Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
» ŞUBAT 2004 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
H j J v U i ı U 1 V J J . ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13
(AP)
Düşük ücret
kadını vurdu
• Ekonomi Servisi -
Çokuhıslu şırketlerm
ucuz işgücü eğilimi.
çoğunluğu kadınlardan
oluşan düşük ücretlı
ısçilere yönelik sömürüyü
hızlandırdı. Uluslararası
yardım ve kalkınma
kuruluşu Oxfam
International'ın "Tkareti
AdilKıkn" (MakeTrade
Fair) kampanyası
çerçev esınde hazırladığı
rapora göre büyük global
aiımlarla iyice sıkıştınlan
mal tedarik ediciler,
sonunda yükü çahşanlann
sırtına yükledı.
G-7'de dolar
Hastanelerde yurttaşlar, ilaç bulunmayan eczaneler önünde saatlerce beklemek zorunda kalıyorlar
Kuyrukuzun,ilaç yok
• Ekononıi Senisi -
Önde gelen sanayileşmiş
ülkelerden oluşan Yedıler
Grubu'nun (G-7)
ABD'nin Florida
e\ aletinde gerçekJeşen
toplantısından çıkan
sonuç bildirgesinde, döviz
kurlanndakı aşın
o\-naklık ve düzensiz
hareketlerin global
ekonomik büyüme
açısından "arzu
edilmeyen" şeyler olduğu
belirtildi. Bildirgede,
"gelişmiş ülkelerde dövız
kurlannın daha esnek
olması gerektiği" de
vurgulandı. Bu, ABD
Dolan'nın daha fazla
değer kaybına ve aynı
zamanda da, merkez
bankalannın döviz
pıyasalanna
müdahalesine "yeşil ışık"
olarak yorumlandı.
Özelteştirmede
yeni işbölümü
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu)-
Özelleştirme ldaresi
Başkanhğı'nda (ÖtB),
başkan yardımcılanndan
Kenan Işık'ın görevden
aynlmasının ardından
yeni göre\ dağılımı belli
oldu. Işık'ın yerine bir
atama yapılmazken. bu
yıl gündeme gelecek
enerji üretim tesıslerinin
özelleştınlmesı ile Etı
Alümınyum, Hasan
Köktaş'a bağlandı.
Türkiye Gübre Sanayii
AŞ(TÜGSAŞ)Osman
Ilter'e verilirken, Sami
Ölmeztoprak da proje
değerlendırme ve
hazırlıktan sorumlu
olacak.
EYLEMUÇOK
Hastanelerin ortak kullanıma
açılmasının ardından devlet
hastanelerinde muayene olabi-
len SSK'liler, ilaçlannı alabil-
mek için yine SSK'deki kuyru-
ğa giriyor. Eczane önünde sıra-
sı geldiğınde ilacın olmadığını
öğrenen yurttaş ise ya muadil
(yerine kullanılabilen etken
maddesi aynı) bir ilaçla geri dö-
nüyor ya da doktorundan yeni
reçete alıp saatlerce beklediği
sıraya tekrar giriyor.
SSK'de ilacın olmamasını,
eczanelerin özelleştirilmesi ça-
balarına bağlayan yetkililer ise
SSK'nin ilacı 500 trilyon lira
daha ucuza aldığını belirterek
var olan sistemin düzenlı işletil-
mesi ile sorunlann çözüleceğı-
ni savunuyorlar.
Türkiye nüfusunun yüzde
52'sine hizmet veren SSK'nin
eczanelerinde yaklaşık bin ec-
zacı çalışıyor. SSK'lerde bir
eczacıya 44 bin hasta düşer-
ken 23 bin 500 eczacının bu-
lunduğu serbest eczanelerde
bir eczacı 3 bin 100 kişiye hiz-
met veriyor. Yetkililer, bu ora-
na dikkati çekerek, SSK ecza-
nelerinde de eczane ve eczacı
sayısının arttınlması gerekti-
ğini ifade ediyorlar.
Hastanın çllesl
Kuynıklardaki hastalann
birbirinden dramatık öyküleri
var. Kalp rahatsızlığı olan ve
anjiyo öncesi ilaç alması gere-
ken 63 yaşındaki Fikriye Işık,
66 yaşındaki eşi Osman Işık
ile birlikte sırada bekliyor.
Fikriye Işık, kuyruk sonunda
ilaç alıp alamayacaklannı bil-
mediklerini söylüyor.
Musa Demircan ve Hasan
• SSK'de ilacın olmamasını eczanelerin
özelleştirilmesi çabalanna bağlayan yetkililer, SSK'nin,
ilacı 500 trilyon lira daha ucuza aldığını belirttiler.
Aktürkde ilaç alamayanlardan. SSK"nın, ilacı serbest eczanele-
Vakıf Gureba Hastanesi"nde
ismini vermek istemeyen bir
yetkili ise, "gûnde 10 tane ilaç
ihalesi imzalandığuu" savuna-
rak, sorunun ilaç dağıtacak ye-
rin ve kişınin olmamasından
kavnaklandıeını öne sürdü
re göre 500 tnlyon lira ucuza al-
dığını ifade eden yetkili, daha
makul ve ucuz çözümlerle has-
tanenin bu sistemi uygulayabi-
leceğini belirtti.
Istanbul Eczacılar Odası Baş-
kanı Zafer Kaplan ise SSK"nın
hastalanna ilaç vermemekle in-
sanlık suçu işlediğini belirterek,
"Üaç vermeden tasamıfyapma-
ya çahşıyoriar" dedi.
Kaplan, "Çok ucuz da olsa
SSK ilaç parasını ödemediği
için Fırmalar SSK'ye ilaç ver-
mek istemiyor. Bu sistem uygu-
lamaya girerse, fırmalar, ilacı
serbest eczanelere satacak. Ec-
zaneler de bakanlıktan para
beklevecek" dedi.
Hastanelerdeki dram
Kuynıklardaki SSK hastalaruun durumu içler acısı.
Protein alerjisi olan 6 yaşındaki lazı tnci'ye "özel un"
almak için SSK Okmeydanı Hastanesi'ne gelen Gülden
Koparan, 4 saattir kuyrukta beklediğini anlaüyor. Özel
unun 1 ay öncereçeteedildiğini dile getiren Koparan,
"l nu alabilmek için 4-5 defa geldim. Ama, her seferinde
gelmediğini sö>1ediler. Bugün de bekliyorum. Kı/ımın
beyaz un bulunan yiyecekler ya da ekmek yememesi
gerekiyordu. Ama, 1 ay içinde yemek zorunda kaldı" dedi.
borçlanıyor,
bakanlık
seyrediyor
Sağlık Bakanhğı
SSK'linin ilacı serbest ec-
zanelerden alabilmesi ile
ilgili çahşmalar yapıldı-
ğını açıklarken serbest ec-
zanelerden ilaç alımı du-
rumuda ödemenin Çahş-
ma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı tarafından ya-
pılacağını göz ardı ediyor.
Başlangıçta sadece pilot
bölgelerde uygulanan
hastanelerin ortak kulla-
nımında SSK'nin Sağlık
Bakanlığı'na olan borcu
45 tnlyon lirayı aştı.
1 Temmuz 2003 'ten iti-
baren Ankara, Izmır, Is-
tanbul, Rize, Sı\r
as, Yalo-
va, Düzce, Bingöl, Koca-
eli, Bolu, Sakarya'da uy-
gulanmaya başlayan or-
tak kullanım protokolü 1
Ocak"tan bu yana Türki-
ye genelınde uygulanıyor.
Bu çerçevede alınan
hızmetın karşıhğında
SSK'nin Sağlık Bakanlı-
ğı'na 53 tnlyon 550 mil-
yar 104 milyar lira borcu
oluştu, ancak bunun sa-
dece 8 tnlyon 526 milyar
666 milyon lırasını öde-
yebıldı. SSK'nın halen
Sağlık Bakanlığı'na 45
trilyon 23 milyar 438 mıl-
yon lira borcu bulunuyor.
Sıstemle SSK'nin borcu-
nun artacağı tahmin edi-
lıvor.
BAG-KUR'A TAKSİT ÖDEYEN HİZMET ALAMIYOR
Borcunu ödeyene haksızlık
Ekonomi Servisi - Prim ve gecikme
zammı olan Bağ-Kurlu esnaf,
borçlan taksitle ödemesine karşın
sağlık hizmetinden yararlanamıyor.
2 Ağustos 2003 tarihinde yürürlüğe
giren 4956 sayılı Bağ-Kur
Yasası'nda, pnmlen
ödemediği için sigortası
kesilen vatandaşlara
getinlen afta taksıtle
borcunu kapatıp tekrar
sağlık sigortasından
yararlanma imkânı getirilmişti.
Ancak, borç tamamen
kapatılmadığı için sağlık vizesi
verilmeyen esnaf, mağdur durumda.
Bağ-Kur yetkilileri, çıkan affa
karşın ancak hiç borcu olmayanlann
sağlık vizesi alabileceğinı ve
taksitle ödeme yapılıyor olsa bile
vatandaşa şu an için sağlık hizmetı
verilmesının yasaya aykın olduğunu
belirtıyorlar. Prim borcunu
ödemekte bile zorlanan vatandaş
ise gelen af yasasında ihtıyacı
olduğu zaman sağlık
hizmetinden yararlanamıyor.
Bağ-Kurlulara getirilen af
yasasının gerçekten bir af
yasası olmadığını belirten
esnaf Veli Soylu, bütün taksitleri
düzenli olarak ödemesine rağmen
sağlık hizmetinden yararlanamadığı
için mağdur olduklannı ve affın
kendilerine yansıtılmadığını
sövledi.
ZARARIN SADECE 550 MİLYAR LtRASI ÖDENECEK
Doğal afetlerçiftçiyiyıktı
ANKARA (AA) - Yaşanan doğal
afetler tanm kesiminde her yıl
trilyonlarca liralık zarara neden
olurken sigorta sistemine dahil
olamayan çiftçilere devletin eli de
ulaşamıyor. Tanm ve Köyişleri
Bakanlığı' ndan edınilen bilgiye J
göre, doğal afetler nedeniyle
oluşan zararlann tazmin ,
edılmesıne yönelik ödenmesi '
gereken tutar. 214 trilyon
liraya ulaştı. Buna karşın
bakanlığın bütçesıne, bu
4
*
1
ödemeler için sadece 550 milyar
liralık ödenek kondu. Bakanlık,
şubat-mart aylannda serbest
bırakılması beklenen bu ödenek ile
2001 yılında bakanlığa bildirilen
hasar tespıtlennı ödeyecek. 2002 ve
2003 yıllannda meydana gelen
doğal afetlere ilışkin tazmınat
ödemeleri ise ancak gelecek
yıllarda bütçeye
konulacak ödeneklere
bağlı olarak
yapılabilecek. ilgili yasa
uyannca, hasar tespıtlerinde.
çiftçilerin. konut hanç. ürün ve
tanmla ilgili mal varlıklannın
toplamının yüzde 40'ından
fazlasının zarar görmesi dikkate
ahnıyor. Çiftçinın toplam mal
varhğının yüzde 40'ından daha azı
doğal afetlerde zarar görmüşse bu
çiftçi hiçbir şekilde devlet
yardımından yararlanamıyor.
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGÎN YILEUZOĞLLJ LONDRA
Bush yönetiminin ağırtoplan yine Av-
rupa yollanndaydı. Bu kez 7-8 Şubat'ta
toplanan. "askerierinDavos'u", Münih
Güvenlik Politikası Konferansı'nda,
Avrupalılan, "Geniş Ortadoğu'nun"gü-
venlığıni (siz denetımi olarak okuyunuz)
sağlama (tabıi ABD'nin önderliğinde)
işini NATO'nun üstlenmesi için ikna et-
meye çalışıyorlar.
ABD NATO temsılcisi Nicholas
Burns, Aralık'ta International Herald
Tribune de' NATO'nun yeni misyonuy-
la yapısının, Başkan Bush'un "etkin
çok taraflılık" (effective murtilatera-
lism) olarak nitelediği anlayışa göre bi-
çimlenmesi gerektiğini savunmuştu:
NATO, ABD operasyonlanndan (önle-
yici vuruş, rejim değişikli vb) sonra "ye-
niden yapılandırma, güvenlik sağlama
görevlerini üstlenmeliydi". Financial
Times'a göre Rumsfeld de konferans-
ta NATO'yu Irak'a çekmeye çalışıyor.
Avrupalı güçler ise bu "yemekten son-
ra bulaşıklanyıkama" görevinden hoş-
nut değiller. Birincisi, tam başkanlık se-
çımlennden önce, iç politikada "birgü-
ven sorunuyla karşı karşıya" kalan
(Wall Street Journal) Bush'un, Avru-
pa açılımıyla bunu gidermeye çalıştığı-
nı düşünüyorlar. Ikincisi, Jim Hoag-
land'ın geçen ay vurguladığı gibi (Was-
hington Post), Avrupalı güçler, Akde-
niz bölgesindeki etki alanlannın, "Ge-
niş Ortadoğu Projesi" içinde eriyerek
kaybolmasından endişe ediyorlar.
Gerçekten de, Kuzey Afrika'dan
başlayarak, Ortadoğu'yu, Hazar
Bölgesi'ni ve Afganistan'ı (dünyanın
enerji kaynaklannın yüzde 70'ini) kap-
sayan. dolayısıyla ABD dış politikasın-
da her zaman önemli biryeresahipolan
Geniş Ortadoğu (Strategic Assess-
ment 1998, Natıon Defense University-
USA) konseptınin 11 Eylül'den sonra,
"imparatorlukprojesi" bağlamında hız-
la stratejik bir öncelik kazanma-
ya başladığı söylenebilir.
NATO, ABD ve küreselleş-
me
Kuptların Sofrasında...
NATO'nun yeni misyonunu kavraya-
bilmek için önce küreselleşme kavra-
mını iyi anlamak gerekiyor. Ne yazık ki,
bu alanda hâlâ on yıl öncesinin ideolo-
jik koşullandırmalan egemen. Ama bir
kez daha deneyelim, hem de bizzat sa-
hibinin sesinden. Bunun için Amerikan
sağının, en etkili teorik dergilerinden bi-
ri olan The National Interest'te 11 Ey-
lül'den 10 gün önce yayımlanan, Prof.
James Kurth (ABD, Deniz Harp Aka-
demisi öğretim üyesi, Deniz
Savaşlan Merkezinde Strate-
ji ve Harekât Merkezi Direktö-
rü) irnzalı, "The Next NATO:
American Commonvvearth
ofNations" başlıklı birdene-
meden alıntılar yapacağım:
"NATO'nun genişlemesi
aslında askeri bir ittifakın ge-
nişlemesinden öte bir anla-
ma sahip. Genişlemenin ger-
çek amacı, Avnıpa'yı, Ame-
rika'nın dünya düzeni vizyo-
nu ve tarzının bütünleşmiş,
tutariı birparçası olarak kon-
solide etmektir, dünya çapın-
da gelişmekte olan bir Ame-
rikan projesi olarak, küresel-
leşme mücadelesinde, ondan (Avru-
pa 'dan) sağlam birûs ve sadık birmüt-
tefikoluşturmaktır"... "Geçen on yılda
ABD'nin dünya çapındaki en büyük
projesi küreselleşme oldu. Küreselleş-
me ABD için o kadar merkeziydi ve
ABD dünyada o kadar önemliydiki, bu
projeyeni birdönem başlattı: Küresel-
leşme"... "On yıllık bir küreselleşme
deneyiminin ard'ndan, oldukça çok
renkli bir dünya haritası görüyoruz"...
"Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın, gü-
venlik kaygıları nedeniyle, vatandaşla-
nna 27 ülkeye gitmemeleri için yaptığı
uyanlar, küreselleşmen'n tamamlan-
maktan uzak olduğunu gösteriyor"'...
"Dünyanın çok geniş bölgeleri bu gün
dünya ekonomisiyle 50 yıl öncekinden
çok daha az bütünleşmiş durumda-
lar". Diğer bir deyişle, bu bölgeler (Af-
rika'nın çoğu, Güneybatı Asya'nın ço-
ğu, Güneydoğu Asya'nın bir kısmı, Gü-
ney Amerika'nın And Dağlan bölgesi)
bu gün ABD projesinin dışına düşmüş,
kullanılamaz hale gelmiş. Prof. Kurth,
NATO'yu bu bölgelerin sorunlarıyla iliş-
kilendirirken, Prof. Bennet "Çekirdek
ve Çatlak'.' tezinde (Dünya Ekonomisi-
ne Bakış, 24/04/03) ABD'nin savaşa bu
bölgeleri denetim altına almak için baş-
ladığını ve devam edeceğinı söylüyor-
du. NATO, ABD'nin Avrupa'yı, bu bağ-
lamda kullanmasına olanak
verebilecekbirörgüt. Bunun
için önce NATO'nun misyo-
nunun degişerek, bir bölge-
yi savunan bir örgütten, "bölge dışı"
harekâtlaryapabilen saldırgan bırörgü-
te dönüştürülmesi gerekiyordu. Koso-
vaveAfganistanbudönüşümü başlat-
tı. Şimdi NATO'nun yeni bir misyonla,
"küreselleşme" için savaşacak bir bi-
çimde yapılandınlması gerekiyor.
NATO'nun yeni görevl
11 Eylül, Bush yönetimine, öncelik-
le Geniş Ortadogu'ya odaklanan bir
harekât başlatma olanağı sağladı (ne-
denlerini geçen hafta tartışmış-
tım). Ancak Afganistan (Bkz:
"Afganistan is a Mess", Nevv
York Revievv of Books,
12/02/04) ve Irak savaşlannın
gösterdiği gibi, uzun dönemde
ABD'nin mali, askeri ve de top-
lumsal destek açısından bu bü-
yük yükün altından tek başına
kalkması olanaklı değil. Bu yüz-
den, Bush yönetimi, ABD halkı-
nın kaygılarını gideımek, yükü
paylaşmak için, Avrupalı mütte-
fiklerinden NATO'nun harekât
alanını "Geniş Ortadoğu" ola-
rak yeniden tanımlamayı, kabul
etmelerini istiyor.
Bu "büyük tartışma" içinde
Türkiye'yi ilgilendiren "inciler"de
ortaya dökülmüyor değil. ömegin ocak
sonunda, Brüksel'deki ABD NATO mis-
yonunda konuşan Senatör Chuck Ha-
gel (Senato Dışişleri Komisyonu üyesi)
şöylediyordu: "Bu gün NATO'yayöne-
lik tehdit büyük devletlerden değil za-
yıtdevletlerden gelıyor"'... Terorizm bu-
ralardasığınak, kaynakbuluyor... "ABD
dahil hiçbir devlet tek başına bu teh-
erginy@tr.net
ditlerin üstesinden gelemez"'... "21.
yüzyılın ilk yansında NATO'nun çaba-
lannın stratejik odaknoktası Geniş Or-
tadoğu olacaktır"... Senatör devam
ediyor, "Inanıyorum ki NATO Geniş Or-
tadoğu'ya güvenlik ve istikrar getir-
mekte çok daha büyük bir rol üstlene-
bilir". Senatör, Geniş Ortadogu'dan ne
anladığını da söylüyor: "Türkiye, Af-
ganistan, Irak, Akdeniz ve Israil-Fi-
listin". Gözleriniz fal taşı gibi açılmıştır
ama, ben bir kez daha vurgulamak is-
tiyorum. İstikrar ve güvenlik getirmek
için önce buralarda istikrar ve güvenli-
ğin olmadığını, buralann Batı için tehdit
oluşturduğunu var saymak gerekmez
mi? Kimileri Türkiye'nin, ABD için So-
ğuk Savaş'ta Batı Almanya kadar
önemli olduğunu, bunun "Türkiye'nin
şansını misli görülmedik biçimde art-
tırdığım" düşünürken (örneğin Asmus
& Sanberk, Wall Street Joumal, akta-
ran Çandar), Hagel'e göre Irak, Afga-
nistan, Israil ve Filistin'in yanı sıra
Türkiye de (evet şu sırada Tayyip
Bey'den dolayı yere göğe sığdırama-
dıklan Türkiye) bir "zayrf devlet" olarak,
Batı açısından istikrar ve güvenlik so-
runu, tehdit kaynağı oluşturuyor...
Münih Konferansı'nda, ABD sözcü-
leri büyük bir olasılıkla "Avrupa'nın kla-
sik anlamda süpergüç olmasının ola-
naksızlığını".. "Avrupa'nın, ABD'nin
sert güç kullanmasının kaçınılmazlığı-
nı kabul etmesi gerektiğini".. "Denge-
leyici olmaya kalkmadığı takdirde güç-
lü bir Avrupa'nın, ABD'nin işinegeldi-
ğini" (VVashington ûuarterly. çeşitli
yazılar, Kış, 2004) anlatacaklardı. Avru-
palılar dayaklaşan ABD seçimlerini dü-
şünerek fazla ses çıkartmayacaklardı.
Bu arada biz, "Türkiye'nin NATO'nun
kurtlar sofrasmdaki yeri masada mı,
yoksa mönüde mi" diye düşünmeye
devam edeceğiz...
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Sağ'ın'1930'lar'
Takıntısı
Türkiye'de sağcı düşünce bir türlü doğal yata-
ğını bulamıyor. Çünkü eski, geleneksel düşman-
lıklarından bir türlü kurtulamıyor.
Bunun çok sayıda örneği var. Milli Eğitim Baka-
nı, okul satışına karşı çıkanları komünistlikle suç-
layabiliyor. Yine sağcı yazarların çok önemli bir bö-
lümü, hemen her olanağı kullanarak 1930'lann Tür-
kiyesi'ni kötülemeyi iş edinmiş bulunuyor.
Ancak bu saldınnın nesnel bir dayanağı olduğu
söylenemez.
llk olarak, 1930'lann ekonomi politikaları, çok
sağlamdır. O yıllarda, daha sonraki yıllann sağcı
hükümetlerinin bir türlü kavrayamadığı bir uygula-
ma vardır. Açıktan para basılarak enflasyona yol
açılmaması, bütçe gelir ve giderinin eşitlenmesi ve
böylelikle ülkenin borç batağına sürüklenmemesi
ve dış ticaret dengesinin gözetilmesi bu politika-
nın üç ana direğidir ve bunlar her istikrarlı ekono-
minin sahip olması gereken politikalardır.
O yıllarda Türkiye, çok önemli bir sanayileşme
atılımınıgerçekleştirrniştir.Yalnızşekervedokuma
gibi temel tüketim malları değil, kâğıt ve demir-çe-
lik gibi temel sanayilerini de, üstelik çok az bir dış
borçlanma ile başarmıştır. Sanayinin bölgesel da-
ğılımında dengeli yaklaşım ve tesislerin bilimsel
yapılabilirlik çalışmalan sonucu ve en ileri teknik-
lerin kullanımı bu sürecin önemli özellikleridir. Son-
radan, ülkemizde özel sanayi olarak gelişen ne
varsa o yıllann devletçi sanayi atılımının çocukla-
ndır. Bu çocuklannın genlerinde, kamu bankalan-
nın sermayesi; Sümerbank ve Etibank vb. kamu
girişimleriyle ortaklık; yine kamu girişimlerinin ucuz
girdi sağlaması ve deneyimli personel katkısı var-
dır. O yıllarda gerek sanayinin gerekse ekonomi-
nin büyüme oranı, daha sonra sağcı iktidarların
"mucize" diye sattıklan yıllann büyüme oranlann-
dan daha fazladır.
Eklenmesi gereken bir nokta da kamu işletme-
lerinin (KİT) yönetimiyle ilgilidir. Bu büyük sanayi-
leşme sürecinde, KİT yönetiminin, çok ileri yöne-
tim tekniklerine uygun ve dünyaya ömek sayılacak
özellikte olduğu, yabancı uzmanlann incelemele-
rine konu olmuştur. önemli bir nokta daha var. O
yıllarda, hükümetin kendi zengıninı yaratma, des-
tekçilerıne iş ve ihale dağıtma gıbı bir uygulaması
yoktur. Ve bu anlayış, o yıllarda, yine sağcıların bir
türlü eleştiremedikleri, kamu yönetiminin rüşvet ve
yolsuzluklardan uzak kalmasını sağlamıştır, O yıl-
lann siyasetinde, rüşvet ve yolsuzluğun kiri yoktur.
Yine, bugünkü dahil, 1950 sonrasının sağcı hü-
kümetlennin bir türlü kavramadığı bir gerçek var.
Ekonomik ve kültürel gelişme bir bütündür; bu bü-
tünlük gelişmenin önkoşuludur. O yılların Türki-
yesi'nde ülkeyi yönetenler, ekonomik gelişme ile
kültürel gelişmenin yalnız ve ancak birlikte olabi-
leceğinin bilincindedir. Ekonomik gelişme, fizıksel
yatınmlann artmasıyla birlikte, eğitimin gelişmesi,
bu ikilinin bütünlüğüyle sağlanır.
Genel eğitim seferberliğine ek olarak, o yıllarda
yüzlerce Halkevı ve Halkodası, dokuz sanat dalın-
da, yurrtaşların yaratıcı yeteneklerini geliştirme ola-
nağı bulduğu yerlerdir; Köy Enstitüleri, kırsal Tür-
kiye'yi canlandırma atılımıdır. Yine o yıllarda, yok-
sul ancak yetenekli çocukların eğitim görmesi ola-
nakları yaygınlaştırılır; dünya klasiklerinin çevirisi
yoğunluk kazanır.
Kendilerini liberal sayan 1930 düşmanı sağcıla-
nn kulağına bir şey daha söyleyelim, o yıllarda dev-
letin yayımladığı lise edebiyat ders kitaplarında
Nâzım Hikmet'in şiirleri yer alır. Oysa Türk sağı,
yıllarca Türkiye aydınlarını boğmak için ilmik gibi
kullandıklan Sovyet tehdıdi ortadan kalkalı yıllar
geçmesine karşın hâlâ aptalca bir Nâzım korku-
sunun zavallılığını yaşıyor, ders kitaplanna Nâzım'ın
şiirterinin konulmasına olanak vermiyor. Yine, kö-
tüledikleri 1930'lu yıllarda, Kadro gibi, Türk dü-
şüncesinin uluslararası düzlemde bile yüz akı ola-
bilecekyayımı gerçekleşir; Semih Rifat'ın Das Ka-
pital çevirisi elden ele dolaşır; üniversite kurulur ve
Alman faşizminden kaçan bilım ınsanları burada
görev aiır. Sağcılarımız bir tüıiü öğrenemezler ki o
bilim insanları çok kısa sürede Türkçe öğrenir ve
kendi dilimizde ders verirdi.
• • •
Hersolcu, 1930'lann politikalannın günümüzün
Türkiyesi'nde uygulanamayacağını bilir. Bunun ter-
sini iddia ederek solculan 1930'lara bağlılıkla suç-
lamaya kalkan sağcılar, ya kendileri doğruları kav-
rayamıyor ya da kurnazlık yapıyor, kamuoyunu
özellikle laiklik konusunda yanıltmaya uğraşıyor-
lar; 1930'lara saldırıyı, laikliği kötülemenin birara-
cı yapıyoriar.
Ancak 1930'lu yıllara saldıranlar, eğer sağcı ola-
rak bir düşünce düzeyi tutturmak istiyorlarsa sal-
dırmadan önce, o yıllann nesnel gerçeklerini, en
azından solcu sayılmayan yabancılar kadar doğ-
ru yorumlamalıdırlar. iran ya da ABD'yi değişim
örneği saymaya hiç gerek yok; 1930'lann bilinç bi-
rikiminden ve deneyiminden, Türkiye sağcılarının
da alacağı çok ders vardır.
yakup@metu.edu.tr
Türkiye ortalamasının altında
GAPffleri
yoksulluk içinde
MAHMLTORAL
Dt\'ARR\KIR-GAP
kapsamındakı illerde
1987 ile 2000 yıllanara-
sında kişi başına yıllık
gelirdeki artışın ortala-
ma yüzde 3.4 olduğu be-
lirlenırken bu artış hızıy-
la bölgenin ancak 2019
yıhnda Türkiye ortala-
masına ulaşabileceği be-
lirtildi.
Prof. Dr. Gazi Özhan
ve Doç. Dr. Meral Öz-
han' ın araştırmasına gö-
re GAP bölgesinde Tür-
kiye ortalaması yakalan-
sa bile Marmara Bölge-
si'nin gelir ortalaması-
nın yakalanması olanak-
sız. Elde edilenbilgilere
göre GAP bölgesine gi-
ren kentlerde söz konu-
su yıllar arahğındaki yıl-
lık gelir artışı ortalama
yüzde 3.4 olarak belir-
lendi. Bunun Türkiye
genelınde yıllık yüzde
4.5, Marmara Bölge-
si'nde yıllık yüzde 3.9
ve Yunanistan'da yüzde
7.4 olduğu saptandı.
GAP bölgesinde yıl-
lık ortalama yüzde 3.4
artış olması halınde Tür-
kıye ortalaması 2019 yı-
lında, Marmara Bölgesi
ortalamasını 2030 yıhn-
da yakalayabilecek.