Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 24 NİSAN 2004 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MITMTAZ SOYSAL
Ne İstediğini Bilmek
YERİNDE veyakından gözlemlemiş olanlann tahmin-
lerine gore, adadaki halkoylamalannın sonuçlan kuzey-
de 'evef, güneyde "hayır" olacakmış.
Gerçekten öyle çıkarsa, böyie bir sonuç ancak şöyle
yorumlanabilir: Güneydekiler çoğunlukla, kendi devlet-
lenne sahıp çıkmayı bılmiş, kuzeydekiler de çoğunlukla,
devtetlenne sahip çıkmayı bilememış sayılırlar.
Sonucun sonucu ise Annan Planı'nın suya düşmesi-
dir. Buna karşın iki taraftaki oy oranlanna bakıp "Plan üze-
rinde yeni halkoylamalan gerekir" diyerek aynı komedi-
nin bir kez daha oynanmasını önerecek olanlar çıkabilir-
se de her şeyın bir haddi vardır. Türkiye, ne kadar kötü
yönetilirseyönetilsin, aynı oyunayeniden düşecekölçü-
de bir "enayiler ülkesi" olamaz.
Zaten, böyle bir sonucun akla getirmesı gereken ilk dü-
şünce, hemen başka bir halkoylaması hazırlığma gi-
nşmek olamaz. Çünkü, KKTC'nin geleceğine ilişkın ola-
rak iyi düşünülmesi gereken kesin ve uzun vadeli karar-
laryanında, son günlerde yaşanan olaylardan hemen çt-
kanlabilecek çok daha ivedi dersler var.
Birincisi, haftanın ilk günlennde AKEL'ın yaptığı ginşim-
den çıkanlacakolan derstir. "Plan uygulanırken Tûrkiye'nin
yaratabileceği engellere karşı ekgûvenceler ısteriz; yok-
sa yanrtımız olumsuz olur" çıkışı, onlar açısından akıllı-
ca değil miydi? Nrtekim, Papadopulos'un onayı alına-
rak ve Amerika'ya danışılarak başlatılan bu manevra he-
men sonuç vermiş ve Ingiltere, Rumlann bir dedığini iki
etmeyerek, yıldınm hızıyla hazırtadığı karartaslağını Gü-
venlik Konseyi'ne sunmuştur. Rus vetosu dmasaydı,
adadaki Birieşmiş Milletler kuvvetine olağanüstü yetki-
leY veren bu taslak kabul edilecek ve Türk askerinin eli
ayağı çözümün daha ilk gününden bağlanmış olacaktı.
Ikincı ders, bu durumda sorulması gereken bir soruy-
la ilgili: Ankara, niçin, yine son anda, "Türklerin haklan-
nı korvyacak istisnalarkonusunda ekgüvence veri/mez-
se bizden de olumsuz sonuç çıkar" diye dayatamamış-
tır? Çunkü, Türk dış politikasının son yıllardakı "alameti
farika"s\, hemangi birtutumdadıretmek şöyle dursun, o
tutumdaki teslımiyetçı tavnnı önceden belli edip manev-
ra alanını daraltarak sürekli gerilemek zorunda kalmak
olmuştur.
~Jimdi, bir yanda ne istediğini çok iyi bilen ve o son he-
efe doğru akıllıca adım adım ilerteyen bir Elen dün-
y3sı, bir yanda ise ne istediğini tam bilmeyen, bilir gö-
züktüğünden kısa zamanda vazgeçen, sonuçta da ye-
nılgıden yenılgiye sürükienip uluslararası saygınlığını on
paralık eden bir Türkiye vardır.
Türk diplomasisı, tarihinin hiçbir döneminde bu kadar
kötü sınavlar vermemışti. Bunun ne kadan siyasetteki ka-
Irte düşüklüğüyle, ne kadan diplomattann kalitesindeki
bozulmayla ilgihdir, o da pek belli değıl.
Belki de ikincisi birincinin sonucudur.
Siyasal Yaşamda Kişiliğin Önemi...
Sayın Ecevit başarmıştı. O hanım salonu terk etti. Ama şöyle bir
düşünmek gerekir. Bu çıkışı, başka hangi başbakan, hangi parti
başkanı, hangi milletvekili yapabilirdi? Artık İsmet Paşa gibiler de
yoktu. Ecevit, herhangi bir nedenle o gün Meclis'te bulunmasa o hanım
oturacak, yemin edecek, kale içeriden fethedilmiş olmayacak mıydı?
Kemal BEKİR
A
nımsana-
caktirj'Hır-
gut Özal.
1980'liyıl-
larda Aııa-
vatan Partisi'ni kurduktan
sonra ABD'ye gitmişti.
Dönüşünde, ÜğurMum-
cu,Cumhuriyet'teki köşe
yazısına şu başlığı atmış-
tı: tt
Ghti de Gddi Maşal-
lah, Başbakan Olur tn-
şallah"
Evet, seçimleryapıldı,
Özal Başbakanlıİc koltu-
ğuna oturdu. Artık ülke-
miz yepyeni bir bakış açı-
sıyla (vizyonla) yöneti-
lecekti. Oysa Türk solu.
onyıllardır. yayınlanyla,
eylemleriyle anlatmaya
çahşıyordu. Yenilik ola-
rak sunulan bu 'bakış açı-
sı', dış güçlerin, uluslara-
rası sermayenin dayattı-
ğı bir sistemdi. Ameri-
ka'nın arka bahçesi Gü-
ney Amerika'da, serbest
pazar ekonomisi olarak
uygulanmakta, olumsuz
sonuçlan da görülmek-
teydi. Aydınlarbütünleş-
menin gereğine inanmış-
lar, toplu dilekçeler ımza-
lamışlardı. Karanlık gün-
leri bir an önce atlatma-
nın savaşımını veriyor-
lardı. De\Te dışı bırakılan
parti başkanlannın, gön-
derildikleri Zincirbo-
zan'da ayaklan suya ermiş
olmalıydı. Kapatılan par-
tilerin gölgelerinin kurul-
ması emanetçilere bıra-
kılmıştı. Onlardan bile
medet umuluyordu.
Cuntanın başı çoktan
söylemişti. Atatürk bü-
yük bir kurtancıydı. Ke-
malizm devletimızin, ana-
yasamızın vazgeçilmez
ilkesiydi. Ama doğru uy-
gulanmıyordu. Gençleri-
mize, öğrencilerimize ıyı
eğitim verilmiyor, mane-
vi değerlerimizin üstün-
lüğü öğretilmiyordu.
Böylece Islami Rabıta ör-
gütünün desteği aranıyor-
du. Referandumla yeni-
den siyasal ortamda boy
gösterenler, politikayı yi-
ne bildiklen gibi, kişılik-
lerine uygun yöntemler-
le yürütüyorlardı. Halkın
kutsal duygulannı, ınanç-
lannı okşamaktan, eko-
nomiyi düze çıkarmak
için devleti küçülrmek-
ten. özelleştirmeyi hız-
landırmaktan, hangi dev-
let malırun kime, kaç mıl-
yon dolara satılacağını
tartışmaktan başka dert-
leri yoktu. TV'lerde yol-
suzluk tartışmalan yapı-
lıyor, ik) parti başkanı kar-
şı karşıya gelip gagalaşı-
yor. birbirine mallarını
mülklerini. servetlerinı
nasıl elde ettiklerinin he-
sabını soruyordu. Ama
öte yandan anayasanın
değiştirilemeyeceği, de-
ğiştirilmesinin dahi öne-
rilemeyeceği maddeleri-
ne karşın 1950'lerdenbe-
ri durmayan, giderekbü-
yüyen gerici akımlar var-
mış; örgütleriyle, parti-
leriyle, cemaatleriyle bil-
dıklerini okuyorlarmış;
görmüyorlar, umursamı-
yorlardı. Birbirlerine düş-
müşler. EVIF'nin, Dünya
Bankası nın yönlendir-
melerinı bile, gönülden
ıstedikleri halde yerine
getiremiyorlardı. Çünkü
kemerler sıkılacak, dış
borçlan ödemek için do-
larlarbiriktırilecekti. Hü-
kümetler dağıhyor.
ABD'ye gıdip dönen par-
ti başkanı başbakan olu-
yor, yine de bunalım ar-
tıyordu.
Belliydıki,IMFüeiliş-
kileri yürütebilmek için
halkın da güven duyabi-
leceği bir partiye ya da
dürüstlüğüyle tanınmış
bir parti başkanına yöne-
timin teslim edilmesı ge-
rekıyordu. Işte, yaşanan
bunalımlar, böyle birini
azınlık hükümetinin ba-
şına getirmışti. Sayın Bü-
lent Ecevit, başbakanlık
koltuğundaydı. .Artık "Ka-
raoğlan'lık yıllarını.
"Toprakişleyenin, su kul-
lananırT türü sloganlan
MeUdl LÜ Kfdi'l
ML/Oî
iVJİL/ON
\L/A •> BALir.Eilri •> B U r ! ^ . -> ÇOfiLU •> Dl /AF.SAJ'Jri
mamimum TÜRKİYE ^k BANKASI
www.isbank.com.tr I 444 02 02
unutmuş olmalıydı. O da
Amerika'ya gidip gelmiş,
"iyitarikaflar''dan söz et-
meye başlamışrı. Seçim-
lerin sonunda, Ecevit'in
başkanlığında üç parti-
den oluşan bir koalisyon
hükümetinin kurulacağı
belli olmuştu.
EkranlardaTürkiye Bü-
yük Millet Meclisi'nin
açılışını izliyorduk. Se-
çilenler en yaşlı üyenin
başkanlığında toplanmış-
lar, milletvekili yemini
etmek üzere kürsüye çağ-
rılmayı bekliyorlardı.
Ama o da ne9
tçeriye tür-
banh genç bir hanını ür-
kek, çekingen adımlaria
girdi, türbansız miDers'e-
kili hanım da onu, Merve
Kavakçı'jı adeta hima-
yesine abnışü. Usul usul
yürüdüler, sanınm arka
sıralarda oturdular. Mil-
lervekilleri, şaşkın, sus-
kun onlan izlerken salo-
nun gergin sessizliğini,
öfkeü ama kararta bir ses
vırtü; Sa>ın Büknt Ece-
vit'in sesiydi bu. \e tü-
zük, ne kuraL, ne usul din-
lemiş, kürsü>e çıkma ge-
reğini duvmanuş, konuş-
ma izni istememiş, ken-
dini tek başına ortaya at-
nnşü. O zarif Ecevh; an-
cak seçim kampanyala-
nnda, elinde mikrofonia
>1iksek sesle konuşan, iüş-
kilerinde külrürüyle zen-
ginleştirdiği alçakgönül-
lü davTanışuu asla unut-
mayan Ece\it, ellerinikoi-
lannı sallayarak bas bas
bağın\or, rürbanlı haıu-
mı gösterhordu: Bu ha-
nım derhal bu salonu terk
etmeliydi. Bu davTanış,
yüce Meclis'e, Cumhuri-
yetin temel ilkelerine baş-
kaldın demekti. Koltuk-
lannda oturan millerv ekil-
leri sus pus olmuşlar, Ece-
vit'in partisinden seçil-
mişlerin bile ancak bir
bölüğü onu onaylar gibi
görünmeyi akıl edebili-
yordu. Oturum başkanı
yaşh üye şaşınp kalmış-
tı. TBMM'de bellekler-
den silinmeyecek önem-
li bir kişilik olayı yaşanı-
yordu. Sayın Ecevit başar-
mıştı. O hanım salonu
terk etti. Ama şöyle bir
düşünmek gerekir. Bu çı-
kışı, başka hangi başba-
kan, hangi parti başkanı,
hangi milletvekili yapa-
bilirdi? Artık İsmet Paşa
gibiler de yoktu. Ecevit.
herhangi bir nedenle o
gün Meclis'te bulunma-
sa o hanım oturacak, ye-
min edecek, kale içeri-
den fethedilmiş olmaya-
cak mıydı?
Ama o günden bugüne
yaşadıklanmız gösterdi
ki, Ecevifin bu yaptığı-
nı biz unutsak da birilen
unutmamışlardı. Fatura-
sı ileride çıkanlmak üze-
re bir yere not düşülmüş
olmalıydı. Onun da za-
manı gelmiş, EMF'nin ya-
bancı görevlısi alınmış,
yerine bir başkası gönde-
rilmişti. Hem de Türktü.
Türk'ün dostu, ancak
Türk'ten çıkardı. Eh, bu
işleri ona devrederse Ece-
\it de rahat ederdi. Ama
rahat durmuyordu;
ABD'nin Ortadoğu'ya
ilişkin niyetleri vardı. Or-
neğin dünyanın başına
bela kesilen diktatör Sad-
dam konusunda Ecevit'le
anlaşmak zordu. Üstelik,
esld günlerini anımsatırca-
sına, hastahğma bile bak-
madan w
iş güvencesi jasa-
sı'nı çıkarmanın peşıne
düşmüştü. Sonrası bilinen
olaylar, medyanın yaylım
ateş bombardımanı. Ço-
raplannı ters giyiyor, ko-
lundan tutulmasa düşüp
kalkamayacak haberleri,
merdıvende geçırdiği bir
ayak sürçmesini, binlerce
kez TV ekranlannda arka
arkaya göstermeler, bu
adama iş göremez raporu
verilmeli önerileri birbi-
nnı kovaladı. Artık her-
kes, medyanın insana ne-
ler edebıleceğıne, dördün-
cü ku^etın rezaletler ta-
nhıni okuyanlar bile ınan-
mış, inandınlmıştı. Soru-
yorlardı: Partinin başına
geçecek, başbakanlığı yü-
rütecek başka adam mı
yoktu?
Üç günde bölündüler.
Aynlanlar, milletvekillik-
lerini yitirmenin telaşı
içinde bölenlerin ardın-
da kuyruğa girdiler. Olay-
lan hep birlikte izledik,
gördük, yaşadık, ama ne
yazık ki çabuk unuttuk.
Dileriz,CHPiçındebu
oyun yinelenmez. böyle
bir olay yaşanmaz. Tür-
ban sorununu, mini etek-
liler ile başörtülüler soru-
nuna indirgeyecek kadar
ülke gerçeklerinden uzak
binnin peşine düşülmez,
siyasal yaşamda saygıy-
la anılabilmek için önce
kişilikli ohnak gerektıği
unutulmaz.
CUMOK
"Cumhurivçtokuru"...
Tamlamalann en güze-
li... iki güzel sözcükten
oluşan bir tamlama.
"CUMOK"... Sözcük-
lerin en güzeli... Tek söz-
cüklü güzel tamlama.
CUMOK'u CUMOK
yapan bu tamlamanın bi-
rinci sözcüğüdür.
CUMOK olabılmenin
tek koşulu da Cumhuri-
yet gazetesinin varoluşu-
dur.
"Gönünübirtiktefik''le-
rin güzel örneği CU-
MOK oluşumlannın bi-
rincil hedefi. görevi, ta-
sası, varoluşlannın ne-
deni olan Cumhuriyet ga-
zetesini korumak, kolla-
mak ve sonsuza dek ya-
şatmak olmalıdır ve bu-
nun için de O'na en bü-
yük desteği vermektir.
Çünkü O. "Cumhuri-
yet'in ve Cumhuriyetçi-
Hk"in kalesidir.
Çünkü O. "Cumhuri-
yet'in, büimsel ve yaygm
anlatımıyla demokrasi-
nin savunucusudur."
Çünkü O. "Cumhuri-
yet ve demokrasi fMr ve
esaslannı vıkmaya çalı-
şanherkuvvetekarşımü-
cadele etmektedir"
Çünkü O, "Atatürk
devrim ve ilkelerinin aç-
öğı 'aydınlanma' yolun-
da, aklın bağnazhktan,
bilimin dinden bağımsız-
laşmasu laiklik ilkesinin
toplumca benimsenmesi
için çabalamaktadır."
Çünkü O,"lnsanHak-
lan ve Temel Özgürlük-
ler Bikürgesi'ni demokra-
sinin evrensel anayasası
olarak benimsemektedir
ve O, biirün bu amaçlara
ancak Atatûrk'ün kur-
duğu Türkhe Cumhuri-
yeti'nin bağımsıznğı kap-
samnıda ulaşılacağnu te-
mel ilke sa> maktadır."
Altmış binlerde gezi-
nen günlük satış ortala-
ması ile gazetemize ge-
rekli desteği verdiğimiz
söylenemez.
Gazetemize destek iki
yoldan verilebilir. Biri
satışını arttırmaya çalış-
maktır ki. buna CUMOK
oluşumları zaten çaba
harcamaktadırlar. Diğe-
ri ise 1993'te kurulan
Cumhuriyet Vakfı'nı des-
teklemektir.
Çağdaş siyasal parti-
lerin gelirleri içindeki en
büyük dilimi üyelerinin
aylık ödentileri oluşturur
ve böylece partiler üye-
lerince düzenli olarak
desteklenirler. Sivil top-
lum örgütleri de böyle
yaşatılırlar.
ÇUMOK'lar da, ama-
cı "Gelenekselbağunsız-
hgından ve toplumsal et-
kinBginden ödün venne-
den Cumhuriyet gazete-
sinin yayın yaşammı da-
ha sağlikh bir biçimde
sürdürmesini sağlamakn
olan Cumhuriyet Vak-
fı'nı. güçleri elverdiğin-
ce (düzenli) aylık bağış-
larla desteklemelidirler.
"Cumhuri\«t gazetesi-
nin gerçek sahibi okur-
landır."
Cumhuriyet gazetesi-
nin gerçek sahibi CU-
MOK'lardır.
Aykut Konuralp
YalıkavakJBodrum
PENCERE
Dokunulmazlık Zırhı
Altında Takıyye mi?..
Rastlantı bu ya, gözlerimle görüp izlemiştim,
sonra unutamadım:
3 Kasım genel seçimlerinden önce Erdoğan ile
Baykal televizyonda tartışıyoıiardı..
Recep Tayyip ne diyordu:
- Iktidara geldiğimiz zaman dokunulmazlığı kö-
künden kaldıracağız...
Deniz Baykal 'ihtiyatlı' idi; bu işlemin milletveki-
line gerekli siyasal güvence dışında yapılması ko-
şulunu Erdoğan'a anımsattı.
Recep Tayyip, Baykal'ın ne demek istediğini ay-
nmsayamadı.
Sonra ne oldu?..
Başta Başbakan olmak üzere, sırtında yolsuz-
luk dosyalan taşıyan tüm hükümet üyeleri ve AKP'Iİ
milletvekilleri dokunulmazlığın d'sine ilişmiyoriar. -
•
Ancak 'AB'ye uyum' bahanesiyle bir sürü yasa
değişikliği gündemde...
Çoğu ıvır zıvır şeyler...
Eskiden 'teferruat' denen aynntılann temel hu-
kuka göre kıymeti harbiyesi yok!..
Arada iyi şeyler de var...
DGM'ler kalkacakmış...
KalkmalıL
AB'nin belki on, belki on beş yıl sonra üye ola-
rak içine alacağı, belki de hiç almayacağı Türkiye'de
demokratikleşmeye dönük ne kadar yasa deği-
şikliği yapılırsa kârdır...
•
'Uyum Vasa/an'nın çoğunlukla ne anlama gel-
diğini bir tek örnekle görmek yeterii...
'Anayasa Madde 65', AB'ye uyumdan önce şöy-
leydi:
"Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anaya-
sa ile belirienen görevlerini, ekonomik istikrann ko-
runmasını gözeterek, mali kaynaklannın yeteriili-
ği ölçüsünde yerine getirir."
65'inci madde, 3 Ekim 2001 'de (Ecevit'in Baş-
bakan olduğu 58'inci Hükümet döneminde) şöyle
değiştirildi:
"Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anaya-
sa ile belihenen görevlerini, bu görevlerin amaç-
lanna uygun öncelikleri gözeterek mali kaynakla-
nnın yeterliliği ölçüsünde yerine getirir."
Ne anlamı var bu değışikliğin?.. Ikisi de kâğıt
üzerinde kalacak birgörevin sınınnı çekiyor; "ma-
li kaynaklann yeterliliği" ölçü olduğuna göre geri-
sifasafıso...
Uyum Yasalan bunun gibi çoğu anlamsız birara-
ba dolusu göz boyama...
•
Cumhuriyet Türkiye'sini Avrupa Birliği'ne kata-
cak düzeye getiren hukuk temeli 1923 ve 1960
Devrimleriyle oluşturuldu; 12 Eylül'de geri adım
atıldı, ama temel bozulmadı.
Hiçbir Islamcı devlette böyle bir hukuk temeli yok-
tur çünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuk temeli 'Ay-
dınlanma Devrimi'nm laik yasalanndan oluşur.
'Faşizm'ile 'dinci'devlet birbirinden iki ayn kav-
ramı, iki ayn dünyayı, iki ayn çağı vurgularlar.
Avrupa'da 20'nci yüzyılda geçerii faşist devlet-
ler dinci değillerdi.
•
Sırtlarındaki yolsuzlukdosyalannı dokunulmaz-
lıkla hasır altı edip Avrupa Birliği'ne girmek yolun-
da yürüdüklerini söyleyen AKP iktidarının gerçek
amacı ne?..
"Bu yolenaz10-15 yıl sürecek, o arada biz Tür-
kiye içinde amacımıza ulaşınz" diye kendilerine
göre bir 'takıyye stratejisi' mi uyguluyorlar?.. Ba-
tı'yatam teslim olmaları bu yüzden mi?..
Cumhuriyet Kitap Kulübü
Ankara Temsilciliği
ilhanilhan Kitabevi
MUSTAFA BALBAY
24 Nisan Cumartesi
14.00-18.00
KITAPLARINI IMZALIYOR
BALBAY'IN SON KÎTAPLARI
Irak Bataklığında Türk Amerikan İlişkileri
Afrika'nın Uçlarında
Çin'in Uzun Yürüyüşü
Orta(daki) Asya Ülkeleri
Yemen Türkler Mezarlığı
Balkanlar
ve
öteki kitaplan
Hhanilhan Kitabevi
Karanfıl Sokak 30/1 Kızılay 06650 Ankara
Tel 0312 417 0008 Faks: 0312 419 4376
CUMHURİYET KİTAP KULUBU
NİSAN AYI ETKHMLİKLERİ
Cumartesi Söyleşileri
"Küreselleşme ve
Sosyal Demokrasi"
Prof. Dr. Alpaslan IŞIKLJ
(24 Nisan 2004 Cumartesi Saat: 17.30)
Kitap tmzası: Prof. Dr. \lpaslan IŞIKL1
\ er : Cumhuriyet Kitap Kulübü (Fraımz Konsolosluğu'nun
yanı)
Istiklal Cad. Zambak Sok. No: 4 D: 1-2
Be\oglu lstanbul / Tel: 0212 252 38 81 - 82
Etkinlikler Koop-C tarafından düzenlenmektedir.
t'cretsiz ve herkese açıktır.
Kafeterşamız pazar dahıl her gun saat 1000-21 00 arası açıktır