23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 1 HAZİRAN 2004 SALI 14 SAHNEDEN • • J V U L J . U-tl. kultur(« cumhuriyet.com.tr AYŞEGÜL YÜKSEL _____ | _g M M M 1 1 B \ 1 _ YAZIODASI SELÎM İLERİ Dedemin Kitapçı Dükkânı ülumunun 1{Jü. yılında ÇenKimi oyun yazarlan sahneyi hiç terk etmezler. Ölürnlennın üstünden yüz yıl- lar geçse de. Oyunlan binde bır sah- nelenenlerden söz etmıyorum. Sözü- nü ettiğim, Sbakespearegibı. Çehovgi- bi, oyunlan sürekli olarak sahneye çı- kanlanlar. Onlar gibı, yaşamlan ve yaşantıları üstüne oyunlar yazılmış olanlar. Tiyatroya 'damardan' girmiş olanlar... 2004, Çehov'un ölümünün 100. yıh. 19. yüzyıl Rusyasfnın ilk yırmi- otuz yılından sonraki bölümü 'Rus Rönesansı' olarak nitelendiriiegel- miştir. Bu dönemı. Gogol'den Turgen- ye\'"e, Dostoyevskiden Tolstoy'a, Çe- hov'dan Gorki'ye, dünya yazınının sü- rekli olarak gündeminde kalmış büyük yazarlar oluşturur. Anton Çehov (1860- 1904), sahne ıçın yazdığı yapıtlarla tiyatroya damgasına vurmuştur Oyunyazarlığına 1885-1890 yılla- n arasında yazdığı tek perdelik kısa farslarla başlamış, aynı dönemde 'tva- nov' ve 'Orman Cini' ile ılk uzun oyun denemelennı yapmış. dort baş- yapıtı 'Marü', 'Vanya Dayı', 'Üç Kız- kardeş' ve 'Vışne Bahçesfni de 1895- 1904 yıllan arasında yazmıştır. Kara gülmece ustası Kısa oyunlannda, kişiliği Çarlık Rusyası'nın tarihsel - toplumsal - eko- nomık koşullan tarafından çarpıtılmış Rus insanına olduğu kadar ınsan do- ğasına da eleştırel bakış açısıyla yak- laşır. Kişilennın duygu, düşünce ve davranışlannı 'gülünç'/'buruk' kılan bir 'kara gülmece' ustası olarak çıkar karşımıza. Tersinleyici (ironik) bir ba- kış açısından yakalanmış, yalın ama çarpıcı durumlar üstüne kurulmuştur bu 'gerçekçi' biçemdekı oyunlar. Ki- şiler ve durumlar ekonomik bıçimde çizilmiştir. Kişileriniyikötü,sevimli sevımsiz, acınasL gülünç özellıkleri iç içe veril- miştir. Bu oyunlarda bugün de yaşan- makta olan 'insanük güldürüsü'nden tanıdık durumlar, tavırlar \e duyarlı- lıklar bulursunuz. Çehov, toplumsal ve evrensel olana aynı anda ayna tut- maktadır. Çehov, dört perdelik uzun oyunla- nnda, özde ve biçımde yeni, çetin bir g ehov ölümünün I . 100. yılında da 3> tiyatromm gündeminde kalmayı sürdürüyor. Yeryer 'Modern Gerçekçi Tıyaîro 'nun ilk izlerini iaşıyan Çehov oyunlarını sahnelemenin zorluğu bilinmektedir. Buyıl büyük ustanın yapıtlarının, özlenen ama henüz ulaşûamayan yetkinlikle sahnelenmesi dileğimizdir. deneme içindedır. Amacı, kişileri ve olaylan bıçimlendiren genel gerçeği tüm devinimiyle yakalayıp sahneye aktarmaktır. tkı yüz yıllık Çarlık Rus- yası'nın 19. yüzyılın2. yansındakı ta- rihsel gerçeğıni.. Çehov'un Rusyası'nda, gücünü üst sınıfın alt sınıfa tümüyle egemen ol- masından alan katı bir düzenin çözül- meye yüz tuttuğu bir geçiş dönemi ya- şanmaktadır. Feodal toplumdan en- düstn toplumuna doğru yavaş ve dü- zensiz yönelişın. altüst olmakta olan değerlenn bireysel yazgılan da etkı- lediği, sancılı bir dönemdır bu. 1861 'de köleliğin kaldınlmasıyla ekonomik gücü zayıflayan soylulann, çiftlikleri- nı kâhyalara terkederek kent yaşamı- na geçtiklen, eski değerlenn çözül- mesiyle üst sınıflann da alt sınıflann da •kimlik bunalımı' yaşadığı, uzamın ve zamanın denetlenemediği bir dö- nem... Bağımsızlığını değerlendirememiş eski kölelerin, çaptan düşmüş soylu- lann, ayağı yere basmayan aydmla- nn, ışçisiz ve efendisiz kalmış çiftlik kâhyalannın sorunlan ve çatışmalan. hep bu 'kim olduğu'nu ve 'ne işe ya- radıği'nı bılememe kaygısından kay- naklanır. Çehov oyunlanna bu kaygı- ya teslim olmuş insanlann aşk ilişki- lerini, kuşak çatışmalannı, ekonomik sıkınrılannı, çokJukJa 'eylem' yoluy- la değil, 'gevezelik' biçıminde ortaya çıkan bunalımım dokumuştur. Eleştlrel ve sevecen Çehov, çok konuşup az dinleyen, birbiriyle konuşur gibi yapıp aslında kendi kendine konuşan, her bin ken- dı yalnızlığına ve umarsızlığına sap- lanmış kişilerinı gündelık yaşamın olağan aynntılan ıçınde sergılerken acımasızca 'eleştird'dır. 'Vışne Bahçe- si' oyununda şöyle seslenir insanlan- na: "Sizlerin tümünü, bugün yaşamak- ta olanlannızı ve daha önce yaşamış oianlannızL canlı insanlann mülkiye- tine sahip olmak çarpıklaştınu» Sade- ce felsefe yapıyor, tasadan yakınıyor va da kafayı çekipduruyoruz.Çok açık bir şey ki. bugünü yaşamak için önce geçmişin kefaretini ödememiz, onun hesamnı görmemiz gerekü-." (IV Per- de, Çev. Ataol Behramoğlu) Ancak Çehov'un, oyun kışılenne yakJaşımı aynı zamanda 'sevecen'dir de. Çünkü bu 'gündem dışı kalmış' ın- sanlar, yalnızca değışımın eşiğindeki bir toplumun değil, tüm ınsanhğın ye- ni bir yüzyıia geçme aşamasında or- taya çıkan belirsizlık ortamını yaşar- Iar. Çeho\ 'un, acınası-gülünç kişile- rinin 100 yıl öncesinde kaldığını dü- şünenler yanılmaktadır. Onlann ya- şadığı sancılar, 21. yüzyılın eşiğine gelındığınde, - bırakın başka toplum- larda yaşananlan - Çehov'un ülkesin- de bır kez daha yaşanmadı mı° Dün- yaca içinde bulunduğumuz yeni bır yüzyıla geçme aşamasında, 'kim oldu- ğu' \ e 'ne için \arolduğu' sorulannın labırentlerınde bunalmıyor mu tüm insanlık' 1 Geleneksel 'dolann' kotarma kural- lannı hıçe sayan biçımiyle, söz-sessiz- lik, eylem-eylemsizlik, devınim- du- rağanlık öğelerinin iç içe örülmesiy- le oluşan kendine özgü ezgisi ve uyu- muyla, kışılerinin karmaşık - yalın. sevilesi-yerilesı, acınası - gülünç özel- liklenyle. 'trajik' olanm etkısinin 'ko- mik' olanla sıfırlanmasıyla, yer yer 'modern gerçekçitiyatro'nunötesine geçip 'modernist' tiyatronun ilk izle- rini taşıyan Çeho\ r oyunlannı sahne- lemenin zorluğu bilinmektedir. Birer senfonidır Çehov'un dört başyapıtı. Ancak çok usta bir şefin yönettiği, enstrümanlarına bütünüyle egemen sanatçılardan oluşmuş bir orkestrayla icra edilebılir. Büyük ustanın ölümünün 100. yılın- da dileğim, sahnelenmızde özlenen ama henüz ulaşılamayan yetkinlikte Çehov yapımlannın yer almasıdır. 'Mach 1, Palyaço Ruşen, Kadın' bugün 20.30'da Aziz Nesin Sahnesi'nde görülebilir Esldyle yenmin çabşması Bir Usta, Bir Dünya: Sevim Burak Kültür Servisi-1983 yılında yitir- diğimiz, Türk edebiyatının usta is- mi Sevim Burak'ın yaşamından ke- sitler banndıran 'Bir Usta, Bir Dün- ya: SevimBurak' başlıklı sergi 27 Ha- ziran'a dek Yapı Kredi Kültür Mer- kezi'nde sanatseverlerle buluşacak. 'Yaşam' ve 'Yapıt' olarak tanımlana- bilecek iki ana bölümden oluşan ser- ginin tasanmı Sadık ve Ayşe Kara- mustafa ya ait. Sergi için Burak'ın kişisel eşyalan. el yazılan, elbisele- ri, fotoğraflan ile kullandığı görsel malzemeler, isim listeleri, tasanm- lar. çizimler, şemalar ve yazann ya- pıtlannın farkh yorumlan (oyunlar, işler, fılmler) bir araya getirildi. Sergiye Nilüfer Güngönnüş'ün, Burak'ın yazılanndan seçtiğı alıntı- lar eşlik ederken Ford Mach I. Ya- nıkSaraylar. Sahibinin Sesi yapıtla- nnın yayımlandığı Yapı Kredi Yayuı- lan'nın sergi dolayısıyla hazırladığı katalogda Güngörmüş'ün yazdığı 'O Bilhassa Kendini Belli Etmedi' başlıklı yazıda, Burak' ın hayatının ve yazarlığının belirleyıci yönlerinin altı çiziliyor. Güngörmüş, Burak'ınyazılannın kâğıt üzenndeki tek boyutlu yazı- lardan farklı olduğunu şu sözlerle anlatıyor: "Yazı onun için üç boyut- hı, plastik bir malzemedir. Yazısının içineresimler,çizimler yerleştirerek ve kelimelere, harflere sanki birer nesneymişlercesine yaklaşarak, cüm- leleri kâğıt üzerinde afaşümadık biçiro- lerde yerleştirerek bu üç boyuthihık hissini okura da iletmevi hedefler. AY ÇA TEZER Müteahhitlerin Istanbul'u işgali... Amerikan arabalannın gençler üze- rindeki etkisi... Eski kuşağın yeni yaşamJa uyumsuzluğuna karşı, genç- lerin kendilerini susarak sa\aınma- lan... '14. Uluslararası Tiyatro Fes- tivali' kapsamında Bilsak Tiyatro Atölyesi 'Mach 1, Palyaço Ruşen, Kadın' adlı oyunu bugün ve yann sa- at 20.30'da Aziz Nesin Sahnesi'nde sergileyecek. Sevim Burak ın 'Ford Mach V adlı romanından Nihal G. Koidaş'ın sahneye uyarladığı oyunun sahne tasanmı Metin Deniz'e, mü- zik tasanmı ZeynepBulut'a ait. Ni- hal G. Koldaş \ e Göze Saner'in rol aldıklan oyun üç bölümden oluşu- yor. 'Bahçemde Güller Yar' adlı ilk bölümde müteahhitlerin İstanbul'u işgali ve arsa arsa, sokak sokak iler- lemeleri karşısında bahçelerini ko- rumaya çalışanlann telaşla yerleri- ni terk edişleri alaylı bır hüzünle an- latılıyor 'PaKaço Ruşen BağdatCad- desi'nde' adını taşıyan ikınci bölüm ise Çumhuriyefin 50. yıldönümü ve aynı zamanda Boğaz köprüsü- nün açdış tarihi olan 29 Eldm 1973 'te geçiyor. Bağdat Çaddesi'nın durumunu anımsatan görünrülerin de projeksi- yonla gösterileceğı bölümde. bayTam törenini bekJeyen bir kadınla, efsa- nevi Amerikan arabası Ford Mach 1 'in Bağdat Caddesi'ndekı yanşını bekleyen Palyaço Ruşen'in karşı- laşmalan, Mach l'in her ikisini de hızı, yeniliği ve yabancıhğıyla etki- lemesi. onun peşine düşmeleri ve bu olanaksız aşkın her iki karakten de yıkıma götürmesi ele ahnıyor. Cçüncü bölüm 'Yoklaıia Konuşu- rum', yeni yaşamın dışında kalan- lann çareyi sessizliğe bürünmekte bulmalannı konu alıyor. - Sizi Sevim Burak'ın romanını ovnnlaşbrmaya yöneiten etkenler ne- lerdi? Nihal G. KOLDAŞ - Bu romanı bir arkadaşım hediye etti. Okur oku- maz bununla ilgilı bir çalışma yap- ma isteği duydum. Sevim Burak'ın 1 u, tüketme yanşının giderek vahşüeşmesi ve insam insanhğından uzaklaştırması üzerine bir oyun. Se\im Burakbunları kişisel bir bakış açısıyla tek teksomut örnekler vererek ve çok da hafifleterek alaycı bir üslupla anlatıyor. Biryandan bu yaşananların onun üzerindeki etkisini inceden inceden hissettiriyor. hayata yaklaşımı bana çok yakın ge- liyor. Daha önce de Sevim Burak'ın 'îşte Baş, İşte Gövde, İşte Kanatlar' adlı oyununu sahnelemiştim. Anlat- tığı mekânlar, dokular bana çok ta- nıdık. Cstelık bu roman benim de ta- nık olduğum çok yakın tanhe ait bir roman. En çok da o dönemde Bağ- dat Çaddesi'nde yaşananlann bu- güne yansımalan beni etkiledi. Cenç ve yaşlı kuşaklar - Oyunu sahneye koyarken hangi özeUiİderini öne çıkarduuz? KOLDAŞ - Oyun üç bölümden oluşuyor. Bırincı ve üçüncü bölüm daha çok anlatı nitelığınde. Ikinci bölüm ise iki karakterin birbiriyle iliş- kiye girdiğı daha alışılagelmiş tiyat- ro tarzında. Gençlerin Batı'ya özen- mesinin o zamanın orta yaş kuşağı üzerindeki etkisi irdelenıyor. O dö- nemde Bağdat Çaddesi'nde ve An- kara Asfaltı'nda araba yanşlan olur- du. Ben hiç tanık olmadım, ama söz edildığini duydum. Bu, aslında tü- kerim toplumunun tüketme yanşı. Bu, tüketme yanşının giderek vah- şileşmesi ve insanı insanhğından uzaklaştırması üzerine bir oyun. Se- vim Burak bunlan kişisel bir bakış açısıyla tek tek somut örnekler ve- rerek ve çok da hafifleterek alaycı bir üslupla anlatıyor. Bır yandan bu yaşananlann onun üzerindeki etki- sını inceden inceye hissettiriyor. - Geçmişte olduğu gibi bugün de gençler araba yanşıyapıyorlar. Bu ko- nuda ne düşünüyorsunuz? KOLDAŞ - 7(j'li yıllann orta yaş kuşağı gençlerin araba yanşlannın çok şiddet içerdığinden yakınıyor- du. Ama bugünkü şiddet karşısında o dönemdekı çok masum kalıyor. Sevim Burak"ın o zamanki öngörü- lennin. duyduğu dehşetin ne kadar hakh olduğunu düşünüyorum bır açıdan. O yabancılaşma oluştu ve daha da ılen noktalara ulaştı. - Oyimda orta yaş ve genç kuşağın çaoşmasuu da gözler önüne seriyor- sunuz.» KOLDAŞ - Oyunda genç ve yaş- h kuşaklann karşıtlığı üzerinde dur- duk. Kuşak çatışmasırun yanı sıra bir yaşam düzeni çatışması da var oyun- da. Çünkü yeni bır ekonomik sıstem yaşama düzeni, ahşkanlıklan ve kül- türüyle bırlikte gelıyor. Kültürel bir yozlaşma da söz konusu. Aynca bu- rada bu yeni yaşam tarzının çekici- liğine kapılma zayıflığımızı da \nr- gulamak istedik. Biz bu zavıflığı ya- şıyoruz. Hem kötülüyoruz hem de ondan vazgeçemiyoruz. Büyüklere özgü romanlan, hikâye kitaplarını ilk kez dedemin kitapçı dükkânında gördüm. O za- manlar, kitabevi denmiyordu. Bu kitapçı dükkânı Altıyol'daydı. Üstelik iki dük- kân; evet, bunlar yan yana, birbirine sırt vermiş iki ayn kitapçı dükkânıydı. Ben hatırlayabildiğimde, vitrinlerinin çerçevele- ri kapkaraydı. Ama o yıllarda dedeminki narçiçe- ği kırmızısına, öteki dükkân dafıstıkiçi yeşiline bo- yandı. Bazı günler buraya gelir, kırık dökük bir tabure üstünde kıpırdamadan, saatlerce otururdum. Ki- taplara bakıyordum. Raflardaki, kitapların kendine özgü tozlu, hem renkli hem de renkleri ışıkla, güneşle solmuş gö- rünümleri beni büyülerdi. Çocuk kitaplannı okumuş- tum. Ama raflardaki kitaplar benim için meçhul ha- zinelerdi. Mesela Hüseyin Rahmi'nin bazı eserlerini, Ha- lidZrya'nın cilt içleri ebrulu romanlarını, sonbahar yapraklı BirŞi'r-i Hayal'i hatırlıyorum. Halide Edib'in Ahmet Halit Yaşaroğlu Kitapçı- lık ve Kâğıtçılık Ltd. Şti. basımı Handan romanı, benim için o harikulade kapağıyla hep gönül ok- şardı. Handan'ı çok sonra okuyacaktım. Fakat ka- paktaki kızıl saçlı kadın bende hep ayn bir hayat sürecekti... Hayli geçimsiz, huysuzdedem, raflardaki kitap- lan kanştırmama ses etmezdi. Böylece, bilerek bilmeyerek, bana kitap sevgisıni armağan ediyor, kitap tutkusu aşılıyordu. Herhalde o zamanlardan kaldı: Bir kitabı okuma- dan önce iyice kanştınnm. Kitaba adeta 'bakarım'. Hele kapak resimli kitaplar oldum bittim hoşuma gider. Dedemin Hüseyin Rahmi'ye hayranlığını anım- sıyorum. Toplum ya da aile hayatına yönelik söz- leri arasına ille Hüseyin Rahmi'den bir örnek ka- tar; bazan da, "Tıpkı Hüseyin Rahmi'nin roman- lanndaki gibi..." derdi. Imparatorluğun son dönem ve Çumhuriyefin ilk dönem yazariarının eserleriyle bu dükkânda ta- nıştım. Küçücük bir dükkândı, kırli ve düzensizdi. Amaolsun... Eylûl'ü ilk kez orada gördüm. Mehmed Rauf'un gelecek bir zamanda beni hüzünlere ve coşumla- ra alıp götüreceğini bilmiyordum. Orada ilk kez Reşat Nuri romanlanyla haşır ne- şir oldum. "Istersen Çalıkuşu'nu okuyabilirsin" dediler. Denedim, işin içinden pek çıkamadım. Mevsim sonbahara ulaştı mı, hemen köşede kestaneci belirirdi. Akşamüstü sıcak sıcak kesta- ne. Bazan da yaz günleri buz gibi limonata... 1950'lerin dingin Kadıköyü'nde Altıyol da ses- siz, ıssızdı. Saatlergeçer, kimse dükkâna uğramaz- dı. Günümüzün gelişkin kitabevlerine de bayılıyo- aım elbette; dolaşmak, kitaplan kanştırmak, giz- lice okşamak çok hoşuma gidiyor. Gelgelelim de- demin kitapçı dükkânı ilkgözağnm. Sık sık sorariar: Nasıl yazar olduğunuzu anlatır mısınız? Yazariığa nasıl başladınız?.. Eskiden, yazarlık tutkusunun çocukluğumda dinlediğim masallardan çıkageldiğini söylüyor- dum. Belki. Ne var ki, bir kitapçı dükkânında ge- çirilmiş öğledensonraların hiç mi etkisi yok? Türk edebiyatının birbirinden güzel eserlerini sa- dece görmek bile kışkırtıcıydı. Günün birinde dükkânı kapattı dedem. Sebebi- ni unutmuşum. Raflardaki kitaplar ne oldu? Bu eserlerin birçoğu günümüzde de basıhyor. Genç kuşaklar aynı heyecanla, benim gençlik he- yecanımla mı okuyorlar? Satış hırslanndan ötesini göremeyen bedbaht or- tamda Kiralık Konak'\r\ Naim Efendi'si için kim dertlenir ki... Vaktiyle dertlenmiştim. öneriler: CD/Palais des Congres 1994, Charles Azna- vour, EMI. (Aznavour'un ünlü şarkılanna olgunluk çağı yorumu.) İSTANBUUVIODBN MÜzesi1 • İSTANBUL (AA) - Türkiye'nin çağdaş sanat alanındaki birikimini bir müze ortamında bir araya getirmek amacıyla tstanbul Kültür ve Sanat Vakfi'nın (tKSV) girişimiyle oluşturulan İstanbul Modern Sanat Müzesi'nin (ÎSTANBULMODERN), buyıl eylül ayında açılacağı bildirildi. ÎKSV'nin yaptığı yazılı açıklamada müzenin gençlere yönelik eğitim etkinliklerini birleştirecek, sanat eğırimi alan öğrencilerin bilgi ve belge gereksinirnlerirü karşılayacak, kamuya açık bir müze olacağı vurgulanırken kapsamlı bır 'Sanat Kütüphanesi ve Kurumsal Arşiv' kurulması yönünde de çalışmalann başlatıldığı belirtildi. Kent bteme Atölyesi' • tSTANBUL (AA) - İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Istanbul'da bulunan UNESCO Özel Projeler Direktörü Minja Yang ile yaptığı görüşmeden sonra, UNESCO'nun Istanbul'un kültürel mirasının korunması konusundaki endişelerini paylaştığını ve kentsel mirasın korunmasına yönelik çalışmalar yapmak üzere 'Kent tzleme Atölyesi' kurulmasına karar verdiklerini belirtti. Topbaş, "Atölye bir ay içinde kurulacak. Şehir plancı, mimar. arkeolog, sanatçı, tarihçi, sivil toplum örgütleri ve üniversitelerin içinde yer alacağı atölyede IstanbuFun kentsel dönüşüm planlan ile kentin arkeolojik haritası çıkanlacak" dedi. Minja Yang da"Buradaki amacımız. kültürel mirasa yönelik bir kalkınma gerçekleştirmek. Ancak bu kalkınma sadece turistik anlamda değil, sosyal anlamda herkese eşitlik vaat eden bir kalkınma" diye konuştu. Perşembe Toplanüları'... • Kültür Servisi - Seyhan - Müzik ve Kafe perşembe günü saat 15.00'te Türk Dili dergisinin etkinliğine ev sahıpliği yapacak. Aylık olarak yayımlanan Türk Dili dergisinin her hafta düzenli olarak yapılan 'Şair ve Yazarlar Perşembe Toplantılan'na bu hafta şair Mustafa Yılmaz konuk olacak. Yılmaz etkinlikte '80'inci Yaş Gününde Sabahattin Kömürcüoğlu' başlıklı bir konuşma yapacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear