Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 13OCAK2004SAU
14- J V L J İ J I L U \ kultur@cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
cyunculuklaarüamakNediın Saban'ın Tiyatro Kare'de
sahneleciği •SahZiyarederi' Broachvay
kökenLi bir oyun Yeni sayılabilecek
b»ir oyucı \e ülkemızde ilk kez sahne-
leniyor.
Oyu» yeni de kurgusu tarudık'
Tiyatroda (ve Hollyvvood fîlmlerinde)
tecimsiel başanya ulaşmış bir 'şab-
loo'un içıne 'akşjhmşdışf bir içeriği yer-
leştirerek Şeniymiş' etkisi yaratan, as-
lında 'tMİneniyindeyen' bir oyun. Şab-
lon şöy le: Birbirüıi hiç tanımayan ıki
insan rastlantıyla bir araya gehyor; iki-
si de birbirinden hoşlanmjyor; ancak,
zorunJu birlikteliğin zaman içinde zor
da olsa. bır iletışim ortamı doğurduğu
görülüyor; kendilenni 'yalnıznğa tut-
sakettüderf anlaşıJan bu iki insanın bir-
binne a_çılmasıyla kurulan iletişim dost-
luğa dönüşüyor; sonunda bırbirlerini
onanyorlar ve yaşamla banşıyorlar.
Bu bihraen şablon nedenıyle oyunun so-
mında me olacağını, daha ilk on dakı-
ka içinde ka\Tayabıliyorsunuz.
İfcl uç klşillk
'SaüZJyaretierTndekı 'farkülık'. iki
kişiden bınnin dırune ve törelerine sı-
kı sıkıya bağlı, 86 yaşında bır Yahudi,
ötekinınse Nevv York'lu kalburüstü bir
ailenin, Harvard mezunu, ış yaşamın-
da başamh. 29 yaşındaki oğlu olmasın-
dan kayTiaklanıyor. Böylece "kuşakça-
tışması" da katılıyor dramank yapıya.
(Genç adam da Yahudi ama dini ve
Yahudi liğin törelen hakkında hiçbır
şey bilnüyor.) Öd farklı kuşaktan ve iki
faıklı dünyadan gelen bu iki New York"-
luyu bir araya getıren olay bir trafık ka-
zası. Genç adam, bu kaza nedeniyle al-
dığı ceza gereği, belirli bir süre bo-
yunca, her salı günü yaşlı adama hiz-
met edecek. Işte bu süre içinde ikisi-
nin de "yalmzhğfnın ('öteki
1
oluşlan-
• Tiyatro
Kare'nin
sunduğu 'Salı
Ziyaretleri',
tiyatroda ve
Hollyvvood
filmlerinde
tecimsel
başanya
ulaşmış bir
şablona
dayandırılmış.
Yazar Jeff
Baron bir dizi
yazan; bu
nedenle oyun
yazan olmanm
dayanılmaz
ağırlığını
taşımıyor.
nın) nedenleri ortaya çıkacak. Önce,
yapmış olduklan seçımJerden dolayı
(yaşlı adam. Yahudi olmayan bir eş
seçtiği ıçin kızını reddetmiş; genç adam
ıse eşcinsel) birbirlerinı suçluyorlar;
daha sonra ıse etkıleşim gerçekleşi-
yor; yaşlı adam her iki bağlamdaki
bağnazlığını da aşmayı öğreniyor. Genç
adam ıse kendi gerçeğini toplum için-
de göğüsleme yüreklıliğine ulaşıyor.
'Korkakhk*, o güne dek •valnızhk' yo-
luyla maskelenmışse, 'tabulanyıkma'
eylemi her ıkisıne de kendıleriyle ve
başkalanyla uzlaşma olanağı sağlıyor.
(Oyunun yazılış bıçiminın tanıdıklığı
nedeniyle, ortalara dogru, sonunda ne
olacağını kestırebilıyor seyırci.)
TV dizi yazan Jeff Baron, bu ilk
oviınuna, diyaloglan ıkı saat boyunca
dolduracak yoğunlukta malzeme kat-
mış böylece. Dokuz epizottan oluşan
oyunun her sahnesınde bu malzeme-
nin bir bölümü sunuluyor ve sonra sah-
ne karanveriyor. Böylece yazar, ılişki-
lerde ve diyaloglarda sürekli bir geri-
lım oluşturma zorunluluğundan kurtu-
luyor. Aynca her epızotta eski malze-
menin belirli bir oranda yinelenme-
siyle, yeni diyalog oluşturma gerekli-
liğıni de gündem dışı bırakıyor. Oyun
kişüerinin epizottan epızoda açımlanan
dram malzemesinin duygusal boyutu
da seyirciyi oyalamaya yetıyor.
Ancak, ortaya çıkan epizotlar sıra-
laması, sahnelemede sorun yaratıyor.
(Bir sahneyı bir hafta sonraki bır baş-
ka sahneye 'montajlama' olanağı yok
kı!) Dekoru bir sonraki sahneye hazır-
lamak içın yan karanlıkta sahneye in-
sanlar giriyor. Her epızot başında yi-
nelenen -genç adamın yaşlı adamın
evine girmesi- harekette teknik aksa-
malar doğuyor. (Işık, bir türlü zama-
nında gelmiyor; ya erken giriyor ya da
geç kalıyor). Oyunun epizotlara bö-
lünmüşlüğü nedeniyle 'aksiyon' bir
türlü yükselemiyor, soluklanamıyor.
Çünkü dizi yazan Baron'un, sahneyi
işıne geldiğı anda karartma alışkanlı-
ğı sürüyor; oyun yazan olmanın daya-
nılmaz ağırlığını taşımak gibi bir der-
di de yok. Böylece dizi yazarhğını sah-
neye taşımanın sakıncalan ortaya çı-
kıyor. Yönetmen Nedim Saban da so-
runlan giderecek önlemleri almamış
sanki. Oyunculann epizottan epizoda
kılık değiştinnesi zaman alıyor. Da-
hası, 6-7 kez yinelenen 'yaşJı adama ye-
mek getirme' eylemi içinde hep aynı
eskimiş paketlerin ve eskimış torbala-
nn kullanıldığı da seyircinın gözün-
den kaçmıyor.
İki usta oyuncu
Geriye oyunculuk kalıyor Yaşlı Ya-
hudiyi oynayan Erol Keskin'in 'ger-
çeğin' yanılsamasını yaratırken yap-
tığı mceliklı çalışma, tüm aksamala-
ra karşuı sahnedeki olayı 'gerçek' kı-
lıyor. Dinine ve törelerine bağlı yaş-
lı ve huysuz bır Yahudıyi hiç tanıma-
mış olabilu-suıız. ErolKeskın'insah-
nede yarattığı 'usta Işi' Bay Green si-
ze yetecektır. Hareket düzeymde ağrr
yükü taşıyan genç adamı ise Yıkhray
Şahinler oyrıuyor. Sahneye çıktığı ilk
günden bu yana düzgün bır çizgide
ilerleyen bu genç oyuncu artık 'usta'
olma yolunda. Hem genç kuşağı sim-
geleyen, hem Harvard'h, hem de eş-
cinsel olan brr karakten canlandınr-
ken bu üç boyutu öyle akıllıca den-
gelıyor ki zihninizde yahıızca ve yal-
nızca canlandırdığı Ross olarak yer
ediyor. Çok başanlı bır yanılsama
gerçekleştiriyor kısacası. Şahinler'i
iyi yönetilmiş bir Shakespeare ya da
Çehov oyununda izlemek ısterdım...
Duygu Sağıroğhı'nun çe\Te düzenine
gelince... Keşke, sahneden sahneye ge-
çişleri kolaylaştıracak bir işlevsellik
taşıyabilseydi...
i 3 e ü m
Kardana ve
Hasan Erdcmir
Stockholm'de
'Keşişme 1'
adlıresinı
sergisi açülar.
16Ocak'a
kadar devam
edecek sergide
sanatçüann
8'er yapıtı yer
ahvor.
Büyük sanatçılar ülkelerine saygınlık kazandırır
Yurtdışında yaşayan
Türklere düşen görevler
Stockholm'de ilginç
bir sergi: Kesişme 1
TUNCER CÜCENOĞLU
GÜRHAN UÇKAN
STOCKHOLM-StockhohTi'ûn
en eski semti ve ilk yerleşim yeri
Eski Kent (Gamla Stan), daracık
sokaklan. Arnavut kaldrnmlan ve
şirin, küçük butikleriyle büyük il-
gı toplar.
Geçen yıl 700. yaşgünü kutla-
nan kentin bu adacığı. aynı za-
manda bir sanat merkezidir. Sayı-
sız resim galerilerinden biri olan
Riddaren'de cumartesi günü il-
ginç bir sergi açıldı.
Ülkemizin tanırımış ressamlann-
dan Selim Karadana. bir süredir
konuğu olduğu ve yıllardır Is-
veç'te yaşayan sanatçı dostumuz
Hasan Erdemir'le birlikte "Ke-
sişme 1" adlı sergiyi sanatsever-
lerin karşısına çıkardı. Her iki sa-
natçınm 8'er yapıtını içeren ser-
ginin iki ilginç özelliği var.
Ilki, çok farklı ekollerin temsil-
cileri olan ıki sanatçının ortak bir
tabloya sahip olması. Ddncisi ise
Karadana'nın yapıtlanndan biri
dışında hepsinin bu yıl ve burada
yapılmış olması.
Türkiye'nin Stockholm Büyü-
kelçısi Tomur Bayer'in açılışını
yaptığı sergi daha ilk gününde bü-
yük ilgı gördü. Isveçli tanınmış
sanat eleştirmenleri ve ressamlar
da sergiye ve daha sonra sanatçı-
lannonurunaBüyükelçı Bayer'in
verdığı kokteyle katılarak sanat-
çılannıızı desteklediler.
Biz Karadana ve Erdemir ile
açılışten bir gün önce küçük bır
söyleş; yaptık. Karadana, yıllann
deneyimıyle resımleri yerleştirir-
ken Erdemir her zamanki telaşıy-
la her şeyi aynı anda yapmaya ça-
lışmaktaydı.
Karadana. kendisini soyut re-
sımlenn sanatçısı olarak tanımlı-
yor. Haftada ıki gün öğretım gö-
revlisi olarak çalışmasının. ona
genç yetenekleri yakından taru-
ma olanağı verdiğını söylüyor.
"Ben öğrencilerinıin daha hassas
otmalannı isterim. daha i>i okunıa-
lannı. hiç kuşkusuz kitap değiL
resmi daha rvi okumalaruu kaste-
dhorum; yaşanun her ümsını, o şif-
releri iji oku>up biçime doğru git-
melerini.. genç olduklan için za-
manla bir biçim elde edeceklerdir.
Hayaü, her zerreyi daha i\i tanı-
yıp sentezleyerekbiçime ulaşacak-
lardır." Selim Karadana, iki yıl
önce yüıe Stockholm'de Sollentu-
na Sanat Fuan'na da katılmış ve
Erdemir'le orada karşılaşmıştı.
Onda gördüğü sanat sevinci, he-
yecan ve çalışkanlık belleginde
yer etmiş. Erdemir'in davetini ka-
bul ettikten sonra sanatçının kü-
çük atölyesinde bu sergi düşünce-
sı doğmuş.
Dişavurumcu ve renkçi
Hasan Erdemir ise Karadana gi-
bi sanatı kabul edilen ve dene-
yimli bir sanatçıyla çalışmaktan
büyük onur duyduğunu söylüyor.
Erdemir kendi sanatını dışavu-
rumcu ve renkçi olarak tanımlıyor.
"Karadana gibi bir sanatçıyla
aynı zamanı ve nıekânı pa>iaşmak
benim için büjıik bir şey, büyâik
onur" diyor. "Stockholm'de sa-
nat merkezindeki bu şirin gaJeri sa-
yesinde ben de30'a yakın ortak ve
kişisel sergimden sonra ilk kez ger-
çek sanat dürrv asında yapıtlarımı
sergileme olanağı elde etmiş ol-
dum."
Galeri Riddaren'deki Karada-
na-Hasan Erdemir sergisi 16
Ocak'a kadar sürecek.
Italya'da Italyanlar, Almanya'da Almanlar,
tngiltere'de tngılizler. Amerika'da Amerikahlar
yaşar.
Bu durum her ülke için böyledir. Yunanıstan'da
Yunanlılar, İsveç'te Isveçliler, Meksika'da
Meksıkalılar... En azından böyle kabul edılir.
Çünkü asıl unsurlar bunlardır.
Tüm yasalar. kolaylıklar, ayncalıklar bu
asıl unsurlar içındir
Ancak bu ülkelerde asıl unsurlann
dışında başka halklara. başka uluslara,
başka kimliklere sahip insanlar da
\ ardır.
Onlar iş ve aş için geldikleri bu
ülkelerde rurunmaya çalışan.
verilen kadannı almaya zorunlu.
ilk darboğazda kesinlikle feda
edılecek olan insanlardır.
Daha da ötesı ayncalıklardan
yararlanamayan üvey evlatlardır.
Kısaca yabancı denır onlara.
Hangı ülkede olursa olsun yabancı
ohnak zordur. Tutunabilmek için
daha çok çalışmak, bilerek ya da
bilmeyerek hiç suç ışlememek, bsacası
hep haddini aşmadan özenle
yaşamak zorunda olmak...
Almanya'da Yunanlı
ya da Yugosla\yah,
Fransa'da Cezayirli,
İngıltere'de
Pakıstanlı ya da
Hintli ohnak
hep bu
sınıflandırma
içinde yer alır.
Hepsinin
de işi üç aşağı
beş yukan
aynıdır. Yani
zordur.
Çünkü onlar zorunlu
olarak gelmişlerdir o
ülkeye. Asıl unsurlann
gözünde hep
hor görülen, en uygar toplumlarda
bile brr bakışla aşağılanan
> a da küçük görülen
"karakafalar"dır onlar.
Türkler yabancı sözcüğünü en iyi
bilen uluslardan biridir, belki de
birincisidir.
Çünkü Türkler iş \e aş uğruna
Anadolu'dan dünyanm birçok ülkesine
dağıhruşlar, Ahnanya'dan ABD'ye, Hollanda'dan
Avustralya'ya kadar dünya coğrafyasında yoırtlanna
çok uzak sayılabilecek yerlere bıle uzanmışlardır.
Moskova'dan Batum'a, Bükreş'ten Bakû'ya,
Tokyo'dan Paris'e. Londra'dan New York'a,
Köln'den Kahire'ye. dünyanın her yerinde
rastlayabilirsiniz bizımkilere...
Oyunlanmm sahnelendıği birçok ülkede
kendi yurttaşlanmla karşılaşmışımdır hep.
Bu yerlerde karşınıza bazen bir ışçı, bazen de
az sayıda da olsa bir işadamı olarak çıkabilir. Ancak
bu iki durumda da
yabancı konumundan,
hiç ama hiç
kurtulamazlar.
Oysa uluslan ulus
yapan
değerler
vardır.
Bu
değerlerin
başında da o ulusun yetiştirdiği
sanatçılar, yazarlar, bılim adamlan
gelir.
Hele hele yazarlar o kadar
önemlidir kı, de%' bır
yazara sahip olan
küçücük bır ülke bile,
büyük ülkelerin üstündt
brr saygınlığı sağlayah'lir
halkına.
lspanya, Cervantes
\ e Lorca ile kimliğini kanıtlar. Çünkü Don
Kişot'u her ülke halkı bilır. Lorca'nın oyunlan
her sezon dünyanm birçok ülkesinde perde açar.
Aslında her gece sahnede asılı olan, Ispanyol
bayrağıdır.
Dola>asıyla da o halkın kimliği ve kişiliğidir.
Sürekli başarı
Kuşkusuz bunu sporun herhangi bir dalındaki
başanyla da yakalayabilirsıniz. Ancak
spordaki başan sürekli değildir.
Oysa iyi bir kompozitörünüz varsa
bütün dünya dinleyecektir sızi ve
dalgalanacaktır bayrağınız.
Çünkü bu süreklilıği olan
bir başandır.
Ressamlanmız. romancılanmız,
öykü yazarlanmız, ozanlanmız,
mizah yazarlanmız, oyun yazarlanmız,
rejisör ve aktörlerimiz vb. eğer yakalamışsa
evTensel ünü, sizin gururunuz olacaktır;
ülkenizi xe dolayısıyla sizi ayncalıklı
kılacaktır yaban ellerde.
Böylece ülkeniz de daha iyi tanınacak,
o ülke halkından biri olduğunuz için
belkı de yabancı olarak görmemeye
başlayacaklardır sizi.
Ömer Şerif önemlı bir
aktör olarak. Nobel'i alan
Necip Mahnız yazar olarak Mısır'ı ve
Mısır halkını ayncalıklı kılmamışlar mıdır diğer
ülke halklanna? tşte srnırlanmız dışında yaşayan
Türklere de görevler düşüyor yaşadıklan,
rurunmaya çalıştıklan o ülkelerde.
Nedır ve nasıl yapmalılar bu görevleri?
Gelecek yazımda bunu anlatmaya
çalışacağrm...
YAZIODASI
SELtM tLERl
Gerek de Yok
1986'da yayımlanmış, şubat ayında. Adı, Seni
Çok özledim. Yazılardan yazılara bir derteme. öy-
le biçimlendirmeye çalışmışım: Bir günce gibi.
1977-1985 arasında yazdıklanm. Bazılan gerçek-
ten günce sayfalannı andınyor. Bazılan Yazko Ede-
biyat'ta, Yazko Çevıri'de yayımlanmış.
Kar yağıyordu. Ben de Seni Çok özledim'in
sayfalannı kanştırmaya koyuldum. Yirmi altı yıl ön-
cesine uzandığım bir iç gezi. O günleri anımsama-
ya çalıştım. Yazılar birer ikişer hatırlattı.
Lefter'i yazmışım, bir meyhane gecesi. Göbek
atıp üç beş kuruş kazanmaya çalışan bir çingene
kızını küçümsemişim. Garipseyerek okudum, ir-
kildim. Gençliğin getirdiği merhametsizlik.
Yalnız gençlik mi? Hemen hatıriadım: Bu yazı-
lar, Politika gazetesindeki Ortalık köşesinin etki-
sinden kurtulamamış. Zaten Dünya'da da bir sü-
re benzeş köşe yazılan yayımlamıştım. Dedikodu-
lar, çekiştirmeler, sarakaya almalar büyük ilgi dev-
şirirdi.
Şimdi bana sadece utanç ve sıkıntı...
13 Aralık 1977 tarihli yazı Oğuz Atay için. Unu-
tulmaz "Demiryolu Hikâyecileri ya da Bir Rüya"
yazan bir yıl önce aynı gün ölmüş. öykünün so-
nunu alıntılamışım. Inanılmaz güzellikte birson.
Oğuz Atay'ın bana gönderdıği mektubu da ya-
yımlamışım. Onu kırmıştım. Vaktiyle, Politika'da-
ki anlamsız yazılardan birinde. Sonra hastalığını öğ-
rendim; bir başka yazı daha yazmış olmalıyım ki,
Oğuz Atay, "Benim için Politika'da yazmış oldu-
ğun tatlı yazı daha yeni geçti elime" diyor.
Londra'daydı. Ameliyattan sonra ışın tedavisi.
Geçiyorum bu sayfalan. Erken ölümler içimi sız-
latıyor. Oğuz Atay'ın yanı başında Sevgi Soysal.
Sevgi Soysal hınzırca gülüyor. Kaç kişi Hoş Gel-
din Olüm diye seslenebilir?
Bır başka yazı, yıne ölüm: Diclehan Baban öl-
müş. Türk sinemasının vamp kadını. Onu tanımış-
tım, ruhu fırtınalıydı.
Pencereden dışarıya bakıyorum, elimde Seni
Çok özledim. Akşam bastırdı bastıracak, kar be-
yazıyla sislenmiş mavimsi akşam. Kar bende yal-
nızlıgı çoğaltır.
Derken 59. sayfayagömülüyorum. Çoktan unut-
muştum: Çağdaş BirCinayet. ölüm llişkileri'nden
sonra yazmaya çahştığım bir romandı. Bitmesine
yakın, yazmaktan, noktalamaktan caydım.
Uzun süre dosyada pinekleyip durdu Çağdaş Bir
Cinayet. Kurtulmak için yırtıp artım. Şimdi gizliden
gizliye pişmanlık. Belki o günlerimi anımsatırdı.
Oysa günlerim hep bırbirine benziyormuş.
Seni Çok özledim Dıranas ın dizeleriyle başlı-
yor:
"Aynı siyah güneş, aynı siyah,
Aynı susayış, aynı koşuş, aynı...
01... hep aynı şey, aynı şey, aynı şey,
Aynı, aynı, aynı, aynı aynı..."
Bugün olsa, Dıranas'ın ünlü dizesıne sığınırdım:
"Ey unutuş! Kurtar bu gamlardan beni."
Kar, "unutuş"un gelmeyeceğinifısıldayıp duru-
yor. Yazılar ısrarla aynı şeyi söylüyor. Yazmak, bir
anlamda, unutmaktan vazgeçiş.
Çağdaş Bir Cinayet nasıl bir romandı? Aklıma
takıldı. On sekizimdeyken Unutulmak diye bir ro-
man taslağı, dosyayı gazetelere taşıyıp dunmuş-
tum, tefrıka edilsin diye. Edilmedi.
Seni Çok özledim'l dostum Refik Ulu, özgür
Yayıncılık okura sunmuştu. Refik Ulu birkaç yıl
sonra aramızdan ayrıldı. Kitapçılığın çok eziyetini
çekerek yetışmişti. İyi bir insan, iyi bir kardeşti.
Bu karlı kış akşamı da geçip gitse.
Seni Çok özledim. 1986 Aralık'ında yeniden
basılmış. Bir daha basılmadı. Gerek de yok.
Gerek yok. Hayallen yıkılmış günler...
öneriler:
Dergi/Adam Sanat, Ocak 2004 sayısı. (özellik-
le Nurgül Ateş'in Gülten Akın'la söyleşisi.)
Yeni albüm Vower XL Love'
• Kültür Senisi - Gende bıraktığımız 2003
yılının en sevilen romantik şarkılan 'Power XL
Love' albümünde toplandı. Duygu dolu romantik
anlannıza eşlik etmek üzere hazırlanan albüm,
sevdiklerinize duygulannızı anlatmanıza
yardımcı olacak muhteşem bir araç. Albümde
Justin Timberlake 'Çry Me A River'. Çhristina
Aguilera 'Beautiful', Pink 'Family Portrait", Avril
Lavigne T m With You', Backstreet Boys 'Quit
Playing Games With My Heart', Angie Stone
"Wish I Didn't Miss You", Will Young 'Light My
Fire". Toni Braxton 'Unbreak My Heart", Kelry
Çlarkson 'A Moment Like This', Ehdo 'Here
With Me', Alicia Keys 'Fallın'. R. Kelly 'I
Belıeve I Can Fh/', Sarah McLachlan 'Angel',
Eros Ramazzotri 'Adesso Tu', Lou Bega
'Lonely', TLÇ 'Unpretty', Lisa Stansfiled 'All
Woman" adlı romantik şarkılan söylüyor.
Cruise'un Oscap umudu
• Kültür Senisi - 'Son Samuray"ın yıldızı Tom
Çruise "En İyi Aktör' dalında Oscar
kazanacağına dair son günlerde çıkan söylentileri
duydukça heyecanının arrhğım söyledi. 'Top
Gun'ın 41 yaşındaki yakışıklı oyuncusu, 'Son
Samuray'daki performansıyla bu ayın sonunda
açıklanacak olan Oscar adaylan listesine girmeyi
umduğunu belırtti. Akademi ödülleri
organizasyonunun ynllık listesine giren erkek
adaylar arasında olduğuna dair bır haber alan
Çruise, "O listede yer almak beni onurlandınr"
dedi.
BUGÜN
• AKM'de 20.00'de Istanbul Devlet Opera ve
Balesi'nden 'Ağır Roman'. (0 212 251 56 00)
• CEMAL REŞİT REY KONSER
SALONU'nda 'CRRIV. Gitar FestivaH'
kapsamında 20.00'de Mark V\Tıitfield konseri.
(0 212 246 06 95)
• BABYLON'da 21.30'da 'Beck's Kg Band'.
(0 212 292 73 68)
• İŞ SANAT'ta 20.00'de 'Açık Ses - Open Voice'
adlı projesiyle Arto Tunçbovacıyan.
(0 212 31610 83)
• BİLGÎ LISİVTRSİTESİ DOLAPDERE
KAMPUSU'nda 14.30 ve 19.00'da 'm. Richard',
16.30 ve 21.30'da 'Köprü' adlı fılmlerin
gösterimi. (0 212 293 5010)