22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 TEMMUZ 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZt Olümün soğuknefesi Sıvas'ta 10yıl önce büyük bir vahşetyaşanmasına karşın asıl sorulması gerekenler şu: Türkiye bugün Sıvas için ağlıyor mu? Yoksa kendini büyük bir unutuşa mı teslim etti? M adımak Oteli'nde yangın yukan- ya doğru knTiJarak merdıvenlerden bir ejderha gıbı dilinı uzatmıştır. AB Balkız. olay anını şöyle anlatır: "Arkadaşlar koridorlarda top- lanmışlardı. Aşağıdan ne oiduğunu anlayama- djğımız. zift, duman ve kapkara alev sarsıcı bir gürültüylegeliyordu. Sanki aşağıdan yukanya doğru uzayarak, yoğunlaşarak, çoğalarak bizi sarsmay a başladı. Bir anda müthiş bir çığhk koptu. Aşağrya gelin. yukanya geKn sesleri bir- birine kanşmaya başiadj. Biraydınhk gördünı." Bu sırada yangın telaşı Hidayet Karakuşve eşıni de sanruştır: "Karanlıkta bir ses' aşağıya' diye bağmh. El ele tutuşup merdivenJere doğru yürüdük. Da- ha iki basamak inmtmiştik ki bizi büyük bir SH caklık. yoğun bir duman karşıJadı. Aynı anda başka bir ses 'yukarı' dedL Bense sıcakhğın da, dumanın da daha fazla yukan çıkbğmı düşünerek arka odalara yürii- vün, kapılan pencereJeri kırm cti>c bağırdmı. Şa- ir Haydar Ünal bir pencereye tekme atü. Onun omzuna düşen cam, kanayan kohuyırnlan. kan içindeki gömlegi gözümiin önünde hâlâ. O SJ- rada otelin içinde, bize son ana kadar yardnn- cı olmaya çalışan polis Mehmet'in çabasıyla in- sanlar apartman boşhığuna atiamaya çabşü- lar." 'Su tnsanı boflar. ateş yakarmış' Herkes ölümün soğuk nefesini üzerinde hıs- setmektedir. Türk aydınlan, Cahit Sıtta'nın 'Otuz Beş Vaş' şiirindekı bır dızeyı tekrarla- maktadır: "Su insanı boğar. ateş yakarmış." Bu sırada Cafer Can Aydın. bırbırlenyle ni- şanlı olan Muammer Çiçek \ e İnci Türkü gö- rür. Her ıkısı de ölüme teslim olma- dan önce bırbirlenne sanlıp vedalaşır- lar. Zerrin Taşpınar ıse gözyaşlanna kanşarak aktanr neler hissettiğinı "El ek tutuşmuştuk, dumandan göz gözü görmüyordu. Merdivenlere doğ- ru yürüdük. O sırada yanınızdakinin kim oMuğunu bflmiyorsunuz. Yalnız- ca," Yakıyorlar bızı' dhebfldim. Bari- kadara yaklaşnğuruz sırada, bir anda karşımıza çıkan aJevi unutamıyorum. Hepimiz dagıldık. Kimi merdivenler- den yukan çıku. Hatta ben tuttuğunı bir kızın elini bıraküm. Orada çok yo- ğun bir ölnıe isteği yaşadım. O k c da benimle aynı kaderi paylaşmasın diye elini efimden smrdım, vani benie ölnıe- Sıvas katliamının üzerinden tam on yıl geçti. O kara gün, on yaşmda olan çocuklar bugün yirmisinde genç delikanlılar, kızlar. Üstelik Sıvas ilk değil. Belki, son da olmayacak. Bir yangın ki, bugün dumanı hâlâ tütüyor. Insanlık tarihini anlatan dersler, dosyalar, kitaplar yakma, yıkrna, yok etme gibi "olgularla" dolu... ^ r İlhan Cem Erseven, Madımak Oteli'nde yaşadığı korku dolu anlan şöyle anlatıyor:v 'Otelde artık çıt çıkmıyordu. Duvarlara dokunamıyordum, çok sıcaktı. Koridora çıkmaya karar verdim ve karanhkta ilerledim. Ayağıma bir şey takıldı. Eğilip baktım, Asaf'tı. Iyice sarstım, yüzünü tokatladım. bana mısın demedi." Dumanı hâlâ tüten kent: Sıvas Hidayet Karakuş: "Apartman boşluğunda uzun sakallı iki kişi, otel ile Büyük Birlik Partisi arasındaki boşluğa sığınanlan içeri göndermeye çalışıyor. tki Aczmendi gibi adam. Ellerinde büyük sopalar, otele geri dönün diyorlar. Şair Ali Yüce ve eşi Nimet Hanım'ı fark ettim. Nimet Hanım, siz insan değil misiniz diye sesleniyordu." sin diye. Birkaç basamak çıkOm. kaJakaJdım. Yaşamakla yaşamamak arasında. Bir şey daha haürbyorum: Bir başka odaya girmeden önce, Lütfiye Aydın ve Aydoğan Yavaşlı bir pence- reden dısan atiadılar. Ben o odanın kapısmda kaldım. Bir an her- kes oraya yöneldi. Aydoğan, çok dar burası, unıutsuz,dedi. O hâlâ kitaplannı çokdar, ıımut- suz diye imzafayor. Ashnda o an herkes panilde onlann üstüne atlayabilirdi. Başka atlayan olmadı. hemen herkes onlan bırakıp çıkû. Dumandan göz gözü görmüyor- du, kendimi müthiş yalnız hissettim. Sonra gör- düğüm aydmhğa doğru yürüdüm, pencereden atiayanlan gördüm. \aşama çok bağlı bir insan değilîm. Orada ya- şamak istemedim. Ben arük bu insanlarla ya- şayamam duygusu vardı. Ali Balkız kohınıu ya- kaladı ve beni aşağıya çekti. O anda. herkesin kurtulduğunudüşünüvordum. Yukan çıkanlar kesin kuıtuldu sandını." Merdfvenler alev aldı... Gerçekten de Lütfiye Aydın ve Aydoğan Ya- vaşh eşleriyle birlikte apartman boşluğuna sı- ğınmışlardır. Daha önce Cafer Can Aydm. Rı- za Aydoğmuş'un sesinı duymuştur "Rızacanhıraş bağırmaktay dı, merdhenin al- öna gelin diye. Koşarakyanınagitnıeye çahşük. ama o sırada merdivenJer alev aldı." Rıza Aydoğmuş ise bankatın hemen önün- dedır. Alev leri görünce eğılir: "Bağuıyorum, bu tarafa gelin diye, kim.sebe- ni duymuyor. Eğildim ve bir süre bekledim. Sonra ne yapacağuıu diişündüm. Otelin önüne doğru ilerledim. Baktun bir polis kordonu ohış- turulnıuştu. Koşarak dışan çıkbm. Herkes öl- dü diyedüşünüvordum. Oteliniçinde kardeşim de vardı. Onun da ölnıüş oiduğunu sandım. Kendimi tek canlı tanık sanıyordum. Stvaslı ol- duğunı için ailenün e>ine gtttim. Evde cenaze havası vanh.'' Lütfiye Aydın ve Aydoğan Ya\'aşh eşleriyle bırlikte Rıza Aydoğmuş 'un yanına ulaşamayın- ca, Cafer Can Aydın 'ın daha önce oteli dola- şırken gördüğu boşluğa gırerler. Atladıklan ye- nn yüksekliğı göğüslerine ancak gelmektedir. Lütfiye Aydın İa Cafer Can Aydın \ edalaşır- lar. Cafer Can Aydın, "O an düşündüm ölümü. 48yaşındavım dedim, daha çok erken, ama bu- raya kadarmış. Bir ara üstümüzdeki camdan Olgıın Şensoy veAli Rıza Koçyiğit geçtiler. Ba- ğırdım. kınn canıı diye. Ama duymadılar, za- ten duyacaklan ortam yoktu. Eğer cam kınl- say dı. biz bayilmayacak, oksijen alacakük. Bir arauzun rüyalargördüğümü haûriryorum, san- ki Sıvas'a hiçgebnemişim gibi. Sanki aradan sa- atler geçti. Bir uyandım ki cam erimiş ve par- çalan iistümüze düşmüş." Hidayet Karakuş'un tanıklığına göre, bu sı- ralarda apartman boşluğunda uzun sakallı iki kışi, otel ıle Büyük Bırlık Partisi arasındaki boşluğa sığınanlan ıçeri göndermeye çalışmak- tadırlar: 'Siz insan değil mlsinlz?' "İkiAczmendi gibiadam. EBerinde büyükso- palar, otele geri dönün diyorlar. Yanımızda şa- irAli Yüce veeşi Nimet Hanım'ı fark ettim. Ni- met Hanım, yavrum siz insan değil misiniz, di- ye söyleniyordu." Aynı anda Ali Balkız. otelin camının arka- sında a%ukat Demet Işıkı göriir. "Demet, bü- yük bir şok içerisinde bize bakryordu. Atia de- dim, duy nıadı. En sonunda bir kalas bulduk ve onun olduğu ikinci kata kalası dayadık. Demet, kalasın üzerinden aşağıya indi Yani oteMen son çıkan Demet oldu." Bu sırada BBP'denyaşlı bir adam geürveotel- le BBP arasındaki boşlukta olanlan, partı bı- nasına götürür. Partı bınasına gırmeye hazırla- nrrken Ali Balkız'ın belki de havatı bovunca tren Aysan unutamayacağı bir an yaşanır: "Otelin içinde müthiş bir gürültü vanh. Çığhk seslerini duyn- yordunuz. Çığhklann hepsi aynı anda kesildi." Ancak otel içindeki en ilgınç kurtuluşu Ühan Cem Erseven y aşayacaktır: "Ön tarafta, birinci kat girişinde bir hareket- Wk yaşandı, Haydi, ınıvoruz' diye bir haber geldi. Sanki herkesin vüzünde kurtulduk ışığı vardı. Olaylann yabşuğuu düşünerek kamera- mı ahnak için odama gittim. Dışan çıkar çık- mazotelin (kıünün^Vüntüferiniç^ecektim.Bıır- han Günel 'le aynı odayı payiaşıyorduk, girdinı ve çığhk seslerini duydum: İmdat, yanıyoruz. kurtann bizi.' Olduğum yere çrvilenip kakhnı ilk önce. İçimden sıcak bir dalga geçti, ilk defa ölüm sözcüğunü ağzınıa aldını. Dışan çıkmak için kapryı açtim, içeriy e du- man giriyordu. Hemen kapıyı kapatom, ama dumanın kapının altindan girdiğini gördüm. Terlemeye başladığım için hav lulan suya tutum ve boynuma doladım. Odanun penceresi boş- luğa bakryordu, pencereyi açtun. Bu sırada aşağıdaki dort beş Idşinin konuş- malannı duydum. Sessizcepencereyi kapatnm. Aşagıdakilerin bir kadiam hazırhğında oiduğu- nudüşündüm. Halbukion- iarbüyükbirihtimalleotel- den çıkmaya çalışan arka- daşlardı. Cebimde bir mey- ve bıçağı vardı. Pisi pisine öhnek var mı be, dedim. ÇİMEN VE BEZİRCİ'NİN CENAZE TÖRENİ - Sıvas katliamında yanarak ölen halk ozanı Nesimi Çimen ve şair Asım Bezirci'nin cenaze törenine yaşanan dehşeti protesto eden binlerce yurttaş katılmıştı. Törene katılanlar yaşamını yitiren diğer aydınlan da unutmamıştı... (Fotoğraflar: CUMHURİYET ARŞİVİ) Tekrarcama koştum. Uzun uzun sohıdum. Ko- ridorlara doğru bağırdım, gelin bu tarafa gelin diye. Ama otelde arnk çıt çıkmıyordu. Duvar- lara dokunamry ordum. inanıhnaz derecede sı- cakn. Koridora çıkmaya karar vmfimve karan- hkta ilerledim. Ayağıma bir şey takıkk Eğilip baktım, AsaTü. İyice sarstım, yüzünü tokatia- dun, bana mısın demedL Nabzını saydun, kal- bini dinledim, hiçbir yaşam befirtisi yoktu. 'Kurtulacak blr dellk arıyorlardı'... Karanhkta kimstnin yüzünü seçemiy ordum. Uzun boyiu birisini koflanndan tutup pencere kenarmakadar çektim.0 sırada bir kızgördüm, onun Yasemin oiduğunu düşünüyorum. \aşam behrtisi yoktu, ama taşıdım onu da. Tekrar ne- fes almak içinpencerebaşınagittim. Uzun uzun temiz havayı ciğerierime çektim, sonra çıktım odadan. Koridorun köşesinde bir inilti duydum. Bir kadın dişleri birbirine kenetlenmiş.titriyordu. Dişlerini birbirinden ayırmak istedim, ama ba- şaramadmı. Onu sürüklemeyeçahşum, becere- medim. Bu arada tekrar duman vutmaya baş- ladığun için odama geri döndüm. Gözüm merdivenlerde yükselen aleviere ta- kıldL Bir an önce ateşin söndürühnesi gereki- yordu. Elinıe ıslakbir çarşafaldını ve ateşi sön- dürnıey e çahşum,ilk denemede başanh olama- dım.Ateşisöndürdüğüm sırada,yan odadan bir bağıru duydum. Aşağıdan Kamber Cakır'm se- sini tanıdım. Zenun katta süoşmışlardı ve kur- tulacak bir defik arıyorlardı. 'Ne olur ölme, bırakma bent' Bir çarşaf salladım. Çarşafi Bırsen Gündüz yakaladL Ashnda yukan çıkabilirdi ama heye- candan, korkudan sohığu kesildi Birkaç kere denedl başaramadı. Çaresizükiçindey dim. Bu sırada kafamı kakhrdun. çatıda beş altı insan gördüm. Onlar atia diyorlardı. Yer düz değildi üstelik çakılabilirdim. Yazgeçtim." Tam bu sırada Cafer Can Aydın ve Aydoğan Yavaşlı'nuı eşlenyle kaldığı boşluğun üstüne enmiş cam parçalan düşer. İçenye temiz oksi- jen girdiğı için Cafer Can Aydın aydır: "Ayağa kalkmaya zoriandna Başardmı veotei- den dışan çıktım. Adamuı biri elimc bir yoğurt turuşturdu. kim var içerde diye sordular. Ben önce eşim var. çoluk çocuk var dedim, poös var mı diye sorunca da uyarukhk ettim. evet var de- dim, polis de var. Öyle deyince iki poKs içeri gjrdi. Lütfîye'yi, Aydoğan ve eşini çıkartnlar. Lütfiye kendinde değildi Seslendim ona, ne ohır ölnıe, bırakma beni dive." Yeni Stvaslar yaşanmasın • ^ j çeriye giren iki polis yukan çıkar ve • I îlhan Cem ErseA'en'lekarşılaşır: • "Tekrar odama dönüp, hava ahnaya • çahştığun sırada içeri iki poüs girdi =^—ı Onlara "Daha önce neredeydinız' diye sordum. büyük bir sessiziik içerisüıdeydüıı. Ortada bir sürii ceset vardı. Şoke obnuştum. Beni de alıp ambulansla hastaneye götürdiiler. Ambulansta kim oiduğunu bilmediğim iki ceset vardt Aglamak, haykırmak istiyordum. SSK bastanesine gittik. Doktorlar Cannna yı muayene ediyorlann. Bir doktorun eks dediğini duydum. İlk önce ne oiduğunu aıüamadım. Bu arada polisler yanıma geldiler. cesetleri teşhis edip edemeyeceğinü sordular. Kabul ettim. İUd Hasret'ti. Neye ugradığımı şaşırmışnm. îkincisine baktun Nesımı Cımen, üçüncüsü BehçetAysan. 'Blz daha ?an$sızız, yaşıyoruz' Bir hemşire Altıok'a serunı takmaya çahşıyordu. Yardım istedi. kolunu tuttum. Metin Altiok iyi görünmüyordu. Dinlenmem için bir odaya gotürdüler. Gözierimi kapatuğım anda ber şeyi yeniden görmeye baslıyordum." Apartman boşluğunda yaşananlar ise Zernn Taşpınar'ın anlatımıyla şöyleydi: "TVde Sms'a ilişkin haberler yayınlanryordu. Ölenlerin ilk sekizinin kinıliğini açıkladılar. Spiker, Behçet Safa Aysan dedi. Arkadaşlara dedim ki bu Behçet o Behçet değiL Onun adında Safa yok. Hepsi ilk önce anlamsızca yüzüme bakular. Sonra gözyaşlarunızı rutamadık. Ağiıyorduk, bağuıyorduk. Ari'yi gördüm. Biz mi şansbydık, yoksa ölenler nu diye sordum. Ali Balkız ağlayarak döndü. biz daha şansstaz. yaşıyoruz dedi." Izleri silinmeyecek... Sıvas 1993'ün üzerinden on yıl geçti. O kara gün, on yaşında olan çocuklar bugün yirmisinde genç delikanlılar, kızlar. Üstelik Sıvas ilk değil. Belki, son da olmayacak. Bir yangın kı. bugün dumanı hâlâ tütüyor. însanlık tarihini anlatan dersler, kitaplar yaİana, yıkma, yok etme gibi "olgularia" dolu. Olaylar, olgular olarak ele alındığı sürece insana ılişkın duygular tarihten siiiniyor, "vahşet" ya da "ölme/öldürme" gerçeği etkisini yitiriyor. Bir başlık olarak bızlen beklıyor; "Sıvas KatKanu", "Sıvas'ta Öldürülen Şairler" ya da "Sıvas'ta Büyük Ayduı KıyTmı" vb. Oysa, tanıklann anJattıklanyla olayın "insan" yanına daha çok yaklaşıyor, yıllar geçmesine rağmen izlerin silinmeyeceğim görüyoruz. Bugün asıl sorulması gereken şu: Türkiye bugün Sıvas için ağlıyor mu? Yoksa kendini büyük bır unutuşa mı teslim ettı? BİTTİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear