25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAV= CUMHURİYET 12 MAYIS 2004 ÇARŞAMBA HABERLER Seçnenine inıamhatip sözü veren Erdoğan, sivil toplum örgüüeri, üniversiteler ve Genelkurmay'ı karşısına aldı 'Mufabakah mülettenakhk'ANKAR\(CumhuriwtBürosu)-Baş- bakan Recep Tayyip Erdoğan, gerilime neden olan YÖK Yasa Tasansı konu- sunda sivil toplum örgütleri, üniversite- ler ve Genelkurmay Başkanhğı'nın eleş- tırilerine sert yanıt verdi. "Toplumsal mutabakaa kurumlardan değil, miDetin vekâletinden aldıklannr söyleyen Er- doğan. "EgemenKk hakkmı milktin ver- diği yctki\ k kullanacağız. Bu irade)e de kimse baskı yapmarun gayreti içine lüt- fen gnrnesin" diye konuştu. Erdoğan'ın "Sistem içindeki organlar, kurumlar ve tophımsalaktörler, bu hukuki-teknikpro- sedüriere riayet etmezlerse meşru zemi- nin dışmaçıkmışohıriar" sözleri de "Ge- nelkurmay'amesaj" olarakyorumlandı. Erdoğan partisinin grup toplantısında gerilimi tırmandıran ve tasanda ısrar eden milletvekilleri ile parri tabanının Erdoğaı. grup toplantısında duygularına seslenen sert bir konuşma heyecaıh bir üslup kullandı. yaptı. Üniversite rektörleri ve YÖK ıle CHP lideri Baykal. iktidarı uyardi: Ulkenin dengeleri sarsılıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ımam hatipler için yasa tasa- nsı hazırlayan AKP iktidannın kaygı verici bir rota- da seyrettiğini belırterek hükümetin radikal, militan ve marjinal çevrelerin etkisinden sıynlması gerekti- ğini bildirdi. AKP hükümetınin toplum kesimleriyle çatışmaya başladığına ışaret eden Baykal. geçmişte benzer tutum sergileyenlerin sonunu ise "HâJdmler, üniversite hocalan, gençler ve medya ile tarüşır, on- dan sonra da giderter" sözleriyle özetledi. Baykal, imam hatiplerle ilgili yasa tasansının bu sınav döne- mine yetişmeyeceğini söyledi. Baykal, partisinin grup toplantısında imam hatiplerle ilgili yaşanan tar- tışmalara dikkat çekti. Hükümetin gerçek niyetinin ortaya çıkmaya başladığına işaret eden Baykal, imam hatip tarhşmasının Tür- kiye'nin dengelerinı sarstığını vurguladı. Üniversiteye alınacak öğrencilerle ilgili yetki- nın siyasal nitelikli Milh Eğıtim Bakanlı- ğı'na verilmesini eleşti- ren Baykal, bunun po- pülizme yol açacağını, milli eğitimi çığınndan çıkaracağını söyledi. tmam hatiplerden bu- T% aylud, AKP güng dek 645 bın 299 İJ iktidannın ilkel öğrencinin mezun ol- duğunu belirten Bay- kai, "Bu 645 binin dı- şındakiler dini açıdan kusurhı bir niteük mi taşıyor da 645 bini esas alan bir yaklaşuııa gireceğiz? Milli eğitim potitikasm- da ikflem. çaüşma devlet ohınaklarryla gerçekleşbrik- mez. Devlet, dinseL mezhepseL, etnik farkhhklan de- rinJeştirmek için para harcayamaz. MflH eğitim süan- aya girer" diye konuştu. Iktıdarın 'ükel bir demok- rasT anlayışı bulunduğunu anlatan Baykal, Başba- kan'ın anayasal kurumlar arasında çıkan çatışma ze- minine medyayı da dahil etmeye başladığını kaydet- ti. Baykal şöyle konuştu: "Etme bulma dünyası_. Hâ- kimJer. üniversite hocalan. gençler ve medya ile tarn- şır, ondan sonra da giderier. Başbakan derhal Türki- ye'yi yeniden uyuma, iç dengeye taşryacak kararian abin. Bir an önce deıienip toparlansın. bu gk&ş iyi de- ğfl. Şimdi kayıkçı ka\ gası olacak. Hükümet geri çekil- menin zarif şartiannı oluşturmaya çahşıyor." 'Meşru zeminin dışına çıkmayın' YÖK Tasansı konusunda gerilimi tırmandıran Erdoğan, "Toplumsal mutabakat, kurumlararası mutabakat değildir. Vekâleti veren milletin mutabakatıdır" dedi. Erdoğan'ın, "Sistem içindeki organlar, kurumlar ve toplumsal aktörler hukuki-teknik prosedürlereriayetetmezlerse meşru zeminin dışına çıkmış olurlar" sözleri Genelkurmay'a mesaj olarak yorumlandı. 17 aydan beri uzlaşma aradıklannı, an- cak peş peşe istenen zamanJamaya uyul- madığım söyleyen Erdoğan, *Aziz mft- letimize sesleniyonım, bir başbakan 4 kez aldanür mı?" diye konuştu. Mec- lis'teki tasaruıuı Başbakanlık. Milli Eği- tim Bakanlığı bürokratlan ile Üniversi- telerarası Kurul (ÜAK) Başkanı ve iki rektör üyenin katılımıyla hazırlandığını belirten Erdoğan şunlan söyledi: \/ Hepsi çark edıyor. Anlamak müm- kün değil. ÜAK'nın bıze sunduğu taslak- ta, yürütme maddesinde, "Bu kanunu Bakanlar Kuruhı ve YÖK birtikte yürii- tür" denmektedir Bu nasıl demokrasi? \/ Bu bizim 3 Kasım'da halkımıza va- at etmiş olduğumuz, hükümet programın- da yer almış sözümüzdür. Hükümetler sorunlan çözmek için görev üstlenirler. Toplumsal mutabakat, salt olarak ku- rumlar arası, kuruluşlar arası bir muta- bakat değildir. Toplumsal mutabakat. vekâleti veren milletin mutabakatıdır. • Şunu bir defa iyi bilmeliler: Bun- dan önceki yıllarda bazı hükümetler, bel- ld medya organlan, köşe yazarlan ve bazı bu tür kuruluşlann anlayışıyla ül- keyi yönetmiş olabilirler. Ama biz ege- menligin kayıtsız şartsız millete ait ol- duğu bu çatı altında, egemenlik hakkı- ZAFER TEMOÇİN nı milletin verdigi yetlayle kullanacağız. • tktisat kongresindeyken beni ara- yan ÜAK Başkanı. "Efendim ben ve 2 arkadaşımız aldaüldık'' dedı. Bunlar he- nüz akıl-balığ olmamışlar mı ya? Iki ta- ne rektör nasıl aldahlırlar? Bu nasıl sa- mimiyettirya? Sen ülkenin başbakanı ile konuşacaksın. »\rkasından da kalkacak- sın çirkin brr basın açıklaması yapacak- sın. "Bu tasan siyasidir" diyeceksin. Meclls karar verecek •YÖK sıstemı de TBMM'nın düzen- leyebileceğı alanlardan biridir. Bu alanı Meclis iradesınin dışında tutma gayret- lerini demokratik tasav^ur çerçev esinde anlamak da anlamlandırmak da mümkün değildir. YÖK Tasansı, demokratik ve hukuki süreçler izlenerek Meclis kara- nyla şekillenecek bir tasandır. •Parlamenter sistem bütün kurum ve kurallanyla yürüyecek. Yükseköğreti- me ilişkin kanun tasansı da anayasal dü- zen ve parlamenter süreçler içinde neticelendirilecek. Mil- li irade. bu yüce Meclis'in ça- tısı altında tecessüm etmekte- dır. TBMNfnin ıradesı mille- tin iradesidir. Bu iradeye de kımse baskı yapmanın gayreti ıçine lütfen girmesin. •Türkiye'de demokrasinin, demokratik meşruiyetin birbi- rinı tamamlayan ıki unsuru me\ - cuttur. Bunlardan biri şekil, di- ğeri muhtev a unsurudur. Şekıl unsuru, demokratik rejim ıçin- de yeralan bütün aktörlerin uy- mak zorunda olduklan hukuki- teknik süreçleri ıfade eder. Sis- tem içindeki organlar, kurum- lar ve toplumsal aktörler, huku- kı-teknik prosedürlere nayet et- mezlerse meşru zeminin dışı- na çıkmış olurlar. Muhteva un- suru ıse toplumsal iradenin. milletin ıradesinin demokratik rejimin asli ve belirleyıci öğe- si olmasına işaret eder. Put atışması •(Hürnyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmenı ErtuğruJÖz- kök'ün "Gerrve partilerdeki son putlan kırmak kaldı" içe- nklı yazısına yanıt olarak) Biz gıdıp gidip putlan yıkmışız. Şimdi yakmımızda bir put da- ha varmış, onu da yıkacakmı- şız. Siz önce kendi dünyaruz- dakı putlan bir yıkın. »aylud, AKP 1 iktidannın ilkel bir demokrasi anlayışı olduğunu söyleyerek "Toplumla çaüşıyoriar " dedi ÜAK ve YÖİre gerekff sürenfn verfMTğfnf savundu Bakan Çelikrektörleri suçladı, basını eleştirdi Erdoğan'ın tasanyta ilgili açıkiamalarma yanrt verdi Büyükanıt: Hükümet saptamalan iyi okumalı .4NKARA(Cunıhuriy« Bü- rosu) - Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, yasa tasan sı için Universiteler Arası Kurul (ÜAK) ve Yüksek Öğrenim Kurumu'na (YÖK) gerekli sü- renin verildiğini savunarak rek- törleri suçladı. Çelik, "Asüso- run üniversiteterde söz sahibi otanlann yetld devrini isteme- mesinden ka\naklanryor" id- diasında bulundu. 'Belasını bulsun' YÖK Tasansf na ilişkin so- rulan yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı Çelik, tasannın bu haf- ta içinde genel kurulda görü- şülebileceğini söyledi. Ger- ginlik çıkardığı yönündeki eleş- tirilere "bedduah'' yanıt veren Çelik, "GergfaKk isteyen ber türlü bebsmı bulsun" dedi. Çe- lik, kamuoyundaki tepkileri görmezden gelerek "Ben ka- muoyumın ckkii bir rahatsız- hğı okhığuna zanneoııiyorum. Bazı medya bu gerginliği art- nnr mahiyette yayın vapiyor" diye konuştu. Dinçcr kurban seçlimi$! Milli Eğitim Bakanı. tasan- nın Başbakanlık Müsteşan Ömer Dinçer tarafindan ha- zırlandığı yönündeki haber- leri eleştirdı. Dinçer" in "kur- ban seçildiğuıi" savunan Çe- lik, "Bu tür yönlendirmeleri ciddhe almavız" dedi. Haber \Ierkezi - Başba- kan'ın, YÖK tasansınayöne- lik tepkileri değerlendirirken "YÖK kendine destek kıtala- n anyor" sözlerine 1. Ordu Komutanı Orgeneral Yaşar Bü- vükanrt'tan yanıt geldi. Erdo- ğan'ın sözlerinin "ddayt ola- rak" TSK'ningörüşlerineyö- nelik olduğunu belirten Orge- neral Büyükanıt, "Herhalde Geneikurma>' bu açıklamala- n değeriendireceküY" dedi. Büyükanıt kahJdığı bir ser- gıaçdışındaBaşbakan'ın açık- lamalannı değerlendirdi. Ge- nelkurmay Başkanlığı'nın gö- rüşlerine tamamen kahldıgını vurgulayan Büyükamt şunla- n söyledi: "Başbakan'ın yap- tiğı açıklamalar Genelkur- may'a yöneük değikü, rektör- lere yöneKkti ama dolayh ola- rakdaSBahhKuvv«der4n açık- ladıgı göriişlere yönetikti. Ge- nelkurmay BaşkanhğTnın \ap- oğı açddamada çok ciddi değer- lendirmelervardL Umarmı hü- kümet bu değerlendirmeleri dikkate alır. Bu dayatma değfl- dir, saptamadır. Saptamaların çok ciddi olarak i>i okunması gerektigıne inamyorum." Bü- yükanıt, rektörlerin açıklama- lanna ilişkin soruyu ise "Be- nim Idşisel değerjendirmem, saym rektörlerin, L niversitele- rarası Kurul Başkanı'nın de- ğerlendirmelerine tamamen kaahjorum" diye yanıtladı. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcaljslar@cumhuriyet.com.tr BEYRUT - Beyrut'ta ikinci günü- müzün sabahı. Bütün günümüzgörüş- melerlegeçeceği için sabahın çok er- ken saatinde bu yazıyı yazıyorum. Siz bu yazıyı okuduğunuzda biz "Doğu Konferansı" heyeti, Hizbullah'ın dini lideri olarak kabul edilen Lübnanlı Şi- ilenn lideri Muhammed Hüseyin Fad- lullah ve Hizbullah'ın ünlü lideri Ha- san Nasrullah'la görüşmüş olacağız. Bu görüşmenın aynntılannı sizlerie Tür- kiye'ye döndüğümüzde paylaşaca- ğım. önceki gün Beyrut 1 u dolaştık. Bey- rut'un iki önemli araştırma merkezin- de, o merkezterin sorumlulanyla konuş- tuk (Fılistin Araştırma Merkezi-Strate- jik Araştırmalar Merkezi). Lübnan'ın en çok satan gazetesi Es Sefir'in yö- neticilerıyle görüştük. Görüşmelerden arta kalan zamanda kenti dolaştık. 11 sene önce Beyrut'a geldiğimde iç savaş yenı sona ermiştı, ancak sa- vaşın bütün yıkıntıları ve korkuları sü- rüyordu. Beyrut, o tarıhlerde hayalet kent gıbiydi. Şehrin merkezi bomba- larta yıkılmıştı. Binalar makineli tüfek- lerden çıkan kurşun ve bombalar ne- deniytedelikdeşiktı. Bınaların üzerin- de on binlerce delik açılmıştı. Bütün Hizbullah'ın Liderleriyle Görüşme... yollarda barikatlar vardı ve yollan bü- yük ölçüde askerler tutuyorlardı. 0 zaman kentte taksi bulmak kolay değildi. Yoldan geçen ve yine kurşun deliklerıyledolu otomobillerden birisi- ni çevirip pazariık yaparak gideceği- nız yere gidiyordunuz. Bir zamanlar Ortadoğu'nun Paris'i sayılan Lübnan, insanı hüzne boğacak derecede pe- rişandı. 1982 yılında, şimdiki Başbakan Şa- ron'un o zaman general olarak ku- manda ettiği Israil birliklerinin baskı- nında yüzlerce Fılistinlinın öldürüldü- ğü Sabra ve Şatila'ya gitmıştik. Bey- rut'un orta yerinde bir sefillik ve çare- sizlik manzarası karşısında donup kal- mıştık. Aç, bakımsız, yersiz yurtsuz Filistinlileryardımistemeküzereüstü- müze geliyorlardı. Henüz mahalleden içeri adımımızı atmıştık kı bazı sivil ki- şıler önümüze dikildiler ve geri dönme- mizi istediler. Hemen marıallenin giri- şindeki bir binadan karşımıza çıkan bu kişılerin halinden birkaç adım da- ha gidersek bizi tutuklayacakları bel- li oluyordu. Bunlar, Suriye devletinin istihbarat örgütü Muhaberat'ın elemanlarıydı. Lübnan'a tam anlamıyla onlar ege- mendiler. Binlerce Muhaberat elema- nı ve Suriye askeri Lübnan üzerinde- ki Suriye hâkimıyetini temsil ediyorlar- dı. Lübnan'ın bir kesimi de Israil ege- menliğine geçmişti. Suriye egemenli- ği bugün de sürüyordu. Ancak duvar- lardaki Hafız Esad fotoğrafları çok azalmıştı. Suriye'nin yeni lideri Beşar Esad'ın da çok fazla fotoğrafı yoktu. İç savaşın ne demek olduğunu o yıllarda Yugoslavya'da yaşananlardan biliyorduk. Yugoslavya'da etnik ve di- ni ayrılıklarölüm getirmişti. Lübnan'ın nüfusunun çoğunluğu Arap'tı. Ancak bu nüfusun yüzde 70'i Müslüman, yüz- de 30'u Hıristıyan'dı. Işte bu farklılığı çevredeki ülkeler kullanmış ve Lüb- nan üzerinde egemenlik kurabilmek amacıylafarklılıklan kışkırtmışlardı. Is- rail Hıristiyanlara destek olurken Arap ülkelerı Müslümanların arkasına geç- mıştı. Beyrut'ta bu ıç savaş tam 15 yıl sürmüştü. Insanlar bu ölüm kentinı büyük ölçüde terk etmışlerdı. Beyrut'ta 12 yılda çok şey değişmiş- ti. 1990 yılındaki ateşkesin ardından şe- hır yeniden ayağa kalkmaya çalışmış- tı. 1993 yılında gördüğüm kentle bu- gün gördüğüm kent tamamen farklıy- dı. Şehrin eskı merkezi ünlü Şehıtler Meydanı yenileniyordu. Daha önce kimselerin görünmediğı caddeler ka- felerledolmuştu. Kilıseler, camiler, ban- ka binaları restore ediliyordu. Şehır tam anlamıyla eski haşmetine kavu- şacak şekilde bakıma alınmıştı. 1993'lerde Beyrut'un kuzeyinde Hı- ristiyanlar yeni bir hayat kurmaya ça- lışırken şehrin güneyi Hizbullah'ın ege- menliğindeydi. Daha güney kısımlan ise Israil işgal etmişti. Israil'ın işgali 2000 yılında sona erdi ve bu bölgeler de Hizbullah'ın egemenlığine geçti. Kaldığımızotelin bulunduğu mahal- lede Hızbullah hâkimiyeti var. Her yer iki gün önce yapılan yerel seçimlerin afışleriyle kaplı. Seçımlere katılım çok düşük olmuştu (yüzde 20 civarında). Seçim iki Islamcı örgüt Hizbullah'la, EMEL arasında geçmişti. Rehbenmiz, Şii EMEL örgütünü ilerici ve laık ola- rak tanımlarken Hizbulah'ı dinci ola- rak tanımladı. Seçimi EMEL'in de itti- fak ettiği Başbakan Hariri taraftarları kazanmıştı. Hizbullah'ın yerel seçimleri kazan- dığı, kaldığımızotelin bulunduğu cad- deden geçerken hemen hiç örtülü ka- dınarastlamadık. Kadınlar, herhangi bir Avrupa ülkesindeki kadınlardan fark- lı değildi. Zaten bütün Beyrut, bir modem in- sanlar kenti görünümündeydi. Bizim gruptan bir arkadaş rehbere sordu: "Burada nasıl Hizbullah egemenliği var. Hemen hiç örtülü kadına rastla- madık." Rehberin cevabı ilginçtı: "Hiz- bullah dışandan sanıldığı gibi baskı- cı bir örgût değil. Insanlann nasıl gi- yindiğine hiç kanşmaz." Bizim ülkemizde domuz bağıyla ın- sanlan ökJüren Hizbullah'la, Lübnan'da- ki Hizbullah'ın aynı şey olmadığını bi- liyorduk, fakat bu kadar fark olduğu- nu da bilmiyorduk. Birazdan Hizbullah liderleriyle gö- rüşmeye gideceğiz. Gerçek Hızbullah'ı dahayakındantanımaolanağıbulaca- ğız. ilginç bir görüşme olacak. Filistin ve Irak acılarının orta yerinde Hizbul- lah liderleri acaba neler söyleyecek?.. GLOBALpOLtTtKÜLTÜR ERGİIV YILDİZOĞLU Şok ve Dehşet Işkence fotoğrafları Amerikan kamuoyunda şok yarattı. Çünkü Bush'a ve Amerikan medyasınagö- re bu işkenceler "Amerikan tarzına" yabancıymış. itiraf etmeliyim kı bende, ışkence resimlerinden da- ha çok, bu "şok geçirme havası", şok yarattı. Vietnam'dan Irak'a "ABD tarzının" oluşması sürecinin aynlmaz bir parçası olan, Kızılderili soykınmına, köleciliğe de- ğinmeyeceğim. Avustralyalı gazeteci John Pil- ger'in 1960'larda ilk kez Vietnam'a gittiğinde gör- düklerini aktarmakla yetineceğim. Pilger, işkence resimlerini Ingiltere'de yayımla- yan/W/rrorgazetesindekiyazjsındaaktanyor...ön- de gelen Amerikan gazetelerinin Saygon bürola- nnı ilk ziyaret ettiğinde duvarlardaki panolarda, bugünkülere benzer, hatta daha vahşi işkence re- simleri varmış. Pilger, Vietnam'daki ABD askerle- rinin cüzdanlannda anı olarak nasıl insan vücudu parçaları taşıdıklarını, kimi özel tim subaylannın ofislerinde, düşmanlannın kafataslannı gördüğü- nü, sivıllerin helikopterden "hindiavı" denen biryön- temle avlandığına nasıl şahit olduğunu aktanyor. Sonra ekliyor: Irak'ta neden farklı olsun ki? Tüm emperyalist savaşlann aynlmaz bileşeni ırkçılıktır. ABD askerleri, Vietnamlılan insan gibi görmüyor, onlara "insan biti", "gook", "dink", "slopes" gi- bi aşağılayıcı sıfatlar takmıyorlar mıydı? (Mirror 08/05) Gerçekten de içinde işkence olmayan iş- gal ve savaş var mı tarihte? Işkence mi dediniz? Bugün işkence resimleri karşısında, şok geçiren ABD halkı, medyası geçen yıl bu zamanlar işken- cenin meşruiyetini tartışmıyor muydu? Harvard Law School'dan Profesör Alan Dershovvitz iş- kencenin belli koşullarda meşru olabileceğini sa- vunmuyor muydu? Medya bu tartışmaya katılmı- yor muydu? {The Economist 11/01/03) New York Times'dan Eric Lichtblau ve Adam Liptek (04/03/03) direnışle "her düzeyde", "nepahasına olursa olsun" mücadele etmekten sözetmiyor muy- du? (VVashington Post 25/012/02) Demokratik Parti'den Senatör Rockefeller, ki- mı üst düzey El Kaide tutuklulannı, sorgulanırken "eğerABD işkence yapamıyorsa, yapan ülkelere gönderilmelerini" önermiyor muydu? ABD gaze- teleri kimı tutuklulann, Pakistan, Mısır, Ürdün gibi ülkelere sorgulanmak üzere gönderildiğini yazmı- yor muydu? Biz bunlan ve daha başkalannı o za- man aktarmadık mı? Şimdi tüm bunlaryokmuş gi- bi şaşırmak tam bir utanmazlık örneği değil mi? Ironiye bakar mısınız? Tüm dünya tutuklulara uygulanan ışkence resim- leriyle "şok" geçinrken ibret verici bir tarihsel iro- ni pekyankı bulmadı: Amerikalılartutuklulara iş- kence ederken isyancılar, ellerindeki Ameri- kalı tutsaklan tedavi ediyorlar. Irak'ta, direnış- çiler tarafindan tutsak alınan kiralık askerThomas Hamill'i kurtulduktan sonra Almanya'da muaye- ne eden Amerikalı doktor, Hamill'in yakalanırken aldığı yaranın, yakalayanlar tarafindan tedavi edil- miş, kolundaki kurşunun tıbbi bir müdahaleyle çı- kanimış, yarasına her gün muntazam pansuman yapılmış, kendisine antibiyotik verilmiş olduğunu saptamış. Hamill de dövülmediğini, kötü muame- le görmediğini söylüyor (Chariey Reese, Anti- war.com, 08/05). Ne Irak'a gelen, şimdi işkence zanlısı Amerika- lı gençler özleri itibanyla kötüdürler ne de Irak- lılar özleri rtibanyla iyi. Yukandaki iki tutum ara- sındaki fark, bu insanların içinde bulunduklan ko- şullardan kaynaklanıyor. Biri ışgalci, ırkçı birsömür- ge ordusunun içinde yaşar, demokrasi getirmenin bir yalan olduğunu bilerek insan öldürmek zorun- da kalırken dığeri, ülkesini büyük bir güce karşı sa- vunmanın, yaptığı özverinin tarihsel haklılığının ge- tırdiği iç rahatlığıyla hareket ediyor. Savaş onun in- sani özelliklerini güçlendirirken Amerikalınınkilen aşındırıyor. Benzer birfarkı iki kamptaki siyasi gelişmelerde de görebilirisiniz. ABD yönetimi tam bir karmaşa içinde, herkes birbirini suçluyor; "neocon "lann ku- ramcılarından Kagan. VVashington Post'taki ya- zısında, Bush yönetiminın polıtıka üretme aygrtı- nın felç olduğunu iddia ediyor. Birçok politikaci ve etkili yazar (askerlerin okuduğu The Army Ti- mes'ın başyazısı da dahil), Savunma Bakanı Rums- feld'in istifasını istiyor. Povvell, resimleri Viet- nam'daki My Lai katliamına benzetiyor. Bu ara- da her ağzını açan Amerikalı politikacı "temiz", "özgür" ve "faziletli" Amerika'nın dünyanın en özel ülkesi olduğunu. tekrariarken kurumsallaşmış ırk- çılığı. emperyal mantaliteyi yeniden örnekliyor. Bu sırada Irak'ta, ABD işgalinden önce birbiri- ne düşman Sünni ve Şii cemaatlar bir araya geli- yor, Şiiler içinde işbiriikçi dini liderlerin yerine, sır- tında kefeniyle dolaşan genç liderSadr, direnme- nin prestiji ve işkence fotoğraflannın yarartığı infi- al üzerinde yükseliyor. Bu liderin taraftariarı Sün- ni camileri doldurup Sünni imamların arkasında cuma namazı kılarak (Reuters 07/05) ulusal da- yanışma örnekleri sergiliyoriar. Mücadele her iki ta- rafta da kendi ahlakını yaratıyor. Yönetim kurulu üyelerini kabul etti Sezer, Mülkiyelüer BMiği'ne YÖK'ü sordu ANKAR4 (Cumhu- ri\"et Bürosu) - Cumhur- başkanı Ahmet Necdet Sezer, Mülkiyelüer Bır- liği Genel Başkanı AK ÇoJak'a ımam hatıplenn üniversiteye girişte önü- nü açan YÖK Yasa Ta- sansı hakktndaki görüş- lennı sordu. Mülkiyelüer Birliği Başkanı Çolak ve yeni seçilen Yönetim Kuru- lu üyeleri dün Sezer'i ziyaret etti. Çolak, Ka- mu Yönetimi Yasa Tasa- nsı hakkında oluşturulan komisyonun hazırladı- ğı raporu Sezer'e sundu. Çolak'ınkabulde.YÖK konusundaki tasannın gündeme geliş biçimi- nin yanlış olduğunu söy- lemesı üzerine Sezer, he- yete, düzenlemenin içe- riğiyle ilgili düşüncele- rini sordu. Çolak da top- lumsal uzlaşma gereken bir konudataraflann din- lenmemesinden rahat- sız olduklannı iletti. Sezer. dün aynca Tür- kiye Güçsüzler ve Kim- sesizlere Yardım Vakfi Başkanı Gülgen Dural Türkiye Sakatlar Kon- federasyonu Başkanı Fa- ruk Öztimur ve DElK Türk-AvTasya Iş Kon- seyleri Başkanı luğrul Erkin ve yönetim kuru- lu üyelerini kabul etu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear