25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13ŞUBAT2004CUMA 14 J V L J L J İ U J \ kuftur@cumhuriyet.com.tr İstanbul Devlet Opera ve Balesinden Sevgililer Günü'nde 'Kiss me Kate' KüttürServis - İstanbul Devlet Opera ve Bale- si'nin 'KissMeKate' mü- zikali yann saat 15.30'da AKM'de izlenebilecek. Yapıtta Shakespeare'in *Hırçın Kız' adlı oyunu sahneye konmaktadır Re- jisör Fred Graham aynı zamanda başrollerden bi- ri olan 'Petruchio'yu can- landıracaktır. Provalar sırasında eski kansı olan ve Hırçın Kız Kate ı canlandıran Lilli Vanessf nin gözlen önün- de 'Lois Lane' rolünü oy- nayan Bianca'yla flört eder. Bu durum her ikisi- ne de tam bir vıl önce bo- şanmak zorunda kalışla- nnın nedeninı düşündürür. Acaba Lilli'nin kapnsle- ri mı yoksa Fred'ın ken- dini beğenmişliği mıydı onlan ayrılmaya zorla- yan"7 Sevgi Sanh'nın çe\ ırdi- ği, Altan Günbay' ın sah- nelediği ve orkestrayı Ser- dar Yalçın'ın yönettığı müzikalin koreografisı Joel Schneeye, dekorla- n ErkutUzeDi'ye, ışık dü- zenlemesi Ahmet Def- ne'ye ait. Koroyu Gök- çen Koray'ın çalıştırdığı 'Kiss Me Kate'de başrol- leri Suat Ankan ve Ruh- sar Öcal paylaşıyorlar. ilk solo albümünü tamamladı Müzikal vann saat 15J0'da AKM'de. Dünya listelerinde birTürk: Abideen 23 yaşındaki Türk gencinin tngiltere'de kurdu- ğu yeni topluluk ABS. ılk solo albümü "Abstract Theory"yi tamamladı ve BMG etiketiyle çıkar dı. 1981 yılında Doğu Londra, Hackney'de Türk baba ile İrlandalı anneden dünyaya gelen Richard Abideen Breen, 17 yaşında "Fi- ve" topluluğuna katıldı ve 'SlamDunk' adlı parçayla listelen zorladı. Üç albümden kazandıklan deneyim- le ABS'yi kuran Abideen. ıkı yıldan ben üzerinde çahştığı 13 parçalık al- bümü, yani "Abstract Theory"yi ni- hayet tamamladı. Albümden çıkan ilk liste şarkısı '7Ways', BMG'nin ye- nı sanatçısı Eve'in vokallenyle zen- gınleştirilmiş. Melodik zenginliği ıle dinleyenleri etkileyen albüm, New York'lu yapımcı ve gitarcı Hod David'le Abideen'in ortak ça- hşmasının ürünü. Ali Candaş'ın resim sergisi 5 Mart'a kadar Atatürk Kültür Merkezi Sergi Salonu'nda Renklerin sabırlı yürüyüşüOSMAN ŞAHtN AHCandaş'ın resimlerindeki ger- çek hep maviden yana. Duman yo- ğunluğunda, kabaran, devinen, şi- şen bır mavı bu. Bir de kırmızılar var. Kirmızılarkan kırmızısı değıl, güneşte kızarmış, taduıı almış bir el- manın kırmızısı. Yeşiller var ayn- ca Yeşiller genç değil. dinlenmiş göl- ge yeşılı.. ya da derinlerdekı su ye- şili. Renkler ıçindeki ritmik devınim, erime, buharlaşma öylesine canlı ki, Candaş, ruhunun o renkler ara- cılığıyla nerelere varabileceginı an- latmak istemiş sanki. Renk uçlan- nı, koyu mavileri. Doğu Karadenız dağlannın mor derinliklerinden çı- kardığı belli. Yine bir Doğu Kara- deniz sonbahannda, sararmış dut ve kavak yapragı sanlan ile kehri- bar kızanğı meşe ve çınar yaprağı renkleri, koyun yünü kirindeki bu- lutlar ve karalahana renkleri, Can- daş'ın çocukluk bilincinin renkle- ri. Renk, ışık. desen ve flgür Kendilerine özgü renk givimleri var resimlerin. Yalnızca bu zama- nrn renklen değil onlar. Kullanılmış bir zamanın; zamana zaman renk- len. Bazı tablolarda ışığın ve güç- lülüğün sertçe birbirlerine girdikle- ri gözleniyor. Desen ve figürler bır- birleriyle bır iç uyuşmazlığa düşmüş- ler gibi. Küçük küçük renk mer- kezleri oluşmuş. Bu merkezler için- de çözülen, enyen, teslim olan renk- ler var aynca. Koyu tonlann ara- sındaki renk yaymalan. boya yığ- maları, bambaşka bir derinlik veri- yor resimlere. Ali Candaş, baskı altına alamadı- ğı duygulannı, bilinçaltındaki zı- hınsel yoğunluğu, renk ve figürler aracılığıyla tersyüz etmiş, aradığı halde kimselerde bulamadığı sev- gileri, sıcakhğı. coşkuyu, resimle- A li Candaş, baskı altına alamadığı duygulannı, ZE bilinçaltındaki zihinsel yoğunluğu. renk ve figürler /-l aracılığıyla tersyüz etmiş, aradığı halde kimselerde -X .A. bulamadığı sevgileri, sıcakhğı, coşkuyu, resimlerine yerleştirmiş iyice. Sergisinden bir renk tutkunu, bir renk zengini olarak aynhyor insan. Renkler peşini bırakmıyor. Her şeyi renge, figüre götüren resimler, Candaş'ın resimleri... rine yerleştirmiş ıyıce. Sanatçı, atölyesine kapanarak ay- larca çalışır. Yıllann bırikimini, tu- val üstüne fırçasıyla renk renk dö- kerek, duygulannı tuval bezine em- dirmeye çalışır. Yaratma sürecidir bu. Bu süreçte sanatçı, kendisini tu- valin içine hapseder. Renkler, desen- ler, figürler çıkmaya başlar ortaya. Bu yaratma sürecinde yapılacak olan resim konusunun, hiçbir za- man önceden tasarlanmadığını, res- min doğumunun. sanatçınm tuval üzerinde çahşırken başladıgını be- lirteyim. Resim bittiğinde. sanatçı da. resim de birbirlennden yakala- nnı kurtarmışlardır. Karşıhklı bir kurtulmadır bu. Bır farkla ki, ikisi de biraz büyüyerek, gelişerek çık- mışlardır atölyeden. Sergide yer alan irili ufaklı yetmışe yakın tab- loyu izlerken düşündüm Candaş'ın kaç kurtulmayı yaşadığını. Hem figür. hem soyut, yan figü- ratif, yan soyut anlatımla yapılmış tablolardakı figür sınırlarınm be- lirsiz olmasının, figürlerin iyıce açı- ğa çıkanlmayışının, izleyiciyi res- mın içine çekme anlayışından kay- naklandığını belırteyım. Resımlerle desenlenn uyumun- dan oluşan düşünceler, izleyiciyi farklı renk katlanna çağınyor gibi. Renkler kabanyor, soluk alıyor, bü- yüyorlarçünkü. Resimlerin bazıla- nnda öyle canlı renkler var ki, iz- leyicinin etkilenmemesi olanaksız. Tablolardaki boya yığmalan, boya hamurunun bolca kullanılması, bi- linçlice yapılmış bir eylem sanki. Be- yaz renkler, pek çok resme egemen durumda. Beyaz, Anadolu insanı- nın umudunun. geleceğinin, ışığı- nın simgesi olduğu için mi° Beyaz yığılmalannın yanı sıra kırmızı akın- tılann, mavilerin, bırbüierini ezme- den, sessiz, sabırlı yürüyüşleri hoş. Bir ebem kuşağı renklerinin sınır- lan içinde belirsizleşiyorlar. Lekelerln blrblrlyle uyumu 'Ateş Dansı' adlı tabiodakı beyaz kadın fıgürünün, akan gür kara saç- larının gögüslerdekı boya hamu- ruyla birleşmesi, beyaz, koyu, açık renk ilışkileri, beyaz renkler arası- na serpiştinlmiş san, küçük, yumu- şak lekeler, farklı bir boyut katıyor resme. Tablonun bazı yerlerinde ha- fifçe kırletilmiş. yer yer de öldü- rülmüş kırmızılar var. Kırmızılar- daki anafor. lekelerin birbiriyle olan uyumu övgüye değer. 'Üzgün' adlı tablodaki boynu bü- kük 'üç kadın' figürü, Anadolu ka- dmının, ağır kadınlık yazgılannın simgesi gibi. Ali Candaş'ın sergisinden bir renk tutkunu, bir renk zengini olarak ay- nlıyor insan. Renkler peşini bırak- mıyor. Cevreye olan bakışlan deği- şiyor. Duvarlardaki çatlaklar, sıva le- keleri, kükürt sansı bulutlar olduk- ça farklı görünmeye başhyor insa- na. Her şeyi renge, figüre götüren re- simler, Candaş'ın resimleri... YAZIODASI SELİM İLERİ Sanat ye Alçakgönüllülük Bir eve konuk gitmiştim. Yıllar önceydi. Akşam yemeâinde beş kişiydik. Evin hanımıyla ikimizya- şıttık. Oteki üç kişi, ikısi film yönetmeni, biri senar- yo yazan, bizden önceki kuşağın temsilcisiydiler. Sinemadan, özellikle de Türk sinemasından ko- nuşuluyordu. Türk sinemasına gönüllerini vermiş- lerdi. Türk sineması üzerine yazılmış tarihçelerde, üçü, emekieriyle, çok sayıda filme imza atışlarıyla tanı- nıyorlar. Kimi sinema yazarları 'emek' üstünde durmuş, kimileri de bırkaç cümleyi yeterli bulmuş. Onlann, günümüz sinema adamlan gibi, yurti- çinde, yurtdışında, ulusal, uluslararasışenliklerde- ki başanlanndan kimse söz açmadı bugüne dek. öylesi başanlann yaratıcıları da değillerzaten. Ama eski filmlerden, o melodramlardan, acıklı 'kurdele'lerden, komedilerden söz açarken, esri- yip gitmışlerdı. Şaşırtıcı bir kendinı adayış. Ne diyaloglann çınlaması dinmiş, ne sahneler.. çekim günleri unutulmuştu. Geçmiş zamana bel- lekleri meydan okuyordu. Sonra edebiyata geçildi. İlk kez tanıyordum yö- netmenlerden birini; bazı filmlerini görmüştüm ama, kendisiyle o geceye kadar tanışmamıştık. Düpedüz bir edebiyat çılgınıydı. Aka Gündüz'ün. Mahmut Yesari'nin, Sermet Muhtar Alus'un, Server Bedii'nin (Peyami Sa- fa'nın takma adı), Reşat Enis'in, Selami Izzet'in rpmanlarını söylüyordu, Kenan Hulusi Koray'ın, Ümran Nazrf'in öykülerini... Sinemanın, daha çok da televizyonun bu bere- ketli kaynakları bilmiyor oluşuna yeriniyordu. Eski kitaplarının, yani o hazınenin bir kısmı evin- de, bir kısmı da annesinin Bakırköy'deki evindey- di. Fakat kitaplar sanki yanımızdaydı; yönetmen sararmış sayfalan okşayıp duruyordu. Derken Bakırköy'deki gençliğe geldi sıra. Cahit Kûlebi'nin dizesi gibi: "Dön geri bak". Sokaklar, evler, beyaz yağlıboya köşkler belirdi. Bir genç kız yüzü belirdi, sinemamıza bir kez da- ha damga attı, siyah uzun eldivenler, vualetli şap- ka. O, Belgin Doruk'tu... Sabah erken saat film setlerine gidiş, banliyö tren- leri, arkadaşlık... Annesinin evinde delikanlılık ça- ğı kitaplan saklı duran yönetmen de, dostum, ağa- beyim senaryo yazan da, Belgin Doruk da Bakır- köylü'ydüler. Sonra resimden konuşuldu. Senaryo yazannın ömrün kazancıyla var edebıldiği bir koleksıyonu var- mış. Sanattan konuşuldu. Tepebaşı Dram Tiyat- rosu bir kez daha perde açtı. Çok güzel bir geceydi, çok içli söyleşilerdi. Yaşadığım geceyi başka gecelerle ölçüp biç- miştim. Hâlâ ölçüp biçerim... Bugünün anlı sanlı, afırtafıryerinde kişileriyle ge- çirdiğim geceler. Şu ya da bu sanat dalında do- kunulmazlık edinmişler, pek de yüz vermiyoriar si- ze, geçmişin sanat adamlarını tanımıyortar, Reşat Enis'i, hele Selami Izzet'i niye okusunlar, işteo ki- şilerle geçirdiğim geceler. Bir şey eksikti o gecelerde. Belki içtenlik. Bir şey yaralayıp duruyordu. Belki Amerikancı- lık. Belki geçmişin kültürüne bu bırikimle yaklaşa- mamak. Alçakgönüllü ve ıçten olmadınız mı, sanatınız size ıhanet edebiliyor. Ihanetiyle sizden öç alıyor. Sizi nerelere sürüklemiyor ki... Öneriler: Kitap / Küçük Şeyler, Melisa Gürpınar, Alkım Ya- yınevi, ("Havai fişek I neşesiyle bombalar I düşü- yor artık." Vıttorio Vettori yaşamım yitirdi • RO.MA (AFP) - ttalyan yazar ve sanat eleştirmeni Vittorio Vettori. 83 yaşında öldü. 150'den fazla yayınlanmış kitabı olan Vettori, üzerine birkaç inceleme kitabı hazırladığı Dante yapıtlan, özellikle de 'îlahi Komedya' konusunda uzman kabul ediliyordu. 'Etriikslerin încili", "Yenilmişlerin Altını', 'Hapishanedeki Aldomoro'nun Güncesi", 'Italyan Uygarlığının Edebi Tarihi', "Roma Roma'ya Karşı', roman, şiir, eleştiri, inceleme, deneme türlerinde yapıtlar veren yazann kitaplanndan bazılan. Evvel zaman içinde Collection, okuruyine geçmişteyolculuğa çıkarıyor: Inebolu, eski daktilolar, biletler, manzarah tepsiler... K Ü L T Ü R • Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I Dergide 1877 yılında doğan k \bst' marka daktilonun serüveni de anlatıhvor. KültürServisi - Üç ayda bir yayım- lanan Collection dergisının yeni sa- yısı çıktı. Dergide Sener Köksu- mer'ın Kastamonu ıline bağlı Ine- bolu kasabasını ele alan 'Evvel Za- man tçinde İnebohı' yazısında ka- sabanın tanhsel serüveni anlatılı- yor. 'Bir Yost Anyorum" başlıklı Ke- mal Suman ımzalı yazıda 1877'de NewtonYöst'ün buluşu olarak. Mer- rit Brothers' ın Massachusetts, Springfields'dakı fabrikasın- da doğan 'Yost' marka dakti- lonun serüveninin yanı sıra kendı koleksıyonunda yer alan diğer daktılolanyla ılgili bil- gıler de venyor. Collection'da Aygaz'ın des- teğiyle hazırlanan. araştırma- cı BahattinÖztuncay'ınyaz- dığı 'Dersaadet'in Fotoğraf- çdan-19. \ üzyıl İstanbulu'nda Fotoğraf: ÖncüJer, Kurumlar, Yapıtlar' adlı, 1839-1900 yıl- lannı kapsayan dönemde İs- tanbuFda fotoğrafçılığın ge- lişımini anlatan iki cıltten olu- şan kıtapla ilgili bir yazı da yer alı- yor. Bu sayıda aynca İpek Altınke- ser'in 'Yaa Resimlerindc Ha\T van Figürleri'. R. Sertaç Kayseriİioğ- lu'nun 'Karanhklann Sessiz Şahit- leri: Eski Sinema Biletieri' keyıfle okunacaklar arasında. İsmail Bakar bu sayı ıçin bir dö- nem neredeyse tüm evlerin ve kah- \ ehanelerin vazgeçilmezleri arasın- da bulunan •ManzarahTepsikr' üze- rine bır yazı yazdı. Bakar bu renkli tepsılenn hikâyelennı şöyle anlatı- yor: u Almanya,Fransa,Rusyaveİn- giltere'den getirilen tapsüerde. do- ğa ve manzara resimleri anakonu- lan oluştururken İstanbuTda \apd- dığı sanılan tepsiler ise minyatür ge- leneğini andıran çizgilerinin yanı sı- ra Batı etkilerini de jansıtmaktadır." 'Nazara Karşı Geliştirilmiş Sa- vunma Objeleri' başlıklı yazısında Yasemin Masaracı inanma ka\ra- mınıirdelerkenFadimeGeleş 'tnan- cın A>nasıTarikatTaçlan'nda, tacın insanın ruh, akıl, kalp \e nefısten olu- şan özelliğıne ışaret ettığınin altını çizıyor. Dergide Önıer Serkan Bakırın IBM Hizmetleri Bölüm Müdürü Bü- lentBankacı ıle koleksiyonerlik üs- tüne yaptığı bir röportaj da bulunu- yor. Dergide yer alan dığer başlıklar ıse şöyle: 'Enflasyon Pullan", 'Ankara Hükümeti". 'Genç Koleksiyonerler', •Osmanlıda Kâğıt Paralar' ve "Ko- leksivoncu Gözü\1e'.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear