22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 EYLÜL 2004 ÇARŞAMBA HABERLER AB'nin tepkisi üzerine hükümet, tasanda 'CHP ile uzlaşılan konularda önerge verilmesi' karanna vardı AKP zinadageri adımatüANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - AKP iktidan, bir aydan beri ülke gün- demini işgal eden "anaya hapis ceza- sı" girişiminden vazgeçti. Kamuoyu baskısmın yanı sıraAvrupa Biıiiği'nden yükselen tepkiler üzerine sıkışan hü- kümet, tasan üzerinde yalnız "CHPüe uzlaşüan konularda önerge verilmesi" karanna vardi. Türk Ceza Yasa Tasansı'ndaki "zi- na düğümiT. TBMM'nin tasanyı gö- rüşmek üzere olağanüstü toplandığı gün çözüJdü. AB'den gelen tepkiler karşısında nasıl geri adım atacağını düşünen AKP iktidan, konuyu önce- likle Merkez Yürütme Kurulu'nda ele aldı. MYK'de hükümetin girişimine bazı parti yöneticiierinin de karşı çık- tığı öğrenildi. Daha sonra toplanan AKP grubunda başbakan vekili olarak kürsüye çıkan Abdullah GüL "Henüz ortada olmavan bir maddenin reform- • Türk Ceza Yasa Tasansı'ndaki "zina düğümü", TBMM'nin tasanyı görüşmek üzere olağanüstü toplandığı gün çözüldü. îktidann yeni hedefi, Medeni Yasa'ya 'Zina yapan eşin mal paylaşımından yararlanamayacağı' hükmünü eklemek. lan gölgdeyecek şekilde eie alındığmT söyledi. Gül, "Herkes fıkrini söyleye- cektir, herkes neyeinanıyorsa onu açık- ça söyleyecektir, bundan hiç gocunmu- yoruz. Ama koskoca bir ceza yasasıru gölgeliyor duruma düşmek,faiattaor- tada bile olmavan. vazilı büe olmayan maddeyleilgili Türkiye'ye hak etmedi- ği bir imaj çıkanbyor. Vlillefvekilleri- tniz neyi doğnı görüyorlarsa o şekilde hareket edeceklentir" dedi. ÇHP'denAKTyemesaj AKP'nin grup toplantısı sürerken CHP Grup Başkanvekılı Kemal Ana- dol, Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e bir mesaj göndererek görüşme isteğinı ak- tardı. Grup toplantısında mesajı alan Çiçek, salondan aynlarak Anadol'la bir araya geldi. Daha sonra CHP Ge- nel Başkanı Deniz Baykal, parti yöne- tıcileriyle birlikte Başbakan Vekili Ab- dullah GüTü TBMM'deki makamın- da ziyaret etti. Görüşmeye Çiçek de ka- tıldı. Baykal görüşmeden sonra yaptı- ğı açıklamada, "Tasarryla ilgili yeni dü- zeniemeihtiyaçlan ortaya çıkryor. Bun- lan birlikte değerlendireceğiz. Öner- gelerin iki partinin ortak önergesi ola- rak verilmesi ayn ayn önergelerle de- ğişiklik arayışına girilmenıesi gerekti- ğini düşünüyoruz.Aynı anlayışı ifade et- tiler'' dedı. Gül de tasannın muhalefet- le ışbırlığiyle iyileştirilmesınin sürece- gini söyledi. Gazetecilenn "Zinadan vazgeçfldi mi" sorusuna Gül, "Kosko- ca bir yasa bu konuya indirgendi" dı- ye tepki gösterdi. Çiçek de müşterek önergelerle de- ğişiklik istemlerinin gündeme getiri- lebileceğini söyledi. Çiçek, AKP gru- bunun basına kapalı bölümünde de milletvekillerine, "Ceza sistemimizi tamamen değiştiren, modernleşriren koskoca bir tasan,me\cutolmayan bir zina maddesinin gölgesinde bırakıldı" diye seslendı. CHP ile uzlaşmayı boz- mayacaklanru vurgulayan Çiçek, ya- sanın bir yıl sonra yürürlüğe gireceği- ne dikkat çekerek "Baayanhşlan, ek- sikleri varsa tasan çıknktan sonra >ol- da da düzeltilebüir'7 görüşünü bildir- di. Çiçek, zinanın suç sayılmasuıın hu- kuka aykın olmadığını, Anayasa Mah- kemesi kararlanna da aykın düşme- yeceğını belirterek "Bu sonuçta siyasi birtasarruftur" görüşünü dile getirdi. Toplantıda konuşan Adalet Komis- yonu Başkanı Köksal Toptan, düzen- lemenin ceza yasasına eklenmesine karşı çıkarak bunun yerine, "boşan- ma halindetazminatve mal paylaşınu- nın aldaûlan lefaine uygulanmast" için Medeni Yasa'da düzenleme yapılabi- leceğini vurguladı. Hükümetin yakla- şımının bu yönde olduğu öğrenildi. Anayasa Komisyonu Başkanı Bur- han Kuzu'nun da zinaya ceza öngö- rülmesine karşı çıktığı öğrenildi. Burhan Kuzu'nun, "Hâkünlerin bile uygulamak istemediğı birdüzenJeme- yi tasanya eklemeye çahşmak gerek- siz" dediği belirtildi. YOK ve Kuran kurslan gibi konulan gündeme taşıyan AKP, tepkilerüzerine bunlan dondurmak zorunda kaldı Hükümet bunu hep yapıyor• tktidar, iddiayla gündeme getirdiği 'Orman arazilerinin satışı, türban ve tarikat serbestisi, YÖK. imam-hatiplere katsayı eşitliği, yoksul öğrenci projesi, Kuran kurslan ve Diyanet'e kadro' konulannda geri adım attı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM, AKP iktidan döneminde iddiayla gündeme getınlen konularda hızlı geri adımlann ya- şandığı taktiklere sahne oldu. AKP iktidan döneminde gerilım konusu olup daha sonra rafa kaldınlan konular şöyle: 2-B: Orman niteliğini yitirdiği kabul edilen alanlann satışından 25 milyar dolar bekle- yen hükümet, anayasayı değiştirdi. Düzenle- menin Çankaya Köşkü'nden dönmesi üzeri- ne "2-B" düzenlemesi donduruldu. TÜrban ve tarikat: Türk Ceza Yasa Ta- sansı'ndaki ilk büyük tartışma alt komis- yonda çıkmıştı. AKP'li üyeler. CHP'nin ka- tılmadığı bir toplantıda tasanya önce türban ve tarikat serbestlıği getıren maddeler ekle- di. CHP'nin komisyonu boykot karan üzeri- ne AKP geri adım atmak zorunda kaldı. Ko- misyonun bir gün sonraki toplantısında tar- tışmalı hükümler tasandan çıkanldı. YÖK - imam-hatlp: YÖK Genel Kuru- lu'nun yapısını değiştiren ve imam-hatiplere ÖSS sınavında eşıtlik sağlayan tasan, rüm tepkilere karşın 2004 ÖSS'ye yetiştirilmesi için yasalaştınldı. Cumhurbaşkanı'nca iade edilince yasa rafa kaldınldı. YOlSUZİUk tasariSI: Hükümetin Yolsuz- lukla Mücadele Yasa Tasansı. TBMM Ada- let Komisyonu'nda rüm yolsuzluk ve dolan- dıncılık suçlanna "öde-kurtul" affi getire- cek içerikte genişletildi. Tasan, eklenen son hükümlerin yeni yasama yılında gözden ge- çirilmesi için gündemde bekliyor. Kuran kurslari: Kuran kurslan ile yurt ve pansiyonlann 365 gün açık kalmasımn önünü açan yönetmelik, imam-hatip mezun- lannın kurslarda ders vermesini ve okul bi- nalanrun yaz aylannda kurslara tahsis edil- mesini sağlıyordu. Cumhurbaşkanı'nın tepki göstermesi ve Barolar Birliği'nin dava aç- ması üzerine değişiklikten vazgeçildi. Yoksul öğrenci projesi: ıobmyok- sul öğrencınin özel okullarda okutulmasına ilişkin düzenleme Damştay'a takılınca hü- kümet Meclis'ten yasa çıkardı. Cumhurbaş- kanı, projeyle irticacı bazı okullann kayınla- cağı gerekçesiyle yasayı iade etti. Özel okul- larla ilgili maddeyi yasadan çıkardı. Diyanet'e kadrO: Diyanet Işlen Baş- kanhğı'na verilecek 1600 kadro, Plan-Bütçe Komisyonu'nda 15 bine çıkanldı. Tepkiler üzerine kadro isteği askıya alındı. T A Kadınlar taşıdıklan dövider ve atüklan stoganlarla TCY'deki a\ rumıuğı protesto ettiler. (SERDAR ÖZSOY) TCY'deki kadına yönelik şiddeti ve aynmcılığı protesto ettiler Kadınlar Meclis'e yüriidü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -Türkiye'nin çeşitli ülerinden gelen kadın dernekleri üyeleri, Türk Ce- za Yasası'nın bazı maddelerine ve AKP'nin zinayı suç kapsamına al- mak istemesine TBMM'ye yürüye- rek tepki gösterdi. Yüksel Caddesi Insan Haklan Anıtı önünde topla- nan kadın platformu ve ka- dın örgütü üyeleri, buradan sloganlarla TBMM'ye yü- rüdüler. TBMM Dikmen Kapısı önünde kadınlar adı- na açıklama yapan Kadın Adaylan Destekleme ve Eğitim Derneği (Ka-Der) Ankara Şube Başkanı İlknurÜstûrt TCY'de- ki kadına yönelik şiddeti ve aynm- cılığı protesto ettikJerini söyledi. Hükümetin, eşitlik ve demokrasi yo- lunda göstermelik degişiklikler ya- parak kamuoyunun gözünü boya- maya çahşûğını belirten Üstün, TCY Tasansı'nın biruzlaşma metni ohna- sı gerektiğini vurguladı. Tasanda namus cinayetlerine indirimin sür- düğunü, bekâret kontrollerinin ya- saklanmadığını ve cinsel yönelime dayalı aynmcıhğın meşru kılındığı- nı vurgulayan Ustün, "Ne oiduğu • Ka-Der Ankara Şube Başkanı ilknur Üstün, Başbakan'ın AKP'nin hükümet programını açıklarken kadın-erkek eşitliğine öncelik verileceğini söylediğini, ancak TCY'de kadına yönelik şiddet ve aynmcılık yapıldığnıı kaydetti. beiirsizbirnıüstehcealikmaddesiile ifade hürriyeti lasıüanmaktadır. Ve zinanın TCY'de tekrar suç savıhna- sı önerilmiştir" dedi. Başbakan RecepTayipErdoğan'ın AKP'nin hükümet programını açık- lamak için 18 Mart 2003 tarihinde yaptiğı konuşmadakadın-erkek eşit- liğine öncelik verileceğini söyledi- ğini arumsatan Üstün, "Devlet cüı- sritigimi/i baskı alüna almak yerine haidanmızı korumak zorundadır" dedi. Açıklamanın ardından grubun yanına gelen bazı CHP'li milletve- killeri, kadın örgütü üyelerinin TBMM'ye alınması içingi- rişimlerde bulundu. CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç, kadın örgütleri üyele- rinin bir lasmının TBMM'ye alınmaması üzerine Meclis îdare Amiri'ne tepki gös- terdi. Koç, "Buraya şalvar- hsı da çarşamsı dâ girebili- yorsa aydınhk Türk kadını da gire- cektir" diye konuştu. Özgür Üniversite Vakfi, DİSK, Çağdaş Hukukçular Derneği, Çağ- daş Gazeteciler Derneği üyeleri TCY tasansındaki bazı maddelerin çıka- nlması istemiyle TBMM Başkanı Büleat Annç'a telgraf gönderdi. Tazminat cezası AKP'li veküe 'zina' mahkumiyeü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hükümet, zinanın suç ohnası yönünde girişim- de bulunurken AKP kurucu- lanndan Trabzon Milletveki- li AH Aydm Dumanoğfu. ev- lı olduğu halde başka kadın- la yaşadığı için eşine 4 mil- yar lıra tazminat ödemeye mahkûm oldu. AKP'nin zina konusundaki girişunı sonuç verseydi Sevil Dumanoğlu, eşi hakkında "zma" suçlama- sıyla suç duyurusunda bulu- nabilecekti. AKP tarafından gündeme getirilen ve "Zina suç olsun mu, olnıasm mı?" tartışmala- nnın sürdüğü sırada, Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi ilginç bir karar verdi. AKP'li Dumanoğlu'nun eşi Sevil Du- manoğlu, evli ohnalannakar- şın kocasmın bir başka kadın- la yaşaması nedeniyle kendi- sine tazminat ödenmesini is- tedi. Davanın dünkü karar otu- rumunda, Sevil Dumanoğ- lu'nun avukatı Tahsin Turk- çapar, müvekkilinin Aydın Dumanoğlu'ndan ayda 1 mil- yar lira nafaka aldığinı ve baş- ka geliri olmadığını, Aydm Dumanoğlu'nun ise ayhk 10 milyar lira maaş aldığinı ve gayrimenkul gehrleri olduğu- nu söyledi. Aydın Dumanoğ- lu'nun avukatı Mustafa Kale ise Sevil Dumanoğlu'nun yı- lm 10 ayını îngiltere'de geçir- diğini ve davanm kötü niyet- le açıldığrnı savundu. Yargıç BeyhanAzman, Ay- dın Dumanoğlu'nun 4 milyar lira manevi tazminatı dava- nın açıldığı tarihten işleyecek yasal faizi de eklenmek sure- tiyle ödemesine karar vere- rek davayı kabul etti. GLOBALPOLITIKÜLTÜR ERGIN YıLDıZOĞLU IIEylül'denieOldıı? Ne olacak, bu "o/ay" bizi, aklın eleştirisine, bil- giye, anlama ve "hakikate" karşı adeta bir haçlı se- feri başlatmış "postmodernizmin" zamanların- dan aldı, sözde aşmaya başladığımız Aydınlan- ma Geleneğinin ve Modemitenin çok ama çok gerisinde bir yeriere sürüklemeye başladı. Olimpos tanrılan öyle ya.. ortada bir sürü kitap, araştırma, resmi soruşturma var, ama "olayı" kimih neden ve nasıl yaptığını hâlâ bilmiyoruz. Böylece çifte kuleler ve iki uçak, herkesin kendi siyasi, dini görüşüne uy- gun bir "hakikatin" anlatısını yazabileceği, "boş" bir fantezi alanı yarattı; bizi hemen komplo teori- lerinin egemen olduğu bir düşünsel evrene taşıdı. Artık herkes ortadaki olgularyığını içinden, ken- di perspektifine göre seçtiği parçalarla kendi an- lat/sını fantezisini oluşturmakta serbesttir. Kimi- lerine göre 11 Eylül, Amerikan devletinin tezgâh- ladığı bir komplo. ABD geleneksel sağının milliyet- çi/popülist kanadı ve Islam dünyası, Israil gizli ser- visini, ABD yönetimi ve "saygın" medya da Bin La- din ve örgütü El Kaide'yi suçluyor. "Olay"ın neden- lerine gelince, spekülasyonlar, ABD'nin tarihsel misyonuyla ilgili dini/evanjelik-ideolojik saplantılar- dan, bir imparatorluk projesinden din savaşlarına, petrole el koyma niyetine, hatta 2012'de bir geze- genin gelip dünyaya çarpacak olmasına kadar uzanan çok geniş bir alanı kapsıyor. ABD yöneti- . mine göreyse, olayın nedeni teröristlerin ABD'ye olan nefreti. Kimilerine göreyse Bin Ladin, aynı . Saddam (ve III. dünyadaki tüm liderler) gibi aslın- dabir ABDajanı... Gözlerimizin önünde açılmakta olan tarih artık, yaşadığımız toplumun ekonomik çelişkileri teme- linde birbiriyle çatışan toplumsal güçlerin değil, kendilerine özgün kimi esrarlı planları uygulama- yakoyan "süper-bireylerin", "yan-tannlann"gizem- , li eylemlerinin ürünü. Adeta, tek tannlı dinlerin bi- le gerisine düşerek Yunan mitolojisinde yaşa- maya başladık: Olimpos'ta oturan bir avuç tann, pek de anlamadığımız nedenlerle birbiriyle itişiyor. bizler de, "iktidarsız ölümlüler" olarak sonuçla- rına katlanıyoruz. Kant'ın "Aydınlanma nedir?" başlıklı makalesinde muştuladığı kendi kaderini, eleş- tirel aklın yo\uyta kendisi tayin eden insandan ar- tık eseryok... 'Jeopolitik' önceleri "küreselleşme" yepyeni birdönemdi, engellenemezdi, karşı durulamazdı, adeta kade- rimizdi. "Sosyalizm çökmüş" dünya tek bir pazar mekânı olarak biçimlenmeye, bütünleşmeye baş- lamıştı. Ulus devletler zayıflıyor, kültürier kaynaşı- yor; teknoloji, kapitalizmi çelişkilerinden anndığı bir aşamaya taşıyordu. Savaşlar da geride kalmıştı. Bu "iyimsertik" içinde, emek sömürüsü, emper- yalizm, bağımlılık, sınıf çelişkileri, sağ-sol gibi kav- ramlar rafa kaldınldı. Ancak, dünya halkları küre- selleşmenin anlatısıyla kendi yaşamlan arasında- ki uyumsuzluğu görünce baş kaldırmaya, Seatt- le'dan Cenova'ya, Porto Alegre'y e s ı n | f savaşının kavramlarını anımsamaya, gözlerini kapitalizmin ufkunun ötesine çevirmeye başladılar. 11 Eylül işte bu dünyanın aynasını kırdı: Savaş, işgal, doğal kaynaklann talan edilmesi, imparator- luk, sömürge yönetimi, büyük güçlerrekabeti, do- layısıyla 19. yüzyılda kaldığı sanılan bir kavram, "je- opolitik" geri geldi. Dün, hepimiz dünyayı "küre- selleşme " kavramına dayanarak anlamlandınyor- duk, şimdi anahtar kavram "jeopolitik" oldu. Dün küreselleşme insan eylemini gereksiz kılı- yordu, meydan büyük uluslararası bankalara, dev sanayi şirketlerine, medya kartellerine, kısacası uluslararası mali sermayeye kalmış, toplumun ka- deri piyasa mekanizmasının işleyişine terk edil- mişti. IMF ve Dünya Bankası "şak" diye söylüyor, hükümetler "tak" diye yapıyordu. Bizlere soran yoktu, irademiz sayılmıyordu. Uluslararası mali sermayenin arzusu kaderimizdi. Küreselleşme söy- lemi bu iradeyi içselleştirmemizi, kabul etmemizi kolaylaştırdı. Şimdi "jeopolitik" anahtar kavram, adeta tüm an- lamları disiplin altına alan bir "ana gösterge" ola- rak devletler arası çelişkilerin, emperyalist, milita- rist, milliyetçi, ırkçı, talancı dünyasının söylemini iç- selleştirmemizi kolaylaştınyor. Artık sömürülen bas- kı altında tutulan, özgüriüklerini genişletmek iste- yen, daha iyi bir dünya özleyen, bu bağlamda ulus- larötesi dayantşmalararayan bireylerolmaktan çık- maya, başkasının toprağına göz dikmiş, talancı, sa- vaşçı, etnik temizliklere hazır kalabalıklara dönüş- meye başlıyoruz. Ulusal bağımsızlık arzusuyla mil- liyetçi yabancı düşmanlığı arasındaki sınır girtikçe inceliyor. özgüvenimiz küçüldükçe, saldırgan fan- tezilerimizin çapı büyüyor... Böylece bölgemizde, savaşa eğilimli, talana yö- nelik militarist emperyalist projelere soyunmuş güçlerin elinde oyuncak olmaya hazır bir kıvama geliyoruz. Belki sosyalizmi kaçırdık, ama 11 Eylül sayesinde, sanınm barbariık seçeneğini kullana- cağız. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyet.com.tr CHP Crup topantısı Mamak Askeri Cezaevi ilk ne zaman kurulmuştu bilmiyorum. Daha sonra bir askeri darbe giri- şiminde bulunduğu için idam edi- len Albay Talat Aydemir'in bu bi- nayı yaptırdığını söylemişlerdi. Doğru mudur, bilemiyorum. 12 Mart 1971 askeri darbesinin ardın- dan Mamak Askeri Cezaevi ünlü bir mekân halinegeldi. Uğur Mum- cu'dan Altan Oymen'e, Deniz Gezmiş'ten Mümtaz Soysal'a, Fakir Baykurt'tan Dursun Ak- çam'a kadar çok insan geldi geç- ti buradan. Mamak Askeri Cezaevi, bizim 68 kuşağının da ilk cezaevi deneyini bütün acılarıyla yaşadığı bir mekân olarak da ün yaptı. Askeri darbe- nin hemen ardından cezaevine gir- diğimizde henüz, aşırı baskı dö- nemi başlamamıştı. Koğuşlann ka- pısı açıktı, herkes birbirini ziyaret edebiliyordu. Askeri tutuklular da bizlerle bir arada kalıyordu. O dö- nemde bütün cezaevinin bir de as- keri tutuklular arasından seçilmiş Selda Bağcan'ı Dinlerken... berberi vardı. Berber Eşrefin berber dükkânın- da küçük pikap vardı. Bu pikaba, 45'lik plaklar koyarak dinliyorduk. Deniz Gezmiş de bu berber dük- kânında en çok oturanlardan biri- siydi. Selda Bağcan o zaman ye- ni ünleniyordu. "Tatlı Dillim Güler Yüzlüm", "Kâtip Arzuhalim YazYâ- re Böyle" parçaları dillerden düş- müyordu. O dönemin unutulma- yan iki türküsü daha vardı: "Mapus- hanelere Güneş Doğmuyor", "Ma- pushane İçinde Mermerden Di- rek." Bu son iki türkü Deniz'in fa- vorileri arasındaydı. Aslında hepi- miz beğeniyorduk, ama Deniz'in tutkusu başka türlüydü. Bu plak- ları sürekli dinliyor, bize de dinleti- yordu. Aradan 30yıldan fazla bir zaman geçti. Selda Bağcan'ın son albü- mü "Deniz'lerin Dalgasıyım"\ din- liyorum. Şöyle diyor albümün ka- pağında, "Ben halkımın kavgası- yım, Yarınların Sevdasıy/m, Ben ölmedim kii." Selda Bağcan'ı din- lemek ayrı bir etki yapıyor üzerim- de. Sesi her zamanki gibi gür ve et- kili. Herdinleyişimde heyecanlanı- yor, güçlü senine hayran oluyo- rum. "Düşen Hep Yerde mi Kalır" diyor bir türküsünde. Yine isyan dolu, yine itiraz dolu. Selda Bağcan, acaba yitip gi- den bir dünyanın sesini mi dillen- diriyor? Selda Bağcan, geçmişte kalmış bir anının türküsünü mü söylüyor? Biz onun gür sesiyle yal- nızca bir nostalji bağlantısı mı ku- ruyoruz? Ben öyle düşünmüyo- rum. Öncelikle olağanüstü bir se- si olduğunu kabul etmeliyiz. Gürül gürül akıp gidiyor. Bence daha önemlisi; Selda'nın türkülerinin geçmişten günümüze uzanan, süreklilik taşıyan bir itira- zı, içinde barındırması. Türkiye, karmakarışık bir dönemden geçi- yor. Bütün taşlar yerinden oynamış durumda. Taşların yerinden oyna- ması kötü mü oldu, iyi mi oldu? Toplumun bir kesiminin bu altüst oluşu tamamen olumsuz algıladı- ğını biliyorum. Bu açından bakıldı- ğında gerçekten kötü bir manza- ra çıkıyor. Bir başka yönden de bakabiliriz. Taşlar yerinden oynamalı. Türkiye, çok uzun zamandan beri baskıcı bir anlayışlayönetildi. Bu baskıcı an- layış, tutucu, antidemokratik bir yapılanma yarattı. 1968'lerden bu- güne uzanan 36 yıllık bir dönemi gözden geçirdiğimizde, toplumun nasıl bastırıldığını daha iyi anlıyo- ruz. Bu taşların yerinden oynama- sı gerekiyordu. Taşların yerinden oynaması iyi de yerierine yeniden nasıl oturacak? Türkiye, önümüzdeki dönemde na- sıl şekillenecek? Avrupa Birliği sü- recinin, taşların yerine doğru otur- ması için pozitif bir etki yapması mümkün. Türkiye'nin çağdaş de- mokratik güçlerinin doğru pozisyon alması halinde, ileriye doğru olum- lu adımlar atılabilir. Kötü durum iyiye çevrilebilir. Türk Ceza Yasası tartışmaları, bu ülke- de hâlâ köklü bir tutucu geleneğin olduğunu da gözler önüne serdi. Yalnızca zina değil, kadına yöne- lik bazı hükümler hâlâ eski ilkel an- layışın devamı niteliğinde. Bazı ya- sa maddeleri hâlâ özgürlükleri he- def alıyor. Bu nedenle ceza yasa- sı tartışmaları önemli birdönemeç olacak gibi görünüyor. Neler ola- cağını göreceğiz. Kulağım Selda Bağcan'ın sesin- de. Deniz'in sevimli yüzüyle Mamak cezaevinin berberhanesinde onu dinleyişinianımsıyorum. Hâlâgeç- mişle hesaplaşma başarılamadı. Türkiye, 12 Martların, 12 Eylüllerin yükünden kurtulamadı. Denizlerin dalgası durulmadı hâlâ... Baykal: İMdar ikiyüdü davrandı ANKARA(Cumhuri- yet Bürosu)- CHP lideri Deniz Ba> kal zina konu- sunda AKP'yi *ildyüz- lülük" yapmakla suçİadı. Çift eşüliğin Türkiye'nin ve Meclis'in bir gerçeği olduğunu belirten Bay- kal, "Resmi eş, bunu şi- kâyet konusu \-apmryor diye aüe kurumunun say- gmhğı güvenceye mi ah- nacak? Bu baştan aşağı aldatmaca, ikhüzlülük- tür" diye konuştu. Baykal, dün partisinin grup toplantısında yap- tiğı konuşmada, kendi- siyle görüşen AdaJet Ba- kanı CemflÇiçek'in TCY Tasansı konusunda önce 10 maddelik bir değişik- lik sunduğunu ancak bu- nun 4 maddeye indirildi- ğini kaydetti. Baykal, "Taraflara karşüıldı ce- za şantajı yapma firsaö vererek aile kurumunu savgınüğa ka\ıışturmak mümkün değüdir" diye konuştu. Baykal, aldat- manın boşanma için ge- rekçe yapılabileceğine dikkat çekti. Çift eşlüiğin Türkiye'nin, Meclis'in bir gerçeği olduğunu an- latan Baykal, isim ver- meden kabine üyelerini ima ederek "Hatta daha ileriyegtaneyeyim" dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear