23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 EYLÜL 2003 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Yutturmaca Sosyal-lş Sendikası Başkanı Özcan Kesgeç, TEKEL'de 7 bin işçinin emekliye sevk edilmesi ile ilgili gelişmelere, olması gereken gözlükle bakıyor: "Yasalarda işverenlerin işçileri resen emekli etme yetkısı yoktur. İşçinin emekli olması, ancak gerekli koşullann yerine gelmesi üzerine kendisinin SSK'ye başvurması üzerine gerçekleşir. Bir işverenin işçileri zorunlu emekli edebileceği bir yutturmacadır. Bunun asıl adı işten çıkarmadır!" Şeffaf gizli anlaşma Bak sen! Dubai'de ABD ile imzalanan gizli kapaklı kredi anlaşması, "şeffaf "\\k öneriyor: Kredi aktarımı için önkoşullardan biri "kamu sektöründe şeffaflık ve etkinliğin arttınlması "ymış... AKP iktidarının deyimiyle acilen yasalaştınlması gereken "kamu yönetimi reformu" yani, Ulus devlet parçalanacak, yerelleşip güzelleşeceğiz... Bir önkoşul daha: Kamu teşebbüslerinin özelleştirilmesinde ilerleme sağlanacak... TEKEL özelleşecek, Amerikan sigara tekellerine satılacak. Anlaşma gizli kapaklı. Kapağı açıyorsun, içi çok şeffaf... IŞIK KANSÜ İda Dağı'ndaki oyuncu Kerim Afşar! Türk tiyatrosunun ida Dağı'ndaki oyuncusu... Leyla Afşar, Başkent Üniversitesi Hastanesi'nde yatan eşi için kesik kesik üç tümce kurdu: "Tepki yok! Ses yok! Hiç yok!" Kerim Afşar, en son 2002 yılında Ugur Mumcu'nun yazılarından yola çıkılarak kaleme alınan "Bugün Ne Yazsam?" oyununda görev almıştı. Çok yakın dostu Uğur Mumcu'nun varlığına, tepkisine ses olmuştu... Rahatsızdı Kerim Afşar. Boğazından bir lokma geçmiyordu, yüzü süzülmüştü, yorgundu. Oyun, Ankara'da sahnelendikten sonra 5 il ve ilçeye turneye çıkacaktı. Büyük Tiyatro'daki ilk temsil öncesi çevresinde dört dönen dostları, öğrencileri, sanatına olan düşkünlüğünü ve duyarlılığını bildiklerinden aralarından birini kurban seçip yanına gönderdiler. O, çekine çekine "Kerim ağabey" dedi, "Kendinizi iyi hissetmiyorsanız, uygun görürseniz turneye çıkmayın". Her kızdığında yaptığı gibi başını dikleştirdi, azıcık geriye çekti. Gözleri şimşeklendi. ''Oğlum" dedi Kerim Afşar, "Ben ölürsem, sahnede ölürüm". Dursun Akçam'ı kavaklann gölgesinde Türk ve Köy Enstitüleri bayraklanna sanlı uğuriarken, bir halkçı yazarın daha sonsuzluğa gönderildiğinin bilincindeydik. Öğretmenimiz Emin Özdemir'e göre, halktan aldığını işleyip tekrar halka veren halkçılığın öncüieri Dursun Akçam'ın da aralarında yer aldığı Köy Enstitülü yazarlann yaprtlanydı... özdemir, örnek verdi: "Çoklan sanırlar ki, Köy Enstitülü Açlığın yazam yazahar köylüyü anlatıhar ve köylünün derinlemesine ruh dünyası yoktur. Oysa o yazariar, köylülerin uğradıklan ezınçler ve güç koşullan, gerçeği soyarak verirler. Dursun Akçam'ın 'ölü Ekmeği' öyküsü sözgelimi. öykü, insan ruhunda yarattığı dalgalanmayı anlatır. Açlıktan daha büyük bir sorun olabilir mi insan için? Insanlann davranışlannı ilkelleştirmede, insanın yabansılaşmasında açlıktan başka sıfat üstü bir başka güçlük var mıdır?" Bugün Akçam'ın memleketi Ardahan'da açlık hâlâ var. Yalnız orada mı? Yanı başımızda gurul gurul gurulduyor. Duyuyoruz, duyuyorsunuz, duyuyorlar. Dursun Akçam, duymuştu, duymakla yetinmeyip duyurmuştu. Aradaki fark bu denli anlamlı. Hukuksuzluk Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) geçen günlerde toplanmış ve Yargıtay'a yeni üyeler seçmişti. Bu toplantıda Yargıtay'a üye seçilen yargıç Halim Kayapınar Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun üyesi ve Adalet Bakanlığı Müsteşar Vekili Hüseyin Boyrazoğlu'nun kayınbiraderidir. Boyrazoğlu'nun üye olarak yer aldığı ve oy kullandığı bir HSYK toplantısında kayınbiraderinin Yargıtay üyeliğine getirilmesi hukuka uygun mudur? 2461 sayılı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Yasası'nın 14. maddesinin iigili fıkrası açıktır: "Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu başkan ve üyeleri ile yedek üyeleri; ilgilinin, evlilik bağı kalmasa bile karı veya kocası, nesepten veya sebepten usul veya füruu veya onunla evlat edinme bağı veyahut ilgili ile aralarında ikinci dereceye kadar (bu derece dahil) sebepten veya evlilik sona erse dahi ikinci dereceye kadar (bu derece dahil) sebepten civar hısımlığı olursa kurula katılamazlar ve hemangi bir şekilde işe bakamazlar." Hukuk, kurallar bütünüdür. Kurala uymazsan "hukuksuzluk" doğar. Türkçenin Eğitimdeki Yeri İ.GÜRŞEN KAFKAS "Türkçem benim ses bay- rağım" diyen ozan, ses bay- rağımızın kültür bağımsızlığı- mızın aynası olduğunu hedef- liyor. Anaokulundan başlayarak okullann bütün basamakların- da öğrencinin Türkçeyi doğru, düzeyli. kurallı öğrenme ve de kullanma alışkanlığını öğret- menler vermelidirler. Dili öğre- tirken; yaratıcı, geliştirici, üre- tici yöntemlerle, somut ve ba- sit ömekler verilerek dilde ge- lişim sağlanmalıdır. llköğretim okullarında çocu- ğun ana dilini doğru kullanma- sı temel amaç olmalıdır. Moda ile dilimize bulaşan sözcük ve kavramlardan uzak durmaları, Türkçenin kullanımı özendiril- melidir. Orta öğretim öğrenci- sine Türkçe ve edebiyat sev- gisi, kültürel ve sosyal etkinlik- lerle, tiyatro, müzik, resim gibi yetenek geliştirici aktanmlarla verilmeli. "Bu dil ağzımda annemin sütüdür" özdeyişinde Yahya Kemal, dilimizin kültürümüzü ve geleneğimizi yansıttığını be- lirtiyor. Türkçe - edebiyat ders- lerinde nesnenin anlatımı, gü- zelliği, içeriği ve ulusal sorun- laryalın bir dille verilmeli, ömek- lerte bezendirilmelidir. Bu örnek- lerde ne dilin doğası ne de ulu- sal töre ve kurallar zorlanma- lıdır. Edebiyat tarihimizdeki na- zım şekilleri, teori, bilgi akım- ları ve dönemler gül bahçesin- de gezinti gibi sıkmadan, sev- direrek verilmelidir. Dilimizin öğretilmesinde "Söylemek kolay yapmak zor" diye düşünülebilir. Bu ne- denle Türkçe - edebiyat öğ- retmeninın yetenek sınavıyla seçilmesi ve özel eğitimle ye- tiştirilmesi, Türkçeyi ve sesıni doğru ve düzgün kullanması zorunludur. Türkçe öğretme- ninin en büyük gücü ve otori- tesi alan bilgisi ve sesidir. Ders- lerde verilecek örnekler genç- lerin ilgi, gereksinim ve dil özel- liklerine uygun seçilmelidir. Güncelleştirilmiş. çağdaşlaş- tırılmış örneklerden yararlanıl- malıdır. Çocuklanmız ve genç- lerimiz verilen örnek ve nes- nelerde kendilerini bulabilme- li, ilgileri çekilmeli, zevk alma- lıdırlar. Bu nedenle gençlerin dil becerisini geliştirme ve ken- dilerini anlatabilmeleri amaçlan- malı. Türkçe - edebiyat derslerin- de yurt coğrafyası ile ilgili fo- toğraf, dia, dergi, band, CD, v.b.... gereçlerden yararlanma- lı, ders kitâbı ile yetinmemeli- dir. öğrenci merkezli, araştı- ran, soruşturan ve tamamla- yan bir Türkçe - edebiyat der- si işlenmelidir. Türkçe öğret- meninin alanında sürekli yeni- lenebilmesi için araştıran. oku- yan. bilgi toplayan. teknoloji- den, güncel terim ve kavram- lardan yararlanan olmalıdır. Bu nedenle Milli Eğitim Bakanlı- ğı'nca, öğretmenlerveokulki- taplıkları ücretsiz kitap. dergı, dia, CD vb... araç gereçle des- teklenmelidir.Üç yılda bir dili- mizin gelişimı ve dilimızdeki yenileşme ve değışimierının aktanlacağı "dil seminerleri" düzenlenmeli, dilin genel bo- yut ve sorunlarının tartışılabı- leceği "dil kurultayian" top- lanmalıdır. Ulusal dil sevgisi baskıcı yöntemlerle değil, ilgi çekici, sevdirici, ortak payda- da birleştirici olmalıdır. öğren- ciye okuma düşünme alışkan- lığı kazandınlmalı ve yazma. konuşma yetenekleri geliştiril- melidir. Anaokulundan üniver- siteye kadar Türkçe ve edebi- yatta toplam kalite hedeflenme- lidir. Bu kalitede, ana yüreği kadar sıcak dil sevgisi hedef- lenmelidir. Aydınlık yannlarımızın güçlü adayı gençlerimiz, Türk dilinin gelişim yönünde ortak bilınç ve sorumluluk taşımalıdırlar. Böylece Türkçemiz çağdaş bir kültür dili olacaktır. Türkçe bı- zim ulusal kimliğimizdir, onu koruma görevi hepimizindir. Basın ve televizyon yazı, olay aktanmı, seslendirme vb... ça- lışmalarda sunucuların Türk- çeyi düzgün ve düzeyli kullan- malan koşul olmalı. Devletin. ye- rel yönetimlerin, sivıl toplum örgütlerinin ve aydınlanmızın Türkçenin özendirilmesi. düz- gün, düzeyli ve kurallı konu- şulmasında güç birliğinde ol- malı. Kurum adları, tanıtım, otu- rum ve söyleşi gibi düzenle- melerde Türkçe öncelikli ol- malı. Dil kirliliğine izin verilme- meli. Türkçemizin büyük teh- likede bulunduğunu ve ülkemi- zin geleceğini etkileyebileceği bilinmelidir. "Türkçe giderse, Türkiye gider" yorumu unu- tulmamalı. Şairin: "Herşeyimiz hızla kirlenryordu/Birinciliği Türkçemize verdiler." Kreş, morg, klinik, çav, hello. yes, bankamatik gibi binlerce söz- cük bu kirliliğin kanıtıdır. Sonuç: Türkçeyi çocukları- mıza, gençlerimize doğru öğ- retmek ve sevdirmek öğret- menlerin ve velilerin görevidir. Ulusal dilimizdeki manileri, şi- irleri, türkü ve deyişleri genç- lerimize verebilmeliyiz. Düşün- me, duygulanma, yorumlama gücümüzün toprağı Türkçey- le yaşama bakmaları öğretil- melidir. Her alanda moda ola- bilir, ancak; Türkçenin kirienme- si adına modanın her yanımızı sarmasına izin verilmemeli. KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak(<ı turk.net ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci a mynet.com HARBİ SEMİH POROY semihporoyuı yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSL MLSTAFA BÎLGLS TELEFON NUMARAM ÖNCE900 SONRA 90 43 65 76 0001 HADİ, HEMEN ARA MERHABA, BEN HAIUK LEVENT... POP SANATÇISI Y S D l S l M SON HAKSIZLI6I StZLERLE PAYJ.ASMAK İSTİYORUM... TARİHTE BUGÜN mmv/. IK/M.\ 27 Eyliil Türkiye Gazetecıler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Cazete Ülke sorunlanna ilişkin raporlanyta, araştırmalanyla, köşe yazılanyla, tarafsız haberleriyie sivil toplumlann gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212.51108 75 Ankara Üniversitesi öğrenci kimliğimi yitirdim. Hükümsüzdür. DERVİŞBİRER ıcınc.mıuntas-arikan. c om AĞRI'NIN DORUGU 1823'DA SU6ÜN, İLK KEZ BİR DAĞCI,A6RI DAĞI'NIN TEPESİNB ULAÇTI.. 1828'DEKİ OSMANLI-RUS SAVAŞI SIRA- SlNDA RUSIAR'IN ELİNE 6BÇMİŞ OLAN A&RI OAĞl'NA TIRMANAH DAĞCI, GUS FR.BOBMIC PAFZflOT'nJ. 5.13? MET&E İLE TÜISKJYS'MİN £AI YÜKSEK NOKJASl OLAN A&fZI, SÖNMÜÇ 8İ£ VOLKANpiR. SU££*X.' &4GLA ÖerÜUJDÜR VE ÜZE- RİNDE BÜYÜK BİR BUZUL VARDIR. AĞRl, EFSANELE&E KONU OLMUÇTUR.. Biei, NUH'UN GEMİSifaiN OTU/ZPU6U ih/ANCIDIf?. BİR BAŞKASl İSE, YAŞAR KBMAl 7/V yAZ- Ğ "AĞRf PA&l EFSAA/ESi'DİR. SAĞNAK NtLGÜN CERRAHOĞLL Komşunun Mutfağı Yanıbaşimda oturan sevgili Çiğdem Simavi'nin "kalitsounia"s\n\ da ben yedim... Mükellef bir zıyafe- tin ardından herkes şaştı. "Maşallah" dedilen "Bu ne iştah!" "Ka//teoun/a"Giritspesyaİ!tesiymiş.Tazepeynırlıbir kurabiye çeşidi. Ama "mahlep" vardı içinde. "Mah- lepli kurabiye" beni beşyaşımagötürdü. Madam Ha- ralambos'un kurabiyelerini hatırladım. Haralambos ailesi belleğimde kalan "ilk komşula- nmız". Bahçesınde erik ağaçlan olan üç katlı bir ev- de, onlar üst biz orta katta otururduk. Haralambos- larla çok yakın, sıcak bir ilişkımiz vardı. Madam Ha- ralambos herfırsatta beni sevip, sıkıştırırdı. Noelleri hatırlıyorum özellikle. Noel ağacının altına mutiaka hediyeler bırakır, Noel arifelerinde kapı aralı- ğında yakalar sorardı: "Noel Baba'dan ne istiyor- sun?" Isteklerimi titizlikle yerine getiren bu Noel Ba- ba ile madamın ayrıcalıklı ilişkisine şaşardım. Mada- mın Noel Baba üzenndeki gücünden etkilendiğimi ga- yet net hatırlıyorum. Kendime hep sorardım: "Neden annemin de Noel Baba'yla böyle birilişkisiyok?" Kızı Elsa evlenirken "Madam", gelinin nedimesi ol- mamı nca etmişti. Düğünde başroldeki çocuklardan bın olmak fikri hem hoşuma gitmiş hem de beni kor- kutmuştu. "Farklı" olduğumuzu çakmıştım artık. Ha- yatımın ılk din-felsefe-kültür ve varoluş sorusu da böy- lece beynimi kemirmeye başlamıştı: "AJIah kızarmı?" Annem hemen "Hadi ordan!" demiş ve gülmüştü... Bir kiliseyi hayatımda ılk kez Elsa ve Kosta'nın dü- ğünündegörmüş, gelinin arkasındaki "ayncalıklı"ko- numumdan töreni baştan sona pür dikkat izlemiştim. 0 zaman "Wdeo kamera" yoktu. Tam da bu nedenle her şeyi "video kamerayla" çekilmiş gibi hatırlıyorum. Diğer çocuklarla mum tuttuğurnuzu, "altar"\n önün- de -bana sonsuzluk gibi gelen bir zaman süresince- kıpırdamadan duran güzel Elsa'nın uzun duvağını ay- rıntılarıyla anımsıyorum... Gık demeden biz de öyle- ce ayakta durmak zorunda kalmıştık. En zor gelen de böyle hiç kıpırdamadan durmak olmuştu... Kokuları olan kitap... Bunları aklıma "mahleplı bir kurabiye" getirdi. Ma- damın evınden gelen kokuları hatırladım. Aramızda yal- nız bayram, paskalya ve Noellerle sınırlı olmayan sü- reklı bir "yemek trafiği" yaşanırdı. Yemeklerımiz ben- zeramafarklıydı. Madam mesela sık sık kızarmış "pa- tates kroket" gönderirdi bize. Bu aklımda kalmış çün- kü hiç bızim evde yapılmazdı. Tavadan yeni çıkmış "pa- tates kroketlerin" de kendine özgü bir kokusu vardı. Madamın mutfağı -bizimkıne nazaran- daha "koku- luydu" sankı. Veya ben öyle hatırlıyorum. "Komşunun mutfağı" olduğu için... Sonra biz o evden çıktık, madamlar Yunanistan'a gıtti. Birbırimizden bir daha hiç haber aiamadık. On- lann anısı bende ömür boyu böyle bir "mahlepli ku- rabiyede" kaldı. Engin Akın'la Mirsini Lambraki'nin birlikte hazırladığı "Türk-Yunan Mutfağı" isimlı kitap bu yüzden çok değerlı şimdı. Herhangi bir yemek ki- tabı değil bu. Yemek tariflerinin ötesinde -benim ku- şağımdaki tüm Istanbullular için- anılar, kokular ve duygular var içinde. Iş Bankası Yayınlan'ndan çıkan kitap inanılmaz bir emek vearaştırmayadayandınlmış. Üşenmeden otu- rup saydım. Engin Akın geleneksel -Türk Osmanlı ye- mekleri için tamı tamına "yüz kaynak" kullanmış. Ev- liya Çelebi'nin "Seyahatnamesı'"nden, "Marco Po- to"ya: Kaşgarlı'nın "Dıvani Lugat-it-Türk"den Philip Manset'in "Constantinople'uveLadyMontagu nun anılarına dek çok zengın kaynaklar var bunların ara- sında. Yunan tarafından Mirsini Lambraki de aynı öze- ni göstermiş. Girit Tarih Arşivi'nden, Jean Francois Revel'in 'A Joumey Through the History ofFood" (Ye- mek Tarihınde Seyahat)'ine kadar çok genış bir yel- pazeye uzanan kaynaklardan yararlanarak hazırlanan "Türk Yunan Mutfağı" ile ortaya bir "hazine" çıkmış. Hazırlığı iki yıl alan ve önce Yunanistan'da çıkan ki- tabın Türkçe versiyonu Çengelköy'de "Kordon" res- toranda yapıldı. Kitabın yazarlarının katkısıyla hazır- lanan yemekte unuttuğumuz Rum tatlarının yanı sıra geleneksel Türk mutfağının hiç bilmediğımız, tanıma- dığımız bazı ömekleri ile de karşılaştık. "Mahlepli kurabiyelerin" yanı sıra ben ilk kez gör- düğüm "Nazkatun"a bayıldım. Ekşi süzmeyoğurttan yapılmış sarmısaklı, naneli ve pekmezlı bir patlıcan sa- latası bu. "Nazlı Hatun Salatası" olarak da anılıyor. Üç iri patlıcan, beş kaşık koyu yoğurtla yaptığınız patlı- can salatasını nane ile süsleyecek, üzerinde de 4-5 çorba kaşığı pekmez gezdireceksıniz. Hafif tatlı-ekşi; değişik birtadı var. Deneyin. öneririm... BULMACA SEDAT YAŞAYA\ 1 2 3 4 5 6 l9 1 I 2 3 4 5 6 7 I U I LN• LJ ı n ı 8 9 f 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDANSAĞA: 1/Bırprojenin sonuçlannın değerlendiril- diği toplantı. 2/ Anlann çı- kardığı bir tür salgı... Yana- ğın alt kısmı. 3/ Bir mev- sim...Birsm- nın içindeki alkolderecesi. 4/Köydekiiş- lerin elbirliğiyle biti- rilmesi... "Şubağrım kül oldu hep yana ya- na Onu söndürmeye - -gerekbana"(Kara- caoğlan). 5/Endonez- ya'nınplakaişareti... Elsıkışma. 6/Bakınn simgesi... fsviçre'nin 8 başkenti. II Kişinin 9 kendisini başkasının yerine koyarak onun duygu- lannı. isteklerini ve eylemlerini anlayabilme yete- neği... Olumsuzluk belirten bir önek. 8/Yapmacık- lı da\Tanış... Kanşıklık. kargaşa. 9/Yünüdokuma- cılıkta kullarulan bir koyun cinsi. YUK\RIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir karara, bir anlaşmaya getirilen sınırlama. 2/Ayağın üstündeki tümsekyer... Hac zamanı dı- şında Kâbe ve diğer kutsal yerleri ziyaret etme. 3/Trabzon ilinde bir yayla... Çok taşlı toprak. 4/ Şarla, türkü... Istanbul'un bir semtı. 5/German- yum elementinın simgesi... Bir gıda maddesi. 6/ Deriden sızan tuzlu sıvı... Örülerek dokunan bir tür yün kumaş. II Kokulu tohumu hamur işlerin- de ve rakıcıhkta kullanılan bitki... Iskambilde bir kâğıt. 8/Halk edebiyatında redife verilen ad... Ja- pon lirik dramı. 9/Osmanlı ordusunda yüzbaşı ile binbaşı arası.ida yer alan rütbe. -
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear