22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25 ARALIK 2003 PERŞEMBE HABERLER Türban davasınm geri çekilen ek savunmasında Şahin'in siyasi ilişkileri göz önüne seriliyordu Icklialar yaıııtsız kaldı• Türkiye'yi savunan avukatlarm geri çektirilen ek savunmalannda, Leyla Şahin'in 'gerçek amacının öğrenim görmek olmadığı', ilişkileri anlatılarak gösteriliyordu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hükümetin, AÎHM'deki türban davasın- da Türkiye'nin ek savunma- lannı geri çektirmesiyle ya- şanan skandal sürüyor. Dı- şişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, ek savunmalann yal- nızca "siyasi değeriendirme- ler" içerdiği için geri çekil- diği iddiasının doğru olma- dığı ortaya çıktı. Edinilen bilgilere göre ek savunmalar, davacı I^eviaŞa- hin'in avukatlarının geçen aylarda AİHM'ye sunduğu ek iddialara "yanıt olarak" hazırlandı. Bu yanıtlarda, Av- rupa'daki türbanın yasaklan- ması tartışmalanna değini- lirken, davacı Leyla Şahin'in "gerçek amacının öğrenim görmek olmadığı** da bazı ilişkileri anlatılarak gösteril- meye çalışılıyordu. Ek savunmanın geri çekıl- mesı ve yeni bir savunmanın verilmeyecek olmasıyla, Şa- hin'in avukatlarının yeni id- dıalan da yanıtsız kalacak. Dışışlen Bakanı Abdullah Gül, dün gazetecilerin AJHM 'dekı davaya ilışkin so- rulannı yanıtlarken hüküme- tinin türban konusunda "fark- h görüşlere sahip olduğunu" yıneledi. Mahkemeye iletilen ek gö- rüşte "siyasi içerikli birçok şey olduğu" için bunun geri çekıldığını savunan Gül, ye- ni bir savunmamn ise hazır- lanmayacağını, o safhanın sona erdiğini söyledi. Edinilen bilgilere göre Şa- hin'in avukatlannın öne sür- dükleri yeni iddialar, AlHM'nin kurallan uyann- ca2003 Eylül'ünde Mah- keme tarafından Türk tarafı- na iletilerek, "birgörüşünüz varsa iletin* denildi. Türki- ye'nin Strasbourg'daki Da- imi Temsilciliği'nde görevli Türk hukukçulann bu iddi- alara karşı hazırladıklan ek savunmalar 7 Kasım'da AİHM'ye iletildi. Dışişleri Bakanı Gül'e ya- kın kaynaklara göre, bu sa- vunmalarda Ankara'nın bil- gisi dışında hukuki çerçeve- nin dışına çıkılarak, siyasi yargı ve tarumlamalan içeren ifadelereyervenldi. lOAra- lık'ta Dışişleri Bakanı Gül'ün talimatı üzerine bu ek savun- ma geri çekildi ve Mahke- me bu talebi kabul ederek ek savunmayı dosyadan çıkardı. KARARLAR 1993 VE 2001 'DE ALINDI AÎHM,iki kez 'türbana hayır' dedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - A\rupa Insan Hakian Mahkemesı (AİHM) türban konusunda 1993 ve 2001 yıllannda yapılan ikı başMiruyu reddetti. AÎHM, RP yöneticilerinın partilerinin kapatılması hakkında yaptıklan başvuruda da "Demokratik bir toplumda De\1eün. türban takma gibi dinsel inançlannı açığa vurma özgüriüğünü, tophımun diğer kesimierinin haklannı koruma amacıyla, kamu düzeni ya da kamu güvenliği ile çaûşması durumunda suıırtayabUeeegT görüşünü bıldırmiştı. AlHM'den türbana ılk ret 1993 yılında, o dönem Avrupa Insan Hakian Komısyonu'nun Şenay Karaduman ve Lamiye Bulut adlı Türkıye yurttaşlan hakkında aldığı karan oldu. Karaduman ve Bulut'un, üniversite yönetimlerinin "rürbanü fotoğraflannr kabul etmediği gerekçesiyle yaptıklan başvuru reddedildi. Komisyon, bu karannda gerekçelerinı şöyje sıraladı: • Öğrenimini üniversitede yapmayı seçen öğrenci, üniversitenin kurallannı kabul etmiş sayılır. Bu düzenlemeler farklı inanışlardaki öğrencilerin birlikte öğrenim görmelerini sağlamak amacıyla öğrencilerin dinsel inançlannı açığa \airma özgürlüklerine suıırlamalar getirebilır. • Dinsel simgelerin herhangi bir yer ve biçim sınırlaması olmaksızın sergilenmesi sözü geçen dini uygulamayan ya da başka bir dıne mensup öğrenciler üzerinde baskı oluşturabilir. • Laik üniversiteler öğrencilerin kılık kıyafetlerine ılişkin sınırlamalar koyarken kökten dincı akımlarm yüksek öğretımde kamu düzenini bozmamalanna dikkat gösterebılırler. Dahlab davası AlHM'de türban konusunda ikinci önemli karar 2001 yılında alındı. Dahlab adlı bir ilkokul öğretmeninin îsviçre hükümeti aleyhine yaptığı başvuru reddedildi. Okul yönetimi tarafindan türbanıyla ders vermesi yasaklanan Dahlab'ın itirazlan Cene\Te Kantonu Devlet Konseyi ve Federal Mahkeme tarafindan reddedilmişti. AlHM, yaptığı değerlendirmede îsviçre Federal Mahkemesi'nin "devlet eğia'minin tarafsızüğmın sağlanmasuun, dinsel inancını açığa vurma özgürlüğüne kıyasla daha ağır basöğT görüşünü kabul etti. AtHM, RP'nin kapatılmasında Türkiye'yi haklı bulduğu 31 Temmuz 2001 tarihli karannda, türban konusuna değinirken Dahlab karanna da atıfta bulunarak "dinsel inançlann açığa vurulma özgürlüğünün sınırlanabileceğT görüşüne yer verdı. AİHM, "Demokratik bir toplumda Devletin, türban takma gibi dinsel inançlannı açığa vuraia özgürtüğtinii, tophımun diğer kesimierinin haklannı koruma amacryla, kamu düzeni ya da kamu güvenliği ile çaüşması durumunda sınırlayabileceği" görüşünü bildirdi. MaiiinÜU 'DAN LAlKLÎK YORUMU Türkiye ile Fransa birbirine benziyor Dış Haberier Scrvisi - Fransa'da Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın dinı simgelerin okullarda yasaklanmasına ilişkın yasa önerisine geçen hafta açık destek vermesinin yankılan sürüyor. Fransız Liberation gazetesi dünkü sayısında, yasaya destek veren ülkelerden söz ederken Fransa ile Türkiye arasındaki benzerliğe dikkat çekti. AB ülkeleri arasında Fransa'nın laiklik uygulamalannda hiçbir Avrupa ülkesine benzemediğini ileri süren gazete, Meksika ve Türkiye'nin siyaset ve dini birbirinden ayırmada Fransa'ya en çok benzeyen iki ülke olduğunu vurguladı. Diğer Avrupa ülkelerinde siyaset ve dın alanlannın ıç içe olduğunu yazan gazete yasaya en çok destek veren Avrupa ülkeleri arasında Danimarka ve Almanya'yı saydı. Gazete, tngıltere'nin bu konudaki tavnnın net olmadığını yazdı. 1993 yıhnda AlHM'e türban konusunda ilk başvuruyu yapanlann iki Türk kızı olduğunu hatırlatan gazeteye göre bundan sonra mahkemeye bu konudaki başvurular artacak. Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac 'ın 'laiklik ükesV üzerine yaptığı konuşmanın tam metni -3- Chirac'ın okullarda dini simgelerin yasaklanmasmı istemesinin ardında avnmcıhğa karşı çıkması yatryor. 4 Laildik tarbşdanıaz9 Fransa, bu yıl da bütün gerilim ve kriz alanlannda, diğerine saygıyı yitirmekte olan halklan davet için banş ve hoşgörü sözü vermeye devam etmiştir. Sınırlanmız içinde, toplumumuzun kalbinde, aynı arzuyu, aynı saygı ve adalet isteğini taşıyarak beraberce yaşamayı bilelim. Fırsat eşitliği, Cumhuriyetin daımı mücadelesi olmuştur. Bu mücadelenin ön saflan artık mahallelerdir. Kanunsuzluğun ve en güçlünün kanunlannın egeraen olduğu, insanlık dışı semtlerdeki gettolarda yasayan insanlardan, Ulus ve Ulusun değerleri içinde kendilerini bulmayı nasıl istemeli. Güvenliğin güçlendirilmesi ile "suur"lann yok edilmesi için şehir yenileme programı ile şehirlerde iş ve etkinlik sağlamaya yönelik serbest alanlar ile kaderciliğin önünü alıyor ve umudu tekrar buluyoni2. Bu, Hûkûmet için ve benim için bir meydan okuma ve büyük bir aızudur. Fırsat eşitliğini yaşatmak, aynı zamanda, daha önce kazanılmış başanlara dayanarak ama bir yandan da kabul edilemezi de reddederek, bütünleşme geleneğimize tüm gücünü yeniden vermektir. Anadiİleri Fransızca olan ve çoğunlukla Fransız vatandaşı olan göçten gelen birçok genç, başanlı olmakta ve kendilerine ait bir toplumda kendilerinirahathissetmektedir. Ne olduklan için, kapasiteleri için, aştıklan yoJlar için ve liyakatlan için takdir edilmeliler. Bu gençler, başanlannı, hareket etme açlıklannı. ulusal topluluğa bağlılıklannı ve aidiyetlerini ifade etmek istiyorlar. Bu başanlan, aynı zamanda bize yasal bir şekilde katılan yabancdar ile birlikte, onlardan değerlerimize ve kanurdanmıza katılmalannı isteyerek hazırlamahdır. Benim isteğim ile Hükümet tarafindan ortaya konan ve onlara bireysel olarak önerilen karşılama ve entegrasyon sözleşmesinin hedefı de işte budur. Bu sözleşme, Cumhuriyetin kanunJanna titizlikle saygı gösterme taahhütleri karşılığında, onlara, Fransızca derslerine, Fransız vatandaslığı için eğitime, sosyal bir düzene kabul edilmeyi sağlamaktadır. Bu başarılar, bugün aynmcılıklar gerçeğini çevreleyen sessizlik ve aldırmazlık duvanru kırarak da mümkün kıbnmalıdır. Isimlerinin okunuşundan dolayı iş başvurulan çöpe atıian ve çoğunlukla bir konut veya en basitinden bir eğlence yerine girişlerinde aynmcılıklarla karşılaşan göç sonrası Fransız gençlerinin hissettiği anlaşılmazhk, şaskınlık ve hatta bazen isyan duygulannın farkrndayım. Bir bilinç kazanımı ve enerjik bir tepki gerekmektedir. Bu da, tüm aynmcılık çeşitlerine karşı mücadeleden sorumlu olacak ve hemen önümüzdeki yü başından itibaren uygulamaya konacak olan bağunsız yetkinin görevi olacakur. Fransa'nın tüm çocuklan, tarihleri ne olursa olsun, kökenleri ne olursa olsun. inançlan ne olursa olsun, Cumhuriyetin kızlan ve oğullandtr. Hukuk karşısında ve özellikle olaylarda olduklan gibi kabul edilmelidirler. Bu isteğe saygıyı gözeterek, birlik olma politikamızın yeniden yaratılmasıyla, fırsat eşitiilığinı yaşatma kapasitemiz ile ulusal birliğimize tüm canhlığını yeniden vereceğiz. ••• Bunu aynı zamanda, Anayasamızın orta direği olan laiklik ilkesini yaşatarak yapacagız. Bu ilke, saygı, diyalog ve hoşgörü içinde beraberce yaşama isteğimizi ifade etmektedir. Laiklik, bilinç özgürlüğünü garanriler. Inanma veya înanmama özgürlüğünü korur. Her birimize inancuu, huzurlu, özgür, diğer inançlar veya inanışlar tarafindan baskı yapılma tehlikesi olmaksızın ifade etme ve uvgulamayı sağlar. Cumhuriyet ve kurumlan tarafindan, tüm diğer ufuklardan ve tüm difer kültürlerden gelen kadın ve erkeklere, inançlannda korunmayı sağlar. Laiklik, açık ve cömerttir. Her bireyin ulusal topluluğa en iyiyi getirmek için kendini içinde bulduğu ayrıcahkli bir karşılaşma ve alışvenş alanıdır. Laiklik, farklı dınJenn uyumlu birlikteliğini sağlayan kamu alanı tarafsızhğıdır. Tüm özgürlükler gibi, inançlan ifade özgürlüğü, ancak, digerine saygıda ve toplum içindeki hayat kurallannın gözlemlenmesinde sınır bulabilir. Ülkemizin saygı duyduğu ve koruduğu dini özgürlüğun yönü değiştirilemez. Ortak kuralı tartışma konusu yapamaz. Diğerlerinin inanç özgürlüğüne zarar veremez. Laiklik ilkesine saygryı sağlayan da, işte bu, yüzyıllardır sabırla inşa edimiiş ince, değerli ve hassas dengedır. Bu ilke Fransa için bir şanstır. Bunun içindir ki, Anayasamızın birinci maddesinde yer almaktadır. Bunun içindir ki tartışılamaz. 1905 yümda Kiliseler ve Devietin aynlmasına dair büyük Cumhuriyetçi yasanın kabul edilmesi sırasında Fransa'yı böldükten sonra, yumuşatümış bir laiklik tüm Fransızlann yeniden bir araya gelmelerini sağladı. Yakmda yüzüncü yaşını dolduracak olan bu deneyim, bilgeliğini göstermiş ve tüm inançlarla tüm düşun akunlarına kucak açmaktadır. SÜRECEK Milli Eğitim Kadrolaşma girişimine yürütmeyi durdurm • Danıştay'ın yürütmeyi durdurma karan verdiği genelge birçok okaıl müdürünün göre\den alınmasına, büyük çoğunluğunun yerine de vekâleten din öğretmenlerinin getirilmesine neden olmuştu. ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Danıştay, Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı örgün eğitim ku- rumlannda vekâleten gö- revlendirilmeye ilişkin ge- nelgenin yürütmesini dur- durdu. Genelge kapsa- mında birçok okul mü- dürü görevmden alınmış. büyük çoğunluğunun ye- rine de vekâleten din öğ- retmenleri getirilmişti. Türk Eğitim-Sen'den dün yapılan yazılı açıkla- mada, vekâleten görev- lendirmeye ilişkin 2003 70 sayılı Milli Eği- tim Bakanlığı Genelge- si'nin iptali ve vürütme- nin durdurulması iste- miyle açılan davanın so- nuçlandığı bildirildi. Açıklamada, Danıştay 12. Dairesi'nin söz konusu genelgenin yürütmesini, davalı idareden savunma alıp yeniden bir karar ve- rilinceye kadar durdur- duğu kaydedildi. iptali istenen genelge, MEB'e bağlı her derece ve türde- ki okul ve eğitim kurum- lan müdürlerinin çeşitli nedenlerle göre\lerinden aynlmalan halinde yer- lerine daha önce idareci- lik yapmamış öğretmen- lerin getirilebilmesini ön- görüyordu. Genelgede. "Vekâleten atanacak ku- nım müdür başyardım- CKI \e müdüryarduncıla- nnın bu görev için yeter- siz veya isteksiz olmalan durumunda, yerlerine asaleten atamavapıhnca- ya kadar o ilde görevK öğ- retmen ve yöneticiler ile daha önce iİ ilçe milh" egi- tim müdürlüğü. şube mü- dürfüğu. okul müdürlüğü görevlerinde bulunnıuş olanlararasmdan vekale- ten göreviendirmeyapüır'' denıhyordu. Danıştay'm NecdetTe- kin'in bakanlığı dönemin- de sadece fen edebiyat fa- külteieri mezunlan için açılan 5 bin 750 öğret- menlik kadrosunu da hu- kuka aykın buldu. Danış- tay karannda sadece fen edebiyat fakültesi mezun- lan için kadro açılmasının eğitim fakültesinin diğer bölümlerinden mezun olanlan mağdur ettiği be- lirtildi. Bunun üzerine MEB konuya ilişkin ça- hşmalannı hızlandırdı. Mağdur durumdaki öğ- retmen sayısını 500 ola- rak belirleyen MEB, 15 gün içerisinde bu kişile- rin atamasmı gerçekleşti- recek. PERŞEMBE ORHAN BURSALI Kendi Adamı, Kendi KurumuPazartesı günü, ülkemiz bilim insanlannın çalışma- lannın ödüllendirildiği TÜBİTAK Bilim, Hizmet ve Teş- vik ödüllen törenı yapıldı. Bu ödüller, bilim alanında, ülkemizin en yüksek ve en önemli ödülleridir. Bilim adamı, bu törenle, yıllarca süren başanlı çalışmala- n sonucu ülkece onore edilir. Bılimsel kariyerine dü- şeceği TÜBİTAK ödülü kaydı, bilim insanımıza yeni ulusal ve uluslararası kapılar açar, yeni bilimsel ça- lışmalan için güç verir. Cumhurbaşkanı, ötedenberı bilime verdiği deste- ği sürdürerek ödül törenine katıldı. Çok da güzel bir konuşma yaptı. "Yaşamımızın her alanına bilimsel düşünceyiyerteştirebilmeliyiz; köklü bir bilim refor- muna devlet olarak destek vererek yaratıcı düşün- cenin hayata geçirilmesini sağlamalıyız; heralanda çağdaşlaşmaya, ancak akıl ve bilim yoluyla ulaşa- biliriz" dedi. Bu ödül törenine, Başbakan koltuğunda oturan Re- cep T. Erdoğan katılmadı. Katılmadığı gibi, bir nezaket gösterip önce bir teb- rik mesajı bile göndermedi. Ancak, herhalde birisi "Cumhurbaşkanı orada, aytp oluyoıi" diye uyarmış ola- cak ki apartopar hazırlanan mesajı törenin sonuna ye- tişti! Ayrıca, hiçbir bakan da törende bulunmadı. TÜBİTAK TÜBİTAK olalı, böyle bırolay yaşamadı. Üstelik TÜBİTAK, bizzat Başbakan'ın kendisine bağladığı bir kurum. Kendisine bağladı, ama onun- la hiçbir ilişki kurmadı. Tek yaptığı iş, TÜBlTAK'ı durmadan "sopalamak" oldu. Kanunsuz davranarak, atamaları yapmadı; kuru- mu ışlemez duruma getirdikten sonra, dünyada ben- zen görülmemiş bir gerekçe ıcat ederek "Kurum ça- lısmaz duruma düştü, bir defalık yasa ile onu çalış- tıracağız" dedi. Bu yasayı Medıs'te Göbbelsvari uyduruk ve ya- lan yanlış gerekçelerle savunan bakanı M. A. Şanin "Başbakan trafik memuru mu ki önüne gelen ata- mayı yapsın" dedi. Erdoğan'ın, başlıca görevının, yasalara saygı göstererek TÜBİTAK Başkanlığı'na ve Bilim Kurulu'na yapılan atamalann yasal olup olma- dığını denetleyerek onanması için Cumhurbaşka- nı'na göndeımek olduğunu gözlerden sakladı. Erdoğan koltuğa oturduğundan beri, TÜBlTAK'ı ta- nımadı. Çünkü orada "kendi adamı" oturmuyordu. Kurumun ne 40. yıldönümü törenine katıldı ne de başka bir etkinliğine. Kendi adamının yönetmedıği bir Cumhuriyet ku- rumunu tanımayan, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Tür- kiye'nin başbakanı olabilir mi? Erdoğan sadece ve sadece, kendi cemaatinin, kendi ıdeolojısinin, kendi seçmenının başbakanı ola- bileceğini her geçen gün daha iyi göstenyor. • • • Ucube yasa ile, Başbakan şimdi Bilim Kurulu'na 6 üye atadı. Atananlar hakkında şimdilik bir şey soylemeyece- ğim. Aralannda bir ikı "üstün kaliteli" bilim insanı da var. Atamalardaçoğunluğun "dinibütün"o\masma özen gösterilmiş. "Kalitelibilim insanı" kavramı, belirli siyasi birdü- şüncenin adamlığını, oylayıcılığını ve destekçiliğıni de- ğil; akıl ve bilimin yol göstericiliğini öngörür. Atananlar arasında, cemaat bağlantılan bilinen in- sanlar var. Zaten bu beklenmiyordeğildi. Atamalar- da "Marmara Üniversitesı bağlantısı" da göze çar- pıyor. Başbakan Müsteşan, BaşbakanadınaTÜBİTAK adına kararlan aJdığı anlaşılan Prof. Ömer Dinçer bu üniversıteden. Prof. Nüket Yetiş de bu üniversite- den; üstelik dekanlık da yaptı. Prof. Ömer Ziya Ce- beci de aynı üniversiteden... Bu ekibin birbirini ko- ruyan ve kollayan özellığine dikkat çekiliyor... Yine Bilim Kurulu'na "sanayici" kontenjanından atandığı anlaşılan, sanayiciden çok tüccar kuyumcu kişiliği bilinen üyenin de bilimsel katkılarının büyük olacağı hesaplanmış olsa gerek. • • • Cumhuriyet Halk Partisi, "birdefalıkyasa "nın ipta- li için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi'nin, büyük bir olasılıkla, bu yasa ile Baş- bakan'ın yapacağı işlemlerin, kamusal yaran değil "siyasal ve kişisel amaçlan gözetmek" amacını taşı- yacağı itirazını ciddiye alacak ve yasayı iptal edecek. Ancak, bu aşamada, Bilim Kurulu'na yapılan ata- malann durdurulması için de atamalan onanmayan Bilim Kurulu üyelerinden en azından birinin idare mahkemesine başvunnası gerekiyor. TÜBİTAK Başkanlığı 'na yapılacak atama ile birlik- te de yıne başkanlığı yasadışı onanmayan Namık Ke- mal Pak hocanın da yıne idare mahkemesınden yü- rütmeyi durdurmayı ıstemesi gerekiyor. AKP bu keyfiliğinı sürdürememeli. obursalio cumhurryet.com.tr. Sınavsız giriş olanağı Lıuuıı hatipler içîn yeni taktik ANKARA (A.NKA)- TBMM Milli Eğitim Komisyonu'nda, üni- versiteye giriş sistemi- ni düzenleyen tek mad- delik yasa tasansı için kurulan alt komisyonun Başkanı AKP Erzurum Milleryekili Doç. Dr. ÖmerÖz\ibnai imam hatip okullannı da kap- sayan meslek lisesi me- zunlarının, meslek yük- sek okullanna ya da kendi alanlarındaki meslek yüksek okulla- nna sınavsız girebilme- leri gerektıği görüşünü savundu. Milli Eğitim Komis- yonu'nda, üniversiteye giriş sistemini ve OSYM'nin konumunu yeniden düzenleyen ve "imam hatiplere iini- versitejegirişi kolajlaş- ardıgıiçin' 7 eleştirilen ve bu nedenle alt komisyo- na havale edilen yasa tasansı için kurulan alt- komisyon çalışmalannı tamamladı. CHP'nin ta- sanya karşı çıktığı için üye vermediği Komis- yon'un Başkanı Ömer Özyılmaz, raporun bit- tiğini ancak yeni YÖK Yasası ile birlikte ele alınacağını bildirdi. Özyılmaz, meslek li- seleri ve üniversiteye giriş sınav sistemiyle il- gili olarak görüşlerini açıklarken üniversiteye girişin çok sorunlu ol- duğunu, bunun da orta- öğretimin yanlış düzen- lenmesi ve üniversite sınav sonuçlannın yan- lış değerlendirilmesın- den kaynaklandığı gö- rüşünü savundu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear