13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 AĞUSTOS 2003 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Akıllara kazınan ad 3 Kasım 2002 seçımlerı öncesı CHP milletvekili adaylan köylerde dert anla- tamadıklarından yakınıyor- ıafdı: "Köylüler, 'Sen onu bunu bırak da, Kemal Der- viş'i neden içinizealdığıntz- dan, bizı perişan eden Ke- mal Dervış'ten söz aç' de- yince ne yapacağımızı, ne edeceğimizi şaşınyoruz." Aradan bır yıl geçti geç- medi; aynı Kemal Derviş, yapılacak ılk kurultayda CHP parti üst yönetimıne aday olduğunu açıklamış bulunuyor... TEMA Danış- manı MahirGürbüz, güzel bır rapor hazırlamış. Adı bi- raz uzun, ama anlamlı: "IMFNİyet Mektuplan ve Dünya Bankası Tanm Prog- ramı Dayatmalanyla Uygu- lamaya Koyulan Son Dö- nem Tanm Politikalan So- nuçlanna llişkin BirDeğer- lendirme." Anlaşılacağı üze- re rapor, Kemal Derviş'in Dünya Bankası'ndan geti- rilip ekonominin basınaotur- tulduğu "parlak" dönemi ir- deliyor. MahirGürbüz'ünti- tiz ve geniş çalışmasından alınan bir tek tümce bile o dönemi özetliyor: "Üretici- ler, KtTsübvansiyonlan aza- lışından 1.3 milyar dolar, kredi faiz desteklerinin kalk- masından 1.4 milyar dolar, girdisübvansiyonunun kalk- masından 300 milyon do- lar ve Türkiye Sanayi Kal- kınma Bankası destekleri- nin kalkmasından 900 mil- yon dolar olmak üzere top- lam 4 milyar dolar kayba uğramıştır." Kemal Derviş adı, en uzak köylerde bile akıllara kazın- mıştır, silinmez... Kimlik Hiroşima'ya atom bom- bası atarak çoluk çocuk yüz binlerce insanın ölü- müne aracılık ve tanıklık eden "Enola Gay" adlı uçak süslenmiş püslen- miş ABD'deki Havacılıkve Uzay Müzesi'ne konul- muş. Müze yetkilileri de- mişier ki: "Enola Gay, bi- zim kimliğimizin bir par- çasıdır." Çok doğaı... Buş Iıkrası Gazeteci Nurettin Iğci, "Buş"fıkralan deriiyor, ya- zıyor. Işte bıri: Kahvelerini içerken Lora, Buş'a "Ko- cacığım, seninle ne kadar övünsem azdır" demiş. Buş'un o küçük gözleri fıldırfıldırdönmüş, omuz- ları kabarmış: - Neden sevgili karıcı- ğım? - Ismin aldı yürüdü. Bed- dualarda bile sen varsın: "Buş tarafından özgürlü- ğüne kavuşturulasın in- şallah!" 1SIKKANSU Hasan Cemal -ya da kendi de- yişiyle vatandaş HC- Milliyet'te, Recep Tayyip Erdoğan'ın değiş- tiğini, AKP iktidannın "demokratik- leşme" yolunda adımlar attığını kanıtlamaya çabalayan yazılarya- zıyor. Hasan Cemal'egöre, Erdoğan'ın lideriiğinde "Türkiye değişiyor ve rahatlıyor". Ama heyhat, bu değişimi birtür- lü anlayamayan, algılayamayan, dolayısıyla demokratikleşmeye kar- şı çıkan "kıytırık çevreler", Kema- listler ve "angutlar" var! Bilindiği üzere Hasan Cemal'in dedesi, Osmanh'nın son yıllann- da Bahriye Nazırlığı yapmış ünlü rt- tihatçı Cemal Paşa'dır. Cemal Paşa, 3. Ordu Kurmay Heyeti'nde binbaşı olarak görev yaparken kolağası (önyüzbaşı) olan Mus- tafa Kemal ile birlikte çalışmıştır. Kendi- si için "büyük adam" denmeye başlan- dığı o günlerde Cemal Paşa'nın bir ga- Cemal Paşa anısı zetede imzasız yazısı çıkar. Cemal Paşa, Mustafa Kemal'eyazısını okutur, görüşü- nü sorar. Mustafa Kemal, yazıyı "alelade" (sıra- dan ya da Hasan Cemal'in deyişiyle kıy- tırık) bulduğunu söyledikten sonra ekler: "Siz şu ve bu tarzda kuş be- yinli kimselere kendinizi beğendir- mek hevesine düşmeyiniz, bunun hiçbir kıymeti ve ehemmiyeti yok- tur. Siz bulunduğunuz vaziyeti mü- talaa ediniz ve kabul ediniz ki biraz feragat sahibi olmak lazımdır. Eğer şunun bunun teveccühün- den kuvvet almaya tenezzül eder- seniz halinizi bilmem, fakat âtiniz (ge- leceğiniz) çürük olur. Çünkü bizim henüz hakikatle hiç temasa gelme- miş vâsi (çok, geniş) muhitlerimiz vardır. Bu muhitlerde Acemkâri (Acem palavrası) hayalat (düşler) ile meşbu (dolu) olanlar çoktur. Büyük- lük odur ki, hiç kimseye iltifat etme- yeceksin, hiç kimseyi aldatmayacak- sın; memleket için hakiki mefkûre (il- ke) ne ise onu görecek, o hedefe yürüyeceksin." Vatandaş HC, yazar Hasan Cemal, de- desi ile ilgili bu anıyı mutlaka biliyordur. Angutluk saymazsa, anımsatalım istedik. Kimilerinin "demokratikleş- me timsali" Recep Tayyip Er- doğan, bir genelge ile üniver- siteleri sıkıştırtyor "Bana sormadan hiçbiraraş- tırma görevlisi veyardımcı do- çenti atayamazsınız." YÖK istemiş yaklaşık 6 bin kadro. Bu 6 bin akademik kad- ronun ataması Erdoğan'ın key- Akademisyenler Danıştay'a fine bağlı. "Demokratikleşme timsali", canı çektiğini atayacak, çekmediğini atamayacak. Yardımcı doçentliğe yüksel- me aşamasına gelmiş bir aka- demisyenin yetişme süreci en az 5 yıl. Bu süre içinde yüksek lisansını yapıyor, doktorasını veriyor, bilimsel kurullardan ge- çiyor, köklü ve belli kurallan ye- rine getiriyor. Başbakanlık ge- nelgesinin içeriği, bırakın bilim- sel özerkliği, bütün bu zorlu ve çok çalışma gerektiren sınav- ları aşmış olan akademisyen- lerin özlük haklan ile oynamak anlamına geliyor. Hakları elinden alınan araş- tırma görevlisi ve yardımcı do- çent adaylanna tek iş düşüyor Başbakanlık genelgesinin ip- tali için Danıştay'a başvurmak... Davayı kazanacaklarından kuşku yok! 99 Yaşındalar... MERİÇ VTLİDEDEOĞLU Yaşamının 88. yılına girdiği gün Hrfzı Veldet Velidedeoğ- lu: "88'in İçinde Dolanırken" başlıklı bir yazıyla "zaman ve uzam"\n birbiriyle bağlantısını, "zamanın evrenin bir özelliği" olduğunu, yan yana bu iki se- kiz sayısının çevrimleri arasın- da, içinde dolanarak somut bir biçimde anlatmış ve bu yazı ol- dukça da ses getirmişti. Velidedeoğlu'nun zaman ko- nusuna ilgisi, eğitim için gittiği Ivsiçre'den Almanya'ya geçti- ğinde Augustinus'un (354- 430), "Itiraflar" adlı kitabı ileta- nışmastyla başlamış. Katolik ki- lisesince "aziz" ilan edilen Au- gustinus'un, ilk Hıristiyanlann zamanla ilgili sorularına doyu- rucu yanıtlar verebilmek için "zaman" üzerinde çok düşü- nüp ilginç saptamalar yaptığı- nı bu kitapta okumuş, ayrıca zamanın "görece" oluşuna ilk değinen kişinin bu Aziz olduğu- nu da yine bu kitaptan öğren- mişti; bunu söyieşilerinde yeryer dile getirirdi. Yukarıda adı geçen makale- siyle ilgili bir söyleşi sırasında daşöyledemişti: "Salt (mutlak) zamanı, görece zamanı anladım da şimdilerde ortaya sürülen 'sanal zaman' ile bir türiü dost- luk kuramadım; bu kavramı tam anlamıyla içime sindirmeye za- manım yetmeyecek..."; öyle de oldu. Bu 24 Ağustos'ta 99'una gi- riyor Velidedeoğlu; 88 gibi 99'un yazılışı da ona ilginç gelebilirdi. Ne var ki, bu yıldönümünde de ona ülkeyle ilgili iyi haberier ve- remiyoruz. Cumnuriyet'te yanm yüzyıl boyunca ele aldığı sorun- lar hâlâ sürüyor, daha da derin- leşerek; sözgelimi daha ilk ya- zılanndagündemegetirdiği "or- man" konusu; elli yıl süreyle hiç bıkmadan usanmadan değinip tartıştığı bu sorunla ilgili son ya- zısı ölümünden birkaç ay önce "Ormanlanmız ve Yeni Seçim- ler" başlığıyla çıkmış; konu on bir yıl sonra da ülke gündemin- de ve ilk sırada... Bu sütunlarda birkaç kez be- lirttiğim gibi Velidedeoğlu, 1923 Devrimi'nin ilk kuşağını oluştu- ranlardan biri. Bu kuşak Atatürk ve arkadaşlarının toprağa at- tıklan "Anadolu Aydınlanma- s/"nın tohumlannı sulayarak ye- şertip filizlendirenleri banndı- ran bir kuşak. Onlann büyücek bir bölümü Devrim'in açtığı ilk yüksekokul olan ve daha sonra fakülteye dönüştürülen "Ankara Hukuk Mektebi" mezunu. Atatürk ve Inönü tarafından 5 Kasım 1925'te açılan bu eğitim kuru- mu, 1928'de ilk mezunlannı ver- mişti. işte bu ilk mezunlann öğ- retmenleriyle birlikte çektirdik- leri fotoğraf, Velidedeoğlu'nun çalışma odasında asılıdır bil- dim bileli... ön sırada oturan profesörler arasında Agayef yani Ağaoğ- lu, Yusuf Akçora, Cemil Bir- sel, Ecevit'in babası Fahri Ece- vit gibi hocalar da yer almıştır. Velidedeoğlu ikinci sıradadır; sağında Esad Adil Müstecap- lıoğlu, solunda Nefi Demirog- lu vardır; Velidedeoğlu gibi Esad Adil de yurtdışında Belçika'da doktora yapacak, orada top- lumcufikirlerletanışacak ve de- ğerli bir hukukçu olarak yurda dönecektir. Nefi Demiroğlu da yargıçlığı seçecektir. Bu üç arkadaş gerek seçtik- leri meslekleriyle gerekse dü- şünsel boyuttaki çalışma ve et- kinlikleriyle Aydınlanma'nın ül- keye yayılması için canla baş- la uğraş vereceklerdir. Ne var ki, Esad Adil'in emeği temel alan toplumsal görüşlerinin döne- min iktidannı rahatsızetmesi, bu üç arkadaşın bir mahkeme sa- lonunda bir araya gelmesine neden olacaktır. Demiroğlu yar- gıç, Müstecaplıoğlu yazılannda komünizm propagandası yap- tığı gerekçesiyle sanık, Velide- deoğlu da bilirkişi olarak mah- kemede buluşuriar; yargılama Müstecaplıoğlu'nun aklanma- sıyla sonuçlanır. Velidedeoğlu bu oturumu yaşamı boyunca unutmayacak, her andığında da derinden üzülecektir. O resimde yer alan bir dör- düncü kişiyi de geçtiğimiz tem- muzayındatanıdım. "Tanıdım" derken kuşkusuz kendini gör- medim. 1982 yılında aramız- dan ayrılan Danıştay üyesi Ka- mil Kayam ile torunu Istanbul Devlet Tiyatrosu sanatçısı Öz- gür Erkekli aracılığıytatanıştım. özgür Erkekli, 24Temmuz'da Lozan'ın 80. kutlamalarında sergilenen bir etkinlikte Ismet Paşa'yı seslendirerek katkıda bulunmuştu. Çalışmalanmız sı- rasında dedesi ile ilgili resim ve belgeleri getirip gösterdi; bun- lar, dedesinden onlara kalan ve üzerine titredikleri en değerli kalıttı. 1923 Devrimi'nin ilk kuşağı- nın bu dört hukukçusunun ve ötekilerin -aralarındaki yaş ay- rımını silip- hep birlikte 99 ya- şına girdiklerini düşünüyor, ge- lecek yıl onlann topluca 100. yaşlarını kutlamalıyız diyorum. Evet, şimdi onlar 99 yaşında- lar... KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak • turk.net ÇİZGİLtK KÂMtL MASARAC1 kamilmasaraci > mynet.com kHARBİ SEMtHPOROY semihporoy(âyahoo.com HAYAT EPİK TtYATROSU MUSTAFA BÎLGIN TÜRKİYE Kurulmak ıstenen Bao bovutlu düzenın Turkıye ve bölgeye etkılen ayrıntılı olarak ıncelenmışür Turkıye ve bölgeye yönelik senaryolar, b e l g e l e r de kullanılarak ortaya <.ondu Erol MANlSAU'nın kısa yazılanndan meydana gelen bu çalışmada, çarpıcı ı d d ı a l a r y e r almaktadır Bır solukta okunacak ve akılda kalacak bır kıtap DEMN 2ı 511 5. T ,]J 65 SEN SATILMIŞ. ÇIKARCI, İ6RENÇ Bİft İ^BİftlİKÇİSİN EŞŞO^ULUEŞŞEKI.. BANA DİVEMEZStN, SENİ DAVA EDİCEM TARİHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN 23 Ağustos tcıcu.mumtaz-arikan.com AMBRIKAN BIZONUNUN SOYU TUKENIRKEN 19O2 'DE BU6ÜN, AMEK.İKAN 8İZOHUNUN YENİOEH ÇOĞALMArA g/)Şo4D/Ğr KUZCr AMEKIKA "M, Sü HArı/ıWLAH YALNIZCA #&4FINMN £r V£ 0ER.İ GE8EK- RİN L/LKEYE- AK/N ErMESİN'N OAN, ACIMASIZCA HCAn.eC>ll-EISEte Ot-MA AŞAMAS/NA GELMİŞT/'. i803'OA, PEPSGAL HÜ4CÜMErf/V BİR YA&A İLE, gİZONLAR/N St yA£AfCLAA/fa/f, YELOVt/STÖME MfLL/ AAASI KABUL EPlt-MtÇTt. SAGNAK NtLGİM CERRAHOĞLU Portofino'da Pide ve Şampanya... "// cielo in una stanza": "Birodada gökyüzü..." Ama "Gökyüzünde bir oda..." diye çevirmek daha uygun. Gino Paoli'nin 6O'lı, 70'li yıllarda söyfediği bir şar- kıydı... "Sen burada benimleyken, bu odanın duvarlan du- vardeğil sonsuzağaç I Sen benimyanımdayken, üze- rimizde bu mor tavan yok... Yalnız gökyüzünü görû- yorum ben..." Şarkıyı ilk duyduğumda Paoli'nin düşgücüne hayran kalmtştım. "Duvarlan ağaç, tavanı gökyûzü biroda..." Nehoşbirteşbih... Teşbihin teşbih olmadığını Paoli'ye ilham veren ü- guriasahillerini görünce anladım. Gelmiş geçmiş en gü- zel aşk şarkılanndan biri olan "// cielo in una stanza" meğer sadece "fasv/r"miş... Cenova'dan Spezia'ya uzanan.sarpyamaçlıbuyemyeşilsahillerdetüm 'odaiar böyle. Pencereyı açıp ufka baktığıntzda, denızle gök ara- sında bir yerlerde asılı hissediyorsunuz kendinizi. Ar- kanız, sağınız, solunuz ıse silme ağaç... Camogli, Santa Margherita, San Fruttuosa, Portofi- no... Koy, koy, koydantel gibi bezenmış bu Ceneviz kent- çiklerinde "oda"lar hep göğe, denize ve yeşile açılıyor. Ağaçlara (portakal, limon, indr, erik, defne, zeytinfik, pal- miye, çam...) gömülmüş evlerşeftali veya kayısı rengi. Perde yerine yalnız pancurlar var pencerelerinde. AçıK kapalı, aralık.. ama aynı renk hepsi; yeşıl! Evlerin penceresiz cephelerine bile -"trompe l'oeil" tekniğiyle- gene pencere ve yeşil kepenkler çızip bo- yamışlar. Simetriyi bozmamak için. Doğanın görkemi yetmiyormuş gibi duvarlar da müze gibi. 'Beriusconi etkîsi'... Ben işte "yeşil kepenkli" bu evlerden birinde kalıyo- rum. Eski birbalıkçı köyü "Camogli" ve "Golfo delPa- radiso"ya -Cennet Körfezi'ne- bakıyor. Patikadan aşa- ğıyaınip birbalıkçı teknesineatladığınızdavereliniPor- tofino! Buraya benım gibi balıkçı teknelerinden gelen yok pek. Yalnız devasa yatlardan ya da tepelerde gizlen- mış lüks villalardan iniyorPortofino'nun müşterilen. Bir de "günübiriik turistler" var. Bir dondurma yiyip gidi- yorlar. Portofino 5O'lı, 6O'lı yıllar Italya'sının "mitos" rüyası gerçekte. O dönemin müdavimleri olan Onassts ve Cal- las'ın resımleri asılı hâlâ bazı lokallerde. "Jetsosyefe"nin Sardenya'ya kaymasıyla, Portofino eski cilasmı yitırmiş biraz. Ama Başbakan'ın büyük oğlu Piersilvio Berlus- coni ile sürgünden dönen Italyan hanedanı Savoia'la- nn bu limanı mekân seçmesi sayesinde bu yaz "yeni- den canlanmış" Portofino. Denizden girerken hemen "birzaferkupası" gibi; Berlusconi ailesinin "burunda- ki" malikânesini gösteriyorlar zaten. Başbakan aslında buraya gelmıyor pek. Ama sayı- sız vıllalan arasına gene de bir Portofino malikânesi ek- lemek ıhtiyacı hissetmış. öteden beri burda evleri olan Agnelli ve Mondadori'ler gibi "köklü" isimlerden ge- rı kalmamak için... Arap şeyhlerinin yerine 'yeni Ruslar*... Biri bir yeri "yeniden keşfedince", arkası geliyor. "V/P"ler göçmen kuş misali. Bir yeri yeniden günde- me sokmaya bır-iki "aktüel" isim yetiyor. "Telekom" pat- ronu Marco Tronchetti Provera ile Tunuslu "sosye- tik" eşi Afef. Armani, Dolce Gabbana, Naomi Camp- bell, Bruce WiJls "Portofino"da bu yaz. Sardenya'nın ünlü diskosu "Billionaire'desabahlayıpyatlanyla Por- tofino'da alıyoriarmış soluğu. ümandaki "American Bar" ya da "Excelsior"da "aperatif' almaya! Aperatıf deyınce Portofino'da şampanya ile "focac- cia" (fokaçça) moda bu yaz. "Focaccia", zeytinyağlı (sız- ma olacak!) ve rozmarinh bir pide türij. Cenova ve Lı- gurıasahıllerinin proleterpidesı, Portofino'da şampan- yaya katık edilince bambaşka bir "aura" kâzanmış. Atalan ne de olsa Ceneviz taciri. Portofinolular "satışı" bılıyor! Akşamın "in" mekânlan da "Da ö Batti", "Pitosfo- ro" ve deniz üstünde saldan servis yapan "O Maga- z/n"gibı restoraniar... Fıyatlaradam başı 60 Euro. Otel- lerdebunagöretabii. "Spfend/do"daikikişilikoda900 Euro'dan başlıyor. Akşamüstü eğlencesi ise bol bol alışveriş... Köy çe- peçevre marka butiklerie çevrilmiş: Cartier, Ferragamo, Celine, Dolce Gabbana, Missonı, Zegna... böyle uza- yıp gidıyor. Ama (talyanlardan çok yeni Rus zenginleri var bu dükkânlarda. Bır zamanlann Arap şeyhlerinin ye- rinı "yeni Ruslar" almış artık... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDA.NSAĞA: 1/ Gaziantep ve Şanlıurfa yöresinde yeti- şen beyaz bir 3 üzüm cinsi. II Çıkar yol, ça- re... Yol, yön- tem. 3/"Sıcak --": Cemal Süreya'nın şi- ir kitabı... AJc- sama, aksak- 1 2 3 4 lık. 4/ Bir ilimiz. 5/ Fas' ın başkenti... Fü- tüv^et şeyhi. 6/ So- yundan gelinen kim- se... Eski dilde göz. 7/Ekvator bölgelerin- de yetişen bir meyve ağacı... Uzaklık an- latmakta kullanılan söz. 8/ Müstahkem 8 I yer... Pulu yapıştınl- madan gönderilen mektup için, alıcının cezalı ola- rak ödediği posta ücreti. 9/ Küçük bir köpek cin- si... Insan bedeni çe\Tesindeki manyetik alan. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/Bozcaada'da yetiştirilen, şaraplık bir siyah üzüm cinsi... Trabzon'un bir ilçesi. 2/ Gözleri görme- yen... Bir bilgisayar oyunu. 3/ Bataklıklarda ya- şayan iri bir kuş. 4/ "Müjde —": Sinema oyuncu- muz... Akım şiddeti birimi kiloamperin kısa ya- zılışı... Yapısına girdiği sözcüğe "kendi kendine" anlamı katan yabancı önek. 5/Kazakistan'ın baş- kenti. 6/Bir çeşit küçük atmaca... Kıyı, kenar. II Teknelerdeki hamunı kazımaya yarayan araç... "Bir garip ölmüş diyeler / Üç günden sonra du- yalar Soğuk — ile yuyalar/ Şöyle garipbencileyin" (Yunus Emre). 8/Bulutlarla ilgili işlere baktığına inanılan melek... Halk müziğine özgü telli bir çal- J ğı. 9/ Bir düşüncenin yazıya dökülmesi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear