25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
i KASIM 20C3 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.5Î2 44 - Öğretmenler ikinci iş yapabilecekmiş... "Ödrenc/ter de cırak olsun!" Ali KırcaIstanbul Kadın Kuruluşlan Biriiği adına Nazan Moroğlu'nun atv'den Ali Kırca'ya gönderdiği yazıdan:" Kim Haklı adlı programda, ülkemize aydınlanmayı getiren Atatürkçü düşüncenin; hazırtanan bir senaryo gereği pervasızca eleştirilmesini sağlamanızı ve bunu üniversiteler arası münazara yanşması halirte getirmenizi hayret ve ûzüntüyle izledik. Bilimi ve fenni kendisine rehber edinmiş bir düşünce sisteminin artak geçersiz olduğunu gençlerimize savundurmanın, bu değerleri kolayca harcamanın sizlere neler kazandırdığını bilemeyiz." nkara'da SSK Yenişehir Dispanseri Başhe- kimi Dr. CevatTemürtürkan'ın resmi evrak- la acil olarak sevk edildiği Ibni Sina Hasta- nesi'nde para ahnmadan ameliyat edilme- mesı ve ameliyat sonrası yoğun bakım ünitesinde gerekli bakımının yapılmamasıyla ıjcjili olarak Tıp Ku- rumu Genel Sekreteri Dr. Ali Rıza Üçerşu değerlen- dinmeyi yapıyor: "Her biri kâr amaçlı devasa holdinglere dönüştü- rülen üniversite hastaneleri ve onlann yolunu izleyen döner sermayelı diğer kamu hastaneleri sosyal gü- venlik kurumlan başta olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlann sağlık harcamalannda başat rol oyna- maktadır. özellikle üniversite hastaneleri; sosyal güvencesi olmayan, 'yeş\\ kart' gibi eksık sosyal güvencesi olan 15 milyon yurttaşa, Bağ-Kur'lu 10 milyonu aşkın yurt- taşa kapılarını kapatmakta, kabaran faturalar nede- niyle 32 milyon SSK'linın da sevklerı güçleşmekte, Üniversite hastaneleri toplumun ayncalıklı sağlık güvencesi olan bir azınlı- ğına hizmet sunmaktadır. SSK'de yöneticilık yapmış bir hekimın bir üniver- site hastanesinde yaşadıklan toplumun çoğunluğu- nun üniversite hastanelerinden hizmet almasını ne- redeyse olanaksız hale getiren bu kısıtlılığın somut ör- neğidir. Bu koşullarda üniversite hastanelerini nasıl kamu hastanesi olarak tanımlayacağız? örneğın Bağ-Kur karnesi olan bir yurttaşın özel hastanelerde bile ce- bınden para ödemeden anjio, anyioplastı, koroner by-pass gibı pahalı tetkık ve tedavileri yaptırabılirken, üniversite hastanelerınde aynı olanağının olmaması- nı nasıl değeriendıreceğiz? Dahası üniversite hastanesi için yeterii sosyal gü- vence sınınnı aşan Emekli Sandığı hastalannın ya da diğer resmi kurum hastalannın özel öğretim üyesi ta- nı ve tedavi farkı ödemeksizin sorunlannı çözmenin oldukça güç olduğu gerçeğini nasıl göz ardı edece- 2002 yılında Sağlık Bakanlığı'na bağlı 654 hasta- nenin döner sermaye harcaması 1.1 milyar dolar iken üniversitelere bağlı 50 hastanenin döner sermaye harcaması 833 milyon dolardır. Sağlık Bakanlığı'nda hastane başına döner serma- ye harcaması 1.7 milyon dolar iken, üniversite has- tanesi başına döner sermaye harcaması bunun 10 katı, yani 17 milyon dolardır. Üniversite hastanelerinde kamusal bir kaynak tü- ketilmekte ancak kamusal olması gereken olanaklar toplumun çoğunluğuna kapatılmaktadır. Küreselleşmenın acı gerçeği 'en zenginler en çok tüketenlerdir, diğerleri tüketemeyecek kadar oyunun dışındadır1 önermesine teslim mi olacağız?" MUMarmara Üniversrtesi Iktisat Fakültesi'nde ikinci katın merdivenlerini dönerken duyuru panosuna asılmış bir yazı: "Cennette Reyyan adında bir kapı vardır. Oruç tutmayanlar o kapıdan geçemez." SESSÎZ SEDASIZ (!) Yüksek Yerilim Hatta erdincutku <> yahoo.com Tayyip birinci yılında kemale ermiş. Sıra Mustafa Kemal'e ermesinde! Sokaktaki vatandaş ve 1 numaralı vatandaş Ankara Kavaklıdere'den Ali Akpı- nar, 75 yıllık ömründe geçenlerde ya- şadığı ilginç bir anıyı paylaşıyor: "Telefon bir ikı kez çaldı. Yetişeme- dim. Bir süre sonra tekrar çaldı. Koş- tumtelefona. Nedenseheyecanlıydım. Kulağım biraz rahatsızdı. felefonda- ki sesi tanıyamamıştım. Veya kar- şımdaki insan yalnızca adını söyle- mişti, bu nedenle tanıyamamıştım. Karşımdakı ınsanın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer olacağını bir an düşünemedim. Konuşmamız nasıl geçti, neler söy- lendi, şimdi anımsamıyorum. Bildiğim tek söz; 'Ben Ahmet Necdet Sezer* ol- du. Sokaktaki vatandaş, bir numaralı vatandaşla karşı karşıyaydı. Çok şaş- tım. Sayın Cumhurbaşkanı Sezer'le bir 1. III # an için de olsa 75 yıllıkyaşamımda çok değerli bir dönüm, bir coşku tazelen- meydı. Sayın Cumhurbaşkanımıza, bayram tebrikıyle birlikte mektup göndermiş- tim; bana telefon açıp teşekkür etti. Bu olayı (benim için bir olaydır) kime söyledimse inanmadılar. 'Hayır1 de- diler, 'Sen kimsin' dediler... Haklıydılar. Çünkü halkıyla bu den- lı içtenlikli bütünleşen bir Cumhurbaş- kanı dünyada pek azdı. Kaya gibi, demir gibi sert, sağlam, pamukgibi yumuşak, içtenlige, karar- lılığa, haysiyetli olmaya örnek ilkeli bir Cumhurbaşkanı, her koşulda halkıyla bütünleşebilen, gösterişten, şaşaadan hiç mi hiç hoşlanmayan, maşa olma- yan bir Cumhurbaşkanı." 'Ameıica, I Love YouT ALPASLAN BERKTAY 4.10.2003 tarihli Cumhuri- yet'teAHSirmen'in "Meclis'te Amehkan Salatası Yiye Yiye Tezkereye Oy Verenler", 1939'daSaracoğlu'nun Mos- kova'ya gidişi. Sovyet istekle- ri, 1946'da Missouri'nin geli- şiyle ilgili yazısını okurken o günlere gittim. Okuduğum Kabataş Erkek Lisesi'nde öğleyin, bir banka oturmuş, peynirle ekmeğimi yi- yordum. Saracoğlu'nu getiren iki muprip hızla Boğaz'dan gi- rip kıyılan altüst etti. Söylenti- ler önceden duyulmuştu bile: Stalin, yumruğunu masaya vurup istemiş; Saracoğlu da yumruğunu masaya vurup "Hayır!" demiş! Tek başımıza olduğumuz halde "hayır!" de- diğimiz ise bugün ABD karşı- sında ibret alınması gereken bir gerçekti! Napolyon ordulan, toplatü- fekle Rusya'ya deyrim ihraç edememişlerdi. Ülkelerinde bunu yaşamış olanlann bun- dan ders çıkarmış olmalan ge- rekirdi ve Kars'ı, Ardahan'ı, Bc- ğazlar'da üs isterken de daha yeni, sosyalist bir devrim ihraç etmiş olmuyorlar, tersine, Anerika'nın ve yardakçılannın ekmeğine yağ sürüyorlardı. Kendi kendimizi koruyabil- miştik ama, bir kez de ABD kjrtarmak istiyordu! Ve 1946'da Missouri, VVashington Eüyükelçimiz Münir Erte- gûn'ün cenazesiyle çıkageldi. Colmabahçe, Gümüşsuyu sırt- lannda, "iğne atsan, yere düş- rvez" bir kalabalık vardı. Saat 10 sulannda bir sis perdesinin arasından dev gibi Missouri göründü ve 21 top atışfyla Is- tanbul'u selamladı. Selimiye Kışlası aynen karşılık verdi. Co- n'ler kente dağılıverdiler. Her ^erde bayram havası vardı. l <urtancılanmız" gelmişti! Ge- ninin çanaklığı niyetine tram- \ay direğine tınmanıp arkada- şnı arayanlar, vatmanın yerine geçip poz verenler... Kural mu- ral hak getire.. Ülkelerinde bu fcşkınlıklan yapabilirler miydi? iır şey kurtarmamışlardı ama, kjrtarmış gibiydiler. Daha son- ra onlardan kim kurtaracaktı? Sirahaneler onlarta dolup taşı- >ordu. "Istanbul! Nice pla- ce/"... Betty Grable'ın, güzel racaklanyla askerce yerinde ayıp selam durarak söylediği America, I Love Yout", sine- Talarda ve her yerde.. Vali Lüt- f Kırdar, Türk konukseverii- pnde kusur etmiyor. Boyanıp •adanalanmış, bayraklarla do- •atılmış ünlü Abanoz Sokağı arihi günlerini yaşıyor! Heryer- :e "VVelcome", "English spo- en".. "Suvenir, Coni! Suve- •ir!". Birinin elinde bir nargile, öbüründe bir "Fatih Sultan Mehmet Kılıcı"... Boyacı ço- cuk, paçasından yakalamış, pabucunu boyamaya çalışıyor. Missouri, başlangıçtı. "Ame- rikan Rüzgân", giderekyüksel- di. Suç işliyortar, bırakılıyoriar- dı. Kavaklıdere'den inen biryü- rüyüş koluna dalıp 11 eri çiğ- neyen, birini de oldüren yar- bay, "Görev üzenndeydi" de- nilip bırakılıyor. Izmir'de apart- manın bahçesinden adamın kansını alıp götürmeye kalkan Amerikalının davası, NATO ko- mutanından mahkeme başka- nına gelen mektup üzerine, Türk-Amerikan dostluğu adına alkışlarla düşüyordu. 9 Eylül tö- reninde Belediye Başkanı Os- man Kibar'ın, Türk askerinin önünde, o günlerde moda olan Amerikan Deniz Piyade Mar- şı'nı çaldırarak geçtiğini, ken- dim gördüm! Işbirlikçılere gün doğmuştu! Yerden mantar bi- ter gibi Marshall Yardımı zen- ginleri türedi. Ve inanılmaz bir "kucak" edebiyatı doğdu: "Amerikalılann kucağına otur- mayalım da, Sovyetler'in mi kucağına oturalım ?" Sovyetler Biriiği yok artık, hâlâ kalkma- dıklan "Amerikan kucağı"n\ nasıl açıklayacaklar? "Tekkur- tuluş, 49'uncu yıldız olmaktır" dediler. "51"mci" diyemediler, çünkü Alaska ile Havvai henüz o bayrağa girmemişlerdi! "Amehkan düşmanlığı yapı- yorlar!", TCY'nin ünlü 141- 142'nci maddeleriyle eşanlam- lı bir suçlama idi. Türkiye'de ABD varlığını, üslenni isteme- yenler yargılandı, hapsedildi, asıldı. Şimdiki Amenkancılar ise daha hızlı çıktı. Daha seçilme- den, atanmadan, koşup Bush'a saygılannı. bağhlıklan- nı sunuyoriar, birdediğini iki et- miyorlar. Pir'leri ise Philadelp- hia'daki FBI çiftliğinde CIA'nın şefkatli kollan arasında, "Hu- ruç " eyleyeceği günü bekliyor! Ama Amerikalının ipiyle ku- yuya inilmezdi! O "dost", ada- mı orta yerde sipsivri bırakıve- rir. Kraldan çok kralcılık yapar, tezkere için yırtımrsınız; o da tezkereyi "teşekkür!" etmeye başlar. Sizde, "Istenirsek gide- riz, istenmezsek gitmeyiz" de- mek durumunda kalırsınız. Ne- rede sizin kişiliğiniz, iradeniz, kendinize saygınız? Bu sıkışık günlerde "Muhtaç olduğun kudret, dolarlarda mevcuttur" denilmedi. "Damarlanndaki asil kan"da, ne Hitler'in "âri kan"\, ne kadar AB grubu Rh+ kan; çınlçıplak ınsanoğlunun ölünceye dek bırakmaması ge- reken, kendine saygıdır, "Gü- ven An;f/"ndaki özgüvendir, onurdur; Meclis'te "Amerikan salatası"ile "mukaddesatçılık" yapmak değildir. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakCa turk.net ÇİZGİLİK KÂMÎL MASARACI kamilmasaraciı mynet.com HARBİ SEMtH POROY semihporoyı yahoo.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL IRGEKÇ kurgenc a yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 6 Kosım tctctcmumtaz-arikan. com KİRALIK DAİRE Sahibinden Kızıltoprak'ta 3 + 1 doğalgazlı masrafsız. Tel: 0 216 337 81 41 Cep: O 542 241 79 61 ISABEL PERON S/K/YONET/M ILAN EOIYORf. 19WTE BUGÜM, ARİANTİN OEVLET SAÇKAA/I ISAg£L PE PB&OM, StKtYÖfJETfAA İLAM ETM/ÇTİ. JVAM PEGOkt 'UN ÜÇÜMCÜ EÇİ OLAAJ fSABEL,ESt£i BrS tCASAeS DAAJŞÖ- •ZJjyPÜ- J'UAHJ PEJSON 'U*J AÂfANT/AJ '£? YejSLEŞTr'ŞO/Sİ "P£-&OfJİ2M" U2tll>J YtLLAR ÖfJOE GECEfJ POUTİK GĞ- eâç OLMUŞTU. BiR rüe oe\/L£r seNDiıcAc/uSfNi s*. UNAH PEISOMİZM, SEIZMAYEYr ya&r İÇİMDE VUT- AUÇ vEAStÇEGÎGÜCE OAYAMMIŞT7. POPÜUST '" HA&EKEJTİ. İ974 TEMMUZUSIDA KaCASfNIN ÖLÜMÜ Ü2EİS.İSJE DEVLET &/IŞKAK/UĞ(A/A GELEN fSABEL PE&ON, "PStZONil>JA* İM LtÇMIÇTt. BU DA OAR GELİISLİ KESİAAI MEPEN CU4UŞ, BUfiJAUM DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELt Tasfiye ReformuL Ibretle ve dehşetle okuduğunuzdan eminim... Sevgili Işık Kansu'nun, "AKP'nin kamuyöne- timi reformu" dizisinden söz ediyorum. Dokuz adet tasan ve taslağın ne getirip neleri götürdüğü- nü anlayabilmek için uzman olmaya gerek yok!.. Okuma yazması ve de birazcık beyni olan her yurt- taş, düşlenen "düzeni" kolaylıkla anlayabilir!.. Once bu müthiş reformu kimler dayatıyor, kimler ekonomik anlaşma ve kredi silahlanyla Türkiye'yi tam da kalbinden vurmaya hazırlanıyor, sıralayalım: -IMF, Dünya Bankası, OECD, Avrupa Birii- ği!.. Kısacası Batı'nın en vahşi güç odaklan, reform- lann hemen hayata geçmesi için acımasızca bas- tınyor.. Eh, bu "reformu" hem de istenildiğinden âlâ kotaracak iktidar da hazır... Muhalefet desen, za- ten yok!.. Halk desen, zaten bilgisiz ve daha da va- himi ilgisiz!.. - O halde, "bıçak kemiği iyice kesmeden " bu iş b'rtmetiü! Peki, sokaktaki on kişiden dokuzuna sorsanız, içeriğinin "i'sinden" haberdar olmadığı bu reform, hangi sonuçlara yol açacak?.. Onu da sıralayalım: - öncelikle üniter devlete elveda denilecek, ye- rini federal devfet alacak... Daha açık anlatmak ge- rekirse; bu modelle birlikte, Türkiye'nin ulusal bir- iiği ve toplumsal variığı parçalanma eşiğinin diğer yanınaatlayacak!.. - IMF'ye devleti istediği gibi çekip çevimnesi için her türiü kolaylık sağlanacak. Tıpkı Osmanlı'nın "Düyun-u Umumiye"ye sağladığı gibi!.. Heryıl ha- zırianan bütçe üç yılda bire çıkanlacak. Sosyal dev- let tamamen eritilerek, piyasa adına düzenleyici devlete geçilecek.. kamu çalışanlan, sayılan iyice azaltılarak yerel yönetimlere devredilecek. Yurttaş sözcüğü ise yerini müşteri sözcüğüne terk ede- cek!.. Aslına bakarsanız, lafı pek eveleyip gevetemiş- ler. Bu müthiş reform, uzun uzun taslaklara tasan- lara boğmaya hiç gerek duymadan, üç sözcükle anlatılabilirmiş: - Ulus devleti tasfiye!!! ••• Kusura bakmayın ama, bunlann hiçbirisi yeni de- ğil ki!.. Adamlar daha on yıl önce, bugün olacaklan açık açık yazdılar, anlattılar - Küreselleşmenin ideologlanndan John Nasbrtt, daha 1993 yılında, "bölünerek daha güçlü bir dünyaya ulaşacağız. Ulus devleVere ihtiyaç kal- madı" diye yazmadı mı?L - NPQ editörü, aynı zaman diliminde "Artık ge- rekli olan, çokuluslu şirketlere teknik aftyapıyı hazıriayacak, yalnızca jandarma kuvvetlerine sahip kent devletleridir. Ulus devlet modeli bh- melidir" demedi mi?!.. Biz de onlardan alıp, halkımıza anlatmaya çalış- tık. Arşivler tanığımızdıri.. Metin Aydogan, dünya- nın ve Türkiye'nin nasıl diz çökertileceğini anlatan ctltlerce kitap yazmadı mı?.. Küreselleşmenin beyin- lerinden, Dünya Bankası Başekonomisti George Stiglitz, vicdan azabına dayanamayıp IMF'nın Ba- t dışındaki ülkelere uyguladığı dört aşamalı "ölüm fermanı"n açıklamadı mı?.. Bu ülkenin namuslu, yurtsever aydınlan, üzerimize çöken felaketi çok uzun yıllardır bir bir gözler önüne sermedi mi?.. Bir bölümü suikastlara kurban gitmedi mi?.. Bu reform, işbiriikçilerin ve onlann kuyruğuna ta- kılmış birtakım iyi niyetli aydınlann gözümüze sok- tuğu gibi; yalnızca 225 bin çaycıya, odacıya öde- nen 1 milyar dolan kurtarma, Ankara odaklı merke- zi yönetimin ölümcül hastalıklanndan kurtulma, han- tal devleti aşma, milletin yerel yönetimler vasıtasıy- la kendisinin efendisi olmasını sağlama reformu de- ğildir... Işin bu kısmı halkın ağzına çalınan bir par- mak batdıri.. Bu reform, aslında yıllardır adeta borazan çalına- rak ilan edilen "Türkiye'nin diz çökertilme sürecin- deki en büyük aşamanın" yalnızca tamamına erdi- rilmesidir, o kadar!.. Son olarak; bu yazılanlann, söylenenlerin de ne kadar doğru olduğu, her zaman olduğu gibi, üste- lik bu defa çok kısa bir süreçte ortaya çıkacak... - Ama atı alan çoktaaan Üsküdar'ı geçtikten son- raü! E posta: umitzilelicf(a ttnetnettr E-posta: umitzileli • ttnetnettr BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 SOUMN SAĞA: \1 Hatay ilıne özgü, bir tür yoğurtlu pı- lav. 2/ Mer- kez... Bir öğ- retim kunı- mu. 3/ Üst yaş grubun- daki sporcu- lar için kulla- nılan sözcük. 8 4/ Giysilerin 9 buruşukluk- lannı gidermekte kullanılan araç... Bir bilgisayar oyunu. 5/ 2 Bir nota... Anado- 3 lu'da kurulmuş eski uygarlık... "Saçlan- ma ak düştii' Sana - — bulamadım" (Şar- kı). 6/"Ölmûş, ölü" 8 anlamında argo söz- 9 cük... Motorlu taşıt- lann elektriğini sağlayan aygıt. 7/ "Yaşadım/ — ağaçlan şahidimdir" (B. R. Eyuboğlu)... Sosyo- lojide boy. 8/ Erkekhğinı gıdermek, iğdiş etmek. 9/Güney Anadolu'da bir dağ... Tantal elementi- nin simgesi. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/Ateşle közlendikten sonra dövülen patlıcanla ya- pılan bir yemek. 2/Belirti... Kanıtlanabilen bilim- sel önerme. 3/Çeşitli dans ve oyunlardan oluşmuş, zengin görûnümlü sahne gösterisi... Tırpana balı- ğına verilen bir başka ad. 4/Baş çoban... Faktör. 5/ Argoda hamama verilen ad... Molibden elementi- nin simgesi. 6/ Büdirme yazısı; mesaj... Yakmak için kullanılan iri saman. 7/Para birimimiz... Ku- zey Buz Denizi'nde yaşayan bir martı türü. 8/ "Alay, istihza" anlamında argo sözcük. 9/ "Maltaeriği" de denilen, sulu ve mayhoş bir meyve.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear