23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 5 NİSAN 2003 CUMA CUMHURİYET SAYFA J\_ U l_j M. LJ J\ j cumhuriyet.com.tr 15 *Geçmişi Olmayan Adam', festivalde kaçıranlar için gösterime giriyor afiza kaybı üstünemasalFestıval bitiminde bugün Kadıköy Kadı- köy ve Ankara Kavakhdere'de gösterime gi- recek olan (Beyoğlu Beyoğlu Sineması'nda pazartesi başlayacak) Geçmişi Olmayan Adam. uluslararası ödüllere boğulmuş bir A- ki Kaurismaki filmı. 1957 doğumlu Finli yönetmen Kaurismaki, Leningrad Kovboy- ları'ndan (1989) SürükJenen Bulutlar a (1996) kadar son 20 yılda yaptığı, festival festival dolaşan 15 'i aşkın filmiyle tanınmış, firmaya dönüşmüş, kendine özgü bir sine- macı. Toplumsal gerçekçilikle karamsarbiralay- cılık arasında seyTeden, eleştin öğesi ve siv- ri humoru belirgin filmleriyle özel hayranlar edinmiş Kaunsmaki'yi büyük seyirci kitlesi önüne çıkaran son eseri Geçmişi Olmayan Adam. iş aramaya trenle geldiği Helsinki'de üç dazlak tarafından öldüresiye dövülerek hafızasını kaybeden ve kimliksiz yaşamını yeniden kurmaya girişen, yitik biri (Markku Peltola) üstüne. 'Blrblrlnlzl sevln. mutlu olunl' Beyzbol sopasıyla başına yediğı darbeler sonucunda geçmişinden pek az şey hatırla- yan, öldü sanıldığı hastaneden kaçarak kim- liğinin peşinde. kendini yeniden kabul ettire- ceği topluma uyum saglamak uğruna, canla başla çabalayan biri kahramanımız. Kurtuluş Ordusu gıbi bir yardım kurumu kucak açıyor ona. Yersiz yurtsuz, çulsuz yoksullara sıcak aş verip barınak saglayan Kurtuluş Ordu- su'nun sorumlulanndan, ciddi ve dini bütün Irma'ya (Kati Outinen) duyduğu ilgı, gide- rek yaşama giicü veriyor belleksiz, mazisiz, kimliksiz kahramanımıza. Iş ararken Irma'ya tutuluşuyla yeniden doğuyor adeta. lyi kalp- li, yardımseverlerce kol kanat gerilen adamı- mızın, tanık olduğu komik bir banka soygu- nunun enselenen sorumlusu olarak polisin eline düşünce, ortaya çıkan, boşandığı eski kansı sayesınde, kimliği ve geçmişi aydınla- nıyor neyse ki. Aslında eski bir metal işçisi olduğu ortaya çıkan kahramanımız, evine ve yeni bir erkekle beraber olan kansına dönüp Mies Vailla Menneisyytta / Yönetmen, senaryo: Aki Kaurismaki / Kamera: Timo Salminen / Müzik: Jouko Lomme, Tero Malmberg / Oyuncular: Markku Pettola, Kati Outinen, Juhani Niemela, Kaija Pakarinen, Sakari Kousmanen / Finlandiya 2002 (Denk Film) Aki Kaurismaki'nin son filminde Cannes'dan ödüUü Kati Outinen ve Markku Peltola başrollerde. "Birbirinizi sevin, mutlu olun" diyerek se- çimini Irma"dan yana yapıyor finalde. Geç- mişine dönmeyı reddediyor ve masalımız alı- şıldığı gıbi, mutlu sonla noktalanıyor... Sesslz slnemaya dönüs Hafıza kaybı sonucu. toplumsal varoluşun simgesi bir isminin ve bir kimliğinin olma- yışını trajediden çok bir yeniden doğuş ola- rak kabullenerek ve ütopik bir komünün sı- cak bağnnda mücadelesıni sürdüren adamın öyküsünü aktaran film, onun habire karşılaş- tığı bazı tipleri de banndınyor: Tatlı Irma. rock çaldıracağı bandonun müzisyenleri. An- nibal adlı köpeğine de baktıran evsahibi, uya- nık polis. işçilerinin parasını ödemek için sö- mürüldüğü bankayı soyup paralan yerlerine ödenmek üzere bizimkine teslim ederek in- tihar eden, namuslu, yaşlı soyguncu, onu ıçe- riden şıp diye kurtaran, Kurtuluş Ordusu avu- katı gibi. Kaurismaki'nin kendi komik-dramatik kurmaca tarzınca, ayrıntılan en aza indirge- yip sessiz sinemanın köklerine (bürlesk'e) inerek çektiği, biraz sevimlileştirilmiş, fark- lı, tuhaf ancak yine de kuşku götürmez bir zenginliği içeren bu son opus'u. çivısinden çıkmış dünyamızda, yardımlaşmanın. sevgi- nin, dayanışmanın hâlâ bir anlamı olduğunu vurguluyor. Günümüzde marjinallerin. yoksullann dış- landığı, modern toplumun işsizlik. evsizlik. banka sömürüsü, hukuk-guguk. polis-ceza. bürokrasi vb. gibi toplumsal sorunlanna da değınen, esprili diyaloglar. gönderme ve çağ- nştırmalarla bezeli, hem melankolik hem de komik olabılen film, bir rüyadan uyanırcası- na bitıvenyor. Klinık humorundan ve sevecenliğinden şiddetlı sahnelere geçışleri oldukça yumuşak bir şekilde, gag'larla halletmış yönetmen gev- şek ritimli filme buğulu puslu. kapalı bir ka- rakter vermiş. Başroldekı Markku Peltola Ka- ti Outinen çiftınin akılda kalan, uyumlu per- foımansı. Chaplin ya da Tati'yi hatırlatan in- ce alaycılığı, ışıklı görüntüleri. zevkli çerçe- velemeleri ve ince melankolisiyle festivalde bizi en çok mest eden filmlerden Geçmişi Olmayan Adam, sinemaseverlerce keşfedil- meyi bekliyor şimdi. Geçenyılki Cannes'ın ödüllüyapımları 'Oğul've 'Katliam', görülmeye değerfilmlerdendi Bağışlamanın erdemiOlivier Gourmet, 'Oğul'la Cannes 2002'nin en başarı aktörii seçilmiş Vaad ve Rosetta'dan sonra Belçika- lı (Luc ve Jean-Pierre) Dardenne kardeşlerin bir kez daha bildik hümanizmlerini karşımıza geti- ren üçüncü filmleri Oğul, ço- cuğu öidürülünce kansıyla yollan aynlmış, yalnız ve mut- suz bir marangoz ustasıyla (Filmde her ifadesini, mi- miğini,jestini saptayan bir omuz kamerasınca, her an izlenen Belçikalı oyuncu Olivier Gourmet, Cannes'da en iyi aktör seçilmeyi hak eden bir oyun çıkanyordu) yeniyetme çırağının (Morgan Marinne) psikolojik düelloya dönüşen iliş- kisi üstüneydi. Gitgide sürükleyicilik kazanan, mü- ziğin yerini kaygılı soluk alıp vermelerin aldığı filmde intikamla bağışlamak ara- sında gidip gelen marangoz, çocuğunu boğmaktan 5 yıl ıslahevine tıkılmış ye- niyetme çırağını. oğlu yerine koyuyordu sonunda. Günümüzün zalim dünyasında bağışlamanın erdemi üstüne insancıl bir mesaj veren Oğul, festivalde etkisi ko- layca geçmeyen filmlerdendi. Oregon çamıyla Kanada çamının farkını öğrendiğimiz, sü- regelen gerilimi de sona erdiren, finaldeki hangar sahnesinde, Dardenne'ler 'geriye kalan yaşasın merhamet!' dedirtiyorlardı meraklısına. şaşırtıcı olgunlukta bir İlk film' Geçen yıl Cannes'da bombası patlayan, kolayca sınıflandınlamayan, şaşırtıcı olgunluktaki ilk film'lerden Carnages-Katliam, çok sayıda kahra- manın paralel gelışen hikâyelerini kaynaştınp an- latıyordu. Arenada katledilip kesilen 450 kiloluk bir boğanın çeşitli parçalannın Avrupa'nın dört bir kö- şesine göndenlmesi gibi ilginç bir çıkış noktasın- dan hareket eden 30 yaşındaki okullu yönetmen Delphine Gleize, Altman başyapıtı Short Cuts tar- zı bir yapıda kurduğu, iyi yazılmış, anlatılmış ve oy- nanmış bu ilk filminde, seyir zevki yüksek, çeşitli numaralar içeren, görülesi bir iş çıkarmış ortaya. Her kahramanına göre ton değiştirerek gelişen anlatımından ışık ve müziğin kullanırruna kadar sanki 40 yıllık. deneyimli bir yönetmenin elinden çıkmış etkisi yaratan film, sorunlu bir satıcı kız (Chiara Mastroianni). inrihar takıntılı paten- ci(Clovis Cornillac), çok çekmiş, yaşlı bir kadın (Angela Molina), saralı küçük bir kız, komadaki genç matador gibi kahramanlanyla baştan sona renkli bir tipler galerisi gibiydi. C. Mastroianni 'Katliam'ın sorunlu karakterlerindendi. Bir çılgın Âşık / The Trlumph of Love Bertolucci'nin kansı Çlare Peploe'nin yönettiği 'Bir Çılgın Âşık' Isparta Prensesi Leonide'nin babasının zorla ele geçirdiği ve aslen Agis'in hakkı olan tahta oturmasıyla başlar. Leonide bir gün gölde yüzen Agis'i gizlice seyrederken genç adama çılgınca âşık olur. Bunun üzerine onun kalbini kazanmak ve kendisıyle evlenerek hakkı olan tahtı ona geri vermek üzere planlar yapar. Agis, filozof Hermocrates ve kız kardeşi Leontine tarafından gizlice, sağlam duvarlarla korunan bir villada Aydınlanma çağının felsefesine uygun olarak büyütülmüştür. Mantığa dayanan bu felsefe gereği, duygulara karşı çıkan, açıklanamayan şeylere kuşkuyla yaklaşan Hermocrates ve Leontine, Agis'e prensesten nefret etmeyi öğretmiştir. Leonide ve hizmetkân Corine erkek öğrenci kılığına girerek villaya sızarlar. Leonide artık Phocion'dur, Hermidas ise Corine'dir tkı genç kadın Hermocrates'in bilgi ırmağından içmeye hevesli gibi görünürken belli bir bedel karşılıgı hizmetkârlar Arlequin ve Dımas'tan da yardım alırlar. Karmaşık bir duygu ağı ören iki kız, kurnaz ve tensel bir planı uygulamaya koyulurlar. Başanyla yiirüyen plan aşkın zaferiyle sonuçlanır. Bugün göstenme gıren filmin başrollerinde Mira Sonino, Jay Rodan. Ben Kingsley. Fiona Shaw ve Rachael Stirling var. İZLEYİCİ GÖZÜYLE ERDAL ATABEK Ulkenin günceline ışık tutmakAbdülhamid Düşerken bı- zim tarihimizden önemli bir dönemecin filmı. Osmanlı tah- tı iktidar gucünü tek başına elinde tutamıyor. Ülkenin gele- ceğini düşünen subay-sivil gençler yıllardır saltanatın artık ülkeyi yönetemediğı kanısın- da. Geleceklerini, kimi zaman yaşamlannı da tehlikeye ataıak mücadele ediyorlar. Ittihat ve Terakki Derneği gizli koşullar- da kuruluyor ve açıkça sultana karşı çıkıyorlar. Meşrutiyet re- jiminin yeniden kurulması için mücadele ediyorlar. Abdülha- mit, çok çalkantılı bir dönem- de tahtta bulunuyor ve uzun bir süredir ülkeyi yönetıyor. Os- manlı tmparatorluğu her yaıun- dan çatırdıyor, büyük devletler, Filmde Mehmet Kurtuluş Ittihatçı Binbaşı Şefik'i, Meltem Cumbul hırslı nazır kızını, Haluk Kurdoğlu da nazırı oynuyor. artık sonuna geldiği kabul edilen imparator- luğun her bölgesınde kışkırtmaların peşinde. Işte böyle bir dönemde, siyaset. ordu ve din ilişkileri filmin ana temasını oluşturuyor. Günümüzde de siyaset-ordu-dın ilışkılen önemini sürdürmüyor mu? Siyasetin bir aya- ğı dinde bir ayağı ekonominin üzennde değil mı? Ordu gene cumhuriyetin temel prensıple- rinin koruyucu görevini üstlenmemiş mi? Din hem ekonominin hem idarenin hem siyasetin içınde değil mi° Filmin, ülkenin günceline ışık tutan bir yaru var ki çok önemli. II. Meşrutiyet kabul edili- yor. kabine düşüyor, Osman- lı döneminin kurallan ıçinde oynanan oyunda kazananlar da, kaybedenler de her zaman "ikbal peşinde". Birnazınn hırslı krzı, Osmanlı saray ka- dınlanna benzer hırslannı önce paşa babasına aktanyor, sonra da kendısine âşık olan İttıhat Terakki ılen gelenı binbaşı Şefik'e yönlendiri- yor. Bu ikilide, kadınlan tanı- maya zaman bulamamış dev- rimci ile saray geleneğiyle yetişmiş entrikacı kadın iliş- İcisi ışlenmış. Paşa kızı Ni- met'ın öngörüsü biraz fazla doğru çıkıyor ama olaylar beklenmedik doğrultuda ge- lişecektır. Film gerçekten başanlı, izlenmeye değer. Tanınmış yıldızlar elbette filme çok şey katı- yor ama TRT yapımı filmin pek çok filmden daha özel bir yeri var. Hele de, siyaset-ordu- din ilişkisinin nasıl başladığına işaret eden saptamalan özellikle dikkate değer. KEDIGOZU VECDİ SAYAR Merkezden mi? Yerinden mi? Kültür Bakanlığı ile Turizm Bakanlığı'nın birleş- tirilmesine tepkiler sürüyor. SİT alanlarının turizm yatırımcılarının eline geçmesi tehlikesi, tüm kül- tür insanlarını, üniversiteleri, sivil toplum kuruiuş- larını harekete geçiriyor. Hemen herkes Kültür Ba- kanlığı'nın gerekliliğini vurguluyor. Eski Kültür Ba- kanlan, iki bakanlığı birleştiren yasayı iptal etme- si için Cumhurbaşkanı'na başvuruyorlar. Bu tartışmaya, "Mahalli Idareler Reformu" ta- sarısına donuk eleştiriler de ekleniyor. Beş temel bakanlıkdışında merkezı idarenin yetkilerinin ye- rel yönetimlere (il özel idareleri ve beledıyelere) devredilmesine ilişkin tasarı, çeşitli çevreler tara- fından devletimizin temellerine dinamit koymak- la eşanlamlı görülüyor. Kültür insanlan, kültür ku- rumlannın yerel yönetimlere devhnin, kültür ala- nını siyasetin denetimine sokmak olacağını savu- nuyorlar. Bir allahın kulu çıkıp da, kültür kurum- ları merkezi idarenin elindeyken siyasetçinin gü- dümünde değil miydi diye sormuyor... özetle, Cumhuriyet'i korumak iddiası ile orta- ya çıkanlar, statükoyu koruma reflekslerinin öte- sine geçemiyor bir türlü. Getirilen taslakta eleşti- rilmesi gereken hükümleri elbette eleştireceğiz. A- ma, bu öneri 'ötekiler'den geldi diye, savunma- mız gereken ilkelere taban tabana zıt bir bakış açı- sında ısrarın yararını anlayamıyorum. Idarenin ye- niden yapılanmasını, mevcut yapının eskimiş öğe- lerinin çağın gereklerine uygun hale getirilmesini, kurumlann demokratikleştirilmesini 'yıkıcılık', 'bö- lücülük' olarak değerlendirmek yerine, bu çaba- lara herkesten çok sahip çıkmamız, yapıcı öneri- ler getirmemiz gerekmez mi? Ya, bugüne dek sü- regeldiği gibi, paranoyalarımızla yaşamaya de- vam edeceğiz ya da insanından korkmayan, ev- rensel değerlerle yoğrulmuş bir devlet yapısına doğru hızla evrileceğiz... Kültürel mirasımız hangi koşullarda korunabili- yor, bunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Anadolu'da yüzlerce kültür kurumu (müze, kütüphane, ören yeri) kapalı duruyor. Çeşitli illerimizdeki kaleler bakımsızlıktan perişan bir durumda. Bunların ye- rel yönetimlere devri ne gibi bir tehlike yaratabi- lir? Nice müzemiz, ören yerimiz talan edilirken merkezi idarenin elinde değil miydi? Merkezi ida- renin hantallığını ve kaynak yetersizliğini aşacak ve kültür kurumlannın yerinden yönetimini sağla- yacak bir sistemin getirilmesi, kültür alanımıza zarar vermek yerine, bu alana yeni bir dinamizm kazandırabilir pekâlâ. Elbette, gözden kaçınlmaması gereken nokta- lar var bu konuda: Bazı önemli kültür kurumlan- nın, Türkiye'nin dünya çapında öneme sahip ba- zı müzelerinin, saraylarının, Milli Kütüphane'nin merkezi idarede kalması dogru olur (Kültür ve Tu- rizm Bakanı Erkan Mumcu'nun yaptığı açıklama- da da yasada bazı kurumlara istisna getirileceği belirtiliyor). Bana kalırsa, bir adım daha atılarak, bu tür kurumları yarı-özerk kurumlara dönüştür- mekte yarar var. Yani, bu kurumlar kendi kaynak- larını yaratabilmeli, kendi yayınlarını yapabilmeli. Mevcut yapıyla, kendilerini tanıtacak bir broşür basmaktan bile acizler. Çünkü, gelirleri Kültür Ba- kanlığı'na gidiyor. Devlet Tiyatroları'na gelince, nicedir söyleyip duruyoruz, dünyada bir benzeri yok bu kurumun. Sınırlı bir kadro, sınırlı sahne sa- yısına sahip bir Ulusal Tiyatro yaratarak Anado- lu'nun çeşitli kentlerindeki sahnelerı yerel yöne- timler işbirliği ile yaşatmak çok daha sağlıklı so- nuçlara ulaşabilir. (Elbette, belediye meclislerini bütçe ve personel atamaları konusunda söz sa- hibi kılmamak kaydıyla. Nasıl olacak derseniz, daha önceki yazılarımızda değindiğimiz özerk bir 'Sanat Kurumu'nun uzman kurullan aracılığı ile olacak. Yani, sanat işleri sanatçılara bırakılacak. Van'da hangi oyunun oynanacağına oradaki sa- nat yönetmeni karar verecek; kimleri oynataca- ğına da o karar verecek. Onu kim atayacak der- seniz, ne bakan, ne belediye başkanı; Sanat Ku- rumu'nun bir birimi olan Tiyatro Kurulu -ya da özerk Sahne Sanatları Kurumu- atayacak). "A- man, daha kötüsü gelir" diye mevcuda sarılmak hastalığımızdan kurtulmayı bir denesek? vecdisayarn yahoo.com BUGUN • AKM'de 19.30"da tDSO konseri. Şef: Norbert Nozy. Solistler: Richard Galliano (akerdeon), Jean Marc Phillips (keman) ve Herve Seüın (piyano). (0 212 251 56 00) • AKM'de 19.30'da İDOBdan 'Viyana Esintileri1 . (0 212 251 56 00) • BABYLON'da 23.00'da Spanish Harlem Orcestra' konseri. (0 212 292 73 68) • SHAMAN CLUB'da Schal Sick Brass Band konseri. (0 212 249 20 09) • NARDİS'te 22.00'de Focan Funk&Latin Project konseri. (0 212 244 63 27) • EKOL DRAMA SANATEVİ'nde 19.30'da 'Irmaklararası' adlı, Feyza Zeybek'in deneysel göstenmi. (0 212 234 09 93) İSTANBUL FİLM FESTİVALJ'NDE BUGÜN • EMEK SİNEMASI'nda 10.30: 'Hıçkınk', 13.30: 'Şansb Bir Gün', 16.00:'Annemin Ülkesinin Şarkıları'. 19.00: 'Bir Kadının Yaşamından 24 Saat' ve 21.30: 'Deniz'. (0 212 293 84 39) • ATLAS SİNEMASI'nda 10.30: 'Domino\ 13.30: 'Umut', 16.00: 'Solino', 19.00: 'Et' ve 21.30: 'VanGogh'.fÖ 212) • SİNEPOP SİNEMASI'nda 10.30: 'Kil Bebekler', 13.30: 'BabamSev', 16.00: 'Patlama', 19.00: 'Sihirli Kutu' ve 21.30: 'Bir GüzÖğleden Sonrası'. (0212 251 11 76) M BEYOĞLU StNEMASrnda 10.30: 'Zor Vedalar: Babam', 13 30: 'Fener Bekçisinin Oğlu', 16.00:'Gülüm\ 19.00: 'Gönderilmemiş Mektuplar' ve 21.30. 'Sessiz Çığük'. (0 212 251 32 40) • REXX StNEMASI'nda 10.30: 'Sevişme Günleri' 13.30: 'Yolun Yarısında'. 16.00: 'Şeytanın Yıü', 19.00: 'Aşk Sarhoşu' ve 21.30: 'Yarah Yüz'. (0 216 336 01 12)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear