25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURtYET 25 ŞUBAT 2003 SAU 14 1VLJ.LJJL L J J A kultur@cumhuriyet.com.tr SAHNEDEIM AYŞEGÜL YÜKSEL Şensoy'dan 'sevgisizlik' üstüneTele\izyon kanallannı dolaşan ve ıalkımız tarafından pek tutulduğu uılaşılan "BiriKaGözeÖiyor'" izlen- :esine yabancıysanız, Ferhan Şen- ioy'un yazıp sahnelediği ve Orta- >yuncular'ın sunduğu "Biri Bizi Di- dzfiyor", çok da kahkaha attırma- ^an, abartılı bir aile parodisi gibi gö- •ünebilir. TV'deki izlencenin boyut- annı ka\TayanJar için ise seyirciyi se- nmsiz birtoplum manzarasıyla kar- ü karşıya getiren bir 'kara komedi' :öz konusudur. Ferhan Şensoy'un oyununun ilk bölümü "yanşma öncesi"ni, ikinci bölümü de "yanşma sürecf'ni ve "so- nıç"u göstenyor. Yazar, yanşmacı- lırûı yanşma öncesindeki ilişkileri- ri ve yanşmaya girilmesindeki ama- cı peşin peşin sergileyerek "yanşma crtamı" yanılsamasının dışına itiyor Hzi. "Benzer" olana "farkb" gözle takmamızı sağhyor. 'Benzer' olanı 'farkh' kıhna Şensoy, oyununu üç temel olgu üs- tûne kurmuş. Öncelikle, Türk televiz- yon seyircisınin "gerçek yaşanTda- kı "sevgisizlik", dahası "şjddet"" man- zaralanru izlemekten aldığı tadı sor- gulamış, BBG izlencesinin "reyting" almasmda "ııyumlu'' ilişkilerin de- ğil, "sert tarüşma ve kavga" anlan- nın "prim" yapmasından yola çıka- rak, hiçbir bireyin ötekini sevmedi- ği biraileyi "evieridikizlenen'* yanş- macılar olarak seçmiş. "Ev", ikinci evliliklerini yapmış uyumsuz bir çif- tin daha önceki eşlerden olmus -ke- di köpek gibi kavga eden- birer ço- cuğuyla birlikte oturduğu -kansı öl- müş- bir "Enişte''nin. Bu garip aile- nin bireyleri arasında "zjndr" oluş- turabilecek kan bağı yok. Tıpkı BBG yanşmacılan arasında olduğu gibi "yapay" bir birliktelik... Üç kuşak- tan ınsanların "sevgisizce" bir arada yaşadığı bir toplum manzarası... Şensoy ikinci düzlemde yanşma- nın " kazanc" getirdiği alanlan değer- lendirmiş. Birinci gelene verilen yük- lü para ödülü yanında. yanşmada kendini gösterebilenlere stand up'çı- lık, pop şarkıcılığı gibi günümüzde en çok para eden uğraşlara -TV'de *di- Idzlenen'' olma avantajını kullana- rak- atlama fVrsatı. Baba, kişiliksiz- liğini "çokpara"ya ulaşarak gizleye- cek, doyumsuz kansı çılgın ahşveriş ve süs tutkusunu daha çılgın boyut- lara ulaştıracak. yeteneksiz oğlan "standup"çıhktanköşeyi dönerken, kız cırtlak sesiyle "pop yıldızı'' ola- cak, "özdyaşam"lannı A'dan Z'ye di- kizlettirme karşılığında (BBG yanş- masında gösterilmese de Şensoy ki- şilerinin "tuvalefteki hallerini de sergiliyorbize). Yanşmanınyönetme- ni (Erkan Üçüncü) ıse "kavgave şkl- det" sahneleriyle "reyting''i arttınp "ün" kazanma peşinde. "Yanhş."ın "dogru"yla, "yalan"ın "gerçek"le yer değiştirdiği bir değerler erozyo- nunda alaşagı olmuş bir toplumdan insan manzaralan... BBG'de 'oynama' suçu Cçüncü düzlemde ise kameralar tarafından her an izlenen yanşmacı- nın -kendisi tersıni savunsa da- "do- erhan Şensoy 'BiriBizi Dikizliyor da insanların 'sevgisizce' bir arada yaşadığı bir toplum manzarası sunuyor. 'Yanlış'ın 'doğru 'yla, 'yalan 'ın 'gerçek le yer değiştirdiği bir 'değersizlik' ortamında alaşağı olmuş insanlan sergilerken 'kara komedi 'nin buruk tadını yakalıyor. ğal" olamayacağı gerçeğinden kay- naklanan "kameralara oynama" ol- gusu var. Gerçek yanşmada yanş- macılar birbirlerini ya da "nöbetçi-di- kizleyici izkjTcfler" yanşmacılan "oy- namak"la suçlarlar. Yüz kızartıcı suçlann bile kamera karşısına geçmiş suçlulann "yiğit''liğine leke süreme- diği, kamera karşısında "rezüotaıa" duygusunun çoktan unutulduğu bir medyatık "düdzfeme-dfldzletıne'' or- tamında, "oynamak" neden suç sa- yıhr, bilinmez. Insanın "dikizkndi- ğuu" bile bile "doğaT olmasını na- sıl bekleyebüiriz ki! Aynca gerçek ya- şamda gerçekten doğal mıyız? An- ne (Elif Durdu), Kız (Ece Erdoğan) ve Oğul (Saygın Delibaş)yanşma ön- cesinde de "abarrjh" olan kişilikle- rini kamera karşısında da sürdürür- ken, silik ama uyanık Baba'yı oyna- yan Ferhan Şensoy, "oy sahibi dikiz- leykilerin" gönlünü hoş etme kur- nazlığını yansıtarak "değerlerine bag- h, haliıtı seKm aile babası^nı u oynu- jwr" büyük ödüle ulaşmak için. En 'Ferhanca' tiplenıe Yazar Şensoy'un en güçlü eleştiri silahı "Enişte" karakteri. Evini "is- tfla etmiş" se\imsiz aileden nefret et- tiği gibi, "bugûn"de olan bitene de akıl erdiremiyor. "Bugün"ü -dahası evinde yaşayanlann kim olduklannı- unutuyor (Niye unutmasın, onlarla arasında akrabalık bağı bile yok). Ama geçmişi çok iyi anımsıyor. Eniş- te başka bir düzenin (düzeni olan bir düzenin) adamı. Bu nedenle de bu- günün insanlannca "bunak" olarak niteleniyor. Ötekilerle aynı mekânı paylaştığı için ister istemez yanşma- nın da bir parçası olan, ama gerçek yaşamda ,kamera karşısında da yal- nız kendisini oynayan Enişte'yi Ra- snn Oztekin canlandınyor. Oyunun en "Ferhanca" tiplemesi olan Enişte, öztekin'in de en parlak yorumlann- dan birine olanak tanıyor. Belki rumelerde de kullanılacağı için işlevsel olmasına öncelik tanın- mış dekor tasanmının daha göz alı- cı olması yapıma artı puan kazandı- rabilirdi. Arine, Kız ve Oğul'un yo- rumlannm, ahşümış / kanıksanmış tip- lemelerin dışına çıkması da... Yine de Şensoy'un kara komedisi- nin bıraktığı buruk tat damakta yer ediyor. Koca dünyayı kişisel çıkar kavgasına kihtieyerek sagduyusunu yitirmiş, karikatürleşmiş insanlan- mızdan sunduğu manzara güldürür- ken "içacıüyor" .. HER SALI BBT'DE Tıyatro Bader'den Oynatmaya Az Kaldı tstanbul Haber Servisi - Dünyadaki savaş, açlık, ölüm tehditlerine tiyatronun umut, sevgi ve kardeşlik gibi değerleriyle karşı koyan Bakırköylüler Kulübü Kültür ve Dayanışma Derneği (BADER) tiyatro grubu Tiyatro Bader "Oynatmaya Az Kaldı" adlı oyunuyla seyirci karşısına çıkıyor. Bakırköy Belediyesi Altan Erbulak Sahnesi'nde sahnelenen oyun, her salı saat 20.30'da izleyiciyle buluşuyor. Kazım Eryüksel'in yazıp yönettiği. 2 bölümden oluşan oyunun koreografisini Nihat Oktay, dekorlannı ise Onur Çatkır hazırladı. As Yapı ve Aks Inşaat'ın katkılanyla sahnelenen oyunda Muhterem Mican (Selami), BerüGül (Beldeli), Üker Yıklınm (Sadık), Gamze Çırakman (Sadakat), Niiav Taner (Şemüıa), Rüya Seyhan (Saniye), Cem Gerçek (Süheyl) gibi birçok oyuncu rol alıyor. Tiyatronun sevgi, banş, eşitlik ve insanca yaşama düşlerini hep taze tuttuğunu belirten tiyatro başkanı Gönül Ç^Tişoglu, tüm tiyatroseverleri oyunu izlemeye davet ediyor. Oyunun yönetmeni Kazım Eryüksel de yaşamın hemen bütün ayrıntılannın tiyatroda var olduğunu belirterek izleyenlere şöyle sesleniyor: "Sanatçı, yaratan, hele hele yonımla>ıp sunan da aynı kişiyse, onun ölümsüzlüğüne inanmamak insanın insanı reddetnıesi gibi geliyor bana. Bundandır Id selam ti>atroya, selam tiyatro seveniere ve de selam tiyatro tiyatro diyen tüm insanlığa." Vajina Monologlan'nda Müge Oruçkaptan, Berna Öztörk, Arzu Yanardağ ve Güner Ozkul'un ysaa sıra ifd de dansçı rol alrvor. Merter'in tepki gören oyunu Banş Manço Kültür Merkezi'nde izleyiciyle buluştu İç seslerin acıtıcı gerçekleriSELCENAKSEL Bir konuya odaklanmak tehlikeli- dir; çekimserlik göstermeden, gerçek- liği herhangi bir bahaneye sığınmadan ortaya koymayı gerektirir. Belli değer yargılanna göre 'uç' olarak tanımlana- bilecek bir yapıta ulaştırabüir bu seçün. 'Vajina Monologlan' da böyle bir ta- vır benimsenerek hazırlanmış bir oyun. Ülkemizde ilk kez sahnelenen oyunun yönetmenliğini Ahnula Merter yapı- yor. Yarduncı yönetmenliğini Se- ma tşbflen ın üstlendiği oyunun. ışık tasanmı DemirParscan'a, mü- ziği Teymuralp Merter ve Mesut Büyüksofuoğhı'na, kostüm tasan- mıChang'a, dans düzeni Rodeon f Shemenyev'e ait. | Aslında okuma tiyatrosu yapı- S sında olan bu oyunda, farklıkadın- t lann içsesleri diyaloglarla cisim- I leşirken dengeli bir reji çalışma- . sıyla yorumlanmış Merter tara- ! fından. Bu içsesle ortaya çıkan , acıtıcı gerçekler ve uç örnekler belki de ilk kez kadrnsı imgelem- i lere borçlu olduğumuzu çoğu kez unuttuğumuz; varlığına fazlaca alıştı- ğımız estetik değer ve çağnşımlarla bir araya geliyor. - Hangi etkenlerden yola çıkarak oya- nu sahneye koymak istediniz? ALMIİLAMERTER- Amerika'da reji eğirimi aldığım sırada, 1997 'den bu yana orada sahnelenmekte olan 'Vaji- na Monologian'nj izledim. Türkiye'de sahnelenebilecegini düşünemiyordum o dönem. Türkiye'ye geldiğimde bazı televizyon programlan ve benzeri şey- lerin, oyunun Türkiye'de sahnelenrne- sini gerekli kıldığını düşündüm. Ül- kemizde, "kadın ve erkek bir arada bulunurmu" konusu tarhşılıyordu. Ar- nk dünyada tarnşılmayan birçok konuy- la bağlantıh olarak. Benzeri pekçok TV programı da söz konusuydu ta- bıi...Türkiye'ye böyle bir şey götürü- lebüirdi. Çevremden çok kişi karşı çık- tı, başta DT rejisörü Ferdi Merter ol- dıklan ve sorunlan olabildiğince açık bir şekilde anlatıhyor. - Oyunun hazırhk aşamasmda neler yaşadımz? MERTER - Başlangıçta oyundarol al- mayı tasarlıyordum. Un yönetmenle gö- rüştüm. sahneye koyuş biçimleri ve yak- laşımlannı ters ve uzaklaştıncı buldum. Böylece oyunun yönetmenliğini üstlen- dim. Bütün ekip bana inandı, cesaretle- rini ortaya koydular. Çok güzel bir ça- lışma oldu. Oyunun Türldyehakkını ben VAJİNA MONOLOCLARI' HER ŞEYE KAR$IN KADIKÖYDE İSTANBUL (AA) - Kadıköy Kaymakamı Yüksel Peker'in, Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde sergilenmesine izin vermediği "Vajina Monotogfan" adlı tiyatro oyunu, Kadıköy Banş Manço Kültür Merkezi'nde sergilendi. Kaymakam Yüksel Peker'in, "genel ahlak kurallarma aykm isbn taşHbğı'' gerekçesiyle izin vermediği oyunun sonunda, Kültür Merkezi'nin 160 kişilik salonunu dolduran izleyiciler, tiyatro sanatçılannı dakikalarca ayakta alkışladı. Oyunun yönetmeni Ahnura Merter, yaptığı açıklamada, yanlış bir şey yapmadıklannı belirterek, "Keşke Kaymakam Bey de oyunu seyretseydi, belki o da bizfanle bniikte ohîp bize destek verirdL Bence Kaymakam Bey bir anhk bir tepki gösterdL Onun bizinıfe birlikte olmasını isthoruz. Kaymakam Yüksel PekerM şeref konuğu olarak görmek istiyonız7 ' dedi. mak üzere. Şaşırtıcı olacaktı birçok kişi için, ama bir adım atıhnış olacak- tı. 'Televole kültürü' gibi bir olgu var- ken Türkiye'nin hazır olup olmadığı tar- tışılmamalı, oyun çok daha farklı şey- leri yansırıyor. - Oyununuz bu noktada yeni bir an- lam kazanryor mu sizce? MERTER-Erkek gözlemlemesi \'ar ve baskın. Oyunumuzda kadının yaşa- sahn aldım, getiren benim zaten. - Gözkmleriniz?.. MERTER- Seyircilerden çok olum- lu ve olumsuz tepki alıyorum. tsmini değıştirmemi istediler. oysa tüm dün- yada 'Vajina Monologlan' adıyla oy- nanıyor. Hollanda, Fransa, Ingiltere, Almanya... O kadar hayatımızda olan bir organ ki. Benim kalbim kadar va- jinam da var. Anlamaya çalışmaktan- sa görmezden gelmeyi yeğliyorlar. Baş- larken alacağım her türlü tepkiye ha- zırlıklıydım. Belki bana marjinal yö- netmen bile diyeceklerdi. Dünyanuı her yerinde bununla ılgili büyük semi- nerler düzenleniyor. - Rejisör olarak o>ıınu yorumlarken nasıl hareket ettiniz? MERTER- Oyunda. metinde olan her şeyi belli estetik ölçüleriyle sahneye ta- şımaya kararlıydım. Sanatsal bir şey yapma iddiası değil... Oyuncular, büyük cesaretle, tüm yüreklerini ortaya koydular.. Bu denli açıkça bu ko- nulann konuşulmaması gerektiği- ni söyleyenler de oldu. Oysa küf- rederken neler söylenebiliyor... Bu oyunda gerçek şeylervar, farklı bir amaç yok ki... Oyuncular son de- rece başanlı oldular. - Istediğiniz sonuca ulaşünız rru? MERTER - Oyunu iki sene ön- ce getirdim, bir yıl sonra Müge Oruçkaptan'la çalışmalara başla- dık. Arzu Yanardağ. tiyatroyu çok seven bir oyuncu, ardından Berna ve Güner katıldılar. Oyun için Ha- di Çaman Tiyatrosu'na baş\"ur- dum, desteklediler. Istediğimi sahne- de uygulayabildim, oyunculanmla fi- kir ahşverişimiz oldu. Dünyada oldu- ğu gibi okuma tiyatrosu yapmak iste- dim oyunu. Fakat bu Türkiye'de bilin- meyen bir şey. Yine de bir okuma ti- yatrosu yapmayı istiyorum. Monolog kavramı da uzak geliyor birçok kişiye. Reji konusunda da çok sert tepkiler alıvorum. YAZIODASI SELİM tLERİ NUP Hamm'ın İki Spesiyalitesi (2) Nur Hanım'ın bir spesiyalitesi daha vardı ki, o, piliçli börek gibi ikide birde yapılamaz; ille yaz günleri beklenirdi. Ben Köşe Palas'taki çatı katına nisan ortasın- da taşınmıştım. Maddi sorunlariçindeydim. Teş- vikiye'deki evden adeta kaçmıştım. Küçücük ça- tı katı, bahar aylannda, bir erinç sarayı olmuştu benim için. Sabahlan erken kalkıyor, "Son Yaz Akşamrm yazıyordum. Apartmanda kimse beni tanımıyor- du. Yazar olduğumu ilk Nur Hanım fark etti. "Siz ne yaztyorsunuz öyle bütün gün tıkır tıkır?" di- ye sordu. Utana sıkıla hikâye yazdığımı söyledim. Kom- şum önce şaşırdı. Sonra, "Sizyazarmısınız?" di- ye sordu. Felsefe'de okurken Saiâh Birsel sınıf arkadaşıymış. Kendisi de şiirler yazmış. Sonra hayat hepsini silip süpürmüş... Ârtık merhabalaşıyorduk, üç beş kelime ko- nuştuğumuz oluyordu. Ve yaz gelmişti. Yazla birlikte çatı katı erinç bucağı olmaktan çı- kıp, bir cehennem köşesi oldu. Sanki hamamda yazı yazıyordum. öyle günlerden birinde Nur Hanım telefon etti. Beni "dono torrido"yemeyeçağınyordu; "... ama tostamente gelin. Buyemek soğumaya gelmez!" Sesinin tonu şakacıydı. Her zamanın endişeli, karamsar Nur Hanım'ı değildi. Çağnsı sırasında söylediği yabancı sözcüklerin Italyanca olduğu- nu az buçuk anlamıştım. Gelgelelim Türkçe kar- şılıklannı çözememiştim. Dono torrido, sıcak hediye anlamına geliyormuş. Tostamente de hemen anlamına Ben de bunu sez- mişçesine, ögleleri pek bir şey yemememe kar- şın, hemen iki kat aşağıya, komşuma inmiştim. "Fırtndan tostamente çtkanyonım", diyordu Nur Hanım. Tepside domates dolmasını andınr bir yemek. Nur Hanım'ın ikinci spesiyalitesi işte. Do- matesler hep şişman şişman, sevgili komşum gi- bi. Ama komşum, geçmiş güzel günlerin kokulu, honmonsuz, dolmalık domateslerini artık bula- madığını söylüyordu. Manavdakilere nza göster- mekten başka çare kalmamıştı... önce patates haşlayıp iyice ezeceksiniz. Son- ra dolmalık domateslerinizin üstünden birer ka- pak açacak ve kapaklan ayıracaksınız. Doma- teslerin içini, sebzeyi zedelemeden, dikkatle çı- kann. Şimdi domatesleri ters çevirip bırakıyorsu- nuz, süzülsünler diye. Çukurca sahanda margarin eritiliyor; un, biryu- murtanın sansı, yanm bardak ılık süt, tuz, kara- biber konuyor, hepsi kanştınla kanştınla, salep kı- vamına gelinceye kadar pişiriliyor. Dono torrido, işte, yavaş yavaş hazııianıyor. Salep kıvamındayken, rendelenmiş gravyerek- lenecek. Domateslerin içine bu leziz kanşımı dol- duracak, kapaklannı kapatacak, ufalanmış be- yaz peynirle haşlanmış - ezilmiş patatesi kanştı- np üstlerine süreceksiniz. Biraz da pul biber ser- pin. Fınna sürün. Kısık, düşük ısı. Zira domates- ler yumuşayıp salçaya dönüverir... Taze nane yapraklanyla bezeyip sıcacıkken ser- vis yapacaksınız. Yemek mi güzeldi, an mı, zaman mı? Hatırasıy- la insanın içini yakan bir yaz öğlesi şimdi benim için. "Son YazAkşamı"n\ yazdığıma göre tam yirmi yıl geçmiş aradan. Yirmi yılda bir daha kimse be- ni dono torrido yemeye çağırmadı. Yirmi yılda sevinçler ve acılar. Sonunda acılar. Ve Cahit Sıtkı'nın güzel dizelerine itiraz etmek isteği hep: "Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok; Yok bizi arayan, soran kimsemiz. öylesine karanlık ki gecemiz, Ha olmuş ha olmamış penceremiz; Akarsuda aksimizden eseryok." Pencereye koştum; yaz yine getecek dedim. Ay- nlığın üstünden yazlar geçmişken yaz yine gele- cek. Içim burkuldu. Takvimde tz Bırakan: "Hep seninle beraberiz. Gitmekie buradan kop- tuğumu sanma." Behiç Duygulu, Ağlama N'olur, Yeditepe Yayınlan, 1961. • AKM'de 20.00'de tstanbul Deviet Opera ve Balesi'nin 'Kuğu Gölü' balesi. (0 212 251 56 00) • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde 20.00'de Rafael Serralet'nin resitali. (0 212 252 35 03) • TARIKZAFERTUNAYA'da 18.00'de Nurarj' Mert ve Em«r Ercan'ın katılacağı 'Modernite, Geknek ve Cumhurryet Aydını' konulu söyleşi. (0 212 293 12 70) • CEMAL REŞİT REY'de 19.30'da BeDos Akkale'nin Türk halk müziği konseri. (0 212 232 98 30) • BABYLON'da 21 30da 'Müzisyenlerve Müzikal Seriivenleri'. (0 212 292 73 68) • İŞ SANAT'ta 19.30'da 'AD-Star' Oda Müriği'nrn konseri. (Biletvc: 0 216 454 15 55, • YAPI KREDt KÜLTÜR SANAT MERKEZt SERMET ÇİFTER SALONU'nda Ferhat Kentelın yöneteceği, Ata ÜnaL Tevfîka Ikiz'in konuşm acı olarak katılacağı 'Ayinler/Sınav' konulu Salı Toplantısı; Turkcell binasında 18 30da '50 Yd Önce Türk Sineması Toplu Gösterimi' kapsamında 'Meyhanecinin Kızı' filminin gösterimi. (0 212 252 47 00) • ANKARA ALMAN KÜLTÜR MERKEZt'nde 'FUm Yapımcısı Artur Brauner'in Fümlerinden Seçmeler' kapsamında 16.00'da Zika Mitrovk'in 'Cehennem TanıgV. 18 OO'de Jerzy Hoffman'ın 'Lanetlenmiş'. 20.00'de Andrzej Wajda'nm 'Afananya'da Aşk' filmlerinin gösterimi. (0 312 425 14 36)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear