22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 NİSAN 2003 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER İNSANIN SERÜVENİ TURHAN SELÇUK DÜRÜST TABİATLI ÎSTASBUL ABDÜICANBAZ1 HARÎKÜUDE MACZRALARI KISIM Kendi kurduğu müzeyi, yine kendi kurduğu ülkenin insanları yağmaladı Gertrude Bell'e çifte darbe ZamanTineS maltun@ixir.com Mehmet Altun Onlarca yıldır bir musibetten diğerine sürüklenen Irak'taki dramın boyutlan, ülkenin zengin kültür hazinesinin de akıl almaz bir biçimde talan edilmesiyle bambaşka bir boyut kazandı. Şımdi tüm dünya, çektiğı acılar yüzünden Irak halkına karşı duyduğu merhamet hisleriyle, kendi kültür mirasını yağraalayan, tahnp eden, hatta ateşe veren bu insanlann uyandırdığı öfkeyı nasıl bagdaştıracağım düşünüyor. Kendi bankasını, müzesini, kütüphanesini, okulunu, hastanesini soyan, Amerikalı askerlerin elini öpmek derecesinde onunınu ayaklar altına alan, bankasındaki paralan çuvalla çalıp sokaklara saçan Iraklılar, henüz millet bılincıni edinememış kabile insanlanna mahsus bu görüntülerle aklımıza ister ıstemez bundan 82 yıl önce, "Bu coğrafyada sınırian cetvelle çizilmiş, suni bir devlet yaşamaz" diyen insanlan getıriyor. Batı'nın cıkar kaygıları... Irak 1921 'de, Kahıre'dekı bır konferansta, harıta üzennde tasarlanmış ve sınırlan cetvelle çızilmış bır ülke olarak doğdu. Yaratılma süreci tamamen yapaydı. Devlet olma özelliklerine sahip olduğu için değil, Batı'nın çıkar kaygılan nedeniyle kurulmuştu. 1923 "te National Geographic dergisi yazan Junius B. VV'ood'un benzer koşullarda kurulan Ürdün için yazdığı gibi, dünyayı yöneten güçlerin hderlen için yenı bu" krallık yaratmak zor bır ış değıldi. Harita üzerinde alınan bır ırmağa, bir dağ silsilesine, birkaç kalem çizgısi ve farklı renk tonlannı da dahil edince görev tamamlanmış oluyordu. Avrupa'daki devlet adamlarının keyıflerine göre çölün şu ya da bu bölümüne krallık demelen çöldeki Bedevi için bir önem taşımıyordu. Daha o ülkenin insanlan bile ne olduğunu anJamadan, yeni haritalar basılıyor ve okul çocuİdanna bunlar öğretilmeye başlanıyordu. Yerine getirilen bir sorumluluk Bugün, akıl dışı bir medeniyet cinayetine sahne olan ve tanhi zenginlıklerinin bunu idrak etmekten yoksun çapulcular yüzünden tarihe gömüldüğü Irak'ta olup bitenler, sanki insanlığa bir tarih dersi vermek istermişçesıne acı bir ironiyı de içinde banndınyor. Yakın Irak tarihinin belki de en önemli figürü olan Gertrude Bell'in uzun yıllar emek vererek oluşturduğu Bağdat Müzesi, kurulmasına yine kendisinin öncülük ettıği Irak devletınin vatandaşlan tarafından yağmalanıp yok ediliyor. Bell, 1926 tarihli bir mektubunda şöyle yazıyordu: "Müzeyle ağır bir sorumluluğu üzerime aldım. Her biri on binkrce pound değerinde olan bu eserler ben olmasaydım topraktan çıkanlamayacakn. Bu yapüklanm sadece Irak'a karşı değil, aynı zamanda arkeolojiye karşı da bir sorumlulukT' Bell sorumluluklannı fazlasıyla yenne getirdi. Ama ne yazık ki şimdi sonuçlannın yerinde yeller esiyor. Irak'ın efsanevi isimlerinden biridir. Ülkenin t kurulmasında çok önemli bir rol oynayan bu Ingiliz istihbaratçı, aynı zamanda bir arkeolog ve Bağdat Müzesi'nin de kurucusudur. Tarihin şu garip cilvesine bakın ki Gertrude Bell'in kendi elleriyle kurduğu müze, böyle bir devletin yaşamayacağını söyleyenlerin tüm itirazlanna * rağmen sınırlan m cetvelle çizilerek *•-* oluşturulan Irak'ın kendi halkı tarafından yağmalandı. Gertrude Bell, Bağdat Müzesi 'ni kurarken öldü. Bunun üzerine Kral Faysal 'ın emriyle, müzenin en görünür yerine onun anısına aşağıdaki levha asıldı. Anısı Araplarca her zaman saygı ve sevgiyle anılacak olan Gertrude Bell, bu müzeyi 1923 > ılında kurdu. Irak'ın fahri eski eserler dırektörü olarak mükemmel bir bilgi birikimi ve adanmışlıkla en değerli objeleri orada bir araya getirdi ve yaz sıcağının ortasında 12 Temmuz 1926'da öldüğü güne kadar onlar üzerinde çahşmaya devam etti. Kral Faysal ve Irak hükümeti onun bu ülke için yaptığı büyük hizmetlere ithafen müzenin ana salonuna onun adını verdiler ve onlartn izniyle arkadaşlan bu levhayı astılar. Sınırlan cetvelle çîzilen ülke Konferanstaki tek kadın temsilci, Churchill'in de büyük güven beslediği Gertrude Bell'di. Harita üzerinde ahnan bir ırmağa, bir dağ silsilesine, birkaç kalem çizgisi ve farkb renk tonlannı da dahil edince görev tamamlanmış oldu. Daha o ülkenin insanlan bile ne olduğunu anlamadan, yeni haritalar basıldı ve okul çocuklarına bunlar öğretümeye başlaııdı. Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinin ardından Ortadoğu'da sınırlar yeniden belirlenirken Gertrude Bell, bölgedeki Ingiliz Yüksek Komısyonu'nun Ortadoğu sekreteri idi. Bell, savaş boyunca tüm çabalanru Türkler karşısında Arap ayaklanmasını örgütlemeye harcamış ve bunda da başanlı olmuşru. Şımdı sıra yüksek Ingiliz menfaatlannın korunması için gerekli düzenlemelen yapmaya gelmişti. Bu dönemde petrol paylaşımı konusunda Batı devletleri arasında yaşanan çekişmeler, bagımsızhk sözü verilen Araplann çıkarttığı ayaklanmalar ve siyasi belirsizlik bölgedeki ıstikrarsızlığı en üst noktasına getirmişti. Sonunda tüm bu sorunlann çözüme kavuşturulması için 1921 'de Kahire'de bir konferans toplanmasına karar verildı. Konferanstaki tek kadın temsilci, Churchill'in de büyük güven beslediği Gertrude Bell'dı. Konferansta Bell'in hazırladığı Irak plaru masaya yatınldı. Bu plan Bağdat. Musul ve Basra'yı içine alan bağımsız bir Irak devleti kurulmasını ve başına da Arap ayaklanmasının liderlennden Şerif Hüseyin'in oğlu Faysal'ın getirilmesini öngörüyordu Plan uzun tartışmalardan sonra kabul edildi ve böylece, anılannda u Bu sabah tüm vakthni Irak'ın sımıiannı btliriemekle geçirdim" diye yazan Gertrude Bell'in harita üzerindeki Irak hayali Kahire'de gerçeğe dönüşmüş oldu. GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAJNERtNÇ Yazanmız yıllık izninin bir bölümünü kullandığından yazılanna ara vermiştir. Bladh Romanları görüntülüyor Yaşamın tam ortasında bir fotoğrafçı Elini yıizüne dayamış, gözlen hüzunle ynkanmış bır adam. eski bır duvarın önünde mısır yıyen da- ğınık saçlı bir çocuk, küçük loş odada keman çalan bir müzisyen, Tarlabaşı'ndaki sokak dügününde oynayan altın dişli kadınlar... Fotoğraflanyla insan- lara ">aşamın kıyısından değil. tam ortasından ses- lenen'' tsveçli fotoğrafçı Stefan Bladh, 2002 Eylü- lü'nden bu yana Türkiye'dekı Romanlann fotoğraf- lannı çekıyor. Türkıye'ye 4 kez gelen Bladh, özel- lıkle Sulukule'dekı Roman ve abdal ailelerle birlik- te yaşayarak onlann yaşamlannı görüntülüyor. Daha önce Yunanistan ve Bosna'da 2 yıl boyun- ca Çıngenelenn fotoğraflannı çeken Bladh, tstan- bul'daiseTarlabaşrndanbaşlayarak Esenyurt, Top- hane, Dolapdere \e Sulukule'deki Romanlan görün- tülemiş. Arkadas glbl... Istanbul'dab Romanlarla iletişim kurmakta güç- lük çekmedığını anlatan Bladh. •'Roman kimliğry- leflgüendiğünive tek amacımın onlann fotoğrafiiu çekmek olduğunu anlatuğunda çoğu bu isteğnni iyi karşıhyiordu'' dıyor. tstanbul'da 2 haftalık bir araş- tırmadan sonra Haliç Köprüsü'nün altında yaşayan Roman ve abdal ailelerle tanışan Bladh, gece on- larla köprüaltında kalmış, daha sonra da fotoğraf- lannı çekmeye başlamış. Bu tanışmadan sonra îs- tanbul'a her gelişinde aynı aileleri görünrüleyen Bladh. şu anda Sulukule'deki küçük bır odada 13 kışı kalan ailelerle artık "arkadaş gibi" olduğunu söylüyor. "Çabşmamı özeuikle abdal aile üzerinde yoğunlaşürdım. Arük her gelişimde onlarla vakit geçiriyorum, fotoğraflannı çekerken hiçbir sorun çıknuyor, onlann han.'arlannı 4-5yıl izleyip daha son- ra bu süreci içinde yazılann da olduğu bir fotoğraf albümünde toplamak Istiyorum" diyor. Çoğu fotoğrafçının **He-man" gibi ekıpmanlan kuşanarak insanlara yaklaştığını ve tek amaçlannın "kendi istediklerifotoğraflançekebilmek" olduğu- nu behrten Bladh, sözlenni şöyle surdürüyor "Benim bu işi >apmayı sevmemin nedeni ise sa- dece fotoğraf çekmeji değil, yeni insanlarla tanışma- y\ \« konuşmaşı da seviyor olmam. Benim için önem- li olan, benden farkh hayanan olan bu insanlan ta- nı\ abilmek. Onlarla tanışmadan önce herkes bana onlann tehüketi olabileceğini söylüyordu, ama ba- na hiç de tehlikefa' görünmediler. aksine son derece hoş ve eğlenceli insanlar." Dönmez: Hakkımda soruşturma açılmadı ANK4RA (Cunıhuri\et Bürosu)-Diyanetîşlen Baş- kanlığı'nın başına getinlmek ıstenen Marmara Cnnersı- tesi tlahıyat Fakültesı öğre- tım üyesi Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez. yer aldığı Ku- ran'ı tefsır projesı nedeniy- le Dıyanet Vakfi'nın hakkın- da soruşturma açmadığını behrtti. Tüıkıye Diyanet Vak- fi da Dönmez ile aralannda herhangı bir ıhtilaf olmadı- ğını, herhangı bır soruşturma- nın bulunmadığını açıkladı Dıyanet Vakfi'nın Kuran tefsır projesinde yer alırken, vakıftaranndan zımmet suç- lamasına uğradığı iddia edı- len Prof Dr Dönmez, bu ha- benn doğru obnadığmı belırt- tı. Buna karşın Prof Dön- mez'in öğrencılen arasında yer alan Prof. Dr. Hayrettin Karaman'ın, 13Nısantahh- lı Yenı Şafak gazetesınde Dönmez ve Türkiye Diya- net Vakfi hakkmda çıkan ya- zısıdikkatçekiyor Karaman \azısında, söz konusu soruş- turma>ı doğrular yönde şu ifadeleri kullandı:u Dönmez, Di> > aiKt tşleri Başkanhğı'nın tefsir projesinin beffi bir dö- nem başoidaolmuşhır.Ancak projedaha sonra Ankara'va nakledOdi ve Dönmez ile ya- pttananlaşmadaDiyaDetİ;- leriBaşkanlığının isteği üze- rine bozuldu. Ö)1e anlaşıu- \nr Id yapılan harcanıakr- da taraflar arasında bir an- laşmaztık ounuş ve durum mahkaneyeintikaleanümi$- tir. Ortada henüzsabitofanu;, hükrne bağlanmış bir dolan- dıncıhk, yolsu/Juk. ammete para geçirme yoktur. Bu ga- zeteiere ne oluyorsa. soruş- turma aşamasuıda gizli oi- masıgerekenbigBeriifşaedi- yor. temiz insanlann şeref ve haysiyetteri üe ojnuyorlarr Prof. Dr. Kafı Dönmez ıse ga- zetemıze şu açıklamayı gön- derdı: "Şahsunla Diyanet tşleri Başkanlığı ve Türkiye Diya- net Vaknarasuuiakiilişki ta- mamen özel hukuk hüküm- lerine göre vaptlmış bir teüf sözkşmesineday-anmaktadır. Bu sözkşmeyle ilgili olarak taraflar arasında bir ihtflaf çıkması halinde çözüm şekli sö^eşmevç\asalarlabefirlen- miştir. Gazetenizdeki,' Dıya- net Vakfi. Dönmez hakkın- da soruşturma açtı' haberi en azmdan yanlış bir bilgi içennişolmaktadır.Zira anı- lan \akfın personeti olmadı- ğuna göre bu vakfın şahsun hakkmdasoruşturmaaçma- sıda söz konusu olamaz. Esa- sen bu hukuki ilişki 2 yıl ka- dar önce sona ermiş ve ttiıi- lafkomısuyafirimana^ır.Kal- dı ki bu hukuki terimlerin çok farkh anlamlar içerdiği dikkate alındığmda çeiişkui, gefişigüzel ithamlarda bulun- maktan. başkalanmn haysi- yet ve şerefmedokunmaktan rahatsızlıkdu) mayan birya- yuib karşı karşıv'a okhığu- muz açıkür." Dönmez, ha- berde iddıa edıldıği gibi Ka- raman'ın damadı olmadığı- nı belirtti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear