14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 NİSAN 2004 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA GENÇ SES Çanakkale Şehitliği'nde yapılan düzenleme ile 130 mezann üzerindeki isimler silinerek yerlerine 'Mehmet' yazüdı AslındaMehmet'in adı vardıBEHİÇ ALP AYTEKİN / FÎLİZ AKAYDEV / ANIL TURKMAYALI Havada çarpışan binlerce kurşun ara- sında ayakta kalmayı başaran bır ulus. Kanını hiç düşünmeden son damlasına ka- dar o ulus için akıtıp toprağına can veren binlerce Mehmet... Çanakkale Zaferi'nin 89. yıh, Çanak- kale Cumhuriyet Meydanı'nda düzenle- nen törenle kutlandı. Törene, birçok dev- let yetkilisinin yanı sıra Atatürk'ün ma- nevi kızı Ulkü Adatepe de katıldı. Yapılan anma törenin yanı sıra zaferin 89. yıldönümünde son düzenlemeleri ta- mamlanan Şehitler Anıtı daziyareteaçıl- dı. Ilk inşa komitesi 1952 yılında topla- nan. temeli 19 Nisan 1954'te atılan, an- cak maddi olanaksızlıklar nedeniyle in- şaan duran ŞehitlerAnın, 1958 yılında Mil- liyet gazetesinin düzenlediği kampanya- da toplanan bağışlarla tamamlanarak 10 Ağustos 1960'ta açıhnıştı. Ancak, anıtın inşasının istenilen düzeyde yapılmadığı ortaya çıktı ve çevTe yapımı eksik kalan anıt için kayıp proje sorunu yaşanmıştı. 1999 yılında Kültür Bakanlığı'nın gırişım- leriyle yeniden yapımına başlanan anıt, zafenn 89. yılında yeni görünümü ve çev- re düzenlemesiyle ziyarete açıldı. Yapılan yeni düzenleme ile Çanakka- le Boğazı'nın Ege girişinden net bir şe- kilde görülebilen anıtın tavanına cam m o zaikten 12 mefre çapında ay yıldızlı Türk Bayrağı işlendi. Aynca anıtın çevresinde- ki 130 mezar taşı, havadan ay yıldız bi- çiminde görülecek şekilde dizildi. An- cak mezar taşlannda yapılan diğer bir de- ğişiklik, tartışmalara yol açtı. Yeni dü- zenlemeyle, eski mezar taşlannm üzerin- de, 81 ili temsilen yer alan şehitlerin isım- leri silinerek, yerine her bir mezar taşına, savaşta ölen bütün şehitleri temsil etme- si amacıyla, "Mehmet" yazıldı. Belgesel yapımcısı Savaş Karakaş. Çanakkale Savaşf nda çok sayıda aske- rimizin şehit olduğu, sadece 130 mezar taşına isim yazarak diğer şehitlere hak- sızlık olacağı düşünüldüğü için, mezar taşlannm üzenne ölen bütün şehitleri tem- silen Mehmet yazıldığı belirtiliyor. Bir baş- ka görüş ise, tüm mezar taşlanna Meh- met adının yazıhnasıyla şehitlere haksız- lık yapüdığı yönünde. Şehitlerin hlkâyelerlnl yok etmek ml? Bu fikri destekleyenlerden biri de te- levizyon programcısı ve belgesel ya- pımcısı Savaş Karakaş. Karakaş, televiz- yon projelerinin yanı sıra Çanakkale De- niz Zaferi hakkında şimdiye kadar ya- pılan en kapsamlı araştırma olan "De- rinkrdeki Tarih: Çanakkale" belgeseli- ni çekti. Karakaş şehit olan binlerce as- kerimizi araştınp, onlann hikâyelerini gün ışığına çıkarmak yerine, bu tür bir uy- gulama ile onlan ve onlann hikâyeleri- ni yok etmenin yanlış olduğunu belirt- ti. Evinde görüştüğümüz Savaş Kara- kaş, 130 mezar taşının her birine Meh- met yazılması konusundaki görüşlerinin yanı sıra, Çanakkale Deniz Zaferi'nin önemi ve zaferin basındaki yen hakkın- daki sorulanmızı da yanıtladı. Çanakkale Zaferi sizce hak ettiği yerde mi? 18 Mart'a gereken önem gösteriliyor mu? Her yıl, bir öncekinden farksız olarak, 18 Mart günü 1915'te yaşananlan an- maksa önem vermek, evet, o zaman ge- reken önem gösteriliyor. Ancak bizler, gerçek kahramanlanmızın kıymetini bil- miyoruz. Onlan ve hikâyelerini araştır- mak yerine yılda bir gün onlan anmakla yetiniyoruz. Birçok hikâye zaman içinde silinip gidiyor. Belgesel yapımcısı olarak sizi Çanak- kale'ye çeken neydi? Dedem Hafiz Hilmı. Çanakkale Sava- şı'nda gazi olan askerlerden bıriydi. Sa- vaşın ardından da öğretmenlik yaparak de\ letine hizmete devam etmiş. tşte bü- tün bu yapılanlar unutulmasın dıye benım de adımı Savaş koymuşlar. Bız ailecek de- demin değerini yeterince bilememişız, ona gereken önemi göstermemışız. Şim- di yaptıklanm bir şekilde bunu telafi et- meye yönelik. Çanakkale "de batıklara dalarak, film- ler yaparak ben, belki de dedemle el ele yürüyorum orada. Sonuçta beni Çanak- kale'ye yönlendiren, Çanakkale'nin de- demle olan ilişkisi. Çanakkale üe ilgili bugüne kadar ger- çekleştirdiğiniz projeler? Çanakkale ile ilgili ilk olarak, "Derin- lerdekı Tarih: Çanakkale" belgeselinı yap- tık. Daha sonra yine Çanakkale'de yer al- dığı için Dumlupınar Denizaltı'sı dikka- timi çekti ve "Dumluprnar: Son Söz Va- tan Sağolsun" projesini gerçekleştirdik. Bu projelerin, yurtdışmda yayınlanıp, dikkat çekmesinin ardından, Türkiye'ye araştırma ve belgesel yapımı için gelen yabancı ekiplerle de çalıştım. Onlarla Ça- nakkale tanhi hakkında bildiğimiz şey- leri paylaşhk ve bilimsel çalışmalara im- za artık. Bundan sonra, geçihnez olarak bilinen Çanakkale'yi geçen, Avustralya denizaltısı AE2'nin belgesel projesi var sırada. Bütün bu çahşmalanmız hakkın- da kolayca bilgi alınabilsin diye de www. savaskarakas.com adlı înternet sitesini kurduk. Türkiye'de böyle projelere hak ettiği önem gösteriliyor mu? Çanşmalannızda ne gibi zorluklarla karşûaştınız? Işin en zor kısmı çekim yapabilmek için izin ahnak. Bütün bu izin işleri için kapı kapı dolaşıyorsun. Ben araşnrma mı yapayım yoksa izin almakla mı uğraşa- yım? Belgeselin izin ahna süreci çekim aşamasından daha uzun sürüyor. Işin di- ğer bır uzun ve zor kısmı da bu işlerle il- gili sponsor bulmak. Firmalann çoğu ge- nellikle belgesel projelerine para bağla- mak istemiyor. Bugüne kadar "Çanakkale DestanT neden büyük bir sinema projesi olmadı, ya da olamadı? Kıymetı bilinmedi de ondan. Çanakka- le Savaşı'nı eğer Ingilizler ya da bir baş- ka ulus kazanmış olsaydı çoktan büyük bir proje olarak karşımıza çıkardı. Biz şehitlerimizin, yaptıklan kahramanlıkla- nn değerini bilmiyoruz. Aslında, her bir asker ayn bir hikâye, her bir asker ayn bir ders. Yabancılann da söylediği şey; ön- celikle kendi ülkende ayaklannı sağlam yere basacaksın. Bizde işte o yok. O des- tek, o temel, o sağlam alt yapı yok. Ol- saydı belki biz de böyle projeler çıkarta- bilecektik. Türk sinemasının Avrupa'daki önlenemez yükselişi Avrupa Birliği'ne giriş sürecini nasıl etkileyecek? Türk sinemasına Avrapai solukASLIHAN ÇETtN Avrupa'da Türk sinemasının sesi UZAK ile yankılandı. Peki Avrupa Birliği' nin sinemaya ba- kış açısı ile Türk Sineması ara- sındaki uzaklık ne kadar? Gün- den güne sesi gürleşen Türk si- neması, Avrupa kapısında da se- sini duyurabilir mi? Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesi bu se- se yeni soluklar ekleyebilir mi? Sorulan ve sonuçlanyla Avrupa Birliği'nin sinemaya bakış açısı ve Türk sinemasını gençlenn gö- züyle inceledik. Avrupa Blrllğl Kendl sansürünü Koyar1 Türk sineması "makas''larla fazlaca vakit kaybetti. Çoğu za- man siyasi, kimı zaman ahlaki sebeplerin öne sürülmesiyle mü- dahaleye maruz kaldı. Eksiltilen her kare belki de atılacak yeni adımlann seyrekleşmesıne, ür- kekleşmesıne neden oldu. 2004 yılında hala "sansür" kelimesi- nin telafruz edilebiliyor olması; meclis kürsüsünde bir kozmetik reklamının tartışıldığı(!) göz önüne alındığmda, çok da garip olmasa gerek. Peki her ülkede si- nemayı destekleyen Avrupa Bir- liği, Türkiye'de sansürü ne yön- de etkiler? Bahçeşehir Üniver- sitesi İletişim Fakültesi'nde 50 kişilik örnek bir öğrenci grubu- yla yaptığımız anket bu konuda şaşırtıcı bir sonuç verdi ve "Ken- di sansürünü koyar" dedi. Ök bakışta mantığa çok da uzak görünmeyen bu tez, aslında pek de olası değil. A\Tupa yer yer kendi içindeki sanat karmaşa- sıyla başa çıkmaya çalışırken. diğer yapımlara müdahale ede- bilecek yapıya sahip değil. Bu ko- nuyla ilgili yeterli düzenleme ol- madığından, Avnıpa Birliği'nin Türk olsun ohnasm, sinema ya- pısı üzerinde baskm bir etki ve yetkiye sahip olması güçlü bir ihtimal gibi görünmüyor. Sinemada tekel ve kültürel aünah çıkartma Sinema salonlarmda ezici bir üstünlükle Amerikan bayrağı dal- galanıyor. Euro'nun Dolar'a sağ- ladığı üstünlüğün, sinema sektö- ründe de kendini göstereceği ve bu tekeli yeneceği düşüncesi ol- dukça yaygın. Ancak, Avrupa Birliği ve ABD sinema konu- NuriBilgeCeylan'uı yönertiği 'Uzak' 2003 yıhnda Cannes Film Festivali'nde ödül sunda karşılaştınldığında çok farklı iki tablo göze çarpıyor. ABD sinemaya kendisi için bir propaganda aracı ve ticari gehr kaynağı olarak bakıyor. An- cak Avrupa Birliği karma brr ya- pıya sahip olması nedeniyle, kül- türel mozaği renkli bir topluluk olarak gerçek sinemadan yana. ABD sinemada kurduğu tekeli elinde rutmaya çalışırken; Av- rupa Birhği, EURIMAGES (Av- rupa Ortak Yaprmlan Destekle- me Fonu) ile üyesi ohnayan ül- kelere de mali destek vererek hem ABD tekelini yıkmaya ça- hşıyor hem de sanata olan bakış açısmı ortaya koyuyor. Ancak bu fonla ilgili olarak savunulan farkh tezlervar, büyük bir çoğun- luk Avrupa Birliği'nin verdiği bu fonun "sanatağırhklı sinema 2003 yıh bütçesinde sinema ve telif haklanna aynlan pay 1 triıyon 970 milyar lira. Bu miktar 2004 bütçesinde de kayda değer bir değişiklik gösteremiyor. Buna karşın bu pay için. Fransa'da 500 milyon dolar, Almanya'da 250 milyon dolar, İtalya'da 190 milyon dolar gibi miktarlar telafiuz ediliyor. ûreteceğini" savunurken, hatin sa- yılu" bir kesim de bu desteğin "amaca hizmet eden bir sinema yaratacağı'' görüşünde. Avrupa Birliği ile ilgili şüpheler bu ka- darla da sırnrlı değil. Yine anket sonuçlanna baktığımızda Avru- pa Birliği'nin bu desteği "kültü- rdgünah çıkannak* amaçh yap- tığını düşünenler de göz ardı edi- lemeyecek kadar çok Avrupa Birliği bu fonla ortak yapımlan desteklemeyi amaçhyor. Avrupa Birliği, ülkeler arası kültür kay- naşmasını desteklemenin en et- kin yolunu bu şekilde kullanıyor. Ancak bu desteğin "kültüryoz- laşmasını sağlamak" amaçlı ol- duğunu düşünenler da yok değil. Bu ortak yapımlann Türk sine- ması üzerinde incelenebilecek bir noktası var. Bu yapımlarla gelen mali destek ve bununla be- raber farklı bakış açılannın ge- tirdiği yeni tekniklerle Türk si- nemasının attığı adımlar güçle- niyor. AB'nin Türk sineması için neler yapabüeceğinden bah- sederken, Türkiye'nin de kendi sineması için neleryaptığına bak- mak gerek. Aslında öne çıkan tablo çok da iç açıcı değil; 2003 yıh bütçesinde sinema ve telif haklanna aynlan pay 1 tnlyon 970 milyar İira. Bu miktar 2004 bütçesinde de kayda değer bir değişiklik gösteremiyor. Buna karşın bu pay için, Fransa'da 500 milyon dolar, Almanya'da 250 milyon dolar, İtalya'da 190 mil- yon dolar gibi miktarlar telafruz ediliyor. Bu ülkelerin tamamı- nın AB üyesi olması, "AB'yeka- bul edflirsek Türksinema sektö- rü de bu kadar büyür mü?" so- rusunu akıüara getıriyor. Anket sonuçlan da. istatislikler de ay- nı olumlu sonucu veriyor. Yılda 10-12 fihn üreten Türk sinema sektörü, AB'ye tam üyelik duru- Bahçeşehir Üniversitesi Asistanlar Seminerleri'nin ikincisini gerçekleşti Karşı(t)laşmalar tarbşddı Bahçeşehir Üniversitesi îletişim Fakültesi'nin, iletişim ve Güzel Sanatlar fakültelerinde çalışan araştırma görevlilerinin ve yüksek lısans öğrencilerinin, aldıklan dersler ve/veya ilgi alanlan bağlammda, tez aşamalannda ve tez sonrası dönemlerinde yoğunlaştıklan araştırmalan sunabilmeleri amacıyla başlattığı ve geçtiğimiz sene ilkini organize ettiği seminerler dizisinin ikincisi 25-26 Mart tarihleri arasında düzenlendi. Bu yılki seminerir» ana başlığı Karşı(t)laşmalar olarak belirlendi. Seminerin amacı, aralanndaki ilişki hem gerilimlere hem de uzlaşmalara açık olabilen kavramlan değişik ve çoklu bakış açılanndan irdeleyecek akademik bir platform oluşrurmak. İki gün boyunca devam eden seminerler dizisi kapsarrunda, sinema ve televizyon, reklam ve halkla ilişkiler, medya ve iletişim sistemlen, gazetecilik, görsel iletişim ve güzel sanatlar alanında bildirilerin yanı sıra, video enstalasyon, kısa fibn, fotoğraf vb. çalışmalar da sergilendi. irtfiyŞ bahcesehir.edu.tr munda "endüstrfleşme"ye doğ- ru gidebilir. Türk sinemasının özgün dlll Avrupa ve dünyaya açüırken dil ve anlatrm sorunlanyla da karşı karşıya kahnamız olası. Türkçe kendine has özelikleri olan ve Avrupa'yla alfabe bütünlüğüne sahip ohiıayan bir dil. Bazı keli- me oyunlan ve imalarla eleştin- ler ince taşlamalara dönüştürebi- lir, espriler kaliteli ve düşünce- ye sevk eden biçimde şekillen- dirilebilir. Şive ise Türk sinema- sı için vazgeçilmezlerden biri- dir. Türk sineması, fihnlerinde kendi gerçeklerini ele alır ve ele aldığı konu ile ilgili yerel özel- likleri vurgular. Bu incelikleri başka bir dile çevirmek pek müm- kün değil. Aym sorunu diğer ül- kelerin sinemalanrun da yaşa- masına karşın, Avrupa ve ABD filmleri genelde düz mantıklı- dır. Anlatıhnak istenen doğru- dan izleyiciye sunulur. Türk sinemasında ise ağdalı an- latrm ağır basar. Bu durumda bir Türk ftlminin yurtdışmda anlaşı- lır ve izlenebilir obnası, ancak fıl- mın düz mantıkla kuruhnası ile mümkün olabılir. Bu da "Avru- pa'yla daha içiçe olan bir Türk si- neması özgünlüğünü yitirir mi?" sorusunu akla geririyor. Anket so- nuçlanna baktığımızda bu olası- lık hiç de düşük gözükmüyor. "Uzak'tan gelen başarı Türk sinemasmm son zaman- larda en çok ses getiren fimi UZAK. Avrupa'da kabul gören ve ödüllendirilen bu fihn aslın- da Türk sinemasına çok daha fazla getiri sağlayabihrdi. Uzak, Avrupa'da da iyi bir seyirci bul- du. Ancak Türkiye bu avantajı yeterince değerlendiremedi. Türk fıhnleri, artık yurt dışında aym anda 250-300 salonda vizyona gi- riyor. Ancak izleyenlerin gene- lini yine Türkler oluşturuyor. Uzak, bu alışılagehruşliği kı- ran bir film oldu ancak kişisel çabayla gelen bu başan, kurum- sal bir yapının eksikliğinden ötü- rü ülkemize yeterince yansıma- dı. Mussolini'nin "sinema en büyük namlusuz sUahar" sözü düşünülünce, "Uzak"lardan ge- len başanlann, bu silahı ne yö- ne çevireceğini yine zaman gös- terecek. ELEŞTİRİ | Avrupalılann 'Türk J Filmi: Duvara Karşı HANDEGÜNER Türk yönetmen Farih Akın'ın Türkiye'de gösterime giren üçüncü uzun metrajlı filmi olan Berlin Film Festıvalı bınncilık ödüllü "Duvara Karşı", Almanya'da ikinci kuşak Türklerin yaşadıklan kültür çatışmalannı çarpıcı bir aşk hikayesi ile ustaca harmanlayarak beyaz perdeye taşıyor. Bir tarafi>la "Sehi Bo\1um Al Yazmahın< 'ı anımsatan aşk hikayesi, insanı büvıilemeye yeterken, Selim Sesler ve grubunun Idil Üner'e eşlik ettiği Türk müzıği parçalan anlatılacak hıkayenin ruh iklimine seyırcı>ı hazırlı\or. Farklı şarkılarla fılmi parçalara ayıran > önetmen ızle\icınin dıkkatinı diri turuyor. İki ülkenın de \ıllardır erişemediği ödülü getiren bu Alman yapımı 'Türk" fılmı aslında Avrupa'da yaşayan ıkınci ve üçüncü kuşak için farklı bır göre\ üstleni\or. Birınci kuşak Avrupalı Türkler yerlennı yaşadıklan ülkelenn lcülrürlerini benimseven ama göçmen olmanın izlenni de taşıyan gençlere bıraktı. Bu umut verici uyum. başta Almanya'da olmak üzere. onlan sanat dünyasıyla tanıştırdı. Özellikle kendılerı gibi genç Almanlar Türk asıllı Almanlann müziğıni dınlıyor, yaptıklan fılmlere gidiyor. yazdıklan kitaplan okuyor. Bu yeni Avrupalılar Alman dilini zorluyor, sinemasını uyandınyor, müziğıni canlandınyor; diğer bir deyrşle sanata dinamizm katıyor. Avrupa sanatına damgasmı vuran Türklenn en meşhur başansı olan Duvara Karşı filmının sımgesel önemi bu anlamda elbette büvıik Kendinden önce gündemimizi kuşatan spekülasyonlar sebebiyle midır, yoksa uluslararası arenadaki başansı ve ılginç dumşundan mıdır bilinmez ama, Duvara Karşı her halükarda diğer Türk filmlennden a\n bir yere oturmayı ve çok sayıda sinema salonunda ızlevıciyle buluşmavı başardı. Eğer klasik Türk filmlennden farklı, Avrupai ama yine de bizden bir şeyler izlemek ıstiyorsanız mutlaka iki saatinizi Duvara Karşı"ya avumalısınız. ÎNEMA Yeni bir sinema dergisi: Seyir Ülkemızdekı sinema dergüenne önümüzdekı ay bır yenısı katüıyor. Yeni dergı. akademısyenlerden sinema tutkunlanna uzanan bir yelpazedeki yazarlardan beslenmevı hedeflıyor. Film analızlennı dışlamamakla birlıkte sinema çalışmalannı salt film analızlen de sınırlı görmeme kaygısından hareket eden Seyir, sınemayı. üretım. dağırım ve tüketım süreçlerini içeren maddı bir sosyal vakıa olarak gönne perspektıfıyle yola çıkıyor. DergirunıJk savısında çeşıtlı inceleme yazılarının yanı sıra Türkiye'de kısa fdm konulu bır dosya yer alacak. Seyır'ın genel yavin yönermenliğini Kaya Özkaracalar. edıtörlüğünü Özge Özvümaz ve görsel yönetmenlığını Eda Noyan yürütüyor. Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesı Dekanı Prof Dr. Denız BavTakdar. Prof. Dr. Nezıh Erdoğan ve GıovBnnı Scognomıllo ise derginin daruşmanlan arasında yer ahyorlar. Bu sayfa Bahçeşehir Üniver- sitesi İletişim Fakültesi öğrencileri tarafından derlenen haberlerden oluşmaktadır. Katkıda bulunanlar: Ebru Özbakır, Behiç Alp Avtekin, Filiz Akavdın, Anıl Türkmavah, Hande Güner, Aslıhan Çetin.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear