23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19AĞUSTOS2003SALI OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIIU t OKTAYAKBAL •__ 'AnguT Olan Kim? "Değişimi anlam-ayan, yıllardır algılayamayan, dünyanın nereye gittiğine akıl erdiremeyen angut- lar..." önce, "angut" nedir, ona bakalım. 'Angut'un ilkanlamı "bir çeşit yaban ördeği". Söz- lüktekı mecazianlarnı ise: "Ahmak, aptal, bön, ka- ba, budala, hödük A/mse." "Milliyet"Xe Hasan Cemal, "Irticanın gerçek bir tehlıke olmadığını, F-aiklik alanında çok ileri gidildi- ğini, Türkiye'nin kendine yeni bir elbise dikmeye başladığını; Tayyip Erdoğan'/n artık değiştiğine hük- metmenin daha doğru ve haklı bir tespit olduğu- nu "tam biraçıklıkla yazıyor... Bu değişimi, bu ger- çekleri anlamayanlara; yazılarıyla, konuşmalarıyla ülkenin Tayyip'lerin elinde bir din devleti olmaya doğ- ru gittiğinı görenlere, yakıştırdığı tanım budur: Hö- dükler, aptallar, budalalar... Hasan Cemal belli biraileterbiyesi almış, iyi öğ- renimgörmüş, birgençti. Böylesineağzını bozma- yı ona yakıştıramıyorum. Toplumun AKP eliyle bir şeriatçılık bataklığınasürüklendiğini yazanlar, söy- leyenler demek türnüyle ahmak, tümüyle hödük? Böyle bir savı ileri sürene bılmem ne ad verilir? An- gutluk hiç kalır.. olsa olsa, "Bu adam ne dediğini bilmiyor, kendini Tayyip rüzgânna kaptırmış bir şaşkın" demek daha doğru! Daha dün, sıra sıra çarşaflılar, sıra sıra türbanlı- lar düğün alaylannda boy gösterdi; kumsallarda Iran'daki gibi "çadır"\\ kadınlar dolaşıyor; AB isti- yor diyerek cumhuriyet yasalan, anayasası delik de- şik ediliyor! Çeşitli suçlamaların altındaki insanlar iktidar koltuklarına yerleşmiş, ne var ne yok "ba- balargibi" satışaçıkanyoriar!.. En baştaTayyip Bey, yandaşlarınca "önce Allah, sonra Tayyip"diyeal- kışlanmakta!.. Sonra da sen kalk 'Tayyip değişti' de!.. Bir değişme var, artık Tayyip kendini oldu- ğundan çok daha büyük, çok daha etkin, nerdey- se bir yeni peygamber gibi görmeye başlayacak! Yüzlerce milletvekilini buyruğunda gören kişi, gün geçtikçe düşünce dengesini yitirecek gibi ken- dinden geçmiş!.. Böyledir, önce de gördük, "ben meğer neymişim" diye aklın çizgisinden çıktıklan- nı, sonra da kendilerini hangi çıkmazda buldukla- nnı!.. Hasan Cemal'i ilk tanıdığımda Mülkiye'den çık- mış güzel birgençti. Gazeteci olmak hevesindey- di. Kendisine "Vazgeç bu sevdadan, sen hariciye alanında kal, yarın bir gün elçi olursun, gazeteci- liksana göre değil" dediğimi anımsıyorum... Gel- di, Cumhuriyet'te çalıştı, giderek genel yönetmen oldu, ama sonra AtatürkçüCumhuriyet'iyüzdeyüz başkalaştırmaya kalkıştı. Gençlik yıllarının devrim- ciliği gitti, ters bir yolda gide gide Tayyip övgücü- lüğüne ulaştı!.. Türkiye'nin bilinçli aydınlanna, yazarlanna, Tay- yip kafasının ülke için büyük birtehlike olduğunu belirtenlere, "hödükler" diyebilen bir insana, akli den- gesini yitirmiş bir kişi olarak bakmak gerekmez mi? Uzüntü veren bir durum!.. Geçmişteki kişiliğiyle tüm bağlannı koparrnası kendi bileceği iş.. ama, bu- günkü tutumu, bir dengesizlik, ya da gerçek bir "an- gut"\uk örneği!.. M5 STRATEJİ VE HABER-POLtTÎKA DERGÎSÎ DENİZSOM devenin başıOYKULER "Yok Devenin Başfndaki öyküleri okurken "yok devenin başı" diyerek itiraz edebilirsiniz. Fakat sizi temin ederim ki, öykülerde hiçbir abartı yoktur, her biri yaşanmıştır ve anlatılanlar aslında devede kulaktır! GÖNİZİ YAYINCILIK Tel.: 0.212 512 42 19 Eğitim Sorunları: Toplumumuzdaki Yansımaları... Bugün ülkemizde sadece askeri okullarda gerçek bilimsel eğitim uygulanmakta olduğu için oradan yetişenler olaylan çağdaş görüş açısından değerlendirmekte ve koşuüanmış beyinlerin davranışlarını yadırgamaktadırlar. Yurtdışı çevreler, ülkemizin özelliklerini bilemediklerinden, ordumuz konusunda yanlış değerlendirmeler yapmaktalar. Prof. Dr. Abidin KUMBASAR S özlüklerde eğitim, bi- reyin bilgi ve beceri ka- zandınlarak yönlendi- rilmesi olarak tanım- lanmaktadır. Tüm diğer canlılar içgüdülerinin yönlendirmesi ve ortamın özelliklerine uyum sağ- layabilme yeteneklerine göre ya- şamlannı sürdürebilirken, sade- ce insan soyu bilinçle. bilgi ve beceri kazanarak yaşadığı orta- mı kendine uygun hale getirip, her koşulda yaşayabilmeyi ba- şarmıştır. Edinilen bilgiler, çağ- lar boyu Doğa'daki nesne ve olaylan tanıyıp onlardan yarar- lanmayı olanaklı kılmıştır. Bilgi ve beceri kazanma ömür boyu sürse de, bilimsel araştır- malann verilerine göre en yoğun bilgi edinme dönemi, okul ön- cesi çağ olup, bu yaş çocuklan edindikleri bilgi ve izlenimle- rin etkisini uzun yıllar korumak- tadırlar. Insan beyni üzerinde yaptığı araştırmalarla 1963 yı- lında Nobel ödülü alan Avustral- yalı Nöropsikolog Jhon C. Ecc- les'in. öğrenme sırasında beyin hücreleri arasında yeni, uzun sü- reli bağlantılann oluştuğunu ve hücrelerin biyokimyasal deği- şime uğradığını saptayan çalış- malan da bu olgunun somut ka- nıtlandır. Kazanılan tüm bilgilerin, bi- limsel adı "Nöron" olan, beyin hücrelerinde oluşturduğu deği- şimlerin uzun süreli olması, okul öncesi çağda uygulanacak yan hş öğretilerin etkilerinin ileri- deki yıllarda sorunlar yaratma- sına yol açmaktadır. Bu neden- le çağdaş eğitim sisteminde, öğ- renmenin en yoğun olduğu okul öncesi dönemde, gerçek dışı bil- gilerin verilmemesine özen gös- terilmekte ve ek ik bilgisi ol- mak, gerçeklere uymayan öğ- retilere göre; daha az zararlı ola- rak kabul edilmekte dir. Sosyo-ekonomik sorunlannı çözemeyen tüm topluluklar gi- bi, ülkemizde de okul öncesi ça- ğı çoğunlukla değerlendirileme- mekte ve çocuklar, genellikle yetersiz eğitimli anne ya da di- ğer aile büyüklerinin etkisinde kalarak, gerçek dışı ka\Tam ve korkularla koşullandınlmaktan kurtulamamaktadırlar. Bazan da körpe beyinler çok küçük yaşlarda, deneümden yok- sun, sözde inanç eğitimi ile ger- çeklerden soyutlanmaktadırlar. Bu durum, okul döneminde ve- rilen yeni ve gerçek bilgilerle çatışma yaratmakta, çocuklar daha önce etkisinde kaldıklan gerçek dışı saplantılar yüzün- den düşünsel üretimde zorlan- maktadırlar. Yıllardır yükseköğrtnimdeki aksaklıklanmızın ve uluslara- rası düzeyin gerisinde kalma- mızın nedenlerinin arkasında da, ilk ve orta eğitimde uygula- nan çağdaş anlayıştan yoksun eğitim sıstemlen bulunmakta- dır. Batı Dünyasfnı bugünlere eriştiren "AydmJanmaÇağrnrn insanlığa sunduğu verilen dış- layan nıtelikteki bu eğitim yön- temiyle, ne bilimde ne de sos- yal yaşantıda, uygar toplumla- nn düzeyine ulaşılması düşünü- lemez. Batı'yı yücelten "Aydm- lanma ÇağTnın "Sine Quoi Non" (O olmazsa, olmaz) kuralı. "Bi- Kmle inanç çaüştığında. bilim- den yana olmak"tır. Bu neden- le ilk ve ortaöğretimde aydınlan- ma karşıtı olarak uygulanan eği- tünle, genç kuşaklan koşullan- dırdıktan sonra. üniversıtelerde verimli olmalannı beklemek bo- şuna umutlanmaktır. Kanımca. yaşadığımız gün- lerde gerek bilimsel gerekse si- yasal ortamdaki karmaşayı ya- ratan da gene elli yılı aşkın sü- redir uygulanan bu hatalı eğitim yöntemleridir. "Oğretim Büüği Yasası" ile atılan olumlu adım- larla yetişen, bilimsel bilgilerle eğitilmiş çağdaş kuşaklann ye- rini giderek, kanıtlara dayanma- yan, inanç ağırlıklı, aktarma öğ- retiyle yetişenlerin alması, tüm sorunlanmızın ana kaynağıdır. Çağ dışı, koşullandınlmış be- yinlerin olaylan değerlendırirken gösterdikleri yetersizhkler ve saplantılar tüm konularda olum- suz sonuçlara vanlmasına ne- den olmakta, yönetimler ve halk kitleleri şaşkınlıkla umutlannı yurtdışı güçlerden gelecek yön- lendirme ve desteklere bağla- maktan başka çözüm bulama- maktadırlar. Sivil yönetimle askerler ara- sındaki düşünsel aykınhklann nedeni de aldıklan eğitimin fark- hlığından kaynaklanmaktadır. Bugün ülkemizde sadece aske- ri okullarda gerçek bilimsel eği- tim uygulanmakta olduğu için oradan yetişenler olaylan çağdaş görüş açısından değerlendirmek- te ve koşullanmış beyinlerin dav- ranışlannı yadırgamaktadırlar. Yurtdışı çevreler. ülkemizin özel- liklerini bilemediklerinden, or- dumuz konusunda yanlış değer- lendirmeler yapmakta ve siya- setçilerimiz de bu yanlış değer- lendirmeleri ordunun siyasete- mizdeki ağırlığını gidermek için bir fırsat olarak kullanmaktalar. Siyasal çevrelerin "Milli Gü- venlik Kunılu''nun etkinliğini azaltmak için verdiği çabalan da bu açıdan değerlendirmek gerekır. Aslında, Atatürk Cumhuriye- ti'nin gerçek savunucusu olan or- dumuzun üst düzey görevlile- riyle ortak çalışma ve görüş alış- verişinde bulunmanın yönetici- lerin yaranna olarak algılanma- sı gerekir. Bunun en gerçekçi kanıtı da, 1950 yılından sonraki yozlaş- mış yönetimlere karşı hemen her on yılda bir askeri girişim ge- rekli olurken, Milli Güvenlik Kurulu'nda yakın birliktelik ol- duktan sonra uyanlann daha er- ken, bunalımlara neden olmadan iletilmesi ve yönetimlerin doğ- ru yolu bulmasında yardımcı olunarak aykınlıklann büyüme- den giderilmesidir. Tüm bu gözlemler, sorunlan- mızuı temelinde eğitim sistemi- mizdeki yozlaşmannı yattığını göstermektedir. Böylece okul öncesinden baş- layarak eğitimin her aşamasın- da. çağdaş yöntemlerin uygu- lanması ve genç kuşaklan koşul- landırma yerine yeteneklerini geliştirecek yöntemlerle eğit- mek tek çözüm olarak belirmek- tedir. Ecevit ve Baykal A. GaniAŞIK 16. Dönem CHP Kayseri Milletvekili 3 Kasım seçim sonuçlannın ortaya koy- duğu tablo ve yaşanmakta olan siya- sal/toplumsal süreç, merkez solun bu- günü ve geleceği ile ilgili kaygılara yeni bir derinlik ve ivme kazandırmıştır. Nitekim son günlerde medyada DSP'nin, özellikle de CHP'nin olası kurultayı etrafinda çeşit- li argümanlar ve spekülasyonlar dillendiril- meye başlanmıştır. Yorum ve değerlendir- melere egemen psikoloji, genelde karamsar- lıktu- ve bunun yadsınamaz nedenleri var- dır. Her iki partinin ve genelde Türk solu- nun bu duruma nasıl düştüğünün, yakın ge- lecekte hangi konum ve pozisyonda olabi- leceklerinin doğru analizi, söz konusu iki partinin tepesindeki egemen gücün siyaset anlayışlanyla, sosyal profıllerini sağlıİclı ve objektif bir değerlendirmeyle olasıdır. Do- ğaldır ki, kalemimizin mürekkebi, Sayın Ecevit ve Sayuı Baykal'ın kişiliklennin de- ğil, siyasetteki tavırlannın, duruşlanrun, yö- netim ve tekniklerinin resmini çizmeye ça- lışacaktır. Sn. Ecevit eşine, Sn. Baykal kendisine âşıktır, bağımlılık düzeyinde... Bülent Bey, Rahşan Hanım'ı Züleyha ile, Deniz Bey kendisini Ytısuf Pej gamber ile eşdeğer gü- zellik ve yakışıklılıkta bulurlar. Bu duygu \ e psikolojinin doğal sonucu olarak da, Sn. Ecevit'in, siyasette çok sözünü ettiği "sev- gi"den kastının eşi olduğunu, Sn. Baykal'ın da, CHP fidanJığındaki "sevecenfik" ağaç- lannın meyvelerini, çok dar bir kadrodan olu- şan sadık hizmetkârlanna da pay ayırarak, adeta tek başına yediğini bilmek gerekir. Sevginin şifalı pınannı kendi bahçelerine akı- tınca ve bu büyüleyici duygunun yaratıcı gü- cünden sadece iki sayın Genel Başkan ya- rarlanınca, partililere ve onlara umut bağ- layanlara dâ sevgisizliğin kurak iklimi ile sosyal ve siyasal planda çölleşmiş bir alan kalmaktadır. Her iki Sayın Genel Başkanın bir başka ortak yanlan da, dillerinden düşürmedikle- ri *hakvedemokrasi''yi parrileri içinde boğ- malandır. Resmi konuşmalardaki "hukuk", iç bünyede kolayca guguk oluverir. Kurul- tay kazanmanın yolu, partililik hukukunu kal- bura çevirmekten geçer ve büyük kongre yak- laşırken CHP örgütleri, bu tür uygulamala- nn sarmalında çırpınmaktadır. Sn. Ecevit ve Sn. Baykal'ın koltuk hırsı. iman haline dö- nüştüğü için, partiye egemen ohnak, ülke- ye egemen olmaktan önemlidir. CHP ve DSP "Sol" partiler olarak, halkla ne kadar iç içe olmak durumundaysa, Genel Başkan- lan da, 0 kadar halkla ve seçmenle dış dı- şadm Siyaset sosyolojisi ile temelde zıtlık ifade eden, halka ve yaşama yönelik bu ba- kış perspektifi, sol'un ölüm şerbetidir. Tür- kiye halkı, çilelerin ve birikmiş sorunlann kelepçelediği yılgınlığını ve yazgısını olum- luya çevirmek için, oy vereceği partinin ba- şuıdaki kişiye bakmaktadır. O nedenle de, Batı demokirasilerinden farkh olarak bizde Genel Başkan, partinin kendisi kadar önem- lidir. Engin sezisi yardımıyla halk, içtenlik- le ikiyüzlülüğü, ciddiyetle şovu, rol ile ger- çeği ayırabihnekte, peşine düşeceği gönül dünyası zengin ve renkli Genel Başkan öz- lemi çekmektedir. Bizim muhteremler bu in- sancıl konularda, ne yazık ki Hint yoksu- lundan da yoksullar. Bunlardan binsinin. "halkm haline ağladığı". Hz. Peygamber de tanık gösterilerek seçmene duyurulmuşsa da, bunu söyleyen zat, yürek yakan bu sahne- yi, her halde kalp gözü ile görmüş olabilir. Sn. Ecevit ve Sn. Baykal'm benzeyen ve benzemeyen yanlannı irdelerken göz önü- ne alınması gereken bir öğe de, devlet ve si- yaset yaşamlanndaki mal-mülk, para-pul ilişkisi olmalıdır. Bülent Bey"in bu konular- daki tok gönüllülüğü tartışma götürmese de, Başbakanlık koltuğunda birkaç gün faz- la oturabilmek için, dönemindeki sistemli soygunlara duyarsız kaldığı kanısı yaygın- dır. Deniz Bey ise, kendi beyanına göre önemli düzeydeki servet ve birikimlerini "sade ve mütevazı yaşamına borçlu olduğu- nu" söylemektedır. Atatürk ve Inönü'nün koltuğunda oturan binsinin beyanı elbette doğrudur. Zaten CHP ahlakında siyaset zen- ginleşme aracı değildir. CHP Genel Başkanı ile DSP Genel Baş- kanı'nın değişik açılardan analizi ve karşı- laştınlması, belki bir tez konusu olabilir ve bir kıtap hacmine ulaşabilir. Biz burada, bir özet yaparken, iki çarpıcı benzerliğin daha altını çızmek isteriz. Bunlardan birincisi, insanlan kullanıp kapıya bırakmaktır. De- niz Bey'in mutlak egemenliğine yönelik küçük bir eleştiri bile "defterindürülmesi'' için yeterli suç oluşturur. Ecevitler cephe- sinde durum daha trajiktir, şu anlamda ki, niye kovulduğunuzu, niçin siyaseten ida- mmıza karar verildiğini yaşam boyu kesti- remezsiniz. Gerek 12 Eylül öncesi terör or- tamında CHP idealleri için toprağa düşen- lerin öldüğü ile kalması, gerekse her iki Ge- nel Başkana egemen olan siyaset ve insan ilişkisi anlayışı, merkez solu güneş altında- ki kar gibi eriyen bir yok olma sürecine sok- muştur. Her iki Genel Başkanın arkalann- daki siyasetçi gömütlüğü, Karaca Ahmet'ten büyüktür. Ama önemli değil, nasıl olsa on- lann altlannda birer koltuklan vardm De- ğinmeden geçemeyeceğimiz ikinci bir ben- zerlikleri de, birinin elinde kazma, ötekinin elinde kiirek, ortaklaşa soPun mezannı ka- zıyor olmalandır. Sadece partilerini değil, demokratik ve laik Cumhuriyeti de kefen- lemek için... Belediye-îş'in Yol Haritası... Nihat YURDAKVL Belediye-/ş Genel Başka --? Vplkemizin demokratik bir I I yapıya kavuşması, çalış- V-/ ma yaşamının demokra- tikleşmesini sağlayacaktır. Be- lediye- îş kolumuzun sorunlan- nın çözümü konusunda; üyesin- den, temsilcisine, şube başka- nından genel merkez yönetici- sine tüm Belediye-Iş camiasına büyük sorumluluklar düşmekte- dir. Yeni bir anayasa ve demokra- tik yapı: Devletin demokratik ve etkin bir yapıya kavuşması- nı; bunu sağlamak için de katı- nı lımcı demokrasinin eksiksiz ola- rak yaşama geçirilmesini, dene- tim mekanizmalannın etkinleş- tirilmesini, devletin şeffaflaştı- nJmasını, bürokrasinin liyakat il- kesuıe uygun olarak görevlen- dirilmesi ve yükseltilmesini sağ- layacak düzenlemelerin yapıl- masuıı, yargı bağımsızlığı, yar- gıç teminatı ve yargının etkin çalışmasını sağlayacak anaya- sal ve yasal düzenlemelerin ya- pılmasını beklemekteyiz. Toplumumuzun karşılaştığı en önemli sorunlardan birisinin yolsuzluklar olduğu tespitinden hareketle. devletin şefTaflaştı- nlması. halkın ve kitle iletişim araçlannın bilgi edinme hakkı- nın güvence altına alınması, ka- mu yöneticilennin hesap vere- bilirliliğinin sağlanması, soruş- turma ve yargılamalann sonuç vermesinin sağlanması için mil- letvekili dokunulmazhğının "gö- zaltına aJınmama" ve "rutuk- lanmama" ile sınırlanması için gereken anayasal ve yasal düzen- lemelerin yapılması. işsizliğin azaltılması ve vergi adaletinin sağlanması da yol haritamızda- dır. Sendikamız 8 yıllık temel eği- timi desteklemekte, temel eği- timin daha da uzatılmasını be- nimsemektedir. Temel eğitimde okullaşmanın tüm yaş grubuna ulaşmasını, okul öncesi eğitimin yaygınlaş- tınlmasını, meslek eğitiminin gereken düzeye getirilmesini, lise eğitiminin okullarda tam olarak verilmesini, üniversiteye hazırlığın ortaöğretim okulla- nnda gerçekleştirilmesini ve grev haklanı da yol haritamızın başlıca amacı sayıyoruz. Özet olarak yol haritamız budur. İSTANBUL 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2002 479 Davah: Hilmı Biçici. Ordu Cad. No: 291-293 Lalelı Istanbul Davacı Anastasia Biçici tarafindan da\'alı Hilmi Biçici aleyhıne açılan boşanma davasmın mahkememizde yapılan açık duruşması sonunda, Mahkememizin 24.06.2003 tarih ve 2002/479 Esas 2003/273 Karar ile davamn kabulüne, Zongııldak ilı Gökçebey ılçesı Bodaç köyü cilt no: 9 ha- ne no: 2'de nüfusa kayıtlı bulunan Anderi Parascoia'dan olma 1974 doğumlu Anastasia Biçici ile aynı yer nüftîsana kayıtlı Halıl ve Emıne'den olma 1959 doğumlu Hilmı Biçici'nin şıddetli geçimsizlik sebebı ile boşanmalanna, 2.920.000.-TL. bakıye karar harcının davalıdan tahsılıne, 26.920.000 -TL. yargılama gıdennın davalıdan alınarak da\acıya verilmesıne dair verilen karar temyizi kabil olmak ûzere karar verilmiştir Davah Hilmi Bıçıcı'ye e^'\^ elce ılanen tebligat yapılmış olup bu kez de mahkeme karan ılanen dava- lıya tebliğine karar venlmış olduğundan ışbu ılanın gazetede yayımlandığı tarihten 7 gün sonra davah Hilmı Biçıci'ye tebliğ edılmış sayılacağı belır- lenen kanuni süre içinde yasal yollara başvurulmadığı takdırde karar davah yönünde kesınleşeceğınden davah Hilrnı Bıçici'ye karar yenne kaım ol- mak üzere ılanen tebhğ ofunur. 05.08.2003 Bas.n: 39576 _ PENCERE Takıyye mi Yapıyor, Değişti mi?.. Takıyye "zorlayıcı bir neden karşısında Müslü- manın gerçek kimliğini ve niyetini gizlemesi" an- lamınageliyor; Kuran'datakıyyeye ilişkin ayeti ün- lü Taberi şöyle yorumluyor: "Bir kimse zorianırsa ve düşmanlanndan kurtul- mak için, kalbi karşı çıktığı halde diliyle küfrü ka- bul ederse ona ceza gerekmez. Çünkü Allah kul- larını yüreklerindeki inanca göre yargılar." Bir vakitler -daha AKP ortadayokken-Necmet- tin Hoca takıyye yapmakla suçlanmıştı. Diyorlardı ki: - Siz Hoca 'nın lafına bakmayın, gerçek niyeti ül- keye şeriat düzenini getirmektir. • Recep Tayyip ve arkadaşları yeni bir parti ku- runca takıyye suçlaması sürdü; bu kez AKP'liler pay- larına düşeni aldılar: Tayyip ve takımı takıyyeci!.. AncakAKP iktidan ele geçirince bizim medyanın rüzgâr gülleri yalakalığa başladı; şimdi moda olan görüş: - AKP değişti, artık Islamcı değil, muhafazakâr demokrat oldu!.. Pekı, takıyye yapmadığı ne malum?.. • llginç bir tartışma değil mi?.. Batı'da böyle tartışma yok!.. Çünkü Hazreti Isa Hıristiyanlara zora düşünce "takıyye yapın" dememiş; Romalılar Isa'nın yan- daşlannı aslanlara yem olarak atarlarken bile za- vallıların aklına takıyye gelmemiş... Ama Islamda takıyye meşru!.. Şeriatın ahlak ya da etik anlayışında takıyye ca- iz görülüyor... Şimdi AKP diyor ki: - Ben değiştim!.. Gerçek mi?.. Yoksa AKP'nin başındakiler takıyye yapıyorlar da bizi ketenpereye mi getiriyorlar?.. • Islamcı takımından Necmettin Hoca Başbakan olunca ne yapmıştı?.. Şeriatla yönetilen ne kadar Müslüman devlet varsa ziyarete koşmuştu... Saftı Erbakan Hoca, takıyye yapmadan zamiri- ni ortaya koymuştu... Recep Tayyip ne yaptı?.. Hoca'nın başına gelenlerden ders aldı; daha Başbakan olmadan Amerika'ya koşup Bush'un karargâhında dünyanın en güçlü başkanından ica- zet almayı güvencesi için öngördü... Takıyye mi yaptı?.. • Bu işin içinden nasıl çıkacağız?.. 2003 yılında Necmettin Hoca, Recep Tayyip'ten daha içtenlikli ve daha saf görünüyor, zamirini ol- duğu gibi ortaya koyuyor... Recep Tayyip yaman mı yaman, gözleri velfecri okuyor, "değiştim"diyor; ama Kuranı Kerim'in Nahl sûresinin 106'ncı ayetine göre takıyye mi yapıyor?.. Eyleminden anlayacağız. VEFAT ÖMER GÜNER'in annesi. HAÜME GÜNER'in kayınvalidesi, ÜRÜN ve İSMAİL GÜNER'in babaannesi İSMET CÜNER i kaybettik. Cenazesi bugün Uıia (Izmir) Çarşı Camii'nden öğle namazını müteakiben kaldmlacaktır. AİLESİ BAŞSACLICI Uçan Süpürge Genel Koordinatörü HALİME GÜNER'in kayınvalidesi İSMET CÜNER vefat etmiştir. Başsağlığı dileriz. UÇAN SÜPÜRCE ÇALIŞANLARI Cumhuriyet k ı : a p ı a r ı Necati Cumalı SUSUZ YAZ 14.BASKI ÇIKTI Suyun paylaşımı ekseninde cereyan eden; fonda kırsal geleneklenn sorgulandığı "'Susuz Yaz". sınemaya uyarlandığında, hâlâ Türk sınemasımn en iyi 10 filmi arasında sayıhnasını sağlayan bir başan elde etti. 1964 yılı Berlin Film Festivali'nde büyük ödül Altın Ayı'yı ülkemıze kazandırdı. ** CumhUPİyet Çag Pazarlama A S TürkocaSı Cad No 39 4I ^ kitap kulûbü (34334) Cagaloglu-lstanbulTef(02l2)5l4 0l 96 Türkjye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Cazete Ülke sorunlanna ılişkın raportarıyla, araştırmalanyta, köşe yazılanyla, tarafsız haberleriyle sivıl toplumlann gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0212.51106 75
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear