25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 OCAK 2004 PERŞEMBE -f- CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr 15 W UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ Dr. Bekir KumbuVun geleceğe en anlamlı kültür mirası; 'aile tarihleri' dergisi Tarihegeçen 'Antalyalı'lar"Başta kendi aile tarihi olmak üzere, Antalya'nın önde gelen po- püler simalarının geçmişlerini ta- nıtmaktan önce, ortak kimlikleri sadece 'Antalya'da yaşamak' oJan Antalyalıların aile tarihlerine ön- celik ve önem veren bu çalışmaya gösterdiği demokratik destek, ül- kemizin özlemini duyduğu çağ- daş ve insancıl siyasetin anlamlı bir örneğidir..." Ilk yılını geride bırakan "Geç- mişten Geleceğe Antalyalılar" dergisinin yayın yönetmeni Ahmet Onıçoğlu, 28 Mart 2004 yerel se- çımlerinde aday olmayacağını açık- layan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Bekir Kumbul ıçın bunlan söylüyor... Daha doğrusu, Kumbul'un 5 yıl- lık görev süresinden geleceğe belki de en değerli "miras" olarak bırak- tığı; "AiIeTarihinizi Yazın" kam- panyası için... Türkiye'de "ilk" kez gerçekJeşen bu çalışmaya Londra 'da belediye ta- rafindan sürdüriilen "aile arşivleri" esın kaynağı olmuştu... Buna Türki- ye'de de başlanabilmesi için önce "aileleri kendi geçmişlerini yaz- malaya" özendirmekgerekıyordu... Aynı amaçla, önce aile tarihleri- nin "kent halkına parasız dağıtı- lacak" bir dergıde yayımlanması planlandı. Ardmdan, eli kalem tuta- nı olmayan ailelere de "Siz anlatın, biz yazalım" denerek yardımcı oiunacağı duyuruldu... flk sayıda "kimlerle başlayalım" sorusu gündeme geldığinde ise "Antalya'- nın ileri gelenleri" yerine bu ken- ti paylaşan "herkesi" kucaklama hedefinde Bekir Kumbul'un karar- lı tutumu, kampanyanın da güven- cesini oluşturdu... Önceliğin "tanınmışlara" de- ğil, aile tanhini belki de ilk kez dü- şünen ve yazan hemşerilere veril- mesini savunan Ahmet Onıçoğlu ve yayın ekibini içtenlilde destekleme- si, "Geçmişten Geleceğe Antalya- lılar" dergisinin de 2003 başında Yaşanmışlığın' belgeselini yarattılar Adı; "Geçmişten Geleceğe Antalyalılar"... îki ayda bir yayımlanan ve Antalyahlara parasız dağıtılan "aile tarihleri" dergisi... Aileler geceleri bir araya geldiler; yaşlılannı dinlediler, eski albümlerini açtılar, geçmişlerini yazdılar... Bir yıl boyunca da Antalyalılar, bu tarihleri okudular ve daha bir kaynaştılar... bugünlere dek 2 aylık aralıkJarla dü- zenli yayımlanmasındaki en önem- li payı oluşturan "coşkulu çalışma ortamınr* yarattı... Sırdaş hem$eriler... Önümüzdekı günlerde "Kumbul döneminin" son sayısı olarak ya- yımlanmak üzere olan 7. sayıdaki- İerle birhkte, 60'a yakın aile hem kendi tanhlerini. hem de "Antalya- lı olma serüvenlerini" eskı fotoğ- raflar ve özgün belgeleriyle bırlik- te yazıp yayımlayarak, tüm hemşe- nlerini aynı zamanda "sırdaşlan" yaptılar... "Kumbul aüesi" ise başından beri gösterilen "özene" bağlı ka- larak, her biri binlerce basıhp dağı- tılan bu dergide yer almadı. Böyle- ce, "Toroslar"da yaşanan "yörük- lük" yıllanyla birlikte, "çadırdan tıp fakültesine" bir eğitim müca- delesınin özgün anılan da Antalya- hlarla paylaşılamadı... Dr. Bekir Kumbul, derginin su- nuş yazılannda özetle hep şunlara dıkkat çekmişti; "Sadece siyasal tarihle yetinmek, tarih bilincini geliştirmivor... Toplumsal tarihle de tanışmamız ve bunun için de önce kendi kişisel ve aile tarihimi- zi önemsememiz gerekiyor..." Aile tarihlerinin, aynı zamanda geçmişten bu yana yaşanan mekân- lann, evlerin, semtlerin, sokakiann, kısaca "kentin" tanıklığıyla da bir- likte anımsanarak yazılmasının ise asıl "kentli bilincini" ve hatta "hemşerilik kültürünü" geliştire- ceğinı vurgulayan Kumbul, bu kam- panyadaki en "çekici" hedefi ise şöyle anlatıyordu; "Nereden gelir- lerse gelsinler, bu kentte yaşamaya karar veren Antahahdır... Geçmiş- lerini anlatarak, anılannı ve serü- venlerini diğer Antalyalılarla pay- laştıkları zaman ise artık kentin ortak sahipleri oluyorlar..." Işte bu yaklaşımlarla toplumda sağlanan güven duygusu, aile tarih- lerini yazma konusundakı ilk "çe- kingenliğin" de kısa sürede orta- dan kalkmasına neden oldu... Ikin- ci sayıdan itibaren "birkaç sayılık tarih" birikerek derginin düzenli yayımlanması hemen hiç gecikme- den gerçekleşti... Böylece anlamlı bir "toplumsal tarih arşiviyle" geride bırakılan ilk yılın anısına da; "Aile Tarihinizde Kentiniz" yanşması düzenlenerek, herkesin kendi geçmişıyle birhkte yaşadığı kente "zaman içindeki ta- nıklığını" da anımsamasına, aynı süreçte de "nelerin, neden yok ol- duğunu" düşünerek ve sorgulaya- rak "kentlilik bilincini" gelıştir- melenne, adeta "ilham" yaratıldı... 'Oylarını' veremeyeceltler Şimdı toplam 7 sayılık bir dergi koleksiyonunda, Antalya'da yaşa- yan ve aralannda "faytoncudan boyacıya, doktordan terziye, lo- kantacıdan futbolcuya, öğret- menden hemşireye, muhtardan şoföre, fotoğrafçıdan işçiye, mii- hendisten bekçiye..." kadar, hemen her meslekten \ e her sosyal gruptan insanlann, bilebildikleri kadar es- kilere giderek dedelerinin ve nine- lerinın geldıkJeri yerlerden başlayıp yine Antalya'da noktalanan aile se- rüvenlen var... Bu aılelerin arasında 1999'daki ye- rel seçımde, belki Kumbul'a oy ver- meyenler de vardı... Ancak şimdi, yaklaşan yerel seçımde, aynı aıleler- den hıç kımse, kendilenni bu anlam- lı kampanyaya ortak eden Dr. Bekir Kumbul'a, isteseler bıle yeniden oy veremeyecekler.. Üstelik, yıne bu hizmete "hayranlıklarım" belırte- rek derginin 2. sayısında kendi "si- vil" geçmişlerini aniatan "Baykal- lar"dadahil!... Ama, eminim kı geleceğın Antal- yalılan, ne zaman bu dergılere göz atsalar, böylesine bir "duygu yük- lü" arşivın oluşmasına öncülük e- den eski belediye başkanlannı hep "kendi ailelerinden biriymiş" gı- bi anacaklar... İSRAÎLLÎSANATÇICHEN HALEVl BU AKŞAM CRR 'DE Çağdaş bir klarnet ustasıKültûr Servisi - Israillı klarnet ustası Chen Halevi, dün ve önceki gün Akbank Oda Orkestrası ile birlikte verdiği konserlerin ardmdan bugün de yıne Akbank Oda Orkestrası ile Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda sa- at 19.30'da bir sohbet ve sa- at 20.00'deki konserle mü- zıkseverlerie buluşacak. Günümüzün çağdaş klar- net sanatçılannın önde ge- len isimlerden bıri olan Ha- levı, 1972 yılında Arad'da doğdu. On beş yaşındayken Zubin Mehta yönetiminde- ki Israil Filarmoni Orkestra- sı ile kariyenne başladı. So- list olarak, Tokyo Senfoni Orkestrası, The European Soloists, Heilbronn Oda Or- Halevi halen Almanya'da klarnet profesörû olarak gorev yapıyor. kestrası, Moskova Virtüözlen, Israil Filarmoni Orkestrası, MDR Philharmonic Leipzig, NDR Sinfonieorchester ve The Deutsche Symphonie- Orchester Berlın gibi orkestralarla çaldı. Resitalleri dünyanın önde gelen radyo istasyon- lanncakaydedildi. Oda müziği solisti olarak ABD'de ve Avrupa'da Oda Müziği Festivalleri'ne katıl- dı. Aynca, Japonya'da PMF Festivali'nde, Avustralya'da Perth Uluslararası Sanat Fes- tivali'nde çaldı. Keller Qu- artet, Prazac Quartet ve St. Lawrence Quartetgibı yay- h sazlar dörtlüleriyle turneye çıkan sanatçı, ünlü kemancı Pinchas Zukerman ıie de bir dünya turnesi yaptı. Konserlerinde, barok ya- pıtlann yanı sıra, diğer dö- nemlere ait popüler yapıtlara da yer veren sanatçı, Berio, Kurtag gibı pek çok çağdaş besteciyle ortak çalışmalar yaparken özellikle França- ix, Adams, Cartar ve Cop- land gibı çağdaş bestecılenn konçertolannın yo- rumlanyla ün kazandı. Halevı, 2002 yılından ben Almanya'da, Tros- singen 'dekı Hochschule'de klarnet profesörû ola- rak görev yapıyor. (0 212 232 98 30) Amaç fikfr ve sanat eserlerinde korsanlığı önlemek Yom yasa tasansı hazır Kültür Ser\isi - Kültür ve Turızm Bakanlığı fikir ve sanat eserlerinde korsan üretim, ço- ğaltım ve dağıtım konusunda yaptığı yasa tasansı çalışmala- nnı tamamladı. Söz konusu ya- sa tasansıyla belediye, polıs va- zıfe ve salahiyet, çıkar amaçlı suç örgütleri, kaçakçılıkla mü- cadele; sinema, video ve müzık eserlen yasalanyla fikir ve sa- nat eserleri yasalannın bazı maddelerinde değişıklık yapılı- yor. Telif ve bağlantılı haklar ala- ıına ilişkin uluslararası sözleş- neler ve Avrupa Birliğı mevzu- ıtıyla tam uyumlu olan tasan en asa zamanda TBMM'ye gön- lerilecek. Bakanlığın 20 Ocak 2004 ta- ıhli bilgi notuna göre; adı ge- en yasa tasansı, 1996 tanhlı "Telif Hakları Sözleşmesi ve fcralar ve Fonogramlar Söz- leşmesi" gibi Dünya Fıkri Mül- kiyet Örgütü (W1PO) tarafın- dan eşgüdümü yapılan uluslara- rası sözleşmelerle Avrupa Bır- lıği uygulamalan ve sektörel ta- lepler dıkkate alınarak korsan- hğın önîenmesı amacıyla bele- diye, polıs vazıfe ve salahiyet, çıkar amaçlı suç örgütleri, ka- çakçılıkla mücadele ve sinema, video ve müzik eserlen yasala- nnın; 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında ko- runan fikn mülkıyete konu ürünlerın kullanımına ılışkın üreticı sektörlen temsıl eden meslek birhkleriyle kullanjcılar arasında yaşanan sorunlann gi- denlmesı amacıyla da Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'nın bazı maddelennde değışikhk yapı- larak, günümüz gereksmimle- rine karşıhk verecek düzeye ge- tirilmelen amacıyla hazırlan- mıştır. Ekonomık ilişkilerin günü- müzdeki kadar karmaşık olma- dığı dönemlerde fikir ve sanat eseri sahıplen ürünlenni doğ- rudan satışa sunan bağımsız üreticıler konumunda olmuşlar- dır. Ekonomik ilişkilergelıştık- çe, yapıt sahibı ürününü, üretim ve dağıtımı yapan aracıya ver- meye başlamıştır. Bu alanda ekonomik ilişkilenn kurumsal- la^ması fıkn emek arzının kalı- te, yetenek ve becen açısından süreklı dönüşmesini gerektir- mıştir. Bugün fikir ve sanat eserleri ulusal, bölgesel ve ulus- lararası pazarlarda en çok tica- reti yapılan ürünler arasında de- ğerlendirilmektedir. Antonio Cosentino'nun sergisi bugün Evin Sanat Galerisi'nde açılıyor. Yok olan betonlarKültür Servisi - Antonio Cosenti- no'nun 'tstanbul 2003 - Beton Deni- zi' adh ikincı kişisel sergisi bugün Evin Sanat Galerisi'nde açılıyor. 21 Şubat'a dek sürecek sergide, sanatçının son dö- nem çahşmalanndan tuval üzerine ve az sayıda olmak üzere kâğıt üzerine ör- nekler yer alıyor. "Sanatlar hâlâ en gerçek iletişim yöntemi" diyen Cosentino, yok olacak mekânlann karakteristiğinı izleyebıl- mek ve yeniden tanımlayabilmek ıste- diğini ekliyor. "Mimari görüşün pers- pektifsizliği, kentin düzensizüği, in- sanlann düş kınkJığinı özetliyor. Ya- rım kalan modernleşme projemizin hüzünlü tarihini yansıtıyor ve yok olacakJar, npkı hızla var olduklan gi- bi" 'Hafriyat Grubu' ressamlarından Cosentino. bu kişisel sergisi ve sanatı üzerine sözlenni şöyle sürdürüyor:"Be- ton denizinin var olduğu gibi hızla yok olması, karakter özelliklerinin anbean değişmesi, gözümüzün ahştı- ğı, vakit geçirdiğimiz her mekânın parçalanıp yok olması, bugün boyut- larını belirleyemediğimiz travmanın asıl sebebidir de. Mekânın ruhu de- nen şeyin hayat mücadelesi içinde na- sıl da anlamsız kaldığının göstergesi- dir." (0 212 265 81 58) ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Kültür ve Uygarlık Deyince... Birkaç haftadir Stüdyo Drama Araştırma Biıi- m/'nin toplantılannda, kavram çalrşmalanmız bağlamında 'kültür've 'uygarlık' kavramlan üze- rinde durmaktayız. Bugüne kadarki tartışmalan- mızda ortaya çıkan en belirgin noktalardan biri, Batı'nın eskiden beri bu kavramları çoğu kez son derece tek-yanlı tanımladığı ve üretilen ölçütle- rin uygulanmasında da aynı tek-yanlı yörüngeyi izlediği oldu. Geçtiğimiz pazar yaptığımız son toplantımız sırasında ise Onur Bayraktar, uygarlık konusun- da hepimıze djşündürücü gelen şöyle birtanım verdi: "Uygariik, Batı'nınseçkinlik faşizminiuygu- layabilmek için kvllandığı bir araçtır..." Bu tanım, hıç kuşkusuz jygarlık olgusunu tümüyle yadsı- mayı amaçlarrıyor; ancak Batı'nın bugüne kadar neleri 'uygar', neleri 'uygarlık dışı' diye nitediği, kendinden saymadıklarına karşı kendi davranış- larını değerlendirmek söz konusu olduğunda, uy- garlık ölçütlerınde ne denli titiz(!) davranabildiği gibi noktalar göz önünde bulundurulduğunda, uygarlık gerçe<ten karışımıza epey 'şaibeli' bir kavram olarak da çıkabiliyor. 'Seçkinlik faşizmi', zaten Avrupalılann eski has- talığıdır. Avrupalı düşünürlere ve tarihçilere göre 'Avrupa' ya da 'Batı' kültürü, yüzyıllar boyu bir üst-kültür sayıldı; başka kültürlere ilişkin değer yargılan, hep bu Batı kültürünün süzgeçlerinden geçirilerek oluşturuldu. Tek bir kültürü çıkış nok- tası alarak öte<i kültürler için değer yargılannın üretilmesinin yanlışlığı, ancak 19. yüzyıldan bu yana tartışma konusu olabildi. Ancak bu bağlam- daki önyargılann tümüyle ortadan kalktığını söy- leyebilmek, bugün de olası değil. Çeşitli kültürlen değerlendirme bağlamında 'uygarlık', nesrel bir ölçüt olabileceği düşünce- siyle başvurulan bir kavram olmuştu. Buna gö- re, "Hangi kültürler ötekilerden daha yüksektir" gibısinden bulanık sorular yerine, "Hangikültür- ler uygardır" diye sormanın daha sağlıklı bir yol olabileceği üzerirde durulmuştu. Bu doğrultuda uygarlık için örneğin bilim ve teknikte çağın ge- rektirdiği düzey ı yakalama, buna ek olarak da yi- ne çağın gerekli kıldığı alanlarda kurumlaşmış olma gibı bir taniT da verilmişti. Ne var ki öze likle Ikinci Dünya Savaşı ve Na- zizmin yükselişı, bu uygarlık ölçütünün de çok tartışılabilir nitelıkte olduğunu çok acı bir biçim- de gözler önüne serdi. 1933-1945 yıllan arasın- daki Almanya'nın, çağın gerektirdiği bilimsel ve teknik düzeyin gerisinde kalmış olduğunu söy- leyebilmek olası değildir; aynı dönemde Alman- ya'da çeşitli alanlarda kurumlaşmalarm va- r olduğu da bir gerçektir. Buna karşılık Nazi Al- manyası'nın 'uygar' olduğunu söyleyebilmek, herhalde olanaksızdır! 20. yüzyılın tanınmış kültür eleştirmenlerinden, Avusturya asıllı George Steiner, "Dil ve Suskun- luk" adlı kitabının Almanca baskısı için yazdığı önsözde şöyle diyor: "Tüm çalışmam, şu önem- li soru çevresinde odaklanıyor: Insana aykınlığın kökenlerinin yüksek uygarlığın kökenleriyle birbi- rine kanştığı söylenebilir mi? Auschwitz, balta girmemiş ormanlardan ya da steplerden gelme- dı. Barbariık, modern insana kültürün, sanatlann, evrensel eğitimin ve doğabilimsel mucizelerin or- talıkyerinde satdırdı. Bazı en güzel müzelerin, ki- taplıkların, konser salonlannın yalnızca birkaç ki- lometre uzağında Dachau ölüm kampının du- manlan havayı zehiriedi. Gündüzleri işkence ya- pan, çocuklan boğazlayan erkeklerakşamlan Ril- ke okudular, Schubert'/n müziğini dinlediler... Eğer aynı insan hem Bach çalabiliyor, hem de Wilna Gettosu'nu yakabiliyorsa, o zaman uygar- lık nerede kalmıştır?..." George Steiner, Orta Avrupa'nın kozmopolit düşüncesinin sağladığı yansızlıkla, içinden yetiş- tiğı coğrafyamn kültürüne böyle temel sorular yöneltebiliyor. Ikinci Dünya Savaşı'nın bitiminden bu yana geçen zaman, böyle sorulan olanaksız kılmadı. Cezayir'den sonra Fransa, Vietnam'dan sonra Amerika, ve nihayet Filıstin'den sonra Israil, ön- derliğini yapmaya çalıştıkları uygarlık anlayışla- rının sınıfta kalan 'an oldular. Bugünkü durum ba- kımından Onur Bayraktar'ın uygarlık tanımına belki şu ekin de yapı ması gerekli: 'Uygarlık' mas- kesi, artık Batı'n n seçkinlik faşizmini gizlemeye yetmiyor! e-posta: ahmetcemal« superonline.com acem20 ' hotmail.com BUGLIV • CEMAL REŞtT REY KONSER SALONU'nda 19 30da 'Demirperdenin Îki Tarafında" adlı Akbank Oda Orkestrası konseri. Şef:Cem Mansur. Solist: Chen Halevi (klannet). lO 212 252 35 00) M AKBANK KLTLTÜR SANAT MERKEZt nde 'Beyoğlu Caz Günleri' kapsamında Timuçin Şahin Trio'dan I4.00'de 'workshop' ve 20.00'de konser. (0 212 252 35 00) • NARDİS JAZZ CLUB'da 21.30'da Genco An Trio konseri. (0 212 244 63 27) • BABYLON'da 21 JO'da DuOud konseri. (0 212 292 73 68) • BORUSAN KÛLTÜR SANAT MERKEZt'nde 18. 30da AIiRızaSaral'ın 'Müzik Besteleme Sürecinde Zihinsel Riskler' konulu söyleşisi. (0 212 292 06 55) • İFSAK'da 19 30"da Loris Medici'nin 'Alternatif/Eski Fotoğrafik Baskı Teknikleri' konulu sunumu. (0 212 292 42 01) m YAPI KREDİ SERMET ÇİFTER SALONU'nda İS. 30da 'Yeni tspanyol Sineması' konulu söyleşi. Konuşmacılar: Ali Ulvi Uyanık, Engin Erhao, Serkan Baran. (0 212 252 47 00) • BİLGİ ÜNtVTRStTESİ DOLAPDERE KAMPUSU'nda 14 30da 'Mahabharata I', 16.30'da 'Mahabharata II', 19.00'da 'Mahabharata III' ve 21. 30da 'Asiye Nasıl Kurtulur" adlı fılmlerin gösterimi. (0 212 293 50 10)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear