22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 NİSAN 2003 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Milli eğitimi yerle bir etmek A-K-P iktidarının hızla TBMM'den çıkarmak istediği "Kamu Yönetimi Temel Kanunu" taslağının Türkiye Cumhuriyeti'nin "üniter" yapısını ortadan kaldırarak federatif bir yapıya olanak tanıyan hükümler içerdiğine değinmiştik. Taslağın, zaten tümüyle "Cumhuriyet" ile sorunu var gibi. Sözgelimi, "milli eğitim" hizmetini merkezi yönetimin elinden alarak yerel yönetimlere devrediyor. Yani ne yapmak isteniyor? Eğitimci, araştırmacı yazar Niyazi Attunya'ya göre, Atatürk'ün bilime dayalı, aklı özgürteştirilmiş, kendi özvariığına sahip çıkan yurttaşlar yetiştirme" hedefi çökertilmek isteniyor: "Yerel yönetimlerin, belediyelerinşu anda da yetkileri var. örneğin okul binalan perişan, bakımsız, çocuklar okullarda temiz su bile içemiyorlar, okul bahçeleri ağaçsız, kantinlerde gerekli gıda denetimiyapılmıyor... Belediyeler bütün bunlan isteseleryapabilirler, ama amaç o değil. Belediyelere yetki kullandınlmak isteniyor. Eğitimin programını, amaçlannı, kadrosunu belediyeler oluşturacak, belirleyecek... Bunun yaşama geçirilmesinin iki sonucu olur: Birincisi, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı yerine, alt kimliklere göre insan yetiştirilir, öyle bir kültür ortamı yaratılır. Ikincisi, belediyeye hangi tarikat egemen olmuşsa, çocuklar o tarikatın eline terk edilir." Eğitbilim konusunda yetkin çalışmalanyla tanıdığımız Prof. Dr. Cevat Geray da aynı kanıda: "Fransa'da 1980'ii yıllann başında yeni bir düzenleme yapıldı, ama orada belediyelere çocuk yuvası açma, ilköğretim okullarının binalannı yapma ve benzeri yetkiler verildi. Buna kimsenin diyeceği bir şey olamaz. Ama, AKP iktidannın hazırfadığı taslak ile eğitim hizmetini tümüyle yerel yönetimlere devretme önerisi; ulusal ölçekteki öğretim bihiğini parçalayarak, yerelde tutucu, dine dayalı, çağcıl olmayan bir eğitimi getirme istemleri ile çakışıyor." Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, bakanlık makamına oturur oturmaz Zaman gazetesine ne demişti, anımsayalım: "Eğitimdeki merkeziyetçi yapıyi yerte bir edeceğim." IŞIK KA.NSÜ Hata CHP Grup Başkanvekili Mustafa özyürek, Albayraklar grubunun vergi borcunun affedilmesinin gözlerinden nasıl kaçırdıklannı şöyle açıklıyor: "Bize teknik bir düzenleme dediler. Inceleyemedik, AKP'lilere güvendik, iyi niyetimizi suiistimal ettiler." Baştan A-K-P'lilere güvenmekle "teknik" hata yapmış! Orman ve Çevre Bakaııhklarmm Birleştirilmesi TÜRKSENBAŞERKAFAOĞLÜ AKP yönetimi, Çevre ve Or- man bakanlıklannı birleştirme telaşında. Hükümetin, doğal dengeye ve yaşanabilirliğe ters düşen yasa ve anayasa değişiklik istemleri de birlikte düşünülürse, genel olarak ta- sarlananlann ne yönde oldu- ğu açıkça ortaya çıkmakta- dır. Son süreçte, ABD'nin Irak'ta ^sivil kanlarıyla oluşturduğu, • özgürlük ve demokrasi anla- 'yışı gibi, AKP'nin de kapalı kapılar arkasında toplum adı- na aldığı çevre karşrtı yasa ve anayasa değişikliği işgüzâr- lıkları, sözde demokrasi ve dayanışma sözlerine karşın, dehşet saçmaktadır. özel ko- ruma alanlarımızı, içme suyu topJama havzalanmızı, ornıan- larımızı ranta açan yetkililer, acaba çocuklannı, derin ne- fes almaları ve temiz su iç- meleri gerektiğinde, nereye kaçıracaklardır? Çevre ve Orman bakanlık- lan, gönüllü çevre hareketle- rinin, bilinçli toplumun, mes- lek odalarının yaşanabilirlik gereği sürekli izlem altında bulundurdukları ayrı ayrı pek çok işlevi olan idari mekaniz- malardır. Orman yasası, doğrudan orman ekosisteminin içinde- ki canlı türlerle ve cansız var- lıklann uyumlannı bozmadan, geliştirilmesi ve korunması yö- nünde bir kapsamla, toplu- mun yaşamsal faydasına yö- nelik düzenlemeleri içerir. Do- ğal ki, eğer niyetleri, doğal varlıkların para uğruna göz- den çıkarılmasına yönelik ise yapmaları gereken: Yasaları cılız bırakarak, bakanlık gö- rev alanını daraltmak, daha sonra da o bakanlığı gözden ırak bir önemsizler hanesine taşımaktır. Cumhuriyet'in ilk anayasa- ayla, toplumsal ve doğal fay- da açısından ülkemizin en de- öerli varlıklan olan ormanlan- mız, devletin koruması kapsa- mına alınmıştır. O yıllardan bu yana hızla süregelen liberalci hükümetlerin, "çevre mevre", "orman morman" zihniyetle- n; özelleştirmeleri, vasrfsızor- rıan virüsleri geliştirmeleri, bugün AKP'nin hamlelerini kolaylaştırmıştır. Çevre Ba- kanlığı için de aynı şeylersöy- lenebilir. Içmesu havzalarının yerini villalara ve Formula-1 yanşlanna, ormanları yapılaş- maya, koruma alanlannı Çev- re Etki Değerlendirme kapsa- mı dışına çıkanp denetim ve sorgulamaları ortadan kaldır- maya yönelik çabalar, söz ko- nusu bakanlığın yerinin de önemsizler hanesine konmuş olduğunu göstermektedir. Ay- nca bu hususları içeren ana- yasayı da değiştirip "Sağlıklı yaşam mı, para mı?" diye sorgulayanlan birçırpıdasus- turmak istemektedirler. Şu günlerde hava, toprak, su, bitki, hayvan ve insan çev- riminde doğal yaşamı boz- mak için yapılanlar saymakla bitmez. Tüketme ve paraya çevirme hızı ise akıl almaya- cak kadar yüksektir. Keşke bu yasalar ile ilgili çalışmala- rı yapanlar, önceden ilköğre- tim okullarında okutulan çev- re ve insan ders kitabını oku- salardı. Ya da okullara ücret- siz olarak fidan diktiren, on- larafidan sevgisi vermeye ça- lışan sivil toplum kuruluşlan ve saygıdeğer öğretmenlerle gö- rüşselerdi. Doğayı ulusların koruma, paylaşım sözleşme- lerinden hangilerine imza at- mışız, onlara bakabilselerdi. Meclis'te oy çokluğuna sa- hip olmakla övünüp her iste- diklerini yapabileceklerini sık sık belirtenler, bundan sonra- ki planlannda "Çevre ve Or- man Bakanlıklannı kaldırdık" diye yeniden bir dayatma şok- la karşımıza çıkariarsa, hiç şa- şırmamak gerekir. Bu düz iktidar mantığı ile bildiklerini okuyanların, hükü- met programlarında yer alan ve şekillendirilen yerel yöne- timler yasası ile belediye yet- kilerinin genişletilmesi olgu- sunun da ne şekilde yoğrula- cağını gözardı etmemek ge- rekir. Çünkü şimdiden çevre, sağlık, eğitim, ulaşım vb. gibi üzerinde ayrı ayrı durulması gerekenlerin bir potada eritil- mesi, gelecekte doğal kay- naklann nasıl harmanlanacağı konusunu epeyce gündeme getirebilecektir, diye düşün- mekteyiz. Uluslararası tahkim kuşatması Prof. Dr. Ülkü Azrak'ın da aralannda bulunduğu bilim insanlanmız, sendika- lar, çalışanlann örgütleri, 1999'da ulus- lararası tahkim anayasallaştınlırken sü- rekli uyarmışlardı: "Yapmayın, etmeyin, uluslararası tahkim başımıza iş açar. Türkiye ileride büyük davalaria karşıla- şır, bundan büyük zarar görürüz." Söylenenler bir kulaktan girdi, öbür ku- laktan çıktı. Başta "milliyetçi" Bülent Ecevrt ile Devlet Bahçeli olmak üzere dönemin koalisyonu tınmadı bile. Geldik bugüne... ANAP'lı Enerji Ba- kanı Cumhur Ersümer. o sıralarda çok ortalıktaydı ve "Yabancı sermaye tetik- te bekliyor, uluslararası tahkim çıkar çıkmaz 30 milyar dolar cebimizde" sa- vını yineleyip duruyordu. Aradan geçen süre içinde, aman bir yabancı sermaye geldi, biryatınm oldu ki, sormayın grtsin. Ekonomi muhabiri- miz Murat KışJalı'nın, Hazine'nin veri- lerine göre yaptığı hesaplamaya göre, uluslararası tahkim yasalaştığından bu yana Türkiye'ye giren yeni yabancı ser- maye yatınmı ne kadardır biliyor musu- nuz? Söyleyelim de şaşırın: "447 milyon dolarcık." Aynı sürede başka gelişmeler de ol- du kuşkusuz: lletişim alanında Aria şir- keti, 2.5 milyar dolarlık tazminat istemiy- le uluslararası tahkime gittı. CHP'Iİ be- lediye başkanından önce imzalanan bir imtıyaz sözleşmesi ile Antalya'ya su sa- tan Lyonnaise des Eaux şirketi, yüzde 250-300 oranında fiyat artışı önerisi ka- bul edilmeyince 30 milyon dolarlık taz- minat istemiyle uluslararası hakeme başvurdu. Konya llgın Termik Santral'ı tasanmını yurüten Amerikalı enerji şir- ketleri PSEG Global ve North American Coal şirketleri de uluslararası tahkim yolunu seçti. Davayı kazanırsa bu şir- ketler Türkiye'den 300 milyon dolar ala- caklar. Yine yabancı sermayeli Kanel Limited, Kangal Termik Santral'ı konu- sunda uluslararası hakeme gitti. Küsel Limited de, Seyitömer Termik Santral'ı için aynı süreci izleme aşamasında Prof. Dr. Azrak, "Hiç şüphemyok" diyor, "Ha- kemegötürülen bu davalannyüzde 90'ı Türkiye'nin mahkûmiyeti ile sonuçla- nır." Nedenini de açıklıyor Azrak: "Uluslararası hakem heyetleri, ulus- lararası şirketlerin patronajında kurul- muş ve daima onlann lehine karar ver- miştir. Dûnyada sayısız ömekleri vardır bunun. Bir Amerikan şirketi, Kanada ormanlannın işletilmesi için tahkim şar- tı da bulunan bir imtiyaz sözleşmesi imzalamıştı. Zaman içinde çıkan uyuş- mazlıklardan sonra uluslararası hakem heyeti Kanada devletini 900 milyon do- lartazminat ödemekzorunda bırakmış- tı." Uluslararası tahkim sayesinde geçen yaklaşık 4 yıl içinde yalnızca Türk hal- kının egemenlik hakkı sınırlandınlmak- la kalınmadı, Türkiye'nin üstüne büyük bir ekonomık yük bindirildi. Bu yüzden önerimizaçıktır Eğeraçı- lan davalar yitirilirse, ödenecek tazmi- natlar, öncelikle Cumhur Ersümer ile ANAP'ın eski lideri, Beykoz sakini Me- sut Yılmaz olmak üzere, uluslararası tahkime TBMM'de "kabul" oyu veren ANAP'lı, DSP'Iİ, MHP'li ve bugünkü A- K-P'nin çatısını oluşturan FP'Iİ milletve- killerinden, gerekirse icra yoluyla tahsil edilmelıdir. Trabzon ümanı özelleşti- rilecekti. Limanın beJirienen "asgari" değeri 24.5 milyon dolardı. Oysa geçen mart ayı sonunda yapılan açıklamaya göre, liman 30 yıllık işletil- mesi karşılığı bir şirkete 15 milyon dolara devredilmişti. Şu değer bilmezliğe ba- Demip atan değer kın! Eğer liman değerinin al- tında verilecekse ne diye de- ğer belirleniyor ki? Liman-lş Genel Başkanı Raif Kılıç, dahasını aktan- yor "Trabzon Umanı'nınyıl- lık kân 1.5 milyon dolardır. Herşeyden öncelimanın be- lirienen değerin altında dev- redilmesi yasalara ve kamu çıkanna aykındır, ahlaki de değildir. öte yandan ABD, Irak saldınsı ile ilgiti olarak Isken* derun Limanı'nın bir bölü- münü 3 milyon dolara kira- lamıştır. Mersin ümanı için- de aynı rakam söz konusu- dur. Yani, Trabzon Umanı 5 aylık kira geliri karşılığı 30 yıl- lığına devredilmiştir." KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak <ı turk.net Gttc.cn. *- j4ieftctle>r mt ? ÇÎZGtLİK KÂMtL MASARACI H A R B Î SEMİH POROY semihporoy(â yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 12 Nisan KURAMCI VE BESTECİ SUPHİEZGL 1962 'DE 8U6ÜN, ÜULÜ TÜRK MÜZİİİ 8İLSİNI VE 8ESTE- CİSİ SUPHİ £ZGİ, 33 yAÇlHC* ÖLMÜŞTİj. MÜZ/KSEVER g/g AİLENİN ÇOCJUSU OLPUĞUHDAH, HACI ABİP BEY, ZEICAİ PEPE Gİ8İ 8UYÛK 8ESTECİLEKOEN KÛÇÛK yAf- TA &Ee£L£g AjjvtlÇTf MH4 SONKA ASICE& TrgBİYEYİ 8İ- TiieEK£< UEKIM OLAN SUPHI 6EY, 2.1 YtL TT&tSU/SGA/tP- TM GÖXEV YAPMfÇTI. EMEKÜ oU>UtCmN SOMKA YİNE rOĞUN BİÇİM0E MUZ/ICLE MUF rEitrm SEr ISE HUSEYİN SAPETTİH AKEL ' TE TÜ&t: MÜZİât ÜZ£f!fNDE AeAfTt&MAL Sonuçm, SCILTLIK. Burütc YAPm OLAV AMELÎ TtJKZ MUSf/c/Si *AII >T42A*ffrr. TVtSK MÜZİĞI- MİfJ S£S SİSTEtftNİ BİLİM£Et. 7£MEIX£GE OTtr&T&ıy BU YA/tr DIÇTA/0A, ĞOO'PEN ÇOK BESTE VEGMtÇTİ.. BESTELEeiNDEN İSS TANES/Ut YAYfMLArMfÇTI.. SANAT İŞLİĞI KÎLTÎR MERKEZİ (0216)4140332 TİİCCAR KBVTİN MBBOBd Yazan Cahıt ATAY Yoneten Enırah ER£N NtSAN AYI HER PAZAR Saat 20.30 SİHİRlJ KİTAP Müzıkli Danslı Çocuk Oyunu Yazan & Yöneten. Sıbel SEYHAN NİSAN AYI HER CUMARTESİ. PAZAR Saat 13 00 MASTANE$M SANA7 1N YANINDA Kitaplarınız (eski - yeni) alınır. Tel: O216 414 22 82 IVIoda Sineması Kafkas Pasajı 3. ASLtYE HUKUK HÂKtMLtĞl'NDEN Esas No' 2Ö02 211 Davacı Adıye Kuru (Taşdelenı tarafından davah \\\ Taşdelen ale\hıne açılan Boşanma da\ası sebebnle venlen ara karan u\annca. Okmeydanı Vlahmutşc\ketpaşa Mah Ozler Sok N "• Kiğıt- hane adjesjfldeja davalj AJl Ta^deien adma daıa dılekçesınm teblığı edjiemedrgı zabıta araştırma- sından da eHenşh adreslennın tesbıt edılmemedıgınden da\a dılekçesı özetı ve dunışma gününün ılanen tebtığme karar \enlmıştır \ukanda ısırn \azılı da\alının 03 06 2001 dumşma gûnü saat İU 30'da mahkememızde hazır bulunmdnız \eva bir vekıl ile kendınızı temsıl ettınnenız delıllen- ni2ı ıbraz ermeni7 duruşmava gelmemenız \eva mazerel hıldırmemenız halmde HLMK.nun 2H maddesı uşannca vargılamanın >oktuğunuzda vapılacağı ve hukum kurulacagı dava dılekçesmm teblıöı venne geçeriı olmak u/ere ılan olunur 08 04 2003 Basın \~0n 2 SAGNAK NtLGÜN CERRAHOĞLU Halite'nin pğlu' Bağdat'ta Öldii... Julio Anguita Parrado Cordoba'lıydı. Islam- Arap Endülüs uygarlığının efsane kenti "Cordo- ba"da doğdu ve bir başka efsane kent Bağdatta öldü. 21 günlük savaşta ölen "11 gazeteci" arasın- da bu genç gazetecinin adına rastlayınca, "Ju- lio'yu bu savaşa olsa olsa Islam-Arap dünya- sına aşinalığı çekmiştir" diye düşünmekten ken- dimi alamadım. Gerçekte çünkü birsavaş mu- habiri değildi o. "Tesadüfen" katılmıştı savaş mu- habirleri ordusuna. önce Pentagon'un "em- bedded gazeteciler" için ABD'de düzenlediği bir "eğitim kursu" üzerinde yaptığı röportaj ak- lını çelmiş; ardından paldır küldür cepheye sü- rüklenmişti. 'Islam rönesansının' kentinden Bizzat Julio'yu değil ama babasını Ispanya'da yaşadığım yıllarda tanıdım. Defalarca birlikte yemek yemiş, uzun uzun sohbetler etmiştik. Baba-ogul aynı adı taşıyordu. Gazeteci Julio Anguita'nın babasının da adı Julio Anguita idi. Ama adıyla değil popüler lakabıyla hitap ediyor- du herkes ona: "Kızıl Halife!" Komünistti "Kızıl Halife". Güçlü, sevilen, ka- rizmatik bir siyasi şahsiyet ve Oordoba'nın be- lediye başkanıydı tanıştığımız yıllarda. Ispanya'nın tartışılmaz lideri Felipe Gonzalez ve sosyalist- lerin Endülüs'te "alamadığı" tek kent; yıkama- dığı tek kaleydi onun yönetimindeki Cordoba. Vaktiyle 400 kütüphanesi ile gerçek bir Islam rönesansı" yaşamış çiçekler içindeki Cordo- ba'ya gözünün içi gibi bakan bir "başkan"d\ Julio Anguita. Sade, mütevazı bir öğretmenlik geçmişinden gelen "KızılHalife" tabandan yavaş yavaş yük- selmiş, yıllar içinde sonra sosyalistler dışında ka- lan tüm sol fraksiyonları "Biheşik Sol" adı al- tında tek parti bayrağında birleştirmeyi başara- rak; '9O'lı yıllarda hatırı sayılır bir muhalefet li- deri olmuştu. Faşizme, emperyalizme, gözü kör Amerikancılığa siyasi yaşamı boyunca karşı çık- mış ve karşı durmuş biriydi.. 'Imparatorluğun' acımasız intikamı... Oğlunun ölüm haberi Anguita'yı şimdi iki kez yıkmış; iki kez yaralamıştır diye düşünüyorum. Eviat acısı yetmiyormuş gibi ömür boyu inan- dığı, bel bağladığı davalann yerle bir olması iki kez bükmüştür mutlaka belini: "Bu ne biçim in- tikam? Ne biçim lanettir" diye yanmıştır içi. "Amerikan imparatoriuğunun" bu acımasız cil- vesi, bu garip laneti karşısında baba Anguita'nın "yas"ı derin bir "isyan", "boşluk", "güçsüzlük" ve "çaresizlikle katlanmış, katmerlenmiştir. Anguita'nın temsil ettiği siyasi ideolojiye ben hayat boyu yakınlık duymadım. Gençliğimin en heyecanlı yıllarında bile asla komünist olma- dım. Ama bugün "Kızıl Halife"ye hiçbir zaman hissetmediğim denli yakın hissediyorum ken- dimi; onun "yas"ını paylaşıyor, hissettiğini dü- şündüğüm o derin "boşluğu", "isyanı", "güç- süzlüğü" ve "çaresizliği" birebir yaşıyorum. TV'yi her açışımda yaşıyorum bunu. Ekrana her bakışımda artık yalnız çaresizlik ve güçsüz- lük duyuyorum. önce Bağdat'a düşen bomba- lan, şimdi arkada kalan yıkımı, kaosu, yağma- yı, talanı seyrederken büyük bir "boşluk" his- sediyorum. Gazetecilerin kaldığı "Filistin Ote- li" (sembolizme bakın!) Amerikan tankları tara- fından göz göre göre top tüfek ateşiyle çevril- diğinde; otelin içinde kendimi sıkışıp kalmış, re- hin alınmış bir gazeteci gibi hissediyorum... Gazeteci Julio Anguita'nın kaybı herhangi bir meslektaşın kaybından çok farklı bu nedenle. Dün BM Güvenlik Konseyi salonlarında "Guer- nica"y\ sansür edenlerin, bugün pervasızca "Fi- listin Oteli"ni çeviren ve abluka edenlerin yarın hepimizi bu ablukanın içine alacağını hissedi- yorum. Klostrofobi ve keder basıyor üzerime. B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/Kâğıdıper- 1 dahlamada kuUanılan ma- 2 kine. II Top- 3 rak, kum ve samaneleme- ye yarayan iri delikli kal- bur... Bulgur, biber, soğan, domates, maydanozla yapılan ve asma yap- rağına sanlıp çiğ ola- rak yenen bir yiye- cek. 3/Lale bahçesi. 4/Tokat yöresinde ye- nştirilen bir tütün cin- si...Bedeninyaşama gücü. 5/ Kendini be- 6 ğendirmek amacjyla yapılandavranış... Su- 8 udiArabistan'ınpla- 9 İA ka işareti... Satrançta bir taş. 61 Eskiden dervişle- rin giydikleri, tiftikten yapılmış ince külah. 7/Bir türkâğıtsüslemeciliği... Uzak. 8/EskiMısu-'dagü- neş tannsı... Büyük önem taşıyan. 9/Tellür elemen- tinin simgesi... Eski Türklerde bir babanın taşın- maz mallannın mirasçısı olan en küçük oğul. YUKARTOAN .\ŞAGrYA: 1/Gösterişsiz, sade yaşamaktan yana olan alçak- gönüllü kimse. 2/ Saban demirinin tarlada açtığı çizgi... Kurşun boruların ağzını açmaktakullanı- lan ucu sivri takoz. 3/Püre haline getirilmiş pata- tesle yapılan bir tür salata. 4/Maksat... Damıtıla- rak elde edilen uçucu ve kokulu maddelere veri- len ad. 5/Şımanklık... Nazi partisinin hücum kı- tasını simgeleyen harfler... Âh Ö^entürk'ün bir fılmi. 6/Bir tür küçük zurna. 7/Kaş... Asya'da bir ülke. 8/Radyum elementinin simgesi... " — Ta- banlıoğlu": Mimanmız. 9/Bir cervel türü... Boş, içinde kimse Ümlunmayan.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear