23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29 MAYIS 2004 CUMARTESİ 6 Çin 'in insan yapımı 'mucizeleri\ Çin Seddi, Büyük Kanal, Pekin 'deki Yasak Şehir, Şian 'daki terakota askerlerden sonra sırada Mogao mağaraları var DuvarlardaÇin'in bin yıllık serüveni Sincan Yottannda Zeynep ORAL D ağın güneyı, nehnn kuzeyı, Yangguang Geçidi'nin öte ya- nında Batı topraklan varsa. bu yanında da Dunhuang kenti var. Ama kente gelmeden önce Çin Seddi'nin bilinen, hep fo- toğraflannı gördüğümüz değil de bilinme- yen öbür ucu var. Sapsan bır çölün ortasında Çin Seddi'nin en eski kalıntılannı görüyo- rum. Pekin yakınlanndaki Çin Seddi'ne hiç benzemiyor. Bu, taştan tuğladan değil. sıkış- tınlmış kamıştan, yosundan, ottan, saman- dan, kıimdan, kilden yapılmış. Üflesen dağı- lacakmış gibi dursa da yüzyıllardır yerli ye- rinde... Çin Seddi'nin kalıntılan arasında, kalıntı- lann üstünde her beş kilometrede bir işaret kuleleri var.... Gece alev, gündüz dumanla verilirmiş işaret. Ve hesaplamışlar, Dunhu- ang'dan bilgi tam dört günde ulaşırmış Şi- an'a bu lculeler aracılığıyla. Bugünkü oto- yolda, aynı mesafeyi, aynı sürede kat ediyor otomobiller... BiR MUCİZE Yangguang Geçidi'nin bu yanında Dun- huang ... Gobi Çölü'nün eşiğinde yemyeşil. tertemiz, güzelim bir kent Dunhuang. Tüm çevre köyleriyle birlikte 180 bin nüfusu var. Turistlere, yabancılara fazlasıyla alışık. 2000 yılında 400 bin turist geldi diye övü- nüyorlar. Doğrusu çok daha fazlasını hak ediyorlar! Çünkü burada Magao Mağara Ta- pınaklan ya da Bin Buda Mağaralan var. Pekin'deki Yasak Şehir, Şian'daki terakota Imparor Ordusu ya da Çin Seddi kadar önemlı bir külrür mirası... Burası bir mucize. Günümüzde 500 kadar mağara kalmış. Çin'in bin yıllık tarihine, sa- nat ve kültürüne tanıkJık eden içleri duvar resimleriyle dolu mağaralar. Dunhuang tsa'dan Önce yüzüncü yüzyıl- da asken gamizon olarak kurulmuş. Rivayet o ki, askerlikle ya da askerle başı hoş olma- yan bir Budist rahip (adı Wıezun) gamizo- nun yerleştiği merkezden 25 kılometre ötede, sessiz sakin ibadet edebilmek için, Magao tepesinin ya- macına kendıne bir mağa- ra oymuş... Yıl I.S. 366. Derken dinibütün bir baş- ka Budist rahip, yanı ba- şına bir başka mağara... Derken üçüncüsü, dör- düncüsü... Mağarayı oyarken, içine bır heykel daha, bir resim daha... Amaç yalnız ibadet de- ğil. Dün anlattım ya, Ipek Yolu'nun buradan sonrası "Baü topraklarT Yolun bundan sonrasında dost var düşman var; çöl var, dağlar buzullar var. bili- nen ve bilinmeyen tehli- keler (in cin öyküleri bi- le) var... Mal mülk sahip- leri, beyler, derebeyler, kervan yola çıkmadan Budist rahiplere ko- şuyor, kervan sağ salim gitsin gelsin diye adak adıyor, rahipleri paraya boğuyor, bir mağara da bıze diyor... Bu zorlu yolculuktan sağ salim dönenler ılk iş Magao mağaralan- na gelıp. Budist tannlara minnetini bildiri- yor bırkaç mağara daha açtırarak... Tıcaret geliştikçe mağaralar büyüyor; mağaralar bü- yüdükçe içlerindeki heykel ve resimler ço- ğalıyor... Bunlan donatmak daha da masraflı olduğundan. sponsorluk durumu gelişiyor. Üç beş sponsor bir araya gelip mağara açtı- nyor \e parayı veren hem düdüğü çahyor. ti- carerten pay alıyor.. hem de mağaramn bır ucuna kendi resmini mutlak koyduruyor. Komşu krallar, beyler de buraya yatınmı sürdürüyor... Ve yüzyıllar ıçinde böyle bin- lerce mağara... 8. Yüzyıl'da Tibet Kralhğı burayı ele geçi- rince, bu mağaralan harika biçimde koru- yor, tek fark Çin Budizmi'nin değil, Tibet Budizmi'nin simgeleri, çoğalıyor mağara- Bin Buda mağaralarının girişinde dokuz katlı bir Pagoda aynı zamanda dev bir Buda heykelini (şaka değil, 33 metre yükseklikteki heykeli) barındırıyor. Budist rahiplerin aynı zamanda usta sanatçılar olduklannı görüyorum. Duvarlan konuşturmuşlar. Duvarlar anlattıkça anlatıyor... Ancak insanı şaşkına çeviren, mağara resimlerinin çarpıcılığı, sanatsal özelliği değil. Çarpıcı olan, bu duvarlann verdiği bilgiler: Tarih, coğrafya, arkeoloji, sanat tarihi, jeoloji, tüm halk bilimleri, güncel yaşamın aynntılan mağaralara işlenmiş. Kervan Ipek Yolu'na çıkmadan önce, kervan Ipek Yolu'ndan döndükten sonra adak adamanın, tapınmanın, şükretmenin, ticaretin daha da gelişmesi için dua etmenin yolu, çölün kıyısına bir mağara daha açtırmaktan geçermiş... Ve bugün bu mağaralarda bin yıllık yaşam sergileniyor. larda. 13. Yüzyıl'da Moğol akınlan. Kimı mağaralannkorkudanüstüörtülüyor... 15. Yüzyıl'da burası önemini yitiriyor ve 500 yıllık uykuya dalıyor... KoNUSAN DUVARLAR Mogao mağaralannı geziyorum. Budist rahıplenn aynı zamanda usta sa- natçılar olduklannı görüyorum. Duvarlan konuşturmuşlar. Duvarlar anlattıkça anlatı- yor... Ancak insanı şaşkına çeviren. mağara resimlennin çarpıcılığı. sanatsal özelliği, rengârenk dünyası falan değil. Çarpıcı olan, bu duvarlann verdiği bilgiler. Evet dinsel konular, Buda tasvirlen çok bol.. ancak bunun yanı sıra bir haftadır. siz- lerle paylaşmaya çahştığım birçok şeyi de o du\arlarda görüyorum: Olağanüstü coğraf- ya^, çölleri. dağlan, dönemın aynntılı hari- talannı, o coğrafyada yetişen bitkiler. ve meyveieri... Bin yıl boyunca tarihte yer alan olaylar, akınlar, savaşlar, banş antlaşmalan, komşularla ilişkiler.. Çinlı. Uygur, Tibet, Kazak prenseslerin yabancı damatlarla ev- lendirilmeleri... Güncel yaşamın aynntıla- nndan örf ve âdetlere; av sahnelerinden. fil kaldırma yanşmalanna; halkoyunlanndan müzik aletlennın gelişmesıne... Yok yok bu duvarlarda... Bin yıllık bir retrospektif sergi ızlermiş gibıyim. Yaşamla sanatı iç içe yoğuran yal- nız resim serüveninin değil, yaşam serüve- ninin de tüm aynntılannı ortaya koyan bir sergi... Mağaralann en ılginci, 1900 yıluıda gö- nüllü olarak kendini buraya bekçi atayan bir rahibın Wang Yuanlu'nun bir rastlanh sonu- cu bulduğu "Küfüphane Mağarası". Ağa kapalı. mühürlü bır mağarayı açınca yüz binlerce elyazması belge buluyor ve Gan- su'da yetkihlere haber veriyor. Para yok, oraya uzman yollayamayız, sen en iyisi ma- ğarayı yeniden kapa yanıtını alıyor. Ve emri yenne getıriyor Wang... Bundan sonrası müthiş bır hikâye! Bir tyolculuğun daha sonuna geldim Bu yolculukta bir kez daha coğ- rafyanın, doğarun gücünü gör- düm; tarihi, sanat tarihini, top- • lumlan, yaşamlan, tüm kültür- leri nasıl etkılediğini, belırle- diğini ve biçimlendirdiğini , gördüm. Tibet Özerk Bölgesi'ne ve Sincan Özerk Bölgesı'ne ilkgi- dişimdi bu. Daha öncesiyle kar- şılaştırma olanağım yoktu. Ancak son on yıl içinde birkaç kez gittiğim Pekin'deki hızlı değışim, baş dön- dürücüydü. Belkı biraz da bunun bi- lincinde olduğumdan, hem Sincan hem de Tibet"te gözlemlediğim, in- sanlann bu değişimden, bu gelişim- den pay almaya çalışması, bunu he- deflemesiydi. Herkes fırsatlan de- ğerlendirme çabasındaydı. Geriye değil, ileriye gitme çabasındaydı. Kültürel yanı ağır basan bu yolcu- luktan geriye, içimde bir de kıskanç- lık kaldı. İpek Yolu'nun önemli bir bölümüne sahip olan bizler, neden bunun kıymetini bilmez, neden bun- dan yararlanmaz, neden bunu değer- lendiremeyiz? Her yolculuk başka sorulara, baş- ka yollara gebedir diyerek eve dön- düm.. BTfîT ÜZERİNE TİTREDİĞI MAĞARALAR Tüm yaşamını Mogao mağaralarına ve Bin Buda mağaralarına adayan arkeolog, sa- nat tarihçisi Prof. Fan Jinshi ile birlikteyiz. Onun boynunda Anadofu yemenisi, benim- kinde Gobi Çotü'nde gizli kalmış freskJeri yan- srtan eşarp... Üzerine trtredjği mağaralan, Kül- tür Devrimi'nden bile koruyabilmiş... Büyük talan...ağaranın bulunması olayı Avrupa'da duyulunca British Museum için Hindıs- tan'da çalışan büyük kâşıf, arkeolog Aurei Stetn soluğu burada alıyor. (1907) Müthiş uğraşlar veriyor Wang'i kandı- np mağarayı açtmnaya. Wang kanmı- yor. Sonunda dını alet ederek (ne sahıci Budist olup, öbür dünyadan haber, mesaj aldığına daır öy- küleranlatıp) Wang'a mağrayı açtınyor. Stein, 7 bin elyazması belge; altı bin parça eser, bırkaç kasa re- sim, heykel, sanat esen alıp; tngıltere'ye yolluyor. Karşılığında 130 sterlin ödüyor. Ardından ünlü bilim adamı Fransız Paul Feffiot geliyor. O hem Çınce hem Uygurca bıldığınden, Ste- in'ın fark edemediğı daha değerli belgelen (on bin kadannı) Musee Guimet ve Fransız Mılli Kütüp- hanesı için "kakhnverivOT" Cstelık bunlann eh/az- ması değil, GUT karşılığında (daha da ıyi pazar- lıkçı) 90 sterlin ödüyor. Bu paralan Wang cebine atmıyor. iyi nıyetle, öte- kı mağaralann bakımını üstleniyor. 1909 yılında Çin hükümetı duruma el koyup, tüm belgeleri Pekın'e getırtse de Wang. bir bölü- münü saklamış ki, talan devam ediyor. Japonlar, Al- manlar. Amenkalılar sırayla geleceklerdır. Ameri- kalı arkeolog Langdon Warner, 1920'lerin başın- da yahıız belge değil, 12 mağaranın duvar resim- lenni ve heykellerini alıp götürürken. "\lrmiyü son- ra burada hiçbir şey kalmayacak" diye kehanette bulunuyordu.. 1920'lerin sonunda Çin burayı tü- müyle kapattı. Tüm bir yaşam ogao mağaralanndan, araştırma enstitüsü olarak kurulan bugünkü adıyla Dunhuang Akademısı so- rumlu. Hem müzecilik, hem araştır- ma geliştirme, hem de koruma ış- levlerini üstlenen Akademi'nın ba- şmda bulunan arkeolog Fan Jinshi'yı tanımak fırsatım oldu. Müthiş bir kadın ı Bana Halet Çambel'i anımsatıyor!) Tüm yaşamını buraya adamış. Müıicik boyu, cıvıl cıvıl gözleri. son- suz dinamizmı. esprili konuşmasına karşın 66 yıllık ömründe karşılaştığı tüm zorluklann izle- rini üzerinde taşıyor. Pekin Üniversitesi'ni bitirdiği yıl. buranın bir fotoğrafını görmüş, buraya atanmasını istemiş; sujıı, elektriğı, yolu. taşıtı. aracı olmayan, rüz- gân. kum fırtınası bol, çöl sıcaklannın egemen- liğindekı hu mahrumiyet bölgesine gelip. araş- tııma merkezıne kapanmış. Bir ara mağaralann talanından konuşuyor- duk, bir şey söyledi ıçim cız etti: "Talandan da- ha körüsü savaş» 2. Dürrva Savaşı'nda müttefik giiçler Berlin'i bombalarken. o yedi günde, Ber- Kn Müzesi'nde yok olan İpek Yolu eser ve belge- leri yedi yüzyıl boyunca yok olan. tahrip ya da talan edilen eserierden çok daha faziaydı'* Mağaralan gezdiren rehber anlatmıştı Bayan Fan Jinshi'nin Kültür De\Timi sırasında, mağa- ralan nasıl koruduğunu; burayı yıkmaya gelen gençleri, önüne katıp, gelin bunİann ne olduğu- nu ben size anlatayım diye saatlerce onlara na- sıl dil döktüğünü; yıkmaya gelenlerin, hayran- lıkla onu dinlediklerini... Ona bu öykü doğru mu diye sorduğumda . "Çok korkrnuşrum, korkumu yenmek için çok konuştum" diyor... Bir süre sonra ekledi: u Zaten Kültür Devrimi sırasında araştırma falan yapmadık. Valnızca çiftçilik yapök. bol bol patates >etiştirdik™" CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Dağlarca'yla Bir Öğle Sonrasında... 1914 doğumlu olduğuna göre Fazıl Hüsnü Dağ- larca tam 90 yaşında... Böyle bir yaşa erişme ayncalığına sahip olmuş "fan/"lergenellikle köşelerine çekilir, dünya işlerin- den ellerini ayaklarını çekerler... Içinde olduğumuz Mayıs ayının bir öğle sonra- sında Kadıköy'deki evinde zıyaretine gittiğim Dağ- larca'yı hiç de böyle bulmadım. Tam tersine, her zamanki pınl pırıl Dağlarca çık- tı karşıma. Görüşmeyeli birkaç yıl olmuştur. 1970 başlarında Moskova'da unutulmaz birkaç günden sonra büyük ustayla aramızda derin dost- luk bağlan oluşmuştu. Dağlarca'nın şiin, ondan yaklaşık üç kuşak son- rasının bir şairi olarak, lise çağımdan bu günlere her zaman başucumdaydı. Bu gün de öyledir. Fakat engin kişiliğinı tanıyışım ve hayranlık du- yuşumun başlangıcı, 1971 ya da 72'de Moskova'da- ki karşılaşmamızdır. Daha sonra, 70'li, 80'li, 9O'lı yıllarda pek çok kez karşılaştık. Rastlantısal karşılaşmalanmızın, kimi kez telefon konuşmalanmızın ya da iki kadeh rakı eş- liğindesohbetlerimizin izlenimleri defterierimdedir... Çünkü Dağlarca'yla her karşılaşma, düşündürücü, eğitici, bılgilendirici, şaşırtıcı ve aynı zamanda eğ- lendiricidirde... Bilgiyle, duyguyla, imgelemle, mizahla, ironiyle, bilgelikle, çocuksulukla, saflıkla, iyilikle, sevecen- likle, derin bir merhametle yoğrulmuş, fakat yeri ge<- dığinde de acımasız olabilen, kıldan ince kılıçtan keskin bir zekâdır ondaki... Birkaç yıldırgörüşmemıştik. özlemiştim. İki haf- ta önceki bir Izmir yolculuğumda arkadaşlarla ku- laklannı çınlatışımızdan birkaç dakika sonra çalan cep telefonumdaki sesin Dağlarca'nın sesi oluşu, ınanılmaz, neredeyse büyüleyici bir rastlantıydı. Işte, şimdi, güneşli bir öğle sonrasında, Kadı- köy'deki evınin salonunda oturmuş konuşuyoruz. Yürümesinde güçlük var. Sağ gözü, yıllar önce- ki yanlış bir ameliyat yüzünden ne yazık ki sakat- lanmıştı. Ama zeki, değil üç beş yıl öncenin, otuz yıl önceki zekânın tıpkısı... Türkiye'den, şiirden, dünyadan konuşuyoruz. Bir şiirindekı gibi, bütün antenleri yine bütün yön- lereaçık... Sovyetler Birliği' ndeki sistemin çöküşüne ve acı sonuçlanna ilişkin ortak üzüntümüzden söz ediyo- ruz... "Bizim gibi düşünen kaldı mı?" diye soru- yor... Rus insanına duyduğu sevecenliğin nedenini Dağlarca'ca dile getinyor: "Uyanmak istemişler- di..." Bir an sustuktan sonra kederle ekliyor: "Ama uyanamadılar..." Türkiye'den, yükselen gericilıkten yakınırken, yüzü birden çocuk yüzü gibi aydınianıyor; "Biliyor musun" diyor, "takvim'eTürkçeadbuldum... Ken- di de bir tuhafMaliye Bakanı'nın soyadından esin- lenerek." Ve buluşunu müjdeliyor: "Günakıtan..." Ve aynı çocuksu ışıltıyla soruyor: "Nasıl?.." Sıra dergilere, şiire geliyor... Dişe dokunur bir şeyler var mı?.. • • • Şu anda masamda, 90 yaşındaki şairin Berfin Ba- har Dergisi Mayıs 2004 tarihli sayısında yayımla- nan son şiiri duruyor: "Sorumlusunuz Demek Yetmez..." Her dizesi, her kıtası bir şiir okulunda ders ola- rak okutulabilecek bir şiır... Sorumlusunuz demek yetmez/ Günün gere- ğini yapmak varken/Gerçek yurttaşlar soluk alamamakta/Yüreği böylesine darken Giriş dizelerini bir karabasan ortamının betımle- ri izliyor: Ağaç sallanmamakta/Dallan karanlık/Dalla- rı buz gibi/Yapraklar bin acıyla kımıldar- ken/.../Yollarımız bomboş/Arabalar geçse de burun buruna/Varacağı yer çıktığı yerden dışa- n/Yollar ölüm çizgisine uzarken Yapraklar, dallar, ağaç, bunlar aynı zamanda bi- rer simge midir? Yurdun ve yurttaşlann simgesi? Bir ağaç mı, bir ülke mi anlatılıyor? Arabalann bu- run buruna geçmesine karşın yollarımız neden bomboş? Yolların ölüm çizgisine uzaması ne de- mek? 90 yaşındaki şaınn simgelerini, imgelerini, gü- nümüzün genç, yaşlı birçok şairine ev ödevi ola- rak vermeye ne dersiniz? Şiiri izlemeyi sürdürelim: Dağın taşın dili yok/lrmağın kuşun sesi yok/Yok geteceği dinteyen/Geleceğimiz ta uzak- larda susarken Geleceğimizin ta uzaklarda susması ne demek? Diyalektik düşüncenin böylesine güçlü bir imge ola- rak dile getırildiği çok az dize vardır... Gelecek he- nüz doğmamış çocuk gibi, çocuğumuz gibidir... Onun söyleyecekleri bıze, bu günlere bağlıdır... Bir başka deyişle, bizlerin sorumluluk ve eylem bilin- cine.. "BatıAcısı"nm şairi, 90 yaşındaki şair, çığlık gi- bi, öğüt gıbı, ağıt gibi dizelerte bıtiriyor şiirini... Kumda oynar gibi sözcüklerle oynayan ve böyle- ce şitr yazmakta olduklannı düşünen genç, yaşlı nice şaire. yurttaş olmanın, yurtsever olmanın, in- san olmanın, şair olmanın anlamını fısıldayarak... Artık Batı acısı değil Batı saldınsı/Bizi bölmek bizi ayırmak bizi parçalamak/Günden güne da- ha çok büyümekteler/Bizde bu küçüklük var- ken... Not: Okurianma Berfin BaharDergisi Haziran sa- yısının Dağlarca Özel Sayısı olarak yayımlanaca- ğını duyururum. Bağlantı için tel.: 0212-5137900 ataolb@cumhuriyet.com.tr Faks:(0212)513 85 95 FATİH 2. ASLİ>T HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DqsyaNo-2002'9l7 Davacı Istanbul Cnı\ersıtesi Rektörlüğü ıle Mehmet Selahattin Gözavdın arasındakı alacak davası sonunda. Da- vanın kabulü ile 1.870 500.000 lıra alacağın 2I.5 2003 ta- nhınden ıtibaren yüıütülecek >asal faizi ile I87 500.000 !ı- ra vargılama gıden ve vekâlet iicrelı 300 000.000 lıranın davalıdan alınıp davacıva \enlme>ıne. 101 000.000 lıra ka- rar harcının da da\alıdan tahsılıne karar \enlmıştır. Adresi meçhul olduğundan ve karar teblığ edılemedığınden bu ka- raı özetı karar lebliğı venne kaım olmak üzere da\alı Meh- met Selahattin Gozaydın'a ılanen duyurulur. Basıır 24645
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear