Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
28 EYLÜL 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(Ş cumhuriyet.com.tr 15
KULE CANBAZI SUNAY AKIN
Topacın ipi vardır,ama...~Wf üçükçekmece Gölü'nün yakınmda
n bulunan Yanmburgaz Mağarası'nın
M.M. iki ayn ginşi vardır. Bunlardan "Aşa-
l Mağara" olarak tanımlanandan içen girer
e 300 metre yürürseniz, duvarda üç gemi
rsmi görürsünüz. Bilim insanlan, bırçok
"îîrk filmine sahne olan magaranın duvarına
czilen resimlerin, 3. bin yılda yapılan gemi
cnekJerine benzedığinı düşünüyorlar. Yanıtı
"enlemeyen soru ise tstanbul'daki bir mağa-
jya bu resımJenn kım tarafirjdan ve neden çi-
2İdığıdır!?..
Mehmet Zaman Saçlıoğlu, 1998 yılının
âustos ayında. tatil için gittigi Asos"ta Cum-
frorıyet gazetesini okurken, tahta oyuncaklar
^ıpan ihtiyar bir adamın ölüm habenne takı-
Ir gözü. Yazar, öylesine etkilenir ki bu haber-
«cn, bir öykü yazmaya koyulur o sabah. Öy-
•d, köyün meydanında toplanan çocukiann,
Irr sabah yaptıklan gibi mağaraya doğru yü-
nmeleriyle başlar. Büyüklerin asla giremedi-
•g mağarada, çocuklann kınnabıyla dönen bir
t<paç vardır. Süreklı olarak dönmelıdır topaç.
JCurursa ne mi olur? Saçlıoğlu. öykünün kah-
rimanlanndan bıri olan Naku'nun ağzından
ş<yle anlatır doğacak felaketı: "Topaç du-
rırsa uzaktaki büyük dağın üstündeki kö-
yin çocukJarının binlerceyıldır uçurduğu
ur
urtma rüzgâr bulmavabilir; rüzgâr ol-
nayınca denizde dalga kalmaz. deniz kıyı-
sndaki köyde dev kâğıt kayığı yüzdüren
çtcuklar oyunsuz kalırlar, çünkü kayık su
çtker, batar. Uçurtmanın bekçisi kartal
gikvüzünde, kayığın bekçisi yunus bir ok-
yınusta kaybolur; topacın bekçisi köpek
dt bir daba çıkmamak üzere magaranın
derinliklerine gider. Dünya da bir daha
ktndine gelemez. Bütiin işler durur senin
aılayacağın; denge bozulmayagörsün..."
Saçlıoğlu'nun yüreğlndeki topaç
Saçlıoğlu, "Topaç" adlı öyküsünü Haldun
Taner Öykü Ödülü'ne gönderirken yaşantı-
sındaki bütiin işler durma noktasındadır; çün-
kü eşi Başak tüm dengeleri altüst eden bir
savnlıga yakalanmıştır. Ödülü kazandığı ha-
berine sevinemez bile. 0nun asıl beklediği.
Başak'a yapılan kemık iliği naklinin sonucu-
dur.
Ödül törenine iki sevgili birlikte giderler.
Törenin başlamasına az bir süre kala telefo-
nu çalar Saçlıoğlu'nun. Prof. Mahmut Ba-
yık'tırarayan, "Mehmetçiğim, Başak'ın so-
nuçları iyi çıktı. Ödiilün tadını çıkarın!.."
Mehmet Zaman Saçlıoğlu'nun yüreğınde-
kı topaç dönmeye başlar yenıden. Sahneye
çağnldığında, kendisini alkışlayanlar, en bü-
yük ödülü kazanmanın mutluluğuyla gülüm-
sediğini anlayamazlar!
Şair Rüştü Onur ise şanslı değildir o ka-
dar! Heybeliada Sanatoryumu'nda tedavi gö-
rürken tanışıp evlendiği sevgilisini kaybeder
önce, kısa bir süre sonra da kendisi aynlır
dünyadan. Ondan geriye, kımılerının "Bu
adamın burada ne işi var, ne yazmış ki?"
diye antolojılerde bir sayfayı bile çok gördük-
leri şiirleri kalır:
Anam
Ben topaç çevirirken sokakta,
Benim güzel oğlum
Paşa olacak derdi...
Halbuki ben hâlâ
Topaç çeviriyorum sokakta
Topacın çıkardığı rüzgâr...
Insanlann dünyanın döndüğünden haber-
siz olduğu yıllarda da var olan. bihnen en es-
ki oyuncaklardan biridir topaç. Şairin yazdık-
lan bir topaç döngüsüdür. Kiminin topacı du-
rur, kimininki devam eder dönmeye. Önemli
olan süre değil, Saçlıoğlu'nun öyküsündeki
gıbı topacın çıkardığı rüzgârdır!
Şiir yazmıyor olsa da, topacı dönen birçok
şairle karşılaştırdığımızda çıkardığı rüzgâr da-
ha bol olan Mehmet Müfit'ten birkaç dize:
anlamı aradım sordum, sonunda buldum
sokaktaymış
topaç çevirmiş, seksek oynamış
çocuksuz biryıl için
Gaziantep çarşısında Aydın Ilgaz ve Nebil
Özgentürk ile gezerken, bir çuval dolusu to-
paç kendine çektı beni. Yalnız kendım için
değil, birlikte gezdiğim iki güzel ınsana da bi-
rer topaç alıp armağan ettim. Avluyu çeviren
dükkânlarda baharatlann satıldığı eski bir çar-
şıyı hayranlıkla incelerken "Bakın!" diye
seslendi Aydın Ilgaz...
Bir topaç, avlunun ortasında gezinerek dö-
nüyor, Aydın Ilgaz da elinde bir ip, büyük bir
zafer kazanmış komutan edasıyla gülüyordu.
Nebil Özgentürk, aldatıldığını ifade eden bir
ses tonuyla çıkıştı: "Yahu Aydın, ben 'Bir
Yudum fnsan" belgeselinde baban Rıfat II-
gaz'ın hayatmı anlatırken, 'Benim çocuklu-
ğum hastanede ve hapıshane kapılannda geç-
ti, çocukluğumu bu yüzden yaşayamadım'
demiştin, bu ne?"
Aydın Ilgaz, hiç bozmaz istifini: "Eee, Ne-
bil, biz oralarda topaç çevirirdik!"
'Aha. dünya da bunun gtbl dönüyor'
0 sırada, dükkânlardan birinden çıkan, sek-
senine merdiven dayamış bir Antepli yanımı-
za geldi ve sordu: "Kim çevirdi bu topacı?.."
Biz, işaret parmaklanmızla Aydın Ilgaz'ı
göstererek, ihbar ettik suçluyu! Yaşlı adam,
"Topaç öyle çevrilmez, ver bakayım" diye-
rek ipi sanığın elinden aldı ve topaca doladı...
Uerlemiş yaşına rağmen öyle hızlı bir el ha-
reketi yaptı ki, topaç, çakılmış bir çivi gibi
hiçbir salınım yapmadan aynı noktada dön-
meye başladı. Gururlanma sırası bu kez yaş-
lı Anteplideydi.
Kendisini kutlamamıza fırsat vermeden to-
pacı gösterdi yaşlı adam: "Aha, dünya da
aynen bunun gibi dönüyor..."
Bir Anadolu filozofuyla karşı karşıya oldu-
ğumuzun farkındaydık. Adam, dönen topaca
bir tekme attı, ama savrulan topaç değil, bu
hareketten sonra söylediği şu sözlerden dola-
yı biz olduk: "Ne var ki biz dünyayı tekme-
liyoruz..."
Belki de tüm hayatı o eskı çarşı avlusunda
geçmiş olan adam, elindeki ipi göstererek bo-
ğazımıza saplanan yumruğun daha da büyü-
mesine neden olan son sözlerini söyledi: "To-
pacın ipi vardır. Sararsam yeniden döner.
Ama dünyanın ipi yoktur!.."
Etkinlik 3 Ekim'de başlıyor
Festival
bukez
miniklerinKültür Servisi - Istanbul Külrür ve Sanat Vakfı,
3-4-5 Ekım tarihlennde 11.00-18.00 saatlerı
arasuıda, Maslak Parkorman'da bir çocuk
şenliği düzenleyecek. 'minifest' adı verilen
bu şenliğin yoğun ve zengin programıyla,
toplumun küçük bireylerine düzeyli
bir etkinlik sunulması amaçlanıyor.
Şenlik için özel olarak düzenlenecek alanda,
eşzamanlı olarak atölye çahşmalan yapılacak.
7-12 yaş grubuna yönelik bu çahşmalar plastik
sanatlar. dans, tiyatro gibi birçok dalı kapsıyor.
Katılımcılar, bu etkınlilderle sanatçılarla
tanışma olanağı da bulacaklar. Şenliğin
yurtdışından
konuklan da var;
Circus
Joopie/Joopie
Sirk Okulu
yetişkin ve küçük
eğitimcıleriyle
konuklara farklı
deneyimler
yaşatacak.
'minifest "te
Semaver
Kumpanya
tiyatro topluluğu,
Şehir
Tiyatrolan,
Ahırkapı
Roman
Orkestrası,
Borusan
Korosu. The Better Halves Akrobatlan,
Şehsuvar Aktaş Gölge Tiyatrosu, Karagöz
gösterisiyle Cengiz Ozek, çocuklarla buluşacak
olan topluluk ve sanatçılardan bazılan. IKSV
ve tl Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliğiyle, îl
Milli Eğitim Müdürlüğü"nün saptadığı 10 pilot
okuldan 5O'şer öğrenci, her gün etkinliğin
konuğu olacak. İETT Genel Müdürlüğü'nün
desteğiyle. 10.30'da başlamak üzere, her yanm
saatte bir 4. Levent metro durağından kalkan
otobüslerle şenlik alanına ulaşım sağlanacak.
Giriş ücretleri ise, 3-12 yaş için 3 nıilyon TL.
bu yaş grubunun üstü için 5 milyon TL olarak
belırlendi. fö 212 334 07 87)
-A
Kübalı sanatçı Alberto Casado 'nun çalışması Tophane-i Amire'de sergileniyor
Paranın geçmediğibir dünya
Joopie Sirk Okulu şenliğe
katüacak topluluklardan.
ÖZLEM ALTUNOK
Geleneksel cam boyama tek-
nığiyle Küba'nın 1980'li yıl-
lardaki gündelik, politik, sos-
yal yaşamını popüler bir yak-
laşımla resimleyen Alberto
Casado, bıenal kapsamında
Tophane-i Âmire'deki çalış-
masıyla 'sistemler üstü', sayı-
lann gücünü anlatıyor izleyici-
ye. Yasak bir oyunun suçlulan
ise herkes kadar zenginleşmek
isteyen Küba halkı.
Casado, bir anlamda ülkenin
gayri resmi tarihine tanıklık et-
tiğı işinde, Küba'da yasaklan-
mış şans oyunlannın aslında
vazgeçilmez bir alışkanlık ola-
rak el altından oynandığı ger-
çeğini ironik bir dille anlatı-
yor. Vazgeçtiği ya da sevmedi-
ği Küba değil, ama sistemin
her türlüsü, fazlası, eksiği...
Sayılann, rakamlann sözünün
geçtiği bir dünya.
Küba'da kriz sonrası sanat
- Kullandığınız teknik ve
popüler yaklaşım. İkisi bir
araya nasıl geldi?
ALBERTO CASADO -
80'li yıllarda Küba'da patlayan
kriz sonrasında her şey birbiri-
ne kanştı ve sanat da bundan
payını aldı. 80-90 arası politi-
ka ve sanat, beraber sisteme
hızmet ederken kendilerini sa-
nata adayan sanatçılar ülkeyi
terk etmeye başladı.
O boşluk döneminde,
1993 'te ben ve benim gibi dü-
şünen sanatçılarla birlikte bir-
çok sergi açtık. Bu sergiler
80'li yıllardan başlayıp 90'la-
ra kadar uzanan bu süreçte her
türlü değişimi gösteren çahş-
malan bir araya getirdi. Genel
olarak ülkede neler olup bitti-
ğini gösteren çalışmalardı.
Kullandığım teknik de ilk kez
orada uyguladığım bir teknik.
Geleneksel bir yöntemle mo-
dernize çahşmalar yapmamı
asado, bir anlamda ülkenin gayri resmi
tarihine tanıklık ettiği işinde, Küba'da
yasaklanmış şans oyunlannın aslında vazgeçilmez
bir alışkanlık olarak el altından oynandığı
gerçeğini ironik bir dille anlatıyor.
sağlıyor. Sentez geçmişten ve
gelecekten kopmamı engelli-
yor.
- Popülarist yaklaşım res-
nıin etkisini. eleştirinin gü-
cünü arttırmak için bir araç
mi?
CASADO - Yansıtılan şey-
ler hep dönem içinde yaşanan-
lar üzerinden
olduğu için,
kullanılan yön-
temin de tarihle
bir bağlantısı
vardı. Bir de bu
tekniğin naif bir
dili olduğunu
düşünüyorum.
Içerik olarak ise vermek istedi-
ğim şeyi insanlara en rahat bi-
çimde ulaşabihnek ve herke-
sin anlamasını sağlamak için
tercih ettim. Çünkü, anlattığım
tarih, raf altında kalan, insan-
lann duymadıklan, kapalı ifa-
delerdi.
- Tanıklık ettiğiniz örnek-
ler...
CASADO - Yaşanmış her
şey neredeyse resrnimin konu-
su oldu. Mesela bir etkinlikte
bazı sanatçılar Che'yi bir mi-
ting srrasında temsil eden bir
performans yaptılar. Ama di-
ğer tarafta turistler üzerinde
Che'nin fotoğrafinm olduğu
pullan, tişörtleri satın alıyor-
lardı. Ben de o
performansı ve
turistlerin alış-
verişini resmet-
tün.
- Bienaldeki
işiniz de o dö-
neme mi ait?
CASADO -
Aslmda e\et. Şans oyunlan
Küba'da yasak, ama neredeyse
nüfusun hepsi sürekli şans
oyunlan oynuyor. 1960'hyılla-
ra kadar yasak değildi, 64 ve
65 'te sistem değişikliğiyle bir-
likte yasaklandı. Hâlâ yasak
olmasına karşın oynanmasının
sebebi ise fakirlik. Bu çıkmaz-
dan kurtulmanın yolunu, şans-
lannı denemekte \ e zorlamak-
ta buluyorlar.
- Bu kadar muhalefet ya-
parak orada olmak sizin için
ne ifade ediyor?
CASADO - Her sistemin iyi
ve kötü yanlan var, ben sade-
ce daha dengeli olmasuıı ister-
dim. Küba'da çok güzel şeyler
de var ve oradan hiçbir zaman
uzakta yaşamak, bağımı ko-
parmak istemiyorum. Ben Kü-
balı bir sanatçıyım, insanlann
ilgisini çeken de benim oraya
dair şeyleri yansıtmam.
Kötü olanı değiştirmek
- Gayri resmi tarihe tanık-
lık ediyor, sistemi eleştiriyor-
sunuz resim yaparak. Adale-
rin resimle sağlanabileceğine
ya da resme faydası olabilece-
ğine inanıyor musunuz?
CASADO - Bu işin derinli-
ğini anlayanlar için sağlanabi-
lir. Sanatın, kötü olanı değiştir-
mekte faydalı olacağına ben
kendi adıma inanıyorum.
ESİNTİLER
ZEYNEP ORAL
Yaz Bitmese, Giinler
Kısalmasa...
"Günler kısaldı. Kanlıca'nın ihtiyarian
Bir bir hatırtamakta geçen sonbaharian
Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa...
Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa..."
Yahya Kemal'in "Eylül Sonu" şiirinin ilk dört di-
zesi günlerdir dilimden düşmüyor.
Sadece günlerin kısalması ya da yazı uzatma ça-
bam değil, şiiriere sığınma nedenim. Belki de her gün
gündemimize düşen haberlerin, içimdeki ve dışım-
daki karanlığı yoğunlaştırmasından... Belki de bu.
haberlerin ele alınış, yorumlanış, değerlendiriliş tar-
zının insanı "insan" yapan tüm değeriere meydan
okumasından, yok saymasından... Belki de dün bu
köşede dile getirdiğim Şafak Pavey'in dövülme ve
sonrasındaki süreçte yaşananların içimde açtığı ya-
radan...
Edward Said
Bu yazının yazıldığı günün ilk haberi Edward Sa-
id'in ölümüydü. Kitaplan ve yazılan dışında onunla
hiç karşılaşmamıştım. En yakınımı yitirmiş gibi ol-
dum. "Filistin direnişinin sözcüsü" diye tanımladı
tüm ajanslar onu. Çok daha fazlasıydı... Doğu-Batı
ikilemini, tarihsel perspektifte ele alırken sömürge-
ciliğin, emperyalizmin işleyişini gözlerönüne seriyor-
du. Kitaplannda olsun, yazılannda olsun, düşünce
ve söylem zenginliğini, edebiyat tadıyla bütünlüyor-
du. Şu son Irak ışgaliyle ilgili yazılan bile ne kadar
önemliydi!
Yazmakla yetinmedi. Inandığı her davada tepki-
sini, tavnnı ortaya koydu. Aydın sorumluluğunun bi-
lincinde eyleme katıldı.
İçimdeki acıya bir de soru karışıveriyor Acaba
binbir manevrayla Irak'a asker göndermeye kararlı
hükümet üyelerinin hiçbiri Edvvard Said'in herhangi
bir yazısını okumuş muydu? Onu ve düşüncelerini
bilir miydi? (Gülmeyin, gerçekten merak ediyorum!)
Emine Lavvai
Aynı günün bir başka haberi, Nijerya'da Emine
Lavval'ın "recm" edilerek, yani taşlanarak öldürül-
me cezasından kurtulduğuydu.
Bakmayın şeriat temyiz mahkemesinde ''Kendi-
sini savunması için fırsat verilmediği gerekçesiyle
serbest bırakıldı" denilmesine... Asıl neden dünya
kamuoyunun baskısıydı...
Bir yıl boyunca süren dünya kamuoyu mücadele-
sinde, Nazmrye Halvaşi'nin önderliğinde, Türki-
ye'deki çeşitli sivil toplum kuruluşlarının da rolü var-
dı.
Bugün bir insanın yaşamını kurtarabilen kamuoyu
tepkisi ve baskısı; yarın Irak'ta, askerierin ya da si-
villerin ölmesini engelleyebilir diye düşünüyorum.
Daha doğrusu düşünmek istiyorum...
Ancak Emine Lavval'a ilişkin bu kamuoyu zaferiy-
le sevinç nidaları atmadan önce, 21. yüzyılda,
"recm" denilen ayınmcılığı, kadına yönelik bu vah-
şeti, rezilliği, azgınlığı sorgulamak kökten lanetle-
mek, silmek, yok etmek, tarihin çöplüğüne atmak
gerekmez mi?
Bu cezaya çarptınlan tek kadının Emine Lawal ol-
madığını biliyorsunuz herhalde...
Ozlenen insan ilişkileri
"Günlerkısaldı. Kanlıca'nın ihtiyarian
Bir bir hatıhamakta geçen sonbahariarı.
Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa...
Yazlaryavaşça bitmese, günler kısalmasa..."
Bir yaz gecesini anımsıyorum. Kanlıca'da değildi.
Büyükada'daydı. Müjde Sokak'ta...
Doğa nimetleriyle insan nimetlerinin sarmaş do-
laş olduğu Istanbul'un göbeğindeki o "cennet"e ar-
kadaşlanmı ziyarete gitmıştim. Biri Büyükada'nın
eski müdavimi, öteki en yenilerden... "Seni bu ak-
şam bir sokak partisine götürüyoruz" dediler.
Biraz yükseklere tırmandık. Müjde Sokak'a geldi-
ğimizde gözlerime inanamadım. O sokaktaki tüm
evlerden masalar, iskemleler, sofra örtüleri, yemek
takımlan sokağa inmiş, biryanda ızgara mangal, öte
yanda açık büfe... Herkes evinde kendi bildiği en le-
ziz yemekleri yapıp getirmiş, imece usulü sofralar
donatılmış...
Herkes ev sahipliği yapıyordu. Herkes konuktu.
Sokağı kendilerinin kılmışlar, sokaklarını paylaşıyor-
lar, sokaklannın tadını çıkanyoriardı. Yalnız sokakla-
rını değil, yüreklerini de açmışlardı...
Gece boyunca sohbete, şiire, müziğe doyama-
dım. Semt sakinlerinin birbirlerine sevgisine saygı-
sına doyamadım. Demek hâlâ böyle komşuluk iliş-
kileri, mahalle adabı var demekten kendimi alama-
dım.
Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa, sev-
mek gücü, karanlığa direnmek gücü azalmasa...
e-mail: zeynep </ zeyneporal.com
Faks:0 212 25716 50
Genç sanatçılarımız Brüksel'de
• Kültür Servisi - Avrupa Birliği Genişlemeden
Sorumlu Komiseri Günter Verheugen,
Türkiye'den on sekiz genç ressam ve
heykeltıraşın katılacağı Türkiye Çağdaş Resim
ve Heykelinden Seçkiler' başlıklı sergi yann
akşam AB'nin Brüksel binasında düzenlenecek
bir törenle açacak. Şubat ayı sonuna kadar açık
kalacak sergide Abdülkadir Özyürt, Arzu
Başaran, Canan Tolon, Ergin tnan, Güler Güngör,
Gülsün Karamustafa, Gürhan Yücel, Hakan
Gürsoytrak, trfan Önürmen, Kemal Önsoy,
Kurucu Koçanoğlu, Leyla Gediz, Rasiye Kubat,
Selim Altan, Suzy Hug Levy, Tuğrul Selçuk,
Yıldız Şermet ve Yıldız Topdağı'nın yapıtlan yer
alıyor. Sanatçılann Brüksel'de sergilenecek
yapıtlan Türk Dışişleri Bakanhğı tarafindan
hazırlanan bir katalogda yayımlanacak.
BUGÜN
• 2. ULUSLARARASIBEYOĞLU
BULUŞMASI kapsamında saat 13.00'te Tiyatro
Pera'nın 'Aman Aman' oyunu Pera Sanat
Merkezi'nde, saat 15.00'te Dünya Aktüel
Kitabevi'nde Pazar Söyleşisi: Beyoğlu'nu
Yazanlar etkinliğinin konuklan Selim Üeri ve
Ahmet Ümit, saat 17.30'da yapılacak Tünel
Konserleri kapsamında Sayat Nova Korosu
konser verecek. Saat 20.30"da AKM Büyük
Salon da yapılacak olan 'Kültürler Buluşmasr
kapsamında Anjeüka Akbar, Sema, Hadass Pal-
Yarden'in konseri izlenebilir. (0 533 567 21 53)