25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29 MAYIS 2003 PERŞEMt EVCELEME îlaç firmalannın hastane, klinik ve doktorlarla ilişkisi ne yazık ki sağlıkla ilgili değil PERŞEMBE icariamaçpaylaşılıyor-2- Prof Dr. COŞKUNÖZPEMİR Son zamanlarda bazı muayeneha- nelerde ve sağlık birimlerinde paket programlar olduğunu duyuyoruz. Bu hizmetı alan bir dostumdan böy- le bir paket programın 700 doJara mal olduğunu öğreniyorum. Bir başka çok dikkate değer geliş- me de çeşıtlı tedavı önerilerinde bu- lunan ve birbiri ardı sıra kurulan özel sağlık merkezlen ve sağlık bi- rımlendir. Bunlar yüksek teknoloji kullana- rak. pahalı aletlerle şıfa sunduklan- nj ilen süren ve çok çeşıtlı dert ve has- tahklara deva oldukJannı iddia ede- rek aracı şırketler \e televizyon ka- nallarını kullanarak, reklam yapan süslü. göstenşli merkezlerdır. 2300 Euro değerindeki magnetik yatakla. hücrelen ve ölü kaslan can- landırmak. başka bir aletle vücutta- ki ionlan harekete geçırmek ve tür- lü, çeşıtlı hastalıklan iyi etmek, bu • Türkiye'nin sağlık sorunlarmm bozukluğu hasta-doktor ilişkilerinde de yaşanıyor. Doktorlann davranışlanndan ve verdikleri bilgiden tatmin olmayan hastalar çoğunlukta. Araştırmalar ise hastalann ve ailelerinin bilgilendirilmesinin doktorlar tarafından pek fazla önemsenmediğini gösteriyor. sağlık kuruluşlannın iddialan ara- sındadır. Magnetik alan sapmalannı düzelt- mek, sadece 700 milyona maJ ol- maktadır. Halka ve özellikJe tedavı- si olmayan hastalıklara yakalanmış insanlara büyük umutlar veren ve çok pahalıya mal olan bu tedaviler. televizyon kanallanmızdan bazılan tarafından, pervasızca ve herhangı bir incelemeye gerek görmeden rek- lam edilmektedir. Bunun ciddiyetle ele aJınması gereken bir gelişme ol- duğunu düşiinüyorum. Sağlıkla ilgılı bir önemli konu da ilaç ve ilaç firmalannın durumudur elbette. Türkiye'de sanırım ruhsat alan ilaç sayısı 3 binin üzerindedir. Ruhsat bolluğu var Yıllar önce bir yıla yakın bir süre geçirdiğim tskandinav ülkelerinde ve birziyaret amacı ile bulunduğum Romanya'da, bu sayının sadece bır- kaç yüz kadar olduğunu öğrenerek şaşırmıştım. Bizde niçin bu kadar sayıda ruhsat verilmekte ve niçin bu kadar çok ilaç tüketilmektedir? İlaç firmalannın hastanelerle, kli- nilderle ve elbette hekimlerle bir iliş- ki içinde olduğu muhakkaktır. Ama yazık ki bu sağlıklı bir ilişki değil. bir hayli şaıbelidir. Ticari amacın paylaşıldığını düşündüren bir ılişkı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Buna pek çok örnek olduğunu sanı- nm kimse yadsıyamaz. Yoksa ilaç firmalannın kongrele- re. bilimsel toplantılara, araştırmala- ra destek vermesı elbette çok doğaJ karşılanacak bir olaydır. Hasta hekim ilişkilerinin bozuklu- ğu; sağlık sorunlanmızın bir başka boyurudur. Hekimlerin davranışla- nndan ve verdiklen bilgiden mem- nun ve tatmin olmayan hastalar ço- ğunluktadır. Bu ilışkıde doktorun mutlak bir üstünlük konumunda ol- duğu tartışma götürmez. İskoçya'dan bir anı... Gözlemler hastalann ve ailelerin bilgilendinlmesini hekimler tarafın- dan pek fazla önemsenmediğini gös- termektedir. Burada bir anıyı tazelemenin ye- nnde olacağını düşiinüyorum Iskoç- ya'da doktorlann davranışlanndan, verdikleri bılginin yetersızliğinden şi- kâyetçi olan hasta ve aileler: bu şi- kâyetlennı sağlık yöneticilenne ile- tiyorlar. Yapılan incelemeleronlann haklı olduklannı ortaya koyuyor. Bu- nun üzenne İskoçyalı doktorlar ıçın bir ıletişım kursuna 'skillofcommu- nkation" katılma zorunluluğu geti- rilıyor. Orada hekımlere, hastalara nasıl davranacaklan ve nasıl bılgı verecekleri öğretiliyor. Çok ilginç değil mi17 Özelleştirme büyük engel Köklil bir refornta şiddetle ihtiyaç var Ortalama 4 yıl eğitımli ve büyük çoğunluğu bilimsel mantıktan yoksun halkımız; hastalık halinde ne yapacağını, nasıl davranacağını bilememektedir. Kendisine verilen hizmetin doğruluğunu, yanlışlığını anlayamamakta, konu komşunun ve bilgisiz insanlann telkinlerine uyarak çok defa yanlış yollara sapmaktadır. Ne yazık ki doğVu yolu seçebilmesi için sağlık kurumlannın ve hekimlerin desteği de yeterli değıldir. Ödeme zorluklan, parasal yetersizlikte apayn bir konudur ve hastalann bundan böyle rehin rutulmayacağı vaadi hiç de sağlam bir güvence sayılamaz. Türkiye'de yaşayan insanJann yandan çoğu, bir sosyal güvenceden ve ödeme gücünden yoksundurlar. Püzen lyiden iyiye bozulmuş Burada iyi eğitim görmüş, önemli görevlerde bulunmuş insanlann da örneğin tansiyon yüksekliği tedavisini gereken titizlikle yapamadığını eklemek isterim. Yine yüksek eğitimli gençlerimizin, rekor düzeydeki sigara tüketimi de sağlık tablomuzun biröğesi olarak belirtilmeye değer. Bütün bu yukanda sıraladıklanmız açıkça Türkiye'deki her alanda geçerli olarak sistemin ve başka deyişle düzenin iyiden iyiye bozulmuş olmasından ileri — — — — _ — _ — geliyor. însanlar gıbı • Türkiye'de kurumlar da bozuk bilgi yetersizliği düzeneuyum .. ? ./.. . , sağlıyorlarveılkelı, ıle kotu nıyetle ^ ^ m s a f l l v e kazanç amaçlı vicdanlı tutum ve çok sayıda tani ve davraruşlargittikçe tedavi yanlışhğı ? f hyor. Bir gezı i T T 7 ızlenınumden daha yapıhyor. Hasta, o n c d e n s ö z e t n u ş t m hastallğl Denetimi zoruniu konusunda buluyorum, ama uzman olmayan Amerika'da malpraktis ellerdeyıllarca (hataiı hekiıniik)J uygulamalannı ovgü zaman jje anmak v e örnek kaybediyor. göstermek mümkün değildir. Çünkü bunun çok kötüye kullanıldığına tanık oldum. Amerika'dakı modelin buraya aktanlmasını çok yanlış bulurum. Türkiye'deki bu çok daha kötü kullarulacaktır. Ama yapımıza uygun denetım mekanizmalanrun vazgeçilmez olduğundan da kuşku duymuyorum. Kargaşa süregeHyor... Sağlıkla ilgili bundan önceki yazılanmda ülkemizde çok sayıda şarlatanlık yapıldığını anlatmıştım. Yazık ki bu listenin içinde hekimler de yer alabiliyor. Bir taraftan bilgi ve deneyim yetersizliği, öte yandan kötü niyetle kazanç amaçlı olarak çok sayıda tanı, endikasyon, operasyon ve tedavi yanlışüğı yapıldığını söylemek gerçeği dile getirmek olur. Hasta; hastalığı konusunda uzmanlığı olmayan ellerde yıllarca valdt kaybedebiliyor. Örgütlenme aksıyor, eğitim hem mezuniyet öncesi, hem sonrasında yetersiz. Özelleştirme dev let hastanelerinin, sigorta hastanelerinin rasyonel yönetimini engelliyor. Denetım mekanizrnalan hemen hemen yok gibi. Özetle bir kargaşa süregeliyor. Köklü bir reforma şiddetle ihtiyaç var, ama yazık ki bunu gerçekleştirecek bir güç ortada göriinmüyor. İskoçyalı doktoriar için bir iletişûn kursuna katılma zorunluluğu var. Doktorlara, hastalara nasıl davranacaklan öğretiüyor. Ozverili doktorlar da varSağlık sorunlanmızdan söz ederken el- bette, Türkiye'deki rekor düzevde gelir dağılımı adaletsızliğini, vergı adaletsizli- ğini, dar gelirli emekçılerin çektiği sıkın- tıyı, yüzde 20'lere tırmanan işsizliği, açlık sınınndaki insanlanmızı. çocuk yaşında ış hayatına sürüklenen yavru- lanmızı, eşınden, abisinden babasın- dan dayak yiyen kadınlanmızı ve sü- rüp giden töre cinayetlenni unutma- mak gerekir. Bir taraftan eğitim, bir taraftan bes- lenme ile birlikte çeşitli yoksunluklar ıçındekı ınsanlanmız, aile içinde ol- duğu kadar, toplumda hüküm süren baskı altmda kaldıkça. onlartn sağlı- ğından da söz edemeyeceğimiz açık- hr. Özetle toplumsal hastalıklaria bü- yüyen bir sağlık durumu söz konusu- dur Türkiyemizde. Bu yüzden sağlık sistemimizdeki yetersizliklerden, ak- sayan hizmetlerden, hekim ve hasta davTanışlanndan söz ediyorum. Olumlu şeyler de var... Doğaldır ki çok olumlu şeyler söyleyeme- dim. Hiç kuşkusuz sistemdeki tüm olumsuz- luklara karşuı çok iyi ve düzeyli çalışan sağ- lık kurumlan, sağlık birimleri ve başanlı, il- keli, özverili hizmet v eren hekimler \ ar. Dok- torlann ve tıp fakülteleri mensuplannın en ağır yükü taşıyanlar arasında olduğu da kuşku gö- türmez. Ama sağlık sisteminin ülkemizdeki işleyişıne bir bütün olarak bakar, 70 milyona Sağlık sistemindeki tüm olumsuzJuklara karşın çok iyi ve düzevü çalışan sağlık kurumlan. sağlık birimleri ve başanh, ilkeü, özverili hizmet veren doktoriar da var. verilen sağlık hızmetini tarafsız ve bilimsel bir şekılde irdelersek bu umut veren adacık- lan ihmal edilebilir bulur ve ciddi bir yeter- sizlik içinde olduğumuzu teslim edenz. Böy- le bir konuyu incelerken sağlık hızmetınin alıcısı olan halkın durumuna da önem \ e ön- celik vermek istedım. Halkımızı aydınlatmadıkça, onlan dogma- lardan, batıl inançlardan kurtanp akla, bili- me dayanan bir eğitim vermedikçe, düşünme- yi, soru sormayı, gerçeği aramayı, kendı dün- yasını kurmayı öğretmedikçe ve sosyal dev- İet anlayışına uygun bir sağlık sistemi kurma- dıkça v e pıyasa ekonomisi ve lıberalizm- de direttikçe, sağlık alanındaki yer yer se- falet olarak tanımlayabileceğimiz yeter- sizhkler, bozukluklar, yanlışlıklardevam edecektir. Sezar'tn hakkını Sezar'a vermelc he- kimlere haksızlık etmemek için şunu da ekleyerek bitirmek isterim. Yur- dumuzda bir hukukçu. bir ıktısatçı, bır eğitimci. bir mühendıs, bir mımar kendi alanında Türkiye'de olup bıten- lere benim gıbi toplu bir bakış yapa- cak olsaydı. kuşkum yok. benden da- ha iyi bir tablo çizemeyecekti. Pevrim rüzgârları... Yine bitirmeden önce, 30'lu. 4O'lı yıllarda beyaz tüylü yüksek boylu merkepler üzerinde yol alan ve Cum- huriyet ideallen ile sanp sarmalan- mış özverili doktorlan. sıtma savaş, frengi savaş, verem savaş. trahom savaş hekimlerini, fakir fukaradan para almayı red- deden. okul bahçelerinde trahomlu binlerce çocuğun gözlerinin sklerasını (beyazıru) ka- zıyan, Halkevleri'nde öğretmenlerle birlikte müzik, folklor ve tiyatro yapan o güzelım in- sanlan saygıyla, şükranla anmak isterim. Hey gözünü sevdiğim yüce Atatürk, o vıllarda yurdumun üstünde estirdiğin o güçlü devrim ruzgânru bir kez daha buralara doğru ulaşttr- san; bilsen ona ne kadar çok ihtıyacımız var. B İ T T İ .. ORHAN BURSALI Türk'ün Türk'ten Herzaman başansızlığın, yeteneksizliğin adı ola rak gördüm "Türk'ün Türk'ten başka dostu yok- tur" deyişini. "Ağzımızla kuş tutsak bize vermez- ler", "Bütün dünya bize düşman..."... Içine girdi- ğimiz kısırdöngü, çözümler üretemeyince bu de- fa içe kapanıyor, sevilmedığiniz, herkesin sizden nefret ettiği sannları üretiyorsunuz. Bu tamamen toplumsal ve yönetsel psikolojik bir durum, yani klinik bir ruh hali. Sürekli başarısızlık üreten, kendine güvensizliğin tutsağı koca bir ül- ke... Başanlı olabilmenin sanki temel şartı, bu ülke- den kaçmak oldu! Bilim adamlanmız, işadamlanmız, profesyonelyö- netıcilerimiz.. hatta müzisyenlerimiz, bu ülkeden kaçarak, gittikleri yerlerde başanlı oldular. Dönenleri sevinerek bağrımıza bastık; geleme- yenlenn başanlarını alkışladık, Türklüklerinden bir övünme payı çıkartarak... Başanya dışanda ulaşmayı, ülkemizin normal ve doğal gerçeği kabul ettik neredeyse. • • • Ama birbakıyorsunuz, Sertab Erener büyük bir çalışma, iyi bir müzik, rnüthiş bir şov ile bu başa- rısızlık zincirini parçalıyor. Süreyya Ayhan, kırk yıllık bir süratle ipleri gö- ğüslemeye başlıyor... Nuri Bilge Ceylan, "Uzak" filmindeki sanatı ile Cannes'da Avrupa'yı canevinden vuruyor. Orhan Pamuk, güzelim "Benim Adım Kırmızı" romanıyla, Irlanda'dan büyük bir ödül getiriyor. Milli Takım Avrupa Üçüncüsü. Haltercilermadal- ya şampiyonu, güreşçiler arada bir parlıyor. Mü- zisyenlenmız üst üste üç kez en mükemmel CD yapımı ödülünü alıyor... Son zamanlarda bizler ıçın sanki inanılmaz olay- largerçekleşıyor... Başarı artık dışarıda değil, içeride... Tebrik yarışında büyüklenmiz. En en büyük al- kış, tabii ki popüler kültüre. Ama Sertab'ın yeri ay- n, o, şarkıcının ötesınde, sanatçı, yaratıcı.. sihirli bir kişilik. Nun Bılge Ceylan da gizli ve sihirli bir insan. Bü- tün filmlen birsanat olayı... Ancak Sertab gibi Mec- lis'e, Cumhurbaşkanlığı'na davet almadı. Neden? Sanatı "ağır" bulunduğu, Matrix gibi rek- lamı yapılmadığı, yüzbınlerfilmine koşuşturmadı- ğı için mı? Orhan Pamuk'u siyasilerimiz neden halk karşı- sında onore etmediler? "Milletimizin kaçta kaçı roman okuyorki" düşüncesi mi? Yoksa, kendile- ri zaten romana uzak oldukları veya "Aman daha fazla kişi okumasına biz vesile olmayalım" gizli duygusu mu? Tersine, Nuri Bılge Ceylan'a, Orhan Pamuk'a daha çok destek çıkmak gerekmez mi? Çünkü yaratıcı ve zor işlerinın teşvik edilmeye ve örnek gösterilmeye en çok onlann ihtiyaçlan var... Ama bana göre ülkemizde en büyük madalya- lan örneğin bilim ve teknoloji başanlanna asma- mız gerekir... Çünkü, en zayıf olduğumuz, geleceğimiz ve eko- nomik atılırn için en çok ihtiyacımız olan ve yara- tacağı katma değer açısından en çok desteklen- mesi gereken bilim ve teknoloji de ondan... Gençlerimizi, büyük emek isteyen ve yetenek- lerini zorlayacaklan bu alanlara nasıl yönlendire- ceğiz? Neden, örneğin Prof. Celal Şengör'ü, Ameri- kan Bilimler Akademisi'ne ilk ve tek Türtc üye se- çıldığınde tebrik etmedik? Bayrağı göndere çekmekse, Akademiye kabul töreninde onu da yaptı! Şengör'ü neden Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde ağıriamadık? Başbakan'la fotoğrafını çekme- dik? Millete, gençlere, diğer bilimcilere örnek gös- termedik? Nıye diğer ciddi uluslararası başarılara imza atan bilim insanlanmızı kamuoyu önünde yüceltmiyo- ruz? Çünkü, en tepelerde henüz bilimsizliğin ve bil- gisizliğin zincirini yeterınce kırabilmiş değiliz... • • • Türkiye başarısız değildir. Türkiye 1923-1938 yıllan arası dünyanın yükselen yıldızıydı ve görül- memiş başarılara imza atan ülkeydi.. Ekonomide, kültürde. siyasette gereksindiği bütün çözümleri- ni ürettı ve bır ülke bır toplum varetti. Yoo hayır Türkiye başanlıdır. Başarısızlık, sonraki siyasilerin ve devlet yöne- timlerinin ortak adıdır. Türkiye'yi de kendileri gibi başarısızlık çemberi içine hapsettiler yıllar boyu. Şimdi bu çember kırılıyor... Ve başarının birakıl işi, birfikirişi, birfikri uygu- lamaya dökme ve uluslararası sahneye çıkarma işi ve becerisi olduğu gıderek daha fazla görülüyor. Başan, evrensel ölçekte büyük bakışın, görüşün, hissedişin ve çalışmanın adıdır. Sadece sanatta, bilimde, sporda değil... Siyasette ve yönetimde de... obursali(« cumhuriyet.com.tr Operasyonu naklen anlattı Yoşargily 4hastanın umudu oldu ANK\RA (Cumhuriyet Bürosu)-Dün- yaca ünlü beyin cerrahı Prof. Dr. Gazi Yaşargil. Türkiye'de be- yinlennin nsk- lı bölgelerinde tümör bulunan 4 hastanın umudu oldu. Bayındır Hastane- sı'nde düzenlenen "Prof. Dr. Gazi Yaşargil Gün- leri" adlı eğitim progra- mı kapsamında, 26 Ma- yıs'ta îlyas Gühan, ön- cekı gün ise Muammer Ka>a adlı hastalan haya- ta döndüren Yaşargil, dün de 9 yaşındakı Ay- şe Erdoğmuş'u amelı- yata aldı. Beyin omuri- lik suyu dolaşım yolun- da tümör bulu- nan 41 yaşında- kiNejlaTopal'ı ise bugün ame- liyat edecek olan Prof. Dr. Yaşargil, ameli- yatlan sırasında canh yayın ya- paralc genç be- yin cerrahlanna sırlan- ru öğrenyor. Ünlü cerra- hın ameliyatlannı, se- çihniş 100 uzman dok- tor konferans salonuna kurulan bir ekrandan iz- ledı. Doktorlar, Prof. Dr. Gazi Yaşargil'e ameli- yat sırasında kurulan özel mikrofon sistemiy- le soru sorabildi. Yaşar- gıl, konferans salonun- dakı doktoriara operas- yonu naklen anlattı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear