23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
31 ARALIK 2003 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA Jv U J_j J. LJ J \ kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 ALLECRO EVtN tLYASOĞLU 2003 pop-kültür yılıydıGeçen yıl yazdığım son yazıya bakıyorum: Başlığı 'Müzikte Po- pülerlik Kaygısı' imiş. Klasik müzikte geleneksel duvarlann zor- landıgından; popüler söylemin, geniş kitleye seslenme kaygısının öne çıktığından; farklı müzik dal- lannın birbiriyle alışverişe girdi- ğinden dem vurmuşum. 2003 yıhyla 'popüler' ve 'kül- tür' sözcüklerinin artık tek beden olarak toplumumuzu kuşattığı bir döneme girdik. Her gün gazetele- rin birinci, ikinci ve son sayfalann- da boy gösteren hafif müzik şarkı- cılan, mankenler ve futbol yıldız- lan 'pop-kültür'ün birer kahra- manı olarak yeniden doğdular. Kültür sözcüğünü bir kez daha aramak gereksinimi duydum söz- lüklerde: Birikim, derinlik, eğitim içeriyor. 'Popülerlik', geniş halk kitlesinin ilgisini çekmek için, dur- madan değişerek dikkat çekmeyi içeren bir terim. Kültür ise uzun yıllann birikimiyle, eğitimle de- rinlik kazanan, kuşaktan kuşağa geçen öğretilerin tortusu. Sonuçta medya patronlarımız kültürsüzlüğe kimlik kazandırmak için iki sözcüğü birleştirdi. Toplu- mumuzun önde gelen yıldızlannın popüler olduklan doğru; ancak 'kültör'ün simgesi olduklannı söylemek, birikimlerinden, kuşak- lar boyunca büyük babadan toru- na geçen bir öğretiden, terbiyeden, doğru Türkçelerinden bile söz et- mek olanaksız. Şimdi uzun yılla- nn cefalı eğitimini almış 'klasik' müzikçilerimiz ve konser organi- zatörlerimiz de bu dalganın etki- siyle savrulmakta. 2003 yıhnda ni- ce klasik müzikçimiz bağlamacı- lar, rakkaseler, neyzenler, halk mü- zikçileri, DJ'ler ve sufilerle işbır- liği yaptı. Kolaya kaçan, geniş kit- leye hemen seslenmeye uğraşan çalışmalardı. Ne denli başanh ol- dulannı zaman gösterecek. Etklleylcl dlnletller 2003'e geri dönüp bakıyorum. En çok etkisinde kaldığım dinleti- leri düşünüyorum. Bu panorama- da gerçekten sarsıcı üç dinleti baş- ta yer alıyor: 31.1stanbul Festiva- li'nin konuğu Italyan soprano Ce- cilia Bartoli ve îş Sanat'ın konu- ğu Çinli piyanist Lang Lang'ın dinletileri. Her ikisi de teknik, duygu, yorum getirme ve dinleyi- ciyle iletişim kurma açısından uzaydankopup gelmişlerdi. Birde piyanist Toros Can'ın CD'siyle de Fransa'daki bütün ödülleri kaza- nan tarihi Makrokosmos yorumu! Bollyvvood sineması • 2003 yıhyla 'popüler' ve 'kültür' sözcüklerinin artık tek beden olarak toplumumuzu kuşattığı bir döneme girdik. Her gün gazetelerin birinci, ikinci ve son sayfalannda boy gösteren hafif müzik şarkıcılan, mankenler ve futbol yıldızlan 'pop-kültür'ün birer kahramanı olarak yeniden doğdular. Bunlann etkileri hâlâ sürmekte! Aynca Borusan Filarmoni'nin solistlerinden piyanist Iounitch; Boğaziçi Üniversitesindeki Erdu- ran-Rudin-Sarıca triosu. Yapı Kredi'nin düzenledıgi Pekinel'ler resitali, Istanbul Festivali'ne gelen ünlü şeflerden Maazel ve Min- kowski'nin yönetimleri; Viyanalı müzikçi Martin Haselböck'ün org konserleri; Cemal Reşit Rey Salonu'nda dinlediğim mezzosop- rano Sim Tokyürek'in derin sesi; Hüseyin Sermet'in Îş Sanat'taki ipeksi yorumu; Efe Baltacıgil'in çellosundaki kadife ton ve Bülent Evcü'in inanılmaz güçlükteki Rodrigo flüt konçertosunu pınltı- lar katarak tDSO ile seslendirişi. Bu son ÎDSO konserindeki usta gi- tarcı Desiderio'nun kırk yıldır dinlediğimiz Rodrigo'nun gitar konçertosuna kattığı taptaze coş- kuyu da unutmamak gerek. Yaratıcı konser düzenleme ko- nusunda en etkileyici olanı Îş Sa- nat'ta düzenlenen Barış Konse- ri'ydi. Nagaokakyo Oda Toplu- luğu'nu Alpaslan Ertüngeaip yönetmişti. Piyanist Seta Tanyel ile Muhiddin Demiriz, Hüseyin Sermet ile Georges Pludermac- her; piyanist George Lazaris, Marsilyalı flütçü Maxence Larri- eu ve Fransız kemancı David Gri- mal, Kahireli piyanist Ramzi Yas- sa ile Kudüslü piyanist tsrael Kastoriano, ayn ülkelerin, ayn kültürlerin insanlan olarak müzi- ğin ortak paydasında banş çağnsı yaptılar. 2003'te yitirdiğimiz Amerikalı besteci Lou Harrison ve Italyan besteci Luciano Berio ile müzik tarihinde bir çağ kapandı. Aynı şekilde piyanist Rosalyn Tu- reck'in ve kemancı Tibor Var- ga'nın ölümleri de yorumcular dünyasında bir çağ kapattı. Türk soprano Suna Korat'ın sessizce, kendi köşesindeki ölümü gerçek- ten de hazindi. Klasik müziğin nitelikli dinleti- leri gündem yaratabiliyor. Yine de konser salonlarımızı klasik müzik severlerle dolduramıyo- ruz! Bunun çözümünü, geniş kit- le bu müzikten anlamıyor, deyip savuşturmakta buluyoruz. Oysa klasik müzik kadar edebiyata ya da plastik sanatlara da ilgi gün geçtikçe azalmakta. Bu genel ra- hatsızhğı bilgisizliğe, kültürsüz- lüğe yormuyoruz ki! Orta eğitim- de hangi ipuçlannı sunuyoruz sa- nat adına çocuklanmıza? Konser dinleyicisi giderek yaşlanıyor ve yerini gençlik almıyor. Bu bir ger- çek. Eskiden, kültürlü insanlara im- renen gençlik, eline geçen kitabı okuyarak, kitaplıklardan, radyo- lardan buluşturup klasik müzigin başyapıtlannı dinlemeye çalışa- rak, sergileri, panelleri eşgüdüm- le izleyerek kendini geliştirirdi. Şimdi resmi kimlik kazandınlan kültürsüzlüğe öykünerek yetişi- yor: Köşeyi çabuk dönüp bir pop- kültür sanatçısı olmayı özleyerek. 2004 yılınız kutlu olsun. www.evinilyasoglu.com Kaybın ardından atağa geçti BOMBAY(AFP) - Hındistan Film Endüstrisi, diğer adıyla Bollyvvood, büyük kayıpla sona eren 2002 yılının ardından, 2003'te atak yaptı. Sinema çevreleri ve uzmanlan, toplam 245 yeni filmin gösterime sokulduğu ve bunlann 20'sinden dikkat çekici ölçüde kazanç sağlanan 2003 yıhnda, Bollyvvood'un yeni hedeflere de yöneldiğini belirttiler. Bu duruma en iyi örneklerden biri, Bollyvvood'un bilimkurgu türüne de adım atmış olması. 'Koi Mil Gaya/ Sonıething Found' bu filmlerden biri ve 800 milyon rupi kazanç sağlamış yapımcılanna. Yeni kuşafc fllmlere llgl büyüktü Hindistan'ın başanh yapımcı / yönetmenlerinden Subhash Gai, "Bu yıl Bollyvvoodlu film yapımcıları için öncekine göre çok daha iyi geçti. tzleyici, yeni kuşak filmleri de benimsedi ve büyük ilgi gösterdi" dedi. Hindistanh eleştirmenlerin dikkat çektiği diğer bir noktaysa, Bollywood'da baskın olan 'yıldız' isimlerin sürüklediği filmlerin, yerini, farklı anlayışla çekilenlerin almaya başlaması ve seyirciden ilgi görmesi. Ghai, bu gidişin 2004 yılında da süreceğini ve küçük bütçeli benzer yapımlann yavaş yavaş yerlerini büyük bütçeli yapımlara bırakmasının beklendiğini ekledi. Kuzgun Acar'ın retrospektifsergisinin Nisan 2004'te açılması bekleniyor Türkmodern heykelsanatının öncüsü 28 yıl önce kaybettiğimiz Kuzgun Acar'ın yapıtlanndan biri. Kültür Servisi - tş Bankası'nın Kibele Sanat Galerisi yirmi sekiz yıl önce kaybettiğimiz Kuzgun Acar'ın retrospektif sergisini hazırlıyor. Nisan 2004 içinde açılması planlanan sergi ile birlikte kapsamlı bir kitap yayımlanması için de çalışma- larabaşlandı. Kuzgun Acar'ın adı, sanat tarihimizde dramatik bir olayla hatırlanıyor. Sanatçmtn Ankara'da Kızı- lay Meydanı'nda bulunan, Türkiye'nin ilk "gök- delenleri" arasında yer alan ve bir dönem kentin simgesi gibi görülen Emek Iş Hanı'nın ön girişinin üzerine 1966 yılında yaptığı, büyük boyutlu metal "Türkiye" heykeli, 1974 yılında sökülmüştü. Ön- ce bir hurdalığa atılan heykel daha sonra kaybolmuştu. Eşi Fersa Acar, Kuzgun Acar'ın olayı duyunca, üzün- tü içinde, "Bekliyordum zaten. Be- nim biçbir yapıtımı bırakmav acak- lar. Ama ismimi de sökemeyecek- ler" dediğini belirtiyor. Sanki hayat sanatçıyı doğrulamak istemiş gibi, heykel sökülürken sanat- çının adının yazıldığı küçükplaket du- varda unutulmuştu. Sanatçının bazı önemli yapıtlan da "Türkiye" heyke- linin kaderini paylaştı. Bazı yapıtlan ise son anda kurtuldu'kurtarüdı. O za- manki adıyla Metal-lş Gönen Tesisle- ri için yaptığı heykel de 1980 askeri darbesinden sonra sökülerek bir de- poya kaldınlmış, çok sonra 1997 yılında sanatçı- nın Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde açılacak sergisi nedeniyle hatırlanmış ve depodan çıkanla- rak yerine asılmıştı. 1975 yılında Antalya'da düzenlenen Heykel Sempozyumu sırasında yaptığı, büyük boyutlu "el" heykeli de bir süre sonra depoya kaldınlmış- tı. Bugün ise Antalya'nın girişınde güzel düzenlen- miş bir kavşakta, kente gelenleri karşılıyor. 1928 yılında Istanbul'da doğan ve 1953 yılında DGSA Heykel Bölümü'nde sanat eğitimini tamam- layan Kuzgun Acar Türk modern heykel sanatının öncü isimleri arasında yer alıyor. 1961 yıhnda, Türk heykel sanatına, yurtdışında bugüne kadar kazanılmış en büyük ödülü armağan eden ve Paris Uluslararası Genç Sanatçılar Biena- li'nde birincilik ödülünü kazanan Kuzgun Acar, heykelin yanı sıra sinema ve tiyatroyla da ilgilen- mişti. Tlyatro dekorları da yaptı 1967-68 yıllannda politik sokak tiyatrolan için masklar yapan sanatçı, 1974 yılında Mehmet Ulu- soy'un Paris'te kurduğu "Özgürlük Tiyatro- su"nda sahnelediği Brecht'in Kafkas Tebeşir Da- iresi oyununun da masklannı, çok özgün yorumlarla, savaştan kalma eski çelik ve lastik malzemeleri kul- lanarak hazırlamıştı. Kuzgun Acar'ı 4 Şubat 1976 günü geçirdiği kaza sonucu kaybetmiştik. 1980'li yıllardaki askeri yönetim ve sonrasuıdaki yeni dönemde sanat- çuıın yapıtlan kaybolur ve dağılır- ken adı da hızla unutulmaya başlan- mıştı. Sergi ıçın sanatçının çeşith dö- nemlerde yaptığı heykelleri ve de- senleri toplanıyor. Bu arada bazı bü- yükheykellerinin de yerlerinden sö- külerek sergilenmesi planlanıyor. Tiyatro masklan da sergilenecek. Galeri yetkilileri sanatçının, özellikle ilk dönemle- rinde yaptığı, Türkiye'nin ilk soyut ve hareketli heykel çahşmalan arasında yer alan yapıtlara ulaş- makta zorlandıklannı, herkesten bu konuda yar- dun beklediklerini belirtiyorlar. Kısa ömrünü, ta- şıdığı öncü ruhuna uygun olarak coşkular, heyecan- lar, düşler, atılımlar, başanlar. hayal kınklıklan içinde dalgalanmalarla yaşayan sanatçı, yine öncü ve yaratıcı olmanın sanki kaçınıhnaz kadenni de yaşamış, bir süre unutulmuş, anımsanmamıştı. Kuzgun Acar Retrospektif Sergisi ve kitabının, sa- natçının Türk sanatının "adı silinemezleri" arasın- da yerini almasına katkıda bulunması bekleniyor. GUZELİN ARDINDA BERTAN ONARAN Çetin Yetkin'in Son Kitabı Geçende değinmiştim, Çetin Yetkin, son dönemde Atatürk Cumhuriyeti'nm ayakta ka- labilmesi, küresel saldından daha sağlıklı çı- kabilmesi için sanırım uykusunda bile kafa patlatanlardan biri, hem de en çalışkanların- dan biri. Istanbul'da bizi görmeye geldiğinde anlat- mıştı yazdığı kitabı; Başlangıçtan Atatürk'e ik- tidara Karşı Türk Direniş ve Devrimleri adını taşıyan üç ciltlik, 1107 sayfalık yapıtı, aynı sa- vaşta canını siper ederek vuruşanlardan Cen- giz Özakıncı'nın Otopsi Yayınlan bastı. Sayın Yetkin, Orta Asya'dan başlayıp Ana- dolu'daki bütün Türk devletlerindeki düzeni ve bu düzene karşı ayaklanmalan, girişilen devrimleri, dönüşümleri en ince ayrıntısıyla in- celiyor kitabında. Gözü doymaz-dönmüş Batı buyuruculuğu- nun bugün bizi de, bütün o geri bıraktırdıkla- rını da nasıl bir uçuruma sürüklediğini iyice görebilmek için ertelemesiz okunması gereken bir çalışma. Kitabın 1004. sayfasında Taner Timur'un Osmanlı Kimliği adlı kitabından bir alıntı var; kanımca her şeyi özetliyor: "Osmanlı devletinin çöküşü ve Türk ulusu- nun bağımsızlık kavgasına girişi, ulusal bilinç ve kimlik sorunu konusunda yepyeni koşullar yarattı. Yeni imparatoriuk hayalleh ile birlikte 'yönetici ulus' saplantıları da savrulup gitmiş, onlann yerini 'ezilen ulus' bilinci almıştı. Ger- çekten Ulusal Kurtuluş Savaşı önderinin, Türk ulusunu dünya kamuoyuna 'ezilen ulus' olarak sunuşu ve bu sıfatla haklannın savunulacağı- nın ilanı, gerçek bir zihniyet değişikliğine yol açacak bir kültür devrimi yaratabilirdi. Bunun için de bu fikrin tutarlı bir tarih ve toplumsal çö- zümleme içine oturtulması gerekti. Nitekim Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarında Atatürk bu çözümlemenin temellerini geliştiriyordu. Türk ulusunu 'ezilen ulus' olarak ortaya ko- yunca, onu ezenleri de ortaya çıkarmak gerek- ti. Atatürk bunları, birbiheriyle bağlaşıklık için- de, iç ve dış güçler olmak üzere iki başlık al- tında görüyordu. Dış güçler, ulusal bağımsız- lık savaşını boğmak, Türkiye'yi yok etmek ;'s- teyen buyuruculuktu (emperyalizmdi). Bu ko- nu son derece açıktı ve herkesin gözlerinin önüne serili olan durumu dile getiriyordu. Bu- na karşılıkiç güçlerhangileriydi?Atatürkbu ko- nudaki görüşlerini, Türk tarih anlayışında bir devrim yaratarak, Izmirlktisat Kurultayı'nı açış konuşmasında dile getirdi. Bu konuşmasında Atatürk, Osmanlı devletinin çöküş nedenlerini açıkladıktan sonra şunları söylüyordu: 'Ulusun düştüğü bu acıklt durumun ve yoksulluğun ne- denlerini arayacak olursak, doğrudan doğru- ya devlet kavramında buluruz.' Demekki hal- kı ezen iç güç, Osmanlı devletinin kendisiydi." Ama Osmanlı devleti uzayda, tek başınaya- şamıyordu elbet; ayrıca, biz görmeye razı ol- sak da olmasak da, evrensel etki-tepki yasa- sı, eytişim ]diyalektik) kesintisiz işliyor. Cengiz Ozakıncı, Islamda Bilimin Yükse- lişi ve Çöküşü adlı kitabında, çok yalın bir saptamada bulunuyor: Haçlı seferteri, Müslü- manları tutuculuğa, gericiliğe savurdu. Buna kuşku var mı? Şimdi yapılması gere- ken, bütün ezilmiş ulusların iş ve elbirliği ede- rek, kendilerini ezenleri bile bu toplu özöldü- rümden kurtarmak üzere, bu evrendışı, üretim- siz, KUMARHANE ANAMALCILIĞI ndan vazgeçmeye zorlamalarıdır. 21. yüzyıl, bu savaşın kazanılıp kazanılma- masına bağlı olarak yaşanacak. Başka bir de- yişle, YA EVRENSEL İMECE YA ÖLÜM! sbonarantn hotmail/yahoo.com TYamia GünMiMeri' beyazperdede • Kültür Servisi - 'Yüzüklerin Efendisi' dizisinin kazandığı büyük başandan sonra, başka bir ünlü roman dizisi daha Yeni Zelanda'da filme çekilecek. Fibn yapım şirketi Walden Media, Kuzey Irlandalı yazar C.S. Lewis'in 'Aslan, Cadı ve Dolap' (The Lion, the Witch and the Wardrobe) adlı çok sevilen fantastik romanını filme çekmeyi kararlaştırdı. Fihn, Oscar ödüllü Shrek'in yönetmeni Yeni Zelandalı Andrew Adamson yönetecek. Film, Lewis'in 7 ciltlik ünlü fantastik dizisi Narnia Günlükleri'nden (Chronicles of Narnia) yapılacak 5 filmlik dizinin ilki olacak. 110 milyon dolar bütçeli filmin çekimlerine, gelecek yıluı ortasında South Island'daki ormanlar, dağlık bölgeler ve kıyılarda başlanacak. Fotoğrafçılık kurslan • Kültür Servisi - Benim Atelyem fotoğraf kurslanna başladı. Necati Ufuk Başlor tarafından kuramsal olarak verilecek derslerde aynca uygulama çahşmalan da yapılacak. Kursta temel fotoğraf kavramlan ve fotoğrafın özgün dili, algı ve anlatım, fotoğraf makinesinin özellikleri ve kullanılışı, ışık bilgisi, konu seçimi, kompozisyon, temel çekim teknikleri gibi konular ele alınacak. (0 216 492 00 93) BUGUN • NARDİS JAZZ CLUB'da 22.00'de Yılbaşı Özel Nardis Band. (0 212 244 63 27) • BABYLON'da 22 OO'de 'Oldies But Goldies Special Edit'. (0 212 292 13 68) • YEREBATAN SARNICI'nda 15 OO'te 'Ney, ÇeUo, Ud Üçlemesi'. (0 212 522 12 59) • ATATÜRK KTTAPLIĞInda 18 OO'de Bir Şişe Acid Rock' adlı Sercan Gürler söyleşisi. (0 212 249 38 19)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear