23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURJYET 21 KASIM 2004 PAZAR 10 P A Z A R Y4ZILARI dishab€'cumhuriyet.com.lr Tehlikeli yanılsamalar! G eçen hafta gözlerimız o anı bir kez daha gördü. Silahlı bir Amerikan askerinin sa\aınmasız bir shîle gözünü kırpmadan ateş ettiği o vahşet anını... Bir camide yakaladığı yaralı IrakJıyı viıran askerin görüntüsünün ekranlarda ve internet üzerinde hızla yayılmasıyla herkesin aklına Vıetnam'dan kalan o korkunç fotoğraf geldı. Ardından, Amenka'nın Irak'ı işgalinin ikınci Vietnam Savaşı'na dönüştüğü tartışmalan yapılmaya başlandı yine. Bütün bu görüntüleri Amerika'da Amerikan halkıyla birlikte izleyip onlann neler düşündüklerini gözlemlemeye çalışıyorum. Irak'ta olanlardan etkilenenler ve kınayanlar elbette var.. fakat Amerikalılann genel olarak kendı günlük yaşantılannı doğrudan etkilemeye n olaylara karşı ilgisız kaldıklan da bir sır değil. Bu nedenle, dünyanın bir diğer ucunda yaşanan vahşet. Amerikalılann ilgisini ancak kendi askerlerinin ölüm haberi ulaştıkça kızgmhğa yol açıyor. Bunun ülkenin güvenJiği için ödenmesi gereken bir bedel olduğuna inananlar ise azımsanmayacak sayıda. Ne yazık ki, bu görüşün destek bulmasuıda gerçekler değil, yanlış bilgilendirmeler ve yönlendirmeler rol oynuyor. PIPA (The Program on International Policy Attitudes) ve Knovvledge Nervvorks tarafından başkanlık seçimi sonrasında, 12-18 Ekim tarihleri arasında Amerikan halkının uluslararası meseleler hakkmdaki görüşleri üzerine yurt çapında yapılan bir araştırma, bu durumu ortaya koyuyor. Dört Amerikalıdan üçü, "Eğer Irak kitk imha süahlanna sahip obnasaydı ya da El Kaide örgütünü desteklemeseydi, Amerika'nın savaşa girmenıesi gerekü-di" diyor. Irak'ın her ikisini de yapmadığı Amerikan Senatosu'nun raporuyla bile açıkça belgelenmesine karşın halk, hâlâ büyük çoğunlukJa NEW YORK Irak'ın kitle imha silahlan olduğuna (yüzde 72) ve El Kaide'yi desteklediğine (yüzde 15) ınanıyor. Ağustos ayından bu yana savaş karannı yanlış bulanJann oranı yalnızca küçük bir artış göstererek yüzde49'danyüzde 5l'e çıksada, karan doğru bulanlann oranı hâlâ ayru. yüzde 46. Araştırmaya göre, Amenkalılar arasında Irak'taki durumun giderek kötüleştığıni düşünenler yüzde 54, iyıye gittığini düşünenler yüzde 46. Operasyonun, sonunda mutlaka başanya ulaşacağına - ^ — — inananlar yüzde 40, bu başanya az olasılık verenler yüzde45, yüzde 16sı ise herhangi bir görüş belırtmemiş. Buna karşın sadece 5 ldşiden bin Amerikan güçlerinin Irak'tan çıkması gerektiğine ınanıyor. Üç kişiden ikisi Amerika'nın Irak'ta kalıcı güç bulundurmaması gerektiğini savunurken. vüzde 52'si ülkelerinin ZULAL KALKANDELEN Irak'ta kalıcı bir üs kuracağını düşünüyor. Yüzde 42 sı ise Irak'ta durum düzeldikten sonra Amenka'nın tüm güçlerini çekeceği inancında. Görüldüğü gibi, onca protesto ve skandala karşın, Bush yönetimi ve Amerikan medyası Amerikan halkını gerçekJerden uzaklaştınp güdüiemiş ve kendi masallanna inandırmayı başarmış durumda. Rakamlar, seçim sonucuna "59 mih/on insan nasıl bu kadar aptaJ olabiKr?" başlığıyla tepki gösteren Ingiliz Daily Mırror gazetesinin sorusunu yanıtlıyor. Amerikan halkı, büyük bir yanılsama içinde ve bu yanılsama çok tehlikeli. O kadar ki, silahlı bir askerin savunmasız bir yaralı sivili öldürdüğü anı gören gözler bile akıllara söz geçiremiyor ve o görüntüyü "olması gereken ve beklenen" kategorisine alıp insanı insanlığından uzakJaştınyor. Olan biten bu işte. kzukil@yahoo.com Stockholm'e ilk karyağdı B u satırlan perşembe günü yazıyorum. îlk kar dün gece yağdı. Bazı körü niyetli arkadaşlar, "îsveç'in kanna ve kadınına güvenmeyeceksin" derler ama, bendeniz en azından kar kısmında epey bilgili olduğum içın, ilk kann bir-iki gün içinde cıvıyıp eriyeceğini biliyorum. Yıllar önce, bırakın gölleri, deniz donardı ve Finlandiya turu yapan gemilere, buzkıranlarla yol açılırdı. Kasım, en berbat ve tatsız aylardan. Alaska'yla ayru enlemde olan bu ülkede Stockholm fazla Kuzey'de olmadığı halde, uzayan gecelerden epey nasibini alıyor. Ama daha Kuzey'de durum epey karanlık. Yazlan gece olmadığı ve uyuyamadıklan için kafa çeken halk, kışlan da gün yüzü görmedikleri için aynı şeyı yapıyorlar. Ben sigara içmem; ama sanınm tiryakilerle tek ortak yanım -ıçki ıçtiğim için- mazeret bulmakta usta olduğumuzdur. Noel fiıryasınm hazırlıklanna şimdiden başlandı. Noel, arahk sonunda ama, "Noel sofrası" geleneği, en ticari çehresiyle gazetelerin eğlence sayfalanna gelip yerleşti bile. Işyerleri, çalışanlanna böyle bir yemek ıkram eder; Îsveç-Finlandiya ve son zamanlarda giderek artan bir şekilde Baltık ülkeleri arasında düzenlenen ve her biri bir gecede Akdeniz'deki büyücek bir tatil köyünün bir haftada tükettiğinden daha fazla enerji harcayan gemilere de Noel sofrası gelip oturdu. Bizdeki bayram yemeğiyle filan kanştırmayın. Bu tür sofralara "oturmalar" -popüler yerlerde, ikişer saatle sınırlanan ve bir geceye en az üç "oturmayı" sıkıştırmayı amaçlayan programlar var- daha şimdiden başladı ve Noel Gecesi'ne kadar sürecek. Tek gerçek amaçsa katılanlann bol bol kafa çekmelerini sağlamak. Şarkılar söyleyip kafa şişirmeleri de için cabası. Daha önce en az birkaç kez yazdığım için bu sofralardaki yemekleri tanıtmayacağım. Ancak haşlama domuz eti ve salamura balık çeşitlerinin ağırlıklı olduğunu STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN belirtmek isterim. tsveç'in saygın gazetelennden Svenska Dagbladet'te, ülkemize sık sık gıden ve zaman zaman sevgili gazetemize de uğrayan kadın muhabır Bitte Hammargren'in yeni bır röportaj dızısi başladı. O ve fotoğrafçı arkadaşı, Beyoğlu'nda Hacı Abdullah adlı restoranı zıyaret etmiş. Şeker Bayramı'ndan hemen önce gerçekleştırilen bu ziyarette, çağdaş. gençlerden oluşan bir grup, oruç tutanlar \e tutmayanlarla birlikte iftan beldemekteydı. (Çağdaştan kastım, başörrülü olmamalan.) Oruç tutmadan, tutan arkadaşlanna eşlık etmek için iftara katılan gençler, kendilerinin dinsel bir kategoriye dahıl edilmesini istemediklerini vurguluyorlar; diğerleri de oruç tutmayı, aile bireylerini akşam yemeklerinde bir araya getiren güzel bir gelenek olarak gördüklerini söylüyorlardı. Bıtte, bu kişılerle, İsveç halkının Noel'e ve Hıristiyanlığa genel yaklaşımı arasında büyük bir paralellik kurduğunu yazıyor. Hakh da. Normal olarak pazarlan kiliseye gitmeyen ve hatta, devlet ıle din kurumlannın bırbirinden aynlmasından sonra (yani fsveç'in laikliğe geçmesinden sonra) kilise vergisi ödememek için Isveç Kilısesi'nden çıkan milyonlarca tsveçli (hoş, hepsi topu topu 9 milyon ve onda biri de yabancı kökenlı) Noel'in ve diğer dini tatıllerinin kutlanmasını daha çok bir gelenek olarak yapıyor çünkü. Eş-dostun birbirine Noel armağanlan alması ve üstelik bunu çoğu kez, sen bunu bana al, ben de sana bunu alayım diye anlaşarak yapması, tüketıcilerin nasıl üreticilerin keyfine bırakıldığımn bir kanıtı. Eskiden, yalnızca çocuklar sevindirilirmiş, aynen bizdeki bayramlarda olduğu gibi. Şimdiyse mağazalar, yıllık cirolannın yansını arahk ayında yapıyor. Bu en büyük tatil, içmek için geçerli bir bahane şekline de dönüşünce Noel'i beklemek, kasım karanlığına dayanmanın tek yolu haline gelmiş. Benim gibi Godot'yu bekleyenler için değişen bir şey yok. Dedik ya, bahane çok... Bebeidersuyla tamşıyor Daha doğru dürüst yürümeyi bile beceremeyen bebekler iş yüzmeye gelince hiç de zorlanmıyorlar. Pölonya'nın başkenti Varşova'daki bir havuzda bir yaşını geçen bebeklere yüzme dersleri veriiiyor. Marifetli bebekler, yüzme eğitmenlerinin gözetiminde soluklannı tutup suya dalnîayı bile başanyorlar. (Fotoğraf: REUTERS) Isa'nın vatanı... M illetvekili Caroh/n Parrish, 3 Kasım sabahı yataktan kalktığında gayet iyi biliyordu ki yine dilini tutamayacaktı. Hele ki kendi deyimiyle "savaşsever" Bush bır 4 yıl daha göreve seçilirse... Halbuki Başbakan PauJ Martin, son derece açık bir şekilde kabineyi uyarmıştı kapalı kapılar ardında: "Kim kazanırsa kazansın, yorumlannızı kendinize saklayın." Yine gayet iyi biliyordu ki bu sözler herkesten daha çok ona söylenmişti. Geçen yaz, Bush'tan "geri zekâb" diye bahseden, kimilerince açıkça alkışlanıp kimilerince yalancıktan kmanan, ama görevini sürdüren o değil miydi? Hatta o zamanın başbakanı Chretien tarafından alnından öpülmediği kalmıştı; "Hah, ağzına sağhk, benim diyemediğuni sen de" dercesine... Bu ülkede özgürlük vardı, özgürce düşündüklerini söyleyebilmek vardı, güneydeki komşu ABD'nin aksıne! Üstelik zaten o, kendisi gibi düşünen ve büyük bır çoğunluğu oluşturan Kanadalılann hislenni dışa vTiruyordu bir milletvekili olarak... Bayan Parnsh'e göre, Bush savaşsever bir adamdı ve onu göreve seçen ABD halkı da dünyayı takip edemeyen, "geri kalnuş" bir halktı. 2 Kasım seçimlerinin ardından işte böyle konuşacaktı Bayan Parrish. Şimdi Parrish'i bir tarafa bırakalım ve 2004 ABD seçimlerine dönelim. Güney komşumuzda bir kez daha, oturma odalannda TV'nin karşısına geçip dünyanın ABD'den ibaret olduğunu düşünen, küçük, tutucu kafalar ve onlann korkulan kazandı. Bir kez daha savaş kazandı. Bir kez daha, kadına, eşcinsellere, farklı düşünen ve yaşamak isteyenlere aynmcılık yapan ve bunu dini bütün Hıristıyanlık diye pazarlayan dar düşünce kazandı. Bir kez daha, çe\Teyi hiçe sayan ve dünyayı kirletmeye devam eden endüstn babalan ve Bush'un "Benim tabanım" dediği. zenginin kuvvetli eli kazandı. Bir kez daha, gencinin eline silahı, kulağına walkman'i verip çocuk-yaşlı, kadın-erkek demeden hareket eden tüm hedefleri vurmalannı emreden kumandan kazandı. "Bir dört yıl daha..." Dünyanın belli başlı gazeteleri böyle başlık atarken bu yanşta "kaybeden" Amerikalılar nasıl hissediyordu? Basıtçe söyleyehm; dışlanmış ve utanç dolu. Kimileri, kendileriyle röportaj yapan Kanadalı medya TORONTO 1*1BERNA DEMİRYOL kuruluşlanna böyle diyeceklerdi; "Utanıyorum, kendi vatandaşlanmdan utaıuyorum" ya da "Kendimi buraya ait hissetmhorunı". New York Times'ta çıkan bir habere göre, Kanada Göçmenlik ve Vatandaşlık Bakanlığı'nın web sitesi, seçimin ertesi gününde ABD'li ziyaretçilerin akınına uğrayarak rekor ziyaretçi sayısına ulaştı. Kanada'da şimdiden, "Eğer Bush karşın ABD'Kler göçmen olarak başvururlarsa ne yapanz" tartışmalan bas.ladı. Kimılerine göre, Bush yöneriminde yaşamaktan kaçanlara pekâlâ mülteci muamelesi yapılabilirdi. Bir yandan da bir çeşit kendine güven ve kıvanç sardı Kanadahlan. Ne de olsa bugüne dek, ABD'li onu "köylü" Kanadalı olarak görmüştü; şimdiyse kıskanılan kuzey komşu oluverdi. Eşcinsellere özgürlük orada, marihuana ya özgürlük orada, Tann- devlet işlerine gırme gereği duymuyor, kimse kök hücre çalışmalannı yahut kadının kürtaj hakkını yasaklamaktan bahseöniyor. Liberaller ıle muhafazakârlar yıkıcı tartışmalara girmiyor ve muhafazakârlar din-devlet meselesinde nerede duracaklannı biliyorlar. Velhasıl Kanada bir rüya ülke oluverdi. İnternet sitelerinde bu aralar bir hanta dolaşıyor; Kerry'ye oy veren kuzey ve batı eyaletlen (yani maviler) Kanada ile birleştirilmiş, adı olmuş "United States of Canada". Bush a oy veren güney eyaletleri ise "Jesusland" (Isa'nın Ülkesi) diye isimlendirilmiş. ABD'yi neredeyse tekrar ortaçağa döndüren Jesusland'cilerle yaşamak istemeyen Mavi Amerikalılar, bozgunun şokunu üstlerinden atmaya çalışırlarken bir yandan da Cumhuriyetçılerin hâkimiyetıni 2008'de nasıl yıkanz, bu döngü nasıl kınlır tartışmasındalar. Tarihı bir olay mı, yoksa çok karizmatik bir lider mi bu gidişatı tersine çevirir? Tam bu sıralarda Türkiye'de, kadın sanıklann kadın doktorlar tarafından muayenesinin genel ahlak kurallan çerçevesinde gerekliliği konuşuluyor. Tesadüfe bakın ki Türkiyemizde de halkın en az yansı kendisini yabancılaşmış hissediyor ve utanıyor gündeme gelen bu tür tarhşmalardan. Ancak bir eksiğimiz var, o da Türkiyemizde henüz yeşile karşı olan renkler bırleşip tek bir renk oluşturmuş ve Turkiye'nin geleceğini birlikte hayal etmeye başlamış değil. Abel Sanchez ve Oteki Hikâyeler'in anlattıkları E y Kari! Seninle benim Havva Anamız ve Adem Babamızın, baştan çıkancı kırmızısına aldamp tatlı, sulu elmayı hart diye ısırmalan, bu yüzden cennetten kovulmalan bize bırakıhnış ilk günah değildi; biliyorsun... Asıl, onlara "Çoğahn!" emri verilince sahip olduklan ilk çocuklan arasmda baş gösteren çekişmenin sonunda, büyük büyük dedemiz Kabil, gururuna ve kendini ötekinden üstün görmek şeytanlığına kapılıp öteki büyük büyük dedemiz Habil'i öldürmüştü. lnsanoğlu olarak bizim, senin ve benim DNA'lanmıza kadar sinmiş ve orada saklı duran büyük günah o vakitler işlendi. Kuzey Amerika Katolik Kiliseler Birliği'nin doğrudan Yatikan'a bağlı Piskoposu Peder Thomas GumMeton'a, "Dünya Banşı ve Amerika'' konulu konferansı için geldiği West Lafayette Kilisesi'nde bu ilk günahımızı anımsatıp soruyorum. Elımdeki minik ses alıcısına eğilip "Doğrudan ve açıkça şprmahsuuz! Tuzak sorulara ne gerek var?" diye yanıtlıyor. "Ev«t, Amerika'nın Irak işgaü, öteki saldınlardan farklı değfldi. Hepsinin temelinde, gurur ve karşısmdakine saygı gösterme eksikliği yatiyor. İnsanoğlunun kutsal kitaplaruıda. sadece İncil'de değil, Kuran, Tevrat ve Zebur'da aktanlan flk günahu insanı ezen hain gurur yine ortahkta dolaşryor!" Piskopos GumbJeton. Amenka'daki büyük Katolik camiada doğrudan Papa 2. Jean Paul'e bağlı olarak çalışan birkaç üst yöneticiden biri. Ulusal Katolik Banş ve Adalet Vakfı adıyla 1972'de kurubnuş bir organizasyonda 20 yıl yöneticilik yapmış, ardından kendisini dünya banşına adadığmdan yollara düşmüştü. Yolu geçenlerde Indiana'daki üniversite kampusunda bulunan Saint Thomas Aquinas Kilısesi'nden de geçri. Büyük bir kalabalığın arasında, pederi dinledim. Toplantı çıkışlannda TV'ciler hep ilk sırayı INDIANAPOLIS MAHMUTŞENOL kaptıklanndan, onlann gece kapanış haberlerinde birkaç saniye alacak kısa görüntüleri çekmelerini doğallıkla bekleyip pederle eskı bir gazeteci olarak konuştum. Gumbleton, muhafazakâr Amerikan HıristiyanJannın tepkisine karşın yıllardır banş adına verdiği mücadeleden yılmamıştı. Salt ABD'de yaptığı toplantılar. konferanslar bır yana, başka ülkelerde de çabalannı sürdürüyor. Kosta Rika'da, Guatemala'da. Nikaragua'daki iç savaşlarda insanlann yanındaydı. Haiti'dekiler onun ziyaretlerine alışıktılar. Afganistan'a defalarca gıtmiş, hem Taliban döneminde hem de Amerikan işgalinde orada bulunmuştu. Irak'a da, öteki Ortadoğu ülkelerine de banşı sa\-unmak, oradaki insanlara, Amerika'da Pentagon ve Beyaz Saray'dakiler gibi düşünmeyenlerin de olduğunu açıklamaya gitmişti. Peder yılmayan bir konuşmacı. Kilise kürsüsünde olduğu gibi her yerde ınsanlarla yüz yüze ilinti kuruyor, ilişkisini gece gündüz sürdürüyor. Açıkça Amenkan işgalini kınıyor ve işgalin sadece nefretı yarattığını hâlâ göremeyenlere ısrarla bunu anlatmaya çabalıyor. Konuşmasında Gandi örneğinı verdiğinden tekrar yınelemesini istediğimdeyse, "Gandi'nin banşçı ve pasif direnisi. demokratik bir ülke olarak Hindistan'ı Asya'nın karmaşasından çıkarmıştı. Benzer şekilde Irak'ta ve öteki işgal altındakî yerlerde. örneğin Filistin'de, banşı kurmanın bence tek yohı bu! Silahsız bir dünya isteniyorsa elbette..." diye yanıt alıyorum. Gumbleton ertesi gün Haiti'ye uçtu. Oradan sürgündeki eski Hairi lideri Aristide'yle buluşmak üzere Afrika Gana'sma geçti, sonra Kosta Rika'ya da uğradı. Gündeminde, Orta Afrika'daki Katolik hemşirelere ait bir kuruluşun ziyareti. ardından da Mandela'ya yapacağı bir başka ziyaret yer alıyordu. Gittiği yerlerde Kabillerin Habilleri öldürmemesi için uğraşacaktı. Pederle vedalaşırken aklıma, bir ara benim ülkeme de uğramasını istemek geldi. Peder, ülkemde, kendisi gibi sağduyulu hocaefendiler, Patrikhanenin papazlanyla, Sinagoglanmızın hahamlannı bulurdu. Bu isteğimi iletmeyi düşündüğüm anda, "bir gazetecinin olaylara müdahale etmemesi gerektiği" şeklinde Cumhuriyet'tekı ustalanmdan, şimdı rahmetli olmuş Oktay Kurtböke'den, Çetin Özbayrak'tan, Bülent Dikmener'den. Selahattin Gür'den ve Özer Oral'dan öğrendiklerim aklıma geldi; sustum. Kilisedeki konferanstan çıktığımda, kitaplığa uğrayıp Miguel de Unamuno'nun, Habil ve Kabil'in dinsel öyküsünden esinlenip insamn içine düştüğü zavallıhğı çarpıcı olarak anlattığı kitabı aldım: "Abel Sanchez ve Öteki Hikâyeler." Bu kitabı sabahlan saatlerce tncil başında zaman geçiren Başkan Bush okusa, elindeki kutsal kitabı başka gözle yorumlar mıydı? Peder'i ilk gördüğümde bunu sormalıyım. -
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear