22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 OCAK 2004 RAZAR + CUMHURİYET SAYFA kulturtg.cumhuriyet.com.tr 15 KULE CANBAZI SUNAYAKEV Bir istasyon sonrayataklıevleri ufiıkta kaybol- mak üzere... Vapurun tepe- sinde gezinen martılar geri dcımeye başlarken, yolcular, doğ- dfedan toprakian bir daha göreme- yceklerini biJmektedırler. Ege De- nri'nin barı kıyılannı arkasında bı- rg^an vapur, 1 yaşındaki Türkiye Ccnhuriveti'ne dogruyol almakta- dı ^atma Hanım'ın. evinden aldı- gıbırkaç parça eşyadan bıri olan kiane, bir yaşındaki oğlu sanhdır. Vı^urda çıkan salgın hastalıktan dcayı, yan baygın durumdakı bir- ç& çocuğun öldü sanılarak denıze atchğını gören Manastırlı Hasan E â p Bey. oğlu Naci'yı yaşatmak- ta cararlıdır. Çocuk, yakalandığı lıatalığı atlatamasa bile göç edılen tojraklara gömülecek. hiç değilse biırnezan olacaktır! Ata'ntn izmtt*ten son geçlşl Ifustafa Kemal Atatürk'ün. on siyJı atın çektiği bir top arabasına koıulan tabutunun Saraybur- nuidan Yavuz zırhlısına ulaştınl- dıgnı, oradan da Izmit'e götürüldü- ğüıü biliriz. Peki, sonra ne oldu? O giiıün tanıklanndan binne kulak veryoruz: "Beyaz treninde, son vapndaki yerini aldı. Lokonıo- tîfl-r, düdük çaldılar. Ağır ağır döıdü tekerlekler. Durdu yeni- der. Halk, gençlik, lokomotifle- rininüne geçmiş, bırakmıyordu. Öneleri de geçerdi bizinı şehir- den Ata. Gdnlümüzü de birlikte götirürdti, üzülürdük; ama bi- lirdfc, yine gelecek, yine geçecek. Şindi son geçişi buradan. Gider- se, Hr daha gelmeyecek hiç. Ko- lay mı bırakmak? Nice sonra kalttı tren. Hepimiz ardından koşıuk. Atatürk yoktu artık. Bir boşkık açıldı önümüzde. Sürüp gidoı bir boşluk." O boşluğu doldurmak isteyen devnınciler daragaçlannda asıldı- lar, »azeteciler öldürüldüler, şair- ler, jazarlar diri diri yakıldıJar. La- iklikdüşmanlannın Sıvas'takatlet- tıği şair Behçet Aysan'ın dizelerin- de de Izmıt istasyonu ve yalnızlık duygusu iç içedir: kocamart biryalnızlıktır tzmii isttsyon önlerinde sabah ağartısı yürüyett telaşyanm kalmışşiir tak edilmiş ölü martılarJayıst Boşluk yalnızca tanığın anlatma- ya çalıştığı duygularda değil, Ata- türk ün yanından 24 saat ayrılma- yan yaverlerin ne olup bittığinı gü- nü gününe kaydettikleri defterlerin son sayfalannda da çıkar karşımı- za. Defterin 5 Kasım 1938 tarihli sayfasından başlayan boşluk 9 Ka- sım gününe kadar sürer. 10 Kasım gününe ise yalnızca şu yazılıdır; "Atatürk..." KIHme sarılı çoculc Bağımsızlık çocugunun cenaze- sini taşıyan tren Izmit'ten Anka- ra'ya doğru hareket ettiğinde ar- dından koşan, bize o günü anlatan tanık, Hasan Edip Bey ve eşi Fat- ma Hanım'ın kilime sararak gizle- diğı çocuktan başkası değildır. Fransızca öğretmeni Hasan Edıp Bey, ailesiyfe birlikte Bursa'da is- kân edılmek istenılse de, ilk eşin- den olma büyük kızı Hikmet'in Konyadaki bir dehkanlıyla evlen- mesi üzerine Izmit'e yerleşmeye karar verir. Bunun nedeni, kentin ıçınden geçen tren yoludur. Çün- kü, tren şefı olan damat, Hıkmet Hanım'a paso çıkararak Izmit'e ge- lip gitmesıni sağlayacağına dair söz vermiştir. Mübadele vapurunda ki- lime sanlı çocuk, yani ünlü yazar Naci Girginsoy'un Izmit'te yaşa- masının, bu kentle anılmasının ne- deni de budur ışte. Nacı Girginsoy 15 yaşında girer, Devlet Demir Yollan'na. 1950 se- çiminden sonra bir gece îzmit Ga- rı'nda nöbetçı hareket memurudur. Yeni seçilen Demokrat Partıli mil- letvekıllerini ugurlamak isteyenler- le dolup taşmaktadırperon. Millet- vekillen ikinci mevkide gidecek- lerdir Ankara'ya. Bunu öğrenen halk gara kadar omuzlarda taşır on- lan. Sonra... Sonrasını Naci Gir- ginsoy'un "Gençlik Çıkmazı" ad- lı, tadına doyulmayan kitabından okuyoruz: "Tren gara yaklaşır- ken bir görevli gelip, milletvekil- lerine ait yataklı yer numaraJarı- m sordu. Şaşırdık. Durum anla- şılmıştı. Ğarda, halkın önünde ikinci mevki vagonlara binecek- ler, bir istasyon sonra yataklıya geçeceklerdi. Öyle yaptılar." 'Anne, ben buradayım' Îzmit Gan'ndan Atatürk'ü de uğurladı Gırginsoy, Demokrat Par- tili milletvekillerini de!.. Türki- ye'nin değışen ulaşım ve ımar po- litikalan yüzünden on binlerce in- sanın karayollannda ve de deprem- lerde öleceğı bir döneme gırilmış- tir. Ne hüzünlüdür ki, Naci Gırgin- soy oğlunu bir trafik kazasında, ka- nsını da 17 Ağustos depremınde kaybedecektir. 1923 devrimınin başlattığı Anadolu aydınlanmasına Demokrat Parti'nin amblemındeki el "Dur" diyecek, karanlığa ıtilen, güneşin unutturulduğu halk AKP'nin simgesi olan ampulun et- rafında yaşamaya mahkûm edile- cektir. Naci Girginsoy, Haydarpaşa Ga- n'nda çalıştığı yıllarda, Karacaah- met Mezarlığfnda gezinir firsat buldukça. Onun ıçin her mezar ta- şı "ayn bir roman" gibidir. Her seferinde yanından geçtiği, karşı- sında bir anhk durup, annesinin kendisinı kilime sanp nasıl gizledi- gini anlatan sesını duyduğu bir me- zar taşı vardır. Mezar bir çocuğa aittir ve taşında şu yazılıdır: "An- ne, ben buradayım." Onemli Not: Sevgilı okurlar, Na- ci Girginsoy'un "Gençlik Çıkma- zı" adlı kıtabının yeni basımı Çınar Yayınlan ndan çıktı. Kitapçınızdan ısrarla ısteyiniz!.. Tiyatro Oyunevi, Gogol'ün oyununu yeniden sahneliyor. 'Evlenme'ye mizahi bakış Kültiir Servisi - Tiyatro Oyunevi, Rus edebiyatının onemli adlanndan Gogol'ün 'Evlenme' oyununu yeniden sahnelemeye başladı. Melih Cevdet Anday'ın dumize kazandırdığı oyunu Mahir Günşiray yönetiyor. Oyunda Yavuz Topoyan, AJper Develioğlu, Ece fioğlu, Hakan Milli, Ayça Damgacı, Evren Yazıcı, EBf Ongan, Ali Özmen ve llahjr Günşiray rol alıyor. 14 gün gıbi kısa bir süre çınde hazırlanan oyun bir anlamda Gogol'ün 'Evlenme' oyununu sahneleme üzerine bir atölye çalışması. Tiyatro Oyunevi'nin sahnelemesinde, kız ve erkek tarafi, eşzamanlı olauak aynı yerde, farklı hacimler yaratılarak iç içe oynanıyor. Cinselliğin, kadın ve erkeğin pazarlanışının, aşkın- aşksızlığın, bir türlü harekete geçip geçememenin ele ahndığı bir oyun olan 'Evlenme', kendini olduğundan daha kültürlü, bilgili, medeni göstermeye çalışan bir toplumun 'travesti' bir konum yaşamasıyla düşrüğü absürd, tuhaf, gülünç durumlan ortaya koyuyor. Evlenme konusu üzerine kurulmuş güldürünün sahne tasanmı Claude Leon'a, müziği Üteriş Sun'a, ışık düzeni Yüksel Aymaz'a ait. Oyun cuma 20.30'da, cumartesi 18.30'daISM 2. Kat'ta sahneleniyor. (0 212 254 96 96) Kim akıllij kim deli? Başrolünde Oscarlı Halle Berry 'nin oynadığı 'Gothica' adlı korkufilmi ülkemizde 30 Ocak'ta gösterime girecek Kültür Servisi - Birçok bö- lümden oluşan zekice, korkutu- cu, gizemlı, genlim dolu, doğa- üstü bir korku filmı olan 'Got- hica', 30 Ocak'ta gösterime gı- recek. Columbıa Pictures, War- ner Bros Pictures ve Dark Cast- le Entertainment yapunı filmi Mathieu Kassovitz yönetiyor. Başrollerinde Halle Berry, Ro- bert Downey Jr., Penelope Cruz, Charles S. Dutton, Jobn Carroll Lynch, Bernard Hill'in oynadıklan filmin ya- pımcılan Joel Silver, Robert Zemeckis ve Susan Levin. Se- naryosu Sebastian Gurier- rez'e, müzığı John Ottman'a, görünrüleri Matthew Libati- que e ait olan 'Gothica'da olaylar, zeki, saygı duyulan bir suçlupsikoloğu ve uzmanı olan Dr. Miranda Grey (Halle Berry) ekseninde gelişiyor. Miranda, Woodward Peni- tentiary Psikiyatri Koğuşu'nun başında bulunan kocasının (Charles S. Dutton) yardımJa- nyla ChJoe (Penelope Crnz) gibı psikolojik olarak zarar görmüş ve satanist işkenceJer- le cinayet ışlemiş hastalann bı- linçaltlanna inerek onlan an- lamaya ve yardım etmeye ça- hşmaktadır. Bir gün Miranda"nın iyı gi- den evlihği ve sıradan hayatı, gizemli genç bir kızın yaşamı- na girmesiyle korkunç bir teh- like altına girer. Başrndan ge- çen korkunç bir olaydan sonra kendine geldiğinde kocasının öldüğünün ve tüm kanıtlann onu suçlu olarak gösterdiğının farkına varır. Kocasuıın gömül- mesinden sonra da kendini b\î anda teda\i ettıği hastalann arasında, Woodward'da bu- lur. O gece hakkında tek ha- tırladığı, gördügü esrarengiz kızın sılık görüntülerinden başka bir şey değıldir. Ma- sum olduğunu kanıtlamaya çalışu"ken arkadaşı Dr. Pete Graham'a (Robert Downey Jr.) göre de deli olduğuna ilişkin süpheler artmaktadır. Pete'in en büyük çıkmazı, Miranda'yı platonik biçim- de sevmesı fakat ona ulaşa- mayacağuıı bilmesidir çün- kü o hem iş arkadaşı, hem de patronunun kansıdır. Olaylardan çok kendi içgü- dülerine ınanmaya zorlanan Miranda, giderek bu olayın doğaüs- tübirgüçtarafuı- dan yaptınldığı- na inanmaya baş- lar. Chloe onu kendi derinlikle- rine doğru çeker- ken Miranda, deli- rip delirmediğini ya da gerçeğe yaklaşıp yaklaşmadığını bulma- ya çahşacaktır. Yönetmen Kassovitz, filmde her şeyin gerçeğe uy- gun olmasına özen göster- miş: "tzleyicinin karanlık duygusundan kaçmasını is- temiyorum, bu duyguyu kesinlilde kaybetmemeli. 'Gothika' tam bir sinema filmi. Insanlann sinemaya korkmaya hazır olarak gel- mesini istiyorum. Onlara film bitene kadar şfiphe ve- recek, korkutacak bir film sunuyoruz çünkü." ESINTÎLER ZEYNEP ORAL Türkiye'nin Aydınlık Yüzü... Üç gün boyunca Türkiye'nin aydınlık yüzünü ya- şadım. Üç gün boyunca kendilerini, geçmişin biri- kimlerinden daha güzel bir gelecek yaratmaya ada- mış insanlann yaratıcılığı, emeği, çabası ve inancı- na tanıklık ettim. Kamu, yerel, sivil, özel birlikteiiğin gücüyle ben de güçlendim. Üç gün boyunca içim umutladoldu... Safranbolu'daydım. Tarihı Kentler Birliği'nin (TKB) "Safranbolu Buluşması"nda... Karabük ve Zongul- dak valileri, Türkiye'nin çeşitli yörelerinden, illerin- den gelmiş 40 belediye başkanı, 80 belediye tem- silcisi, bilim adamlan, sivil toplum kuruluş temsilci- l&ri, aydınlar ve kentlerini gözlerinden sakınan Saf- ranbolululann bir araya geldiği buluşma... Seçmene değil gelecek kuşaklara Bunca belediye başkanının bulunduğu bir buluş- mada, üstelik yerel seçimler bunca yaklaşmışken, biliyorum inanması güç ama, kimse, hiç kimse, se- çim yatınmı yapmıyordu. Her biri ve hepsi seçme- ne değil, gelecek kuşaklara sesleniyordu. Halk dalkavukluğunun, popülizmın en gözde ol- duğu şu dönemde, onlar seçiidikleri dönemden de- ğil, üç-beş bın yıllık birikiminden, kentlerinin biriki- minden, evrensel kültürdeğerlerinden, "kon/ma"ve "kalkınma" kavramlannın eşgüdümünden konuşu- yorlardı. Bilime, bilgiye dayanan bir dille ama haya- tın içinden konuşuyoriardı. Çünkü onlar ve kentle- ri, Tarihi Kentier Birfiği'nin üyesiydi. Bu gazetenin okurlan Tarihi Kentler Birliği'nin ne olduğunu biliyordur. Ben yine de anımsatayım: 2000 yılında kuruldu. Tarihi ve doğal çevre korumasına, uygarlık mirasına ve birikimine, kültür değerlerine, yerel yönetim politikalarında önem ve ağırlık veren kentlerin katılabildiği bırbirlik... Yerleşme dokusu- nu kentsel SİT, arkeolojik SİT, tarihsel SİT, doğal SİT olarak tescil ettirmiş kentlerin katılabildiği bir biriik... Avrupa Birliği'nın kapılannı zorladığımız bir dö- nemde, bu biriik, çoktan Avrupa Tarihi Kentler Bir- liği'nin üyesi olmuş, hatta 2002'de yönetim kurulu- na girmişti bile. Cumhurbaşkanı Sezer, kuruluş top- lantısına da katıldığı "TarihiKentlerBirHği"n\, Türki- ye'nin Batı'ya yolunu açacak bir girişim olarak ni- telendiriyordu. Avrupa Birliği'nin "koruma" \\e "kal- kınma" arasındaki bağlantıyı öne çıkaran "koruma politikalan" ve herkesın katıldığı, farklı kimliklerin kendini ifade edebildiğı "kültürel demokrasi" ilke- lerini savunan bir kuruluş... Safranbolu Buluşması'nda, Birliğin "Koruma Ödülleri" verilecekti. 2003yılının 'Başan ödülleri'ni alan belediyeler Safranbolu, Mudurnu ve Yalvaç'tı. 'özendirme ödülleri' ise: Ürgüp, Altındağ ve Kuşa- dası belediyelerinin. Bu yıl ilk kez bir de "Metin Sö- zen ödülü" verildi. Birliğin kuruluşuna önayak olan, tüm yaşamında, kültür birikimlerine ve uygariık de- ğerlerine sahip çıkmak ve sürdürmek yolunda emek veren Metin Sözen'in adını taşıyan ödül, Yalvaç Belediyesi'ne verildi. (ödül gerekçelen ve aynntıla- rı bu köşeye sığmayacağı için ayn bir yazı konusu olabilir.) Dünden bugüne Buluşmaya ev sahipliği yapan Safranbolu'da başlamıştı her şey. Neredeyse 30 yıl önce... Ve Saf- ranbolu'da yeşeren "koruma" olgusunu taa o za- manlar en çok gazetelerine taşıyan Oktay Akbal ve ben "ilk adımlan", anımsamak, anımsatmak üzere bu toplantıya çağrılıydık. Bizim söz aldığımız otu- rumu Oktay Ekinci yönetiyordu. Ama zaten o, hem mimar, hem yazar, hem korumacı kimliğiyle, yalnız Safranbolu'nun değil, Türkiye'nin tüm illerinin ko- ruyucu meleği ya da cengâveri ve Birliğe emeği geçmiş kimse. Nasıl unutabilirim Kızıltan Ulukavak'ın Belediye Başkanlığı yaptığı (1975-80) dönemini! Çeleneksel evlerini terk edince rüya görmekten kesilenleri; kö- mür, odun ateşi yerine gazla pişen böreğın tadının kaçtığını... Nasıl unuturum insan kaynağının güç seferberliğini; Istanbul Teknik Üniversitesi'nın çaba- lannı, evlerin korunmasından sokağın, dokunun, havzanın korunmasına geçişi; "Evlerin içi sizin, dı- şı hepimizin" sloganını... Nasıl unuturum o dönem ımar Iskân Bakanlığı'nın "Eskiye rağbet olsa bitpa- zanna nuryağardı" diye alınan kararlara karşı çıkı- şını? Bugün Safranbolu, kıvanç, övünç nedeni. Çün- kü belleğine sahip çıktı. Gelecek için geçmişe sahip çıkmakta, Safranbo- lu'dan yola çıkılmıştı. Bugün Türkiye'de 3216 bele- diyeden 130'u Tarihi Kentler Biriiği üyesi. Tümü ay- nı çaba içinde. Belleklerini yitırmeyen kentlerin, top- lumların, geleceğe kalacağının bilincindeler. Siya- seti aşan bir duyariılıkta bütünleşmişlerdi. Bu bilince ulaşmakta belki geciktik ama sonun- da oldu. Buraya varmakta, toplantıda herkesin vur- guladığı gibi atanmış ve seçilmiş yöneticilerin, siyil toplum kuruluşlannın (en başta teşekkürler ÇEKÜL ve Mimarlar Odası, üniversitelerin, kimi hocaların (Teşekkürler Cevat Geray, Ruşen Keleş, Oktay BeUi) ve adlannı sayamadıgım nice insan ve kuru- luşun birlikteliği, güç biriiği var. Bugün 130 kent, yann 430,830 kent... Neden ol- masın... Safranbolu Buluşması'nda, ben Türkiye'nin ay- dınlık yüzünü gördüm. Içimde bir umut, bir umırt... zeynep c zeyneporal.com Faks:(0 212)25716 50 Tanpınar ödülleri belirlendi • Kültür Senisi - Bursa'run merkez Osmangazi Belediyesi tarafindan AJımet Hamdi Tanpınar anısına bu yıl üçüncüsü düzenlenen 'Bursa'ya Ütopık Mektuplar' konulu yanşmanın sonuçlan belli oldu. Prof. Dr. Ümit Meriç, Hilmi Yavuz, Mustafa Armağan ve Yücel Balku'dan oluşan seçici kurul, yanşmaya katılan yaklaşık 60 mektup arasından Saliha Malhun'un 'Yeşil Kentin Papirüsleri'ni birinciliğe, Alper Akçam'ın 'Bursa'ya Ütopik Mektup'unu ikinciliğe, Nihat Dağlı'nın 'Aşk Ile Bursa, Aşk Ile...' adlı mektubunu üçüncülüğe değer buldu. Ödül töreni hava muhalefeti nedeniyle ileri bir tarihe ertelendi. BUGUN • İSTANBUL BtLGİ ÜNİVERSÎTESt DOLAPDERE KAMPUSU'nda 14.30 ve 19.00'da 'Chico', 16.30 ve 21.30'da 'Gûneşli Pazartesiler' adlı filmlerin gösterimi. (0 212 293 5010)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear