Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
56 EYLÜL 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
Satmun'da "/K>rt"
,_ operasyonu yapıbruş.
Eî Yafanda da ''ört"
•oo operasyonu başlar...
Tefc 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Etektronik postac denizsomecumhuriyetcom.tr
- Avrupa'ya göre AKP, kuzu
postunda Islamcı kurtmuş.
"Kırmızı başlıklı kız.
uvamvor!"
Tokat SSKTürbanlı personelin
A cirit attığı Tokat
• SKK Hastanesi'nin
W eczanesinden ilaç
dağrtımı tabelada
yazdığı gibi "bayanlar
sırası" ve "erkekler
sırası" düzenine göre
yapılmakta olup, ilaç
kuyruğunda zina
olasılığı ortadan
kaldınlmıştır!
KirliBir ara Bergama
Ovacık'taki siyanüriü
altın madeninde çalışan
Nevvmont şirketinin
bazı yöneticilerinin,
Endonezya'daki altın
madeninde çevre
kirliliği yarattıkları
gerekçesiyle
geçenlerde
tutuklandığını biliyor
musunuz?
aşbakan zinayı ceza yasasına sokmama sö-
züveripAvrupa'danmüzakeresözüaldı.Sel
gitti kumu kaldı hesabı biz de islam hukuku
açısından zinanın nasıl saptanacağını, ka-
dınların nasıl taşlanacağını; bu işin aslının Tevrat'a,
Tevrat'ın da Babil Kralı Hammurabi nin yasalarına
dayandığını öğrendik. Bu arada türbanın bile, ahlakı
korumaya yetmediğini Samsun'daki ahlak zabıtası
sayesinde gördük.
Mandacı medya tarafından "reformcu" ilan edilen
Başbakan zinayı suç olmaktan çıkartsa da türbanı
"farz" olmaktan çıkartmayacağı için öğrenmeye de-
vam etmekte yarar var... Kadınların başlarını örtmesi
nereden çıktı sorusunun yanıtı için Şükrü S. Aya,
"Sümer, Babil, Assur Kanunları ve Ammi-Şaduka Fer-
manı" kitabını kaynak gösteriyor. Kitabı, Prof. Dr.
Mebrube Tosun ve Doç. Dr. Redriye Yalvoç yazmış.
Iste ferman:
"ıster evli kadınlar, ister dul kadınlar, veya Assurlu
Ortünme
kadınlar olsun sokağa çıkarken başlarını açmamış
olacaklardır.
Adamın (bey) kızları ya bir şal, ya bir giysi veya bir
gulinu (giysi) ile örtülü olmalıdırlar. Baştan açık olma-
yacaktır (belki evin içinde) örtünmeyecekler, yalnız
olarak sokağa gittiklerinde örtüneceklerdir. Sahibi ile
sokağa giden esirtular (cariye) örtülüdürler. Kocaya
varan qadistular, sokakta örtünmelidirler.
Kocaya varmamış olanlann sokakta başları açıktır,
örtünmemelidir.
Fahişe örtülü değildir, başı açıktır.
örtülü bir fahişeyi gören olursa, onu tutuklayacak,
şahitler çıkaracak, saray mahkemesine onu götüre-
cek, ziynetlerini almayacaklar, onu yakalayan elbise-
sini alacaktır. Ona 50 sopa vuracaklar, başına zift dö-
kecekler. Eğer biradam, örtülü bir fahişeyi görür, onu
serbest bırakır (yakalamaz) ve saray mahkemesine
götüımezse o adama 50 sopa atılacaktır. Onu ihbar
eden elbisesini alacak, kulaklarını delecekler, iplik ge-
çirecekler, arkasına bağlayacaklar. Bir ay süreyle kra-
lın haberciliğini yapacaktır. Kadın esireler örtünmeye-
cekler, örtülü esireyi gören, yakalayacak ve onu sa-
ray mahkemesine götürecektir.
Kulaklarını kesecekler. Onu yakalayan elbisesini
alacaktır. Eğer bir adam, örtülü bir esire görür ve onu
serbest bırakır da o, yakalanmaz ve saray mahkeme-
sine götürülmezse, onu (adamı) suçlayıp, ispat ettik-
ten sonra, ona 50 sopa atacaklar, kulaklannı kesecek-
ler, iplik geçirecekler, ensesine bağlayacaklar. Onu
ihbar eden elbisesini alacak, o adam bir ay süreyle
kralın haberciliğini yapacaktır."
Ancak Sümerlerde ise fahişeliği kutsal bir görev
olarak yapan rahibeler başlarını örtmekle yükümlüy-
dü. Insanlık tarıhi, ilginç çelişkilerle dolu.
Kumar. Göksel Kaya:
'" "Ülkemizde kumar
yasak, fakat ben
borsadan daha büyük
bir kumar görmedim."
TırtılAkif Kökçe:
"Birkaç saatliğine de
olsa çiçekler üzerinde
kanat çırpıp uçmak,
birkaç ay tırtıl olarak
sürünmeye yeğdiri"
SESSÎZ SEDASIZ (!)
Atatüpk Türkiyesi, AB kapısında beklemezdi
AylıkBazdergisindekiyazısındaAlp-
tekin Gündüz, dönemin Bilecik Millet-
vekili Asaf llbay'dan bir anı aktarıyor:
"Atatürk son yıllannı yaşamaktadır.
Genış vizyonu ile dünyayı bekleyen teh-
likelerin farkmdadır. Çankaya'daki meş-
hur akşam sofralarının birinde Dışişleri
Bakanı Tevfik Rüştü Aras'a 'Bir Balkan
Biriiği'ne lüzum vardır. Beni bırakınız,
Balkanlar'da birgeziye çıkayım. Balkan
devlet adamları ile bir bir konuşayım ve
efkanumumiyeyi (kamuoyunu) hazırla-
yayım. Dünyanın ufkunda kara bulutlar
görüyorum. Balkan Birlığı kurulabilirse,
bir Avrupa Birliği'ne yol açılır' der. Ma-
sada bir süre bazı sorular yanıtlandık-
tan sonra, Atatürk ekler: "Bir Balkan Bir-
liği ve ardından da Batı Devletler Birli-
ği, insanları görünmez felaketlerden
kurtarabilir. Yoksa insanlığın başına ge-
lecek sefalet ve ıstıraplara ölçü yoktur.
Dünya bir uçuruma doğru gidiyor."
Yokluk yıllarında bile Avrupa
Biriiği'nin kurulması gerektigi
fikrini ortaya atıp, buna öncü
olmayı düşleyebilen Türkiye,
şimdi neden AB'nin kapısında
bekletilen ve Sevr benzeri ödün-
ler koparılmak istenen bir ülke haline
gelmiştir?
Isterseniz şöyle de sorabiliriz bu so-
ruyu: Yerel ve global koşullar farklı da
olsa 1930'larda bir AB kurulmuş olsay-
dı, hangi Avrupa ülkesi Atatürk'ün lider-
liğindeki bir Türkiye'yi kapıda beklet-
meye cesaret edebilirdi?"
Yüksek Yerilim Hattı
Bana bir harf öğreteceğine birkaç
numara öğretseydin ya sevgili
öğretmenim!
erdincutku ı yahoo.com
ÇED KÖŞESt
OKTAY EKİNCİ
Eylül...
"Eylülünüz nasıl geçti?-"
1
Bu soru aslında hep "•yaz" için
sorulur. En çok da "eylül buluş-
malannnT ılk sözüdür; "nerete-
re grttiniz" gibi eklemelerle de
bırlikte...
Oysa eylül, çoğu kişi için *na-
sıl geçtTye > azdan daha zengin
ve dolu dolu yamtlar verilecek
bir ay...
Daha doğrusu bir ~umut mev-
simi" .. Hatta yine çoğumuz ıçın
de yüreğımızın ve yaşamımızın
"ortak özlemlerini" banndıran
bu: "duygu mevsimT...
Dilersenız şu günlerde artık
geride kalmaya başlayan "kendi
evlülünüzüır de nasıl geçtiğıne
bir bakın. Emınım ki en renklı
geçen yazı bile unutturacak ka-
dar anınız \e heyecanıruz belki
de her gününüzde vardır...
'Kavuşma' mevsimi
Bunun en önde gelen nedeni
galiba "okullann açılması"...
îlkokul günlennızden liseye ve
üniversiteye dek o ılk günleri
anımsayın. Okullann açıldığı
günlerbambaşkadır, bambaşkay-
dı... Sadece arkadaşlarla buluş-
mak değıl. yaz boyu akıllardan
KJŞ aylannın "sorunlannT
karşılayan yetışkınler de onca ış
güç ve yoğunluk baskısına aldır-
madan. eylülün aynı güzelliğinı
doyasıya yaşıyorlar. Yine eylül-
de başlayan "bahk mevsüni"ne
de kavuşmuş olmanın coşkusuy-
la meyhane masalanna güneş
batmadan oturanlan bir dınlese-
niz...
'Tarih' de kanıtlıyor
İşte bu nedenle 9. ayın sıradan
bir ay olmadığını, "kışa inat" sı-
caklıklann ınsanı sarmaladığı bir
"süui" ıçerdığını bılen, gören.
sezen ve seven sayısız şaınn. ya-
zann, bestecinin hatta ressamın
"eylüT üzerine betimlemeleri de
sanat ve edebiyat dünyasırun kla-
siklenarasında...
Aynı duyguları yüreğınde asla
taşıniayanların, çünkü "insaıı
sevgjsT nedırbilemeyenlerin. ör-
neğin bu "eylül ülkesindekT en
olmayacak davranışı bır "12 Ey-
lül" günü göstermış olmalan da
rastlantı olmasa gerek... Bunu
görebilmekıçın, 1980"dekı "dar-
benin" ve siyasal takipçılennın
"yüzterini" anımsayın yeter...
Onlar. örneğın yüreklenndeki
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak I turk.net
ÇİZGtLİK KÂMtL MASARACI kamilmasaraci" mynet.com
Okulda ilk gün... "Acaba neden gelmedi?.."
çıkmayan arkadaşlara da "kavuş-
mak" başka hangı ayın armağa-
nı olabılir?
Dahası. ne kadar "zorveçekü-
mez" olsabile. okul ortamınaye-
niden başlanırken adeta bir düğü-
ne. bir bayrama hazırlanırgibi ol-
mak da aynı nedenle değil mi-
dır?.. Birkaç ay içinde yıprana-
caklan bilınse de defterlerin ki-
itapların özenle kaplanması, yeni
jparlak silgüer.kullanılmamış bo-
*yalar, önlükler, elbiseler... Bütün
'bunlar sadece "okul" için ya da
Tsadece "dersler, sınaviar" için
•olabilirmi?..
\ Bu yıl da okullar 13 Eytul'de
'açıldı... Farlondamısınız "negû-
'.zeUçüdTlar1
..
" Dahadayogunlaşansabahtra-
-fiğinden sızlanmayı bırakıp bah-
'çelen, sınıflan dolduran gençle-
-rin nasıl bagnş çağnş kucaklaş-
itıklanna baktıruz mı?.. Eylülün
^kavuşma me\"simi" otaıa özel-
«liğinı kuşaktan kuşağa taşıyor-
Jlar.. Zaten, yaz arkadaşlıklanna
•hep "geçici" bakılması, asıl kalı-
"cı dostluklann "'kışberaberlikle-
riyle" kurulması da bunun bir
başte kanıtı olsa gerek...
yurt ve yaşam sevdasıyla Izmir'i
ve tüm Anadolu'yu ışgalden kur-
taran atalanmızın da tanbimizın
o en duygulu kahramanhğını "9
Eylül"de destanlaştumalannı
ka\Tayamayacak kadar "ejiûle
yabana"ydılar...
En anlamh söder
Eylül işte böylesi bir mevsım
olduğundan, aynı zamanda, "en
anlamb sözterin" ve "en anlamh
dileklerin" de içtenlildı konuş-
malara dönüştüğü günleri arma-
ğan ediyor.
Nitekim Tarihi Kentler Birli-
gi'nin 18 Eylül 2004"teki Ka>-se-
ri Buhışması'nda söz alan hemen
herkes şunu söyledi: "Ne güzeL,
yeniden beraberiz: arük bu bir-
liktebğj sonsuza dek kalıcı kılma-
nın da kararlannı alalım..."
Eminim ki "ejiülûn" etkisiyle
dile gelen bu dileklen de du>ım-
ca düşündüm: "Eylülde verilen
tüm sözlerin tutulması da bir in-
sanhkandıolmahT Çünkü eğer o
söz eylülde söylendıyse. yaşamın
tümünü "E^ül gibi umut ve sev-
gi dolu" kılmak içmdır.
oekinci(rt cumhuriyet.com.tr
> K ^
HARBt SEMİH POROY semihporoyCo yahoo.com
HAYAT EPtK TÎYATROSU MVSTAFA BILGÎN hayatepik >> mynet.com
IRAICTA ... ., . .
İKİ AMERÎKALI MÜHENDJ5 DE
KAFALARI KESİLEREK ÖLDURÜLDÜ !..
HA StMDİ HATTRLADIM,.
i
BİZIM KIZLAR* AKSAM. ICIN
BOWL±NG SÖZÜ VERMİŞTÎM L
TARİHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 26 Eylül utnc.mumtas-arikan.com
ATIAR/N RESSAMI
U91'oe eueüN,üfJuj FRANSIZ RSSSAMI THĞOOO.
R£ GİR/CAUIT (•fEK.İKO) OOSOU. PAGİS'TE SA-
AJAT Öe&ENİtoi GÖGÛ*K£M, MÜZELBRPeK/
KlASfK yAPITLA/Z/AJ KOPyALAfZtUt ÇAUŞMtŞTt.
RESSAM CA&LE VEfZHET'MÎU Hci Y/L ÖĞ&ENCİSİ
OL4N G£R«y)UlT ONU TEflK£De&e£N " BBA/f'M
BİK. ATtM, OMUNKİLBBJKJ ALTtSlM YUTAK...*' OS-
*4/'ŞT7'. &UGAM SÖZ. KONUSU OLAN <QT BeSİMİjSRİ,
ONUN SANAT YAŞANTtSluOA ÇOK ÖNBMÜ Y0S.
TUT-MAKn4>Of• Öri£ Kİ, 33 yAŞlUPA ÖL.ÜMÜ-
UÜN MeoeAi/ BitE ATT#N DÜŞMGSİ OL4CAI<71.
Se/ZlCAULT, 13. YÜZYIUN KBfJOİNDEN SON-
SAMLA&lfJl O&StHOeN
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
'Mahallemizin Güzel KEI1
0 ünlü "feminist" yazann, Moda'da geçen ilk-
gençlikyıllanmdan belleğimde kalmış, semtimizin
güzel kızlarından biri olduğunu ayrımsadığımda
itiraf etmeliyim ki çok şaşırmıştım. Bunda, onun
gazeteci, yazar, genel yayın yönetmeni olarak ün-
lenmeye başladığı 1970'li yıllarda benim geri dö-
nememecesine Türkiye'den uzaklarda yaşıyor ol-
mamın da bir payı vardı. "Kadınca" ile kadın der-
giciliğinde bir çığır açan, "Kadının Adı Yok"\a ye-
ri göğü sarsan Duygu Asena elbette bir "kav-
ram"d\ benim için, ama insan uzaklarda yaşayın-
ca "kimin kim" olduğunu herzaman bilemiyor.
1986 ya da 1987 yılı mıydı, tam anımsamıyorum,
bir akşam Beriin'de bir lokantada tek başıma ye-
mek yiyordum. Yemeğin ortalarına doğru lokan-
taya kalabalık bir grup gelmiş, masalar birleştiril-
miş, yer kıtlığından benim masam da birleştirilen
masalara dahil edilmişti. Gruptan hiç kimseyi ta-
nımıyordum, fakat çevredeki konuşmalardan tam
karşımdaki sandalyelere oturan iki kadından birı-
nin Duygu Asena olduğunu anlamıştım. Böyle bir
rastlantı kaçınlır mı? Çenem düşmüş, masa kom-
şulanmdan "o" olduğuna kanaat getirdiğim ve an-
lattıklanmı ilgiyle dinlergözüken kadına eşitlik, öz-
gürlük, kadın hakları üzerine bir söylev çekmeye
başlamıştım. Bir yerde gözlerimi gözlerine dikip,
"Duygu Hanım, gerçekten büyük bir iş başardı-
nız..." deyince kadının gözleri büyümüş, "Duygu
Hanım ben değilim!" demiştı, derken de karşım-
da oturan öbür kadını işaret etmişti. Çok mahcup
olmuştum. Tek tesellim, Duygu Asena'nınarkada-
şıyla aramızda geçen bu diyaloğu duymamış ol-
masıydı.
Yanılgımın nedeni feministler üzerine zaman
içinde oluşmuş önyargılanmdı. Sevgili dostum Mi-
ne Kırıkkanat'ın da iki gün önce Radikal'deki kö-
şesindeDuygu'yailişkınbenzeryanılgısınıanlatır-
ken söylediği gibi, ben de "böylesine güzel bir ka-
dının, kadın ezilmişliğini yüreğinin en derinlerin-
de hissederek yazabilmesine" inanamamışttm.
Aralannda kuşkusuz ki istisnalar da vardı, fakat be-
nim o zamana kadar tanıdığım Türk ya da yaban-
cı feministlerin büyük çoğunluğu hırçın, kavgacı,
hatta rahatlıkla "kayıtsız şartsız erkek düşmanı"
olarak tanımlayabileceğim kadınlardı.
• • •
Duygu Asena, kendisine gösterdiği kadınca
özenle, en sert eleştirilerinde, tartışmalannda bile
koruduğu o yumuşaklığı, tatlı dili, sıcak üslubuyla
bu önyargılan kırdı. Yalnız büyük kentlerin varsıl ke-
simlerinde değil, kentlerin varoşlarında da, Ana-
dolu'nun en az kitap okunduğu bilınen yörelerin-
de de binlerce okur kazanmayı, dostluklar kurma-
yı başardı. ödünsüzlüğünün, kararlılığının, yürek-
liliğinin, dirençliliğinin karşılığını Türkiye'nin en çok
okunan, en çok sevilen yazarlarından biri olarak
aldı.
Duygu'yla 199O'lı yıllann ortalannda yeniden
karşılaştım, yakından tanıdıkça ona karşı olan say-
gım da, sevgim de büyüdü. Doğan Kitapçılık'ın ya-
zarlan olarak bırlikte çeşitli toplantılara, gezilere ka-
tıldık. Edirne'ye, Mersin'e, Antalya'ya gittık. Neşe-
sıyle, coşkusuyla, insan sevgisiyle, alçakgönüllü-
lüğüyle o hep öne çıktı.
Edirne'de dolaşırken bir parkın önünden geçi-
yorduk. Duygu'ya, "Buraya özgür Kadınlar Parkı
deseler, girişine de senin bir büstünü dikseler ne
kadar yakışır" demiştim, gülmüştü. Neden olma-
sın? Belki bu yazımı Edirne'nin CHP'Iİ Belediye
Başkanı Sayın Hamdi Sedefçi de okur, ilgilenir.
Başka kim, hangi kadın Duygu Asena kadar hak
etmiştir kadınlar adına böyle bir ödülü?
Bir süredir sağlık sorunlarıyla boğuşuyor Duy-
gu. Beyninde oluşan tümörü yenmek, yok etmek
için doktorlanyla bırlikte uğraş veriyor. Işın teda-
visi görüyor. Çok ama pek çok seveni var. Tüm se-
venleri gibi benim de aklım hep onda. Bir an ön-
ce iyileşsin, buluşalım, Bahariye'den, Süreyya Si-
neması'ndan, Moda'dan, akşam piyasalanndan,
o eski güzel günlerden konuşalım istiyorum.
Inanıyorum ki o dik duruşlu yaşamında pek çok
şeyi yendiği gibi gücüyle, direnciyle o tümörü de
yenecek. Mahallemizin güzel kızına da başka tür-
lüsü yakışmaz zaten.
(e-posta: dkavukcuoglu " superonline.com)
1 2 3 4 5 6 7 8
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAM
SOLDANSAĞ.\:
1/Ispartailin-
de bulunan,
Türkiye'nin
en uzun ma- 3
ğarası. 2/ Bi-
riyleyadabir
şeyle eğlen- 5
me ve onu
küçümse-
me... Bir tür
yabanmersi-
ni. 3/ Bir za-
man birimi...
Dört yaşma kadar 1 2 3 4 5
olan dişi manda. 4/ '
Aktinyum elementi-
2
nin simgesi... Büyük
3
ün kazanmış sinema
4
yadamüziksanatçı- 5
sı. 5/ Beyşehir Gö- 6
lü'nde bir ada... 7
Kamboçya'mn para 8
birimi. 6/ Devinen 9
bir nesnenin hızının birim zamandaki değişimi...
Bizmut elementinin simgesi. II Tadı ekşimsi ve
buruk olan... Poker, konken gibi oyunlarda aynı
cins iki kâğıda verilen ad. 8/ Felsefede, bilgi ile
varhk arasında ilişki kurduğu düşünülen kavram...
Ördek. 9/Mersin ilinde bulunan, Türkiye'nin en
derin mağarası.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Halk dilinde bademe verilen ad... Uygun, tıpa-
tıp gelen. II Suyu, sıcak olarak yerden çıkan ha-
mam... Büyük erkek kardeş. 3/Hizmet hayvanla-
nnın ayağına çakılan demir... Yatay sözcüğünün
karşıtı. 4/ "Eğil bir yol öpeyim — karanlık gör-
mezler" (Türkü)... Deveci, devecibaşı. 5/Bir gı-
da maddesi... Kuzu sesi. 6/ Osmanlı devletinde
turfanda sebze ve meyvelerden alınan vergi... Bre-
zılya'nın plaka işareti. 7/Teklif... Bir cins güver-
cin. 8/Sazınenince ses veren teli... Sonsuz, ölüm-
süz. 9/ Tanmda kullanılan azotlu gübre... Coş-
kun, esinle dolu. , -