23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA OLAYLARVE GORUŞLER CUMHURİYET 7ARALIK2004SALI EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Hey Gidi Günler. Biletimizi alıp maçlara girdiğimiz ve paşa paşa maç seyrettiğimiz gibi; üç kuruş ödediğimiz tramvaya binip, nasıl olsa şimdi bir büyük gelir, boşuna oturmayalım, ayakta duralım dediğimizi. Şöyle bir felekten çalmak için Beyoğlu'na çıkmak istediğimizde içimizden birinin "Yahu çocuklar ben sizinle gelemem, doğru dürüst bir gömleğim yok" diye özür dilediğini. PENCERE lumu nasıl bu hale geldi? Suçlular aranıyor; tartışmalar, yorumlar yapılıyor. Asıl suçlu ve sorumlular toplumdaki bu bozulmayı, bu yozlaşmayı, bu ilkelliği, bu cehaleti, bu yolsuzluklan, bu eğitim düzeyini, bu vurgun ve soygunlan, haksız kazançlan, bu banka soygunlannı, bu gelir dağılımı eşitsizliğini, bu işsızlıği, perişanlığı yaratanlar değil mi? Yıllardır bunlan tanımıyor muyuz? Asıl onlan yakalayıp hesap sormak gerekmez mi? Toplumu bu hale getirdikleri için... Biletimizi alıp maçlara girdiğimiz ve paşa paşa maç seyrettiğimiz gibi; üç kuruş ödediğimiz tramvaya binip, nasıl olsa şimdi bir büyük gelir, boşuna oturmayalım, ayakta duralım dediğimizi. Şöyle bir felekten çalmak için Beyoğlu'na çıkmak istediğimizde içimizden birinin "Yahu çocuklar ben sizinle gelemem, doğru dürüst bir gömleğim yok" diye özür dilediğini. Demiryolunu aşınca hemen ulaştığımız o pınl pınl Marmara Denizi'ni, o güzelim havuzlu Emin Mahirli Beyazıt Meydanı'nı, Babıâh'deki zaman zaman Hasan Âli Yücel'e rastladığım Remzi ve lnkılap kitabevlerini, taksitle alışveriş yaptığımız Marif Kitabevi'ni, sanatçı ve yazarlann buluştuğu Meserret Kıraathanesi'ni ve de Büyük Postane yolundaki demirhindisine doyamadığım Izmir Şerbetçisi'ni nasıl bir özlemle anıyorum bugünlerde bilseniz... Montaigne ve Amerika! "Dünyamız azönce bir başka dünya buldu. Bunun sonuncu kardeş olduğunu kim söyleyebilir. Bugüne kadarinlerin cinlerin bildiğiyoktu bu yeni dünyayı. Bizimki kadar büyük, insan dolu, kanlı canlı birdünya bu, ama o kadar yeni, o kadar çocuk ki, abc öğreniyor henüz. Elli yıl öncesine kadar ne yazı biliyordu, ne tartı, ne ölçü, ne giysi, ne buğday, ne üzüm. Doğanın kucağında çınlçıplaktı, anası ne verirse onunla besleniyordu." Michel de Montaigne bu satırlan 1579'da yazıyordu. Amerika kıtasının Kolomb tarafından keşfinden (1492) 87 yıl sonra!.. Yeni bir dünya, yeni bir umut! Ama Avrupa'dan gelen insanlar uygarlık, kültür, sanat, bilgi götüreceklerine oraya bir hırsız, birzalim, bir çıkarcı olarak gelmişlerdir... Montaigne şöyle sürdürüyor: "Bizim oraya götürdüğümüz ilk örnekler, davranışlar o halklan erdeme hayran etse ve özendirse onlarla bizim aramızda kardeşçe bir toplaşma, anlaşma kurabilse, bütüno yeni ülkede ne yaman bir evrim, bir ilerieme sağlanabilirdi. Doğal başlangıçlan bu kadar güzel olan o yepyeni, o öğrenime susamış ruhlan kazanmak ne kadar kolay olurdu! Biz tam tersine, bilgisizliklerinden, görgüsüzlüklerinden yararlanıp onları bizdeki kötü örnekleriyle kalleşliğe, sefihliğe, cimriliğe, her türlü insanlık dışı davranışlara, işkencelere alıştırdık. Bunca şehir dibinden yıkılıyor, bunca milletin kökü kurutuluyor, milyonlarca insan kılıçtan geçiriliyor, dünyanın en zengin, en güzel ülkesinin altı üstüne getiriliyor. Aşağılık makine zaferleri bunlar!.." Sabahattin Eyüboğlu nun çevirdiği "Montaigne'in Denemeleri"ri\ okurken "Amerika'nın Bulunuşu" parçasına takılıp kaldım... Montaigne seksen yıl önce keşfedilmiş yeni kıtaya Avrupa'nın, en kötü, en çirkin yönlerinin, insanlarının uygarlık adına zulüm, ölüm ve işkence götürüldüğünü yazıyor!.. "Bari, bu soylu ülkeyi Büyük Iskender, Eski Yunanlılar, Romalılarfethetmişolsaydı, bunca krallıklan, halklan böylesine büyük değişikliğe uğratacakyerde, onlann vahşiyanını törpüleseler, doğanın orada ürettiği güzel tohumlan güçlendirip geliştirseler, toprakların işletilmesi, şehirierin donatılması, gerekli olduğu ölçüde kendi dünyalannın sanatlarını katmakla kalmayarak Yunan ve Roma erdemlehni o ülkenin yerti erdemleriyle kanştırsalardı!" Ama Montaigne'in istediği olmamış! Avrupa, yeni keşfettiği dünyanın kendine özgü uygarlığıyla kendi uygarlığının bileşimini yapmak yerine; ezmek, sömürmek, yakıp yıkmak, daha çok altın toplamak, yerlileri kendi dinine bağlamak yolunu seçmiş... Kısa sürede tüm Amerika kıtasını bir yangın yerine çevirmiş... Avrupa'nın ne kadar hırsızı hırlısı varsa gönderilmiş, sömürüye, soykırıma dayanan bir tutumla Amerika kıtası bambaşka biryönde gelişmiş!.. önce 13 koloninin oluşturulması, ardından 4 Temmuz 1776'da ABD'nin kuruluşu!.. Şunun şurasında beş yüz yıl! ABD'nin bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkmasından bu yana üç yüz yıl!.. Montaigne, bu yeni topraklara Avrupa'nın insan değerlerini, sanatını, kültürünü götürmesini istemiş, ama tam tersi olmuş... Güce, sömürüye, acımasızlığa dayanan bambaşka bir uygarlık kurulmuş! O gün bugün... Uygarlık mı? Nasıl bir uygarlıksa bu! Düzeltme: Pazar günkü yazımda Abdülhamit'in sözü yanlış çıkmış. Doğrusu şöyledir: "Ben birkanş bile topraksatmam. Zira bana değil millete aittir." jlımlı ve Radikal İslam Ne?.. Emir büyük yerden çıktı, Başkan Bush yönetimi yeryüzündeki Ümmeti Muhammet'i ikiye ayırdı: llımlı İslam.. Radikal İslam.. Nedir bu ikisi arasındaki fark?.. Müslüman, Amerika'dan yanaysa, ılımlı.. Amerika'nın Ortadoğu'daki tasarımına karşı çıkıyorsa radikal, Türkçesiyle köktenci.. Daha başka deyişle bu ikisi (ılımlıradikal) arasındaki fark Müslümanın Müslümanlığı algılayışından kaynaklanmıyon Müslüman ne kadar softa, yobaz, köktenci, imanlı, ceberrut, bumundan kıl aldırmaz olursa olsun Amerikancı mı?.. Demek ki ılımlı... Amerika'ya karşı mı?.. Demek ki radikal!.. Farkı yaratan gerekçe Müslümanlığın vicdan muhasebesinden doğmuyor; politikanın terazisınde Müslümanın vicdanı değil siyaseti tartılıp ölçülüyor... • Hıristiyanlığın Protestan mezhebine merbutiyetini 'Evanjelizm 'e mensubiyete bağlayıp dayamış olan Başkan Bush takımı, BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) kapsamında Müslümanlan tasnif etti... Müslümanlar Müslümanlığın dışındaki bir güç tarafından ıkiye aynldı. Soruyoriar: Sen Amerikancı mısın?.. Evet.. Afehn ılımlı Müslümansın!.. Yine soruyoriar! Peki, sen Amerikancı mısın?.. Değilim.. öyleyse radikal Müslümansın, kahrol!.. Müslümanlan ikiye ayırıp birbirine kırdırmak üzerine stratejinin mantığı geçerli... Yerküresini avucunun içine alarak köküne dek sömürmek isteyen bir avuç emperyalist, Ortadoğu'yu kanlı bir savaş meydanına dönüştürdü; bunlar hem çok kurnaz hem de çok akıllı kişiler... • Bush takımı neden akıllı?.. Çünkü işini biliyor, Ortadoğu'yu tanıyor, Müslümanın ciğerinin ne yana yattığını yerinde tecrübeyle öğrenmiş; Irak'ın haline baksanıza!.. Amerika işgalinde üç şak oldu; Sünniler, Şiiler, Kürtler ayn tellerden çalıyorlar... Ya Türkiye?.. Bizde Saadet Partisi radikal İslam.. AKP ılımlı, yani Amerikancı.. Erbakan'ın yetiştirmeleri olan Tayyip, Gül ve ötekiler baktılar ki bu ülkede Amerika'nın desteğini almadan iktidarolunamıyor; döndüler, daha başka deyişle 'IlımlıMüslüman'olup koltuklaraoturdular... • ABD ile AKP'nin hedefi birleşti!.. BOP kapsamında, laik Cumhuriyeti 'Ilımlı İslam Devleti Modeli'ne dönüştürmek Amerika'nın Ortadoğu'da Türkiye'ye biçtiği roldür... AKP bu rolü daha iktidara getmeden üstlendi... Peki, bu arada AB ne olacak?.. Canım, iyi kötü girilecek bir müzakere süreci 10 yıl mı, 15 yıl mı, 20 yıl mı sürecek?.. Bu arada Türkiye'nin nereye sürükleneceği, ne olacağı belli mi?.. Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR iletimizi alıp giriyorduk stadyumlara, Ankara'da 19 Mayıs ve Ankaragücü, Istanbul'da Fenerbahçe, Şeref ve Dolmabahçe stadyumlanna. Paşa paşa oturup maç seyrediyorduk. Sağımızda solumuzda, arkamızda önümüzde birlikte olduğumuz insanların Beşiktaşlı mı, Fenerli mi, Galatasarayh mı yoksa Trabzonlu mu olduğunu umursamadan... Heyecanlanmaz olur muyuz! Tuttuğumuz takım için bağınp haykırdığımız, ah of çektiğimiz oluyordu elbette. Kavgasız, küfürsüz izliyorduk maçlan. Aranma diye bir şey yoktu, kimsede bıçak, makas, kasatura bulunmuyordu. Sahaya korner atacak oyuncuya taş, pet şişe, bozuk para, çakmak atmak yoktu. Tribünde tek tük itişmeİer ufak çapta kavgalar olmaz mıydı? Hiç olmazdı diyemem ama, insanlar 'ölmeye ölmeye' değil maç izlemeye geliyorlardı. Maça oyunculan taşıyan otobüsü taşlamak.. asla böyle bir şey B anımsamıyorum. O yıllarda en kötü en kınanmaya değer davranış, seyircilerden bir grubun kızdıklan hakemi eşcinsellikle suçlamalan ve bunu haykırarak ifade etmeleri idi. O sıralarda bir hakemin bu suçlamalara karşı oğlu ile sahaya çıktığı söylentilerini hatırlıyorum. Keyifle girer keyifle çıkardık stadyumdan, güle oynaya. Takımımız yenilince üzülürdük elbette. Farklı takımlan tutanlar takılırdık birbirimize. Bugünkü gibi, ölüm kalım meselesi değildi maç sonuçlan. Biz Kadırga talebe yurdunda kalan öğrenciler, Muttatib'in kahvesinde Beşiktaşlı Çengel Hüseyin'i dinlerdik, maçlardan sonra yine paşa paşa. Galatasarayh Gündüz'ü, Arif ı, Metin'i, Bülent Eken'i, Fenerli Lefter'İ, K. Fikret'i, Can'ı, Taka Nad'yi, Beşiktaşlı Şükrü'yü, Seren Hakkı'yı hep birlikte överdik ve alkışlardık. Nedir bu olanlar. akıl almaz olaylar.. bu saldırganlık bu vahşet... Böyle spormu olur?.. Hem yalnız futbol dünyası mı böyle? Her tarafta kan akıyor. Türk top Hoş Geldin îstinaf Mahkemeleri... Yeni "îstinaf Mahkemeleri" Kanunu'nun 39. maddesi hükmünden de açıkça anlaşıldığı üzere; bu mahkemelerde dava dosyalannı incelemek ve daha sonra da bir raporla heyete sunmak ve aynca yapılacak müzakere sonunda da çıkan karan yazmak görevi, münhasıran, üyelere verilmiş ve bu suretle de halen Yargıtay'da olduğu gibi "Tetkik Hâkimliği" görev ve hizmetine yer verilmemiş bulunmaktadır. İsmaİl DOGANAY Emekli Yargıtay Daire Başkanı "tstinaf Mahkemeleri" teşkilatı, 1876 yılında yürürlüğe giren "Mecelleî Ahkâmı Adliye"nın 1838. maddesi hükmü ile yargı hayatımıza girmiş ve fakat 1912 yıhndan 1923 yılına kadar devam eden, sırasıyla; "Balkan HarbiBirinci Cihan Harbi" ve daha sonra da "KurtuluşSavaşı"nda, yedek subay olarak en ön siperlerde savaşarak "şehit" olan ve hemen hepsi de kadı (hâkim) yetiştiren "MektebîKuzat" ya da kadı yardımcısı yetiştiren "MektebîNuvvâb" mezunu olan, o hâkimlerin yerlerine yenilerinin yetiştirilmemesi ve bu suretle de "kadro" yetersizliği nedeniyle, 1924 yılında kabul edilen 469 sayılı bir yasa ile, "îstinaf Mahkemeleri" yargı teşkilatından tümden kaldınlmış ve Türk yargı sistemi; sulh ve asliye mahkemeleri ve bir de "MahkemeîTemyiz", yani şimdiki adı ile "Yargıtay" olarak çalışmalannı eskisi gibi sürdürmeye devam etmişlerdir. Ancak, aradan 1015 yıl gibi kısa bir süre geçtikten sonra Türkiye'nin hızla artan nüfusu ve bu arada Yargıtay'ın asli (gerçek) kuruluş nedeni olan"içtihat" yaratmada meydana gelen aksaklıklar ve iş yükü altında ezilmesi sonucu, yeniden "istinafAra'Mahkemeleri" kurulması ihtiyacı ortaya çıktığı için, ilk kez, 1932 ve dahasonra 1952,1963, 1973 ve en son olarak da 13.07.1984 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce kabul edilen "Beş YülıkKalkuıma Planı" yasa tasarısı ile öngörülmüş ve aynca da ilk defa 1942 yılında, o zamanki Yargıtay Birinci Başkanı rahmetli HalilÖzyörük'ten başlayarak, daha sonraki yargıtay birinci başkanlarının büyük çoğunluğu tarafından da "Yargı Ydı Açılış Konuşmalan"nda da aynı doğrultudaki istek ve temenniler ile "tstinaf Mahkemeleri"nin kurulması zorunluğu dile getirilmişse de bu isteklerin hiçbirisi gerçekleşmemiş ve fakat 7 Ekim 2004 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 26.09.2004 gün ve 5253 sayılı bir kanunla ve "Bölge Adliye Mahkemeleri" adı altında "İstinaf Mahkemeleri"nin, kanunun yürürlüğe gireceği 1 Nisan 2005 tarihinden itibaren, en geç, iki yıl içerisinde yani 1 Nisan 2007 tarihine kadar Adalet Bakanlığı'ncakuruhnuş ve çahşmaya başlamış olmalan gerekmektedir. Ancak, yıllardan ben "Genel Bütçe Kanunlan" ile yargıya aynlan çok cüzi yatırım paylan ile yukarda söz konusu ettiğim "Îstinaf Mahkemeleri" kuruluş yasasırun geçici 3. maddesi hükmünde yer alan ve "Adalet Bakanhğr" bütçesi içerisinden karşılanması öngörülen; "bina, araç ve gereçler, yapım, satın alma veya kiralama" masrafları ile aynı kanuna ekli, "hâkim, savcı, idari ve hizmeöi" cetvellerinde yer alan kadrolar için 5 mali kaynak temin edilemediği (!?...) gerekçesi ileri sürülerek "IstinafBölge Adliye Mahkemeleri"nin kuruluşunun tekrar ileri bir tarihe tehir edilmesi ihtimal ve endişesini, gözden uzak tutmamak gerektiği kanısındayım. Inşallah ben yanılmış olurum. Bu endişemizin temelinde yatan düşünce, gelmiş ve geçmiş siyasi iktidarlann yargıya verdikleri "değer ölçülerindeki" samimiyet derecesini, çok iyi bilmemizden kaynaklandığını içtenljkle belirtmek isteriz. Şu anda, gerek resmi ve gerekse vakıf üniversitelerine bağlı Türkiye'de 30 civannda hukuk fakültesi mevcut olup, bu fakültelerin çoğu hukuk ilmini öğretmeden sadece, "hukuk diploması" vermektedirler. Hiç şüphesiz ki, bu diplomalan alanlar da, gerçek hukuk öğrenimi yapanlar gibi, hâkim, avukat veya bürokrat olmaktadırlar. Bizce, Türkiye adli sisteminin çok çok üstünde olan bu hukuk fakültelerinin verdiği mezunlar nedeniyle, çok yakın zamanlara gelinceye kadar, "Îstinaf Mahkemelerinin" kurulmasuıa karşı olanlann, "yeterince hâkim ohnadığı yolunda" ileri sürdükleri, dayanaksız gerekçe de artık ortadan kalkmış bulunmaktadır Bu gazetenin, bize aynlan bu sayfasuıın, son derece "lasıth" oluşu nedeniyle, seksen sene sonra ancak yeniden kurulması sağlanan "Îstinaf Mahkemeleri" Kanunu'nun ayrmtılanna girebilme olanağından yoksun bulunmamıza rağmen "coğrafi hâkim teminatı" bakmıından, bir hususa değinmek istiyorum, o da şu: Şu anda Türkiye'de yargı bağımsız değil. Hizmet süresi ve aldığı maaş tutarı her ne olursa olsun, Yargıtay başkan ve üyeleri hariç bütün hâkimler "coğrafi teminattan" yoksun bulunmakta ve görev yerlerinin değiştirilmesi tehdidi altında bulunmaktadırlar. Ancak, yeni kurulacak olan "Îstinaf Mahkeıneterinde" görev alacak olan hâkimler ve savcılar için, dört sene ile (M.43) sınırlı olmak üzere, "coğrafi hâkim teminatı" tanınmış olduğu için bu mahkemede görev yapan ve hepsi de birinci sınıf hâkimliğe aynlmış olan hâkimlerin, dört yılhk hizmet süreleri dolmadan bir başka yere veya diğer bir göreve atanmalan mümkün değildir. Bizce, bu dört yılhk "coğrafi hâkim teminab" asla yeterli ve güvenli değildır. Çünkü, dört yıl sonra görev yerinin değişebileceği "varsaymıı ve endişesi" altında olan bir hâkimin bu "aldancı" teminat altında "korunması", görev yapması asla mümkün değildir. Kaldı ki, bu hal, Yargıtay Daire Başkanhğı'ndan veya üyelikten oraya gitmelerine olanak tanınan kimseler yönünden, onlar için, "kazanümış hak" durumunda olan "coğrafi hâkim teminab"nı da ortadan kaldırmaktadır, kanunda bu bakımdan bir hüküm konmuş değildir. Yeni "tstinaf Mahkemeleri" Kanunu'nun 39. maddesi hükmünden de açıkça anlaşıldığı üzere; bu mahkemelerde dava dosyalannı incelemek ve daha sonra da bir raporla heyete sunmak ve aynca yapılacak müzakere sonunda da çıkan karan yazmak görevi, münhasıran, üyelere verilmiş ve bu suretle de halen Yargıtay'da olduğu gibi "Tetkik Hâkimliği" görev ve hizmetine yer verilmemiş bulunmaktadır. Bu hal, Yargıtay'm ilk kuruluş yıllarındaki çalışma şekii ile tam anlamı ile bir "benzerHk" arz etmekte ve bizce de en doğru bir çalışma şeklini oluşturmaktadır. Yeni kanunun 46. maddesinde, tıpkı Yargıtay Kanunu'nun 39. ve 40. maddelerinde olduğu gibi, "Her daire, bir başkan ve iki üyenin katılması ile toplanır. Görüşmeler gizli yapıür, karariar çoğunlukla verilir" denilmektedir. Şimdiden temenni edelim ki, kurulacak olan "Îstinaf Mahkemeleri", kanunun bu hükmüne aynen uysun ve Yargıtay'da olduğu gibi eksik heyetle ve "açığa imza atmak" suretiyle toplanıp karar vermesin! * hatemoglü 19 2 4 YIL BÜYÜKÇEKMECE 2. İCRA MÜDÜRLÜĞU'NDEN MENKUL AÇIK AKITIRMAtLANI Sayı: 2004/1783 Tal. " Bir borçtan dolayı hacızli ve aşağtda cıns, miktar ve kıymetleri yazıh mallar satışa çıkartılnuştır. Birinci arttırma 23/122004 günü saat 11.0011.10 arasında Beymersan Menner San. Sitesi 2. Cadde No: 23 24/Büyükçekmece/lst. adresınde yapılacaktır. O giin kıymetınin yüzde 60'ına istekli bulunmadığı takdirde 28/12/2004 günü aynı yer ve saatte 2. açık arttırma yapılarak satılacağı. Şu kadar ki, arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin yüzde kırkını bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacaklının toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve paylann paylaştırma masraflannı geçmesinin şart olduğu, mahcuzun satış bedeli üzerinden yüzde 18 oramnda KDV'run alıcıya ait olacağı, masrafı verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği, fazla bılgı almak ısteyenlerin yukanda yazıh dosya numarasıyla dairemize başvurmalan ilan olunur. 11.10.2004 Muhammen kıymeti Bra: 46. 000.000.000.TL. Adedi:l Cinsi (Mahiyeti ve önenüi nitettkleri): Geoma S Korona 6 tabancalı boyama kabini. Basın: 55528 Esas No: 2004/364 Davacı Yeditepe Üniversetesi Rektörlüğü vekili tarafından davalılar Mahmure Tara. Hanife Acar, Kazım Tara, Vildan Tara, Safıye Tara, Soner Tara, Yeter Tara, Özlem Tara, Izzet Tara, aleyhıne açılan kamulaştırma davasında davaya konu Şıle llçesi Çavuş Mahallesi Yeniköy mevkili 80 Ada, 4 Parsel sayılı taşınmazın 2942 Sayılı Kanunla değışik (4650) sayılı yasanın 8. maddesine göre pazarlıkla satrn alma usulü denenmiş ancak anlaşma sağlanamadığından aynı yasanın 10. maddesi gereğince yukanda dosya numarası yazıh kamulaştırma bedelinın tesbiti ve tescili davası açıknıştır. Davaya konu taşınmaz lstanbul Şile Çavuş Mahallesi 80 Ada, 4 Parsel sayılı 5449.0 m2 mıktarh laşmmazın, 1 Tebligat ve ılan tarihinden itibaren 30 gün içinde kamulaştmna işlemine idari yargıda ıptal, veya adli yargıda maddi hatalara karşı düzeltme davası açabileceklerdır. 2 Husumet Yeditepe Üniversitesi Rektörlüğü'ne yöneltilecektir. 3 Kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal davası açanlann dava açtıklannı veya yürütmenin durduruhnası karan aldıklannı belgelendirdikleri takdirde kamulaştınna bedeli üzerinden taşınmaz mal kamulaştırmayı yapan idare adına tescil edılecektir. 4 Mahkemece tesbit edilen kamulaştırma bedeli hak sahipleri adına T.C. Şile Ziraat Bankası Şubesi'ne yatınlacaktır. 5 Konuya ve taşınmaz malın değerine ilişkin tüm savunma ve delilleri ilan tarihin itibaren 10 gün içinde Mahkemeye yazıh olarak bildirmeleri, Keyfiyet 2942 Sayılı yasanın (Değişik 4650) 10. maddesi uyannca duyrulur. Basın: 55686 ŞİLE ASLİ\T HLTKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN (KAMULAŞTIRMA DUYURUSU)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear