25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 HAZİRAN 2003 ÇARŞAMBA OLAYLAK VE GORUŞLER Yalancılar ve Hırsızlar LYNDON H. LAROUCHE Jr, Amerika'da- ki Demokratik Parti'nin üyesi ve iktisatçı. Son seçim ön- cesi, başkanlı- ğa aday olmak ' • isteyenler arasında ad» geçrriişri, ama ol- madı. Bu kez, kararlı çjörünüyor ve şim- diden dünya turuna çıkıp dış politika konusunda bilgi toplama peşinde. Dün, Ankara'daydı ve Ticaret Odası'nın bü- yük salonunda konu^tu. LaRouche, çeyrek yüzyıldırdünyada uygulanan "monetarist", yani paraylaoy- nayıp para kazanma smaçlı politikala- rın baş düşmanıydı ve- yıllarönce "Eko- nomi Konusunda Her Şeyi öğrenmek istiyorsunuz, öyle mi?'" adıyla "ders ki- tabı" sayılabilecek yapıtıyla ün kazan- mıştı. Ama "öğretmeh: istedikleri öğre- nilmeyince" bugünkü durumlar ortaya çıktığı içindir ki, son krtabı "Hah Şimdi, Ekonomi öğrenmey& Hazır mısınız?" adını taşıyor. Ankara'daki konuşrnası da, Londra ve New York ideologlaınnın IMF ve Dün- ya Bankası'na uygulattıkları bu çeşit politikalaria Üçüncü Dünya ülkelerinin ne durumlara sokuldu-ğu ve bu durum- lardan kurtulmak için neler yapmak ge- rektiği üzerineydi. Ama, Türkiye'den örnekler vermek için yeterli bilgisi yoktu. Ne varki, küreselleşmeci politikalara karşı çıkarak günün ticaret dünya- sındada pekâlâ "ulusalcı" olunabilece- ğini gösteren Ankara Ti caret Odası Baş- kanı Sinan Aygün, sunuş konuşmasın- daki tek örnekle, aynı politikaların bu ül- kedeyarartığıacıklıtabloyuolancaaçık- lığıyla ortaya koymayı başardı. AÇI MUMTAZ SOYSAL örnek, ünlü "saadet zinci- ri"ne ilişkindi. Yani, serbest piyasa, yüksek enflasyon ve oynakkurorta- mında dıştan sıcak para ge- tirip kurun yüksek olduğu dönemde Türk Lirası'na çevirerek devlete borç verme, sonra yüksek faizin getirisini kurun düş- tüğü günlerde yabancı paraya çevirip yaklaşık bir buçuk yıl sonunda üç misli zengin olarak dışa aktarma becerisini gösteren bir örnek. Sayın Aygün'ün söy- lediğine göre, Türkiye'de, sadece on do- kuz aylık sürede, bir milyon doları üç milyon dolar yapıp götürmek mümkün- dü. Oysa, hiçbir şey yapmadan sadece faiz yoluyla aynı parayı üçe katlayabilmek için Avrupa'da seksen, Amerika'da sek- sen beş, Japonya'da doksan yıl bekle- mek gerekiyordu! Asıl ilginç olan, gelecek Amerikan seçimlerinin başkan adayınca şim- diki başkanın Irak politikası için söyle- nenlerdi. LaRouche, oğul Bush için düpedüz "gehzekâlı" dedi, son savaşı "petrolhır- sızlığı" olarak nitelendirdi, Başkan'ın adamlarını da "şeytanın çocukları" ve "iğrenç yalancılar sürüsü" diye adlan- dırdı. Ona göre, 11 Eylül olayı ABD'nin içinde planlanmış bir iktidar darbesi, Başkan Yardımcısı Dick Cheney sa- vaş çığlıkları atan bir mağara adamı, Paul Worfowrtz'le Richard Perte de Hit- ler Almanyası'ndan esinlenen birerfa- şistti. Tabii, kendisinin böyle söylemlerle bugünün Amerikası'nda nasıl seçim ka- zanabileceği de büyük birsoru işaretiy- di. Ağıt II Sanyer'in insan işi poğaçalarını anmayayım. Çünkü doğal nimetlerini sayıyoruz. Arkadaki koca dağlanndan billur sular sızar ve vadinin ulu ağaçlan altında insanoğluna erişirdi (Hünkâr-Çırçır, Şifa ve Kestane sulan). Yeniköy'ün çirozu ünlüydü. Neden bilir misiniz? Güneşi ve rüzgân dolayısıyla. Çelik GULERSOY G eçen yazımda (5 Ha- ziran 2003) İstan- bul'un yitirdiğimiz doğal nimetlerinin ge- nel bir anlatımını vermeye ça- lıştım. Bu bölümde "topogra- fîk" olarak bir liste yapacağım. Eski Istanbullular bu dökümü, yetersiz bulabilir ve ona çok şey ekleyebilirler. Ama bu kadan bile, neredenne- reye geldiğimizin yeterli bir öze- ti olabilir: Küçükyah'dan başlayıp Kadı- köy'e doğru gelelim. Bu kıyılar, birkaç bin yıl boyunca, bir balık cenneti olmuştur. Bizim kuşak- tan bile çok kişi, ıstakoz dahil ol- mak üzere, kefal ve kırlangıç gi- bi en lezzetli balıklan elleri ile tuttuklanru anımsarlar. Kalamış Koyu ve kıyılan, bugün, apart- manların altı çürük bir yığıntısı- na sahnedir. Düne kadar, yani 1960'h yıllara kadar bu sazlık bölge, sepetleri ile ünlüydü: Ka- rides toplamak üzere. Gece lü- fer avlanırdı, mıdyesinin lezze- ti ise ünlüydü. Küçükyalı-Kadıköy arası. 20. yy. başında, halka plajlanru da su- nar olmuştu. Tertemiz dalgalar, insanlara sağhk ve mutluluk ta- şırdı. Süreyya Plajı, parah kesi- me, Idealtepe ise halka mahsus- ru. Bu aynm, banliyö trenlerin- de bile belli olurdu. Öbür plaj- lar, Suadiye, Caddebostanı (2 ta- ne), Fenerbahçesi ve Moda'day- dı. Salacak'ta Boğaz'a döndük- ten sonra. Üsküdar'ın arka ya- maçlan bizden önce üzüm cen- neti imiş. Semtin adına bakın: Bağlarbaşı. En güzel çavuşüzü- mü orada çıkıyor. Üsküdar, yo- ğunca bir yerleşim yeri. Ama Küçüksu'da doğa tekrar konuş- maya başhyor ve kimseye söz bırakmıyor: Kıyıda yatak gibi kumlu birplaj ve arka çayırda bin renkli kır çiçekleri. Buraya ba- harlan kazanlarkurulup, arkalar- daki tarlalann mis gibi sütlü mı- Yepyeni bir sistem biz.card. Tedarikçiyle bayiler arasında trik-trak çalışarak çek-senet sisteminin sıkıntılarına son veriyor. Karşılıksız çek yok, nakit sıkıntısı yok, öğlen 12'ye kadar ödeme yetiştirmek yok. Üstelik biz.card işlemlerinizin arkası yazıtmaz! Akbank "Şirketim" sırlan kaynatılıyor. Yani başındaki Göksu'nun dur- duğu ve aktığı fark edilmeyen mavi-yeşil kanşımı sulannı, iki yanının pon-pon gülleri öpüyor ve içlerinden mavi-yeşil kanşı- mı küşlar havalanıyor. 1971 yı- lında, (yani daha dün) ReşatEk- rem Koçu ve Ziyad Ebuzzrya ile derenin en sonundakı kahveye gittiğimizde, hemen arkadaki patlıcan bostanma dalmıştım. Omzuma ulaşan patlıcan cenne- ti içinde kaybolmuştum. Çengelköy, küçük hıyarlan ile ünlüdür ama, sultan incirini pek az kişi bilir. Kanlıca, bugün bile -ama ithal süt tozundan- yoğurt üretiyor ve otomobil kalabalıklannı çekiyor. Dünkü Kanlıca, yoğurdunu arka- larda, vadi içlerinde yer alan man- dıralann sütlerinden yapardı. Beykoz'u cevizleriyle tanıyan belki çıkar. Ama en iyi kalkan ba- lığını o köyün verdiğini ve kaç türlü şifalı suyunu kimler bilecek? Karşı yakaya geçelim Altınkum Plajı, şehrin en se- rin sulannı sunardı. İki Fener ve iki Kavak köyü, kıyıda Karade- niz'in balıklarını toplar, arkalar- da ise "yazüı" ve "yaasız" incir türlerini üretirdi. Sanyer'in insan işi poğaçala- nnı anmayayım. Çünkü doğal nimetlerini sayıyoruz. Arkadaki koca dağlann- dan billur sular sızar ve vadinin ulu ağaçlan al- tında insanoğluna erişir- di (Hünkâr-Çırçır, Şifa ve Kestane sulan). Yeniköy'ün çirozu ün- lüydü. Neden bilir misi- niz? Güneşi ve rüzgân dolayısıyla. Atlaya atlaya gidiyo- rum. Arnavutköy'ün çi- leğini pek çok kişi duy- muş olmalı. Küçük, pem- be-beyaz kanşımı ve en- fes kokulu. Istanbul ha- nımlan reçel için onun çıkmasını beklerdi. Bun- lan çok kişi duymuş ol- malı. Ama yamaçlardaki tar- lalardan toplanıp küfe küfe şehre yollanan bu çileğin parfumünü, haf- talar boyu vapur iskele- lerine de sindirdiğini kaç kişi bilir? Beşiktaş, arkasındaki un değirmeninden Ihla- murKasn'na kadar, Çın- gıraklı Bostan idi. Ka- sırdan ötesi, fulya bahçe- leriydi, onun da arkası, Saatçi Bayın bostanlan, onlann da arkası, Gayret- tepe-Mecidiyeköy dut- luklanydı. Kâğıthane, birmesire 1*UU 25 25 www.sirketim.akbank.com.tr AKBANK Kuzey rüzgârlannaka- palı olan Haliç kıyılan, bizim çağımızda sönük- leşmişti. Ama tarihte ya- lılarla ve sümbül bahçe- leriyle dolu olduğunu belgeler kanıtlıyor. Üçgen yanmada bölü- müne geçelim. Bunun Haliç ucunda, Eyüp Sultan köyü yer ahyor. Sade türbeleriyle değil, bal ve kaymağı ile de ünlü; çünkü tüm çev- resi, süthaneler ve man- dıralar. Ahşap evlerin arasında, adım başı bir bostan yer ahyordu. Ye- dikule, marullan ile ün- lüydü. Bayrampaşa ise engi- nan ile. Bunlan da epey- ce kişi duymuş olmalı ama, Topkapı surlannın dışırun üzüm bağlan ol- duğuna inanır mısınız? Ben 1968'deTopkapı'nın dış kavşağına ilk ve son enformasyon bürosunu açtığımda, onun arkala- n bostan cenneti idi. Sonralan bizim kuru- ma girmiş olan iki elema- nımız (Arif ile Mehmrt), o ağaçlıklann, bostanla- nn ve derelerin çocuğu idiler. Soyadlanna bakar mısınız? Bağgezen Gi- den, işte bu lezzetli mey- veler, ilaçsız sebzeler, billur sular, uçurtmalann dolaştığı temiz rüzgâr- lar ve mavi semalar... ol- du. Bu, Istanbul ölçeğinde de değil, dünya çapında bir dram. Genç adam, is- tediğin kadar küfret. Işin boyutu çok acı, yitip gi- den, evrensel boyutta. PENCERE Şüleyman Demipel'in İyimserliği... Demirel bir kitap yayımladı.. 959 sayfa... Adı: "Z1 "mci Yüzyıl'ın Yol Haritası Demokrasi ve Kalkınma" önsözden birkaç satır "76 Mayıs 2000 tarihinde Cumhurbaşkanlığı görevim sona erdi. O tarihten bu yana geçen 2.5 sene zarfında çeşitli etkinlikler yaptım. Halkın içinde oldum, ûlkenin çeşitli köşeleriniziyaret et- tim. Uluslararası etkinliklere katıldım. 23.397 ki- şiile konuştum. 169.305 km. geziyaptım. Çeşit- liplatformlarda 200'eyakın konuşmayaptım. Bu konuşmalardan seçilmiş 61 adedi, bu kitapta toplandı. Asnn başmda 'Hasta Adam' olan Türkiye, as- nn sonunda 'dünya devleti' olmuştu. Çağıyaka- lamıştı. Dünya neyi tartışıyorsa, Türkiye de onun içinde idi." Hemen söyleyeyim, 959 sayfalık kitap bir so- lukta okunmaz; ama, Şüleyman Bey'in yapıtında başvuru kaynağı olabilecek nitelikler var. • önsözün başlığı da şöyle: "Hasta Adam Türkiye 'den Dünya Devleti Türkiye'ye." 1965'te Başbakanlık koltuğuna oturan Şüley- man Bey, iki bin yılına dek kurulan iktidarlarda önemli roller oynadı, kimi zaman tek başına etkin oldu, bu nedenle yaşanan otuz beş yılın sorum- luluğunda büyük payı var, deneyimleri de zen- gin... Söylediği doğrudur, ne olursa olsun, Türkiye bugün bir "dünya devleti"d\r. Ancak bugün geldiğimiz yerin gelebileceğimiz yer olmadığı da kesin... Bu sonuçtan Demirel'i tek başına sorumlu tut- mak haksızlık olur. • Demirel'in kitabını bir gecede kuşbakışı elden geçirirken zaman kavramının ne kadar önemli ol- duğunu düşünmemek elde değil... Türkiye her zaman kalkınmak için çırpınıyor, ama kolay mı kalkınmak?.. 1923'te daha Cumhuriyet kurulmadan Izmir'de 'Iktisat Kongresı" toplanıyor... Yanmış yıkılmış bir ülkeyi kalkındıracaksınız, 12 milyon nüfuslu, elektrik yok, karanlık, 11 milyonu okumasız yazmasız... 10 yıl sonra bakılıyor ki kalkınma malkınma di- ye bir şey yok... Neden?.. Şüleyman Bey'in saydığı nedenler: Girişimci yok, sermaye yok, elektrik yok, ulaşım yok, tek- nisyen yok; daha ne olsun?.. • Peki şimdi ne durumdayız?.. Sözü yine Şüleyman Demirel'e bırakalım: "Türkiye dünyada 16'ncı büyükekonomiydi, şim- di 21'inci büyük ekonomiye indi. 200 milyar do- lar gayri safi milli hasılası vardı; aşağı yukan bu 144 milyara indi. Ama, hep inecek değil ya, çı- kacağız. 400 milyar dolar, 600 milyar dolar eko- nomiye gitmek Türkiye için hiçbir şey değil. 134 ülkeye sanayi ürünü satan bir Türkiye'ye gelin- miştir. Problem var. Problem şu: Hâlâ nüfusun yüzde 44'ü tanmda, bu çok büyük bir nüfus. Eğer nüfus seviyesini sabitleştirebilirsek, yüz- de 5 ile 7 arasında kalkınma hızını sürdürebilir- sek, Türkiye önümüzdeki 20 sene zarfında kal- kınmış ilk 10 ülke arasına girebilir." Neden olmasın?.. DOĞA YÜRÜYÜŞLERİ 22 Haziran 2003 Pazar Menekşe / Delmece Yaylası www.ogzala.com Tel: 0.212.293 91 95 2523039 DOĞU KARADENİZ YAYLALARI Her Hafta Kesin Hareket TEŞEKKÜR Başarılı bir ameliyatla beni sağlığıma kavuşturan ISTANBUL MEMORIAL HASTANESİ Kalp Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. BİNGÜR SÖNMEZ ve ekibine; tedavim sırasında ilgilerini esirgemeyen Opt. Dr. HARUN ARBATLI ve Dr. İBRAHİM ALBAYRAK a; kısa sürede ayağa kalkmamı sağlayan BEDİHA ve GÜLŞEN hemşire başta olmak üzere tüm hemşire ve hastabakıcılara teşekkür ederim. MURAT ATAŞ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear