22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 » HAZİRAN 2003 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Diizeni sorgular mı? TBMM Yolsuzlukları Araş- trma Komısyonu'nun çalış- malan, herne kadar AKP üst yönetimıne yönelen savları unutturma amacına yöneltil- mek istense de önemli bir iş- levi yerine getirdi ve DSP- IVHP-ANAP koalisyonu dö- neminde ulusun çıkarlan ile taban tabana zıt, hazineyi milyariarca dolar zarara so- kan ve unutulması olanak- sız, unutturulmaması gere- ken uygulamaları yeniden gündemetaşıdı... 0 dönemde özellikle ener- j i sektöründe yalnızca yol- suzluk suçlamalan doruğa tıımanmakla kalmadı, bu çok stratejik alan ulus ötesi ener- j i tekellerinin isteklerine uygun yeniden yapılandınldı. örne- ğin, Enerji Piyasası Düzenle- me Kunjlu (EPDK) o dönem- den bir kalıttır. SBF öğretim görevlısi Seyhan Erdoğ- du'nun, bugün çevresinde- ki tartışmalar gıderek yoğun- laşan bu kurula ilişkin belir- lemeleri çok ilgrçekici: "EPDK, yap-işlet-devret ve işletme hakkı devri uygu- lamaları kapsamında başvu- racağı çözüm yollannı ve sek- tördekiyeni özelleştirme stra- tejilerini ulus ötesi danışman- lık kuruluşlanna ihale eder- ken yönetmeliklerin hazırlan- masında bile yabancı uzman istihdam etmektedir. EPDK, Orta ve Doğu Avrupa ülke- leri, Balkan ülkeleri, Kafkas- ya, Orta Asya ve Rusya Ener- ji Düzenleme kurullan ile bir- likte Enerji Düzenleyicileri Bölgesel Örgütü'ne üyedir. Bu bölgesel örgüte destek veren kuruluşlar ise ABD Uluslararası Kalkınma Ajan- s/ (USAID), ABD Hizmet Ku- ruluşlan Düzenleyici Kurul Yöneticileri Ulusal Derneği (NARUC) ve Soros Vakfı'nın Yerel Yönetim Gihşimi'dir." Enerji alanındaki yolsuz- luklar elbette araştırılmalı, hatta sorumluları gerekirse Yüce Divan önüne mutlaka Çikanlmalı, ama sektörde ku- rulan garip ve çıkarlarımıza aykın düzen de sorgulanma- lı. AKP iktidarı bu sorgula- maya yanaşır mı? Hiç sanmı- yoruz... Diinden Bugüne Milliyet'in Amerika'da ya- şayan yazan Yasemin Çon- gar, geçen haftaki bir maka- lesinde şu saptamaya yer verdi: "ABD yıllardır yakın müttefiki olan, birçok yerde omuz omuza görev yaptığı Türk ordusunun dünyaya ba- kışının, anti-Amehkan, anti- Batı, anti-globalist ve üçün- cü dünyacı tonlar kazandığı kuşkusu içinde." Türkiye'de Milli Güvenlik Kurulu baskıcı 12 Mart dö- neminde de vardı, ABD'nin "bizim oğlanları"n\n (our boys) 12 Eylül döneminde de... Ister istemez insanın aklı- na takılryor işte: MGK'nin ge- nel sekreterinin asker köken- li olmasından neden o yıllar- da rahatsızlık duyulmuyor- du da bugün duyuluyor? IŞIK KANSU Yanıltılmış yanıtÇevre Bakanlığı yetkililerine, Türkiye'de kamu denetimi olmadan maden çıkarma- sına olanak sağlanmış bir yabancı şirke- tin, kendi çıkanna uygun hazırladığı "Ma- dencilik Atık Yönetmeliği" taslağının yü- rüriüğe girmesi için kimi bürokratlarla iş- birliği yapıp yapmadığını sormuştuk. Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşarı Hasan Sankaya dan aynı gün gelen ya- nıtta, yazımızın gerçekleri yansıtmadığı ile- ri sürülüyor. Sankaya, konuyla yakından, hatta gö- nülden ilgilenen çevre bürokratları ile ko- nuşmadan, onlara danışmadan, daha doğ- rusu onlara inanarak bu açıklamayı çok ive- di yapmış olmalı... Çünkü, Çevre Bakanlığı'nda herkes bi- liyor ki, Türkiye'de maden çıkaran bir ya- bancı şirketin Ankara'daki temsilcileri "Ma- dencilikAtık Yönetmeliği"taslağı hazırla- mışlar, kimi bakanlık bürokratlan ile görüş- müşler ve taraflar taslağın yürürlüğe gir- mesi için uzlaşmışlardır. Yalnız bakanlıktakilerde değil, yukanda- ki bilgileri Çevre Bakanlığı bürokratlarına ileten ve onları uyaran CHP Enerji Komis- yonu üyeleri de gelişmelere yakından ta- nıklık etmişlerdir. Bu durumda, ortada bütün olup biteni tek bilmeyen bir kişi varsa eğer, o da ale- lacele "yazınız gerçeklere aykındır" açık- laması yapan Müsteşar Sayın Sankaya'dır. Sayın Sarıkaya'ya bir not daha: Yanıt yazınızda "ülkemizde kamu denetimi ol- madan maden çıkaran hiçbiryabancı şir- ket bulunmamaktadır" diyorsunuz. Bu sa- vınızda da yanılıyorsunuz. örnek isterse- niz o da hazır: Ovacık'ta altın çıkaran Normandy şirke- ti tarafından bundan bir süre önce köşe- mize gönderilen biraçıklamayagöre, "ma- dende üretilen doçe külçeler, işletme yet- kilileri tarafından tartılarak ağırlıkları bir tutanaöa geçihlmekte ve de üretim mik- tarian Istanbul Altın Borsası'na raporedil- mektedir." Yani, Normandy şirketinin madenden ne kadar altın çıkardığının belirlenmesi ve madenin tartılrnası aşamasında hiçbir ka- musal "cfenef/m"yoktur. öyle anlaşılıyor ki, bakanlığın yabancı şir- ketlerle işbiriiği yapan çevre bürokratlan bu konuda da Müsteşar Sankaya'yı yanılt- mışlar. Adam;1990'lıyıllarda "Dünyada hiçbir lider sonsuza kadar yaşayacak bir ürûn vermedi. Oysa Incil ve Kuran hâlâ veriyor. Mustafa Kemal'/n başına gelen de farklı değildir. Ama kendisine güven duyan Türkiye, Islamın günlük yaşamındaki yerini yeniden düşünebilmelidir. Islama dayalı siyasi partileri daha fazla siyasileşmeye, partamentoya katılmaya çekebilirsiniz, bu çok değerii olur" demiş ve dediklerinin birçoğu adım adım Türkiye'de gerçekleştirilmiş. Ajan çağırmamn bedeli Adam, hakkında soruşturmalar yürütüldüğü bir süreçte Amerika'ya kaçmış emekli vaiz Fethullah Gülen adına VVashington'da düzenlenen toplantılarda konuşmuş. Adam, Cumhuriyet düşmanı. Adam, yıllardır Türkiye'ye laiklik yerine "ılımlı Islam" öneriyor. Adam, ABD'nin emperyalist çıkarlannın sözcüsü. Adam, geçmişte ABD'nin Istanbul Başkonsolosluğu'nda istihbaratçı olarak çalışmış. Adam, Amerika'nın merkezi haber alma örgütü CIA'nın üst düzeyinde görev yapmış. Adam, Graham Fuller... Bu adamı, hiçbir akademik özelliği bulunmayan bu ajanı; ODTU Uluslararası llişkiler Bölüm Başkanı, hem de Türkiye-Avrupa Vakfı yönetim kurulu üyesi, hem de daha birkaç ay önce "Kıbns'ta statüko çözüm değildir. Hem Kuzey Kıbns hem de Türkiye halkının AB üyeliğine ilişkin yaygın taleplerinin karşılanması Kıbns sorununun çözümüne bağlıdır" içerikli bildiriye imza atmış olan Prof. Dr. Atilla Eralp, konferans versin diye okuluna davet ediyor! Aynı Atilla Eralp, ta Amerika'lardan çağırdığı konuğu öğrencileri tarafından salondan kovulmuş bir profesör olmanın ayncalığını da yaşıyor. PakeÜerin Gölgesinde Prof. Dr. NECLA ARAT 3 Kasım 2002'deyapılan ge- nel seçimlerden sonra göreve başlayan AKP, seçim öncesin- de halka verdiği sözleri, örne- ğin milletvekili dokunulmazlık- larını sınırlandırma; yolsuzluk- lan önleme; işsizliği ve yoksul- luğu yenme vaatlerini tutmadı. Aradan geçen 7 ay zarfında yoksulluk, açlık, işsizlik, ada- letsizlik ve umutsuzluğu yen- me konusunda hiçbir somut adım atmadı... Ama bütün bun- ları çözecek bir sihirli değnek söylencesi olarak halka sunul- maya çalışılan Avrupa Birli- ği'ne giriş için ve güya Türk demokrasisini ikinci sınıflıktan kurtarmak için paket üzerine paket hazırladı. Başbakan Erdoğan, 20-21 Haziran'daki Avrupa Birliği'nin Selanik zirvesine 6. Uyum Pa- keti'nl alelacele Meclis'ten ge- çirmiş ve 7. Uyum Paketi' nin taslağını da hazırlamış olarak gitti. 6. uyum paketi ile iki önem- li uluslararası sözleşme, (Eko- nomik, Sosyal ve Kültürel Hak- lar Sözleşmesi ile Sivil ve Si- yasi Haklar Sözleşmesi) AKP'nin iktidannda Meclis'ten geçirilerek yasalaştınldı. Sivil ve Siyasi Haklan Sözleş- mesi'nin 27. maddesi etnik ve dini grup mensuplannın hakla- nnın verilmesini öngörüyor. (Bu maddenin Türkiye'nin özgül koşullannda etnik ve dinsel te- rörü teşvik edebileceği kaygı- sını taşıyoruz.) Ayrıca her iki sözleşmenin ilk maddelerinde yer alan self-determinasyon il- kesi şöyle dile getiriliyor: "Bü- tün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtası ile halklar, kendi siya- sal statülehni serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbest- çe sürdürebilirier." Her ne ka- dar Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 1970'te kabul etti- ği 2625 sayılı Uluslararası Hu- kuk llkeleri Bildirgesi'nn "Hü- kümeti halkının tümünü tem- sileden ülkelerin toprakbûtûn- lüğü ve siyasi birliğini bozucu hiçbir eylem yapılamaz" hük- mü bir güvence gibi gösteril- meye çalışılıyor ve bu iki söz- leşmenin kendi kaderini tayin edecek halklar olarak sömür- geleştirilmiş ülkeleri kapsadığı öne sürülüyorsa da Türkiye'nin uyanık davranmasını gerektiren önemli sorunlar var. örneğin A\njpa Pariamentosu'nun DEP milletvekillerinin yargılanmala- n konusunda 15 Aralık 1994'te aldığı kararı hiç unutmamak gerekir. Avrupa Pariamentosu bu karannda "Türk hükümeti- nh ülkenin tümünü temsil et- rmdiğini, self-determinasyon hakkının bize karşı kullanılabi- leceğini" kabul etmişti. Esa- sen Avrupa Pariamentosu, yıl- lardır yapılagelen yoğun propa- gandalar nedeni ile Kürtleri halk olarak kabul etmekte... Ülkemiz, köktendinci terör- den de etnik terörden de çok çekti. Türk Silahlı Kuvvetleri, yani ordumuz bu her iki tehli- keli akım karşısında en güçlü güvencemiz oldu ve yoğun bir mücadele verdi. Ama şimdi 7. uyum paketine bakıyoruz ve Silahlı Kuvvetler'in gücünün azaltılması girişimleri ile karşı- laşıyoruz. Anayasal bir kuru- luş olan Milli Güvenlik Kuru- lu'nun sivilleştirilmesi, savun- ma bütçesinin kısılıp denetim altına alınması, Türk ordusunun işlevlerinde değişiklikler yapıl- ması isteniyor. Dinci basının zil takıp oyna- yarak desteklediği ve "Devlet işleyişini sivilleştirip demokra- tikleştirecek bir devrim" diye nitelediği 7. uyum paketini al- kışlayan bazı "yehi misyoner- ler" de "Türk demokrasisini ikinci sınıflıktan kurtarmanın yolu, MGK sekreterliğini ve Milli Savunma bütçesini doğ- ru raya oturtmaktan geçer" di- ye fetva veriyorlar. Bazıları da Avrupa Birliği'ne uyum paket- leriyle Türkiye'nin "evinin içini derleyip toparladığı" görüşün- de. Bu görüşten yana olanlar şimdi yeni ve tehlikeli bir oyu- nun alıştırma ve pazariaması- na başlamış bulunuyorian "Do- ğu ve Güneydoğu'daki dağlar- da Ankara'dan haber bekle- yen bir avuç genç (yani terö- rist), düze insinmiş"; ayrıca "Kuzey Irak'ta sayıları dört-al- tı bin arasındaki Türkiye'den gitmiş gruba (yani teröhstlere) 'yurda dön' çağrısı yapılsın- mış". Onlardasilahlannı bıra- kıp Türkiye'ye dönsünlermiş. Zaten ya genel af ya da siyasi afla aklanıp paklanıp ABD'nin koruması altında bölgelerinde güvenli yaşayıp siyaset yapa- cakları ortam oluşturulacak- mış. Bu arada ABD, PKK-KA- DEK'lilere Türkiyede mevcut haklann daha da genişletilme- si için devrede olacaklan, ge- rekirse bir genel affın da gün- deme getirilebileceği" konu- sunda sözvermiş. Buterörist- lerin kurbanı olan onbinlerce gencimizin acılı aileleri şimdi şu soruları soruyor: "Türkiye Cumhuriyeti, Av- rupa Birliği'nin ve ABD'nin mandası mı oldu?" "AKP te- röristleri aklamak için mi kurul- du ve iktidara getirildi?" "Ulusalcılar, tüm bu çürü- müşlüklerin ve ihanetlerin üze- rine gitmek için gerçek ulusal- cı çizgide ne zaman bineşecek- siniz?" KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak <ı turk.net ktıt 0nunA- /t/i Çok #/ ÇİZGtLÎK KÂMtL MASARACI HARBÎ SEMİH POROY semihporoy(â yahoo.com HAYAT EPtK TİYATROSU-Afusx4E4 ÇOLUK ÇOCUĞUM RIZKINI KAHVEUERDE ÇAYA HARCAMAK NEYMİŞ &ÖRÜRSÜN SEN «. TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKAN 28 Haziran ıcınc.mumtaz-arikan. com MALATYA ASLİYE 2. HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2002 689 Davacı Mehpare Aksoy vekılı Av. Necatı Karabay tarafından davalı Arif Aksoy aleyhine açmış olduğu nafaka arttınlması davasında; Bütün aramalara rağmen tebliğe yarar açık adresi tespit edilemeyen davalı Arif Aksoy'a dava dilekçesi tebliğ edilemediğinden tebligatın ilanen yapılmasına, duruşmanın 12.8.2003 günü saat 9.1 7 'ye bırakılmasına ka- rar verildiğinden, HUMK'nin 509 ve 510. maddeleri gereğince ibraz et- mek istedikleri delıllen ile birlikte duruşmaya gelmediği takdirde ayn- ca gıyap karan tebliğ edilmeksizin duruşmamn gıyaplarında sonuçlan- dırılacaâı dava dilekçesınin tebliği yerine eeçerli olmak üzere ilanen du>-urulur. 20.6.2003 Basın: 31168 TEODORA'NIN ÖLÜMÛ.. SUGÜhl, ÜHLÜ B'lZAUS İMPARATOBİÇESİ TBODOKA, İSTANBUL'PACcc »JS:mKrnNC PL E} <&><J- S22 'DE JUSTİMYBN ILS Et/LEHEAJ TEGDO&4, SEŞ Y/L SONRA,EÇİNİN 7XHp* SEÇMESİYLE /M- PAB/irORİÇE OLMUfTV. TA&HE, ZAYIF KA&Ak- TE/ZJ.İ EÇİhii DENETLİYEfJ VE PERDE GEISİSİNOEN PEVLET YÖMETEN KADIN OLA&AK GEÇEM TEO- OORA 532 'PEJCl NİKA AYAKLANMASi'HIH B4S77- fÜLMÂSINPA SAf eOLÛ OYHAMrfT/- TEOOOeA, gİRÇD*: rARİHÇİYE SÖSE, YOKSUL B/£ &İZAUSU AİLENİN AmİSrUK YAPAfJ MZIYKEN JUST/NVEN- LE 7#AI/ÇM/Şr/.. YA2AZ ARTHUR fiOESTL&Z İSE ONUN, J-ÜSTWYEAJ'£ SELİN GÖHDER.İLEN BİR UA2AR. -TÜRK PRENSESİ OLDUSuHU SAVUMA- CAKT/IS/. C'OMJÇÜHCÜ KABİLE" KİrABl..~) SAGNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU 'Sultanlarla Vals...' Uzaklardan gelen aheste-beste tren sesleri, Boğaz kıyılanndaki yaz düğünlerinden yankılanan havai fi- şekler, martılar ve ezan sesleri arasında izledik "Sul- tanlaıia Vals" konserini. Konser içinde konseryani. Istanbul'a adanmış, eski Istanbul'u anlatan "Boğa- ziçi Mehtaplannda Sultanlarla Vals" konserinin için- de Istanbul'un kendi konserini de dinlemiş olduk böy- lece. Ama etkileyici olan yalnız bu değildi. Bir defa Arkeoloji Müzesi... Müzenin lahitler, eski Yunan heykelleri ile çevrili bahçesi... O ne görkem öyle? Inanın kendimi çimdiklemek istedim: "Burası gerçek mi? Ben şimdi gerçekten burada mıyım?" diye. Hani vardır ya. Dış atmosfer ile iç dünyanız ara- sında birden beklemedik bir "kenetlenme", "ahenk" oluşur. Etrafınızdaki çevre ile kendinizi tamamlanmış, bütünlenmiş hissedersiniz. öyle. Arkeoloji Müze- si'nin bahçesinde bunu hissettim. Mükemmel bir "sihir" ve "büyü" anıydı. Bu müzeye en son çocukluğumda gitmiştim. Ta- mamen unutmuşum. Binanın neo-klasik tarzda şa- şırtıcı bir mimari bütünlüğü, etkileyici bir anıtsal ihti- şamı var... Gülhane Parkı ile Topkapı Sarayı'nın asır- lık ağaçlan arasına gizlenmiş bir kesişme noktasın- da karşınıza çıkıyor. Batı ve Doğu'nun bu kadar yan yana, bu kadar iç içe geçtiği bir başka mekân yeryü- zünde yok belki. "İki dine hükmeden besteci..." Araştırmacı, müzikolog, besteci Emre Aracı yöne- timindeki "Istanbul Oda Orkestrası"; klasik müziğin Osmanlı Sarayı'ndaki ilk örneklerini bize işte böyle bir mekânda dinletti. SuKan Abdülaziz, Sultan V. Mu- ratgibi Osmanlı sultanlarının bilmediğimiz besteleri- ni; Guatelli, Donizetti gibi saraydaki "Italyan Pa- şa "lann Istanbul'dan esinlenerek besteledikleri eser- leri, ortak bir programda ilk kez bir araya getiren kon- ser, müziğin derinliğinden çok Osmanlı'nın Batılılaş- ma serüveninin kültürel arka planını sergilemek açı- sından ilginçti. 19. yüzyılda Batı'ya yüzünü dönen yalnız Istanbul ol- mamış bir defa. Kaçınılmaz bir "buluşma" yaşanmış. Bunu çok net görüyorsunuz. Avrupalı sanatçıiann da -bugünkünden çok daha büyük oranda- yüzlerini çe- virdikleri, etkilendikleri bir mezkezmiş o yıllann Istan- bul'u. Franz üszt gibi dönemin tanınmış müzisyenle- ri Istanbul'dan gelip geçmiş, besteler yapmışlar. Ünlü opera bestecisi Gaetano Donizetti, Sultan Abdülmecid'e cülusu için bir askeri marş bestele- miş. Padişah da altta kalmayarak Donizetti'yi "nişan- ı iftiharla ödüllendirilmiş. ödülünü Osmanlı Impara- toriuğu'nun Paris Büyükelçiliği'nde alan Italyan bes- teci, bunun üzerine şu sözleriyle tarihe kayıt geçmiş: "Napolyon iki asra hükmetti. Bense iki dine!" Bu anekdotlan "şef" Emre Aracı'dan öğrendik. Programdaki parçalann çoğunu tek tek araştırarak mü- zik kütüphanelerinden bulup çıkaran Aracı, özenle her parçanın takdiminı yaptı, ayn ayn öykülerini anlattı. Konser sonunda kendisine sunulan kırmızı gülleri de karşısında oturan Neslişah Suttan a anmağan etti. "Istanbul'u konuşturan" festival... Ensesinde topladığı inci rengindeki saçlannı büs- bütün ortaya çıkaran inci küpeleri, üç sıra inci kolye- si, lacivert pantolon takım, lacivert çanta ve kırmızı şa- lı ile protokol sırasında bir "sfenks zarafetinde" otu- ran Neslişah Sultan gecenin yıldızıydı. Ancaktüm göz- leri üzerinde toplayan Neslişah Sultan, "mesafeli ve alçakteiden" diyetanımlayabileceğimiz bir üslup için- de, etrafını saran gazetecileri birkaç fotoğraftan son- ra uzaklaştırdı: "Çocuklarbu kadar yeter!" Haneda- nın sesini de -bu meyanda- ilk kez duymuş oldum... "Boğaziçi Mehtaplannda Sultanlarla Vals" Istanbul Festivali'nin son konserlerinden biriydi. Istanbul'un "tılsımlı mekânlarda" -Ayasofya, Aya Irini, Arkeoloji Mü- zesi- birbirinden hoş, birbirinden görkemli konserler izledik. "Tokyo Yaylı ÇalgılarDörtlüsü", "LesMusici- ensdu Louvre-Grenoble", "CeciliaBartoli", "Sultan- larla Vals" bu yıl izleyebildiğim konserier arasında "do- ruk" diye niteleyebileceğim bir müzik yolculuğu sun- du. Sırada "Lorin Maazel" var. Arkadan da caz festi- valinin "Yıldız Sarayı'ndaki" açılışı... Festival bu haliyle artık yalnız bir müzik festivali değil, Istanbul'u konuşturan" ve modern anlamda "yaşatan" bir şölene dönüştü. Yurtdışına da biraz da- ha açılabilse! BULJVL4CA SEDATYAŞAYAN 1 2 3 4 5 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDANSAĞA: 1/ Bir halkın tüm dünyaya yayılması. 2/ 2 Her yiyeceği canı çeken... Iskoç erkekle- rinin giydiği kısaeteklik.3/ Kastamo- nu'nun Pınar- başı ilçesinde- ki ünlü kan- yon... Kayak. 4/ Tür- kiye nin batıdaki en uç noktası olan ve Gökçeada'da bulu- nan burun. 5/ Edir- ne'nin bir ilçesi... Hollanda'nın plaka işareti. 6/ Paramızı simgeleyen harfler... Olumsuzluk belirten bir önek... Anado- lu'da kurulmuş eski uygarlık. 7/Bağışlama... Man- da yavrusu. 8/ Isparta'nın bir ilçesi... Bir nota. 9/ Bakımlı küçük orman... Osmanlı devletinde, taş- radaki nüfuzlu ailelere verilen unvan. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Manisa'nın Kula ilçesi yakınındaki, dik ya- maçh çok genç volkan konilerine verilen yerel ad... " — gerdan üstüne bir de ben gerek"' (Karacaoğ- lan). 2/ Yapma, etme... Yayla. 3/Birarayagetiril- miş coğrafya haritalan derlemesi... Kadınlann süs için gözkapaklarına sürdükleri boya. 4/Diyar- bakır'ınbir ilçesi... Bir gösterme sıfatı. 5/Çokbil- gili. 6/Yön göstermek için belli yerlere konulan işaret... Bir haber ajansının kısa yazılışı... Avuç içi. 7/Zarara uğrama tehlikesi... Yabancı. 8/Mo- bilyacılıkta ve otömobil koltuklannın kaplanma- sında fcullanılan döşemelik biı*|ûımaş cinsi. 9/ Boru sesi... Bir mantarla bir süyoSununun ortak yaşamasıyla ortaya çıkan bitkileri» genel adı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear