23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 EYLÜL 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA J\_ LJ l_j J. |J M\ kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 KULE CANBAZI SUNAY AKIN Ateşi çıkmış şiirler!..Pencereleri Zeynepkamil Has- tanesi'ne bakan bir evde dört yıl oturduğum için bir hastanenin ya- mndan geçmek çocukluğuma gö- türüj beni. Kapı boyunca sırala- nan çiçek satıcılan, bakkallann, iaıruyemişçilenn camekânına di- zili kolonya şişelen: gülen. ağla- yan ziyaretçıler. cankurtaran si- renleri, eczaneler, eczaneler. "Ticaret" adlı şiınmdeki şu di- zeler o günlerin biryansımasıdır. Çocuk hastanesinin karşısındaki oyuncakçı giin geçtikçe artan kazancı için şükreder Tanrı 'ya Cahit Kiilebi ise bu çelişkinin yalnızca hastanenin dışında değil, içinde de olduğuna dikkat çeki- yor: Cümle sağhk kitaplan Yalnız kazandırmak için Beyaz gömlekli bayları Sağhkevleriyse bütün Korkutmak için çocuklan. Katılıyor muyum Külebi'ye? Hayır!.. Ama. şairin öfkesini de anlamamız gerekiyor. Özellikle, sağhk hizmetlerinde özelleştırme- nin hız kazandığı, parası olanın tedavi görüp olmayanın arabesk televizyon haberlerine malzeme yapıldıgı Özal sonrası Türkiye- si'nde, Külebi'nin dizelerini doğ- ru bulan insanlann sayısı az degil- dir. Hele ki. bu dizeleri sabahın köründe hastane kapılannda kuy- ruk bekleyenlere okuyacak olursa- nız!?.. 68 sairden hastane silrlerl Sağhk polıtikalan ne kadar yan- hş olsa dâ, Cahit Kiilebi kapitalist birtoplumun sağlık kıtaplannı, has- tanelerini eleştirse de, şiirdeki "cümle" ve "bütün" sözcükleri- ni birçok doktora konduramıyo- rum, en azından tanıdıklanma.. Faik Çelik, işte bu doktorlardan biri. Ama, onun adını anmamın ne- deni yalnızca başanlı. sevilen bir doktor oluşu değildir. Çelik, 68 şa- irin hastane koridoru, ilaç ve hasta odası kokan şiirlerini "Çağdaş liği koltuğunun böyle bir özel- liğı yoktur. Yazdıklannız sızi sıkıca bağlar ve hatahysaruz, yere çakılmanız kaçınılmazdır. Örneğini verdiğim pilot koltu- ğu savaş uçaklannda kullanılır. Zaten, bu gibiler için eleştir- menlik, yön gösterici. besleyi- ci olmanın çok uzağında, savaş açmak demektir!.. Eee, bu sözler üstüne. Faik Çehk'in "TürkTabipIerBir- liği" tarafından yayımlanan kitabında da yer alan. Behçet Necatigil'in şu dizeleri iyi gi- der: Bu ozanlar Tanrı 'nın kargış- lı kulları Akraba içi evlenmeler gibi Dölleyip birbırlerini ortaya Gürbüz çocuklar yerine Hasta sakat sarah Yaratıklar dizerler. Haklısın be Necatigil usta!.. Birbinni sevmeyen, kıskanan, arkadan konuşan şairler "gürbüz çocuklar" yerine hasta, sakat, sarah birılişkiler yumağı oluştururken, eleştir- men diye ortaya çıkıp, "Bu iji, bu kötü" demenin dışın- oktor Faik Çelik, 68 şairin hastane koridoru, ilaç ve hasta odası kokan şiirlerini d a b i r marifet gösteremeyen "eleştirmen"leri ciddiye al- manın bir anlamı olamaz. 47 yaşında aramızdan ayn- lan ağabeyim. dosrum, Prof. Dr. Müjdat Başaran, edebi eser- lere konu olan hastalıklan araştı- ran bir kitabın hazırhğı içindeydi. Faik Çelik'in kıtabı, böyle bir ça- lışmaya ışık turuyor... Kim bilir, belki de habercisıdir! Hastalıklardan da. sağhksız eleştiri yazılanndan da Melih Cevdet Anday'ın şiiriyle uzakla- şahm: Tam üç ay hasta yattım, kendimi bilmeden ve şehrin sokaklarım, tavlada dübeş kapısını unuttum, sevdiğim kızın yüzünü. şimdi ne güzel, veni baştan yürümeye ve sevmeye başlamakl 'Çağdaş Türk Tıp Şiirleri" adlı kitabında bir araya getirdi. Kitapta, Can Yücel, Behçet Necatigil, Melih Cevdet Anday'ın da şiirleri yer alıyor. Türk Tıp Şiirleri" adh kitabında bir araya getirdi. Kitabın kapağını görünce Can Yücel geldı aklıma ılk önce. Onun, hastahkla ılgilı çok sevdiğim dizelerini görememek korkusuyla çevirdim kitabın sayfa- lannı... Telaşım boşunaymış. Sevinçten uçardım hasta oldum mu 40 'ı geçerse ateş, çağırırlar Is- tanbul 'a Bir helalleşmek ister elbet, diğ'mi, oğluvla! Tifoyken başardım bu aşk oyunu- nu Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu. Elbette ki. seçkilerden, ele alınan konudakı "cümle" ya da "bütün" şiirlen bize sunmasını beklemek haksızhk olur. Ama, Faik Çelikın kitabında Can Yücel"ın "Ben Ha- yatta £n Çok Babamı Sevdim" adlı şiirindekı dizelerle karşılaşmak mutlu ettı beni. "En çok" da, Faik Çelik'in, kitabın giriş yazısındaki şu düşüncelerine sevindim: "He- kimlikteki 'ustalık'. hastasını ve- ya kendinden yardım isteyen in- sanlann duvgu ve düşüncelerini, acılarını ve beklentilerini anladı- ğı ölçüde o hekimde anlanı kaza- nır. Bunun için hekim duyarlı ol- malıdır. bu duyarlılığa giden en sağlam yollardan birisi edebiyat, en kesrirmesi de şıır'dir. Aslında 'tıp' da, 'şiir" de birer sanat değil midir? Her ikisinde de duvgu, de- neyim, sezgi, düşünce, beceri ve birikim yok mudur?" Şllr ve tıp arasındakl lllşkl Çelik'in yazısını okurken, kendi- ni "şiir eleştirmeni" sanan, ama aslında cerrah kılığına gırmiş bir mezbaha kasabından farksız, elin- deki eleştiri neşterini "beceri" ve "birikim" yoksunluğundan dolayı satır gibi kullananlar geldi aklıma. Unurulmamahdır ki, koltuğun fır- latma düğmesine basıp, düşen bir uçaktan kurtulunabilir; ne var ki şi- ir, daha doğrusu sanat eleştirmen- Dokuz Eylül Üniversitesi Senfoni Orkestrası, Bella Pais Festivali'ne katıldı Destek bekliyorlar... Savaş karşıtı oyuncaklar Kültür Servisi - Julie Mardin'in ikinci kişisel resim sergısi 'Zararh Oyuncaklar', 10 Eylül-4 Ekım ta- rihleri arasında Maçka'daki Çağla Cabaoğlu Art Gallery'de görülebile- cek. Sanatseverler, sergi süresince ses tasanmcısı Joe Mardin'üı bu ser- gi için hazırladığı özel müzikleri de dinleme olanağı bulacak. 30 yapıttan oluşan sergi, inkjet bas- kı tekniğinin kullanıldığı yapıtlan ya- nı sıra savaş karşıtlığını simgeleyen oyuncak imajlan içeriyor. Serginin göze çarpan diğer bir yanı ise sergi- nin temasını vurgulayan maskeler... Politik kişilerin gerçek yüzlerini giz- lediklerini, bununla bir çeşit oyun oy- nadıkJannı anlatan, büyüklerin zarar- lı oyuncaklan maskeler... Mardin'e göre serginin teması. şiddet içeren oyuncaklann toplumsal araştırmala- ra ışık tutabileceği ve zararsız görü- nen bu objelerin aslında çocuklan- mızı etkileyip, süregelen şiddet ve sa- vaş ortamını gelecekte de devam et- ürebileceği: "Serginin tek amacı bu objeleri ve bunların sıra dışı sunu- luş biçimlerini. yani amaçlan ile paketleri arasındaki ironiyi vurgu- lamak değildir. Aynı zamanda bu sergi ile oyuncaklan, yetişkin diin- yasında da kendilerine bir yer bu- İan, video oyunlarına benzer bir dünya görüşünü gösteren etkili araçlar olarak kullanıyonım." • Orkestranm, sanatın lüks sayıldığı Türkiye'de, zor koşullarda kurulduğunu belirten DESO Koordinatörü Doç. Ümit Işgörür, amaçlannın Izmir'de oda müziğinin eksikliğini gidermek ve genç sanatçılara iş olanağı yaratmak olduğunu söyledi. tZMtR (Cumhuriyet Ege Bü- rosu) - Devlet ünıversitelen arasın- da ilk olma özelliğinı taşıyan Do- kuz Eylül Üniversitesi Senfoni Or- kestrası (DESO) destek bekliyor. Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Rektörü Prof. Dr. Emin Aücı'nın katkılanyla 2001 yılında kurulan orkestra, verdiği konserlerle izle- yenlerine keyifli dakikalar yaşatı- yor. Kurulduğu günden bu yana bir- çok sanatçıya eşlik eden orkestra, en son Kuzey Kıbns Türk Cumhu- riyeti'nde düzenlenen uluslararası Bella Pais Festivali'ne katıldı. Iz- mirli sanatseverlerin gözdesi duru- muna gelen orkestra, devlet sanat- çısı Rengim Gökmen. Tullio Gal- liardo ve tbrahim Yazıcı gıbı şef- lerin yönetıminde Suna Kan, Aleksander Markov, Fazıl Say, Özgür Aydın, Milagros Bana, A> - dın Üştuk, Rüya Taner, Tayfun Bozok gibi sanatçılara eşlık etti. Zor koşullarda kuruldu 14 kişilik kadrosu bulunan, Tür- kiye'nin tek devlet üniversitesi sen- foni orkestrası. ülkemizde düzenle- nen uluslararası festivallerde de sa- natseverlerle buluşmak istiyor. Or- kestranın, sanatın lüks sayıldığı Türkiye'de, zor koşullarda kuruldu- ğunu belirten DESO Koordinatörü Doç. Ümit İşgörür, amaçlannın Iz- Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emin Ahcı'nın katkılanyla 2001 yılında kurulan Dokuz Eylül Üniversitesi Senfoni Orkestrası verdiği konserlerle ilgi görüyor. mir'de oda müziğinin eksikliğini gi- tek sağladığım vurgulayan Doç. İş- dermek ve genç sanatçılara iş ola- nağı yaratmak olduğunu söyledi. Genç sanatçılann devlet İconser- vatuvarlannı bitirdiklerinde, sanat- lannı gerçekleştirebilecekleri alan- lann kısıtlı olduğuna değinen Doç. İşgörür, "Gençlerimiz iş bulduk- lan kafelerde. barlarda kendi sa- natlarını gerçekleştiremiyorlar. Orkestramız bu anlamda büyük bir gereksinime yanıt verdi. Dev- let Senfoni Orkestrası 1974 yılın- dan bu yana çok güzel çalışmalar yapıyor. Ancak onlann da ola- naklan kısıtlı. Genç sanatçılann hepsini bünyelerinde barındıra- mazlar" dedi. Verdikleri konserlerin kayıtlannı CD'lere aktararak gelir elde etmeyi düşündüklerini belirten Doç. işgö- rür. konserlerde eşlik ettikleri sanat- çılann harcamalannın karşılanma- sında sıkıntı çektıklerini kaydetti. DEÜ'nün orkestraya büyük des- görür, "Eğer biz Turizm Bakanlı- ğı'yla birleştirilen Kültür Bakan- lığı bünyesinde olsaydık göre\i- mize çoktan son verilirdi. Univer- site bizim güvencemiz oldu. Şu an üniversite vakfı DEVAK'ın yar- dımlarıyla ayakta duruyoruz. Kurulma aşamasında bulunan DEÜ Konservatuvar ve Senfoni Derneği'nin de yardımlan ola- cak" diye konuştu. Türk orkestralarına gereken önem verllmell Türkiye'de düzenlenen uluslara- rası müzik etkinliklerine katılmak istediklerini açıklayan Doç. İşgö- rür, festivalleri düzenleyenlerin Türk orkestralanna gereken önemi vermeleri gerektiğini söyledi. Izmir Devlet Senfoni Orkestra- sı'na (IZDSO) karşı bir seçenek olarak kurulmadıklannı da bildiren Doç. Işgörür, "İzmir Devlet Sen- foni Orkestrası, kuruluşumuz aşamasında bize tam destek ver- di. İki kurum da şu an birbirle- rine destek oluyor. Kimi zaman biz oniara bir çalgı gönderiyonız, kimi zaman da onlar bize sanat- çılannı yolluyor. Biz de kendi kadromuzu 60-65 kişiye çıkar- maya çalışıyoruz, ancak mart ayında bütçeye eklenen merkezi memuriyet sınavımn yapılması- nı bekliyoruz. Bu sınavdan son- ra, belirlediğimiz tarihler arasın- da kendi sınavlarımızı yapacağız. Böylece kadromuza eklenen nite- likîi sanatçılarla daha iyi konser- ler verme fırsatı yakalayacağız" dedi. Senfoni orkestrasını geleceğe ta- şımak için çahşmalar yaptıklannı kaydeden Doç. işgörür. desteklen- meleri durumunda birçok başanlı tasanyı yaşama geçirebileceklerini söyledi. ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Geçen Haftadan... Geçen hafta boyunca maşallah, medyamız- da herkes "kadın olmak" durumları üzerine uz- man kesildi! Otorite bolluğundan geçilmedi. Kadınların "muayyen günleri" (eskiden öyle de- nirdi)yada"resı/", "aybaşı" (hangi sözcüğü se- çerseniz seçin) halini kimi sanki ilk kez böyle bir şey duymuş, ilk kez bu sözcükle karşılaş- mış gibi yaparak, yok sayarak, şaşkınlık ve hayretle karşılarken, kimi de bol bol ahkâm kesti. Ben kısa kesip, yalnızca Süreyya Ayhan'ı kucaklamak, kucaklamak, kucaklamak; kutla- mak, kutlamak, kutlamak istiyorum. Bizde, "Cumhuriyef'te Abdülkadir Yücelman'ın ha- rika yazısında belirttiği gibi "Kaybetmedik, Ka- zandık!" Dilerim, Süreyya Ayhan'ın başarısının med- yada ele alınış biçimi, bu ülkede yaşayan her- kese şu gerçeği bir kez daha hatırlatmıştır: Yalnızca atletizm dünyasına, spor dünyası- na ve spor gazeteciliğine değil, yaşamın her alanına, ekonomik, politik, toplumsal, kültürel, teknik, her ama her alana daha çok, daha çok, daha çok sayıda kadını sokmak zorundayız. • • • Geçen hafta Sıvas Kongresi'nin 84. yıldönü- münde Bakanlar Kurulu Sıvas'ta toplandı. Te- levizyonda haberler arasında dolaşırken, Baş- bakan'ın gazetecilerin sorularını da yanıtladığı canlı yayına rastladım. Hep bekledim, hep bir söz, bir cümle bekledim... Hayır, T. Erdoğan hatırlamadı ya da gerek duymadı, orada ona soru yönelten gazetecile- rin de herhalde aklına gelmedi... Ah ne çok is- terdim oradaki gazeteciler arasında olmayı... "Sıvas" adı, bu ülkede yaşayan birçoğumuz için, on yıl önce yaşanan, 37 aydınımızın din adına yakılarak öldürüldüğü ve hesabı henüz verilmemiş olayı çağrıştırıyor. Tüm bir kenti bu çağrışıma mahkûm etmek elbet yanlış. Ancak bunun yanlış olduğunu bilmek bile, bu çağrı- şımı ve yaşanan gerçekleri ortadan kaldırmıyor. Acaba Başbakan ya da Bakanlar Kurulu üye- lerinden hiçbiri Madımak Oteli'nin önünden geçmedi mi? 10 yıl önce yaşanan o çağdışı vahşeti kimse anımsamadı mı? Bu kara lekeyi "silmek" değilse bile, bu çağrışımı kırmaya yö- nelik bir laf etmeyi kimse aklına getirmedi mi? (Içinizden kıs kıs gülüyor musunuz? Çok mu saf buldunuz bu dileğimi? Olabilir...) • • • Geçen hafta boyunca, Irak'tan ülkemize "Türk askeri gelmesin!", "Müslüman askergel- mesin!" mesajları yağdı durdu. Hem Irak'taki kamu yoklamaları, hem Irak geçici hükümetin Dışişleri Bakanı, istemiyoruz gelmeyin diye açıklayıp durdular. Ben de işte en çok buna gülüyorum! Ne sanıyorduk yani! Irak halkı kollarını açmış, tamam Türk askeri gelsin, aman Müslüman as- ker gelsin diye bize kucak açmış, askerlerimi- zi mi bekliyordu! "Bakmayın, ülkemiz Amerikan ordulanrtın iş- gali altında; ekonomimiz, tarihimiz, kültûrümüz, geçmişimiz geleceğimiz, kentlerimiz, köyleri- miz, insanlık onurumuz talan edildi, elbet düş- mana karşı koymaya çalışıp, arada bir onları öl- dürebiliyoruz, ama Türk askeri başka!" mı di- yeceklerdi. Hem Türk, hem Müslüman, yeter ki gelin, Amerikan komutası altında bile olsa ge- lin mi diyeceklerdi! • • • Geçen hafta Gelişim Platformu'nun düzen- lediği Izmir Belediyesi, Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi'nin desteklediği, birdizi kon- ferans ve söyleşiden birini gerçekleştirmek için Izmir'deydim. Izmir Fuar'ının hayhuyu, bol renkli, bol eğlen- celi, bol sazlı sözlü kanmaşası içinde, sanatı, niteliği, emeği yücelten Gelişim Platfor- mu'ndan bir avuç gencin "Kişisel Gelişim Fes- tivali" için verdikleri çaba beni çok etkiledi. A- ma o Izmir sıcağında, konuşmacıları dinleme- ye gelen izleyicilerin sayısı, dikkati, yakınlığı, sı- caklığı, sevgileri, saygıları, yüreklerini açmala- rı, daha da etkileyiciydi. Tüm dinleyicilere cö- mertlikleri için teşekkür ediyorum. Brecht'ın bir sözünden yola çıkarak sürdür- düm sohbeti: "Tüm sanatlar, sanatlann en bû- yüğü olan yaşam sanatına katkıda bulunur." Bu pazarı, yaşam sanatına nasıl katkıda bu- lunacağınızı düşünerek geçirebilir misiniz? zeynepta zeyneporal.com Faks:0212-2571650 2 bin 200 yıl önce beyin ameüyatı • ATİNA (ATP) - Yunanistan'ın Kios Adası'nda MÖ 2. yüzyıla ait bir erkek kafatası bulundu. Yaklaşık 50 yaşında öldüğü tahmin edilen kişinin kafatasuıda 1.62 cm'lik bir delik olduğu görüldü. Yapılan detaylı incelemelerde hastanın geçirdiği başanlı operasyon sonrası uzun bir süre daha yaşadığı anlaşıldı. Buluntu, arkeologlar içm yeni bir kanıt niteliği taşırken Yıman tıp çevrelerinde ameliyatın yapılış amacı üzerine tartışmalar sürüyor. BUGUN • NARDIS J.\ZZ CLÜB'da 21.30-01.30 saatleri arasında European Jewish Night konseri ızlenebilir. (0 212 244 63 27) • SAKIP SABANCI MÜZESİ'nde düzenlenen 'Kahvaltıda Caz' etkinliği kapsamında saat 11 OO'de Nükhet - Neşet Ruacan Dörtlüsü'nün konseri izlenebilir. (0216454 2555) • BEYOĞLU StNEMASInda 'Alim Şerif Onaran' anısına düzenlenen gösteriler kapsamında bugün 11.30, 14.00, 16.30, 19.00 ve 21.30'da •Benim Cici Silahım' gösterilecek. (0212 251 32 40) • YAPI KREDÎ SERMET ÇtFTER SALONU'nda bugun saat 16.30'da 'Ayın Kitabı: Şevket Rado / Sözün Gelişi Kitabı Işığında Köşe Yazarlığı' başlıklı etkınliğe konuşmacı olarak Emre Aköz ve Tuncay Ozkan katılacak. (0212 252 47 00)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear