25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 ŞUBAT 2003 CUMA 14 KULTUR kuttur@cumhuriyet.com.tr Tarlabaşı Bulvan üzerindeki İstanbul Fotoğraf Merkezi 6 Mart'ta açılacak fin içinde yaşamakÖZLEMALTUNOK Tarlabaşı Bulvan üzerinde 'çiniü ko- nak' olarak bilinen eski bir bina, 6 Mart'ta İstanbul Fotoğraf Merkezi adıyla kapıla- nnı açıyor. Açıhşını Ara Güler'in fotoğ- raflanndan oluşan bir sergiyle taçlandıran fotoğraf merkezi, çağdaş bir 'fotoğraf ya- şanı alanı' oluşturma amacını taşıyan, di- namik ve sağlam altyapısıyla altematif bir fotoğraf mekânı niteliğinde. Mekârun kuruculan ise fotoğraf merkezi kurmayı 'çügm bir proje' olarak değerlendiren Meh- met Kısmet ve Ne\^at Çalar. tki fotoğrafçı, 'fotoğrafa saygüannın bir ifadesi ola- rak' açtıklan mekânda, fo- toğrafın temel bilgilerinden kültürel aît yapısına, sergi sa- lonundan özellikle kendi fo- toğrafçılanmızın tanhinden başlayarak arşrv değeri olan bir fotoğraf koleksiyonu oluşturmaya değin sağlam bir yapı üzerinde yüksel- mek istiyor. Disiplinlerara- sı ilişkilerle, katıhmlarla güçlenerek, fotoğraf kültü- rünün yaygmlaşıp gelişme- sine katkıda bulunması amaçlanan mekân, özgün mimarisine ve amacına uy- gun bir biçimde restore edil- miş. Dört katlı bina, kitap- hk / kafe, galeri, stüdyo ve eği- tım alanı bölümlerinden oluşu- yor. kezinde, sergi programı uzun süreli ve ka- lıcı sergilere aynlacak. Sergilerin yanı sıra özellikle gençlere, Türkiye'deki fotoğrafçılan tanıtacaklan aktif bir yapı kurmak isteyen ekip, panel, söyleşi, konferans gibi etkinlilderle yoğun olarak fotoğraf üzerine konuşulmasını sağlamak, uzun vadedeyse arşiv kalite- sinde bir koleksıyon oluşturarak kalıcı projelere imza atmak istiyor. Uygulamalı eğirim anlayışı Temel, siyah beyaz, stüdyo ve tanıtım fotoğrafçılığı başlıklannda, üç grupta ve- üzere girişin alt katında yer alan ve özen- le tasarlanmış bir karanlık odası da var. Bu anlamda neyi, nasıl anlatacaklanna önem veriyor Mehmet Kısmet. Bunun için de fo- toğrafın temel eğitimi ve özellikle siyah beyaz fotoğraf üzerine ciddi bir karan- lık oda sistemi kurmuşlar. Ayn bir duygu ve üretim boyutu olarak düşündükleri si- yah beyaz fotoğrafı oluşturmak için, tü- rünün taşıması gereken kalite özellikleri- ni sunması açısmdan da önemsiyorlar ka- ranhk odayı. Altyapısı sağlanmış her fotoğraf türü- nün eğitimi verilecek kısacası, Istanbul Fotoğraf Merkezi 'nde. Klasikten postmoderne uzanan çizgide her türü, yapıyı içine alan, o türün nerede, niçin, ne zaman kabul gördüğünü de an- layarak, yeniye açık ama öncelilde geçmişi sahip- lenerek. "Çünkü bugün postmodern gibi gözüken bir fotoğrafin 50 yıl önce zaten çekildiğini görüve- riyorsunuz bir anda. Kim- se yeni bir şev yapnuyor ve bu yüzden var olan hiç- bir törü reddetmek müm- kün değil aslında" diyor Kısmet. Ustaya saygL.. Fotoğraf sanatırun yerli ve ya- bancı (uluslararası seçilmiş) fo- tografçılannın yapıtlannın ser- gileneceği galeride, ilk sergi- nin Ara Güler'e aynlması bir tesadüf değil elbette. Ara Gü- ler'in 'Allah' (1956),' Yağ iske- 1 lesinde iş bekleyen hamallar' (1954) gibi klasik olmuş fotoğraflannın yer alacağı sergi, hem bir fotoğraf ustasına saygı ve onu sahiplenme, hem de iyi fo- toğraf örneklerini insanlarla buluşturma amacını taşıyor. Fotoğraf sanatçılannın yanı sıra, yaptıklan işin bir parçası olarak fotoğraftan yararlanan sanatçılann yapıt- lanna da yer verilecek olan fotoğraf mer- 1 fjf ehmet Kısmet ve Nevzat Çakır 'fotoğrafa saygılannın bir ifadesi olarak' açtıklan mekânda, fotoğrafin temel bilgilerinden kültürel altyapısına, sergi salonundan arşiv değeri olan bir fotoğraf koleksiyonu oluşturmaya değin sağlam bir yapı üzerinde yükselmek istiyor. Mekânın açılışı ise Ara Güler'in sergisiyle taçlandınlıyor. rilecek eğitimlerde ise en önemli fark, gö- rerek, dokunarak, çekerek, uygulayarak ve yorumlayarak gerçekçi bir yöntem uygu- lanacak olması. Eğitim vermek üzere ka- yıtlara başlanan merkezde, 5 haftalık eği- tim kapsamında birebir ilişki içinde, fark- lı aşamalarda eğitimler mevcut. Fotoğraf merkezinin eğitim amaçlı da kullanılmak Aktif bir ortam 'İstanbul Fotoğraf Merke- zi'nin diğerlerinden farkj ne- dir?' sorusunu ise "Fotoğraf adına iş yapan herkes iyi ki var" şeklinde yanıtlıyor. "Her kuruluşun misyonlan vanbr, ama eğitimin veriliş tarzmda farklılıklar olduğuna inanı- yorum. Her eğitimin bir me- todolojisi olması gerekir. Uy- gulavacağuuz yö'ntemi prog- ramlı bir biçimde aktarmak önemli. Fotoğrafın yaşayan, dinamik bir yapısı var, bu yüzden interak- tif olması gerekiyor. Fotoğrafla birebir iliş- ki içinde olmak için de kalabalık olma- mak, göstermek,yorum alnıak veaktif bir ortam yararmak istiyoruz." (îstanbul Fotoğraf Merkezi Tarlabaşı Bulvan No. 2 72 Beyoğlu / Tel: 0212 238 11 60) 6. Akdeniz Altın Portakal Şiir Sempozyumu'nun konusu Ahmet Oktay şiiri Gölgeleri kullanarak başlamıştıKültür Servisi - Kültür Bakanlı- ğı'nın desteğiyie, Antalya Büyükşe- hir Belediyesi ve Antalya Kültür Sa- nat Vakfi 'nca düzenlenecek olan d.Ak- deniz Altın Portakal Şiir Sempozyu- mu'nda bu yıl Ahmet Oktay şiiri ele alınacak. Yann Antalya Kültür Merkezi Per- ge Salonu'nda yapılacak sempoz- yumda, Türkıye'nin önemli şairleri, eleştirmenleri ve yazarlan, Oktay'ın geçen yıl Albn Portakal ŞiirOdülü alan 'Gölgeleri Kullanmak'la çıktığı şiir y^olculuğunun son durağı 'Hayalete Ovgü' adlı kitabı odağında Ahmet Oktay şiiri üzerine bildiriler sunacak- lar. Sempozyumda sunulan bildiriler, daha sonra kitap haline getirilerek Vakıfça Türkiye şiirine armağan edi- lecek. Geçen yılki sempozyumda 'Ha- zer İçin Birkaç San Gül' odağında Hüseyin Ferhat şiiri üzerine sunulan bıldirilerden oluşturulan kitapsa şu- bat ayuıda okuyucularla buluşacak. Onur konugu Mehmet H. Doğan 1993-2001 yıllan arasında 9 şiir yıllığına imza atan Mehmet H. Do- ğan'ın onur konugu olarak katılaca- ğı sempozyumda Doğan, Ahmet Ok- tay şiiri üzerine bir bildiri de sunacak. Sempozyumun diğer konuklan ara- sında, Mustafa Durak, Nilay Özer, .f Ahmet tnam. Mahmut Temizyürek, Salih Bolat, Ahmet Yüdız, Ösman Çakmakçı. Mustafa Şerif Onaran. Metin Cengiz, HaKm Şafak, Mehmet Can Doğan, Tuncer Uçarol, Serdar Aydm ve Şükrii Argm yer alıyor. Sempozyumun ardmdan toplana- cak olan 7. Akdeniz Altın Portakal Şiir Ödülü Seçici Kurulu. 2002'de yayımlanmış şiirkitaplanndan birine 2003"ün Altın Portakal Şiir Ödü- lü'nü verecek. Ahmet Oktay, Meh- met Taner, Orhan Koçak, Turgay Kantürk ve Mustafa Durak*tan olu- şan seçici kurul tarafından ödüle de- ğer görülen şaire ödülü, 21 Mart Dünya Şiir Günü'nde düzenlenecek bir törende sunulacak. Düzenlenmeye başlandığı 1997'den beri edebiyat dünyasında yankı uyan- dırmış ve kendıne bir yer edınmiş olan Akdeniz Altın Portakal ŞörÖdd- hi'nün ilk sahibi 'Opera' adlı kıta- bıyla Enis Batur olmuştu. Batur'un ardından sırasıyla Hay- darErgülen '40ŞiirveBir'ile' 1998'de, Gülten Akın 'Sessiz Arka Bançeler' ile 1999da, Mehmet Taner 'Küflö Şimşek' ile 2000de, HüseyinFerhat 'Kıhç tpekte Sınaıur' ile 2001 'de, bu yıl sempozyumu gerçekleştirilecek olan Ahmet Oktay da 'Hayalete Öv- gû' ile 2002 yılında Akdeniz Altın Portakal Şiir Odülü'nü kazanmışlardı. Oktaygeçenyıl 'Hayalete Övgü' fle Aftm Portakal Şir Odülü'nü ahruşo. 21Şubat-29Mart2003 'f. *• New York 1966-2002 KBANK ODA ORKESTRASINİCHOLAS DANİELİ AĞIRLIYOR Notalarla romantizm SEDAT PAKAY Fotoğraf Sergisi Yapt Kredİ Ku^tür Merkezi Serraet Çıfter Salonu Istiiüâl Cadd»ı No: 28i Beyngiu ifiVfrKRBCJI KOUÛRSANAT YAYıNCıUK Ttapı \c Krcdı E^nkast A-Ş. ıçın du7cni.-ımıst!f. Kültür Senisi - Akbank Oda Orkestrası'nın bu ay vereceği konserler, yeni bir dünyaya melodik ve roman- tik anlatımdan vazgeçme- den de ait olunabileceğini kanıtlamış bestecilerin eser- lerinden oluşuyor. Şef Cem Mansur yönetimindeki or- kestrarun solisti obua sanat- çısıNicholasDaniel olacak. Daniel, 26 Şubat saat 20.30'da Kadıköy Halk Eği- rim Merkezi'nde ve 27 Şu- bat saat 19.3O"da Cemal Re- şit Rey Konser Salonu "nda Istanbullu müzikseverlerle buluşacak. Samuel Barber'ın yaylı sazlar için yazdığı 'Adagio' eseri 80 yılın en popüler or- kestraparçalan arasınagir- meyi başaran yapıtlar arasında yer alıyor. Ancak engin romantizmi ve anlatım derinliğiyle her iyi çalıru- şında dinleyenleri derinden etkile- yen bu müzik, Barber'ın hatırlan- maya değer tek eseri değil. Günü- müzün önemli nefesli çalgı \irtüöz- lerinden Ingiliz obuacı, bestecinin az bilinen bir başyapıtıru, yaylı saz- Obua sanatçısı Nicholas Daniel 26 Şubat'ta Kadıköy Halk Eğhim Merkezi'nde, 27 Şubat'ta ise Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda. lar eşliğinde bir monolog olan 'So- Kloguy'ı müzikseverlere tanıtacak. Elgar'dan hemen sonra gelen tn- giliz müzisyenler arasında önemli yeri olan, 20. yüzyılın büyük sen- foni bestecilerinden Ralph Vaug- han VVilnams, romantik bir müzik diline sadık kalmanın yanı sıra ül- kesinin folklorundan ve geçmiş dö- nemlerdeki birikimlerinden yararlanmış. Bir 16. yüzyıl bestecisinin temasından, yay- lı sazlar orkestrasının bütün renk yelpazesini ustaca kul- landığı Taüis'in bir teması üzerine Fantezi'yi yaratan Vaughan Williams, bu deği- şim ve dönüşüm başyapıtı sayesinde her zaman hatırla- nacak. Nicholas Daniel'in seslen- direceği canlı ve renkli Obua Konçertosu da bu önemli besteciyi daha yakından ta- nımak için bir fırsat suna- cak. Finlandiya'nın gururu Jean Sibeüus ise gelmiş geç- rruş en büyük senfonik ya- ratıcılardan olmakla kalma- mış, bunu melodik buluşla- nn ve armoni zenginliğinin ön planda olduğu gerçek bir roman- tik dille yapmayı başarmıştır. Kon- ser onun çekiciliğini hep koruyan 'Romans'ı ve teknik panltının baş- rolde olduğu 'Presto'su ile son bu- lacak. (Kadıköv Halk Eğitim Merkezi: 0 21633612 00/CRR: 0 212 232 98 30) Y4ZI ODASI SELÎMİLERİ Nur Hanım'ın İki Spesiyalîtesi (1) Dahaçokacılannı hissettiğim, sevinçlerinden pek iztaşımadığım hayatta, her şeye karşın mut- İu, umarl/ günlerim de oldu, oluyor. Sözgelimi apartman komşum Nur Hanım'ı şimdi sevinçleri içinde anımsıyorum ve bu se- vinçlerden ben de buruk bir şeyler... sevince benzer bir şeyler duyuyorum. Yazdıklanmı yalnız bırakmamış has okurlanm, Nur Hanım'ı, hem Bu Yaz Aynlığın İlk Yazı Ola- cak'ta okudu, hem de Anılar; ıssız ve yağmur- lu'da. llkinde komşumu bir roman kişisine dö- nüştürmeye çalışıyordum; ikincisinde anılar ara- sından sökün etti. Her ikisinde de kınktı. Ama Nur Hanım'ın mutfağa girip piliçli börek yaptığı günler vardı ki, kınklığı, gönül ezginliği si- linip giderdi. Piliçli börek de on günde bir mut- lakapişirilirdi. "Birspesyalitem"der, NurHanım, sevgili komşum, bana böreğinden ikram eder- di. Bu ikramda ikimizin de yalnız, ıssız insanlar olu- şunun payı büyüktü. "Ah Selim Beyciğim, bo- ğazınızdan doğru dürûst bir ev yemeği geçmi- yorki..." Geçmiyor muydu? Eş dost, akraba, konuk- luk derken tıka basa ev yemeği yediğim nice öğ- leler, akşamlar vardı. Gelgelelim Nur Hanım bil- mezden gelirdi. Dahası, bende pişen yemeğin -ara sıra elbette pişiyordu- lezzetli, bereketli ola- bileceğine bir türiü inanamıyordu. Piliçli börek öyle mi?! "Allah aşkına birparça daha..." Şişli'ye, Eksercioğlu Sokağı'ndaki Köşe Pa- las'a yeni taşınmıştım. Komşumun sevecen il- gisi hoşuma gidiyordu. "Kullanacağımız malzeme", diyordu bana, sanki ben de mutfakta kendisine yamaklık ya- pacakmışımcasına, "Iri bir piliç, üç yemek ka- şığı margarin, ben hâlâ mis gibi tereyağını ter- cih ederim ama, doktor kesinlikle yasakladı... Un lazım, yanm bardak sıcak su, iki baş soğan, tuz, karabiber. Pilicin suyu asla ziyan edilme- yecek..." önce piliç haşlanacak. Nur Hanım bazı hanım- lann düdüklü tencerede piliç haşlamasını bir ci- nayet sayıyordu. Pilicin, mümkünse eski yön- tem, kalaylı tencerede, kalaylısı yoksa, çelik ten- cerede ve çok ağır ateşte uzun uzadıya haşlan- ması gerekiyordu. öyle haşlanacak ki, etler hel- me helme, kemikler ilik ilik... Pilici bir tabağa alınız. İki baş soğan çentilecek, margarinde hafifçe kavrulacak, pembeleşince piliç etleri ekleniyor, biraz unla hepsi kanştmlıyor, pilicin suyu konu- yor, hepsi yine yavaş yavaş pişiriliyor. Alafranga bir çeşni katmak istiyorsanız, bö- rek harcına bu aşamada bir fincan beyaz şarap koyabiliyorsunuz. Hem rayihada hoşluk, hem tez- zette farklılık... Tuzu ve biberi unutmadık. Şimdi tencerede yağı eriteceğiz, yanm bardak suyu boşaltacağız, gerektiği kadar unla hamur hazırlayacağız. Nur Hanım maviş gözlerindeki hüznü silemeyerek gülümsüyor, bugünün hanım- lannın, hamur sanki çok zormuşçasına, hemen yufkacıya koşmalanna anlam veremiyordu. Hamur hazır. Işte! Bir saat kadar dinlendirin. Dinlendirdikten sonra hamuru ikiye bölün. Iş- te gayet basit! Birsantim kalınlığında açın. "Se- lim Beyciğim, santimler de yenidir. Benim ço- cukluğumda bir parmak kalınlığında denir, ter- cihan küçük parmak gösterilirdi." Hamuru, yağlanmış tepsinin dibine yerleştir- dik. Piliçli harcı koyduk, eşit şekildeyaydık. Ikin- ci hamuru üste koyun, bıçakla şurasından bu- rasından delin, şimdi yumurta sansı sürülecek. "Kuaföre, kumara, kadınlar matinesine vakit buluyohar da, şuncacık piliçli böreğe mi bula- mıyohar?! Vallahi hepsi tembel, hepsi pasak- //..." Böyle diyen Nur Hanım, tepsiyi orta ısıdaki fı- nna sürüyondu. Hınl hırıl, öksür öksür çalar sa- atini kuruyor, salona geçip gazetesini okuyor- du... Takvimde lz Bırakan: "Bahçelerden geç parklardan köprûlerden geç git I Aşklar da bakım istiyor öğrenemedim gitti." Cemal Süreya, Beni öp Sonra Doğur Beni, e Yayınlan, 1973. K Ü L T Ü R » Ç İ Z t K K Â M İ L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear