22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 HAZİRAN 2003 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER ABDÜLCANBAZ PETROL SAVAŞLARI TURHAN SELÇUK KESPİ EİÎMİE SENİ 11 Eylül saldınsı, Türkiye'nin 'pozisyonunun' belirlenmesi açısından yaşamsal önem taşıyor Banş içindegüçsavaşımıERCANÇİTLİOĞLU -1- 11 Eylül saldınsı önümüzdeki en az 15 yıllık süreci etkisi altına alacak ye- ni bir dünya düzeni kavramını yaşa- ma geçirirken Taleban'ın Afganistan, Saddam'ın Irak'taki pek çok analisti şaşırtan erken çöküşü, yapısal siyasi denge değişikliklerine ivme kazan- dırmaya başlamış bulunuyor. tkinci Dünya Savaşı'nın ardından Rus yayıl- macıhğının durdurulduğu Berlin'in, simgesine dönüştüğü "Soğuk Savaş*ın yüıe Berlin Duvan'nın yıkılarak so- na ermesi ile başlayan yumuşama dö- nemi. 11 Eylül sonrası yeni bir çatış- macı düzleme kaynuş görünüyor. SSCB'nm dağılması, Varşova Pak- tı'nın yıkılması sonucu "Demirper- de"run de varlığını yitirmesi ile orta- yaçıkan "lekkımıpludünya", 11 Ey- lül sonrası kutupsal aynşmaların ye- rini eksen aynşmalanna terk ettığı ye- ni bir düzleme oturmaya başlamış bu- lunuyor. 11 Eylü! saldınsının bir dizi ve bırbiri ile ilintili askeri, siyasi, sos- yal, ekonomik sonuçlara yol açması- nın kaçınılmazlığı karşısında lider ül- kelerin geleceğe dönük stratejilerini yeniden gözden geçirdikleri, var olan koşullann gösterebileceği değişken- liklere koşut olarak yeni projeksiyon- lar ürettiklen "banş içinde güç sava- şımı" biçimınde tanımlanabilecek bu yeni dönemin derinliğine irdelenme- si, eğer hâlâ geç kalınmadı ise Türki- ye'nin yakın gelecektekı "pozisyonu- nun" belirlenmesi açısından yaşam- sal önem taşımaktadır. Yeni ittlfaklar gündemde 11 Eylülün, "teröre destek veren" ve sahip olduğu kitle imha silahlannı (kimyasal, biyolojik, radyolojik. nük- leer) ne zaman, nerede, kime karşı kul- lanacağı konusunda kuşkular bulunan antidemokratik ülkelere yönelik yap- ünmlann yaygınlaşarak sürmesi yönün- de beklenen askeri sonuçlan bir dizı si- yasi-sosyal ve ekonomik değişimlere eşlik etmeye başlamış olup bu değişim- ler artarak sürecek görünmektedir. Askeri güç kullanımının ekonomik güç ile yakın ılişkisi, geleceğe dönük stratejileri örtüşen kimi ülkeler arasın- da yeni ittifaklar, aynşan noktalarda da İcarşı ittifaklar oluşumunu günde- me getirmeye aday görünmektedir. Geleceğin, sonınlanndan anndınlarak küreselleşmiş dünya hedefi, ilk on yıllık dönem içinde doğaldır ki top- lumsal aynşma ve çatışmalann öne çı- karak yükseleceği bir sürecin yaşan- 11Eylül'ün, 'teröre destek veren' ve sahip olduğu kitle imha silahlannı ne zaman, nerede, kime karşı kullanacağı konusunda kuşkular bulunan antidemokratik ülkelere yönelik yaptınmlann yaygınlaşarak sürmesi yönündeki sonuçlan, bir dizi siyasi-sosyal ve ekonomik değişimlere eşlik etmeye başladı bile. . üreselleşmiş dünya hedefi, ilk on yıllık dönem içinde toplumsal aynşma ve çatışmalann öne çıkarak yükseleceği bir sürecin yaşanmasına neden olacak, bu sancılı ve çatışmalı dönem zaman içinde taşlann yerine oturduğu yeni bir düzene ancak ulaşacak. masına neden olacak, bu sancılı ve çatışmalı dönem zaman içinde taşla- nn yerine oturduğu yeni bir düzen ve düzleme ancak ulaşacaktır. Aidlyet ve korkunun kıskacındaki islam Bilgi akışındaki sınırsız gelişmele- rin eşliğinde taşıyacağı kültürel değer- ler, sermaye, mal ve hizmet ile insan unsurlanndakı hızlı ve dramatik deği- şimlerin damgasını basacağı küresel ekonomik ağın, siyasal istikrar sağ- lanmasuıda motor işlev üstleneceği, ancak bu işlevin tüm ülkelere eşit da- ğılımının mümkün olamayacağı dü- şünüldüğünde. sanayi de\Tİminin ak- sine küreselleşme sürecinin çok daha baskıh geçeceği açığa çıkmaktadır. Küreselleşmenin kendi doğal doku ve gelişimine eşlik etmesi beklenen baskıh surece *var olan sorun kay- naklannın" giderilme çabalan da ek- lendığınde, önümüzdeki on beş yıllık dönemin*sancıhve çalkanah" bir dö- nemeç olacağı açığa çıkmaktadır. Kaldı ki küreselleşmiş bir yaşam amaçlanırken kutupsal aynşmanın ye- rini eksen aynşmasına bırakmasının yaratacağı ayn sonuçlar ve var olan kar- maşık ilişkiler sistemi, geleceğin *be- Krleyicive buyurgan güç odaklannm" doğumuna uzanan yolu pek çok ülke için acı verici deneyımlerin yaşanaca- ğı bir arenaya dönüştürecektir. 11 Eylül sonrası yeni dönemin bas- kın unsuru görünürde askeri hareket- lilik olmakla birlikte, gelecekte küre- sel banşı tehdit etmeleri olası, ancak var olan koşullarda bu özelliği sergi- lemeyen kimi ülkeler, teröre destek Atatürk'ün öngörü ve uzgörülerindeki isabetpayı giderekdaha çok açığa çıhyor Ortadoğu J ya laik Türkiye modeli Günümüz dünyasına bakıldığında Atatürk'ün, tartışmasız bir deha düzeyındeki öngörü ve uzgörülerindeki isabet payı giderek açığa çıkmaktadır. Bir inanç sistemi olan dinin, devlet yönetimleri üzerinde belirleyici konuma yükselmesinin sahip olunan "Doğu kültür ve değerler bütünü" içinde tırmanabileceği noktayı yaşadığı dönemde saptayarak önlem geliştirmiş ve laikliğı çağdaş yönetim biçimi olarak belirlemiş oluşu, Atatürk'ün, yalnızca ulusal değil evrensel lider kimliğinin de göstergesi olarak değerlendirüebilir. Türkiye'yi bugün, kendisinin bir katkısı olmadığı coğrafi konumunun dışında ayncalıklı kılan en önemli etmenin îslami kimliğini, çağdaş değerler sistemi ile bütünleyen karşuı Atatürk'ün evrensel boyutunun niçin yükseldiği daha anlaşılır olmaktadır. Bugün yaşadığı siyasal ve •Atatürk'ün günümüzün 'kriz bölgeleri' olan Afganistan ve Balkanlar'a 1930'larda verdiği önem düşünüldüğünde, sonraki dönemlerde bu akılcı politikalann terk edilmesindeki yanlışlann sonuçlan kabul edilemez boyutlara ulaşıyor. "laik yönetim uygulama ve anlayışı" olduğu düşünüldüğünde, Atatürk'ün geçmişten geleceğe uzanan "aydmlanma meşalesinin" yalnızca Türk toplumuna değil pek çok ülkeye rehberlik ödevini sürdürdüğü, ideolojileri yaşamlan ile sınırlı kimi dünya liderlerine ekonomik tüm olumsuzluldara karşın Türkiye'yi "çağdaşlaşma yolundaki ülkelere'' yine de örnek yapan tüm değerlerin, kimi çevrelerce yadsınması ya da küçümsenmesine çalışılan Atatürkçü düşünce sisteminden kaynaklandığı anımsandığında, bu inamlmaz zenginlik ve önemdeki miras üzerinde açılan yoz tartışmalar daha da üzücü olmaktadır. Hele Atatürk'ün, günümüzün "kriz bölgeleri" olan Balkanlar ve Afganistan merkez olmak üzere Orta Asya coğrafyasına 1930'luyıllarda verdiği önem ve oluşturduğu paktlar (Balkan ve Sadabat) ve bu coğrafyalara taşımak istediği modernist akımlar düşünüldüğünde, Atatürk sonrası dönemlerde, uzgörüye dayalı bu akılcı ve atıhmcı politikalann terk edilmiş olmasındaki yanlışlann karşımıza çıkan sonuçlan kabul edilemez boyutlara ulaşmaktadır. odaklannın güç kullanımı ile yok edil- mesinden sonra siyasi yapılannı de- ğiştirmeye zorlanacaklar, özellikle to- taliter nitelikli rejimler bu değişimin öncelikJi hedeflen arasında yer alabi- leceklerdir. Bu bağlamda totaliter ve monarşik rejimlere sahip ülkelerin ge- nelde "İslaıtı" ağırlıklı oluşu. kimi çevrelerde Huntington'un "medeniyet- ler çaüştnasT teonsıni çağnştırarak konu "HnTstiyan-tslam" aynşması ek- senine oturtulmaya çalışılabilecek ve olasıdır ki yapay bir "kutuplaşma" arayışına da gidilebılecektir. Ne var kı küreselleşmenin siyasi ve ekonomik boyutlan, 11 Eylül sonrası ortaya çı- kan yeni güvenlik anlayışı ile birleş- tirildiğinde, yönetim biçim ve rejim- leri açısuıdan aykınlık taşıyan ve bu aykınlıklan "potanshel bir tehdit kay- nağT olarak algılanmaya başlanan ül- kelerin dinsel nitelikleri çok da fazla bir önem taşımamaktadır. Ancak Islamın siyasallaştınlması ve Taleban örneğinde görüldüğü üzere çağdaş değerleri yadsıyan bir radika- lizme kayışı, son yıllarda akrif terör ör- gütlerinin genelde İslam kökenli olma- lan ile birleşririldiğinde, entelektüel düzlemde olmasa bile Batı değerler sis- temine bağlı "orta düzey" halk yığın- lannın gözünde "îslam" bir din olma- nın ötesinde algılanmaya başlanmıştır. Araçlara Içlrllecek acı llaç Bu nedenle her ıki tarafta da dü- şünsel bazda var olan ve kemikleşme eğilimi gösteren dinler aynmının ge- lecekte dinler çahşmasuıa dönüşme- mesi için bu aynlığı besleyen etmen- lerden anndınlması, başlangıçtaki da- yatmacı ve çatışmacı görünümüne karşın son tahlilde banşçıl ve birlik- te yaşamayı öngören bir yaklaşım ola- raİc değerlendirildiğinde "amaç için araçlara" içirilecek acı ilaç daha an- laşılır olabilecektir. Libya. Sudan. Yemen. Suriye, Irak, İran gibi Islami kımliklerini siyasal alana taşıyarak din- siyaset ikilisinı yönetim ve yaşam biçimini belirleyen bir rejime dönüştüren ve bu anlayışı za- man zaman saldırgan boyutlara vardı- ran ülkeler. hıç kuşkusuz tslamın bir anlamda "din dışT algılanarak yargı- lanmasına hizmet etmışler, İslamın suçlanır ohnasında tutum ve eylemle- ri ile belirleyici bir rol üstlenmişlerdir. İslami yaşayışı benimsemekJe birlik- te bunu siyasal amaçlı kullanmaktan kaçınan, uluslararası ılişkilennde ku- rallara uygunluğu öne çıkaran ılımlı ki- mi ülkeler de îslama yönelik suçlayı- cı genellemeden olumsuz anlamda et- kilenmişler, aidiyetleri ile korkulan arasına sıkışarak kaygan bir zemine sürükJenmeye başlamışlardır. 1917 Rus Devrimı'nden sonra dün- yayı etkileyen ikınci büyük kitlesel olay olarak adlandınlan Iran İslam Dev- rimi'nin eşliğinde taşıdığı ve de\Tİm rüz- gârlan ile yükselme trendıne gıren si- yasal İslam ve radikalizmin yayılma- cıhğı, durma, hatta çökme noktasına gel- miş de olsa giderek zayıflayan halka- lann etkileri bazı ülkelerde tortu bı- rakmayı sürdürmekte, özellikle mo- narşik ve totaliter rejimlere sahip ülke- lerde bu olgu daha da öne çıkmakta- dır. Küreselleşmenin gerektirdiği "pro- totip" dışında kalan bu ülkelerin re- jimleri ise yöntem ve işleyişlerinin eş- liğinde getirebileceği olası olumsuz yön değıştirmelerin yaratacağı "risk faktörlerinden'' anndınlmak için, gö- rünen odur kı zaman içinde "çağdaşde- ğerler sistemine entegre" operasyonu- na tabi tutulacaklarve önümüzdeki 15 yıllık dönem monarşik ve totaliter re- jimlerin ampütasyonuna tanıkhk ede- bılecektir. SÜRECEK GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ İşverenler Neden Tedirgin? Sayın Cumhurbaşkanı'nın yeni Iş Yasası'nı yayım- latma ya da bir daha görüşülmek üzere Türkiye Bü- yük Millet Meclisi'ne (TBMM) gönderme yetkisini kullanma süresi 10 Haziran'da sona enyor. Işverenlerin, incelemesüresinin sonuna kadarkul- lanılacağı izlenimini edinmelerının yarattığı tedirgin- lik medyaya yansımaya başladı. Adalet ve Kalkınma Partisi'nı etkilemeyi başaran kesımın, Cumhurbaşkanı engelıni aşmak için psiko- lojik bir savaşıma girdiklenni gösteren konuşmalann ana teması da bu sayede ortaya çıkmaya başladı. iddialanna göre, Iş Güvencesi Yasası'nı geri gön- deren Sayın Cumhurbaşkanı'nın gerekçeleri tutarsız- mış! Bu kesim, ilk yenilgiyi Iş Güvencesi Yasası'nın bü- tün çabalanna karşın 9 Eylül 2002 günü TBMM Ge- nel Kurulu'nda kabulüyle yaşamışlardı. ikinci yenil- gilen de aynı yasanın yüriirlüğünün ertelenmesini öngören 4828 sayılı yasanın bir daha görüşülmek üze- re TBMM'ye gerı gönderilmesi oldu. Ancak yılmadılar, Iş Güvence Yasası'nı kimi ilke- lerini tırpanlatarak, kimi cezalarda ındirimler sağla- yarak yeni Iş Yasası'nın kapsamına aldırmayı başar- dılar. Bütün ümitleri yeni Iş Yasası'nın yürürlüğe girme- siyle ayrı bir yasa olarak düzenlenmiş olan yürüriük- teki Iş Güvencesi Yasası'nın da yürüriükten kalkma- sındaydı. Inceleme süresinin uzamasından duyduklan te- dirginlik biraz da bundan kaynaklanıyordu. • • • Işverenlerin "tutarsız" olarak nitelendirdikleri ve anayasanın ilgili maddeleri anımsatılarak kaleme alı- nan gerekçeden kimi bölümleri alıntılayarak yargıyı okurlanmıza bırakalım. "Çağdaş uygarlık görüşüne ve anayasanın temel felsefesine göre gerçek hukuk devleti, ancak sos- yal devlet ilkesiyle anlam ve içerik kazanır." "Sosyal devlet, bireyiekonomikyaşamayenik dü- şürmeyen, güçsüzleri güçlüler karşısında korvyarak gerçek eşitliği, yani sosyal adaleti, sosyal güvenliği ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet- tir. Devlet sosyal niteliği nedeniyle, birey ile toplum arasında denge kurmak, emek ve sermaye ilişkile- rini dengeli olarak düzenlemek, özel girişimcinin gü- venlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlarken, ça- lışanlann güvence içinde insanca yaşaması ve ça- lışma yaşamının kararlılık içinde gelişmesi yönünde ekonomik, mali ve sosyal önlemleri alarak çalışan- lan korumak zorundadır." • • • Bu gerekçelerin kapsamına, yeni Iş Yasası'nın ki- mi maddelerinın de girdiğıni söylemek sanınz yanlış olmaz. Iş Yasası'nın, götürecek olduğu kazanılmış haklar- dan bir bölümünü özetlersek ortaya çogunlukla iş- verenden yana bir çalışma hukuku çıkanlmak iste- nildıöinı de anlayabiliriz. • Işyeri tanımı değıştirilerek, işverenin tüm işyer- lerinde çalışmakla yükümlü bir işçi tipi yaratılmıştır. • Işçiler, alet-edavat ya da makıne parkı gibi alınıp satılır, hatta kiralanabilir robotlar konumuna indir- genmiştir. • Çoğu üzerine çalışma gibi, Sosyal Sigortalar Ku- rumu Yasası'nca (SSK) aranan prim gün sayılannı ger- çekleştirme, dolayısıyla da hem sağlık yardımların- dan hem de yaşlılık aylığından yararlanma olanağın- dan yoksun kalma tehlikesi ile karşı karşıya bırakıl- mışlardır. • Haftalık çalışma saati toplamında yaratılan be- lirsizlik, haftalık ve yıllık izin kullanılmasını engelleye- cek kötü niyetleri özendirecek niteliktedir. • Ücretsiz izin uygulaması istisna olmaktan çıka- nlarak genelleştirilmiştir. • Iş güvencesınin uygulanacağı işyeıieri için 30 iş- çiden fazla işçi çalıştınlması koşulu getirilerek SSK kapsamındaki işçilerin yüzde 75'e yakınının güven- ce kapsamı dışında bırakılması sağlanmıştır. • • • Sosyal hukuk devleti ilkesine aykın daha pek çok yönü bulunan yasadan hoşnut olan işveren kesimi- nin tedirginliğini anlamak zor değil. Ama yanılgılan, tek başlarına yaşadıklannı ve ışçilerine ulufe dağıt- tıklarını sanmalarından kaynaklanıyor. oerinc(a cumhuriyet.com.tr. ADD'den Almanya'da etkinlik: Küreselleşmenin hedefi ulus devlet İstanbul Haber Seni- si - Yargıtay Cumhuriyet Onursal Başsavcısı Viı- ralSa>"aş. "Küreselleşme kavramı empenalizme verilen \«ni bir ad, gj>di- rilen yeni bir küıfnr. kü- reseDeşme>i da\ataniarm en bmükengeli Atatürk- çülük ve ulus deviettir" dedi. Almanya Atatürkçü Düşünce Derneğı'nce (AADD)"19MayısAta- türk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı" haftası nedeniyle Almanya'nın çeşitli İcentlerinde etkin- liklerdüzenlendi. Etkin- liklerde konuşan Vural Savaş, Avrupa BirliğTnin büyük üyelerinin, "Ke- maUzmlcAB'yegiremez- siniz" şeklindeki resmi ifadeleriyle, Atatürkçü- lük ve ulus devlet konu- sunda en duyarlı kurum- lanmızdan olan Türk Si- lahlı Ku\"vetleri'ni yıp- ratmaya çahşuklannı söy- ledi.Emekli Tümgeneral OsmanÖzbekde.u 1989 \ıh sonunda Sovyetkr Bir- ligi'nin yıkılması, fletişun- de ve bilimdeki devrim niteüğindeki geüşmeler, ABD'nin kayıtsız şartsız söz sahibi olduğu bir or- tam j'aratü" diye konuş- tu. ABD'nin, sıkı ilişki- ler içinde olduğu bazı AB ülkeleriyle birlikte, bor- sayı bir dünya kumarha- nesine dönüştürdüğünü anlatan Özbek, "Gezege- nimiz paravla satuı ab- nan bir meta haline so- kuldu. Özellikle güçsüz ülkderipara\1aişgaleden ABD, Birleşmiş Millet- ler'i hiçe sayıyor. ABD, çokuluslu şirkederle gir- diği ve sömürdüğü ülke- lerde, ulusallıkve üniter- Kkistemi\ı or''dedi. AADDGenelBaşka- nı Dursun Atılgan ise "19 Mayıs'ı stadvnm- lardan kurtaralun" di- yen Milli Eğitim Baka- nı Hüseyin ÇeKk'i eleş- tirerek, "19ÂIayıs'man- lamını kavramak için, 84 > ıl öncesinin tarihsel ve toplumsal koşullan- m anlamak gerekir. Mil- li Eğitim Bakanı bunu kavTayaınaınış'' dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear