23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13ŞVJBAT2004CUMA CUMHURİYET SAYFA J\_ LJ J_i J[ U J \ kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 Oyunculuğu, anlatımı ve görsel düzeyiyle görkemli birAnthony Minghella destanı Cold Mountain / Yönetmen, Senaryo: Anthony Minghella / Kamera: John Seale / Müzik: Gabriel Yared / Oyuncular: Nicole Kidman, Jude Law, Renee Zellvveger, Donald Sutherland, Brendan Gleeson, Philip Seymour Hoffman, Natalie Portman, Kathy Baker, Ray Winstone, Giovanni Ribisi / ABD, 2003 (UIP) em savaş, hem seviş! 19. yüzyıhn ikinci yansı. Arka planda kuzeyle güneyin birbirleri- ni boğazladığı Amerikan Iç Savaşı, öndeyse savaşın ayn düşürdüğü ve aylarca. yıllarca bir türlü kavuşa- mayan ıkı sevgili. tç savaşa katılmış büyükdedesin- den çocukluğunda dinlediklerini hiç unutamamış, Kuzey Carolinah yazarCharles Frazierin çok satan romanından, tngiliz Hasta'nın yö- netmeniAnthony Minghella eliyle sinemaya aktarılan Soğuk Dağ, baştan belirtmek gerekirse tam Os- car standartlannı tutturmuş, sözcü- ğün tam anlamıyla epik. yeni haf- tanın bir başka görkemli üstünyapı- mı. tkiye bölünmüş ABD'de. güne- yin yenilgisinin belirginleştiği 1864'te. Yankilerin saldınsıyla cep- hedeki dehşeti yansıtan. kanlı. kvyı- cı boğazlama görüntüleriyle dehşet verici bir şekilde başlayan film, cepheyle cephe gerisinde yaşanan- lar üstüne gelişıyor. Cüneyll gencln Odyssela'sı Ciğerleri hasta rahip babasıyla (Donald Sutherland), Caroli- na'nın temız havalı, Cherokee top- rağı. Soğuk Dağ kasabasına gelen, kuğu gibi zarif, nazenin papaz kızı Ada'ya (Nicole Kidman zamanı- mızın Ingrid Bergman'ı olma yo- lunda) rutulan, aşkına karşılık da alan genç Inman (Jude Law) sava- şın yolunu tutunca Ada da onun dö- nüşünü bekliyor. Cephede sürekli düşündüğü Ada'dan güç alan In- man yaralanıp kaldırıldığı hastane- den kaçıyor, bir an önce evine, A- da'sına dönmek üzere. Babasının ölümüyle iyice dara düşüp eskı ağa- nın sürekli tacızine uğrayan Ada, baba sevgisine hasret, erkek Fatma Bugün başlayan 'Zafer Yolu \ 1930 ların şampiyon atının öyküsünü anlatıyor At koşary baht kazanır1929'da patlayan büyük ekonomik bunalı- mın, "fırsatlar iilkesi" Amerika'yı kasıp ka- vurduğu 1930'lu yıllarda. her biri kendi çapın- da feleğin sıllesini yemış ve Seabiscuit adın- daki öfkeli, dikbaşlı bir yanş atının çevresinde kenetlenmiş. toplumun değişik kesimlerinden gelen üç farklı insanın, gittikçe hızlanarak za- fer ve başanya giden yolu geçmelerini hıkâye eden "Zafer Yolu", yediden yetmışe herkesı içine alan, beylik bir sü- riikleyici komedi tadında sürüp gidiyor, hiç boş geç- meyen Randy New- man'ın şurup gıbi müzık- leri eşliğinde. Aşın uzun tutulmuş sü- resiyle giderek iç bayan film, anlatımı, oyuncu yö- netimı ve parlak görüntüle- riyle sonuçta temiz bir iş sayılabilir, biz kendi adırru- za çok önemsemesek de. "Pleasantville - Yaşa- mın Renkleri"yle dikkati çekmiş, senaryo yazarlığın- dan yetişme Gary Ross, po- püler bir filmın gerektirdiği bütün öğeleri bir araya geti- rerek ikinci yönetmenlik sı- navuıdan da yüzünün akıyla çıkıyor "Seabiscuifte. Laura Hillenbrand adh bir yazann, tüm gösterişsiz- liğine karşın o güne dek kınlmış rekorlan al- tüst eden, yanş alanında ya da radyo başında kendıne bağladığı umutsuz insanlarca izlene- rek dönemin efsanevi Pegasus'u haline gelen bir yanş atının gerçek hikâyesi aracılığıyla bü- yük bunalım yıllanna odaklanan " Seabiscuit: An American Legend" adh çok satan kitabın- dan uyarlanmış film. Dramdan komediye. ro- mantizmden dönem filmine gidip gelerek de- rinleşmeye çalışan, bildık klişeleri yerlı yerin- de kullanan film bıraz uzatümış \e sarkinış. Bunalım döneminın kasvetli atmosferiyle bezgin ruh halinı, yer yer bır anlatıcının açık- lamalanna ve siyah-beyaz fotoğraflara yer ve- rerek yansıtan bu film, tempoyu yükselten ya- nş sahneleriyle, kovboy-at görüntülen ve alt- tan alta süregelen bir mizah ıçeriyor. Kuşkusuz Amenkan si- nemasında öteden beri bir alttür oluşturagelen 'at ve atyarışı filmleri' arasmda yer alacak "Zafer Yolu". bir kez daha rekabetçı ve gi- rişimci sistemin kutsandığı bir Amerikan rüyası çeşıtle- mesi ve en âlâsından bir Holh/vvood eğlencehği. Özellikle spektaküler ya- nş sahnelenyle ılgi çeken "Seabiscuit", 65-70 yılön- cesinde ülke çapında olaya dönüşmüş efsane\ i atın öy- küsünü perdeye taşıyan, se- vimli bir üstünyapım olarak yeni haftanın seyre değer filmlerinden. Yanşlan nak- len radyodan aktardığı kısa rolünde yine harikalar yara- tan 'adamımız* VVilliam H. Macy'ye dikkat! Seabiscuit/ Yönetmen, Senaryo: Gary Ross / Kamera: John Schwartzman / Müzik: Randy Nevvman / Oyuncular: Jeff Bridges, Chris Cooper, Tobey Maguire, Elizabeth Banks, VVilliam H. Macy, Gary Stevens/ ABD 2004 (UIP). tipli, rençber yoldaşı Ruby'nin (Re- nee Zelhveger) yardımlanyla çift- liğine sahıp çıkmayı öğreniyor, sev- dığıni beklerken. Ne var ki sevdiği Inman'ın. tıpkı başı beladan on yıl boyunca kurtulmayıp sevgili kansı Penelope'ye bir türlü dönemeyen Ulis gibı, bölge muhafızlanyla ödül avcılannın amansız takibinde, aşkı- nın, sadakatinın ve cesaretinin sı- nandığı, çileli ve çetin dönüş yolcu- luğu bitmek bilmez... Aşk, savaş. şiddet. ırkçılık, vb. te- malan sanp sarmalayarak 2.5 saati aşkın bır süreye yaydığı bu lirik So- ğuk Dağ'la seyircinin gönül telleri- ni titretmeye soyunan Minghella, bızce bu kez tngiliz Hasta'dan çok daha ıyi bir epik kotarmış. Savaş, savaştan kaçış ve dönüş olarak ka- baca üç bölümde seyreden filmi, geriye dönüşlerle akarak kronoloji- yi iplemeyen bir çizgide gelişen bir yapıda kurmuş ve yer yer duygu yüklü. güzel sahneler çekmiş Ming- hella: ana karakterlerini tanıtıp öy- kü yürüdükçe ötekı yan karakterle- ri de ışin içine katıyor usturupluca. Yeni bir Rüzgâr Clbl Ceçtr Yine kendi ekibiyle (İngiliz Has- ta'yla Oscar kazanmış usta kame- raman John Seale, montajcı Wal- ter Murch, kostümcü Ann Roth ve Fellini'nin yanında yetişmiş, Scorsese filmlerine emek vermiş usta yapım tasanmcısı Dante Fer- retti) çahşarak teknik altyapısıyla göz alan, esaslı bir romantik destan imzalamış. Kalabalık kadrosundan kaynak- lanan başanh oyunculuk perfor- mansları, özene bezene çekılmış tablo gibi görüntülen, yoğun liriz- mi ve Norah Jones, James Taylor, Alison Krauss gibi seslerden din- lediğimiz, geleneksel güney folklo- nınun uzantısı soundtrack'lerle dopdolu, seyir zevki veren bu epik drama. belki süresi bıraz bunca uzun tutulduğu için yerilebilir. Gö- rünen o ki geçmişte Doktor Jivago, Lawrence of Arabia vb. gibi sine- ma tarihine geçmiş birtakım örnek- ler düşünüldüğünde, epik dramamn kitabını yeniden yazmış Minghella. İZLEYİCİ GÖ2ÜYLE. ERDAL ATABEK Yediden yetmişe aşk öyküleriKüçük bir çocuk âşık olabilir mi ve aşkın acılannı yüreğınde duyabilir mi? Onun babası olsa- nız çocuğunuzun aşk acısı çek- tiğini düşünüp ona yardım et- mek için planlar yapar mıydı- nız? Aşk her yerde ve herkesi et- kileyebilir. Ister küçük bir çocuk olun, ister başbakan, yetişkin bır kadın ya da etkileyici bir erkek. aşk hiçbir engel tanımaz ve her yere teklifsizce girip çıkar. Richard Curtis, zengin bir oyuncu kadrosuyla film tanıtım- lannda "romantik komedi" de- nilen türde bir film yapmış. Oy- sa 'Aşk Her Yerde' romantik komedi olarak tanıtılan sabun köpüklerinden değil. Yaşanan gerçekleri birçok olayın örgüsü içınde. ınsanı baymadan, bunalt- madan anlatıyor. Sevgiler, aşk- lar, aldatmalar, yanılmalar. far- kına varmadan geçip gitmeler sı- cak insan ilişkileri içinde rahat- ça yaşanıyor. îngiltere başbaka- nı, kendisine çay servisı yapan, pek de çekici olmayan sıcak kanlı bir kızı ılgi çekıcı buluyor. Başbakanın kız kardeşinin evli olduğu erkek, kendi işyerinde çalışan bir genç kadının ilgisine kayıtsız kalamıyor. Bir yazar al- datılmanın acısını yaşarken evinde hizmet eden kızın ilgisi- nin farkında bile olmuyor. Oysa onu fark ettiği zaman iş işten geçmiş midir acaba? Okulunun en popüler kızına âşık olan ço- cuk, onun ilgisini nasıl çekebi- lir? Bütün bunlar, insanlann her zaman, her yerde yaşayabilece- ği sıradan olaylar gibi duruyor. Ama birlikte işlenince belki de her gün yaşanıp fark edılmeyen nice ilişkinin anlamlı insan hal- leri olduğunu görüveriyoruz. 14 Şubat Dünya Sevgililer Günü ile anlam bağlantısı olan bu film de tatlı tath bütün insan hallerini gözler önüne seriyor. Hugh Grant, Liam Neeson, Colin Firth gıbı oyuncular fil- mi zenginleştiriyor. Uzakdo- ğu'nun Aşk Zamanı filminde insanlann içinde yaşanan aşk öyküsüyle karşılaştınnca Doğu ile Batı'nın aşk anlayışındaki büyük fark da ortaya çıkıyor. Hoş bır komedi. Hele de bizim "âşık olma" kültürümüzle karşılaştınhnca ortaya düşündürücü farkhlıklar çıkıyor. Bizim "tek yanlı tutul- ma hallerimiz", "sevdiğimize hayatı çekilmez kılma azmi- miz", hele hele "istenmeme durumundaki çılgınlıkları- mız" gözümüzün önüne gelin- ce, filmı eğitici bulmamız bile mümkün. Görün de hem keyif alın, hem de düşünün. Filmde Heike Makatrch ve Alan Rickman da var. KEDİ GOZU YECDİ SAYAR Sizi Seviyorum Desem Çıkar mı Bir İşiten "Kim bilir kimleri taşır Denizde ışıklar yüzdüren şu batık gemi Kimlere açılır lambalan yanan evlerin pencereleri 'sizi seviyorum' desem çıkar mı bir işiten insan daha uzak yıldızından daha yalnız dünyadan" (1) Lefkoşa'dayım. Bölünmüş aşkların, bölünmüş kimliklerin orta yerinde, tarihin dönüm noktalann- dan birinetanık olmanın heyecanını paylaşıyorum... Savaşla, aynlıkla beslenmiş bir toplumun insanlan savaşa karşı barışı, nefrete karşı sevgiyi seçiyor bu- gün. Meydanlarda, "Yeterartık!" diye bağırıyor, nef- ret ve düşmanlık duygularıyla yetiştirilmiş genç ku- şaklar. Artık kimseler durduramaz banşı. Şairlerin yıllar boyu usanmadan ektikleri sevgi tohumları fış- kırıyortopraktan... Bölünmüş aşkları merak ediyorum. Otuz yıl bo- yunca, kim bilir kaç genç âşık oldu birbirine iki ta- raftan (çoğunlukla yurtdışında tanışan gençler ya- şamış böylesine aşklan)? "O kadarfazla değildisa- yılan" diyor bir arkadaşım. Koşullara direnememiş pek çoğu bu aşkların. Doğaldır. Aşkın peşinde koş- mak niye; gündelik 'i/ı'şkıter'le avunmak varken... A- ma sevgi ihtiyacı gene de engellenemiyor. Tıpkı, banşa duyulan özlem gibı. Ulusları, kültürleri ayıran duvarlar bir bir yıkılıyor. Bugün Kıbrıs'ta, yarın Filis- tın'de... Kıbrıs'ta, iki tarafın çirkin politikacılannın aynmcı politikalarına karşı çıkanların başında her zaman sanatçılar var oldu. Şairler, yazariar, ressamlar, si- nemacılar, tiyatrocular... Türkçenin en önemli şair- lerinden Neşe Yaşın'ın ve iki kesimden sanatçı ar- kadaşlarıyla oluşturduğu 'Artists andArtists' grubu- nun, tüm zorluklara karşın iki kültürü buluşturan Lefkoşa BelediyeTıyatrosu'nun çalışkan yönetme- niYaşarErsoy'un, '/orş/'taraftanressamarkadaş- lanyla ortak sergiler açan ressam Fikret Demi- rağ'ın, 'Çamur'filmiyle Kıbrıs sorununa yürekten ve yürekli bir bakış getiren Derviş Zaim'in, 'Duvar' ad- lı son filmiyle iki toplum arasmda köprüler kuran Panicos Chrysanthou'nun (ve benzeri çabalara o- muz veren diğer Kıbrıslı Rum sanatçıların), Mago- sa'daki festivale Rum sanatçıları katabilmek için uğraş veren belediyenin kültür-sanat sorumlusu Asım Akansoy'un ve CTP'li üç belediye; Lefkoşa, Gazimagosa ve Girne belediye başkanlarının çaba- ları unutulmayacak elbette. New York'ta barış gö- rüşmeleri sürerken bu üç kentte 'Avrupa Filmleri Festivali' gerçekleşti (Göksel Gülensoy'un çaba- larıyla). Banş Pirhasan la birlikte, bu etkinliğe ko- nuk olduk birkaç günlüğüne. 'O da Beni Seviyor'u bir kez daha izledim, şenliğin açılış gecesi. Aşkı bu kadar güzel anlatan kaç filmimiz var acaba? Söze aşktan girip aşkla bitirmem boşuna değil. Yarın 'Sevgililer Günü'... Medyamız size bir şeyler satmaya uğraşıyor günlerdir. Sevginizi kanıtlamak için bir şeyler satın almanız gerektiğini anımsatıyor. Benden de bir önen: Sevgilinize bir öykü kitabı he- diye edin. Sart Faik'ten, Sabahattin Ali'den, Sev- gi Soysal'dan.. hangisi sıze göre aşkı daha iyi an- latıyorsa... Çünkü yarın 'Dünya öykü Günü' aynı zamanda (PEN Yazarlar Derneği ve Edebiyatçılar Derneği'nin önerisiyle UNESCO 14 Şubat'ı Dünya öykü Günü ilan etti. Medyamız bu haberi önemse- medi elbette). Yalnızca yarını değil, her gününüzü aşkla, sanat- la, banş içinde geçirmek elinizde. Yeter ki isteyin... Yeter ki gözünüz 'ay'da olsun. Çünkü: "Ay aşktan yapılmıştır seninle bakarken anladım senın bakışın ayc/an yapılmıştır sen ateşten, öpüşten ve ışıktan yapılmışsın ben senden" (2) (1) Mehmet Yaşın, "Ayaklarını Akıntıya Sarkıtan Çocuk" başlıklı şiirinden - 'Sözverici Koltuğu', Adam Yayınları. (2) Neşe Yaşın, 'Ay Aşktan Yapılmıştır', Gendaş. vecdisayar@yahoo.com BUGUN • ATATÜRK KtTLTÜR MERKEZt'nde 19 30da tDSOdan 'Vedat KosaPı Anma KonseriV Şef: lsrael Yinon. Solist. Gülsin Onay (piyano). (0 212 251 56 00) • BABYLON'da 23.00'te Achanak konseri. (0 212 292 73 68) • NARDİS JAZZ CLUB'da 22.30'da Francis Lockwood Trio konseri. (0 212 244 63 27) • TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR MERKEZÎ'nde 19 OO'da 'Açıklamalı Çeng Resitali' (0 212 293 12 70) • YAPI KREDİ SERMET ÇİFTER SALONU'nda 18.30'da 'Çeviriye Kuramsal Bakış: Çeviri Öğretimi-Çeviri Bir Sanat mı?' konulu 'Cogito söyleşisi'. Konuşmacılar: Alev Bulut, F. Sakine Eruz. (0 212 252 47 00) • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİnde 16.00'da kısa metrajlı nimler toplu gösterimi. (0 212 252 35 00) M ATATÜRK KİTAPLIĞI'nda 18 OO'de Hüsamettin Arslan'm katılacağı 'sosyal bilimler atölyesi'. (0 212 249 38 19) • BİLGİ ÜNtVERSİTESİ DOLAPDERE KAMPUSU'nda 14.30"da 'Aşk Zamanı', 16.30'da 'Sibirja Berberi' ve 19.30'da 'I Want You' adh filmlerin gösterimi. (0 212 293 50 10) BAĞJMSIZ FİLMLER FESTİVALİNDE BUGÜN • AFM l'de 12.30'da 'Benzin', 15.00'te 'Misket', 19.00'da 'Belleville'de Randevu', 21 30'da 'Tüm Gerçek Kızlar' ve 24.00'te 'Korku X' • AFM 2'de 13.00'te 'Kısalar 2', 15.30'da 'Çekim Kuralları', 19.30'da 'Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi', 22.00'de 'Çaylak Kasaplar' ve 00.30'da 'Derimin Aİtında'. • AFM 5te 18.30'da 'Kurmacanın Sonu' ve 21 .OO'de 'Sansa'. (0 212 454 15 55)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear