23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
I 3 HAZİRAN 2003 CUMA CUMHURİYET SAYFA JV. LJ JL J. U JA kuKur(& cumhuriyet.com.tr 15 f w Bağımsız sinemanın yüz akı 'DonnieDarko' şimdiden kült film olma yolunda -Zaman içinde yolculukBağımsız sinemanın yeni yüz akı olarak geçen yıl ABD'de epeyce ses getiren ama bizim 2. AFM Festiva- li ~nde ıskaladığımız Donnie Darko, 1977 doğumlu. Virginia'lı, çiçegi bumunda 'Indie' yönetmen Richard IC«lly'nin yazıp yönettiği, gençlik fil- rrıi türüyle fantastik-bilimkurgunun bireşimi niteliğindeki gizemli ve şa- şırtıcı 'ilk fiJm'i. Çizgı roman kahramanını çağnştı- ran adıyla Donnie Darko (Tobey Ma- guire'la Elijah Woods kanşımı Ja- ke Gyllenhaal rolüne cuk oturmuş), Reagan'ın son başkanlık yıllannda. 1988"in ABD'sinde, bir güney kenti- nin banlıyösünde, Stephen King me- raklısı annesı (Mary McDonnell), TV karşısında uyuklayan babası (Holmes Osborne) ve iki kızkarde- şiyle (Maggie Gyllenhaal "ı meraklı- sı Sekreter'den hatırlayacaktır) yaşa- yan, ilişkileri bozuk, şizofreni tedavi- si gören, asi, sorunlu bir yeniyetme. llaçlannı doğru dürüst almasa da dü- zenli terapiste (Katharine Ross) gi- den, ergenlik çağının karmaşık so- runlanna boğulmuş, gündüz okulda, geceleri uykusunda gezen. sınıfa ye- ni gelen bir kızla (Jena Malone) si- nemada Evil Dead seyreden karanlık bir genç. Giderek gerçekliğin yittiği, zamanda yolculugun mümkün oldu- ğu, başka bir boyuta geçiyor Donnie. Bu fllml sınıflandırmak zor Korku-sevgi, Cumhuriyetçiler-De- mokratlar, vs. gibi, her şeyin iki uç arasında kategorize edilip basite in- dirgendiği yetişkinlerin dünyasına, Yönetmen, senaryo: Richard Kelly/ Kamera: Steven B. Poster / Müzik: Michael Andrevvs / Oyuncular: Jake Gyllenhaal, Jena Malone, Mary McDonnell, Holmes Osborne, Katharine Ross, Drew Barrymore, Maggie Gyllenhaal, Patrick Svvayze, Noah Wyle / ABD 2001 (1 Film) öğretmenlere itirazı var. Geleceği ön- gören, kocaman, hayali tavşan dostu- nun yönlendirmeleriyle kontrol dışı işler yapıyor, evde, yatağında uyudu- ğu bir gecede, gökten düşen bir uzay mekiğinin kocaman metal parçasıyla dünyayı değiştirene dek... Daha önce American Beauty'de de elealınan, 1980'li yıllann Amerikan banlıyö yaşamını, gizemli bir atmos- ferde, absürd ve gerçeküstücü doku- nuşlarla, gözlemlerle karabasana dö- nüştürerek zaman kavramıyla oyna- maya girişen Donnie Darko, olduk- ça dengelı bir biçımde, son dönemde Hollywood filmlerinin sıkça kullan- dığı, zamanda yolculuk, gençlik, ara- yış, yalnızhk, orta sınıf Amerikan ai- lesi vb. gibi çağdaş temalan harman- lıyor. Fantastlğln kıyılarında... Genç yaratıcı yönetmenin bilim- kurgudan psikolojik dramaya, geri- limden komediye gidip gelen anlatı- mı, yeniyetme Donnie'nin görsel ve ruhsal sannlannı başanyla yansıttığı kimi sahnelerde psikedelik tonlara bürünüyor. Yeniyetme kahramanının sancılı yetişkinliğe geçme sürecini iş- lerken 1980'lerin Baba Bush öncesi, Amerikan kenar mahalle yaşamına da keskin gözlemlerle bakan Donnie Darko, kuşkusuz ortalama seyirciye ve herkesin zevkine göre bir film de- ğil. Hallovveen'den Back to the Futu- re'lara kadar geçmişin birçok filmin- den etkilenmişe benzeyen, çeşitli re- feranslara başvuran bu yetenekli ye- ni yönetmenin genç yaşında ustalık gösterisine giriştiği Donnie Dar- ko'nun soundtrack'i de, 1980'lerin popüler müziklerinden, Duran Du- ran, Tears for Fears parçalanndan o- luşturulmuş. Oldukça karmaşık bir yapı arz e- den, fantastiğin kıyılarında dolaşan bu sıradışı gençlik filmı, bir görüşe sığmayan ve kolayca kategorize edi- lemeyen, farklı bir bağımsız deneme, meraklısının kuşkusuz iki üç kez sey- redeceğı cinsten. Bugün gösterime giren Donnie Darko. yeni haftanın en ilginç seyir serüvenini oluşturaca- ğa benzer... Yönetmen Stephen GyllenhaaHn oğlu Jake Gyllenhaal, filmde Donnie Darko rolüne cuk oturmuş.dırgendıgı yetişkinlerin dünyasına, ça dengelı bir biçımde, son donemde ga benzer... fümde Donnie Darko rolüne cuk oturmuş. Baştan sona telefon kulübesinde geçen bir gerilim-aksiyon serüveni bugün başlıyor Keskin nişancının mendünde... Son dönemin yükselen oyuncusu İrlandalı Colin Farrel gelecek vadediyor. On milyonu aşkın telefon hattının ve üç milyondan faz- la cep telefonunun bulundu- ğu günümüz New York'unda, Manhattan'daki bir umumi telefon kulübesinde güpe- gündüz geçen bir gerilim se- rüvenini anlatıyor, bugün gösterime giren "Phone Bo- oth-Telefon Kulübesi" Gerilimin kahramanlan; Italyan tarzı. şık takım elbise- si içinde, ha bire talimatlar yağdırdığı ama doğru dürüst bir maaş vermediği, ona hay- ran genç çömezi peşinde, sü- rekli koşuşturan, basına sattı- ğı haberlerle mesleğinde yükselmeye çalışan, tüm de- ğerleri yozlaşmış bencil bir halkla ılişkıler uzmanıyla (Colin Farrell) bir keskin ni- şancı (Kiefer Sutherland). Şarkıcılara konser-salon ayarlamaktan ve ilk fırsatta yatağa atmaya baktığı, başa- n hayalleriyle kente düşmüş, gencecık, saf, taşralı yıldız adaylanna danışmanlık yap- Phone Booth / Yönetmen: Joel Schumacher / Senaryo: Larry Cohen / Kamera: Matthevv Libatique / Müzik: Harry Gregson-Williams / Oyuncular: Colin Farrell, Katie Holmes, Radha Mitchell, Kiefer Sutherland/ABD 2002 (Özen Film). maktan da geri durmayan halkla ilişkiler uzmanı, Mon- tanalı toy genç kızla (Katie Holmes) kansını (Radha Mitchell) ajdarmaya kalkış- masıru ortaya çıkanp itiraf et- tirerek ona esaslı bir ahlak dersi vermeye azmetmiş. İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK Doğulu kadın-Batılı erkek"Sessiz Amerikah", Graham Green'in romanından uyarlanmış. Beni filme çeken de bu oldu. Gra- ham Green insan ilişkilerinin, insa- na dair duyarlıklann yazarı. Bu kez de. Doğulu bir kadın ile Batılı bir erkeğin arasındaki ilişki anlatılı- yor. Aşk demek ne kadar doğru bı- lemiyorum, erkeğin duyguları "genç ve kolay yönetilen bir ka- dına duyulan tutku", Vietnamlı genç kadın için erkek ise Batı'ya giden bir pasaport. Kadın bir dans kulübünde çahşırken London Ti- mes'ın yorgun gazetecisi Thomas Fowler tarafından "fark edili- yor". Thomas, yorgun, bıkkın. Londra'dan ve kansından bıkmış orta yaşlı birisidir (Michael Ca- ine). Genç ve güzel Phoung, Do- ğu'nun sessiz. ıtaate alışkın, kendi- ni duraksamadan sunan kadını. Vi- etnam, Fransızlann işgalinden kur- tulmaya çalışmaktadu-. Saygon, her gün hareketli günler geçinr. Bu arada Amerikan yardım kuruluşu adına Saygon'a gelen Alden Pyle da olaya karışır. Pyle, genç bir Amerikalıdır ve görür görmez Pho- ung"a âşık olmuştur. Film bu kez iki Batılı erkek ara- sında kalan Doğulu bir kadının öy- küsüne dönüşür. Bu arada gazetesi tarafından merkeze çağnlan Tho- mas, yeni haberler bulmanın peşi- ne düşer. Bu çalışmalar sırasında da gelen Amerikalılann > ardım ba- hanesi altında Vietnam'a gelen is- tihbarat elemanlan olduğunu anlar. Bu elemanlar aynı zamanda Say- gon'da kanşıklık çıkmasma da yar- dım etmektedirler. Bu karmaşık po- litik olaylar arasında iki erkeğin Doğulu kadınla ilişkisi de sıkı bir rekabet içinde gelişmektedir. Batılı erkek ile Doğulu kadın ara- 'Sessiz Amerikah', Mankiewicz'in filminin (1958) yeniden çevrimi. suıdaki çekimin öyküleri her zaman ilgi çekici bulunmuştur. La Tra\iata operasının konusu da böyle bir ol- gudur. Batılı erkek. Doğu kadınını tanıdığı zaman şaşkına döner. Böy- lesine sadık, böylesine itaat eden, böyle hizmet edercesine erkeğine kendini sunan bir kadını kendi ül- kesinde hiç görmemiştir. Doğulu kadın da çe\Tesindeki erkeklerden farklı, cüretkâr, istediğini almak için beklemeyen, ilişkisi ile başka ülkeler vaat eden bir erkeğe bütün varhğıyla bağlanır. Çok güzel gün- ler yaşanır, çok güzel duygular ge- lişir. Ama sonuçta Batılı erkek bir gün hüzünlü bir veda ile ülkesine döner, geriye Doğulu kadınuı sessiz hıçkınklan kalır. Pinkerton'lar, Thomas'lar, John'lar ile Doğu ka- dınlannın öyküleri budur. Philip Noyce, filminde hem Vi- etnam günlerini, hem de iki ayn kültürün farklı davranışlannı ver- mek istemişse de ikisinde de önem- lı bir başan elde edememiş. Görü- lebilir, ama pek etkileyici olmayan bir film yapmış. Belki de Graham Green'in romanını okumak daha iyıdir. adeta adaletin tecelli etmesi- ni görev edinmiş bir kötü adamın hedefi oluyor. Yönet- men koltuğunda, Hollywo- od'un vizyon sahibi, dene- yimli zanaatkârlanndan Joel Schumacher var. Film boyunca ahizeden ür- künç sesinı dinleyip ancak son sahnede cismini gördü- ğümüz keskin nişancı katilin tüm medyanın leşe konan ak- babalar gibi anında doluştuğu olay mahallinden tıpış tıpış uzaklaştığı, ironik bir mutlu son finaline bağlanan "Tele- fon Kulübesi"nı, Larry Co- hen'ın dehşetengiz "sniper" olaylanyla kimisi tersyüz edilmiş beylik klişeler üstüne oturttuğu. ağzı kalabalık, cin fikirli senaryosundan çekmiş Schumacher. Adrenallnl yükseltlyor Etkileyici bir kamera kulla- nımını örnekleyen sokak çe- kimleri içeren, sürükleyici bir tempo tutturmuş filmde, hem keskin nişancının hem de po- lis silahlannın menzilinde, birpezonun öldürüldüğü tele- fon kulübesinde kıstınlmış, yalancı, çıkarcı "kariyer düşkünü"nü, yıldızı gittikçe parlayan İrlandalı Colin Far- rell oynarken Forest VVhita- ker de anlayışh polis şefinde artık nerdeyse otomatiğe bağ- ladığı, kahplaşmış bir oyun çıkanyor. Son yıllarda büyük stüdyo yapımı John Grisham uyarla- malan ya da Batman filmle- rinden daha ilginç, düşük büt- çeli filmlere yönelen Schu- macher. ABD'de gösterime çıkanlması ertelenen "Tele- fon Kulübesi"nde, on yıl ön- cekı başanlı "Falling Down- Sonun Başlangıcı"nda işle- diği büyük kente özgü terör ve paranoya temasının farklı bir çeşitlemesirü sunuyor, yi- ne tansiyonu düşürmeden. Ahlaki mesaj sokuşturma- lanyla kanşık ve esprili diya- loglarla bezeli film, parlak başlayan, sürükleyici bir ge- rilim havasında; ilgiyle seyre- dilip bir çırpıda rüketiliyor. Temelde izlenme (röntgen- lenme) korkusundan yola çı- kan, Joel Schumacher imzah bu adrenalin yükseltici geri- lim serüveni, seyirciyi de bir buçuk saatliğine, daracık bir telefon kulübesine sokuyor sonuçta. KEDİ GOZU VECDİ SAYAR Ezberi Bozmak Türkiye'de bir sıkıntı yaşanıyornicedir. Ezberi boz- malı mı? Bozmamalı mı? Bozmalı diyenler, yaşanan buncaacıdan sonratop- lumsal banşı sağlamanın tek yolunun ezberi bozmak olduğunu savunurken, diğerlerı korku içinde... Lafa gelınce, "Neden olmasın?", "Gereken yapılacak", a- ma ış icraata gelince korkular, çekınceler, gerekçeler... Bu ülkede ezber bozmak neden bu denlı güç? Kı- min çıkarına bu ezber? Kim engelliyor ezber bozma çabalarınt? Çoğu kez, bu soruların yanıtlannı bile bu- lamazsınız. Tozlu bir dosyanın sayfalan arasında ya da bir mahzenin karanlıklarında yrtirilıryanıtlar... Umutsuz muyum? Hayır. Bu ezber bozulacak. Çün- kü "dünya dönüyor" ve çünkü ıçine girdiğınız nehır "dünkü nehir" değil. Ve, hiç kuşkusuz bızden sonra- ki kuşaklar, kendılerinden önceki kuşakların yaşadığı acılan anlamlandırmakta zorlanacaklar. Türkiyetoplumu, dünyanın en radıkal donüşümle- rinden bırini, çok kısa bir zaman dılimı içerisınde ger- çekleştirmiş, yalnızca yasalarını değil, yaşam tarzını bir çırpıda değıştirmış bir toplum. Bu toplumun hiç- bir dırenış göstermeden bu değişıme ayak uydurma- sı beklenemezdi elbette. Ama garıp olan, direnişın, ez- beri bozulan toplumdan çok bu toplumu yönetenler- den gelmesi. Statükoyu devirip yerine yeni bir statü- ko ınşa edenlerin yazgısı belki de bu. Rus devriminin ilk yıllannı, bir de sonrasını anımsayın... Dünya büyük bir hızla değişıyor. Bu değişimın hızı önceki yüzyıllarla kıyaslanmayacak boyutlarda. Tür- kıye'nin de bu değişımden etkılenmemesi olanaksız. Eskımış kuraliarı, kanunları ve kurumları ile değışim rüzgârtanna karşı durması mümkün değil. Ama bu gerçeği bir türlü kabullenemeyen güç odakları, top- lumsal dınamikleri hıçe saymaya, mutlak iktidarlarını zayıflatabilecek her türlü değişıme karşı çıkmaya de- vam ediyor. Bu direnış noktalannı her zaman yukarılarda arar- sartız, bulamazsınız. Kimı zaman, küçük bir ıktidar odağında, bir fabnka bekçısinin kimliğinde yatar bu direniş. Ve, küçücük bıryanlış, kimi zaman toplumun önünü tıkayan, gelişme sürecini engelleyen bir nıte- lik kazanıverır. Bu yanlış, kimi zaman bir yaratıcınm dünyasını algılayamayacak denli küçük bir sansürcü kafasmda somutlanır, kimı zaman, kendisine mutlu bir yaşam sağlayamayan bu dünyaya müthış bir kin bes- leyen bir kolluk görevhsinin copunda. Doğal kaynakların yüzde sekseninin, nüfusun en zengın yüzde yirmisı tarafından kullanıldığı bu adalet- siz dünyada, değışimden kımlerin korktuğunu anla- mak zor değil elbette. Değişimden korkan egemen güçler, her dönemde farklı 'öcü"leryaratırlar. Iktıdar- lannı devam ettırmenin en garantili yoludur "düşman" yaratmak. Ezber bozmaya çalışanlar "tehlikeli"d\r on- lar için. Yasalar ve kurumlar, onların elinde birer bas- kı aracına dönüşüverır. Çoğunlukla, dünya nimetlerin- den yararianamayan kesimler kullanılır bu savaşta. Baskılarhep "kamu dûzenini korumak" adınadır... Ez- ber bozulursa, kamu düzenınin sarsılacağına inandır- mak isterler genış halk yığınlannı. Çoğu kez, başanlı da olurlar. Ama artık devran değişiyor. Dünyanın tüm kentle- rinde milyonlar aynı anda sokaklara çıkıyor, "küresel adalet ve banş" çağrısı yapıyor. Bu değişimin önüne geçemezsiniz. Diyarbakır'daçocukların suratınadış- kı sürüp gezdıren, Başbakan'ı protesto eden gençle- rı tuvalete kapatan bir anlayış artık kimseleri inandı- ramıyor, bu işlen "kamu dûzenini korumak" adınayap- tığına. Sız istedığinız kadar "Paradigmanın /fîas/"nı bir kez daha mahkemeye verın. Paradigma iflas ettı bir ke- re. Istedığıniz kadar Bedri Baykam'ın kıtaplarını "müstehcentik"ten mahkûm edin ve yakın... Sonuç değişmeyecek. Değişimın önüne geçemezsiniz. Sız bunlarıyaptıkça, ınsanlar daha çok okuyacaklar. Fik- ret Başkaya'yı da Bedri Baykam'ı da... En lyisi, sız de birdeneyin ezberinizi bozmayı. Ba- kın, nasıl hızla ilerleyecek bu toplum. Bir deneyin ba- kalım.özgürdüsüncenin önünü açmayı, kültürvesa- nat kurumlannı özerkleştirmeyi, sanata koşulsuz des- tek vermeyi... Hükümetın "AB'ye uyum paketi"n\ Meclis'ten ge- çirmesi, daha özgür, daha demokratik bir toplum yö- nünde atılmış bir adım daha olacak. Daha atılacak çok adım, bozulacak çok ezber var... vecdisayar yahoo.com Bursa'da festival günleri • Külrür Servisi - Uluslararası Bursa Festivali'nin bu yıl 42'ncisi yapılıyor. Etkinlik kapsamında "Bir Bursa Akşamında Sanat' adıyla düzenlenen Türk sanat müziği konseri bu yıl 'Müzeyyen Senar Özel Gecesi' adıyla 20 Haziran'da gerçekleştirilecek. Aynca bu yıl ilk kez, organizasyon komitesi tarafından belirlenen 3 sanatçıya, Müzeyyen Senar, Yücel Paşmakçı ve ressam îbrahim Balaban'a 'Bursa Sanat Ödülü' verilecek. Festival programında yer alan sanatçı ve topluluklardan bazılan şöyle: Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkesrrası, Mercan Dede Ensemble, Şenol Fiiiz-Birol Yayla, Kültür Bakanlığı Modern Dans Topluluğu (MDT), Kemal Bele\i, Ahmet Özhan, Cihat Aşkın ve Bulgaristan'dan Twin Kingdom" adlı modern dans topluluğu. BUGÜN • NARDİS JAZZ CLUB da 22.30'da Baki Duyarlar Trio konsen. (0 212 244 63 27) • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde 18. 30da Murat Gülsoy'un katılacağı 'Hikâye İçinde Hikâye' adlı semıner. (0 212 252 35 00) • tDİL KÜLTÜR MERKEZİ'nde 20.00'de Yersiz Oyuncular Tiyatro Grubu'nun sahneleyeceği Neil Simon ın 'Sevgili Doktor' oyunu. (0 212 244 81 00) İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ'NDE BUGÜN • AYA İRİNİ'de 19.30'da Europa Galante konseri. Şef: Fabio Biondi (keman). (0 212 334 07 00)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear