Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 1 HAZİRAN 2004 SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Milletin Ayarını Kim
Bozuyop?
"Mületin ayannı bozmaya kimsenihgücü yetmez."
Başbakan'ın, özdeyışe benzeyen bu sözlerinı
duyar duymaz, elim bır kitaba uzandı: Halit Çelenk'in
"Demokrasi Masalı"na (Imge Yayınlan)...
Evet, dedim kendı kendıme, hukuktu bir mille-
tin, birtoplumun ayan.. Hukuku altüst ederseniz,
hukuktan korkarsanız, hukuktan kaçarsanız, hukuk
ilkelerine aldınş etmezseniz, daha beteri, hukuku
kendı keyfînize, işinize göre ayariamaya kalkarsa-
nız, her şey çirkin bir masala dönüşür...
Hukuksuz bir ülke, ayan bozuk bır ülkedir. Ya da
başkalarının isteğine göre ayarlanmış, açıkçası,
ayan bozuk bir ülkedir... Bir buçuk yıldır iktidarda
olan bır partinin, bır liderin, çoğunluğuna dayana-
rak, yasaları, anayasayı kendi yararınadegiştirme-
ye kalkışanları, ülkenin tüm sivil güçlerine, askeri-
ne, Cumhurbaşkan'nakarşı 'kendi hukukunu' ya-
ratmaya çalışanları hepımiz görüyoruz. Demokra-
sinin, insan haklarının, Atatürk Cumhuriyeti'nin te-
mel ilkelerinin bozulmasını ibretle seyrediyoruz.
Sonra da kalkıp "Milletin ayannı bozmaya kim-
senin gücü yetmez" diyebilen bır anlayışın binbir
emekle, istekle, coşkuyla kurulmuş "ayannın" bo-
zulmasına tanık olmak, ilginç bir durum değil mi-
dir?
Halit Çelenk"Demo/cras/Masa//"nınönsözünde
"Demokratikleşmenin temelinde insan hak ve öz-
gürtüklerinin kazantlmast ve yaşama geçirilmesi
yatar" diyor. Bütün yazılan, kitapları bır yana, Çe-
lenk'in sayısı pek az hukuk savaşçılanndan oldu-
ğunu unutmayalım. Savunman, yazar, aydın, örgüt-
çü, devrimcı kışılığiyle bilınen değerli dostumu, hu-
kuk hukuk diye nice hukuksuzlukların yaşandığı şu
günlerde anımsamamak olası mı?
Bu ülkede ayarlı bir hukuk düzeni varsa, en baş-
ta, Başbakan'ın, sonra MaliyeBakanı'nın, ardından ,
TBMM'deki birçok milletvekilinin aklanma isteğiy- '
le yargıya gitmelerı gerekmez mi? Ülkenin parasal
tüm ışlerıni yüklenmış, vazgeçılmez birikimleri '6a-
balargibi' satışa çıkarmakla övünen, bir naylon fa-
tura suçlusunu hâlâ sorumluluk yerinde tutmak bir
hukuk düzenıne yakışan bir durum mudur? Ayar
bozuluyorsa, nedeni, ayan bozanlardadır! Seçim ön-
cesi "dokunulmazlıklarkaldırılacak" sözü verenle-
rin hukuktan kaçmaları çirkin bir görünüm değilse,
nedir?
Halit Çelenk yıllar önce yayımladığı bir kitabına
"Hukuksuz Türkiye" adını koyacakmış, llhan Sel-
çuk'adanışmış, sonra biriikte "Hukuksuz Demok-
rasi" adını yeğlemişler... 0 kitap günümüzde ya-
yımlansaydı, adı hiç kuşkusuz 'Hukuksuz Türkiye'
olmaz mıydı? Hukukun bu denlı ayarından kopa-
rıldığı, nerdeyse ayarı bozuk paralara benzediği
böyle bir dönem yaşanmamıştır.
Yazımı, Çelenk'in birtoplantıdaki şu sözleriyle bi-
tirmek istiyorum: "Ben bir savunmanım. Güzel in-
sanlan savundum. Halkını seven, onlann birorman
gibi kardeşçesine yaşaması için gencecik yaşam-
lannı veren insanlan. Özgürlüklerini, yaşanmamış
yemyeşil yıllarını ortaya koyan insan. Hakça top-
lumsal bir düzene giden yolda ışık saçan insanla-
n...Bu güzel insanlan seviyorum. Biryaşam bu sev-
giyle geçti. Çok mu? Kendilerini tüm insanlığa
adayanlara bir yaşam vermek."
CHP'nin Geleceği...
Ne yazık ki. CHP'de hâlâ. ne için. hangi dava uğruna örgütlendiğini bilmeyen
birçok partili bulunmaktadır. Genel Sekreterlik ve MYK, parti programmın
yeterli sayıda tüm örgüte, il, ilçe ve beldelere dağıtılması ve parti içi eğitim
programlannın, panellerin düzenlenmesi konusunda yetersiz kalmaktadır.
Yard.Doç.Dr. Örsan K. ÖYMEN CHP Parti Meciisi üyesi
PENCERE
28
Mart 2004 belediye se-
çimlerinin CHP açısın-
dan bir başan olarak sa-
yılıp sayılamayacağı tar-
tışmasına odakJanmak ye-
rine. bundan sonra, CHP'nin eksiklerinin ne
olduğu ve bu eksiklerin nasıl giderileceği
üzerine yoğunlaşmak gerekmektedir. Nite-
kim. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da.
CHP'nin büyük bir medya baskısı altında
seçime girdiği dikkate alındığında, söz ko-
nusu sonuçlann başansızlık sayılamayaca-
ğına, bunun bir hezimet olmadığına dikkat
çekmekle birlikte, bu sonuçlann CHP için
yeterli olmadığını. temel hedef açısından
da bir başan olmadığını açıkça vurgulamış-
tır. Bunedenle, aceleci birbiçimde, CHP'de-
ki iktidar mücadelesini körüklemek, olayı
bir kişi ve kişiler sorununa indirgemek ye-
rine, söz konusu yetersizlige neden olan et-
kenleri belirleyip bunlan bir an önce gider-
mek, yeni bir yönetim tartışmasına girme-
den önce. bu eksiklerin mevcut yönetim ta-
rafından giderilip gıderilmeyeceğini bek-
leyip görmek en doğnısudur.
Gözlemledığim kadanyla, CHP'nin, sade-
ce Denız Baykal yönetimine özgü olmayan,
partinin uzun zamandan beri
süreğenleşmiş(kronikleşmiş) duruma gelen
ve artık şimdiki yönetim tarafindan kesinlik-
le çözülmesi gereken en önemli dört sorunu
şunlardır:
1) tletişim: Parti, davasını, ideolojisini,
çözüm önerilerini, söylemlenni halka anlat-
makta zorlanmaktadır. Bunun en önemli
nedenlerinden bin; CHP'ye, ticaret-siyaset-
medya üçlüsü tarafindan uzun yıllardır uy-
gulanan ambargodur. Ancak CHP de. söz
konusu ambargoyu delmek ıçın yeterli ça-
bayı göstermemektedir. CHP. kendı televiz-
yonunu, kendi radyosunu kurarak. kendi
gazetesini, dergisinı çıkartarak, medyaya
daha fazla ilan vererek. CHP aleyhinde çı-
kan bazı haksız iddialara ve çarpıtma bil-
gilere düzenli olarak yanıt ve yalanlama
göndererek ve bütün bunlarda belli bir ka-
liteyi tutturarak. propaganda söylemi kul-
lanmaktan çok, CHP'nin etkinliklerini ta-
rafsız bir biçimde halka yansıtarak, bunla-
nn da ötesinde, halkla daha çok bire bir te-
mas kurarak. tıkanmış olan iletişim kanal-
lannı belli bir ölçüde açabilir.
2) İdeoloji ve parti içi eğitim: CHP, dava-
sı olan bir siyasal panıdır. Bu dava. Kurul-
tay tarafindan onaylanmış parti programı-
nın "İdeoloji" başlıkh bölümünde anlatıl-
maktadır. Siyasiler bır dava için, bir ideolo-
jı ıçın örgütlenmelıdirler. Pratiksiz kuram
(teon) ne kadar değersiz ise. kuramsız pra-
tik de o kadar değersizdir. Uygulamalar bır
kuruma, bir davaya dayanmazsa, boşlukta
kalırlar, anlamlannı yitirirler. Kuramın, da-
vanın, ideolojinin arka planda kalması du-
rumunda, örgütlenme kişi ve kişisel çıkar
mücadelesine endekslenir. Bu nedenle, par-
tinin tüm organlan, Merkez Yönetim Ku-
rulu, Parti Meclisi üyesi, Kurultay delege-
leri; il. ilçe, belde örgütleri; ıl. ilçe delege-
leri, sade üyeleri, partinin programını oku-
muş, anlamış ve özümsemiş olmalıdırlar. Par-
tililer önce kendilen inanmalı, sonra da seç-
meni inandırmalıdırlar. Xe yazık ki, CHP'de
hâlâ, ne için, hangi dava uğruna örgütlen-
diğini bilmeyen birçok partili bulunmakta-
dır. Genel Sekreterlik ve MYK. parti prog-
ramının yeterli sayıda tüm örgüte, il, ilçe ve
beldelere dağıtılması ve parti içi eğitim
programlannın, panellerin düzenlenmesi
konusunda yetersiz kalmaktadır.
3) İdeolojik tutarlıhk: CHP, parti progra-
mında da belırtildıği gibi. sosyal demokrat
ve demokratik sol ilkeleri benimsemiş, bu
ilkeleri de Mustafa KemaJ'in devrimleri ile
bağdaştırmış, bazılannın sandığı gibi, "Ata-
türkçülük" ıle sosyal demokrasinin sente-
zini kurması gereken değil, bunu zaten kur-
muş ve programında da bu sentezi resmi-
leştirmiş bır siyasal partidır. Partinin prog-
ramında. sosyal demokrasiden. demokratik
soldan, Atatürk ilkelerinden partinin neyi an-
ladığı anlatılmakta ve bu doğrultuda ülke-
nin birçok sorunu için çözüm önerileri sunul-
maktadır. Oysa Kemal Derviş, Yaşar \uri
Öztürk gibi bazı CHP mılletvekılleri, parti-
nin programıyla tamamıyla çelişen ya da
uyumsuzluk gösteren demeçler vererek, ya-
zılar yazarak, raporlar hazırlayarak CHP'yı
bır kımlık bunahmına sürüklemışler. örgütün
ve seçmenın kafasının bulanıklaşmasına ne-
den olmuşlardır. Söz konusu kişiler, kendı alan-
lannda önemli çalışmalar yapmış ınsanlar
olabilirler, ancak, üyesi oldukJan siyasal par-
tinin programını, bu partinin tabanını. yüz-
binlerce üyesini ve milyonlarca seçmenini
yok sayarak. kendilerini CHP'den daha önem-
K görmeleri büyük hata olmuştur. CHP yö-
netimi de bundan sonra, halkın büyük ço-
ğunluğunda yerieşnüş olan sol fobisini. soldan
kaçarak ya da hem sol hem sağ sinyaller ve-
rerek değil, solu daha hi ve etkin bir biçimde
anlatarak ortadan kaldırmalıdır.
4) Gençlere açıhm: CHP tarihte. genç dı-
namiklerin partisi olduğu halde, günümüz-
de gençlerden giderek uzaklaşır bır duruma
gelmiştir. CHP'nin kurucusu ve ilk Genel
Başkanı Mustafa Kemal. birçok devrime
öncülük ettiğinde, ülkeyi dönüştürdüğünde
genç bir ınsandı. tnönü görevi devraldığın-
da genç sayılırdı. ilerleyen yaşlannda ise,
kadrosunda gençlere yer verirdi. BülentEce-
vit önce Genel Sekreter, sonra Genel Baş-
kan olduğunda gençti. Bütün bunlar bir ya-
na, "tarihsel nostaljhi bir kenara bırakıp pra-
tikoiatam^ diyorsak, günümüzde seçmen nü-
fusunun büyük bır çoğunluğu 40 yaşın al-
tında olmasına rağmen, CHP'nin TBMM'de-
ki ve Genel Merkez'deki yaş ortalaması
50'nin üzerindedir ve CHP bu açıdan
,\KP'nin gerisindedir. CHP elbetteki dene-
yimli altyapısından ve kadrosundan yarar-
lanmalıdır, ancak bu deneyimi de. genç di-
namiklerle dengelemelıdir. Oysa CHP'de
böyle bir denge yok. Bu denge sağlanma-
dan CHP'nin gençlerle iletişim kurabilme-
si ve seçmenden daha çok oy alması olduk-
ça güçtür. Politize olan azınlıktaki gençle-
rin keşfedilip ortaya çıkartılması ve parti-
ye katılması durumunda, CHP'li siyasal
gençliğin, çoğu apoKtikolan gençliğe örnek
olması ve apolitik gençliği politize etmesi
doğrultusunda çok önemli bır kapı aralan-
mış olacaktır.
Sonuç
Son kurultaydan sonra, hem CHP Parti
Meciisi toplantılannda, hem de Genel Baş-
kan ve MYK üyeleri ile yapılan bire bir te-
maslarda, bu konular (ve bunlarla birlikte,
sendikalarla ilişkilerin geliştirilmesi, aday
belirlemede bazı hatalann önlenmesi gibi
daha birçok önemli konu), ben de dahil ol-
mak üzere, birçok Parti Meciisi üyesi tara-
findan dile getirilmiştir 28 Mart seçimle-
rinden önce, AKP'nin ve tıcaret-siyaset-
medya üçlüsünün eline koz vermemek. par-
ti içi tartışmalann suiistimal edilmesini ön-
lemek amacıyla. söz konusu eleştirilenn
basına sızdınlmaması için özel özen göste-
rilmiştir. Bu durum, bazılannda, CHP Par-
ti Meciisi 'nın edilgen olduğu biçiminde bir
yargının oluşmasına neden olmamalıdır.
Bu arada, şu da unutulmamalıdır ki, ide-
olojik tutartılığın sağlanması konusunda,
Genel Başkan Deniz Baykal
1
ın, PM'deki,
TB\IM Grubu'ndaJd ve örgiitlerdeki tep-
kileri dikkate alarak, daha açık ve belirgin
bir tutum içerisine girmiş olması, arkasın-
dan Kemal Deniş'in parti yönetimindeki
görevinden, son olarak da Yaşar Nuri Öz-
türk'ün CHP milletvekilhğinden ve üyeb-
ğinden istifa etmesi, partinin lehine olmuş-
tur. Bu gelişmenin gözlerden kaçmaması ve
öneminin ka\ranması «crekriğini düşünü-
yonım. Ancak dığer eksikler ve sıkıntılar
konusunda, hâlâ yapılması gereken çok şey
vardır. CHP Genel Sekreterliği'nin ve Mer-
kez Yönetim Kurulu'nun, en azından bun-
dan sonra, CHP tüzüğüne göre Kurultay'dan
sonra partinin en üst karar organı olan Par-
ti Meclısı üyelennın eleştirilerini ciddiye al-
ması durumunda. bu sorunlann da çözülme-
mesı için hıçbir neden yoktur. Yeter ki CHP'de
ortak akıl. mevki ve unvan mücadelesine
dönüşmeden, CHP'ye yakışır bır biçimde,
idealist boyutta harekete geçsin.
Istanburu Kutlarken...
Nihal CEYLAN Felsefe Öğretmeni
Fetih kutlaması işte böyle olur! İçi boş nutuklarla, çağa yakjşmayan
gösterilerle değil. Fethin beş yüzüncü yıhnın kutlanması doğrudur.
Her yıl kutlama törenleri ise yanlıştır, Türklüğe yakışmaz.
-1. stanbul futkunuyum; ama fethin
I kutlanma bıçımi, pek iyi dile geti-
A remediğim karmaşık duygular uyan-
dınr bende. Mutluluk ve gururun ya-
nı sıra yadırgadığım bır şey ler duyum-
sanm. Şöyle düşünürüm: Tarih; kayıp-
lar ve kazançlarla: sevinçler ve üzün-
tülerle geçmış. Her şey kendi dönemi-
nin kendine özgü koşullan içinde ol-
muş ve bıtmiş. Hıçbir tarihsel olgu. bu
gerçeğin dışında ele alınamaz, değer-
lendirilemez. Şımdi bize düşen; bılımin,
emeğın ve ürettiğımiz güzelliklerin
onurudur ve onlan korumaktır. Birile-
rine de kapkaçın, talanın, çirkinliğin
utancının düşeceğı gibi.
Istanbul'un 551. Fetih Yıldönü-
mü'nden bir gün önce, Bahçeşehir Cni-
versitesi'nin Konferans Salonu'nun-
daki etkinliği bu duygular içinde izle-
meye başladım.
Etkinlık başladığında, salon; sivil
toplum örgütlerinin üyeleri, öğrenci
yakınlan. öğretım üyeleri \ e pınl pınl
genç öğrencilerle doluydu. İstanbul'un
minarelerini, kubbelerini, çınarlannı,
çeşmelerini. faytonlannı. insanlannı..
izliyorduk! Fonda büyüleyici. bildik
birmüzik...
Suculann çıngıraklan... Aziz İstan-
bul'a yine bir tepeden bakar gıbiydik.
Bizans'ın. Osmanh'nın; Türk'ün,
Rum'un; Hınstıyanlığın, İslamiyetin
ve belki daha nice kültürün, Istanbul'da
bir orman gibi kardeşçesine yaşayan
destanı sunuluyordu bize.
Biz Istanbul' u gezdikçe o bize "Hoş
geldiniz" diyordu; biz ona: "İstanbul-
duk" diyorduk. Etkinliğin adı da buy-
du: İstanbulduk! Ne ince bırad! Bun-
lar, "Secret of Istanbul" derslerinin
hasadıymış. "İstanbul'un Gizi"...
Rektör Prof. Dr. Süheyl Barum, "İs-
tanbul, biraz da ona kazandırdığımız
güzelüklerie ve o güzelUkleri korunıa bi-
lincinüzle bizündir" diye başlattı bu
sanat dolu uygar toplantıyı. îstanbul'un
tarihsel süreçte yaşadığı kültürel zen-
ginlikler; konuşmalarla ve etkileyıcı
görsel malzemelerle sergileniyordu.
Öğretim üyeleri, ögrenciler. halkbilim
uzmanlan; bir ortaoyunu ustası, bir
meddah. bir "musahip" hüneriyle; ile-
tişim dünyasının tüm sanatsal ve tek-
nik olanaklanyla; bir bilim insanı ve
bir sanatçı titizliğiyle bizleri deyimle-
rin, geleneklerin, inançlann, yapılann,
çiçeklerin, aşklann, tutkulann.. ren-
gârenk IstanbuJ'unda gezdirdiler. Eme-
ğin çoğu, öğrencilerindi.
Sami Karaören, bilınen Türkçe us-
talığıyla, II. Dünya Savaşı yıllanndan
bugüne dek yaşadığı Istanbul'u anlat-
tı. Ulusal varhğımızın gücünü ve Ata-
türk'ün gençliğe duyduğu güveni di-
le getirirken çok içtendi; etkileyiciydi.
Bir konuşmacı. Istanbul'a kıyanlara;
"Geldikleri gibi gjderler!" diyen önde-
rimizin ve "Senin ırzını kurtardım İs-
tanbul'um/Sana can feda çakır gözlü gü-
lüm" diyen Kuvayi MilHye neferinin
tokadını vurduğunda, heyecan doruğa
ulaştı.
Ve TTmurSelçukçıktı kürsüye. "Çağ-
daş uygariık yolunda Atatürk ilkeleri-
ne bağlılığın, banşuı, ulusal varüğın ve
bizleri ortak bir ulusal üst kimlikte bu-
luşturan değerlerimizin önemi" konu-
lu dersini soluk almadan dinledik. Son-
ra. oturdu piyanonun başına... Ellen-
ne sağlık, dilıne sağlık!
Öğrencilerin; îstanbul temalı, son
yıllann popüler şarkılannı çalıp söy-
lemelen, farklı bir yaklaşımdı, birye-
niliktı. tstanbul'un bir güzelliği de bu
şarkılarda dile gelen sevdalarda saklı-
dır bence.
Fetih kutlaması işte böyle olur! içi boş
nutuklarla. çağa yakışmayan gösteri-
lerle değil. Fethin 500. yılını kutlamamız
doğrudur. Ama her yıl kutlama, bize
Türklüğe yakışmaz. 500. yıla kadar kaç
kez kutlandı kı? Duyumsayıp da anla-
tamadıklanm, bunlardı. Bahçeşehir Üni-
versitesi öğrencilen. tümünü bır güzel
anlattılar. Sağ olsunlar!
Kıyamete Doğru
Kiipeselleşme...
Fazilet Hanım söyleniyordu:
- Üstüme iyiliksağlık.
- Yine ne var?..
- Daha ne olsun, haziran geldi, yaz gelmedi, bu
dünyanın çivisi mı çıktı?..
özlemle ekledi:
- Eskiden mayıs geldi mi, yünlüler naftalinlenir,
dolaplara konur, yazlıklar çıkarılır, yorganlar rafla-
ra kaldınlır, pikeler yataklara açılır, evin içi günlük
güneşlik olurdu...
- Şimdi ne oluyor?..
- Havaya baksana!.. Lânet, basık, karanlık bir kur-
şunilik tas gibi tepemizde...
- Iklim değışti...
- Kıyamet yaklaşıyor; bu gidişle dünyanın sonu-
nu göreceğiz.
•
Herkesin ağzında aynı laf:
Kıyamet!..
Dünyanın çivisi çıktı!..
Niçin?..
Aklı başında kişiler kıyametin borusunu üfleyen
ahir zaman /sraf/finın hırsını vurguluyorlar:
- Tüketim körgüdüsü!..
öyle bir hırs ki bu Amerikalıya kendi kıtası yet-
miyor, dünyanın heryanına el atmış, yer altında, yer
üstünde ne varsa hortumlayacak...
21 'inci Yüzyılın başında, dünya egemeninin Kü-
reselleşme çağındaki felsefesi, serbest piyasada
sınırsız tüketim yarışının hırsına dayanan neolibe-
ralizmin körgüdüsü!.. Yirminci Yüzyılın ilk yansın-
da bir buçuk milyar olan dünya nüfusu, altı buçuk
milyara doğru çoğalıyor; kapitalizmin zenginleri tü-
ketim uygarlığında sağduyulannı yitirmişler, Kıya-
met yarışına girmişler...
Sovyetler'in yıkılmasından sonra kimse 'planlı eko-
nomi'nln p'sini ağzına alamıyor; doğayı harcayıp
bıtiren, kırletip yok eden, gereksiz tüketim yanşı,
uygarlığın düzeni, iyi yaşamanın koşulu, mutlulu-
ğun olmazsa olmaz yasası gibi benimsenmiş...
Peki, gidiş nereye?..
Kıyamete!..
Bunu ben söylemiyorum, Allah kelâmı da değil,
bilim insanlan tehlike çanlannı çalıyorlar, alarm zil-
leri kulakları neredeyse sağır edecek, ama, kimse-
nin umursadığı yok...
•
Küreselleşme'nin başını çeken Amerikan lider-
lerini seyretmek insanı korkutuyor...
Dünya bu adamlann eline kaldı...
ABD'nın de başına bela kesilen bu kişiler, eskı
zaman cihangirierınden daha ilkel, daha tehlikeli,
daha canavar görünüyorlar...
Kimse bunlara 'dur' diyemiyor!..
Bir garip çelişki gibi algılanıyor, ama, dünyada
Amerika'ya karşı birgüç dengesi kurulması Irak'ta-
ki yalın ayak, başı kabak, entarilı Müslüman Ara-
bın direncine kalmış...
•
Fazilet Hanım haziran ayının başında sisli, pus-
lu, kapalı, baskılı, yoğun, kederli, garip ve ne oldu-
ğu belirsiz gökyüzüne bakıp lâhavle çekti:
- Sen bilirsin Yarabbi, dedi, ne oldu eski güze-
lim havalara...
Sanırım olan oldu; insan kendi elleriyle kendi kı-
yametini hazırlayan çılgın yaratık!..
ÇOK ACI KAYBIMIZ
Merhume Emine Naciye ve Merhum
Mustafa Şefik Alper'in kızlan,
Merfıume Güzide ve Merhum
Fehmi Birgit'in gelinleri, Merhum Orhan
Alper-Necdet Alper, Merhume Nimet
Koyusoy-Lebip Koyusoy, Rıdvan-Lemis
Alper'in kardeşleri, Şafak-Ünal Yastı ve
Erol-Seval Alper, Arzu ve Şefik Alper'in
halaları, Merhum Koral-Müjde Koyusoy ve
Doğan-Nur Koyusoy'un teyzeleri,
Merhume Yaşar-Adil Ersoy'un yengesi,
Kuşçu, Uygur, Erkangil, Özeren ve
Tokalpler'in gelinleri, yengeleri,
Orhan Birgit'in aziz yaşam arkadaşı,
Burcu Ersoy'un çok sevgili yengesi
SEVİM
BİRGİTuzun süredir çektiği amansız hastalıktan
kurtulamayarak Hakk'ın rahmetine
kavuşmuştur. Aziz naaşı 2 Haziran 2004
Çarşamba günü Teşvikiye Camii'nde
kılınacak öğle namazından sonra
Edirnekapı Sakızağacı Mezarlığı'ndaki
ebedi istirahatgâhına defnedilecektir.
AİLESİ
PIYANO ÖĞRETM
LEYLA *?•
PAMİR •£
Başvuru için:
(0216) 336 54 64
IIIII III ||III
ENI
•
w