Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA
+
CUMHURİYET 21 ŞUBAT 2003 CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Realpolitik
İLKESİZ politika demek midir?
"Realpolitik" sözünü dillerinden düşürmeyenle-
re göre, öyle. özellikle, imaJ edildiği Alman dilinde-
ki gibi değil de, Ingilizcedeki gibi söyleyenlere gö-
fe.
Doğrudur, "real" eklentisi, akla hemen gerçekli-
ği ve gerçekçiliği getiriyor. Arkasından da, Real-
politik, gerçekleri, gerçeklikleri gözönünde tutan
gerçekçi politika demektir"; "çıkarlar neyi gerek-
tiriyorsa onu yapmaktır"; "güçlüyseniz gücünüzü
kullanarak sonuç almaktır" türünden tanımlama-
lar gelir.
Oysa, bu tanımlamalann temellerini de ayrı ayn
tanımlamak gerekiyor: Gerçekçilik, ama gerçek ve
gerçeklik nedir? Kimin, hangi çıkarı? Nasıl birgüç-
lülük ve hangi güç?
İ sterseniz, hakkında sık sık "Realpolitik" sözü
I edilen Irak konusu için aynı sorulan sorun ve bu
konuda o sözün ne anlama geldiğini deneyin.
Irak sorunu konusunda gerçek nedir? Kitle im-
hasilahlan mı, petrol mü? "Gerçeklikleri göz önün-
de tutalım" dediğiniz zaman hangisini tutacaksı-
nız?
Komşuluk, göz önünde tutmanız gereken bir
başka gerçeklik değil mi? Üstelik, hep yanınızda
olan, görmezden gelemeyeceğiniz, yok sayama-
yacağınız bir gerçeklik. Komşuya karşı yaptıklan-
nız, kuşaklarboyu unutulmayacak, herrejimde hep
başınıza kakılacak, en azından vicdanınızı rahatsız
edecek.
Doğrudan dogruyasizi ilgilendiren, geçmişteya-
şadığınız ve gelecekte de yaşayacağınız bir ger-
çeklik. "Stratejik ortaklık" bir gerçeklik de "ekono-
miksıkıntılar" değil mi? "Çıkarianmız Amerika'nın
yanında olmayı gerektiriyor" dediğiniz zaman, kom-
şuya ettikleriniz yüzünden ileride zarar görecek
olan çıkariannızı hiç düşünmeden edebilir misiniz?
Güçlülüğünüzü öne çıkanrsanız, sizden daha güç-
lü olana karşı neyi nasıl savunacaksınız?
Demek ki, bu biçimde anlaşılan bir Realpolitik an-
layışı her zaman sizi kazançlı çıkarmayabiliyor. Ger-
çeklikleri göz önünde bulundurup onlara göre dav-
ranma politikanız, ancak sağlam ilkelere dayandı-
nlırsa sizi koruyabilecek. Yoksa bir çıkmazdan öbü-
rüne, bir çelişkiden başkasına sürüklenmek işten
değil.
Ortaklık, ister bu konuda olduğu gibi "stratejik",
isterticaret, sanayi, girişimcilikgibı başka her-
hangi bir ortaklık biçiminde olsun, herşeyden ön-
ce, ortağınıza karşı dürüstlük, açıklık, bağlılık ilke-
sini gerektirir ve yapacağınız işlerin başında orta-
ğınızı yanlışlardan esirgemek gelir.
Bush'lu VVashington'ın Bağdat politikası baştan
beri tam bir yanlışlar yumağı değil mi? Ankara,
stratejik ortaklığın venmesi gereken bir güvenin
olanca gücünü kullanarak ortağına bu yanlışı an-
latabilse ve "Dinlemiyorsanız, ben bu girişimde
kesinlikle yokum" diyebilseydi işler bu noktaya ge-
lir miydi? Stratejik ortaklığın size verdiği gücü so-
nuna kadar böyle kullanmak da bir çeşit Realpoli-
tik olmaz mıydı? Pazartık batağına sürüklenmek çok
mu daha iyi oldu?
KOOP-C'DEN DUYURU
Kooperatifimizin genişletilmiş
Yönetim Kurulu toplanüsı
23 Şubat 2003 Pazar günü saat 15.00'te
Armada Otel'de
(Adres: Ahırkapı Sok. No: 24 Cankurtaran - Ist.)
yapılacaktır. Kooperatifin tüm ortaklanna açık olan
bu toplantıya katılmanızı görüş, öneri ve
eleştirilerinizle katkıda bulunmanızı
önemle duyururuz.
Koop-C Yönetim Kurulu
KARS 1. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Sayı. 2002246
Davacı Hıkmet Ilhan vekili tarafından davalı Güner tlhan
alevhlenne açmış olduğu boşanma da\asmın yapılan açık yar-
gılaması sırasında \enlen ara karan gereğince.
Davalı Güner tlhan'ın tüm aramalara rağmen kendisıne da-
\a dılekçesı \e duruşma günü teblığ edılemediğınden dolavı
ılanen teblığıne karar \enldığınden. adı geçen da\alı Güner fl-
han'm davava karşı dıyeceklerinı duru$manın alılı buJunduğu
28.03 2003'günü saat'9.00'a kadar mahkememızın 2002 246
esas sayüı dosyasma bildırmesi veya duruşmada hazır bulun-
ması ya da kendinı \ekille temsıl ertırmesi aksi takdırde vargı-
lamaya yokluğunda devam olunarak karar venleceği ılanen
teblığ olunur 31.01.2003 Basın:
7
015
Sanatçının Emekliliği
Sayın Kültür Bakanı, sanat çevrelerimize iyimserlik ve umut veren
kişiliğinizle, tüm bu sıkıntılann çözümünde başı çekin. Adınız, adını
saygıyla andığımız birkaç kültür bakanının adı arasında olsun.
DÜlÇer SUMER Cumhurbaşkanhğı Emekli Boşdamşmam
A
KP Hükümeti'nin, devlet me-
murlannın altmış bir yaşında
emekli edilmelerini öngören ya-
sa tasansı değişik çevrelerde
tepküere yol açü. Bazı devletku-
rumlannın özellik ve önemleri gereği bu ya-
sanın kapsamı dışında bırakılması istendi, kar-
şı görûşler de sergilendi, tartışmalar giderek
genişlemeye yüz tuttu.
Doğrularla eğriler, pek bir apar topar paket-
lenivermişti anlaşılan.
Bu yasa tasansındagözden kaçmış ya da gö-
zardı edilmiş çok büyük bir yanlış daha var-
dı; AtatürkCumhuriyetınin en önemli eserle-
nnden deviete bağh sanat kunımlanmızın sa-
natçılan, akıl almaz bir gafletle mi, yoksa ba-
zı ince hesaplarla mı ne, bu zorunlu emeklilik
kapsamı içinde bırakılmışlardı.
"tnce hesap" sözümü biraz açmak istiyorum.
Hani dönem dönem bazı siyasetçilerin sana-
tın içine dışına bulaşma hastalıklan nükseder
ya...
Neyse, şimdi dönelim konumuza: Sanatçı-
lanmız altmış bir yaşına geldiklerinde...
Bu noktada sanatla ilgili çok sayıda dernek,
hiç gecikmeden, ortak bir bildıri ile başkaldır-
dılar. Bildirinın başlığı iyi seçilmişti ve sanat
hayatımızı felç edebilecek bir büyük sarsıntı-
nın doğru uyansıydı: "Sanata 61 KatKanu"
Bildiride, "Kültür ve sanat kurumlannın
çahşanlan, öbür kamu kunımlan çalışanla-
nyla aynı yasa hükümierine tabi rufulamaz.
Bu farkı görmeyen bir hükümede karşı karp-
yaolduğumuzu düşünmekistemivoru/"* deni-
yor. "Cunıhumet idealinin hayat damarı say-
dığıtiyatroya,operaya, bakye, senfonik müzi-
ğe ne yapmak istenhBr?" diye soruluyor, tüm
milletvekillerinden Türkiye'nin hayat damar-
lanndan birıru kesmeye yönelik bu yasa tasa-
nsına oy vermemeleri isteniyordu bildiride.
Bildirinin altında imzası olanlar, tepkilerin-
de, isteklerinde yerden göğe haklılar. Sanatçı
kolay yetişmiyor, ancak yıllardan sonra dene-
yim ve mesleksel zenginlik kazanıp ustalaşı-
yor. Altmış bir yaşında, en olgun çağında bir
sanatçı emekli edilirse, çırak ustasını, orkest-
ra şefini, ögrenci ögretmenini yitirir. Yaşlı rol-
lerini kim oynar, kJasik eserler nasıl sahnele-
nebilir, en değerli rejisörler, bu kurumlan yö-
netecek yetkin kişiler kolay mı bulunur? Us-
talara gerek duymayan bir sanat kurumu dü-
şünülebilir mi? Bu, bir başı gövdeden kopar-
mak değil de nedir?
Dünyanın hangi uygar ülkesinde böyle bir
yanlışa düşülmüş, böyle bir abese evet denmiş,
böyle bir aymazlık sergilenmiştir?
tngUtere'de, İtalya'da. Amerika'da seksen,
seksen beş yaşlanndaki sanatçılan ei üstünde
tutuyorlar, en anlanıhdevlet nişarüanyla ödiil-
lendirnorlar, yürüyemeyen sanatçı için en ün-
lü yazariara tekeıiekli iskemlede orurarak o\-
navabikceği munlar ısmarfayoriar. Onlan top-
lumun ve sanat varhklarmın baş tacı olarak
değeriendiriyorlar. Onlara kıymak akıllanıun
ucundan bik geçmiyor. DahasL,bazı ülkeler de-
ğerli sanatçüarını kültür bakanı, deviet başka-
nı yapıyorlar.
Ben, ülkemde de hiç kımsenin, yaşamlan-
nı bu çok güç ve çileli mesleğe adamış sanat-
çılann, en verimli yaşlannda, yıllarca onur ve
özveriyle çahştıklan kurumlannın kapısma
konmasına razı olabileceğine inanmak iste-
miyorum. Bu bağışlanamaz bir suça ortakhk
anlamına gelir.
Ben, aynca bir sanatçının değfl ahnıış bir,alt-
mış beş yaşında da emekü edilmesine karşı-
yım. Sanatçının emeküsi olmaz. Gücü, sağoğı
dverdikçe, onu saygnia ayakta aUaşlayabihne-
nin mutluluğunu yaşamak isterim.
Bu ülkenin milletvekilleri, gelin, sanatın ve
sanatçının anlamını, önemini bildiğinizi, kav-
rayabildiğinizi gösterin bize. Sanata, sanatçı-
ya uzaktan bakmayın. Tîyatronun, operanuı.
balenin, senfoni orkestralanmızın konserleri-
nin tadını alm.
Dünya ölçüsünde büyük başanlara sahip bu
seçkin kururnlanmızın ve sanatçılanmızın so-
runlannı çözün, yıllardır yenilenmesi bekle-
nen yasalannı çıkann. Günün birinde emekli
olacak sanatçılara da yaşamlannı geçim sı-
kmtısına düşmeden, huzur ve güvenle sürdü-
rebilmeleri için gerekli olanaklan sağlayın.
Unutmayın. onlar, bize yaşamın anlamını, iyi
ve doğru insanın niteliklerini, uygar toplum ola-
bilmenin yolunu. banşm ve sevginin önemini
anlatmaya çalıştılar, güzel Türkçemizin en et-
kin koruyuculan ve öğretmenleri oldular.
Sayın Kültür Bakanı, sanat çevrelerimize
iyimserlik ve umut veren kişiliğinizle, tüm bu
sıkıntılann çözümünde başı çekin. Adınız, adı-
nı saygıyla andığımız birkaç kültür bakanının
adı arasında olsun.
" Devlet. sanat faaKyederini ve sanatçrn ko-
rur. Sanat eserierinin ve sanatçuun korunma-
su değeriendirilmesi, desteklenmesi ve sanat
sevgisinin yayıfanası için gereken tedbirleri ahr"
diyor yasa.
Hangi yasa mı?
Türkiye Cumhuriyeti'ninanayasası. Sosyal
ve Ekonomik Haklar ve Odevler Bölümü, mad-
de64.
Sözüm meclisten içeri, merakhsı ve sorum-
lusu için yararlı olabilir umuduyla düştüm bu
notu.
Türban Sorunu Yapaydır, Çözülür...
Bahreyn Emiri Bin îsa Eİ Halife'nin eşi Sabiha Hanım bile saçını
açmıştır. Türkiye'de üç büyük onmdaki hanımlann kamuya ait yerlerde
başlannı açmalan ile bu sorun kökten çözülür. Zaten yapaydır.
Burhaneddin AKDAG Eski Sakarva Milletvekili
A
nkara Hukuk
Fakültesi'nde
dünyaca ünlü
hocamız Ord. Prof. Er-
nest Hirşt'ten çok yarar-
landım. Kendisi Arapça
dahil 7 yabancı dil bilir-
di. tslam dinini, sadece
Allah ile kul arasında ol-
duğu için ve arada günah
çıkaran ruhban sınıfi ol-
madığından, yüce bir din
olarak kabul ederdi. Beş
vakit alınan aptesin te-
mizlik, namazın da fi-
ziksel yönden insan sağ-
Iığına çok yararlı oldu-
ğunu belirtirdi.
Atatürk'ün Türkçe
ezan okutmasmı, Arap-
lann fesini ve Iran mol-
lalannın kara çarşafını
yasaklamasını çok ye-
rinde bulurdu. Ata-
türk'ün bu devrimleri,
Türk milletini kendi örf,
âdet ve benliğine kavuş-
turmak için yaprığını dü-
şünmekteydi. Atatürk'ün
Islam dinini çok iyi bil-
diğini söylerdi. O, bir
Atatürk hayranıydı.
1956yılmdaBahBer-
lin Üniversitesi Rektörü
iken onu ziyaret ettim.
Boynuma sanlarak Tür-
kiye'ye olan hasret ve
sevgisini gözyaşlan ile
dile getirdi. O tarihlerde,
Hendek'te, Mısır Ilahi-
yat Fakültesi mezunu,
din bilgini Hafiz Remzi
Hoca da Profesör Ernest
Hirst gibi düşünüyordu.
Hafız Remzi Hoca da
"İslam dininin. saç, sakal
ve bezüe alakası \t)ktur"
derdi. Vücuttan atılan
saç ve sakalın mekruh
olduğunu söyler ve tslam
dininde bunlara tapma-
nın yanlış ve günah ol-
duğunu duşünürdü. 1950
yıllannda, Ankara. Is-
tanbul, Izmir veya Tür-
kiye'nin herhangi bir ye-
rinde kız öğrencilerin
çarşaf veya türban ile
gezdiğine tanık olamaz-
dık. Türkiye'de cenne-
tin anahtarlannı halka
dağıtan partiler ve din
simsarlan ortaya çıktık-
tan sonra, türban organi-
ze bir şekilde sorun ha-
line getirilmiştir. Geliş-
rrüş ülkeler, bilgi ve uzay
teknolojileri ile ilgile-
nirken, Türkiye'nin ça-
put ve türban ile uğraş-
ması çok büyük bir talih-
sizliktir.
Atatürk, demokratik
ve laik Türkiye Cum-
huriyeti'ni kurarak,
Arap şeyhlerinin ve Iran
mollalannın Islam adı-
na yaptıklan kötülükle-
ri ve kadınlara çektir-
dikleri eziyetleri orta-
dan kaldırmışür. O, Türk
kadınına seçme ve seçil-
me hakkını birçok Av-
rupa ülkesinden daha
önce vermiş ve kadın-
erkek eşitliğini sağla-
mıştır.
AKP seçimlerden ön-
ceki tavırlannı yavaş ya-
vaş değiştiriyor. AKP
Genel Başkanı Tayyip
Erdoğan, milletvekili
adaylannı seçerken hiç-
bir türbanh hanımı
TBNfM'ye aday göster-
memiştir. Seçimlerden
sonra ilk kez Meclis Baş-
kanı Bölent Armç tara-
fından yaratılan ve yıl-
larca körüklenen türban
sorunu, demokratik ve
laik Türkiye Cumhuriye-
ti'ne karşı çıkmanın bir
simgesi olarak kullanı-
hyor.
Türban sorununun ar-
kasından fes, kara çarşaf
ve imamların askeri
okullara girmesinin de
gündeme geleceği ke-
sindir. Bu türban olayı
daha önce çok zeki olan
ve gözleri yuvalannda
fıldır fildır dönen parti
başkanlannca da denen-
miştir. TBMM ikinci bir
Merve Kavakçı rezale-
tini yaşamamalıdır.
Demokratik ve laik
Türkiye Cumhuriye-
ti'nin yönetimindeki
okul, dernek, orduevi ve
TBMM'nin tüzük ve yö-
nermelikleri vardır. Bi-
reylerin bu yönetmelik-
lere uyması zorunludur.
Başbakan Abdullah
Gûl'ün kızı Kübra. Bil-
kent Üniversitesi 'nde yö-
nermeliğe uygun olarak
başını açmaktadır. Bu
durum Kübra'yı hiçbir
zaman kâfır yapmaz. Bu
yaklaşım. kamu alanla-
nnda türbanı kullanma-
mak, türban sorununun
çözümü bakımından en
akılcı yoldur.
AKP milletvekilleri
TBMM kürsüsünde de-
mokratik ve laik Türki-
ye Cumhuriyeti yasala-
rına sahip çıkacaklan-
na, namus ve onurlan
üzerine ant içmişlerdir.
Bahreyn Emiri Bin Isa
EI Halife'nin eşi Sabiha
Hanım bile saçını aç-
mıştır. Türkiye'de üç bü-
yük orundaki hanımlann
kamuya ait yerlerde baş-
lannı açmalan ile bu so-
run kökten çözülür. Za-
ten yapaydır...
Istanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı AJi
MüfitGürruna nın akıl-
heşininOl Şubat 2003
tarihli Sabahgazetesine
verdiği "Benüniversite-
deokusam, saçımı açar-
dım" beyanı Hz.
Ömerın
M
Sana bir ihm
öğretenin ölûnceye ka-
dar kölesi ol" düşünce-
siyle paralellik taşıyor.
Bu yorum Kuran'ın ve
Islamın özüdür. Üniver-
sitelerde türban sorunu-
nu Başbakan Abdullah
Gül'ün kızı Kübra da
çözmüştür. Bu biçimde-
ki akılcı düşüncelerin,
aldıklan emir sonrasm-
da, üniversite kapılann-
da türban eylemi yapan
genç kızlanmıza örnek
olması en büyük dile-
ğimdir.
İIEt Tlfll
TURKİYENIN
IRAK KADERİ
Jeostratejik pozisyon avantaj mı, dezavantaj mı?
/7
Yeni Dünya/7
nın Ortadoğı/sunda Türkiye nerede?
BANU GUVEN - MIRGUN CABAS ile
BU AKŞAM 2 3 : 0 0
VNTV Radvo
/aynı onda
İSTANBUL 102 8
ANKARA 1047
İZMİR 957
NTVwww.ntvmsnbc.com
AKP lideri Erdogan ile
ıktıdarın ilk üç ayı
Can Paker, Hasan Bü/ent Kahraman
Hasan Cemal, Mehmet Barlas
soruyor
Recep Tayyip Eröoğan
yanıthyor
ERDOĞAN AKTAŞ ile
20:30
canlı
SORULARINIZ İÇİN
SMS 0544 279 90 10
FAKS0212 335 00 22
PENCERE
Memet Fuat'ın
Efsanesi ve Gerçeği...
Adam Sanat dergisi, geçenlerde gözlerini yaşa-
ma kapayan Memet Fuat için bir özel sayı yayım-
ladı.
Dergide otuz yazann imzası var..
Yedideşairin..
Alova'nın şiirinin adı: Memet Ağbi
"Her şey çürüyecek bir gün
Kemikler bile
Mavi bir ışık kalacak yalnız
her zaman gülümsediğin yerde
çocuktuktan sonsuza bakan"
Edebiyatımızın birgüzelliği de kadirbilirolmaktan
geçer; Adam Sanat'ın özel sayısı bu erdemin bir
bekjesigibi...
•
Memet Fuat'ın bir efsanesi var..
Birdegerçekliği!..
Efsane aileden kaynaklanıyor, "Nâzım ile Pira-
ye"nin aşkı dillere destan değil midir!..
Nâzım Hikmet, Piraye ile evlendiğinde, Memet
Fuat büyük şairin üvey çocuğu oluyor.
Ama hiçbirzaman "öveyeWarolmuyor; Nâzım'ın
insan sevgisi, tüm insanlığı kapsarken, sevdiğinin oğ-
lunu nasıl kucaklamaz!..
Bu efsanenin ister istemez adlanndan biri olan
Memet Fuat'ın gerçekliği, yeğlediği hayatın sanat-
sal özünden kaynaklanmakla birlikte, kişiliğinin pek
az insanda bulunur dengeli değerinde vurgulanıyor.
•
1993 yılında mıydı?.. Memet Fuat ile Cevat Ça-
pan'ı Cumhuriyet'e çağırmıştık...
Amacımız neydi?..
Basında hiçbir gazete sanat ve edebiyata önem
vermiyordu. Çok satışlı gazeteler -bugünkü gibi-
magazine büyük yer ayınyorlar, sayfalar dolusu ıvır
zıvır, kadın, seks ve dedikodu üzerine fasarya piya-
sada geçerii sayılıyordu.
Cumhuriyet'in 20 sayfasından 2'si sanat, kültür, ede-
I biyat üzerineydi; ancak bu işi daha etkın ve denge-
li biçimde yapabilmek için yol yordam anyorduk..
Dedim ki:
- Birdanışma kurulu oluştursak, sayfalann düzen-
lenmesinde katkıda bulunsalar...
Memet Fuat öneriyi olumlu karşıladı:
- Şimdilik, dedi, Cevat'la ben bu işin üstesinden
gelebiliriz.
Insana güven verici bir kişiliği vardı.
•
Adam Sanat'ta okuduğum bunca yazann bakışı
ortak bir noktada buluşuyor; Memet Fuat demek, say-
gı, sevgi, güven, disiplin, çalışma demekti; alçakgö-
nüllülüğü ve efendiliğine diyecek yoktu...
Feridun Andaç'ın yazısının başlığı ortak birtanı-
yı özetliyor:
"Edebiyatımızın Aydınianmacı Bilinci".
Dergideki yazılan okudukça anladım ki Memet
Fuat'taki niteliklere özlem, bugünkü toplumumuzda
çok eksilmiş belki de yok olmuş değerlerin bir insan-
da harman edilmesinden doğuyor.
Bu yazıya noktayı, GüKen Akın'ın şiirinden dize-
lerte koymak gerek:
"amaO
Sırtında,
yoksulluğun çürûk bir diş gibi sancıdığı
zulümden bir ülkenin Nâzım tarihi,
kendi elleriyle kendi eğnine
biçtiğiyalın giysiyle
yürüdü gitti"
BAŞSACLIGI
Kıbrıs Türk Kültür DerneğTnin
kurucularından ve Kıbns Davamızın
yılmaz savunucusu değerli insan
Prof. Dr.
MEHMET DERVİŞ
MANİZADE
19.02.2003 tarihinde vefat etmiştir.
21.02.2003 Cuma günü (bugün) saat
11.00'de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde
yapılacak olan töreni müteakiben
Süleymaniye Camii'nde kılınacak ikindi
namazından sonra Edirnekapı Şehitliği'nde
toprağa verilecektir. Merhuma rahmet diler,
tüm sevenlerine ve Kıbns Türk halkına
başsağlığı dileriz.
KIBRIS TÜRK KÜLTÜR DERNEĞI
Ankara Merkez, Istanbul, Izmir,
Mersin ve Antarya Şubeleri
KADIKOY 2. SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 2002 '806 Vasi Tay.
Mahkememizce verılen 24.12.2002 tarih ve
2002/806 Esas, 2002 1075 sayılı ilamı ile. Mehmet
Necati oğlu, 1958 doğumlu, Mehmet Diker MK.'nun
405. maddesi gereğince vesayet altına alınarak ken-
disine, Sema Diker vasi tayin edilmıştir.
Keyfıyet ilan olunur. 24.12.2002 Basın: 7410
BURDUR 2. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2002 299 Karar No: 2002 401
Davacı Kadir Kaynak vekili Av. Ramazan Gedik,
Av. Celil Gedik tarafından davalı Anabacı Kaynak
aleyhine mahkememıze açılan boşanma davasının ya-
pılan yargılaması sonunda, Hüküm: Davanın kabulü-
ne, Burdur ili, merkez ilçe, Kavacık Köyû, Cilt:70,
Hane No: 19'da nüfusa kayıtlı Yakup ve Sultan'dan ol-
ma 1.4.1940 d.lu Kadir kaynak ile aynı yerde nüfusa
kayıtlı Melikağa ve Hanımbacidan olma 17.10.1950
d.lu Anabacı Kaynak'ın MK.166İ maddesi gereğin-
ce boşanmalanna, Dair yasa yolu açık olmak üzere
davacı vekihnin yûzüne karşı davalı Anabacı Kay-
nak'ın yokluğunda 23.12 2002 tarihinde karar veril-
miş olup. Davalı Anabacı Kaynak'ın adresı meçhul
olduğundan yukanda belirtilen karann davacı Anaba-
cı Kaynak'a teblıg yerine kaım olmak üzere ılanen
tebliğ olunur. Basın: 6730