îstan- bul müziği işte budur' iddiasında değiL tstan- bul'dan ilham alan müzisvenlerin müziği gi- bi algılanabüır, ama tstanbul müziği diye al- güanmaz." . Enver Demirbağ'dan türküler Harput'un gizli efsanesi Kalan Müzik, "Arşiv Serisi" kapsamın- da Harput müziği denıldığinde akla gelen ılk isım En\er Demirbağ'ın 1961-1990 yıllannda kaydettıği türkülen "Kar mı Yağ- mış Şu Harput'un Başuıa" adıyla yayımladı. Iki CD halindeki albüm, Enver Demirbağ'ın yaşamı ve Harput müziği konusunda Tahir Abacfnın hazırladığı bir kitapçık- la bırlıkte sunuluyor. "Harput'un gizli efsane- si" olarak tanımlanan Enver De- mirbağ 1935 yılında Ela- zığ'uı Palu ilçesinde doğdu. Ağırlıklı olarak Harput'a özgü divanlar, mayalar, hoyratlar, türküler okuyan Enver Demirbağ'ın ünü çe- şitli nedenlerle yöresel sınırlan aşamadı. "Kar mı Yağmış Şu Harput'un Başma" albü- mü. yaşayan en büyük ses sanatçılanndan biri olan ve rahatsızlığı nedeniyle sanatını icra edemeyen Enver Demirbağ'ın ilk derli toplu kayıtlannı ıçermesi açısından önem taşıyor. Albüm, aynı zamanda genç kuşaklara Harput müziğini tanıtan, yörenin en güzel türkülerin- den oluşan önemli bir kaynak niteliği taşıyor. Suriyeli Kürk müzisyen Barmani Aşk ve sürgün şarkıları T sveç'te yaşayan Sunyeli Kürt müzisyen J. Suzana Barmani nın 'Le Le' adlı albümü Anadolu Müzik etıketıyle yayımlandı. Sun- ye'de 1964 yılında doğan, Halep'te büyüyen Suzana Bar- bani yükse- köğrenımını Ingilız edebı- yatı konusun- da yaptı. Bul- garistan Ulu- sal Konserva- tuvan'nda şan eğitımı alan Barmani, 1989 yılında Isveç'e yer- leşti. Isveç'te çocuklara dans ve müzik eğitimi veren Barmanı, bir yandan da al- büm çalışma- lannı sürdür- dü. Barmani, cümbüş, tambur, erbane. keman, saksofon. ney, klarnet gıbı çalgılann kullanıl- dığı albümünde aşk, sürgün ve yaşam üzerine şarkılar söylüyor. Mezopotamya ezgileriyle daha sonra yaşadığı ülkelerden aldıklannı bir- leştıren Barmani, 'Le Le' albümünde gelenek- sel anonim eserlerin yanı sua kendi besteleri- ni de seslendiriyor. Ali Sezgin'den albüm Dinleyiciye 'akustik mizah' Müzisyen AB Sezgin. sözlen ve müzik- len İcendısine ait 13 parçayı "Gitan- mın Havası" adlı albümde topladı. Cocuklu- ğunda ünlü komedyen Celal Şahin'in etkisüıde kalan Ali Sezgin, müzi- ğini "Akustik mizah" olarak tanımlıyor. Moda sinemasında 1987 yılın- da ilk konserini veren Ali Sezgin, son yıllarda Bahariye'de kurduğu özel dershanesinde mü- zik dersleri veriyor. "Türki>e'de Bir Yer Var" albümündeki 22 orijinal klasik gitar kompozisyo- nu ve "Gitannıın Hava- sı" albümündeki 4 akus- tik gitar kompozisyonu TRT repertuvanna alınan Ali Sezgin, "Bir sanatçı- nın aşamalanndan ve bi- rikimlerinden damıüp yapügı son eserier, 'ne olduğunu, ne kadar ol- duğunu' gösteren en i>i kimliktir" diyor. Oıtaçgil yine Jazz Cafe'de yıldır cazseverlerin Beyoğlu'ndaki bu- luşma mekânı Jazz Cafe, 10 Eylül ak- şamı yeni sezonu açacak. Bülenç Ortaçgil'in her çarşamba programlannı sürdüreceği Jazz Cafe'de yine genç müzısyenler sahne alacak, dünya caz müziğinden seçkiler sunulacak. (Bılgı için tel: 0212 245 05 16) . :
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear