Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 31 EKİM 2004 PA2AR
12 PAZAR KONUGU
Türkiye ZiraatçüerDerneği GenelBaşkanı tbrahim Yetkin 'le tarım ve hayvancılığın sorunlannı konuştu
S Ö Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOĞLU
leyJa,tavsanoghı@cumhuriyetcom.tr
Türkiye de tarım her geçen yıl biraz daha geriliyor.
Bütün gelişmiş ve çağdaş ülkelerin "stratejik"
olarak değerlendirdikleri tarım sektörü, insan
yaşamını doğrudan ilgilendirdiği halde her nedense
bizde destek bulmuyor. Hatta yetkili ağızlar, özellikîe
AB 'ye uyum süreci içinde tarımın sürekli
sübvansiyonlarla ayakta tutulamayacağını
söylüyorlar. Sağımıza solumuza baktığımızda, tarım
sektörleri güçlü olan ülkelerde sübvansiyonun güçlü
bir araç olduğunu görüyoruz. Bu garip algılayışlara
açıklık getirmek için Türkiye Ziraatçiler Derneği
Genel Başkanı tbrahim Yetkin le konuşuyorum.
Yetkin, Türkiye tarım ve hayvancılığının hangi amaç
ve hangi koşullar nedeniyle yok edilmek üzere
olduğunu bakın nasıl anlatıyor.
TürkiyetanmıABiçintehdit-AB TürkiyeKomisyonu, hazııiadığıîlerlemeRa-
poru ile Türkiye 'nin tam üyeliği için tavsiye kara-
n aldı. Ancak bir uygulama dikkat çektL îlerleme
Raporu 'nunyanı sıra Elki Raporu ve Tavsiye Ra-
poru adlı iki rapor daha hazırlandu Bu uygulama,
örneğin son katılan 10 üyegöz öniine alındığında
rutin bir uygulama mı?
YETKtN - Bu, rutin bir uygulama değil.
Etki Raporu ve Tavsiye Raporu, içerikleri açısın-
dan daha çok üye ülkeleri Türkiye'nın üyeliğinin yol
açabileceği sorunlar konusunda "uyannaya" yöne-
likraporlar BiranJamda, -Bakın. bcTürkrvç'nin üye-
üğini tavsiye ediyoruz; ama bu üyelik şöyte sorunla-
ra da yol acacak. Bunlan da göz önûne ataT mesajı-
nı vermeye yönelık. Türkiye. Aralık 2004'te yapıla-
cak AB liderlerzirvesiyle. büyük ihtımalle. tlerleme
Raporu'nda tavsiye edildiği şekilde .AB ile tam üye-
lik müzakerelenne başlayacak. Ancak bu müzakere
sürecuıin, diğer ülkelerin yaşadığı müzakere süreç-
lerinden bir farkı var: Fransa ve Almanya gibı AB'nin
en etkin üyeleri başta olrnak üzere, tüm bırlik üyele-
ri, bu sürecın uzun bir süreç olacağı ve mutlaka üye-
likle sonuçlanmayabıleceği konusunda uyanda bu-
lunuyorlar. Bugüne kadar tüm müzakere süreçleri-
nin tam üyelikle sonuçlandığı göz önüne alınırsa AB
üyesi ülkelerin şimdiden bukadarkayıt kovmalan dik-
kat çekici.
- Nereden kaynaklamyor, bu kadar uyart ihtiya-
a?..
YETKtN - Gerçekten de Türkiye, bugune kadar
AB'ye katılan birçok ülkeden hem sosyal yapısı.
hem ekonomik yapısı. hem de yaşam tarzı itibany-
ia önemli farklıhklar taşıyor. Bu farklılıklann başın-
da da tanm sektörlerinin yapılan geliyor. Bu neden-
le, tanmın önemi ve yaratacağı sorunlar. katılım sü-
recine ilışkın tüm belgelerde vurgularuyor. Örneğin
Tavsiye Raporu'nda. Türkiye'nin katılımının "böl-
gcselekonomik farkhiıklan arfüracağı"'. tanmsal ya-
pısuııngenlığı nedenıvle yapısal fonlar ve uyum fon-
lanndan uzunca bir süre önemli destek almaya hak
kazanacağı, bunun da "haühazırda bu fön desteğin-
den yararianan ülkelerin mevcut haklannı ytârme-
leri sonucunu dogurabileceğr belirtilıyor.
'Özel ortaklık statüsü'
- Bu saptama doğru mu?
YETKİN - Evet, doğru. AB yetkılilerinın hesap-
lanna göre Türkiye'nin tanm sektörü açısından uyum
sağlayabilmesi için Doğrudan Gelir Desteği olarak
8 milyar Euro. pazar önlemleri için 1 miJyar Euro,
kırsal kalkınma önlemleri için de 2.3 milyar Euro ci-
vannda desteğe ihtiyacı var. Toplam destek 11.3 mil-
yar Euro oluyor ve bu da son katılan 10 üyeye veri-
İen desteğin toplanundan fazla. Bu gerçeİder nede-
niyle AB 'nin tanm konusundaki en yetkili ismi olan
Tanm ve Balıkçılık Komisyonu Başkanı Franz Fiscb-
Jer, "AB'nin Türkiye'ye müzakeretarihivermesi ha-
taotar" dedi. Fischler, aynı dönemde, bu konuyla ıi-
gili olarak AB yetkililerine bir mektup yazdı ve Tür-
kiye için "özelortakhk statüsü"nü içeren bir "B" pla-
nının uygulanması gerektiğinı savundu.
- Türkiye 'nin üyeliği hangi AB üyesi ülkeleri
nastletkileyecek? Örneğin, Fransa 'da Türkiye'nin
ûyeliğine karşı yükselen seslerin bu konuyla iliş-
kisi var mı?
YETKtV - Biliyorsunuz. AB'nin, tanm politika-
lanru finanse etmek ve yönkndirmek için kullandı-
ğı ana araç Tanmsal Garanti ve Yönlendirme Fonu'dur
(FEOGA). 1988 yılından itıbaren kullanılmaya baş-
lanan bu fonun temel bir amacı da topluluğun geri
kalmış bölgelerini geliştirmektir. Bu fon, ilk oluştu-
rulduğu yıllarda topluluk bütçesinin yüzde 90'ını
teşkil etmekteydi. Bugün yüzde 49 civannda birağır-
lık taşımaya devam ediyor. AB'nin genişleme süre-
cinde. özellikîe de yeni katılan ülkelerin tanmsal ya-
pılanyla topluluğun eski üyeleri arasuıdaki tanmsal
İBRAHEV1 YETKİN
1956, Hatay doğumlu. Ortaöğrenimini
Çayırova Tanm Meslek LisesVnde,
yükseköğrenimini Hacettepe Üniversitesi
SosyalBilimler-Sevk İdare Bölümü 'nde
tamamladu 1949'da kurulan Türkiye
Ziraatçiler Derneği'nin 1986'dan bu
yana GenelBaşkanu Aldığıpek çok
ödülden bir kısmı şöyle: Türkiye Ziraat
Odalan Birliği'nin (TZOB) Tarıma Katkı
Ödülü, Atatürkçü Düşünce-Derneği'nin
(ADD) Dayamşma Ödülü, Türkiye
Ormancılar Derneği'nin Doğaya Katkı
Ödülü ve Başbakanhk GAPIdaresi
Başkanlığı 'nin İşbirliği Ödülü.
yapı farkhlıldanrun gıderilmesi açısından bu fon çok
önemli bir rol oynamıştır. Örneğin. Yunanistan, top-
luluğa tam üye olma sürecinde FEOGA kapsamın-
dakı Yapısal Uyum Fonlan'ndan 50 milyar dolar ci-
vannda bir yardım almıştır. 1995 yılında hazırlanan
bır Avrupa Komisyonu raporuna göre Merkez ve
Doğu A\Tupa Ülkeleri'nin (MDAÜ) topluluğa üye-
lik sürecinde FEOGA giderlennde 2005 yılında 11.7
miiyar ECU, 2010 yılında 12.2 milyar ECU artış ola-
caktır. Sorunun bir diğer yanı da AB ülkeleri açısın-
dan FEOGA başta olmak üzere tanmsal fonlardan
yararlanma düzeylerinin farkh olması ve bu durumun
yarattığı çelişkılenn Türkiye'nın üyelik ihtimaliyle
birlikte şiddetlenmiş bulunmasıdır. Örneğin Alman-
ya, Birlilc bütçesıne. dolayısıyla FEOGA'ya, en bü-
yük katkıyı yapan ülke konumundadır. Buna karşı-
lık Almanya, Ortak Tanm Politikası (OTP) çerçeve-
sinde bütçeye yaptığı katkının yahuzca yüzde 47 si-
ni geri alabilmektedir. îkinci büyük katkryı yapanFran-
sa'da bu dönüş oranı vüzde 84'tür. Ürün bazında ya-
pılan aktarmalar da hesaba katılırsa, bu oran vüzde
129"a çıkmaktadır. Fransa. tek başına toplam FE-
OGA bütçesinin yaklaşık yüzde 30'unu harcamak-
tadır. Yunanistan açısından bakıldığında ise bu ülke-
nin bütçeden harcama oranının yaptığı katkıya ora-
nı yüzde 418'dir. Başka bir deyişle Yunanistan, ver-
diğinin 4 katmdan fazlasuu alrnaktadır. trlanda, Por-
tekiz, Ispanya gibi ülkeler açısından da bu oran yüz-
de 100'ün üzerindedır. Bu tabloya bakıldıgında şu ger-
çek açıkça görülmektedir Türkiye gibi masraflı bır
yeni adayın ortaya çıkması. bu fonlardan büyük pay-
lar alan Yunanistan, îspanya, Portekiz, Irlanda gibi
ülkelerin işine gelmeyecektir. Topluluğa yeni katılan
Doğu ve Orta Avrupa ülkeleri açısından da bu aza-
lan kaynaklara yeni bir ortak gelmesi anlamını taşı-
yor. İşin finansman yönüne bakarsak şu gerçeğı gö-
riirüz: Almanya ve Fransa gibi büyük katkı yapan ül-
keler açısından. Türkiye'nin devreye girmesi daha faz-
la mali katkı, daha az geri dönüş anlamma gelmek-
tedir. Birliğin tanm sektörünü en fazla destekleyen
ülkelerinden biri olan Fransa, yaptığı katkının önem-
li bir bolümünü FEOGA fonlanndan geri almaktay-
ken, Türkiye'nın devTeye girmesi ile gen dönüş ora-
nı önemli ölçüde düşecektir. Fransa'da bu süreçten
olumsuz etkilenecek çiftçı kesiminin son derece ör-
gütlü ve siyasıplandaetkili olduğu birgerçek. Şuönem-
li saptamayı yapabiliyoruz: Türkiye'nin üyeliğme
karşı AB içinde gelişen hareket, yalnızca siyasi kri-
terlerya da kültürel, dinsel. etnik önyargılardan kay-
naklanmamaktadır. Türkiye, AB'nin giderek kıtla-
şan kaynaklan açısuıdan bir "tehdit unsuru" olarak
görülmektedir. Ancak bu açıkça söylenemedığin-
den, karşıtlık, başka alanlarda dile geririlmektedır.
- Türkiye, 1999yılından başlayarakbir Tanm Re-
formu 'nu uygulamaya koydu. tlerlemeRaporu nda
bu reform çerçevesindeyapılanlar olumlu bir dil-
le değerlendiriliyor. Türkiye, bu reform süreciiçin-
de sözü edilen yapısalfarkhiıklan kabul edilebilir
düzeye getirebilir mi?
YETKtN"-îşin en ilginç ya da acı tarafi. Türkiye'de
IMF ve Dünya Bankası denetimınde uvgulanan. AB
tarafindan da desteklenenpolitikalann beklenenın tam
tersi yönde etkı yapmakta oluşudur. Herkesin üze-
rinde birleştiğı tespıt şu: Türkıye tanmı gen, verim-
lilikdüzeyi düşük, teknoloji kullanımı zayıf. işletme-
ler küçük ve tanm nüfusu fazla. Geri bir sektörü ge-
liştirmenin yolu yatınm yapmaktan geçer. Bu iktısa-
dın en basit kuralıdır. Bunu söylediğımiz zaman, ba-
zılan çıkıp "\e yani, köylüye para mı dağrtalım" di-
yorlar. O\sa biz, sektörü modernleştirmekten söz
ediyonız. Nitekım, bu tespitler. geçmişte Yunanistan
için de yapılmışu. Tophıluk, o dönemde. Yunanistan'a
tanmda ujıun sürecini tamamlaması için 50 milyar
dolar kaynak aktarmıştı. Peki Türkiye'de ne yapılı-
yor° Bıliyorsunuz. 1999 vilından bu yana Türkiye'de
Tanm Reformu adı altında bır tür "uyum prograım''
uvgulanıyor. Bu "uyuın programı*nın genış bir de-
ğerlendirmesi Dünya Bankası tarafindan hazırlanan
ve 9 Mart 2004 tarihinde yavımlanan "Türkiye: Ta-
nmsal Sektör DestekJeme Reformunun Etkflerine
Bir BaJaş" başlıklı bır raporda \ apılmıştır.
Tarım sektöründe değlşlmler
Bu değerlendumeden bazı sonuçlan burada aktar-
mak istiyorum: Bu değerlendırmeye göre Tanm Re-
formu uygulama sürecinde 1999-2002 yıllan ara-
suıda, tanm sektöründe şu değışimler yaşanmış:
• Tanm kesimine kaynak aktanmında 4.3 milyar
dolarlık azalma olmuş.
• Tanmsal gelirde yüzde 16 kayıp gerçekleşmış.
•Tanmsal sübvansiyonlarda 5.5 miljardolarlık azal-
ma görülmüş.
• Tanmsal üretimde yüzde 4 oranında azalma or-
taya çıkmış.
• Tanmsal kârlılıkta düşüş görülmüş ve çiftçi ke-
sınü net 1.45 mılyar dolarlık net kayba uğramış.
• Tanmsal fryatİardakireel vüzde 13'lükdüşüş olmuş.
• Ve sonuçta, Türkiye OECD ülkeleri arasuıda ta-
nmını en az destekleyen ülke durumuna getirilmiş.
AB Uerleme Raporu, dünyada eşi görülmemiş bu
radikal operasyonu, "çok küçük bir flerieme" olarak
değerlendirmektedu". Açıktır ki burada, gerçekten
"flerleme'' konusunu ele almak ve bu kavram üze-
rinde ortak bir anlayışa varmak gerekmektedir.
Tanmda, AB ülkeleriyle Türkiye arasındaki uçurum derîn • Hayvan hastalıkları ve kaçak et en büyük sorunlarımızdan
Önümüzdeuzunbiryol var- Türkiye'de son yıllarda uygulamaya konulan
poMkalar AB içinde uygulanan tanm
politikalan ile çeUşiyor mu?
YETKİN -AB içinde de desteklerin azalnlması
yönünde bir eğilim olduğu doğru. Nitekim
tanmsal harcamalann AB bütçesi içindeki payı,
Topluluğun ilk kurulduğu yıllarda yüzde 90
ilen bugün yüzde 49 civannda. Ancak Birük
üyeleri geçmişte bu büyük desteklerle
geüşmelerini tamamladılar; Türkiye'nin önünde
ise alınacak büyük bir yol var.
Kaldı ki hem tanmsal harcamalann bütçe
içindeki payı açısından, hem de bu harcamalann
miktan açısından, AB hâlâ tanm kesimine
Türkiye ile kıyaslanmayacak ölçüde önemli bir
ka>Tiak aktarmaya devam ediyor. Türkiye'de, 3
yıİda, tanm kesiminden 5.5 milyar dolarlık bir
sübvansiyon kesintisi yapıhrken, AB tanm
fonlannda böyle bir azaİma yoktur. Bu arada
AR ajiıı dönemde Orta ve Doğu Avrupa'da yer
alan yeni üye adaylannın desteJdenmesi
amacıyla bu ülkelerdekı tanm işletmelerinin
modemizasyonu için "Tanmsal ve Kırsal
Kalknuna Afrnmrfg Ozel Kaühm Programı"
fSAPARD) adlı bir program oluşturmuş ve
propam kapsamında 2000-2006 yıllan arasuıda
yeni üye olan ülkelere 520 milyon EURO'luk
bir et destek sağlamıştır. FEOGA Garanti Fonu,
1999yılmda 40.4 milyar Euro iken 2002 yılında
44.5 milyar Euro'dur ve AB bütçesinin en
büyük kalemini oluşrurmaya devam etmektedir.
Türkiye ise önümüzdeki beş yıl için tanmda
izleyeceği strateji>i behrleyen bir plan kabul
etmiştir. Bu stratejik plana göre, önümüzdeki
beş yılda, yani 2005-2010 yıllan arasuıda tanm
kesimine aynlacak destek GSMH'nin yüzde
1 'ini geçmeyecektir. Türkiye'nin 2004
bütçesinde tanmsal destekler 3.7 katrilyon, yani
yaklaşık 2 milyar Euro olarak belirlenmişti. Bu
rakam yaklaşık GSMH'nin yüzde birine denk
gehnektedir. Bu durum, uygulanan politikalar
arasuıda açık birçelişki olduğunu
göstermektedir. Örneğm, Yunanistan'da pamuğa
49 cent/kg prim verilirken Türkiye'de bu rakam
6 cent/kg'dır. Ve plana göre bu fark,
2010 yılına kadar böyle devam etmek
durumundadır. Biliyorsunuz, Türkiye pamuk
ithal eden bir ülke. Ve giderek daha fazla ithal
edecek, cünkü üretici pamukta zarar ediyor ve
kaçıyor. Bunun neresi Uerleme? Bütün bu
uygulamalar, AB tlerieme Raporu'nda,
"Reform süreci hâlâ tamamlaonıaktaıı
uzakbr, ancak bazı olumlu etkileri oünustur"
sözleriyle değerlendirihnektedir.
Eğer oîumlu etkiler buysa, bir de bu süreç
tamamlandığında ne olacak, onu merak
ediyorum. Ancak şu kadannı söyleyeyim:
Önerilen bu politikalar uygulanırsa,
işte asıl o zaman Türkiye'nüı AB üyeliği
hayal olarak kalmaya mahkûmdur.
170 bin ton et açığıoluşacak- Tam üyelik müzakerelerinin başlaması
durumunda, Türkiye'ye bu bakış değişebilir
mi? Bu süreç içinde Türkiye, AB fonlanndan
yararlanabilir mi?
YETKtN - Değişmesi gerekir: ancak AB
yetkilileri, tam üyelik müzakereleri başlasa bile,
Birhğin, uyum süreci açısından bir katkıda
bulunmayacağını açıkça belirtiyorlar. Kaldı ki
Birliğin bütçesi 2013 yılına kadar belirlenmiş
durumda. Bu bütçede, Türkiye için bir fon
bulunmuyor. Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu
kav-nağı talep etmesi ancak bu tarihten sonra
mümkün olabilecek. Oysa Birük, 2013 yılma
kadar tanmsal destekleri en alt seviyeye çekmeyi
planhyor. Bu durumda Türkiye, eğer bu tarihe
kadar hâlâ şansıru sürdürebilirse, ortada destek
sağlav'acak bir fonun kalmadığını görebilü-
.
- tlerleme Raporu ve eklerinde, gıda güvenliği
ve kayvancılık konusuna da değiniliyor;
ifadeler ise son derece ıhmlu Bu açıdan bir
sorun yaşanmayabilir mi?
YETKtN - Üerleme Raporu'nda. bu alanda son
yıllarda sağlanan, veterinerlik alanındaki
mevzuat ile ilgili sınırh gelişme, Türkiye Hayvan
Sağhğı ve Zabıtası Kanunu'nun Ocak 2004
tarihinde değiştirilmesi gibi bazı ilerlemelere
dikkat çekildikten sonra gerçekten de olumlu
ifadeler kullanılıyor. Ancak Türkiye, bu alanda
da çok büyük sorunlarla karşı karşıya. Öyle
zannediyorum ki bu konu müzakere sürecinde
karşımıza çıkartüacak ve adeta yolumuza
döşenmiş bir mayın gibi kullanılacak. Bu sonuca
varmamın sebebi şudur: Hawancıhk işletmeleri,
AB tanmında en verimli ve rekabetçi işletmeler.
Öyle ki bize göre çok daha gelişmiş işletmelere
sahip olan Polonya'da bile üyehgin
gerçekleşmesinin ardından 500 civannda büyük
işletme rekabet edemeyerek kapanmak zorunda
kaldı. Türkiye'de ise hayvancüık, uygulanan
tanm politikalan ve ekonomik krizlerin etkileri
sonucu gerilemekten öte çökme noktasına
gelmiş durumda. Bu çöküş süreci 1980
sonrasında uygulanan liberal ithalat
politikalanyla başladı. Ardmdan EBK, SEK,
Yemsan gibi tanmsal KfTlerin
özelleştirilmesiyle gelişti ve nihayet 2001
ekonomik krizinde faizlerin yüzde 200'lere
ulaşmasıyla tamamlandı. Bu çöküş öyle etkili
oldu ki, son dönemde uygulanan ithalatı
kısıtlayıcı gümrük poütikalan ve ucuz kredi gibi
bazı teşvikler bile beklenilen etkiyi yapmadı.
Bütün bu politikalar sonucunda, 1983-2003
yıllan arasuıda koyun varhğı 40 milyondan 25
milyona, sığır varüğı ise 13 milyondan 9 mih/ona
kadar geriledi. Hesaplara göre gerekh önlemlerin
alınmaması durumunda, 2015 'te 170 bin ton
civannda et açığı oluşacak. Bu olumsuz koşullar
ve oluşan et açığı, îlerleme Raporu'nda vurgu
yapılan hayvan hastalıklan ve kaçak et sorununu
en önemli sorunlarımızdan biri haJıne getirmiştir.
Kaçakçılığm
maliyeti
7 milyar dolar
-tlerleme Raporu 'nda, hayvan varhğı ve ha-
reketlerinin kayıtaltınaaltnmasının önemivur-
gulanırken bu soruna mı atıfta bulunuluyor?
YETKtN* - Evet. Türkiye 'de et üretiminin en
fazla yüzde 50'sınin kayıt altına ahnabildıği bi-
liniyor. Düşük üretım, viiksek gümrük duvarla-
n olgusuyla büieştığınde, kaçakçılıkla mücade-
lede aluıan tüm önlemlere karşın istenilen sonu-
cu vermiyor. Türkiye'de önemli bü" et kaçakçı-
lığının yanı sıra canh havvan kaçakçılığı da mev-
cut. Türkiye'ye Doğu ve Güneydoğu sınırlanmız-
danjılda 1 miKonun üzerinde kaçak hayvan gır-
diği tahmin ediliyor. Canlı hav°van kaçakçılıgı-
nın bütçemize getü-dıği vıik, 58. Hükümet'ın Ta-
nm Bakanı'nın ifadesiyle. son birkaç yılda 7
milyar dolann üzenndedir. Bu ölçüde kaçak hay-
van ginşinın doğal bır sonucu da hayvan hasta-
lıklanrun yaygınlığı oluyor. Derleme Raporu'nda
eıda güvenliği konusundaki vurgulan okurken,
fstanbul'da et kesimının >-üzde 60'ının kontrol-
süz olduğu, ruhsatlı mezbaha orarunın vüzde
30'u geçmediği gerçeğıru unutmamak gerekir.
EBK'nın özelleşhnlmesı sonucu satılan kombi-
nalann onda dokuzu kapanmıştır. Bu durumda
üretimi nasıl kayıt altına alacaksınız, güvenli et
ürerıminı nasıl gerçekleştireceksinız'
1
Bu sorun-
lar, müzakere sürecinde karşımıza çıkanlacak.
Türkiye'nin AB üyehğı gerçekleşmeden Güm-
rük Birliği'ne girmesi ve gıda ürünlerinin bu an-
laşma kapsamına aluıması da Türk haj-vancılı-
ğına darbe vuran diğer gelişme. Rekabet etme-
ye çalıştığımız Avrupa ülkelennde işletme başı-
na ortalama hayvan savısı 44 iken Türkiye'de iş-
letmelerin yüzde 80'i. 1-4 arasuıda hay\zra sa-
hiptir AB işletmelen gelişmiş teknoloji ile do-
nanmışken. Türkiye'de işletmelerin vüzde 90"ı
geri ve donanımsızdır DTÖ'nün dajatmasıyla
gümrük duvarlannm indınlmesi, AB ile olan
ilişkilerimızde olumsuz durum yaratacaktır.
Üç ana hedef
- Bu durumda ne öneriyorsunuz?
YETKtN - AB üyeliği açısuıdan dönüşü ol-
mav'an bir yola girdiğimizin elberte farkındavız.
Bizim vurguladığımız nokta şudur: Şu anda ta-
nm ve hayvancılık açısuıdan uygulanan politi-
kalar. üyelik açısuıdan gerekli koşullann oluş-
turubnasuıa yardımcı olmak bır yana, bu koşul-
lan olumsuz yönde etkilemektedir. O zaman va-
pıhnası gereken yeni tanm stratejisi oluşturmak-
tır. Türkiye. üç ana hedef saptamalıdır:
1) Tanmda rekabet gücünü ve verimliliği art-
tırmak, başka bir deyişle üretim maliyetlerini
düşürmek.
2) Tanmsal işletmelerin yapılannı modenı-
leştirmek, bu süreç içinde işletme sayısını ve ta-
nmsal nüfusu azaltmak.
3) Bu dönüşüm sürecinde açığa çıkacak işgü-
cünü istıhdam etmeye ve tanmsal işletmelerin kâr-
lıhğını arttırmav a yönelık tanmsal sanayileşme
hamlesiru başlatmak, Bunlann yapıknası. tan-
ma kaynak aktanlmasını ve bu kaynağuı planlı
kullarulmasını gerektirir. Eğer Türkiye'nin üye-
liğinden \ana olduğunu söyleyenler samimi ise
ona uygun davranmak durumundadırlar. Oysa
Türkiye önümüzdeki son derece kritik beşyıl bo-
vıınca GSMH'sının jüzde birinden fazla kay-
nakaktarmayacağını açıklamış bulunuvor. AB 'den
debu süreçte destek gelmeyecek. Beürtilen amaç-
la izlenen yol arasında açık çelişkı var. Yapılma-
sı gerekene gelince... Türkiye müzakere sürecin-
de sağlam durmak zorundadu-. Bır yandan. im-
kânlanmız ölçüsünde tanm sektörüne yatınrn
yaparken. diğer yandan da DTÖ. IMF ve AB ile
yapılacak müzakerelerde kendi gerçeklerimizi an-
latma ve uygulayacağunız geçış dönemi için ge-
rekli tavizleri almak mecburiyetindeyiz.
- Bu yapılabilir mi?
YETKEV - Evet yapılabilir. IMF ve DTÖ ile
olan ilişki ayn bir konu; ancak AB ile olan üye-
lik müzakereleri sürecinde, Birliğe son katılan
10 üye ülkenin aldıklan tavizler bunun yapıla-
bileceğini göstermektedir. Bu ülkeler, üye ol-
duklan halde, Türkiye'nin şu anda Birlik karşı-
sında vermiş olduğu tavizleri bile vermemiş, bir
geçiş dönemi sağlamış bulunmaktadırlar. Örne-
ğin; Çek Cumhuriyeti. Doğrudan Ödemeler açı-
sından geçiş dönemi sağlamıştır. Sütte 1 yıllık
geçiş dönemi sağlamış 3.1 milyon tonluk ek ko-
ta elde etmiştir. Şekerde 505 bin tonluk üretim
kotası talep etmektedir. Hububat ve sığu" eti prim-
lerinde geçişdönemi hakkı tanınmasını sağlamış-
tır. Estonya. sığır etı üretimi açısından bu ayn-
calığı sağlamıştır. Macaristan süt üretimınde yağ
oranı ve ek ödemeler konusunda ek tavizler sağ-
lamışhr. Şekerde 480 bin tonluk ekkota, hayvan-
cu"ık için özel primler ve hububat ekim alanla-
nnda taviz almıştır. Polonya. sütte 11.27 milyon
tonluk ulusal kotanuı yanı sıra AB standartlan-
na uyum sağlayamayan ürünler için geçiş döne-
mi hakkı talep etmiştir. Yine şeker üretimi, hu-
bubat üretimi ve hay'vancılıkta kota taleplerini sür-
dürmektedu-. Slovenya da süt. şeker ve sığıretin-
de benzer tavizler almıştır. Görüldüğü gibi, hiç-
bir ülke üyelik sürecini teslimiyet süreci olarak
görmemekte. kendi gerçekJerini göz önüne ala-
rak belüii çekinceler koyabilmektedır. Türkiye,
yukanda anlatılan tablo içinde. bu konuda tavır
ko>Tnadan ve gerekli riski göze almadan üyelik
için gerekli koşullan hıçbü" zaman sağlayamaz.
Bunlan sağlayamadığı durumda ise tıpkı geç-
mişte kâğıt üzerinde daha 1986"da elde ettiğimiz
"serbestdolaşmıhakkıt
"nı fıilen kullanamadığı-
mız ve kullanmaktan vazgeçtiğimiz gibi, üyelik
hakkından da vazgeçmek zorunda kahnz.